Mersin’de Nevruz kutlamasının yapılacağı alana doğru yürüyüşe geçen kitleyi Hal Kavşağı’nda barikat la durduran polis, kitlenin geçişine izin vermedi. Daha sonra kitleye gaz bombaları, cop ve tazyikli suyla müdahale eden polis, çok sayıda kişiyi gözaltına aldı. Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ve Akdeniz Belediye Başkanı Fazıl Türk’ün de darp edildiği bilgileri geliyor.
Batman’da da Ahmet Türk’ün polislerin fiziki müdahalesine de maruz kaldığı ve hastaneye kaldırıldığı bilgileri geliyor. Polislerin Türk’ün ve BDP’li vekillerin bulunduğu aracı durdurarak saldırdığı bilgileri geliyor. Saldırının üzerine direniş şiddetlenirken, bir kişinin polis saldırısında hayatını kaybettiği bilgileri de geliyor.
Urfa Viranşehir’de Leyla Zana’nın da aralarında olduğu kitleye polis saldırdı.
Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde tüm engelleme rağmen halk Newroz alanına girerken, polisler barikatı kaldırıp alandan çekildi. Kutlamalara 30 bin kişi katılıyor.
Van’da ise Newroz alanında buluşan yüzbinlerce kişinin kent merkezine yürüdüğü bilgileri geliyor.
İngiliz bilim insanları, 160 yıl öncesine uzanan küresel sıcaklık verilerini incelediğinde, 1900 yılından bu yana dünyanın 0.75 santigrat ısındığını tespit etti. Eriyen buzullar, Dünya’nın yerçekimi haritasının bozulmasına yol açtı.
İngiliz hava ve atmosfer kurumu Met Office bilim insanlarından Colin Morice, “Yaptığımız araştırmada en yeni ve en geniş çaplı veri tabanlarını kullandık. Denizlerdeki sıcaklık ölçümlerini de değerlendirdik. Elimize geçen son 160 yıla ait tablo, 1900 yılından bu yana 0.75 santigratlık bir sıcaklık artışı gösterdi” dedi.
Araştırmada ayrıca, en sıcak yılların 2005-2010 döneminde yaşandığı ifade edildi. Met Office ve East Anglie Üniversitesi’nin İklim Araştırma Kurumu (CRU), 20’inci yüzyılın en sıcak yılının 1998 olduğunu tespit etmişti. Dünya, kayıtlara geçen en sıcak 10 yılı, geride kalan 14 yıl içinde yaşadı.
Bilim insanları, son yıllarda giderek artan küresel sıcaklık belirtilerinin, hızla ısınan Kuzey Kutbu’ndan gelen verilerle değiştiğine dikkat çekti.
YERÇEKİMİ HARİTASI “BOZULDU”
Met Office’in raporundan kısa bir süre önce NASA, eriyen buzulların Dünya’nın yerçekimi üzerinde neden olduğu değişimleri gösteren fotoğraflar yayımladı. GRACE uydusu tarafından elde edilen görüntülerde, yerçekeminin “bozulan” şekli dikkat çekiyor.
2010
CRU’dan Phil Jones, Kuzey Kutbu’na ait olan verilerin gerçek sıcaklık değişimini göstermediğini çünkü ellerine geçen bilginin eksik olduğunu ifade etti. Jones, en son araştırmada kapsamlı bir bakış elde edebilmek için Kuzey Kutbu, Rusya ve Kanada’da bulunan 400’den fazla hava istasyonundan aldıkları verileri kullandıklarını söyledi. Met Office, yakın dönemde yaşanan “iklim değişikliği” skandalının, uluslararası alanda neden olduğu tepki nedeniyle, son araştırmanın sonuçlarını yayımlayacaklarını belirtti. Geçtiğimiz ay, ABD merkezli Heartland Enstitüsü’nün iklim değişikliği teorisini çürütmek için yaptığı gizli kamuoyu çalışmalarının belgeleri basına sızdırılmıştı.
Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Fatih Birol, Türkiye’de hızlıca ve yüksek miktarda birçok nükleer santral kurulması gerektiğini belirterek, ”Bu, Türkiye’nin dışa olan bağımlılığını azaltacaktır” dedi.
