Ana Sayfa Blog Sayfa 4214

Hindistan GP’sine ara verildi

0

Bu sezon 25-26-27 Ekim 2013 günü koşulacak olan Hindistan GP’si 2014 sezonu için Formula 1 takviminden çıkartıldı.

Hindistan GP’si organizatörleri ile FOM Yönetimi arasında varılan anlaşmaya göre Hindistan GP’sine bir sezon ara verilecek ve 2015 sezonunda tekrar takvime dahil olacak.

Takvime 2011 sezonunda giren Hindistan GP’sini 2011 ve 2012 sezonlarında Red Bull pilotu Sebastian Vettel kazanmıştı.

Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Formula 1’in patronu Bernie Ecclestone “Formula 1 yarışları çok geniş tabanlı bir organizasyon. Bu spor her sezon tabanını değiştirmek ve geliştirmek zorundadır. Onun için geçen sezondalar da rakamlarla ilgili sıkıntılar vardı, umarım bu sorunlar ortadan kalkar ve yeni bir anlaşma yapılır” açıklamasını yaptı.

 

Katie Ledecky’den dünya rekoru

0

Kadınlar 1500 metre yarışında Katie Ledecky 15:36.53’lük derecesiyle dünya rekoru kırarak altın madalya kazandı.

Barselona’da düzenlenen Dünya Yüzme Şampiyonası’nın üçüncü gününde Kadınlar 1500 metre yarışında Katie Ledecky, 15:36.53’lük derecesiyle dünya rekorunu kırarak altın madalya kazandı.

Amerikalı yüzücü, Kate Ziegler’in 2007’de elde ettiği 15:42.54’lük derecesine de tarihe gömdü. 16 yaşındaki Ledecky böylece 1500 serbestte altın madalya kazanan en genç sporcu oldu.

Ledecky daha önce de Kadınlar 400 metre serbest finalinde dünya rekorunu kıl payıyla kaçırdığı yarışta 3:59.82’lik derecesiyle altın madalyaya uzanmıştı.

Lotte Friis 15:38.88’lik derecesiyle gümüş madalya kazanırken, Lauren Boyle de 15:44.71’le bronz madal kazandı.

100 metre sırtüstü
Öte yandan kadınlar 100 metre sırtüstünde 58.42’lik derecesiyle de Missy Franklin altın madalya kazandı. Emily Seebohm ikinci, Aya Terekawa da üçüncü oldu.

 

Ali’nin katilleri belli oldu

Eskişehir’deki Gezi Direnişi sırasında Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesiyle ilgili ifade veren tanık S.B.Y, Korkmaz’a kimlerin, nasıl saldırdığını, polis ve sivillerden oluşan gruptakilerin eşkâllerine kadar tek tek anlattı.
Polislerden birinin, elinde budaklı sopa olan bir sivile “Başımıza iş açacaksın sakin ol”dediğini söyledi.

Cumhuriyet’ten İlhan Taşçı‘nın haberine göre, üniversite öğrencisi 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek katledilmesinin üzerinden iki ay geçmesine karşın soruşturmada bir arpa boyu yol alınamazken tanık S.B.Y, hem Korkmaz’ı dövenleri hem de o gece Eskişehir’de terör estiren “Balyoz Timi”nde yer alanların eşkallerini ve yaptıklarını en ince ayrıntısına kadar anlattı.

Polis ve sivillerden oluşan timin yaptıklarını 3 saat boyunca izleyen ve konuşmalarına tanıklık eden S.B.Y’nin “Polislerden biri elinde budaklı sopa olan sivil şahsa ‘Başımıza iş açacaksın sakin ol’ diye söyledi” sözleri de ifade tutanağına geçti.

Korkmaz’ın katledilmesiyle ilgili cinayetin faillerine bir türlü “ulaşılamazken” soruşturma dosyasına giren bir tanığın ifadesi o gece Korkmaz’a kimlerin nasıl saldırdığını; bu “polisle-sivilin” karışık olduğu gruptakilerin eşkâllerini tek tek anlattı.

