Ana Sayfa Blog Sayfa 5232

‘İmamın Ordusu’nu basacağız’

Bazı yayınevleri bir araya gelerek cezaevinde tutuklu bulanan Ahmet Şık’ın İmamın Ordusu kitabını basma kararı aldı.

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderilen gazeteci Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” adıyla yayımlamayı düşündüğü kitabının İthaki Yayınları’nda bulunan taslağına önceki gün polis tarafından el konulması, yazar ve yayıncılar tarafından “kabul edilemez” bir durum olarak değerlendirildi.

Cumhuriyet Gazetesi’nin haberine göre, bazı yayınevleri bir araya gelerek “İmamın Ordusu kitabını basma kararı aldı.

Pencere Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Muzaffer Erdoğdu, “İmamın Ordusu’nu basacağız” dedi.

“Yayımlanmayan bir kitabı kitap olarak gören devletin, kendisinden korkusu olduğunu” söyleyen Erdoğdu, “Herkes kafasındakini yazabilir. Suçu kim belirliyor? Bundan 25 yıl önce de, Henry Miller’ın ‘Oğlak Dönencesi’ kitabı, basıldığı gün toplatılmış, bizler 39 yayınevi olarak sonrasında bu kitabı basmıştık. Şimdi de aynı uygulamaya gidebiliriz. Yayıncılar olarak aramızda, konu iyice şekillendikten sonra kitabı basma kararı aldık” diye konuştu. Erdoğdu, kitabın taslağını dahi bulunduranların terör örgütü üyesi sayılacağına ilişkin mahkeme kararını ise, “Korkmuyorum. Korkunun ecele faydası yok” şeklinde değerlendirdi.

Bir kitaba, “suç ihtimali” gerekçesiyle el konulmasının ilk kez yaşandığına dikkat çeken yayıncı Ragıp Zarakolu, “WikiLeaks belgelerinde dahi buna benzer bir yaklaşım sergilenmedi” dedi. Kitabın “suç delili değil, suç ihtimali” üzerinden toplatılmasının tehlikeli bir durum olduğunu anlatan Zarakolu, bunun otosansürü arttıracağını söyledi.

Zarakolu, “Yaşananlar aynı zamanda, Terörle Mücadele Yasası’nın aşırı kullanımının bir sonucu. Yassıada ve İstiklal Mahkemeleri’ne verilen yetkiden daha fazlası veriliyor şu anda” dedi. Mahkemenin Şık’ın kitabı için aldığı “örgütsel doküman” kararını değerlendiren Zarakolu, “Madem bu taslak bir suç delili, Soner Yalçın’ın bilgisayarında ele geçirilenlerle neden yetinilmedi” diye sordu?

PEN Türkiye üyesi İnci Aral ise, çeşitli yayınevlerinin bir araya gelerek Şık’ın kitabını basma yönündeki kararını, “Elbette böyle bir mücadeleye girmek gerekiyor. Yapılanlara teslim olmamak gerekiyor. Eğer bu kitap bir şekilde basılırsa, arama ve el koyma kararını alan insanlara da bir uyarı olur” diye konuştu.

IMAMINORDUSU.COM
Önceki gün uluslararası internet alan adı (domain) satışı yapan firmadan kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce imaminordusu.com isimli internet sitesi satın alındı.

Aynı saatlerde aynı adla Twitter hesabı açıldı. “Türkiye’de yer yerinden oynayacak”, “Kitabı yayımlamamıza çok az zaman kaldı”, “11 Nisan 2011’i bekleyin” yazılarının bulunduğu Twitter hesabının yanı sıra internet sitesine de “Gazeteci Ahmet Şık’ın yazdığı ancak henüz basılmayan emniyet içindeki cemaat ilişkilerini konu alan İmam’ın Ordusu adlı kitabın her yerde aranan taslağına ulaştık ve çok yakında sayfamızda yayınlayacağız” diye yazıldı. Kitabın Facebook hayran sayfası da açıldı. Hesap sahipleri, “Hazırlıyoruz, biraz daha sabır, yurt dışındayız, kopyamız güvende 11.04.2011’i bekleyin!” diye yazdı.

