Ana Sayfa Blog Sayfa 5206

Başbakan istediği sendikanın tanımını yaptı: Sapsarı ve yandaş

Başbakan Erdoğan: Bugünün dünyasında sendikacılık, kırmakla, dökmekle, eylemle, grevle özdeşleşen bir yapı asla sergileyemez. Onlar ideolojinin deli gömleğini giymiş zihniyetlerdir. Onlar cam, çerçeve, çevredeki esnafı, herkesi dilhun ettikleri zaman, kan gördükleri zaman rahatlayan zihniyetlerdir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Karayolları Genel Müdürlüğü konferans salonunda düzenlenen Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN) 4. Olağan Genel Kurulu’na katıldı.

Yaptığı konuşmada MEMUR-SEN’in kamu sendikacılığı alanında kısa sürede örgütlenip, ciddi, ilkeli, kararlı ve tutarlı tavrıyla Türkiye’nin sivil toplum fotoğrafında kendisine çok önemli ve kalıcı bir yer edindiğini vurgulayan Erdoğan, üye sayısıyla en büyük memur konfederasyonu konumuna ulaşan MEMUR-SEN’i kutladı. Erdoğan, eski başkan Akif İnan’ı da rahmetle andı.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

“Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki, sendikacılık, salt ücret pazarlığı yapmak değildir. Bugünün dünyasında sendikacılık, geçmişte olduğu gibi, kırmakla, dökmekle, eylemle, grevle özdeşleşen bir yapı asla sergileyemez. Elbette hak mücadelesi olacak… Ama hak mücadelesi, artık bir sınıf mücadelesi anlayışıyla değil, tüm ülkeyi, hatta tüm dünyayı kavrayan bir anlayışla, yeni bir yaklaşımla ortaya konmak zorundadır. Bu yaklaşımı geliştiremeyen sendikacılık anlayışının varlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Onun için sendikalar ve tüm sivil toplum örgütleri, antidemokratik süreçlerin malzemesi değil; demokrasinin, özgürlüklerin, katılımcılığın öncüsü olmalıdırlar.

(Yeşil Gazete)

Rusya’yla vizesiz hayat başladı

Türkiye ve Rusya arasında yapılan anlaşma yürürlüğe girdi. Rusya’ya vizesiz ilk girenler THY ekibi oldu.

Rusya arasında yapılan ‘Geri Kabul Anlaşması’ sonrası iki ülke vatandaşlarının vizesiz olarak karşılıklı seyahatlerine ilişkin anlaşmanın bu günden itibaren yürürlüğe girmesi üzerine ilk yolcular bugün saat 09.00’da Moskova ve Ekaterinburg kentlerinden İstanbul’a geldi.

Türkiye ile Rusya arasında vize uygulamasının kalkmasının ardından Atatürk Havalimanı’ndan Türkiye’ye vizesiz giriş yapan ilk Rus yolcular, uygulamadan duydukları mutluluğu Türkçe olarak “Çok güzel” ve İngilizce olarak da “Süper” diye dile getirdiler. Rusya’nın Ekaterinburg kentinden Atatürk Havalimanı’na gelen yolculardan turizmci Anna Kaysorova, uygulamayla ilgili düşüncelerini “Çok güzel, mutluyuz. Turizmin aynı zamanda eğitimini de yapıyorum. ” sözleriyle dile getirdi. Rusya’dan gelen Türklerde işlerinin kolaylaşacağını söyleyerek uygulamadan duyduğu memnuniyeti ifade ettiler. Pasaportlarını basın mensuplarına gösteren Ruslar poz vermeyi de ihmal etmedi. (Ajanslar)

YGS can almaya başladı: İsmail artık yaşamıyor

Şifre skandalıyla gündeme oturan Yükseköğrenime Geçiş Sınavı’na (YGS) giren 19 yaşındaki İsmail Paslanmaz, evde kendini kabloyla tavana asarak intihar etti.

Paslanmaz’ın girdiği YGS’deki şifre tartışmaları nedeniyle bunalıma girdiği, ayrıca kız arkadaşıyla da tartıştığı için intihar ettiği öne sürüldü.