Robot resmini çizdi
Kız arkadaşını evine bıraktıktan sonra kendi evine doğru giderken gördüğü tanıklıklarını ifadesinde aktaran S.B.Y, bölgede yer alan kişilerle karşılaşmasını ve eşkâllerini şöyle anlattı:

“…Biber gazından etkilendim ve fırının içerisine girdim. Fırının içerisinde iki şahıs haricinde elinde plastik siyah cop olan sivil giyimli ve polis olduğunu zannettiğim bir şahıs vardı. Ben biber gazının etkisinin geçmesi için yaklaşık 10-15 dakika fırının içerisinde kaldım. Dışarıda ellerinde cop olan sivil giyimli şahıslar vardı. Bu şahısların olduğu yerden telsiz sesi geliyordu. Ayrıca polislerin yanında elinde beysbol sopası olan 1.60-1.65 boylarında topluca, 85-90 kg. civarında saçları kırlaşmış bir şahıs vardı. Ayrıca elinde budaklı sopa olan 1.60-1.65 boylarında atletik vücutlu 30-35 yaşlarında saçı kıvırcık, siyah saçlı bir şahıs, ayrıca 25-30 yaşlarında 1.65 civarında zayıf bir şahıs vardı. Bu 3 şahıs zannedersem sivil şahıslardı.”

Beş kişi daha vardı
Tanık bu kişilerin yanında coplarından dolayı sivil polis olduğunu düşündüğü 5 kişinin daha bulunduğunu belirterek “Polislerden birinin yüzünde gaz maskesi vardı. Maskenin üzerinde herhangi bir harf ya da rakam yoktu. Bu şahıs ara sıra maskeyi çıkardığında bıyıklı, kısa saçlı ve esmer şahıs olduğunu gördüm. Bu şahsın yaklaşık 1.70 boyu vardı. Hatırladığım diğer polis ise 1.75-1.80 boyunda zayıf, uzun kıvırcık saçları vardı, saçları omuzlarına değer vaziyette idi. Saçları kırlaşmış görüntüde idi” ifadesiyle de polis eşkâllerini savcılığa aktardı.

Korkmaz’ın dövüldüğü bölgede yer alan fırının bulunduğu caddeden “yapmayın, etmeyin” diye bağırma ve yalvarma sesleri duyunca yeniden fırının olduğu yere döndüğünü anlatan tanık, “Bu şahsı uzun kır saçlı diye tarif ettiğim polis ile başka bir polis kolundan tutup götürüyorlardı, bunu kapalı pazar hizasına doğru götürüyorlardı. Bu polislerin yanında eli budaklı diye tabir ettiğim şahıs ile beraber bir sivil polis daha vardı. Bu şahsı darp etmeye başladılar. Coplarla, tekmelerle bu şahsı darp ediyorlardı. Polisler arasında elinde budaklı odun olan şahıs da vardı. Bu şahıs da gerek sopa ile gerekse tekmelerle bu şahsı darp ediyorlardı. Bir süre sonra sivil polisler şahsın başından ayrıldılar.

Dayak yiyen bu şahsın başında elinde budaklı odun olan şahıs kaldı. Bu şahıs darp etmeye devam etti. Dayak yiyen şahıs bir an fırsatını bularak bu şahsın elinden kurtulup kaçtı. Elinde budaklı odun olan bu şahıs tekrar fırının oraya döndü. Ben de fırının oraya döndüm” dedi.

Yarım saat sonra evine gitmek için yola çıktığını anlatan tanık, eli sopalı ve coplu grubun bu kez de “uzun boylu, sarışın, kısa saçlı” birisini sopa ve tekmelerle dövmeye başladıklarını, dövülen kişinin de “Ben su almaya geldim yapmayın” diye yalvardığını aktardı.

Pusuya düşürmüşler
Tanık, olayların yatışmasını beklediği sırada çevik kuvvetin müdahalesiyle bulunduğu yere doğru iki kişinin koşmaya başladığını belirterek şunları anlattı: “Bu şahıslardan öndeki şahıs sonradan gazetelerde resmini gördüğüm İsmail isimli şahıstı. Elinde budaklı odun olan şahıs daha önceden Sanayi Sokak üzerinde küçük bir pasajın köşesinde pusuya yatmıştı. Hatta bu şahıs bana ‘Ben çıkarken sen geriye kaç’ diye söyledi. Elinde beysbol sopası olan şahıs ile bunun yanındaki 3-4 tane polis copu olan şahıslar İsmail’i yakaladılar. Sopa ve coplarla darp etmeye başladılar. İsmail darbelerin etkisi ile yere düştü ve kaldırıma oturur vaziyette durdu.

Bu esnada da şahıslar ellerindeki coplar ve sopa ile ayrıca ayakları ile İsmail’i darp etmeye devam ettiler. İsmail iki elini başına doğru tutuyordu, elinde beysbol sopası olan sivil şahıs İsmail’in yüzüne doğru tekme ile vurunca İsmail kaldırıma düşerek başını da kaldırım taşına çarptı ve kendinden geçti.

