Ana Sayfa Blog Sayfa 4458

Yunanistan’da krizin faturası doğaya kesiliyor

0

Çevreci Grigoris Gourdomichalis bir soğuk Atina gecesinde, başkenti çevreleyen tepelerdeki ormanlık alanda dolaşırken, yasadışı olmasına rağmen ağaç kesen birini rastlar.

Yakalandığını anlayan adam ağlamaya başlar. İşsiz olduğunu, karısı ve dört çocuğu ile yaşadıkları evde artık ısınmak için yakıtları kalmadığını ve evlerini sıcak tutmak için ağaç kesmek zorunda kaldığını söyler.

Atina’nın Egaleo semti çevresindeki ormanlık araziyi korumakla görevli Atina Belediyeler Birliği’nin yöneticisi olan Gourdomichalis, zor bir karar olsa da adamın odunlarla beraber gitmesine izin verdiğini söylüyor.

Yerel otoriteler, krizin vurduğu ülkede kış aylarında yüz binlerce ağacın parklardan, bahçelerden ve ormanlık alanlardan kaybolduğunu belirtiyor. Sebep olarak da, ekonomik krizin pençesinde fakirleşen halk için elektrik ve akaryakıt ile çalışan ısınma sistemlerinin çok pahalı gelmesinden ötürü, insanların sobaya dönüş yapmış oldukları gösteriliyor.

Kış aylarının sertleşmeye başladığı günlerde yok olmaya başlayan ormanların ardındaki şehirlerden yükselen sisten de bu durumu anlamak mümkün.

2012 yılı içinde yasadışı ağaç kesimi vakalarında büyük bir artışınyaşandığını söyleyen çevreci gruplar, çevre bakanlığının elinde 3000’den fazla davanın bulunduğunu ve 13,000 ton kadar da yasadışı kesilmiş oduna el konulduğunu söylüyor.

Bu denli bir ağaç katliamını en son 1940’larda, Nazi işgali sırasında gören ülkede, bütçe kesintileri ve ekonomideki durgunluk yakın geçmişten gelen kötü anıları canlandırmışa benziyor.

Yetkililer, çıplak gözle görünen sisin içinde solunan zehirli havaya karşı, arasında diğer fosil yakıtlara sübvansiyon vermenin de dahil olduğu, farklı “kirliliği azaltım” stratejilerini tartışıyor.

Yunanistan Çevre Bakanı, Noel Günü yaptığı açıklamasında, Atina’nın en büyük banliyösü olan Maroussi’de solunan havanın AB standartlarınca kabul edilen değerlerden iki katı daha kirli olduğunu söylemişti.

Atina Hastalık kontrol ve Önleme Merkezi’nde çalışan memur Stefanos Sapatakis “Ekonomik krizin pençesindeki neredeyse her Yunanlı’nın biraz ısınabilmek için, eski mobilyalardan, kitaplara kadar ellerine geçen her şeyi sobaya atabilecek bir durumda olduğunu söylüyor.

Sapatakis, bu durum sonrasında ortaya çıkan sisin, başta yaşlılar, çocuklar ve astım hastaları olmak üzere, birçok insanın sağlına doğrudan etki ettiğini belirtiyor. Sapatakis yaşanılan durumu, savaş sonrası İngiltere’sinin Başkenti Londra’yı etkisine alan ve 4,000’den fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olan ölümcül sisten sonra yetkililerin soba yakmayı yasakladığı 1952 kışına benzemesinden korktuğunu itiraf ediyor.

Kış, Yunanistan’ın kuzeyinde ise, Güneyin Akdeniz ikliminden farklı olarak, Orta Avrupa’yı etkisine almış olan dondurucu hava dalgası içerisinde sürmekte. Gelen bilgilere göre, derslikleri sıcak tutmanın mümkün olmadığı okullarda geçici bir süre derslere ara vermenin mümkün olabileceği konuşuluyor.