Bllomberg HT’nin haberine göre Türkiye ekonomisinin hızlı büyüdüğünü ve ileride de hızla büyümeye devam edeceğini kaydeden Birol, ”Türkiye ekonomisinin büyümesiyle enerji talebi daha da artacak ve bu büyümenin yakıtı enerji sektörü olacak” dedi. Birol, bu talebin en iyi şekilde karşılanması için Türkiye’nin yenilenebilir ve nükleer enerjiyi bir arada kullanması gerektiğini ifade etti.
Birol, petrol ve doğalgazdaki enerjideki ithal faturalarının Türkiye’nin başını ağrıtacağını düşündüğünü anlatarak, şunları aktardı:
”Hem doğalgaz hem de petrol tüketimimiz, ithalimiz artacak ve böylece ödeyeceğimiz para artacak. Bu, Türkiye’nin cari açığı konusunda son derece önemlidir. Türkiye, uzun yıllar enerji ithal edecek ve bu da önemli sorunlara yol açabilir. Enerjiyi verimli şekilde kullanmıyoruz. Güneş, rüzgar ve su gibi karbon emisyonu daha az olan yakıtları kullanmamız lazım. Bunun yanı sıra Türkiye’de hızlıca ve yüksek miktarda birçok nükleer santral kurulması gerekiyor. Bu, Türkiye’nin dışa olan bağımlılığını azaltacaktır. Maliyet ve çevre açısından bakıldığından Türkiye için olumlu bir süreçtir. Nükleer enerjiye sahip bir Türkiye’nin bölgede ve dünyadaki ağırlığı daha fazla olur.”
Birol, Türkiye’de birçok santral kurulması gerektiğini düşündüğünü belirterek, ”Ama bu santraller kurulurken, hangi ortaklarla kurulacağı, hangi teknoloji seçileceği ve hangi koşullar çerçevesinde bu anlaşmaların yapılacağıyla ilgili çok seçici olmalıyız. Seçilecek ülkenin son derece yetkin ve iyi bir sicili olması lazım. Yapılan anlaşmaların Türkiye’nin ekonomik çıkarlarıyla örtüşmesi lazım. Seçilen ülkenin, enerjinin ötesinde jeopolitik konumunda da artı getirecek bir ülke olması lazım. Çerçeve koşulları yerine getirmesi çok önemlidir” diye konuştu.
”Nükleer santral kurulmasında çok geç kaldık” diyen Birol, Türkiye’nin deprem bölgesi olduğunun unutulmaması gerektiğini, yer seçimi ve diğer fizibilite çalışmalarının en iyi şartlarda yerine getirilmesi gerektiğini kaydetti.
Fatih Birol kimdir?
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)’nın baş ekonomisti Dr. Fatih Birol, kurumun enerji ve iklim değişikliği politikasının ekonomik analizinde sorumlu. Birol IEA’nın önde gelen yayını olan ve enerji analizi ve projeksiyonlarıyla ilgili en güvenilir kaynak kabul edilen yıllık World Energy Outlook raporunun da editörlüğünü yapıyor.
Fatih Birol, 1958’de Ankara’da doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden elektrik mühendisliği dalında mezun olduktan sonra Viyana Teknik Üniversitesi’nde enerji ekonomisi dalında lisansüstü ve doktora çalışmalarını tamamladı. 1995 yılında IEA’ya katılmadan önce altı yıl süreyle Viyana’da Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) bünyesinde görev yapan Birol, halen Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi’nin danışmanlığını da yürütüyor.
Kuşadası’nda 2010 yılında Fuat Şengül motosikletini çekmek isteyen polislerle sözlü tartışmaya girdi.
‘Çekmeyin o benim ekmek kapım’ sözlerine ‘Namuslu olsaydın da devlete vergi borcunu ödeseydin’ yanıtı aldığını öne süren Şengül, polislere ‘Vatandaşın namus borcunun tahsilatını sen mi yapıyorsun’ diye çıkışmış. Bunun üzerine de karakola götürülmüş.