ADRES PENNSYLVANIA
ABD’deki godaddy sitesinden satın alınan imaminordusu.com sitesinin bilgi sorgulamasında tescil eden bölümünde “cemaat”, yönetici iletişimi bölümünde “Fethullah Gülen”, adres olarak Gülen’in yaşadığı ABD’nin Pennsylvania Eyaleti yer alıyor. IP’den kiralanan sunucunun Washington’da olduğu anlaşılıyor.

Dev İngiliz savaş gemisi son zararını İzmir’e verecek

İngiliz savaş gemisi Invincible, sökülmek üzere İzmir’e doğru yola çıktı. Gemi söküm tesislerinin çevreye verdiği zararlar biliniyor.

Invincible (Yenilmez) adlı uçak gemisinin artık kendi kendine hareket edecek gücü bile yok.

Römorkörlerin çektiği gemi, İzmir’deki söküm tesislerine doğru yola çıktı.

İngiliz donanmasının üssü olan Portsmouth limanından son kez ayrılan uçak gemisini uğurlamaya gelenler, geminin bordasına büyük beyaz harflerle boyanmış ‘satıldı’ sözcüğünü görenler, Guardian gazetesinin muhabirine ‘şoka uğradıklarını’ söylediler.

Bu aslında pek alışılmadık bir manzara değil. İngiltere’deki koalisyon hükümetinin iktirada geldiği andan itibaren açıkladığı geniş kapsamlı bütçe kesintileri uyarınca savunma harcamalarında yapılan kesintiler nedeniyle ülkenin sahip olduğu iki uçak gemisinin ikisinin de hizmetten çekileceği biliniyordu. Geçen ay Ark Royal adındaki uçak gemisi ile bu gemilerde kullanılan dikine havalanabilme yeteneğine sahip Harrier savaş uçaklarının tümü hizmetten çekilmişti.

Bazı savunma uzmanları, bu uçak gemilerinin ve Harrier uçaklarının şimdi Libya’da çok işe yarayabileceğini, ama İngiltere’nin bu imkanını kaybettiğini belirtiyorlar.

İngiltere’nin önümüzdeki on yıl boyunca uçak gemisi olmayacak. 5 milyar sterline sipariş edilen iki yeni uçak gemisinden sadece birinin hizmete gireceği, diğerinin ise ya yapımı biter bitmez satılacağı ya da naftalinlenip bir limana bağlanacağı ve kaderine daha sonra karar verileceği biliniyor.

İzmir’e gidiyor

Sökülmek üzere yola çıkan İnvincible uçak gemisi ise daha önce jilet olmaktan son anda kurtulmuştu. 1980’lerin başında Avusturalya’ya 175 milyon sterline satılmış ama Arjantin kuvvetleri Falkland adalarını işgal edince satış iptal edilmişti. Harrier jetleri ve helikopterler taşıyan Invincible Falkland savaşına katıldıktan sonra Balkanlarda ve Irak’taki operasyonlarda da görevlendirilmişti. (BBC, Yeşil Gazete)

‘Nükleer santral, çatlar patlar’ – Zeynep Erdim

Japonya’nın Fukuşima Nükleer Santrali’ndeki ilk patlama 12 Mart’ta gerçekleşti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Riski olmayan hiçbir yatırım yok. O zaman evinize Aygaz tüpü de koymamak gerekir”, diyerek hükümetin nükleer açılımını 15 mart’ta açıkladı.

Başbakan, Mersin’in Akkuyu ilçesinde nükleer santral yapılması konusunda kararlıydı. Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’le Türkiye’nin ilk nükleer santral inşaatı için Moskova’da 16 Mart’ta el sıkıştı.

Hükümetin, Fukuşima’daki kazanın haftası dolmadan attığı imza Türkiyeli çevrecileri ayağa kaldırdı.