Nevşehir merkez Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Yavuz Selim Caddesi üzerindeki iki katlı evde ailesi ile birlikte yaşayan 19 yaşındaki İsmail Paslanmaz, iddiaya göre ailesine ders çalışacağını söyleyerek, üst kattaki odasına çıktı. Kapıyı içeriden kilitleyen Paslanmaz, odadaki telefon kablosuyla kendini tavana asarak canına kıydı. Oğullarından bir süre haber alamayan ailesi durumdan şüphelenerek odasına gittiğinde, kapıyı açamayınca durumu polise bildirdi.

Eve gelen polis ve 112 Acil Servis ekipleri kapıyı zorlayarak açtıklarında, İsmail’in tavana asılı cansız bedeniyle karşılaştı. Ailesi ve yakınları sinir krizleri geçirirken, İsmail Paslanmaz’ın girdiği YGS’deki şifre tartışmaları nedeniyle bunalıma girdiği, ayrıca kız arkadaşıyla da tartıştığı için intihar ettiği öne sürüldü. (T24, Milliyet)

Ratgeber: Yüreğimizi ortaya koyduk

0

Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı Antrenörü Laszlo Ratgeber, Galatasaray Medical Park karşısında oyuncularının yüreklerini ortaya koyduğunu söyledi.

Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı Antrenörü Laszlo Ratgeber, Galatasaray Medical Park’ı 80-68 yendikleri Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi play-off final serisi 3. maçında takımının oyun planına sadık kaldığını ve yüreklerini koyarak maçı kazandıklarını ifade etti.

Ratgeber maçtan sonra yaptığı değerlendirmede, galibiyette taraftarın rolünün de çok büyük olduğunu anlatarak, ”Gerçekten bir final serisi maçıydı. Takımım oyun planına sadık kaldı ve gerçekten maça yüreklerini koyarak mücadele ettiler. Oyun planına sadık kalıp bazı oyuncuların bireysel performanslarıyla da öne çıktığı zaman maçları kazanırsınız, bugün olduğu gibi. Ama taraftarlarımız olmadan bu galibiyeti almak çok zor olurdu. Bugün 6. adam değil 7. adam, 8. adam oldular bizim için” ifadelerini kullandı.

Galatasaray Medical Park Antrenörü Ceyhun Yıldızoğlu ise Fenerbahçe’nin baskılı oyunu altında zorlandıklarını, 3. periyoda kadar maçın içinde olduklarını, son periyotta Fowles’in faul problemine girmesiyle zorlandıklarını anlatarak, ”Son periyotta Fowles’in faul problemine girmesinden dolayı zorlandık, kendisini koruyarak oynamaya başladı. Savunmada gevşedik ve ribaund farkı oluştu. Bu fark da onların lehine oldu. İki maç daha var önümüzde. Seriyi Abdi İpekçi’ye taşımak için elimizden gelen bütün mücadeleyi göstereceğiz. Bizim için her şey burada bitmedi. Daha iyi oynayabileceğimizi de biliyoruz” şeklinde konuştu.

Yorum: Beşiktaş ile Gençler kupada görüşmek üzere dostça ayrıldı

Bu maç aslında iki takım için de bir mesaj maçıydı. Türkiye Kupası yarı final sonuçlarına bakıldığında, en mantıklı gidişatta Kupa finalini bu iki takım oynayacak çünkü. Bunu en başa yazdığımızda altına da şunu not etmek gerekiyor: Beşiktaş, Gençlerbirliği’ne karşı son yıllarda büyük bir üstünlük kurmuş durumda. Tam final öncesi, hem de İnönü’de bunun terse çevrilmesi Ankaralılar için çok önemli bir hamle olabilirdi.

Sonuç ve özellikle ikinci yarıda oynanan oyuna bakılırsa, ilk mesaj taraftara verildi. Kupa finalini eğer bu iki takım oynarsa, görüldüğü kadarıyla iki kaleye de gidip gelen bir maç izleyecek maça gidenler.  İki takım da hem gollerle hem de girdiği pozisyonlarla zevkli bir maç izlettirdi.  Tabii ki bu Beşiktaş açısından bakıldığında bir sorun. Kendi sahasında, Beşiktaş, ligde bu kadar kötü bir durumda olmasına rağmen, altında olan bir takımı yenememesi bir sorundur.