Kameranın görüntü almasına engel olmak için karartma uygulandı, ışıklar kapatıldı. Kör noktada Şengül dövülmeye başlandı.
Ancak açık unutulan televizyonun ışığı nedeniyle uygulanan işkence net biçimde kameraya yansıdı. Taraf Gazetesi de görüntüleri ele geçirdi.
Yediği dayak sırasında yere yatırılan Şengül’ün dizinin üzerine çıkan bir polis diz kapağında kırığa ve dokularında hasara neden oldu. Dayakta ayağı kırılan Şengül sakat kaldı.
Şengül, polislerden şikayetçi olduğunda kamera kayıtlarının kaybolduğu bilgisi verildiğini hatta üstü kapalı ölüm tehdidi aldığını anlattı.
İzmir’de geçen Temmuz ayında gözaltına alınan Fevziye Çetin de polis merkezinde dayak yemiş ve kamera görüntüleri günlerce konuşulmuştu.
İspanyol Cadenaser Radyosu, Brezilyalı genç forvet Neymar’ın 2014 yazından itibaren Barcelona forması giyeceğini, Santos kulübüne ön ödemenin yapıldığını iddia etti.
Verilen haberde, “Sandro Rosell (Barcelona kulübü başkanı), Florentino Perez’e (Real Madrid kulüp başkanı) karşı bilek güreşini kazandı” denilerek, İspanya’nın iki büyük kulübünün peşinde olduğu 20 yaşındaki yıldız futbolcunun kararını Barça’dan yana kullandığı öne sürüldü. Neymar’a çok yakın olan bir kişinin, “Artık rahatsız olmayın. Barça’ya transfer oldu” şeklinde açıklama yaptığı belirtildi.
Menajer Wagner Ribeiro’nun son ana kadar Neymar’ı Real Madrid’e transfer etmek için uğraştığı, ancak Brezilyalı futbolcunun ve başta babası olmak üzere ailesinin Barcelona’da ısrarcı olduğu kaydedildi.
Ayrıca Barcelona’ya çok yakın olduğu belirtilen kaynakların, 58 milyon euro olarak belirlenen Neymar’ın bonservis bedelinin 14,5 milyon avrosunun Santos kulübüne gönderildiğini söylediği bildirildi.
Neymar’ın 2014’de Brezilya’da yapılacak Dünya Kupası’nın ardından Barcelona’ya geleceği savunuldu.
Bu arada Real Madrid’in gözünü başka bir Brezilyalı futbolcuya çevirdiği, Sao Paulo’da oynayan ve ikinci en iyi genç futbolcu olarak gösterilen forvet Lucas Moura ile ilgilendiği iddia edildi.
18 Mart’ta İstanbul’da kutlanmak istenen Nevruz’a polis izin vermemiş ve çıkan olaylarda 1 kişi yaşamını yitirmişti. Bu olaylarda ortaya çıkan bir fotoğraf tartışma yarattı. Fotoğrafta polisin silahını ateşlerken göstericilerin üzerine doğrulttuğu görülüyor.
BDP Nevruz’u 18 Mart’ta Kazlıçeşme Meydanı’nda kutlamak için talepte bulunmuş, valilik Nevruz’un 21 Mart’ta kutlanacağını açıklayarak bu talebe olumsuz yanıt vermişti.
BDP’nini çağrısıyla Kazlıçeşme’ye gitmek isteyen gruplara polis gaz ve copla müdahale etmiş çıkan arbedede 1 kişi yaşamını yitirmişti. Evrensel gazetesi o olaylarla ilgili ilginç bir fotoğrafı manşetine taşıdı.
Fotoğrafta göstericilere müdahale eden polislerden birinin aracın içinden silahını çıkartıp göstericilere doğrulttuğu görülüyor.
Bu yıl 4. kez dağıtılan Altın Bamya Ödülü’nün sahibi Tolga Örnek’in yönettiği ‘Kaybedenler Kulübü’ oldu.