Polis kayıtlarına göre 3000, eylemcilere göre yaklaşık 4000 çevreci, ”Akkuyu Fukuşima olmasın, nükleer santrallere hayır” sloganlarıyla İstanbul’un İstiklal Caddesi’ni doldurdu.

İstiklal caddesi İstanbul’un en kalabalık yaya yolu. Esnafı da, alışveriş yapıp eğlenmeye gelen kalabalığı da eylemcilere alışkın. Yolun ortasını, slogan atan göstericilere bırakarak yandan yandan yürümek caddenin bir rutini.

Eylemciler, küçüklü büyüklü gruplar halinde ellerinde dövizler ve pankartlarla trafiğe kapalı caddeyi dolduruyorlar. Hafta sonları günde üç, dört yürüyüşe birden rastlamak işten bile değil.

Saat 2’de Galatasaray Lisesi’nden Taksim Meydanı’na doğru, geçtiğimiz haftalarda Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazetecilere destek vermek için ”Ahmet çıkacak yine yazacak” diye bağıran bir eylemciyi saat 4 civarında bu defa, Meydan’dan Galatasaray Lisesi’ne doğru ”AKP elini Akkuyu’dan çek” diye slogan atarken görebilirsiniz.

İnternet örgütlenmesi

Küresel Eylem Grubu, Yeşiller Partisi ve Greenpeace Akdeniz, internetteki sosyal ağların da yardımıyla iki günde 3000’den fazla kişiye ulaşıp, örgütlenmiş. Sabah yağan ve her an tekrar indirecekmiş gibi duran sağanak yağmur tehlikesine rağmen eylemciler öğleden sonra Galatasaray Lisesi’nin önünde buluştular.

Grup oldukça renkliydi. Ben de gaz maskeleri, rengârenk peruklar ve babaların ittirdiği pusetlerde uyuklayan bebeklerin arasına karıştım.

Gözüme ilk çarpan şey polisin ‘yokluğu’ oldu. Galatasaray Lisesi’nin önü, 90’lardan beri çocukları kaybedilen Cumartesi Anneleri’ne de evsahipliği yapıyor. Anne başına üç polisin düştüğünü görmeye alışık gözlerim neredeyse yok denecek kadar az üniformalı polisin yokluğuna da hemen alıştı.

Kalabalık, forsa başının çaldığı davulla disiplinli bir zincir oluşturdu ve ”Nükleer santral çatlar patlar” sloganıyla Tünel’e doğru yürümeye başladı.

Esnafın kanıksamış, turistlerin şaşkın bakışları arasında ilerleyen gruba kızgınlıktan çok neşe hâkimdi. Yürürken sohbet ettiğim çevrecilerin, Akkuyu nükleer santrali ihalesinden, uluslararası anlaşmalara kadar yasal durumu birer uzman gibi detaylı bilmelerine şaşırdığımı itiraf etmeliyim.

Konuştuğum bir genç ”Akkuyu’nun ne ÇED raporu, ne inşaat, ne de işletme lisansı var,” dedi. ”Yer lisansı yaklaşık 30 yıl önce, bölgenin aktif fay hattı olduğu bilinmiyorken verilmiş, yani bugün tartışılır bir lisanstır, kim nereye nükleer santral yapacakmış?” diye de ekledi.

Bu meydan okuma İstiklal Caddesi’ndeki 3000’den fazla eylemcinin genel ruh halini yansıtıyordu.

Tabii, bir de eylemi kenardan izleyip, cep telefonlarıyla fotoğraf çeken kalabalık var.

Onlar her ne kadar çevrecilerin ”Hop hop Tayyip, tüp Tayyip” sloganına gülerek tempo tutsa da, Türkiye’nin nükleer santrale sahip olması hakkında net bir düşünceleri yok gibi.

1986 yılında meydana gelen Çernobil faciası hala akıllarda. Zamanın ticaret bakanı Cahit Aral’ın adı belleklerden silinse de ”nükleer kazadan sonra televizyonda çay içen bir bakan” hatırlanıyor. Ancak, vatandaşın aklında dün ve bugün arasında herhangi bir köprü kurulmamış.