Bir başka sorun da Beşiktaş’ın iki farkla öne geçtiği bir karşılaşmada maçı galip bitirememesi. Kısa bir süre içerisinde iki gol yiyen bir takım halinde olmak, bunu koruyamamak ve üzerine bir kaç pozisyon da vermek ilerisi için olumsuz bir sinyal. Fakat bunun yanında olumlu sinyaller de var. Beşiktaş bu maçı rahatça kazanabilirdi. Maç 2-2 olduktan sonra da maçı farklı kazanabilecek pozisyonlar buldu Beşiktaş. Almeida’nın, Ernst’in pozisyonları ile etkili olabilirdi Beşiktaş.

Sonuç olarak, Beşiktaş ligi kafasında bitirmiş gözüküyor. Her yorumcu, her spiker Beşiktaş’ın bir hedefi olduğunu iddia ediyor, ilk dört için mücadele ettiğini belirtiyor fakat Beşiktaş’ın olabildiğince puan almak gibi bir derdi yok gibi gözüküyor. Beşiktaş, Avrupa’ya kupa üzerinden gitmeyi, ligi de idare etmeyi düşünüyor. Bu arada bir genç oyuncuları biraz daha takıma soksa Beşiktaş daha iyi olur. Aurelio yerine Onur’un girmesi, uzun süre PAF’ta oynatılan Rıdvan’ın oynaması Beşiktaş’ın bu rölantide geçirdiği dönemi ilerisi için olumlu sonuçlarla geçirmesine yararlı olacaktır.

Son bir söz de taraftara. 23.000 civarında bir taraftarın izlediği bir karşılaşma oldu bu maç. Beşiktaş taraftarının neden 7’den 70’e farklı görüldüğünün bir yanıtı bu rakamda gizli olabilir.

http://www.urbarli.net

Okullarına kilitlenmeyen öğrenciler sokaklarda

İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda toplanan yüzlerce öğrenci, ÖSYM Başkanı’nın adaylara yolladığı mektupla şifre olayını kabul ettiğini söyledi, Prof. Ali Demir’in istifasını ve sınavın iptalini istedi.

YGS’deki şifre iddialarına ilişkin ÖSYM’den birbiri ardına yapılan açıklamalar, öğrencileri tatmin etmiyor.

Bugün derse girmeyen yüzlerce öğrenci Galatasaray Meydanı’nda buluştu ve ÖSYM’yi protesto etti.

Burada “Susma haykır, sınavlara hayır”, “Mod medyan, sınav yalan, öğrenciler isyanda isyana devam”, “Adalet yoksa barış da yok”, “YGS’de şifre var, yeter ulan isyan var” sloganları atan yüzlerce öğrenciye velileri, öğretmenler, işçiler ve sanatçılar da destek verdi.

Öğrencilere bir konuşma yapan dizi oyuncusu Emre Canpolat, “Ben de lisedeyken ÖSS’nin kalkması için imza toplamıştım Mersin’de. Bugün ÖSS kalktı, yerine YGS kondu. YGS, SBS, KPSS, ALES derken Allah rahmet eylesin diyorum” diye konuştu.

Galatasaray Meydanı’nda bulunan diğer öğrenci gruplarıyla bir araya gelen gençler, eylemin ardından Gezi Parkı’nda kurdukları çadırda bir süre eylemlerine devam edeceklerini açıkladı.

(Ajanslar)

Öğrenciler haklarını savunmasınlar diye okula kilitlediler

Eyüp Refhan Tümer Lisesi yönetimi ‘YGS protestosu’na katılımı önlemek için kapıya kilit vurdu. İstanbul’daki bir çok okuldan aynı şekilde kapıya kilit vurulduğuna dair ihbar geldi.

Eyüp Refhan Tümer Lisesi yönetimi, okulun bazı öğrencilerinin bugün Taksim’de yapılacak olan “YGS de şifre” protestosuna katılmasını önlemek için çareyi okulun giriş -çıkış kapılarını kilitlemekte buldu.