Yunanistan’ın Türkiye ve Bulgaristan’la sınır bölgesindeki Orestiada kasabasındaki yerel yüzme takımı, valinin okulları sıcak tutmak için havuzdan feragat etmek zorunda kalması nedeniyle, haftada üç ya da 4 defa komşu Türkiye’ye geçip antreman yapmaya başladı. Bir dayanışma ruhunun hakim olduğu Edirne’de, Orestiada’lı gençlerin antreman yapmaları için herhangi bir ücret de alınmıyor.

Kış soğunda sıcak bir yer bulma mücadelesi aynı zamanda trajik sonuçlarda doğuruyor. Geçtiğimiz aralık ayında Kuzey Yunanistan’daki Mesoropi köyünde yaşları 5,7 ve 15 olan üç kardeş sobadan çıkan yangın sonucu hayatını kaybetti. Hızlıca etrafı saran alevler evin çökmesine neden olurken, geride kalan 7 kardeş, anne ve babaları ile hayatlarını zor kurtarmıştı.

Yaşanan dram Yunanistan’da şok etkisi yaratırken, kemer sıkma paketleri dolayısıyla akaryakıt ve elektrik fiyatlarındaki artışın karşı olduğunu sıkça dile getiren Muhalefet Partisi Syriza tarafından sertçe eleştirildi.

Syriza partisi sözcüsü Panos Skourlitis yaptığı açıklamasında, “Kemer sıkma paketlerinin Yunanistan’ı, ormanlarını yakmaya, yok etmeye ve bir sis bulutu içerisinde yaşamaya mahkum ediyor” dedi.

(WallStreet Journal, Yeşil Gazete)

“Geleceğin Köyleri” için harekete geçiliyor

Seferihisar köylüleri ortadan kaldırılan köyleri için “Geleceğin Köyleri Hareketi”ni başlattı.

Geçtiğimiz Aralık ayında Resmi Gazete’de yayımlanan Yeni Büyükşehir Belediye Kanunu ile 16.000 köyün tüzel kişilikleri ortadan kaldırıldı. Sadece köyler değil, birçok bucak ve belde belediyesi de mahalle statüsü ile ilçe belediyelerine bağlandı.

Referanduma gidilmeden, hatta bölge halkının görüşü bile alınmadan verilen bu karar,  Avrupa Yerel Yönetim Sözleşmesi kurallarına da aykırı. Bu duruma rağmen, 1600 köy, bucak ve belde sakinleri hayatlarını doğrudan etkileyecek yeni kararlar ile karşı karşıya.

İmece ortadan kalıyor, bahçedeki suya para ödeniyor

Köylerin ellerindeki gelirleri alan ve köylülerin daha önce ödemek zorunda olmadığı yeni harcamalara neden olan bu yeni kanun, hem geleneksel anlamda köylülerin biraraya gelerek ortaya çıkardıkları geliri ortadan kaldırıyor, hem de köylülerin bahçesinden aldığı suya bile ücret ödemesine neden oluyor.

Sadece su da değil, daha önce köylülerden herhangi bir katkı istenmeden, köydes tarafından yaptırılan yol ve altyapı hizmetlerinden de belediyeler tarafından katkı isteyebiliyor.

İnşaat ve mülk ile alakalı yetki ve vergilerin de köy yönetiminden alınarak, belediyelerde toplanıyor oluşu da, köylülerin -yeni mahallelilerin- yüzleşmek zorunda oldukları gerçeklerden sadece biri.

“Gelecek” için harekete geçme zamanı

Yeni ortaya çıkan bu ve diğer kararlardan ötürü, köylüler memnuyetsizliklerini örgütlü bir şekilde dile getirme kararı aldı. İlk adım da Seferihisar Köylülerinden geldi. Seferihisar köylerinden yüzlerce köylü, başlattıkları “Geleceğin Köyleri Hareketi” ile kendileri ile aynı kaderi paylaşan 16000 köye ulaşmayı ve beraberce hareket planlıyor.

“Köy yoksa geleceğimiz de yok!” sloganıyla yola çıkan köylüler, anayasa mahkemesine başvurmak için Seferihisar ilçesine bağlı dokuz köyde imza toplaya başladı.

