Tutunma çabası olarak yıkıcı nefret – Selçuk Candansayar
ABD’den Sandy Kasırgası geçti
Bilinen tarihin en kuvvetli kasırgalarından Sandy, Haiti’yi yakıp yıkmasının hemen ardından ABD üzerinden de taş üstünde taş bırakmadan geçti. Sandy Kasırgası, Haiti’de 68, ABD’de şimdiye kadar bildirilen 12 kişi ile birlikte 80 insanın da hayatına mal oldu. Uzmanlar, Sandy Kasırgası’nın temel nedeninin Küresel İklim Değişikliği olmadığını ancak okyanus yüzeyinde artan ısının kasırganın şiddetini katbekat arttırdığını ve önümüzdeki yıllarda Sandy’den çok daha kuvvetli kasırgalara hazırlıklı olmamız gerektiğini belirtiyorlar.
The Atlantic.com, Sandy Kasırgası’nın ABD’de bıraktığı izleri bir foto galeri ile paylaştı. Uzmanların uyarısını akılda tutarak fotoğraflara göz atmakta fayda var. Şu anda gördüklerimizin bundan sonra yaşayacaklarımız yanında esamesi bile okunmaz
Aşağı Manhattan’ın cepheden bir fotoğrafı. New York, Sandy Kasırgası nedeni ile elektrik kesintileri ile karanlığa boğulmadan hemen önce 29 Ekim akşamı çekilmiş. Görevliler harıl harıl elektrik şebekelerini kasırga gelmeden önce iyileştirme çalışmalarına başlamış. (Foto: Keith Bedford)
New York şehrinin kalbinin attığı Brooklyn. Manhattan Köprüsünün aşağısı sel sularına kapılmış. Pazartesi günü ABD’de etkisini göstermeye başlayan Sandy, şehirde finansal merkezler ile okulların kapanmasına , şehir içi ulaşımın durmasına neden oldu. Yetkililer sahil şeridinde ikamet edenlere evlerini bir an önce terketme çağrısında bulundu. (Foto: Bebeto Matthews)
Okyanus suları Sıfır Noktası’nda (Zero Point) bulunan çukura dökülüyor. 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından İkiz Kuleler’in bulunduğu alan Sıfır Noktası (Zero Point) olarak adlandırılıyor. (Foto: John Minchillo)
New Jersey, PATH metro istasyonunun kamerası metroyu basan sel sularını izliyor. New York metrosu 29 Ekim Pazartesi günü yerel saatle 09:30 itibarı ile sele teslim oldu. Sel suları çekilse bile tuzlu suyun çalışamaz hale getirdiği elektrik sistemi nedeniyle New Yorklular (New Yorker) daha daha haftalarca metrodan mahrum kalacak. (Foto: New York ve New Jersey metro idaresi)
29 Ekim akşamından bir görüntü. New York, 14. caddece bir araç sel suları ile birlikte sürükleniyor. Sandy, New Yorkta yaşayan yaklaşık 1,1 milyon kişiyi elektriksiz bıraktı. New York’un Manhattan’da bulunan ana elektrik şebekesi Sandy Kasırgası nedeni ile çalışamaz hale geldi. Manhattan adası üç yerinden sel suları ile kaplandı. Bölgede yaşayan 250bin kişi elektriksiz kaldı, raylı ulaşım sel nedeni ile iptal oldu, metro sele teslim oldu (Foto: John Minchillo)
Karanlığa hapsolmuş bir Manhattan görüntüsü. Her zaman ışıl ışıl, reklam panoları ile rengarenk aydınlanmış caddelerde yolunu bulmak için el fenerine ihtiyaç duyan insanlar geziniyor. (Foto: Allison Joyce)
New York’un finansal merkezi Wall Street sel sularına teslim. “Occupy Wall Street” (Wall Street’i İşgal Et) aktvistlerinin kastettikleri bu olmasa gerek. (Foto: Andrew Burton)