Türkiye’nin niye olmasın?

Tarihi Çiçek Pasajı’nın önündeki kestaneci de, kafeden çıkan genç adam da nükleer santrale ‘evet’ diyor. Onlara göre ”Nükleer enerji 21. yüzyılın enerjisi. Bütün gelişmiş ülkelerin varsa Türkiye’nin de olmalı.”

Greenpeace’in internetteki web sayfası üzerinden başlattığı ”Türkiye nükleer istemiyor” kampanyasını bir haftada 200,000’den fazla insan imzaladı. Ancak Greenpeace yetkilileri geçtiğimiz aylarda Enerji Bakanlığı’na sundukları raporun nükleer enerjiyle ilgili kısmının tamamen reddedildiğini söylüyorlar.

Fukuşima’dan sonra Almanya Başbakanı Angela Merkel nükleer enerji konusunda söylemini değiştirdi. Almanya’da eskidiği için yılsonunda kapatılacak olan santrallerin erken kapanması ve yerine yenilerinin yapılmaması sözkonusu. Tükettiği enerjinin % 40’ını nükleer santrallerden elde eden İsviçre ise geçen hafta alternatif enerji kaynaklarına yöneleceğini resmi olarak açıkladı.

Avrupa’daki birçok ülkenin aksine Adalet ve Kalkınma Partisi nükleer santral konusunda şimdilik ısrarlı. İstiklal caddesinde ve Türkiye’nin pek çok yerinde örgütlenen çevreci gruplar da santral yaptırmama konusunda ısrarlı.

Hükümete karşı çevrecilerin bir zafer kazanması oldukça zor görünüyor. Ancak onlar da , inatlarından ve kampanyalarından vazgeçecek gibi görünmüyorlar. Hangi tarafın ısrarının kazanacağını önümüzdeki günler gösterecek.

Bu süre içinde İstiklal caddesinde daha çok eylem göreceğimiz de kesin…

(BBC)

Wade’den 25 yıllık bir performans

0

Miami Heat’in “3 Büyük” ismi olan Wade, James ve Bosh, zaman zaman öyle bir performans ortaya koyuyor ki rakipler neredeyse çaresiz kalıyor. Her maçta bir diğer yıldızın ön plana çıkabildiği Heat’te, 76ers maçı da böyle bir karşılaşmaydı.

Miami Heat, American Airlines Arena’da 19 bin 840 taraftarı önünde Philadelphia 76ers’ı konuk etti. Heat’in “3 büyük” yıldızı maça ağırlığını koyarken Heat salondan 111-99’luk bir galibiyetle ayrıldı.

Geceye damga vuran performans ise Wade’den geldi. Zaman zaman 3 büyükten birinin ön plana çıktığı Miami Heat’te sıra Dwyane Wade’indi. 39 sayı, 11 ribaund, 8 asist, 5 blok ve 3 top çalma ile oynanan Wade, öyle bir gece yaşadı ki, böyle rakamları son 25 sezonda bir tek Shaquille O’Neal yapabilmişti.

Maçın ardından konuşan Wade kısaca, “Neler yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yok” derken 76ers Miami Heat’in kaptanını durdurabilecek hiçbir hamle yapamadı.

LeBron James 32 sayı, Chris Bosh 20 sayı 10 ribaundla galibiyete katkı verdi.

Maça yedek başlayan Lou Williams 24 sayıyla Philadelphia’nın en skorer ismi oldu. Bir diğer yedek Thaddeus Young da 15 sayıyla maçı tamamladı.

Wade, James ve Bosh üçlüsü 58’te 34 şutla maçı tamamlarken bu üçlü toplamda 91 sayının da sahibiydi.

Wade’in dudak uçuklatan performansının bir benzerini bundan 10 sene önce 23 Mart 2001’de Shaquille O’Neal 40 sayı, 17 ribaund, 8 asist, 5 blok ve 3 top çalma ile Los Angeles Lakers forması giyerken Washington karşısında sergilemişti. Shaq o sene şampiyonluğa uzanırken 5 sene ardından da Wade ile Miami’de bir araya gelerek şampiyon olmuşlardı.

