Ana Sayfa Blog Sayfa 4870

En pahalı felaketler yılı

2011 yılı bir rekora imza attı ve doğal felaketlerin en pahalıya mal olduğu yıl oldu. Meydana gelen depremler, sel ve fırtınalar dünya çapında 380 milyar doların da üzerinde bir ekonomik zarara yol açtı.

Dünya genelinde yaşanan doğal felaketler, daha önce hiç 2011 yılındaki kadar pahalıya  mal olmamıştı. Münih merkezli sigorta grubu “Munich Re”nin verilerine göre 2011’deki doğal felaketler, dünya genelinde yaklaşık 380 milyar dolar zarara mal oldu. Bu rakam 2005 yılında New Orleans’ı yerle bir eden Katrina Kasırgası’nın yol açtığı rekor zarardan üçte iki oranında daha yüksek.

Sadece Mart ayında Japonya’yı vuran deprem ile Şubat ayında Yeni Zelanda’da meydana gelen depremin faturası, yıl içindeki tüm zararın üçte ikisine karşılık geliyor. “Munich Re”, daha önceki yıllarda en büyük hasarın hava koşullarından kaynaklanan doğal felaketler nedeniyle ortaya çıktığına dikkat çekerek, 2011 yılında toplam hasarın bölgelere dağılımında da değişiklikler olduğunu, hasarın yüzde 70’inin Asya’da meydana geldiğini bildirdi.

Sadece doğal felaketlerde 27 bin kişi öldü

Geçtiğimiz yıl meydana gelen doğal felaketlerde ortalama 27 bin insan yaşamını yitirdi. Bu rakam bir önceki yıla oranla yine de düşük. Zira 2010 yılında sadece Haiti’de yaşanan depremde yaklaşık 220 bin kişi ölmüştü. Ancak bu rakamlara Afrika Boynuzu’nda yaşanan son 60 yılın en korkunç kıtlık feleketinde hayatını kaybedenler dahil edilmedi.

Munich Re’ye göre 2011 yılında sigortalanmış zarar da yaklaşık 105 milyar dolarla yine bugüne kadarki rekor sayıya ulaştı. Bu rakam 2005 yılında 101 milyar dolardı. Yılın en pahalı doğal felaketine ise Japonya’da yaşanan deprem ve onun ardından ortaya çıkan tsunami yol açtı.Yerleşim birimleri, sokak ve tren raylarını yutan bu felaketlerde yaklaşık 16 bin kişi yaşamını yitirdi. Fukuşima’daki nükleer facia ve onun sonuçları hesaba katılmadan, sadece deprem ve tsunaminin yol açtığı ekonomik zarar 210 milyar doları buldu. Sigortalanmış hasar ise tahminen 40 milyar dolar tutarındaydı.

(dw)

Mümtazer Türköne istifa etti

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu üyeliğine atanan Mümtazer Türköne, görevinden istifa etti.

 

MİT’ten katliamla ilgili açıklama

35 kişinin sınırda öldürülmesiyle ilgili açıklama yapan MİT, Genelkurmay’a istihbarat vermediğini söyledi.

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan, MİT’in 85. kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında medya kuruluşlarının yöneticileriyle Müsteşarlık’ta bir araya geldi.

Görüşmenin ardından MİT Müsteşarlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği tarafından medya yöneticilerine basın açıklaması dağıtıldı.

Açıklamada, Genelkurmay Başkanlığının 29 Aralık 2011 tarihindeki basın açıklamasında ve terörle mücadeleden sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın 3 Ocak 2012 tarihinde TBMM’de Hükümet adına yaptığı bilgilendirme konuşmasında Şırnak’ta 35 kişinin hayatını kaybettiği operasyonla ilgili bütün detayları kamuoyu ile paylaştığı anımsatıldı.

Genelkurmay Başkanlığı ve Atalay’ın açıklamalarında, MİT’in bu olayla ilgili yanlış bir istihbarat verdiğine ilişkin bir husus bulunmadığına ve hangi şartlar altında Genelkurmay Başkanlığı’nın hedef değerlendirmesi yaptığının detaylı izah edildiğine işaret edilen açıklamada, bütün bunlara rağmen bir gazetecinin MİT’e yönelik ithamlarının sürdüğüne dikkati çekildi.

”Kurumumuzu hedef alan bu gerçek dışı yayınlara devam edilmesi dolayısıyla konuya ilişkin kamuoyunu aydınlatacak yeni bir açıklama yapılması gereği duyulmuştur” denilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

”Öncelikle şu gerçeği bir kez daha ifade etmek isteriz ki; 28 Aralık 2011 tarihinde hayatını kaybeden 35 vatandaşımız ile ilgili olabilecek grup, yer, tarih, sayı ve geçiş güzergahlarına ilişkin Teşkilatımızca herhangi bir istihbarat paylaşımı gerçekleştirilmemiştir.