Eyüp Refhan Tümer Lisesi’nden bazı öğrenciler Taksim’de düzenlenecek “YGS’de şifre” protestosuna katılmak istedi. Öğrenildiğine göre Taksim’e gitmek için okuldan ayrılmak isteyen öğrenciler, karşılarında okulun yöneticilerini buldu. Öğrenciler Taksim’e gitmekte ısrar edince, okulun ana kapısı ile diğer giriş ve çıkışlar kapatıldı, kapılar kilitlendi. Bu sırada okul yönetimi, bahçede toplanan protestocu öğrencileri ikna etmeye çalıştı.

VELİLER DE DIŞARDA KALDI

Okulda bunlar yaşanırken bazı öğrenci velilerinin de kapının kilitli olmasından dolayı içeri giremediği görüldü. Kilitli kapı nedeniyle dışarıya çıkamayan öğrenciler, demir kapının mazgalından kameraya, “Mahsur kaldık burada. Bakın, görün kapıyı açmıyorlar. Gelin halimizi görün. Bizi esir ettiler buraya.Görüyorsunuz baskı altındayız ” dedi.

ÖĞRENCİLERDEN ALKIŞLI PROTESTO

Öğrencilerin kapı mazgalından konuştuğunu gören bir öğretmen de, kapının yanına gelerek öğrencileri içeri gönderdi.Uzun süre okulun bahçesinde bekleyen öğrenciler, sık sık alkışlayarak kapının kapatılmasını protesto etti. Bu sırada habercilerin görüntü çektiğini gören bir öğretmen, elindeki gazete parçasıyla kapı mazgalını kapatarak görüntü alınmasını engelledi. Bu da bahçedeki öğrencilerin tepkisini çekti. Okulun giriş ve çıkışlarının yasaklandığı sırada okul duvarında da ilginç bır görüntü kameralarca kayıt edildi.

DUVARA TIRMANARAK OKULA GİRDİ

Okulun giriş kapısının kapalı olduğunu gören bir öğrenci, okula girebilmek için arka tarafa yürüdü. Okulun duvarına zorlu tırmanan öğrenci, demir korkulukları atlayarak okula girebildi.

KİLİTLEDİLER İDDİASI

Uğur Mumcu Mahallesi, Hatice Bayraktar Lisesi’nde öğrenim gören bazı öğrenciler Taksim’de lise öğrencilerinin düzenleyeceği eyleme katılmalarının engellenmesi amacıyla okul yönetimi tarafından kapıların kapatıldığını ileri sürdüler. İsimlerini vermek istemeyen okul yöneticileri ise normal prosedürün uygulandığını okul kapanmadan öğrencilerin çıkışlarına hiçbir zaman müsaade edilmediğini söylediler. Eyleme katılmak isteyen bir grup öğrenci saat 12.30’da öğle arası verildiğinde topluca okuldan ayrılarak Taksim’de düzenlenen eyleme gittiler. “Parasız eğitim istiyoruz” yazılı pankart açan yaklaşık 100 kişilik öğrenci grubu “Bizde şifre istiyoruz”, “Sınavsız eğitim istiyoruz” şeklinde sloganlar attı. Basın mensuplarına açıklama yapan bir öğrenci “Bizim okul yönetimiyle bir sorunumuz yok. Sorunumuz sınav ve şifre skandalı. At yarışı gibi bir maraton içindeyiz, ailelerimiz de bu maratonun içinde. Artık bu sınav sisteminin kalkmasını istiyoruz. Bize destek olan öğretmenlerimize de teşekkür ediyoruz” diye konuştu. Güvenlik önlemi alan polis ekipleri ise okul önünde bekleyen ancak okulla ilgisi olmayan kişileri buradan uzaklaştırdı. (dha)

Taşa yazılmış iki yazı

Geçen pazar hem Fransa’nın, hem de Mezopotamya’nın kuzeyinde taşa yazılmış iki yarış vardı.

1896’dan beri yapılan Paris- Roubaix ile bu yıl başlayan Mardin Dağ Bisikleti Yarışı yaklaşık aynı saatlerde start aldı.

P-R’nin alameti farikasi bir taştır. 200 bisikletçi kaldırım taşından yapılmış bir kupa için, 258 kilometrelik vahşi bir yolu kat etmeye çalışır. Yolun önemli bir bölümü arnavut kaldırımlarından müteşekkildir ve her anlamda kırıcıdır. Bisikletler kırılır, bisikletçiler kırılır, hayaller kırılır… Hasılı su testisi su yolunda kırılır.