Köylülerin hareketine destek doğrudan destek veren Seferihisar Belediyesi’nin Başkanı Tunç Soyer Yesil Gazete’ye yaptığı açıklamasında “Bu hareketin hızla büyüyüp, Tüm Türkiye’ye yayılacağını umuyoruz. Çünkü köyler sadece köklerimiz değil aynı zamanda geleceğimiz. Köy ile başladığımız hareket şimdiden 26 köye ulaşmış durumda.  Web sitemiz üzerinden de hem köy muhtarılarının hem de kampanyamıza destek olmak isteyen herkesin imzalarını toplamaya devam ediyoruz.” dedi.

Gelişmelerin ve bilgilerin aktarıldığı www.geleceginkoyleri.net sitesi üzerinden yayınladıkları manifesto ile de, harekete diğer köylerin katılması çağrısı yapılıyor.

İnternet sitesinde yayınlanan Manifesto şöyle:

Köy yoksa geleceğimiz de yok!

Biz bu topraklarda hep vardık.

Doğadan aldığımız kadarını ona geri verdik. Bunu yaparken, insanla ve tüm canlılarla uyum içinde yaşadık. Toprağı, suyu ve tohumu candaş bildik.

Dünyada ilk köy burada, Anadolu’da kuruldu. İnsanlığın ilk evleri, bu topraklarda inşa edildi.

Tohum ilk önce bizim analarımızın avcuna düştü. Buğday, arpa, erik ve daha nicesi… Anadolu’dan yayılıp kim bilir kaç insanın rızkı oldu. Sayısız oyun, türkü, horon, zeybek, halay, ağıt… Bizim meydanlarımızda oynandı, söylendi ve buralardan dalga dalga yayıldı.

Yazık ki bu toprağın insanı köklerini kaybetme noktasına geldi. Anadolu ve Trakya köylerinden yayılıp dünyaya ilham veren kadim kültürüne sırtını döndü. Geçmişini geleceğinden ayırdı.

Evlerimiz sessiz sedasız yıkıldı. Yüzlerce yıl, nesilden nesile taşınan tohumlar kayboldu. Tohum, yaşamın kaynağı, patent altına alındı. Düğün yerlerinde oyunlarımız oynanmaz oldu. Deyişlerin, manilerin, masalların anlamını hatırlayan kalmadı. Son elli yılda köylerimizin büyük kısmı boşaldı. Şehre göç etmek zorunda kaldı.

Köylere en son ve belki de en büyük darbeyi yeni kabul edilen Büyükşehir Yasası vurdu. Büyükşehirlerdeki 16 bin köyün tüzel kişiliği tek bir cümleyle kaldırıldı. Yeryüzünün ilk köyünün kurulduğu bir coğrafyada binlerce köyün üzerini tek bir cümleyle çizmek mümkün mü? Değil elbette.

Köy, köktür ve tohumdur. Köy, hem geçmişimiz hem geleceğimizdir.  Tüketen insanın savaşların içine sürüklendiği bir çağda, köyler sakince üreten geçmişle geleceğin harmanlandığı yerler olmalıdır.

Şehirde veya köyde, nerede yaşarsak yaşayalım sağlıklı bir doğal çevre ve kırsal alana ihtiyacımız var. Köy olmazsa şehirde ne yiyebiliriz? Fabrikasyon sebze ve meyveleri mi, yoksa büyük şirketlerin GDO’lu ürünlerini mi?

Biz, geleceğin köyleri, köy olma hakkımızı anayasal düzeyde savunmak için bir araya geldik. Daha da önemlisi, yasaların hiç düşünmediği bir görevi sürdürmek, geçmişle gelecek arasında köprü olmak için bir araya geldik.

Bereketli ve sağlıklı bir toplum için geleceğin köylerini yeşertmeye niyet ettik.

Geleceğin Köyleri Hareketi

(Yeşil Gazete)

 

 

Bursa Emniyeti ‘Mobese Bey’i tanıttı

DHA’dan Bülent Civanoğlu’nun haberine göre İstanbul’dan gelen seyyar MOBESE aracı, Bursa Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya’ya tanıtıldı. Hafif ticari araca monte edilen ve 360 derece dönebilen 4 kamera ile araçtan 100 metre uzaklıktan çekim yapabilen gözlük kamera bulunuyor. Kahya, 160 bin lira değerindeki aracın Bursa’ya kazandırılması için belediyeler ve işadamlarından destek beklediklerini belirterek bu konudaki çalışmaların sürdürüldüğünü söyledi.