‘YALAN VE HAYAL MAHSÜLÜ’
Anılan Gazetecinin 30 Aralık 2011 tarihli ‘Yanlış İstihbarat MİT’ten” başlıklı haberinde yer alan ‘… Heron, bölgedeki sivil vatandaşların görüntüsünü alıp, Ankara’ya iletiyor. Ankara’da görüntüleri gören yetkililerden biri durumdan şüpheleniyor. Grubun sivil olma ihtimali üzerinde duruyor. Şüphe üzerine konuyu yetkililer ile paylaşıyor. MİT’le iki kez temasa geçiyor. MİT yetkililerine şüphe aktarılıyor. MİT, ‘Grup kesin PKK’lı’ deyip, kendilerine gelen istihbaratın sağlam olduğunu karargaha bildiriyor. ‘Kesin’ ifadesi üzerine de, Hava Kuvvetleri Komutanlığının emri ile uçaklar bölgeyi bombalıyor…’ ifadesi ve ‘görüntü alınması ile operasyon yapılması arasındaki bu üç saatlik zaman farkının nedeni, görüntülerden şüphelenen yetkilinin bilgisi üzerine MİT’le iki kez temasa geçilmesi. Bilginin teyit edilmesi için beklenmesi’ şeklindeki açıklamalar tamamen yalan ve hayal mahsulü olup, gerçekle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.”

‘KELİME OYUNLARI YAPIYOR’
MİT’ten gazetecilere dağıtılan basın açıklamasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da olaya ilişkin son anda MİT tarafından bir bilgi paylaşımının olmadığını 30 Aralık 2011’te açıkladığı ve haberi yalanladığı hatırlatıldı.

Açıklamada, ”Anılan gazeteci asılsız iddialarını devam ettirebilmek için daha önce kurguladığı mizansende değişikliğe giderek, kelime oyunları yapmak suretiyle 35 vatandaşın hayatını kaybettiği operasyonla ilgisi olmayan ve bölgedeki örgütsel hareketliliğe dair kendisine sızdırılan, bir kısmı güncelliğini yitirmiş raporları, olayla ilişkilendirme gayretine girmiştir” değerlendirmesinde bulunuldu.

‘RAPORLAR ULUDERE’YLE İLGİLİ DEĞİL’
Haberlerde söz edilen, sızdırılan raporların 21 Aralık 2011 tarihli olanı hariç hiçbirinin Uludere-Ortasu kırsalı ile alakalı olmadığı vurgulanan açıklamada, ”bu raporda da iddia edildiği gibi bir grubun, Türkiye’ye illegal geçiş yapacağına dair bir bilginin kesinlikle yer almadığı” kaydedildi.

Açıklamada, ”Teşkilatımıza yönelik bu maksatlı ithamlar terör ile mücadelede özenle yürüttüğümüz çalışmaları aksatmayacaktır” ifadelerine yer verildi.

DEMİR: MİT ÇOK SİNİRLENMİŞ
Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Metehan Demir görüşmeyle ilgili NTV yayınında şunları söyledi: “MİT çok sinirlenmiş, çok dolmuş. Bununla birlikte kendilerinin görüntülü izleme yapmadığına işaret ederek, teknik bir yalanlama da geldi. Arkasına siyaseti de almış. Hakan Fidan gelince ‘bünye kabul eder mi’ diye bakılıyordu, bünyenin kabul ettiğini gördük. Yeniden yapılanmada iyi bir projeksiyon yapmış. Kendinden öncekilere atıfta bulunması güzel. ‘Biz MİT’iz, siz bilmeseniz de sizin iyiliğiniz için çalışırız’ dedi. Çok büyük beklentiler vardı. Ama MİT açılsa da, kendi bilgilerini saklamaya devam edecek.

‘TARAF DA, SÖZCÜ DE VARDI’
Akreditasyon dikkatimi çekti; herkesi gördüm. Taraf Gazetesi de, Sözcü de vardı. Toplantıya tüm kadrosuyla gelmesi önemliydi. İddialı hedefler koydu. ‘İleri demokrasilerde dinleme çok daha rahat yapılıyor. Türkiye’de yargı kararıyla bu yapılıyor’ dedi. MİT’in hiç olmadığı kadar açıldığını gördüm. PKK ile görüşmelere girmedi.”