New York, East Quogue marinası. Görüntü 30 Haziran’dan. Sandy kasırgası sonrası marinada demirli tekneler birbirinin üstüne çıkmış durumda.(Foto: Lucas Jackson)
Wall Street’te bir araba park alanı. Sandy Kasırgası New York’un finans merkezini tamamen teslim almış. (Foto: Andrew Burton)
New York, Queens’in Breezy mevkinden Sandy Kasırgası sonrası görünüm. Yangın 80 ila 100 arasında evi oturulamaz hale getirdi. 190 kadar itfaiyeci yangın alarmları sürekli çalar halde oradan oraya koşturdular gün boyu. Yine de şehrin pek çok noktasında halen devam eden yangınlar var (Foto: Frank Franklin)
(Yeşil Gazete, TheAtlantic.com)
Avustralya’da “Zihinsel Engellilerin Kısırlaştırılması” kanunu sorgulanıyor
Avustralya Senatosu zihinsel engellilerin zorla kısırlaştırılmasına imkan tanıyan yasayı inceleme altına aldı. Mevcut Avustralya yasaları dahilinde zihinsel engelli vatandaşlar ebeveynleri tarafından, rıza şartı olmaksızın kısırlaştırılabiliyorlar. Kamuoyundan gelen baskılar ve Birleşmiş Milletler Sözleşmelerinin bu uygulamayı yasaklamasının bir sonucu olarak Avustrayla Senatosu konuyla ilgili bir inceleme başlattı. İncelemenin 2013 Nisan ayında tamamlanması bekleniyor.
(Yeşil Gazete, abc.net.au)
İngiliz bakan Don Kişot, Rüzgar Santralleri Değirmen

İngiltere’nin Muhafazakar Partili Enerji Bakanı John Hayes rüzgar santralleriyle ilgili sert bir açıklama yaptı. Karada yapılan rüzgar santrallerine ilişkin ‘artık yetti’ şeklinde konuşan Hayes, ‘kendi başıma Kudüs’ü inşa edemem ama yeşil ve güzel toprağımızı koruyabilirim. Bundan böyle politikamız burjuva bir sol dogma üzerinden değil bu gerçek üzerinden şekillenecektir’ şeklinde konuştu.
Hayes ‘Rüzgar santralleri halkımıza empoze edilemez’ görşünü de dile getirdi. Enerji Bakanı Hayes’in bu çıkışının İngiltere’nin enerji politikasını pratikte nasıl etkileyeceği bilinmemekle birlikte, iktidar ortağı Liberal Demokrat Parti’de hoşnutsuzluk yaratması bekleniyor.
Öte yandan, rüzgara karşı ‘yeşil ve güzel toprağı’ korumak adına bu sert tutumu takınan İngiltere’de, hükümetin Dişbudak ağacı ölümleri konusunda yavaş ve etkisiz politikası tepki çekiyor. Kıta Avrupasından İngiltere’ye sıçrayan hastalık şimdiden yüz binden fazla ağacın sonunu getirdi.
(Yeşil Gazete, The Independent)
Yeni anayasa ve devlet şiddeti
Anayasasında, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” yazarken; düzenlenen her yürüyüşe kimyasal gazlarla, TOMA denen zırhlı araçlarla, yani silahlarla ve saldırıyla, müdahale edilen ve meclisinde yeni “demokratik ve sivil” anayasa tartışmaları yapılan başka bir ülke tarihte görülmüş müdür araştırmak lazım. Olan bitene bakınca, insanın “Neden yeni bir anayasa yapmaya çalışılıyor? Eskisi üzerinden gerçekleşen pratikler, uygulanmayınca maddelerin hiçbir anlam ifade etmediğini göstermiyor mu?” diye sorası geliyor. Türkiye gitgide kağıtta yazanın değil, ağızdan çıkanın uygulandığı bir ülke durumunu pekiştiriyor.