Seyir halinde kayıt yapıp mobese merkezine gönderecek

Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün satın almak istediği bu araç, hız ve kırmızı ışık ihlali, yasak yere park etme ve hatalı şerit değiştiren araçları polis memurlarının taktığı ve üzerinde yüksek çözünürlükte görüntü alan 4 kamera ile tespit edecek. Bu görüntüleri seyir halindeyken kaydederek 3G aracılığıyla Mobese merkezine gönderecek ve plakaları tespit edilen araçlara burada fotoğraflı olarak ceza yazılabilecek.

Aracın dizaynını yapan İSBAK firmasının Pazarlama ve Satış Müdürü Yusuf Tufan Erenay, araçla yaptıkları test sayesinde trafiğin çözümünde büyük katkı sağladığını söyledi.

(DHA)

Görme engelliler için kaldırımlara kabartmalı yüzey

Lüleburgaz Belediyesi tarafından görme engelli vatandaşların hayatını kolaylaştırmak amacıyla başlatılan çalışmalar kapsamında ekipler, İstasyon Caddesi’ndeki kaldırımları “hissedilebilir yüzey” adı verilen kabartma yüzeylerle kaplıyor.

Lüleburgaz Belediyesi’nden yapılan yazılı açıklama şöyle;

“İstasyon Caddesi alt yapı ve üst yapı işleri ile birlikte şehrimiz yollarında “asfalt betonu aşınma tabakası yapılması işi” kapsamında İstasyon Caddesi üzerinde kaldırımlar görme engelli vatandaşlarımız için düzenleniyor.

Görme engelli vatandaşların dokunma duyusuna hitap ederek yönlendirilmesine ilişkin yön değiştirmesini sağlayacak engeller konusunda uyarmak için tasarlanmış kabartma dokulu hissedilebilir yüzey taşı uygulanmasına başlanmış olup çalışmalar devam etmektedir.

Bu çalışma tamamlandığında İstasyon Caddesi üzerinde toplam 2 bin 400 metrekarelik kısımda bu uygulama çift taraflı kaldırımların tamamında uygulanmış olacaktır”

(Haber X)

Kadına karşı şiddetin önlenmesi yönetmeliği Resmi Gazete’de

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği, “şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ile şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında şiddetin önlenmesine yönelik önlemler”in belirlenmesi amacıyla Resmi Gazete’de yayımlandı.

Kadına karşı şiddeti önleme yönetmeliği yürürlüğe girdi. Şiddet gören kadının mesleki eğitim kursuna katılımı sağlanarak iş bulunacak. Korunan kişi bakımından hayati tehlikenin bulunması durumunda kimlikği ile birliktei diğer bilgi ve belgeleri değiştirilecek. Şiddet uygulayan eşe  elektronik kelepçe takılabilecek. Eşine şiddet uygulayan kişinin polis olması durumunda silahını merkezde bıraktıktan sonra evine gidebilecek.

6284 Sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği yürürlüğe girdi. Yönetmelik, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunmasının içeriyor. Bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ile şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında şiddetin önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsıyor.

Şiddet mağduru, şiddet veya şiddete uğrama tehlikesine maruz kalması halinde durumu şikâyet mercilerine yazılı, sözlü veya başka bir şekilde bildirecek. Kişinin şiddete uğraması veya şiddete uğrama tehlikesi altında bulunması halinde bilgisi olan herkes durumu yazılı, sözlü veya başka bir suretle ilgili makam ve mercilere ihbar edebilecek. Şiddet veya şiddete uğrama tehlikesinden haberdar olan kamu kurum ve kuruluşları ile meslek kuruluşları ise durumu derhal, şikâyet mercilerine bildirmek zorunda. Sözlü yapılan şikâyet ve ihbarlar, derhal tutanağa geçirilecek.