(Ajanslar)

Budapeşte’den “yasakçı anayasa” konusunda geri adım sinyali

Macaristan’da Başbakan Viktor Orban hükümeti hazırladığı yeni anayasadan geri adım atacağı sinyalini verdi.

Avrupa Komisyonu da, 1 Ocak tarihinden itibaren yürürlüğe giren ve pek çok alanda özgürlüklere kısıtlama getiren yeni kanunları incelemeye aldı.

AB Komisyonu Sözcüsü Olivier Bailly, Budapeşte yönetimine göz dağı verdi: “Birlik kanunlarına aykırı maddeler bulunursa bu ülkenin Avrupa Adalet Divanı tarafından cezalandırılmasını isteyebiliriz. Ayrıca bu kanunları değiştirmesini talep ederiz. Lizbon Anlaşması’yla birlikte mahkeme maddi yaptırımlar seçeneğini değerlendirme yetkisine sahiptir.”

Avrupa Birliği ve IMF, Macaristan’a mali yardımlar konusundaki görüşmeleri Aralık ayında kesmişti.

Çarşamba günü de Macar para birimi Forint, Euro karşısında tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi.

Bruegel Enstitüsü’nden Araştırmacı Zsolt Darvas, bu gelişmeler karşısında Viktor Orban hükümetinin pek fazla seçeneğinin kalmadığını düşünüyor:“Macaristan üzerinde Avrupa Komisyonu ve IMF ile anlaşma konusunda giderek artan büyük bir baskı var. Bu baskı da Macar hükümetini Avrupa kurumlarının taleplerine yerine getirme konusunda zorlayacaktır.”

Pazartesi günü de onbinlerce Macar yeni anayasaya karşı gösteri düzenledi.

Halk, özgürlüklere kısıtlama getiren anayasanın değiştirilmesini istiyor.

Yeni Macar Anayasası devlet kurumlarının yetkilerini kısıtlarken, medyaya da sıkı denetim getiriyor. Buna karşın Orban hükümetine geniş yetkiler tanıyor.

(en)

Uludere soruşturmasında gizlilik kararı

Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı, Irak sınırında meydana gelen ve 35 kişinin ölümüyle ilgili sonuçlanan olaya ilişkin yürütülen soruşturmada ”gizlilik kararı” aldı.

Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı başlattığı soruşturma kapsamında,  Irak sınırında meydana gelen ve 35 kişinin öldürülmesiyle ilgili sonuçlanan olayla ilgili Genelkurmay Başkanlığı’ndan insansız hava aracının (İHA) görüntülerini istemişti. Ayrıca, Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı da olayla ilgili soruşturma başlatmıştı.

Öte yandan İçişleri Bakanlığınca görevlendirilen 3 müfettişin de olayla ilgili çalışmalarını sürdürdüğü bildirildi.

(Ajanslar)

Başbuğ için ifade günü

Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, bugün Beşiktaş’taki Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nce, hakkında başlatılan soruşturma kapsamında ‘şüpheli’ olarak ifade verecek.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” davası kapsamında Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne gönderdiği yazıda, 30 Aralık 2011 tarihli duruşmada, sanıkların savunmalarıyla ilgili beyanlarda ve belgelerde adı geçen Orgeneral Başbuğ hakkında gereğinin takdir ve ifası istenmişti. Mahkemenin yazısının ardından başlatılan ve Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız’ın yürüttüğü soruşturma kapsamında, emekli Orgeneral İlker Başbuğ’a “şüpheli” sıfatıyla ifadesine başvurulmak üzere tebligat yapıldı. Başbuğ’un ifadesinin alınması için bugün Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde bulunması istendi.

Google’dan patent atağı

İnternet devi Google, teknoloji devi IBM‘den yüzlerce ek patent satın aldı.

Google, geçtiğimiz yaz aylarında da yine IBM’den bin civarında patent satın almıştı.

Satın alınan yeni 187 patent ve 36 uygulamanın (apps) büyük bölümünün sosyal paylaşım sistemleriyle ilgili olduğu bildirildi.

ABD’den satın alınan patentlerden özellikle biri, ”iletişim ağlarında kullanıcıların ortak ilgi alanlarını belirlemeye” olanak sağlıyor.

İngiltere’de patent ve fikri mülkiyet hakları konusunda uzman hukukçulardan Vicki Salmon, bu adımlarla Google’ın varolan teknolojisini koruma aşamasından geleceğini planlama aşamasına geçtiğine işaret ettiğini söyledi.

Google, geçen yıl rakiplerini kendi android işletim sistemlerinin gelişmesini önlemek için düzmece patentler satın almakla suçlamıştı.