Onun bir adı Kuzey’in cehennemi ise diğer adı Klasikler’in Kraliçesi’dir. Ve bütün uğraş kraliçenin gönlünü çalmak içindir.

Mardin’in alameti farikası da taştır. Şehrini “Gökyüzüne komşu bir kalenin eteklerine kurulan bir taşkent” diye tanımlar Murathan Mungan.

Biz bisikletperverler P-R koşulacağı zaman yağmur duasına çıkarız. Her ne kadar sporcular bu durumdan nefret etse de, onları çamur adamlar olarak görmenin ‘sadist’ hazzına varırız.

Ne var ki bu pazar, Tanrı bizim değil, bisikletçilerin yüzüne güldü ve yarış kuru bir havada koşuldu. Lakin Mardin’de durum tam tersiydi. Sabah başlayan sağanak ve ardından rakı gibi bastıran sis, zor olan parkuru daha da zorlaştırdı. (Organizasyonu yapan kurumun ismiyle müsemma bir durum bu. İsminiz Kaçkar olunca, tepenizden yağmur, çamur eksik olmuyor)

Hükümet konağının önünden verilen startla 73 sporcu şehrin tarihi sokaklarına daldı. Şehir sanki dağ bisikleti için yapılmış doğal bir parkura sahipti. Sadece tek bisikletçinin geçebileceği sokaklar, abbara adı verilen tüneller single-track tadındaydı. Upuzun merdiven inişleri ise bisiklet terminolojisindeki down-hill’in karşılığıydı.

Bir de bunların üstüne sporcuların muazzam teknikleri eklenince tadından yenmez kareler ortaya çıktı. ( Bu yazıdaki fotoğraflar www. mtbtr.com ekibinden Alptekin Başkır’ın. Daha çok fotoğraf görmek isterseniz söz konusu siteye ve www.fotohasan.net’e bakabilirsiniz)

NETİCE:

Elit erkekler favorisi ve Türkiye Şampiyonu Bilal Akgül ilk turdan itibaren farkını ortaya koydu ve yarışı önde tamamladı, onu Abdülkadir Kelleci ve Kamil Akalp izledi.

Kadınlarda podyumun en üst basamağındaki isim, kaza geçirip dizini yaralanmasına rağmen yarışa devam eden Esra Kürkçü idi. Onu Pelin Bayram ve Bakiye Duran izledi.

23 yaş altında favori olan Hamza Kansız, bir katıra çarptığı için ikinci sıraya düştü. (Merak etmeyin. Her ikisinin de sağlık durumu iyi) Bu kategorinin galibi İsak Ünal, üçüncüsü Ali Çakas oldu.

30 yaş üstü master’larda ilk üçü Muammer Yıldız, Oğuz Özçelik ve Nevzat Kral paylaştı.

40 yaş üstü master’larda Cüneyt Gazioğlu’nu Bahadır İşseven ve Ahmet Onur takip etti.

Junior’larda ilk üç, Agit Salman, O.Faruk Kansız, Mahmut Sert’ten oluştu.

(Mardin’de sporcular yavaş yavaş otellerine dönerken Roubaix’de taşı kucaklayan isim Belçikalı J. Van Summeren’di. Geçen yılın şampiyonu Cancellara bu yıl ikincilik basamağıyla yetindi.)

HEP O TÜRKÜ

‘Kültürlerin kardeşliğine pedal çeviriyoruz” sloganıyla, Çekmeköy ve Mardin Belediyesi’nin desteğiyle, Kaçkar Bisiklet’in bilgi ve emeğiyle yapılan yarış, hepimizin damağında özel bir tat bıraktı. Kendi adıma teşekkür ederim.

Şimdi asıl mesele istikrar. Bu yarış bir geleneğe dönüşmeli ve bir klasik haline gelmeli. “Yola Düştüm, Mardin’e” türküsü her yıl tekrar söylenmeli.

Eğer iyi sunulabilirse  çok kısa sürede uluslararası bir yarışımız daha olur.