Kolluk güçleri, kendisine intikal eden her olay hakkında gecikmeksizin en seri vasıtalarla Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM)’e bilgi verecek. Cumhuriyet başsavcılığı, yapılan ihbar ve şikâyet üzerine evrakın bir örneğini ivedilikle olayın niteliğine göre uygulanabilecek olan koruyucu veya önleyici tedbir hakkında karar verilmek üzere hâkime veya mülki amire gönderecek. Hâkim veya mülki amir tarafından verilen kararlar ivedilikle ŞÖNİM’e bildirilecek.

Barınma giderleri ŞÖNİM tarafından ödenecek-

Hakkında barınma yeri sağlanmasına karar verilen kişiler, Bakanlığa ait veya Bakanlığın gözetim ve denetimi altında bulunan yerlerde; barınma yerlerinin yetersiz kaldığı hallerde ise mülki amirin, acele hallerde kolluğun veya Bakanlığın talebi üzerine kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesis, yurt veya benzeri yerlerde güvenli nakli sağlanıncaya kadar geçici olarak barındırılacak. Korunan kişinin, varsa beraberindeki çocuklarıyla birlikte ŞÖNİM tarafından Bakanlığa bağlı veya Bakanlığın denetimi altında bulunan barınma yerlerine güvenli nakli sağlanıncaya kadar, bedeli ödenerek ve geçici barınmanın sağlandığı yer kolluğu tarafından güvenliği sağlanarak sosyal tesis, yurt ve benzeri yerlerde geçici olarak barındırılacağı belirtildi

(Haberler.comÖzgür Kocaeli)

 

Mali’de kontrol ordu birliklerinde

0

İslamcı militanlarca işgal edildiği için Fransa’nın Mali’de hava saldırılarına başlamasını tetikleyen Konna kenti, yeniden ordu birliklerinin eline geçti.İslamcı güçlerin kuzeydeki alandan güneye yönelmesi ve Konna’yı ele geçirmesi ardından, Fransa geçen Cuma hava operasyonlarına başlamıştı. Fransız savaş uçakları gerilla hedeflerini vururken, askerler de sokak çatışmalarına girmişti.

Batı Afrika’dan diğer ülkeler de Mali’deki yönetime destek vermek için asker göndereceklerini açıkladı. Nijerya ve Togo’dan 100 kadar asker dün başkente indi; Abuja yönetimi asker sayısını 1.200’e çıkaracağını açıkladı.

Ayrıca Burkino Faso, Benin ve Fildişi Sahili de, Mali’deki operasyona dahil olmaya hazırlanıyor.

Fransa da Mali’deki asker sayısını 1.400’e çıkaracağını açıkladı. Mali ile ilgili Birleşmiş Milletler kararı, Mali’de Afrika ülkelerinden toplam 2.500 yabancı askerin bulunmasını öngörüyor. Yorumcular Fransa’nın da asker sayısını 2.500’e çıkaracağını tahmin ettiklerini belirtiyor.

Fransız Haber Ajansı da, bir ordu sözcüsünün “Konna’nın genelinde tam denetim sağladık, bunu yaparken düşmana ağır zayiat verdirdik.” dediğini aktarıyor.

Mali ordusu kente girişleri kesti. Tarafsız gözlemcilerle, Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü’nün aralarında bulunduğu kuruluşlar, Pazartesi gününden beri Konna’ya giremiyor.

(BBC Türkçe)

 

Yeşiller/Sol, “Hrant ve vicdan için çağrı”

Yeşiller ve Sol Gelecek 19 Ocak Cumartesi günü katledilişinin üzerinden 6 yıl geçecek olan Hrant Dink ile ilgili bir basın açıklaması yayınladı. Ölümünün üzerinden 6 yıl geçmesine, bu cinayeti çözmenin kendileri için bir borç olduğunu dile getiren hükümetin halen yürütmenin başında olmasına rağmen geçen yıllar boyunca Hrant Dink suikastının üzerindeki gizem kaldırılabilmiş değil.

AKP iktidarının cinayeti çözmek bir yana Hrant Dink’i haksız yere mahkum ettiren yargı mensuplarını ödüllendirmesinin, mahkumiyet kararına itiraz edenlerin sürülürken, adil yargılama süreçlerini gözetmeden mahkumiyet kararı verenlerin terfi ettirilmesinin de eleştirildiği basın açıklamasının tam metni şu şekilde;

HRANT ve VİCDAN İÇİN ÇAĞRI

Hrant Dink’in katledilişinin üzerinden 6 yıl geçti.