Ancak şimdi bazı gözlemciler, Google’ın da benzer bir yol izlediğini, IBM’den satın aldığı patentler arasında sürücüsüz otomobillere ilişkin teknolojilerin de bulunduğunu kaydediyor.

Cumhuriyetçi adaylardan küresel ısınmayı inkâr yarışı

Rick Santorum (solda) ve Mitt Romney

ABD’de bu yıl sonunda yapılacak başkanlık seçimine katılacak adayı belirlemek üzere Cumhuriyetçi Parti‘de çekişme kızışırken, iklim değişikliğini inkar yarışında olası adaylar birbirlerini aratmıyor.

Eski Massuchusetts valisi Mitt Romney son olarak dün Iowa eyaletinde yapılan önseçimde rakibi Rick Santorum’u küçük bir farkla geçerek birinciliğe oturmuştu. Mitt Romney iklim değişikliği konusunda bir öyle, bir böyle söylemesiyle tanınıyor. Romney, 2010’da yayımlanan kitabı ‘No Apology’de, iklim değişikliğinin varlığına ve sebebinin de insan aktiviteleri olduğuna inandığını yazmıştı. Romney bu görüşlerini Haziran 2011’de yazdığı bir yazıda da sürdürmüştü. Ancak başkanlık yarışı kızışırken Romney’in görüşlerinde de ani bir değişiklik oldu. Geçen Ekim ayında Romney “İklim değişikliğine neyin neden olduğunu bilmiyoruz. Ve elbette karbondioksit emisyonlarını azaltmak için trilyonlarca dolar harcamak doğru bir yol değil” diyordu. Romney bu konuşmasından sonra yenilenebilir enerji ve otomobillerdeki emisyonların düşürülmesi konusunda da benzer itirazlar yükseltmeye başladı.

Ne iklim değişikliği? (GOP-Cumhuriyetçi Parti)

Mitt Romney’in rakibi Rick Santorum ise tam bir inkârcı. Santorum Haziran 2011’de Fox News kanalında verdiği bir mülakatta “iklim değişikliği diye bir şey yok” demişti bile. Hemen ardından ABD’de geçen yıl yılın iklim inkarcısı seçilen radyocu Rush Limbaugh’ya konuşan Santorum, küresel ısınmanın “liberallerin komplosu” olduğunu söylüyor ve iklim biliminden “çöp bilim” olarak bahsediyordu. Zaten 16 yıldır Pennsylvania senatörü olan Santorum’un kömür şirketlerinin büyük dostu olduğu biliniyordu.

Cumhuriyetçilerin başkanlık yarışında üçüncü sırada olan Ron Paul da küresel ısınmayı “palavra” olarak gören bir inkârcı. İklimin değiştiğine ve değişiyorsa bile insan etkinliklerinin buna bir etkisi olduğuna dair bilimsel kanıt olmadığını iddia eden Paul, tahmin edilebileceği gibi karbon emisyonlarının azaltılmasına ve yenilenebilir enerjiye sübvansiyon sağlanmasına da hiç sıcak bakmıyor.

Yarışta halen dördüncü sırada yer alan, ama başkanlık için ciddiye alınmaktan çok mizah malzemesi olan Niwt Gingrich ise geçen hafta yaptığı bir açıklamada yeni yayınlanacak kitabına almayı düşündüğü iklim değişikliği bölümünü çıkardığını açıklamıştı.

Kısacası iklim değişikliği açısından Cumhuriyetçi adayların hiçbirinin birbirinden farkı yok. Obama ne yapabildi ki, denebilir elbette, ama bu yılki seçimlerde Cumhuriyetçiler seçimi kazanırsa değil Obama’yı, George W. Bush’u mumla arayabiliriz gibi görünüyor.

(Yeşil Gazete)

Fırtına Kuzey Avrupa’yı vurdu

Kuzey Avrupa son yılların en şiddetli fırtınasıyla mücadele ediyor. İskoçya ve Kuzey İngiltere’de hızı saatte 164 kilomtreye ulaşan fırtınanın şiddetiyle ağaçlar, karayollarında seyir eden kamyonlar bile devrildi. Manş Denizi’nde bot dalgalara kapılan bir kişi ile İngiltere’de aracına ağaç devrilen bir kişi hayatını kaybetti.

İskoçya’nın başkenti Edinburg’da aracı devrilen ağaçlardan nasibini alan başka biri en azından canını kurtarabildi:

“Gerçeği söylemek gerekirse, gözümün kenarıyla ağacın devrilip geldiğini gördüm, kaçmaya çalıştım ancak maalesef yeterli olmadı.”