Sinemada erkek egemen bakışı eleştirmek ve cinsiyetçiliğe dikkat çekmek için dağıtılan Altın Bamya Ödülleri, dün gece Hollanda Başkonsolosluğu’nda yapılan bir törenle açıklandı.
Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin kapanış gecesinde dağıtılan ödüllerde, bu yıl, Altın Bamya Ödülü’nün sahibi Tolga Örnek’in yönettiği “Kaybedenler Kulübü” oldu. “Kaybedenler Kulübü” ayrıca ‘İzleyici Bamyası Ödülü’ne de layık görüldü.
Erkeklerin tüm anlam ve aksiyonunun merkezinde olduğu filmlerin değerlendirildiği erkek karakter ödülünü ise “Behzat Ç: Seni Kalbime Gömdüm” ile Behzat Ç., Harun ve Hayalet karakterleri kazandı.
Handan İpekçi’nin yönettiği “Çınar Ağacı”nın bütün kadın karakterleri, kadın karakter ödülüne layık görüldü. ‘Kurtlar Vadisi Filistin’ geceden senaryo dalında ödülle döndü.
Homofobik filmlerin yarıştığı Üç Buçuk Bamya Ödülü’nü sunan Esmeray “Homofobik olmayan bir film var mı? Eşcinsel tarafından yapılan eşcinsel filmlerinin bile ne kadar homofobik olduğunu gördük” dedi. Üç Buçuk Bamya Ödülü Şafak Sezer’in yönetip, rol aldığı ‘Kolpaçino Bomba’ya gitti.
Jüri Özel Tek Başlı Bamya Ödülü ise ‘Misafir’, ‘Ağır Abi’ ve ‘Günah Keçisi’ arasında paylaştırıldı. Eşekarısı Cinsiyetçi Dil Ödülü ise Onur Ünlü’nün Altın Kozalı filmi “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi” kazandı.
Pakistan’ın yıllardır çözüm bulamadığı enerji açığının 6000 megavatı geçerek şimdiye kadarki en yüksek seviyeye ulaştığı bildiğiliyor.
Nükleer silah testlerini posta pullarına taşıyan ülke enerji fakiri kaldı
Hindistan’la stratejik nükleer yarış içinde milyarlarca doları nükleer enerji ve nükleer silah programlarına yatıran ülkede, Pakistan Elektrik ve Enerji Kurumu (PEPCO), elektrik açığının 6000 MW’ı geçtiğini bildirdi. Pakistan’da halihazırda çalışan, ilki 1972 senesinde devreye giren, 3 ticari nükleer reaktör, 900 MW ile ülkenin enerji ihtiyacının sadece %2’sini temin edebiliyor. Kuvvetli nükleer enerji politikası izleyen ülke şu anda ilk aşamada 1.5 GW ek nükleer kapasite geliştirmek için büyük bir oranda Çin yardımlarına güveniyor. Oysa, düşük enerji kullanımı, yüksek güneş ışıması ve yaygın kırsal yerleşimiyle Pakistan için güneş enerjisi ideal bir çözüm.
Nükleer ısrarındaki ve açığını ithal fosil yakıtlarla kapatmaya çalışan ülkede, büyük kentlerde 8-10 saat, kırsal bölgelerde 18-20 saate kadar kesintiye gidilirken, Karaçi, İslamabad, Lahor, Faysalabad ve Ravalpindi gibi büyük kentlerinde iş hayatının, kesintilerden olumsuz etkilendiği belirtildi.
Kurulu gücünü aç bir şekilde 2030 yılına kadar şu anki, dünya enerji adaletsizliği dahilinde çok düşük bir kişi başı kullanıma tekabül eden, 20 GW’tan 130 GW’a yükseltmeyi planlayan Pakistan hükümeti, 2006 yılından beri ciddi boyutlara ulaşan enerji krizine kısa vadede çözüm bulamayacağını itiraf ediyor. Hükümet, enerji krizine konvansiyonel, enerji yoğun endüstrielist mantık içinde kalıcı çözüm bulmak çabalarıyla İran, Türkmenistan, Tacikistan ve Çin ile çeşitli anlaşmalar imzaladı.