NBA’DE GÜNÜN SONUÇLARI
Sacramento 110 Indiana 93
New Jersey 85 Orlando 95
Philadelphia 99 Miami 111
Charlotte 83 Boston 81
Milwaukee 102 New York 96
Detroit 91 Cleveland 97
Minnesota 103 Oklahoma City 111
Memphis 96 Chicago 99
Washington 94 Denver 114
New Orleans 106 Phoenix 100
San Antonio 96 Portland 98
Toronto 100 Golden State 138
LA Clippers 104 LA Lakers 112

Hagi’nin yerine Bülent Ünder

0

Galatasaray’da görevden alınan Gheorghe Hagi’nin yerine Bülent Ünder getirildi. Ünder’in yardımcılığını Tugay Kerimoğlu yapacak. Ünder sezon sonuna kadar Galatasaray’ın başında yer alacak.

Galatasaray’da sıcak saatler yaşanıyor. Görevine son verilen Rumen teknik adam Gheorghe Hagi’nin yerine Bülent Ünder göreve getirildi. Bülent Ünder, 2010-2011 sezonunun sonuna kadar Galatasaray Teknik Direktörü olarak görev yapacak.

Bu arada A Takım Sportif Direktörlüğü görevine de vekaleten Cüneyt Tanman atandı.

“EN KISA SÜREDE GÖREVİME BAŞLIYORUM”
Sarı-kırmızılı takımda geçmişte Fatih Terim’in yardımcılığını yapan Bülent Ünder, en kısa sürede göreve başlayacağını belirtti.  açıklama yapan Ünder, ”En kısa sürede göreve başlıyorum. Kulüple sezon sonuna kadar anlaştım” dedi.

Bülent Ünder, antrenör Tugay Kerimoğlu ve kaleci antrenörü Nezih Boloğlu’nun görevlerini sürdüreceğini, belki 1-2 antrenör takviyesinin daha yapılabileceğini söyledi.

Öte yandan, Bülent Ünder’in sezon sonuna kadar olan bölümde başarılı olması halinde, gelecek sezon da görevine devam edebileceği belirtildi.

TAKIM ÜNDER İLE KERİMOĞLU’NA EMAET
61 yaşındaki Ünder’in yardımcılığını Hagi döneminde de çalışan Tugay Kerimoğlu yapacak.

16 Nisan 1949 İstanbul doğumlu olan Ünder, 1969-1976 yılları arasında Galatasaray’da futbol oynadı. 1973-74’te A Milli Takım forması da giyen Ünder, 1991-92’de Çengelköyspor, 1992-93’te Denizlispor, 1996-2000 yılları arasında Galatasaray Yardımcı Antrenörlüğü ve 2000-01’de de Samsunspor teknik direktörlüğü yaptı. Galatasaray’ın “Avrupa Fatihi” olduğu dönemde Fatih Terim’in yardımcılığını yapan Bülent Ünder, 2000’de kazanılan UEFA Kupası’nda da Terim’in yanındaydı.

POLAT’IN 7. TEKNİK DİREKTÖRÜ
Bülent Ünder, Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat’ın 4 yıllık başkanlık döneminde çalışacağı 7. teknik adam olacak.

Polat, 2008 Mart ayında başkan olarak seçilmesinin ardından Karl Heinz Feldkamp ile devam ederken, Alman teknik adamın istifasının ardından antrenör Cevat Güler ile sezonu şampiyon olarak tamamlamayı başardı. Ardından sezona sezona bu kez Michael Skibbe ile başlayan Adnan Polat, alınan kötü sonuçların ardından göreve Bülent Korkmaz’ı getirmiş, sezon sonu itibariyle de genç çalıştırıcıyla yollarını ayırmıştı.