Önce, jandarmanın, emniyetin, bürokrasinin, MİT’in, valilerin, kısacası asker ve sivil bürokratların türlü biçimlerde bulaştığı bu organize cinayeti, Trabzon’un Pelitli’sinde mukim üç-beş çapulcunun işi gibi göstermek istediler. Azmettiren, planlayan, tetikçileri koruyan, delilleri yok etmeye çalışan, ilişkileri perdelemek için elinden geleni yapanlar bu kadar ortadayken, gözümüzün içine bakarak, “bu cinayet münferittir” kararını verme cüretini gösterdiler.

AKP iktidarı ise bu yüz kızartıcı cüreti ödüllendirdi. Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporuyla Hrant’ın öldürülmesinde sorumlulukları tespit edilen devlet görevlilerini pervasızca terfi ettirdi. Hrant’ı ölüme götüren kararın altında imzası olanları HSYK üyesi, Yargıtay Ceza Dairesi Başkanı, Yargıtay Başsavcısı, Yargıtay Başkanı ve hatta Ombudsman yaptı.

“Adaletiniz buysa, mahkemeniz buysa, vicdanınız buysa, biz bundan utanıyoruz!” dedik.

Devlet Denetleme Kurulu, raporunda, Hrant Dink’e yönelik bir tehlikenin varlığının Emniyet ve Jandarma personelince öğrenilmiş olduğunu, Hrant Dink’in korunmasına yönelik istihbarat birimlerinin gerekli çalışmaları yapmadığını ve işbirliğine gitmediğini, idari makamların Hrant Dink’e yönelik oluşan riskleri bilebilecek durumda olmalarına rağmen, her kademedeki sorumluların zincirleme eylemleri sonucunda tehlikeyi önlemek için gereken tedbirleri almadığını, olayın gerçekleşmesi öncesinde, sırasında ve sonrasında kamu görevlilerinin ihmal ve diğer nitelikteki fiillerinin adli yargı yerlerince ana cinayet davası kapsamında soruşturulmasının ve yargılanmasının zorunlu olduğunu belirtti.

Şimdi ise Yargıtay’ın tebliğnamesinde, cinayetin “sistemli, planlı ve organize olarak bir örgüt faaliyeti kapsamında” işlendiği söyleniyor. 6 yıl öncesine, davanın başına geri döndük. Hükümetin ve yargının ahlak, adalet ve vicdan nasipsizliği yüzünden tekrar utanmak istemiyoruz.

Hrant’ın katledilişinin 6. yılında yetkililere bir daha sesleniyoruz:

–          Gerçeklerin örtülmesine, sumen altı edilmesine artık izin vermeyin.

–          Halkın vicdanında çoktan mahkûm olmuş kişi ve zihniyetleri daha fazla korumayın.

–          Vicdanları kanatan bu davanın siyasi ve bürokratik sorumlularının ceza almasını bu kez engellemeyin.

Tüm vicdanlı insanları 19 Ocak Cumartesi günü saat 13.30’da Şişli Meydanı’ndan Agos gazetesine yapılacak yürüyüşe, Hrant’ı anmaya davet ediyoruz.

Masum vatandaşların canına kasteden 100 yıllık devlet geleneğine son vermek için…

Bu ülkede özgür ve barış içinde yaşayabilmek için…

Buradayız Ahparig!

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüleri
Sevil Turan ve Arif Ali Cangı

(Yeşil Gazete)

Bolşoy tiyatrosu sanat yönetmenine asit saldırısı

Moskova’da efsanevi Bolşoy Tiyatrosu’nun ünlü sanat yönetmeni Sergey Filin’in yüzüne maskeli kişilerce asitle saldırı düzenlendi. Filin’in yüzünde ve gözünde üçüncü derece yanık oluştuğu, doktorların ünlü sanatçının görme yeteneğini kaybetmemesi için mücadele verdiği belirtiliyor. Filin’in en az 6 ay hastanede tedavi altında tutulması bekleniyor.