İrlanda’da birçok yere elektrik sağlanamadı. Dublin ve Glasgow Havalimanı şiddetli rüzgarın hava trafiğini olumsuz etkilediğini, birçok seferlerin rötarlı yapılabildiğini ya da iptal edilebileceğini bildirdi.

Danimarka’nın Skagen kentinde bir fabrikann 200 metrekarelik çatısı uçtu. Birçok feribot seferi de iptal edildi.

Almanya’ya doğru hareket eden fırtınanın hızının ülkede saatte 100 kilometreye çıktığı kaydedildi. Almanya’nın Kuzey Denizi ve Hamburg sahil şeridinde dev dalgalar etkili oldu. Güney Almanya için yarın daha şiddetli fırtına ve kar yağışı bekleniyor.

(en)

Yorum: Beşiktaş iki attı, çok kaçırdı

Hava soğuk, tribünler dolu değil, rakip ligin dördüncüsü, Beşiktaş’ın iki puan altında yani güçlü, Beşiktaş ligin ilk yarısında oynanan karşılaşmayı kaybetmiş, Eskişehirspor’da teknik direktör değişikliği olmuş ve en başarılı yerli teknik direktörlerden bir tanesi takımın başına geçmiş. Bu şekilde bakıldığında, Beşiktaş için ikinci yarıya başlamak adına olabilecek en zor rakiplerden biri Eskişehirspor. Bunların üzerine de, İstiklal Marşı çalınırken stadyumu kaplayan sis.

Maç başlamadan önce bir soru: Uludere’de öldürülen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için neden saygı duruşunda bulunulmadı? Devlet öldürdüğü için mi?

Gerçi bu tip soruların ne önemi var bilmiyorum. Ya da bir önemi var mı? Mesela şu ligin başlama tarihi ile transfer döneminin başlamasının tarihi arasındaki uyuşmazlık hakkında da sorular sorulabilir. Bir işe yarar mı?

Maça dönersek, 40. dakika bir istatistik yayınlandı. Beşiktaş’ın 215 başarılı pasına karşı, Eskişehirspor’un 71 başarılı pası vardı. İlk yarıyı anlatmak için bu istatistik yeter de artar aslında. Sis bir çoğalıp bir kaybolurken, Beşiktaş da bir baskı kurdu rakip kalede, bir geride top çevirdi.

Bu kadar baskı kurulan, pas yapılan yani topa sahip olunan bir maçta golü bulamaması Beşiktaş için eksi bir durum. Bu durum nasıl artıya çevrilir Beşiktaş üzerinde durmalı. Edu’nun ve Almeida’nın formsuzluğu ve gollerin defans oyuncuları başta olmak üzere diğer oyunculardan gelmesi hem olumlu hem de olumsuz bir durum. Quaresma’nın da en formda olduğu dönemde sakatlanması ile gol yollarında orta sahanın da sesi kısıldı.

İkinci yarıya da Beşiktaş büyük bir baskıyla girdi. Bu baskı sonucu oluşan pozisyonda mutlak bir gol pozisyonu kornere evrildi. O kornerden gelen top ise Sivok tarafından gol yapıldı. Yine bir duran top, yine bir kafa golü ve yine bir defans oyuncusu.

Tabii haksızlık etmemek gerekir. Hem Beşiktaş forvetlerine, hem de Eskişehirspor kalecisine… Eskişehirspor’un kalecisi İvesa Vanja mükemmel bir maç çıkardı. Kalesinde iki gol görmesine rağmen maçın en iyi oyuncusuydu. Cüssesini ve cüssesine göre şaşırtan çevikliğiyle tek başına oyunda tuttu takımını Hırvat kaleci.

Yine bir istatistikle devam etmek iyi olabilir. 75. dakikada Beşiktaş topa %68 sahipti. Eskişehirspor bu dakikadan hemen sonra yapılan değişiklikle üç forvete döndü. Baskılı ve topa sahip olan Beşiktaş’a karşı, elindeki bütün hücum oyuncularını sahaya süren bir Eskişehirspor oldu sahada. Bunun sonucunda topla oynama biraz daha dengeye girse de, Beşiktaş aynı oranda pozisyon buldu. Bu pozisyonların bir tanesinde de dakika 89’da Mustafa Pektemek oynaması gereken forvetlerden bir tanesi olduğunu kanıtladı.

Sonuç olarak Fenerbahçe’nin puan kaybettiği haftada Beşiktaş’ın Play-Off sınırındaki diğer takım olan Eskişehirspor’u yenmesi ve lige böyle başlaması önemli. Şimdiden Play-off puanlarına bakarsak, Galatasaray’ın 20, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın 18, Eskişehirspor’un da 15 puanı var.

Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net