Tahmin etmek zor değil. Yeni anayasada da toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile ilgili çok “güzel” ifadeler olacak. Ve yine tahmin edebiliriz ki, hemen bir satır altında olabildiğince muğlak ifadelerle o hakkın nasıl engelleneceği gerekçelendirilecek (millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması gibi gerekçeler mevcut anayasanın kısıtlama nedenleri) ve sonuç olarak iktidar partisinin lideri ne olmasını isterse, o olacak. Bunun da adına demokrasi diyeceğiz.
Demokrasimizin geldiği noktada, Türkiye’de, devlet tüm güçleriyle, hükümet gibi düşünmeyenlere şiddet uyguluyor artık. 29 Ekim’de kendi idealleri için toplananlara da, 30 Ekim’de kendi idealleri için toplananlara da… Bugün ve diğer günlerde de kendi idealleri için toplanacak olanlara karşı ilk önce gaz daha etkili olsun diye su sıkılacak, daha sonra kimyasal gaz atılacak ve en sonunda da fiziki şiddet devreye girecek. Buna maruz kalan kişiler, bir de ertesi gün gazeteleri açtıklarında hükümetten bir kişinin onları hangi terör yapısına uygun gördüğünü ve hangi “gizli odaklar” için çalıştıklarını okuyacaklar. Şiddet sadece fiziki düzeyde kalmayacak yani.
Çünkü, 2012’de artık Türkiye’de bir terör örgütüne, bir illegal fikre gönül vermeden hükümete karşı çıkmak mümkün değil! Bunun yolları kapandı. Adalet ve Kalkınma Partisi’ni desteklemiyorsanız, ya kendinize örgütlerden örgüt beğenin ya da siz uğraşmayın zaten hükümet ya da özel yetkili gazeteciler sizin için uygun bir örgütü çoktan bulmuşlardır. O kadar ki, uluslararası tenis karşılaşmalarına holiganların ama saf holiganların da değil terörist holiganların gittiği tek ülke Türkiye. Neden? Çünkü orada bakanlar protesto edildi. Hemen analizler yapıldı, reçete yazıldı. Ulus’ta sokağa çıkanlar Suriye bağlantılı, İstanbul’da sokağa çıkanlar PKK üzerinden tüm dış odaklarla bağlantılı, tenis maçına gidenler ise hepsiyle bağlantılı.
Gelinen noktada paranoyaya düşmüş ve bu paranoya sebebiyle sokakları olabildiğince devlet şiddeti ile doldurmuş bir hükümet tarafından yönetiliyoruz. Bir şeylerin ters gittiğinin farkındalar. Yönetememe, başarısız olma hali daha çok şiddet olarak yansıyor. Düşünün bazı illerde atılan gazların yoğunlu sebebiyle sinek görülmüyor artık. Rusya ile Mısır arasına sıkışmış bir düzeyde demokrasiyi yaşama halinin sonuçları bunlar. Ortada bir şiddet var ve bu şiddet muhalif olan tüm yapılara yönelmiş olan devlet şiddeti. Kural, yasa hatta anayasa tanımayan bir devlet şiddeti. Fakat bunun sebebi artık başarısız olma ve kendi kendini yeme durumunun başlamış olmasından başka bir şey değil. Artık iş, despotluğun değil, özgürlüğün; kendine muhalif olanı ezmeye çalışmanın değil, onun da iktidar olma imkanı olduğunu bilmenin siyasetini yapmakta ve bunu insanlarla paylaşmakta. Yoksa tüm ülkede sinek kalmayacak.
Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net
Hrant Dink Vakfı’ndan Mardin’in tarihi konferansı
Önceki yıllarda Adana ve Diyarbakır ile çevrelerini ele alan toplantılar gerçekleştiren Hrant Dink Vakfı bu hafta sonu da ‘Mardin ve Çevresi Toplumsal ve Ekonomik Tarihi’ başlıklı bir konferans düzenleyecek.Bu konferansın da amacı 1838-1938 yılları arasında Anadolu’nun çok çeşitli din, dil ve kültürünü barındıran bölgelerinden olan Mardin ve çevresindeki illerde yaşanan toplumsal ve ekonomik değişimlerin ayrıntılı ele alınması ve bu konuda yapılan yeni çalışmaların akademik dünyaya duyurulması.