Bolşoy Tiyatrosu sözcüsü Yekaterina Novikova konu ile ilgili yaptığı açıklamada, Filin’in gece yarısı aracından çıkıp evine doğru giderken saldırının gerçekleştiğini ve Sergei Filin’in yoğun bakımda değil, yanık merkezinde tutulduğunu belirtti.

Bolşoy basın sözcüsü Katerine Novikova’nın açıklamasına göre, tiyatronun sanat ekibi ünlü Rus yönetmen Sergeyeviç Stanislavski’nin 150. doğum yıl dönümünü kutluyordu.

Geç saatlere kadar devam eden kutlamanın ardından Filin evinin yolunu tuttu. Tam evinin bahçe kapısına vardığında arkasından biri ismiyle hitap ederek seslendi. Filin başını çevirdiğinde yüzüne bir kavanoz asit atıldı.

Saldırının nedeni ile ilgili henüz net bir bilgi verilmezken, polis Filin’in işiyle ilgili bir nedenden ötürü, meslektaşları ise profesyonel bir kıskançlık ihtimalinden bahsediyor.

Eski bale sanatçısı olan Filin (43), Mart 2011’de tiyatroya sanat yönetmeni olarak atanmıştı. Saldırının Filin’in aracının lastiğinin indirilmesi ve tehdit telefonları almasının ardından gerçekleşmesi dikkat çekti. Saldırıdan kısa bir süre önce de ünlü yönetmenin Facebook hesabına hacker saldırısı gerçekleştiği belirtiliyor.

Asistanı Dilyara Timergazina, Filin’in kendisine önerilen güvenlik tekliflerini reddettiğini, çünkü fiziksel bir şiddetle karşılaşmayı tahayyül etmediğini belirtti.

Olayla ilgili inceleme başlatan polis zanlıyı arıyor. Suçlu bulunması durumunda saldırgan insan sağlığına zarar vermekten 8 yıla kadar hapis cezası alabilecek.

Huff Post, The New York Times, DHA, Yeşil Gazete

Armstrong doping kullandığını kabul etti

Amerikan Anti-Doping Ajansı tarafından doping yaptığı gerekçesiyle suçlu bulunduktan sonra ilk röportajını ABD televizyonlarının simgelerinden Oprah’a veren Lance Armstrong, yedi Fransa Bisiklet Turu zaferini EPO, transfüzyon ve testesteron gibi yasaklı yollardan elde ettiğini itiraf etti.

Oprah’nın “Yedi Fransa Bisiklet Turu’nu doping yapmadan kazanmak mümkün mü?” sorusuna “Hayır, bu mümkün değil. Bu jenerasyonda mümkün değil. Bu kültürü ben icat etmedim ama bunu durdurmak için de çalışmadım” şeklinde cevap veren Armstrong, doping yaptığını tüm dünyaya doğruladı.

Fransa Bisiklet Turu’nu 7 kez kazanmanın doping kullanmadan mümkün olmayacağını savunan Armstrong, Oprah Winfrey’in “Peki o zaman dopingi yanlış bulmadınız mı?” sorusuna kısaca “Hayır” diyerek yanıt verdi. Üç gün önce çekilen programın ilk bölümü dün yayınlandı.

Geçen yıl Amerikan Anti-Doping Ajansı USADA’nın hazırladığı 1000 sayfalık raporda sporcunun doping aldığı kanıtlanmıştı. Bunun üzerinde şampiyonlukları elinden alınan Armstrong, bisiklet sporundan da ömür boyu men edilmişti. Armstrong bu rapora karşı yasal yollara başvurmamıştı.

“Sistem kusurluydu”
O dönemde Tur’u dopingle kazanmanın normal olduğunu vurgulayan Armstrong, “Hiçbir doping testim pozitif çıkmadı. Retroaktif anlamda, bir tanesinden kaldım. Yüzlerce doping testini rahat bir şekilde geçtim çünkü sistem kusurluydu. Yarıştığım dönemde Fransa Bisiklet Turu’nu dopingle kazanmak, lastiklerinizde hava olması ya da etap esnasında su içmek kadar doğaldı” şeklinde konuştu.