Buna mukabil önümüzdeki yıllarda sporcuların kendilerini daha güvende hissedecekleri bir ortam yaratmak  gerekiyor. Şehrin keskin ve kapalı dönüşleri, özellikle çocuklara çarpma endişesiyle sporcuları tedirgin etti. Biliyorum böyle bir parkurda güvenlik başlıbaşına bir mesele. Allahtan bu yıl üzücü bir kaza yaşanmadı. Yine de önümüzdeki yıllarda alınacak ekstra önlemler, hem çocukların yarış seyretme alışkanlıklıklarını geliştirecek hem de yarışı daha tempolu kılacaktır.

Ve emin olun bundan on yıl sonra o Şeyhmus’lardan biri (Mardin’de her üç çocuktan birinin adı Şeyhmus’tur) birincilik kürsüsünde kendisine uzatılan bir mikrofona, o gün, o abilerini gördüğünde bisikletçi olmaya karar verdiğini anlatacaktır.

Son olarak ödülle ilgili bir önerim var. Nasıl P-R’nin odülü bir kaldırım taşı ise, Mardin’in odülü de taştan yapılmış, özel bir tasarım olmalı. Önümüzde 360 gün var. Şimdiden düşünmeye başlayalım.

ŞAVŞAT YARIŞI

16 Nisan’da Artvin/ Şavşat’ta Meşeli Karagöl civarında uluslararası bir dağ bisikleti yarışı koşulacak. C2 klasmanında koşulacak Şavşat Karbon Nötr Dağ Bisikleti Kupası, sadece bisiklet yarışı olmasıyla değil, aynı zamanda Dünya’nın ilk Karbon Nötr bisiklet organizasyonu olmasıyla da büyük önem taşıyor.

Carl Lewis geri dönüyor

0

Olimpiyat ve dünya şampiyonu efsane atlet Carl Lewis, New Jersey Senatosu’nun bir etkinliği için yeniden pistlerde olacak.

Olimpiyatlarda kazandığı 9 altın madalyayla tüm zamanların en iyi atletlerinden biri olarak gösterilen 49 yaşındaki Lewis, memleketi New Jersey’de, Cumhuriyetçi Dawn Addiego tarafından temsil edilen 8. bölgedeki bir etkinlikte, Demokrat sıfatıyla koşacak.

ABD’li atlet, ilerleyen günlerde yapılacak bu etkinliğe, toplumu bilinçlendirmek ve çocukların eğitim olanaklarını artırmak için katılacağını söyledi.

Lewis, Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından “Yüzyılın atleti”, ABD’nin ünlü spor dergisi Sports Illustrated tarafından “Yüzyılın Olimpiyat atleti” seçilmişti. Lewis’in 9 Olimpiyat altınınının yanında 8 tane de Dünya Şampiyonluğu altını bulunuyor. Efsane sporcu 100 metre, 200 metre, uzun atlama dallarında yarışıyordu.

Sosyalist olmanın ağır bedeli – Sedat Ergin

YASAL zeminde faaliyet gösteren Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Ceylan Önkol adlı bir kız çocuğunun 28 Eylül 2009 tarihinde Bingöl’de bir askeri mühimmatın patlamasıyla ölümü üzerine düzenlenen protesto eylemine katılmaya karar verir. Bunun için bir afiş hazırlanacaktır.