Mardin Tabipler Odası, Mardin Barosu, Mardin KAMER, Mardin Sinema Derneği, Turabdin Süryani Kültür ve Dayanışma Derneği’nin de destek verdiği konferans Mardin Erdoba Elegance Otel’de, 2-3 Kasım tarihleri arasında yapılacak. Konferans, Hrant Dink Vakfı’nın hrantdink.org adresli sitesi üzerinden canlı olarak yayımlanacak. Türkçe ve İngilizce olarak izlenebilecek toplantıda; 1838-1938 yılları arasında Mardin ve çevresindeki illerde yaşanan ekonomik ve toplumsal dönüşümler ele alınacak.
Konferansın programı şöyle:
‘Mardin ve Çevresi Toplumsal ve Ekonomik Tarihi’ Konferansı
2 Kasım Cuma
Kayıt ve Açılış: (10.30- 11.30)
Karşılama Konuşması:
Rakel Dink, Hrant Dink Vakfı
Açılış Konuşmaları:
Evgil Türker, Süryani Dernekler Federasyonu Başkanı
Cengiz Aktar, Hrant Dink Vakfı
Açılış Tebliği:
David Gaunt “Çatılardan Görünen- Mardin’de Herkes Çatılardan Ne Görebiliyordu-1915”
Yemek Arası (12.00-13.00)
I – Mardin ve Çevresinin Genel Görünümü
Panel 1 (13.00-14.30)
Oturum Başkanı: Suavi Aydın
Cafer Sarıkaya
“1873 Viyana Evrensel Sergisi’nde Mardin ve Çevresinin Toplumsal ve Ekonomik Tarihine Bakmak”
Füsun Alioğlu
“Mardin’in Geleneksel Kent Dokusu”
Osman Köker
“20. Yüzyıl Başı Mardin Sancağında Kültürel Çeşitlilik”
Kahve Arası (14.30-15.00)
II- Bölgenin Etnik Çeşitliliği
Panel 2 (15.00-16.30)
Oturum Başkanı: Rober Koptaş
Ramazan Turgut
“Dom- Kayıp Kavim”
Mehmet Ali Aslan
“Turabdin Tarihinin Gizemi Mıhallemiler”
Ara Sarafian
“Toplumları Haritalama: Arisdages Dengants ve onun 1878 Siirt raporu”
Abdürrahim Özmen
“Hafiza ve Hayat: Turabdin Süryanileri Sözlü Tarihinden Örnekler”
3 Kasım Cumartesi
Bölgeye Müdahaleler, Milliyetçiliklerin Ortaya Çıkışı
Panel 3 (8.30-10.00)
Oturum Başkanı: İşaya Üşür
Elçin Macar
“Mardin’deki Amerikalı Protestan Misyonerler ve Kurumları”
Eden Naby
“Mardin’de Kadın Misyonerler, Süryaniler ve Ermeniler”
Michael Abdalla
“19. Yüzyıl Ortalarıyla Birinci Dünya Savaşı Sonrası Arasında Mardin ve Mardin Halkı: Misyonerler ve Şehrin Önceki Sakinleriyle İlişkileri”
Kahve Arası (10.00-10.30)
Panel 4 (10.30-12.00)
Oturum Başkanı: Elçin Macar
Suavi Aydın
“II. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet Döneminde Turabdin’de Yerel İktidar Mücadelesi: Aşiretler ve Cemaatler”
Andrew Palmer
“1840- 1915 dolaylarında Süryani Köyü Maare’nin Kürt Köyü Marin’e Dönüşmesi”
Nineb Lamassu
Eski Süryanilerin Milli Uyanışı ve Etnik Kimliği”
Martin Tamcke
“Bağdat Demir Yoluna Giderken: Mardin’de Almanlar”
Öğle Yemeği (12.00- 13.00)
IV- Mardin’de Şiddet, Pogrom ve Soykırım
Panel 5 (13.00-15.00)
