Bu ülkede çok tartışmalı da olsa hala bir anayasa var. Anayasanın 34. maddesi son derece açık. Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Hükümet, İstanbul’da, Diyarbakır’da ve diğer kentlerde yapılması planlanan Newroz kutlamalarını engellemeye kalktı.
Gene kan aktı… Çirkin görüntüler yaşandı. Diyarbakır’da yüz binlerce insan, polis barikatını aşmayı başardı ve kutlamalar yapılabildi.
Medyamız gene hakkıyla aktaramadı ve bizler twitter aracılığıyla ne olup bittiğini öğrenme ve izleme fırsatı bulduk.
Özgürlüklere saygı göstermeyen ve hiçbir meşru dayanağı olmayan iktidar, bu yaşananlardan birinci derecede sorumludur.
Hukuksuzluk ve keyfiyet artık tahammül sınırlarının ötesinde.
Kürt siyasal hareketinin bağlı tüm unsurları kendini ifade edemeyecekleri bir noktaya itildi.
Bu son derece vahimdir.
Dün yaşananlar aslında KCK operasyonlarıyla sindirilmeye çalışılan bir halkın haklı taleplerini dahi dile getiremeyecek bir hale getirmektir.
Bu insanların bir kısmı yıllardır tam da bu nedenle dağda…
Şiddeti övmedikleri müddetçe hak talebi ve bunu ifade en temel insani haklardan biridir.
Oysa iktidarın yarattığı bu polis devleti hali, suskun medya ile birleşince çok daha vahim bir şey alttan alta kaynıyor.
Zihinsel bir kopuş.
Dün Diyarbakır’da yüz binler (yanlış okumadınız yüz binlerce insan) toplanıp Türkiye’nin duymaktan hoşlanmayacağı sloganları attı.
O sloganlar ülkenin batısında kulak tırmalıyor.
Yüz binlerce insan, Kürtçe sloganlar attı. Öcalan lehine sloganlar atıldı.
Bu görüntüler yayınlansa, üzerinde enine boyuna konuşulabilse ve ülkenin doğusu ile batısı ‘öteki’ni duyabilse…
Fakat maalesef olmuyor.
Susturulanların hapsoluna geldiği çerçeve, vicdana ve hukuka sığmıyor.
Tam da bu nedenle mahkum kılındıkları çerçeve bölgede son derece ciddi bir toplumsal karşılık buluyor.
Baskılar ve yıldırma politikalarının zehirli meyvesi asıl burada saklı.
Türkiye kamuoyu ve Kürtlerin politize yığınları arasında duygu ve düşünce uçurumu tehlikeli şekilde derinleşiyor.
Diyarbakır’da, Kazlıçeşme’de atılan Newroz piroz be! (Yaşasın Newroz) sloganları bu kesimde işitilmiyor. İşitilmediği için de anlaşılmıyor…
Doç. Uğur Kömeçoğlu’nun son derece önemli bir tespitini bir kez daha hatırlamakta fayda var:
‘Siyasetten vazgeçmek yerine siyasallaşmanın şiddet dışı olma koşullarını zorlamak gerekiyor…’
İktidar, bunun tam tersini yapıyor.
Hukuka, akla ve vicdana aykırı bu ‘erteleme’ kararı hiç şüpheniz olmasın birkaç bin insanı daha biledi. Uçurumumuz biraz daha derinleşti.
İktidar ve medya bu tehlikeli gidişten birinci elden sorumludur.