(Eurosport Türkçe, Deutsche Welle Türkçe)

 

Polis Devleti çalışıyor. ÇHD üyesi avukatlar gözaltına alındı

İstanbul, İzmir ve Ankara’da gerçekleştirilen polis operasyonunda Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatların da aralarında olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.

DHKP-C’ye yönelik olduğu belirtilen operasyonda Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) yöneticisi avukatların bürolarına geceyarısı baskını düzenlendi ve avukatlar gözaltına alındı. Hakkında yakalama kararı çıkartılan ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ve avukat Oya Aslan haricinde derneğin İstanbul Şubesi Başkanı avukat Taylan Tanay,  ve 10 avukat gözaltına alındı. ÇHD Öğrenci Hakları Komisyonu’nda görev alan iki hukuk fakültesi öğrencisi de gözaltında.

” ALO İmdat Polis Hattı” ekibi de gözaltında

İstanbul Barosu kapsamında “İmdat Polis” hattı olarak bilinen “İşkence ve Kötü Muamele ile Mücadele Kurulu” olarak görev yapan bu avukatlardan şu isimlerin gözaltına alındığı öğrenildi:

ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Taylan Tanay ile Şube yönetim kurulu üyeleri Güçlü Sevimli, Güray Dağ, Ebru Timtik, Barkın Timtik, Günay Dağ, Şükriye Erden, Naciye Demir, Efkan Bolaç, Gülvin Aydın.

Halkın Hukuk Bürosu ve ÇHD üyesi avukatların topluca baktığı davalardan bazıları şöyle:

– Hayata Dönüş Operasyonu çerçevesinde Bayrampaşa Cezaevi’nde 12, Ümraniye Cezaevi’nde 5 tutuklunun ölümü
– Engin Çeber’in Metris Cezaevi’nde, Festus Okey’in Beyoğlu Polis Merkezi’nde öldürülmesi
– Ferhat Gerçek’in Bahçelievler’de vurularak felç bırakılması
– Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşlerin 1994’te polis tarafından kaybedilmesi
– Asker tarafından çatışmada öldürülen Ali Yıldız’ın toplu mezardan çıkarılması,
– Trabzon’da ve Edirne’de TAYAD üyelerine yönelik linç girişimi
– Roman Kurultayı’nda parasız eğitim için pankart açıp tutuklanan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer’in yargılaması
– Cezaevinde kansere yakalanan Güler Zere’nin serbest bırakılması
– İşten atılan tekstil işçilerinin hak davaları…

Bir gün herkes gözaltına alınabilir

Çağdaş Hukukçular Derneği bir süre önce, “Bir gün herkes gözaltına alınabilir” sloganıyla yola çıkarak “Olağan Şüpheliler Eğitimi” başlatmıştı ve bu kapsamda Selçuk Kozağaçlı tüm olağan şüphelilere en temel gözaltı tavsiyeleri vermişti.

ÇHD İstanbul Şubesi’nin Beyoğlu’ndaki bürosunda ve Ankaradaki genel merkez bürosunda da polis arama yapıyor.

ÇHD’den açıklama

Baskınların ardından ÇHD’den yapılan yazılı açıklamada, “Savunmaya karşı polis terörü devam ediyor” denilerek muhalefet eden kişi ve kurumların baskı altında olduğu belirtilerek “Ne hukuk ne de yasa tanıyan bu uygulamalar tam anlamıyla bir ‘düşman ceza hukuku’dur” açıklaması yapıldı.

Açıklamada, Halkın Hukuk Bürosu’nda geçtiğimiz günlerde yasa dışı dinleme yapıldığı ve dinleme cihazları bulunduğu hatırlatılarak, İstanbul Terörle Mücadele Polisinin bazı müvekkilleri hakkında yaptırdığı fişleme işlemlerine değinildi.  Toplumsal muhalefetin avukatlığını yapan üyelerinin ve meslektaşlarının yalnız olmadığı belirtilen açıklamada, inandıkları avukatlık anlayışını sürdürmeye devam edecekleri ve savunmayı sonuna dek savunacakları ifade edildi.

(CNN Türk, Radikal)