Oturum Başkanı: Ali Bayramoğlu
Naures Atto
“1918-1926 yıllarındaki Geçiş Döneminde Süryani Ortodoks Kilisesinin Önderliği ve Patrikhanenin Türkiye’den Taşınması”
Suphi Aksoy
“1843-1846 yıllarında Cizre Emiri Bedirhan Bey ve Hakkâri Beylerinden Nurullah Bey ile diğer Kürt Beylerin Doğu Süryanilerine (Nasturi) Yaptıkları Katliamlar”
Hilmar Kaiser
“Ezidi Şarkiyan Kabilesi ve Şehirli Elitler: İttihat ve Terakki’nin İlk Soykırımı”
Raymond Kevorkian
“Süryani ve Ermeniler: 1915’teki Ortak Yazgı”
Tuma Çelik
“Nasturilerin 1924’te Hakkâri’den Tehciri”
Kahve Arası (15.00-15.30)
V- Travma Sonrası Yaşam
Panel 6 (15.30-17.30)
Oturum Başkanı: Ayhan Aktar
Ayşe Gül Altınay
Mardin’de Torunlar: Müslümanlaştırılmış Ermenileri Hatırlamak
Ramazan Aras
“Ermeni Köklerine Dair Akıldan Çıkmayan Anılar: 1915 Sonrası Müslüman Ermeni Kimliğinin Oluşumu”
Ishkhan Chiftjian
“Ermeni ve Süryani Soykırımından Kurtulanların Tanıklıkları”
Aryo Makko
“Denizaşırı Sürgününden Hatıralar: 1900-1938 Süryani Muhacir Söylemlerinde Son Dönem Osmanlı İmparatorluğu ve Erken Dönem Türkiye Cumhuriyeti”
Lokman Sazan
“Derik’te Sözlü Tarih”
Kahve arası (17.30-18.00)
Genel Değerlendirme ve Tartışmalar (18.00- 19.00)
Oturum Başkanı: Cengiz Aktar
Değerlendirme: David Gaunt
(Agos)
Van Belediyesi Basınla İlişkiler Müdürü Adnan Bilen, “Açlık grevi sona erdi haberleri asılsız”
50. gününe gelinen Açlık Grevinin Van F Tipi Cezaevi’nde sona erip ermediği konusunda bilgi vermek üzere Van Belediyesi Basınla İlişkiler Müdürü Adnan Bilen, bu sabah Açık Radyo’da hafta içi her sabah yayınlanan Açık Gazete programına telefon ile bağlandı.
PKK ve PJAK’lı tutukluların Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması, ana dilde eğitim ve ana dilde savunma hakkı talepleri ile başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde 50. güne gelindi. Hükümet kanadında Sağlık Bakanının bayram öncesi yaptığı açıklamalar açlık grevinin sona ermesini bekleyenleri umutlandırmış olsa da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün yaptığı açıklamalar tüm umutları bitme noktasına getirdi.
Dün yaşanan bir başka gelişme ise BDP’nin 30 Ekim tarihini, “Hayatın tüm alanlarında yaşamı durdurma” eylemi sırasında yaşandı. Van ve Diyarbakır’da tüm sivil hayatı durma noktasına getiren sivil itaatsizlik eylemi sırasında Anadolu Ajansından geçen, “102 tutuklu açlık grevini sona erdirdi” haberi üzerine başbakan Erdoğan sosyal medya sitesi twitter üzerinden yayınladığı ancak kısa süre sonra kaldırılan mesajında bu haberin çifte bayram olduğunu belirtti.