Almanya 2011’de nükleer kapasitesinden önemli oranda vazgeçse de enerji sıkıntısı yaşamadı.
Fukuşima felaketi sonrası nükleer enerji üretim kapasitesinin yüzde 40’ından
Berlin'de, Akdeniz'e kıyasla güneşsiz kuzey ikliminde, kurulu güneş çatıları
hemen vazgeçen ve 2022’ye kadar tüm nükleer santrallerini kapatma kararı alan Almanya, buna rağmen 2011 yılında kullandığından fazla elektrik üretebildi.
Açıklanan resmi bilgilere göre 2011 yılında ülkenin linyit kömürden elektrik üretimi yüzde 4 artarken, antrasit kömürden elektrik üretimi ise yüzde 0.7 oranında düştü.
Açıklanan bilgilerde dikkat çekici diğer bir nokta ise ülkenin nükleer enerji kapasitesinden vazgeçmesinden dolayı ortaya çıkan açığı doğal gaz ile kapatacağı tahminlerine rağmen ülkenin doğal gaz tüketiminin yüzde 10 oranında düşmüş olması.
Bununla birlikte 2011 yılında Almanya’nın birçok yenilenebilir enerji kaynağından sağladığı enerjide ise artış görüldü. Ülkede geçen yıl yenilenebilir enerji kaynaklı olarak üretilen enerji yüzde 4.1 artarak ülkenin toplam enerji ihtiyacının neredeyse yüzde 11’inin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanması mümkün olabildi.
2011’de ülkenin biyogaz’dan ürettiği enerji yüzde 21, biyofuel’den yüzde 81, rüzgardan yüzde 21 ve fotovoltaik’ten yüzde 67 oranında artış gösterdi. Ayrıca ilk defa fotovoltaik sistemlerden üretilen elektrik hidroelektrik santrallerinden üretilen elektriği geçti.
Açıklanan rakamlar aynı zamanda ülkenin enerji verimliliği alanında sağladığı başarıyı da göstermekte. Zira ülkenin birincil enerji tüketimi 2009 yılındaki ekonomik krizden bile daha yüksek oranda gerileyerek, bir önceki yıla göre yüzde 5.3 oranında düştü. 2011’de kış aylarının aşırı soğuk geçmemesi bunda etkili olsa da ülkedeki elektrik talebi ekonominin yüzde 3 büyüdüğü bu yılda yüzde 0.3 oranında düşüş gösterdi.
Ülkenin kurulu güç olarak 5GW’ı geçen güneş enerjisinin yanında açık deniz rüzgar santralleri dahil yaygın bir yenilenebilir enerji atağında olduğu ve enerji dağıtım altyapısını da yenilenebilirlere göre elden geçirmekte oduğu, bu şekilde 300 binin üzerinde yeni iş yaratıldığı biliniyor.
26-27 Mayıs tarihlerinde Shakespeare’in ‘Antonius ile Kleopatra’ oyunu Shakespeare Globe’da sahnelenecek, başrolde Haluk Bilginer olacak.
Dünyaca ünlü İngiliz oyun yazarı ve şair William Shakespeare’in oyunları, İngiltere’nin başkenti Londra’da aralarında Türkçe’nin de bulunduğu 37 farklı dilde sahneye konulacak.
Olimpiyat oyunlarına bu yaz ev sahipliği yapacak Londra’da, çeşitli kültür ve sanat etkinlikleri de düzenlenecek. Bu çerçevede, oyunlar Londra’daki “Shakespeare Globe”da 21 Nisan’da sahneye konulmaya başlanacak.
Türkçe olarak ise, 26-27 Mayıs tarihlerinde Shakespeare’in “Antonius ile Kleopatra” oyunu sahnelenecek. Üç gösterimin yapılacağı oyunda, Antonuius’u Haluk Bilginer, Kleopatra’yı Zerrin Tekindor, Pompeius’u Emre Karayel, Cesar’ı ise Mert Fırat oynayacak.
Shakespeare’in oyunları altı hafta boyunca, 37 farklı dilde, 37 farklı oyunla sahneye konulacak.