Polat, 2009-10 sezonunda sansasyonel bir transferle takımın başına Barcelona’nın eski çalıştırıcısı Hollandalı teknik adam Frank Rijkaard’ı getirirken, futbolda beklenilen sonuçlar yine alınamadı. Adnan Polat’ın başkanlık döneminde bir sezonu tamamlayabilen tek çalıştırıcı olan Rijkaard, bu sezonun ilk 8 haftasının ardından ise gönderilenler kervanına katılmaktan kurtulamadı.Sezonun 9. haftasında Frank Rijkaard’dan görevi devralan Gheorghe Hagi için de işler beklendiği gibi gitmezken, sarı-kırmızılı takımı 2. kez yöneten Rumen teknik adam sezonu bitiremeyerek, bayrağı Bülent Ünder’e teslim etti. Polat, Karl Heinz Feldkamp ile başladığı teknik adam serisini, Cevat Güler, Michael Skibbe, Bülent Korkmaz, Frank Rijkaard, Gheorhge Hagi ve 7. isim
olarak da Bülent Ünder ile sürdürecek.

Karikatür gerçek oldu

Erdil Yaşaroğlu, 2 hafta önce Penguen dergisinde bir karikatür çizmişti. Espri yapmıştı. Gerçek yaptılar.

Ahmet Şık’ın kitabı bizde de var!

Şanar Yurdatapan internet üzerinden yaptığı çağrıda, Ahmet Şık’ın basılmamış kitabının provalarının, İstanbul 12. Ağırceza Mahkemesinin (DGM diye de okuyabilirsiniz) kararıyla toplanıp yok edilmeye başladığını, olup biteni anlamak isteyenlere, ‘’bu kitabı okumamış, filmi görmemiş olanlar varsa geç kalmaktan korkmasın, mahrum kalmaktan korksun diyerek Fahrenheit_451 kitap ve filmini öneriyor. 

 

Aynı mahkemenin kararıyla, elinde bu nüshaları bulunduranların “Gizli örgüt dokümanı bulundurmak suçu işleyeceği” ilan edilmiş diyen Yurdatapan,

‘’Elinizde varsa, lütfen bana ulaştırır mısınız?

Söz, kimden aldığımı bildirmeyeceğim.

Ama bütün eşe, dosta, bende adresi bulunan bütün gerçek ve tüzel kişilere, ilgili bütün kurumlara, dünyanın dört köşesindeki politikacılara, yazarlara, gazetecilere, sanatçılara, hukukçulara, -yargıç ve savcılara da- yollayacağım.

 

Bunu bilerek ve isteyerek (taammüden) yapacağım.

Başkalarını da yapmaya teşvik edeceğim.

Sizi de ediyorum.’’

Cümleleri ile tüm kamuoyuna açık bir çağrı metni yayınladı.

 

Tutuklu gazeteci Ahmet Şık’ın henüz bastırmadığı ‘İmamın Ordusu’ kitabının tüm nüshalarının toplatılması ve imha edilmesi için İthaki Yayınları ve Radikal gazetesine yapılan baskınlar ve kitabın bir nüshasını bulunduranların da ‘Ergenekon’ üyesi sayılacağına dair savcılık kararı sonrası jiyan.us sitesi de“Ahmet Şık’ın kitabı bende de var”adıyla bir imza kampanyası başlattı. “www.petitionbuzz.com/petitions/imaminordusunadurde” adresinden kampanyaya destek olmak mümkün…

Siz de imzalamak, Şık’a ve insan hakları dostu tüm gazetecilere tanık olmak isterseniz bu sayfadan katılabilirsiniz, ayrıca Facebook üstünden https://www.facebook.com/event.php?eid=199006836786739 adresinden paralel amaçta yürütülen etkinlik de izlenebilir.

(Yeşil Gazete)

“İmamın Ordusu”nun taslağı savcılıkta

“Ergenekon” soruşturması kapsamında Odatv’de yapılan aramada görev alan avukat Kazım Yiğit Akalın, Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı kitap taslağını içeren harddiski savcılığa getirdi. Şık’ın avukatları da tüm nüshalara el koyma kararına itiraz etti.

Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelen avukat Kazım Yigit Akalın, Odatv’de yapılan aramada avukat olarak görev yaptığını, bu aramada polisin imajını aldığı hard diskleri ilgililere teslim ettiğini belirtti.

Akalın, dün kendisini arayan emniyet görevlilerinin “İmamın Ordusu” adlı kitap taslağını içeren harddiskin savcılığa teslim edilmesini istediğini söyledi.

Bu nedenle harddiski savcılığa teslim etmek için geldiğini belirten Akalın, aramalarda bulunan diğer avukatlara da benzer tebliğler yapıldığını, onların da savcılığa gelerek kitap taslağına ilişkin ellerindeki belgeler ile dijital verileri teslim edeceklerini söyledi.

Şık’ın avukatlarından itiraz

Bu arada Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı basılmamış kitabının tüm nüshalarına el konulması kararına avukatları Fikret İlkiz, Akın Atalay ve Bülent Utku itiraz etti.

24 Mart 2011’de İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü yetkilileri tarafından kendilerine telefon edildiğini dilekçede anlatan avukatlar mahkemenin verdiği karar ile bu karara dayanan savcılığın talimat yazısından kendilerine söz edildiğini belirtti.

Mahkemece verilen el koyma kararının bir örneğinin kendilerine verilmemesi nedeniyle kapsam ve mahiyetini bilmediklerine dikkat çeken avukatlar, savcılığın bu karara dayalı olarak “şüphelinin avukatındaki nüshalara da el konulması, aksi davranışın hem CMK’nın 124. maddesi hem de örgüte yardım suçunu oluşturacağı” şeklindeki talimat yazısı nedeniyle el koyma kararına itiraz ettiklerini belirtti.

“Söyleyecek söz bulamıyoruz”

CMK’nın 124. maddesine göre haklarında disiplin hapsi uygulanabileceği yönündeki bildirimin kanunun açık ve emredici hükmüne aykırı olduğunu ifade eden avukatlar dilekçede, “Savunma hakkında yönelik açık bir tehdit oluşturduğu kanaatiyle, bu vahim ve ürkütücü bildirim ve uygulamayı sayın hakimliğin ve gerektiğinde itirazı inceleyecek sayın mahkeme heyeti üyelerinin takdir ve değerlendirmesine sunuyoruz. Ve bu uygulama karşısında söylenecek söz bulamadığımızı belirtmekle yetinmek istiyoruz” dedi.

“Hukuk tarihinde eşi yok”

Kitabın nüshasının teslim edilmemesinin “örgüte yardım” suçunu oluşturacağı şeklindeki kararla ilgili “Hukuk tarihinde eşine rastlanmayacak bir bildirimle karşı karşıya kaldığımızın da tarihe bir not olarak düşülmesi kanısındayız” denilen dilekçede, el koyma kararının kaldırılması, kaldırılmaması durumunda da kararın, tanıklıktan çekinme hakkına sahip olanları kapsamayacağı şekilde düzeltilmesi talep edildi.A

“Sonuna kadar takip edeceğiz”

Avukat Atalay, gazetecilere yaptığı açıklamada da, “Mahkemeye verdiğimiz dilekçemizde henüz bir yargılama yapılmadan bir kitabın imha edilmesinin çok vahim ve kabul edilemez bir durum olduğunu düşündüğümüzü söyledik. Eğer teslim etmezseniz örgüte yardım suçunun oluşacağı şeklindeki tespitinde savunmaya yönelik açık bir tehdit olduğunu dile getirdik. Bu konudaki yasal haklarımız neyse ve ne yapabileceksek bütün bu girişimleri sonuna kadar takip edeceğiz” diye konuştu. (Cnnturk)

Japon Bakan’dan Türk işi çıkış

Japonya’da nükleer kabus büyüyor. Bunun en önemli nedeni de radyasyonun yiyeceklere ve şebeke suyuna bulaşma olasılı. Nükleer santralin bulunduğu bölgede üretilen sütün yanısıra brokoli ve karnıbahar gibi sebzelerde de radyasyon tespit edildi. Singapur, Hong kong, Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya,Japonya’dan sebze , deniz ürünü ve süt ihracatını yasakladı.