Açlık Grevinin Van F Tipi Cezaevi’nde sona erip ermediği konusunda bilgi vermek üzere Van Belediyesi Basınla İlişkiler Müdürü Adnan Bilen, bu sabah Açık Radyo’da hafta içi her sabah yayınlanan Açık Gazete programına telefon ile bağlandı.
182’si Van’da olmak üzere 300 tutuklunun açlık grevini sona erdirdiği habrlerinin gerçekleri yansıtmadığını belirten Bilen, Grevi sona erdiren 182 kişinin tutuklu olmadığını, dışarıda bulunup eyleme destek vermek için bir haftalığına açlık grevi yaptıklarını ifade etti.
Tutukluların süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine devam ettiklerini belirten Van Belediyesi Basınla İlişkiler Müdürü Adnan Bilen, 182 kişinin ise süreli ve dönüşümlü açlık grevi yaptıklarını. Bir hafta sürecek açlık grevi eylemini de bu tarihin bitiminde sona erdirdiklerini açıkladı. Van F Tipi cezaevinde ve ülkedeki diğer cezaevlerindeki süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerinin ise 50. gününde devam etmekte olduğunu belirtti.
BDP’nin “Hayatın tüm alanlarında yaşamı durdurma” adı altında yaptığı sivil itaatsizlik eyleminin Van ayağını da aktaran Bilen, esnafların %100 oranında kepenk kapattığını, okullara hiçbir öğrencinin gitmediğini, sivil hayatın durma noktasına geldiğini belirterek 25bin kişinin de cezaevi önünde toplandığını söyledi.
(Yeşil Gazete)
McKibben, “Fırtınalara petrol şirketlerinin ismini vermeliyiz”
İklim aktivisti ve 350.org’un kurucularından Bill McKibben, New York Daily News’a yaptığı açıklamada fırtınalara petrol şirketlerinin isimlerini vermeyi önerdi. McKibben, Sandy fırtınasının küresel ısınma yüzünden meydana gelmediğini ama okyanus sıcaklıklarının normalin 5 derece üzerinde seyretmesinin fırtınayı bir “canavara” dönüştürdüğünü vurguladı. Ayrıca New York’taki deniz seviyesinin iklim değişikliği nedeniyle yaklaşık 30 santim yükselmiş olmasının da şehrin sel altında kalmasını kolaylaştırdığını belirtti.
McKibben, petrol şirletlerinin küresel ısınmayla mücadelenin önündeki en büyük engel olduğuna dikkat çekerek, “ismi Sandy olan birisinin kötü şakalarla karşı karşıya kalması yerine fırtınalara petrol şirketlerinin isimlerini vererek en azından töhmeti doğru yere yükleyelim” çağrısında bulundu. Bu şekilde spikerleri örneğin “Chevron 375.000 kişiyi evinden etti” derken izleriz, en azından eğlenceli olur” diye konuştu.
350.org şu anda yatırımcıların fosil yakıt şirketlerinin hisselerine yatırım yapmaması için bir kampanya yürütüyor.
(Yeşil Gazete, NYDaily News)
İngiltere’de 4G dönemi başladı
İngiltere’nin ilk 4G ağı 11 şehirde hizmete girdi. Londra, Manchester, Bristol, Birmingham, Cardiff, Edinburgh, Leeds, Liverpool, Sheffield, Glasgow ve Southampton kentlerinde bu sabahtan itibaren, EE telekomünikasyon şirketinin 4G ağına erişim sağlanabiliyor.
4G, 3G olarak anılan dijital ağa göre daha hızlı veri aktarımını beraberinde getiriyor.
Diğer telekomünikasyon şirketlerinin böyle bir ağ hizmetini en erken gelecek seneden itibaren yürürlüğe sokmaya başlayabilecekleri söyleniyor.
Uzmanlar, özellikle veri kullanımı haklarıyla ilgili olarak uygulamanın satın alınabilirliği konusunda kuşku olduklarını belirtiyor.