SDP’li Ecevit Piroğlu, telefonda arkadaşı Güleren’den bu eylemde kullanmak üzere bir afiş hazırlamasını ister ve şöyle der:
“Ya ne diycem, sen afiş taslağı yapacaktın. Onu yapabilirsen eğer, tabii ne diycem, çocuklar ölmesin, şeker de yesin, bizim şey var ya sarı kırmızı yeşil lamba, Kürt sorununda demokratik çözüm diye bir şey kullanabilirsin. Kızın fotoğrafını buluruz.”
Piroğlu, daha sonra Devrimci Karargah soruşturmasından gözaltına alındığına polis sorgusunda kendisine yöneltilen sorulardan biri şu olur:
“Çocuklar ölmesin şeker de yesinler derken neyi kastettin?”
Hiroşima’da ölen çocuklar için “Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver/ çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler” dizelerini yazmış olan Nâzım Hikmet, herhalde o an Moskova’daki mezarında ters dönmüştür.
BİR İNANDIRICILIK SORUNU
Bu ayrıntılar Radikal muhabiri İsmail Saymaz’ın dün başlayan ikinci Devrimci Karargah davasıyla ilgili olarak yazdığı “Hanefi Yoldaş/ Gizli Örgüt Nasıl Çökertilir” başlıklı kitabında yer alıyor. Bu davada çoğu SDP yöneticileri olmak üzere 14’ü tutuklu 22 sanık yargılanıyor. SDP yöneticileri, Devrimci Karargah’ın üyesi olmakla suçlanıyor.
Saymaz, kitabında davanın iddianamesini 50 bin sayfa tutan delil dosyalarıyla birlikte değerlendirerek, soruşturmanın perde arkasına ilişkin pek çok önemli ayrıntıyı gün ışığına çıkartıyor. Kitap, özellikle polisin sol örgütleri izlerken nasıl bir bakış ve yöntemle hareket ettiğini gösteren pek çok çarpıcı örnek sunuyor okurlara.
Tabii Saymaz’ın verdiği örnekler, dün başlayan davanın kamuoyu karşısında sahne olduğu inandırıcılık sorununu daha da derinleştiriyor. Bu sorun, hayatları sosyalist mücadele içinde geçmiş bir grup aydının, aktivistin, hayatının önemli bir bölümü sol örgütlerin izini sürmekle geçmiş polis şefi Hanefi Avcı ile birlikte aynı terör örgütünün üyesi olmakla suçlanmasıdır.
Avcı’nın gölgesi bir tarafa çekilip, iddianamenin temel mantığı ve deliller kendi başına incelendiğinde, üzerinde durulması gereken pek çok tartışmalı durumla karşılaşıyoruz.
SOSYALİST ÖRGÜT ERGENEKON’A BAĞLANINCA
Bunların başında Anayasa’nın güvence altına aldığı pek çok demokratik hak ve özgürlüğün, -örneğin bir protestoda bulunmak, mitinge katılmak, bildiri dağıtmak, basın açıklaması yapmak gibi- terör örgütü üyeliği için delil olarak değerlendirilebilmesidir. Örneğin, Ahmet Türk’e yumruk atılmasını protesto etmek için Beyoğlu’nda düzenlenen bir basın açıklamasına katılmak, iddianamede suç oluşturan bir fiil olarak gösterilebiliyor.
Dijital deliller bu iddianamede de karşımıza çıkıyor. İddianamede, SDP yöneticilerini Devrimci Karargah ile ilişkilendiren en önemli delillerden biri, 28 Nisan 2009 tarihinde Bostancı’da evine düzenlenen baskında polisle girdiği çatışmada ölen Devrimci Karargah militanı Orhan Yılmazkaya’nın bilgisayarından çıkan bir yazı. Metin, “SDP’de Olmamızın Anlamı Üzerine” başlığını taşıyor. Sanık avukatları, metnin kimin tarafından hangi amaçla hazırlandığının belli olmadığını, ayrıca içinde suç içeren bir bilgi de bulunmadığını belirtiyor.
Bir bu kadar dikkat çekici olan husus, SDP’nin bir düzlemde PKK’ya, bir başka düzlemde ise Ergenekon’a da bağlanmasıdır. SDP, Ergenekon aleyhtarı eylemlerin çoğunda yer almış bir örgüttür.
SDP-Ergenekon bağlantısı, iddianameye göre, 2001-2006 yılları arasındaki dönemde SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan’ın telefonu ile Ergenekon soruşturmasında ifadesi alınan, ancak sanık yapılmayan gazeteci Merdan Yanardağ’ın telefonu arasında 01.01.2001-22.07.2006 tarihleri arasında (Arama-Aranma-Mesaj alma-Mesaj atma şeklinde) 3 adet görüşme kaydına dayanıyor.
TUTUKLULUĞA DEVAM
Dünkü duruşmada davanın birinci Devrimci Karargah davasıyla birleştirilerek 11 Ağustos tarihine ertelenmesi kararı çıktı. Bu durumda sanıkların geçen eylül ayında başlayan tutukluluk halleri uzun bir süre daha devam edecek.
Vatandaşların yargılama görmeden uzun süre özgürlüklerinden mahrum bırakılmasında Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından mahzurlu bir durum yoktur. Çünkü, Nâzım Hikmet’in çektiği çilelerden bu yana aslında bu cephede değişen fazla bir şey yoktur.

Hürriyet