İçme ve deniz suyunda da radyasyon oranın normalin üzerine çıktığı belirtiliyor. Tokyo valisi Shintora Isihiara ise şebeke suyunun güvenliği olduğunu tanıdık bir yöntemle kanıtlamaya çalıştı. Isihiara, halka “tehlike yok” mesajı vermek için gazetecilerin önünde şebeke suyu içti.

Ancak bu hareket Japonların endişelerini dindirmemiş görünüyor. Ülke çapında sebze satışlarında büyük düşüş yaşanırken, marketlerde su stoğu bitmiş durumda. (Ntv, Milliyet)

Yemen’de on binlerce kişi sokakta

0

Yemen’in başkenti Sana’da iktidar ve muhalefet yanlılarının aynı anda düzenlediği gösterilere on binlerce kişi katıldı.

Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in istifasını isteyen muhalefet, bugünkü eylemin şimdiye kadar düzenlenen en büyük protesto gösterisi olduğunu söylüyor.

Geçen hafta göstericilere ateş açılması sonucu yaklaşık 50 kişi hayatını kaybetmişti.

Askerler, muhalif göstericilerin üzerine yürümek isteyen Salih taraftarlarını havaya ateş açarak durdurdu.

‘İktidarı ancak emin ellere bırakırım’

Mitingde taraftarlarına hitap eden Salih, gösterilerde kan dökülmesi nedeniyle üzgün olduğunu söyledi. Salih bununla birlikte taraftarlarına “sıkı durmaları” çağrısında bulundu.

Salih daha önce, ölümlerde hükümetin sorumluluğu olmadığını savunmuştu.

Yemen Cumhurbaşkanı konuşmasında “İktidarı bırakmaya hazırım. Ama güvenli ellere” dedi.

Gösteride bazı Salih taraftarlarının silah taşıdıkları görüldü.

Salih’e istifa çağrısı

Kentin başka bir noktasında ise muhalefetin protesto gösterisi vardı. Eylem sırasında Salih istifaya çağrıldı.

1978’den beri iktidarda olan Salih, görev süresi 2013’te dolmasına karşın bir yıl içinde istifa etmeyi önermişti. Ancak muhalefet Salih’in derhal istifa etmesini istiyor.

Muhalefet ayrıca, anayasal değişiklikler yapılmasını, hükümetin istifasını ve iç güvenlik teşkilatının feshedilmesini talep ediyor.

Reuters ajansına göre, Abdullah Cebali adlı bir gösterici, “Arkadaşlarımızı öldüren bu caniden kurtulmak için buradayım” dedi. Cebali, Salih’in bir yıl içinde istifa edeceğine inanmadığını söyledi.

Mehdi Muhammed adlı başka bir eylemci ise, “Ben Cumhurbaşkanı ve ailesinin sessizce ayrılmasını istiyorum. Ülkeyi terk etmesi gerekmiyor istifa etsin yeter” diye konuştu.

Sana’da bulunan BBC muhabiri, hem güvenlik güçleri hem de muhalefetin barikatlar kurduğunu, sokaklarda çok sayıda silahlı kişinin olduğunu ve çatışma çıkmasından endişe edildiğini aktarıyor.

Muhabirimiz, büyükelçiliklerin personelini tahliye etmesi nedeniyle, Yemen uçaklarında yer bulunamadığını söylüyor.

Yemen Parlamentosu Çarşamba günü bir dizi olağanüstü hal yasası geçirerek polisin yetkilerini artırdı.

Ali Abdullah Salih, ülkenin bir iç savaşa sürüklenebileceğini söylüyor.

Hafta başında zırhlı birlik komutanı Tümgeneral Ali Muhsin Ahmer, muhalefet saflarına geçmiş ve birliklerini göstericileri koruması için başkent Sana’ya göndermişti.

Hükümetten bazı üst düzey yetkililer de, göstericilere ateş açılmasını protesto için istifa etmişti. (BBC)