Şirket, uygulamanın yeni yıla kadar başka bazı şehirlerde de hizmete gireceğini açıkladı.
Daha önce Everything, Everywhere olarak bilinen ve Birleşik Krallık’ta mobil telekomünikasyon hizmeti veren Orange ve T-Mobile’ın da sahibi olan EE telekomünikasyon şirketi, 3G olarak bilinen üçüncü nesil mobil teknolojiyle karşılaştırıldığında beş kat daha hızlı bir hizmet sağlamayı vadediyor.
Şirket, 4G’nin müşterilere daha hızlı internet sunmanın yanı sıra, şirketlere de büyük fayda sağlayacağını söylüyor.
Tarifeler pahalı mı?
Hizmetin başlangıç tarifesi aylık 500MB internet veri paketi için 36 sterlin.
Müşteri, taşınabilir cihazında internet paketinin limitini aştığı takdirde ayrıca ek ücret ödemesi gerekecek.
Örneğin BBC iPlayer taşınabilir uygulaması gibi uygulamalar aracılığıyla bir program izlemek için 225MB civarında internet veri kontenjanı kullanmak gerekiyor.
Bu miktar, 36 poundluk başlangıç paket limitinin neredeyse yarısı demek.
Limit aşımı durumunda her 50MB için 3 pound, 4GB’a kadar ise 20 pound ek ücret ödenmesi gerekecek.
EE’nin yöneticisi Olaf Swantee, fiyatların “aylarca süren tüketici araştırmalarına dayandırılarak belirlendiğini ve tarifelerin en etkili biçimde belirlendiğini” açıkladı.
Ancak, Ovum’dan düzenleme uzmanı Matthew Howett, şirketin tüketicileri 4G hizmetinin talep ettikleri fiyata değer olduğuna ikna etmekte zorlanacaklarını söyledi.
(BBC Türkçe)
Sol Açık’tan “Lefter Küçükandonyadis” kütüphanesi
Sol Açık Taraftar Grubu, Lefter Küçükandonyadis adına kütüphane kuruyor.
Sol Açık Taraftar Grubu’nun yaptığı açıklama şu şekilde:
“Santrafor mevkinde forma giymiş Rum asıllı futbolcu ve teknik direktör. Doğum adı Rumcada özgür anlamına gelen Elefterios olan futbolcu, kısaca Lefter olarak anılmaktaydı. Aynı zamanda ordinaryüs lakabıyla da tanınmaktadır.
İşte adı gibi özgür olan ve Fenerbahçe tarihine adını altın harflerle yazdırmış Lefter adına bir kütüphane kuruyoruz Sol Açık Fenerbahçe olarak. Bu kütüphane ile Lefter adının anlamı gibi özgür çocuklar ve bireyler yetiştirmek için.
Siz değerli Sol Açık Fenerbahçe dostlarının göndereceği kitaplar, efsanemiz Lefter’in adını Afyon ili Şuhut İlçesi Mahmut Köyü İlkokulu’nda yaşatacak.
Bize ulaştaracağınız ilkokul-ortaokul öğrencileri seviyesindeki kitaplar, hem Fenerbahçemizin hem de efsane kaptanımız Lefter’in sevilmesine ve tanınmasına katkı sunacaktır. Bunun yanında bir Sol Açık Fenerbahçeli olarak eğitime ve aydınlanmaya katkı sunmak da manevi olarak bizleri hayata daha sıkı bağlayacaktır.
Gönderebileceğiniz Kitapların Türleri:
1.İlkokul – Ortaokul düzeyinde roman, öykü kitapları.
2.SBS’ye hazırlık kitapları ( Kullanılmamış olması rica olunur. )
( Ansiklopedi türü kitaplar gönderilmemesi rica olunur. )
Kitap Gönderim Adresi: Mandıra Cad. Yavuz Sok. No:21 Kadıköy / İstanbul
İletişim Tel: 05397664451
05558358122”
(Eurosport.tr)