Polisler ve elinde beysbol sopası olan şahıs ve diğer şahıs benim de bulunduğum fırının yanına geldiler. İsmail birkaç dakika sonra kendine geldi. Elinde beysbol sopası olan şahıs sinkaflı sözler ile küfredip ‘Sen hâlâ burada mısın’ diye söyledi. İsmail de sessiz bir şekilde bu şahsa karşılık verdi. Elinde beysbol sopası olan şahıs sen bana ne dedin diyerek İsmail’in yanına gidip kafasına doğru 4-5 kez tekme ile vurdu. Ayrıca birkaç kez tekme ile beline vurdu.”

Tanık, koşarak uzaklaşmaya çalışan ve başka bir polis grubunun daha saldırdığı Korkmaz’ı bir daha görmediğini söyledi. Fırının önüne daha önce hiç görmediği sivil polislerin geldiğini aktaran tanık S.B.Y, “Polislerden biri elinde budaklı sopa olan sivil şahsa ‘Başımıza iş açacaksın sakin ol’ diye söyledi” ifadesini verdi. S.B.Y, elinde budaklı odun olan sivil şahıs ile uzun saçlı polisi teşhis edebileceğini de söyledi.

Bradley Manning ‘düşmana yardım’dan suçsuz

Amerikan askeri mahkemesi, WikiLeaks’e devlet sırlarını sızdırmakla suçlanan Er Bradley Manning’i ‘düşmana yardım’ ettiği suçlamasından akladı. Ama Manning casusluk, veri tahrifatı ve kamu malı hırsızlığından suçlu bulundu.

Maryland eyaletine bağlı Fort Meade kentindeki davada, Bradley Manning diğer küçük suçlamalardan suçlu bulundu. Bu suçlar arasında kamu malı hırsızlığı, casusluk ve veri tahrifatı bulunuyor. Ancak bu suçlamaların cezası da toplamda 100 yılı aşabilir.

Devlet sırrı niteliğindeki toplam 700 bin belgeyi Wikileaks’e sızdıran Manning toplam 21 suçtan yargılanıyordu. Belgelerin arasında gizli diplomatik kriptoların yanı sıra Irak ve Afganistan savaşlarıyla ilgili gizli askeri belgeler bulunuyordu.

Manning daha hafif suçlamaların bazılarını kabul etmişti.

Askeri savcılar eski istihbarat çalışanını “vatan haini” olarak tanımlıyor ve sızdırdığı belgelerin El Kaide’nin eline geçebileceğini bilmesi gerektiğini iddia ediyordu.

Manning’in avukatı ise 25 yaşındaki askerin vatan haini olmadığını aksine “genç, saf ve iyi niyetli” bir vatandaş olduğunu ve amacının kamuoyunun Amerikan dış politikasısını tartışmasına öncülük etmek olduğunu söylüyordu.

Sızdırılan belgelerin arasında Bağdat’ta 2007 yılında bir Amerikan askeri helikopterinin açtığı ateş sonucu aralarında bir Reuters muhabirinin de bulunduğu en sekiz kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının görüntüleri de vardı.

Tüm zamanların en iyisi Tolstoy

125 İngiliz ve Amerikalı yazarın katıldığı ankette tüm zamanların en iyi yazarı Tolstoy seçildi. ‘Anna Karenina’ 19’uncu yüzyılın, Nabokov’un ‘Lolita’sı ise 20’nci yüzyılın en iyi romanı.

125 Amerikalı ve İngiliz yazar, tüm zamanların en iyi kitaplarını seçti. New York Times yazarı Peder Zane editörlüğünde yapılan ‘The Top Ten: Writers Pick Their Favorite Books’ (En iyi 10: Yazarlar Favori Kitaplarını Seçiyor) anketine katılan yazarlar arasında Time dergisinin ‘En iyi Amerikan romancı’ seçtiği Jonathan Franzen, ‘İmparatorun Çocukları’ kitabının yazarı Claire Messud, Amerikan çağdaş kısa öykü edebiyatının önemli isimlerinden James Carol Oates gibi ünlü isimler de var. Toplamda 544 ayrı başlığın olduğu seçkide yazarlar kendi listelerini oluştururken kitapları 1’den 10’a kadar puanlayarak listeledi. Tolstoy’un Shakespeare’den yüzde 11.6 daha iyi çıktığı listede ‘en iyi’nin ne olduğuna karar vermenin oldukça güç olduğunun altını çizen şair David Orr, “En iyi çeşitli anlamları içerebilir” diyor ve bunları “Birincisi benim için en iyi kitap, ikincisi pek çok kişi için en iyi olacağını düşündüğüm kitap, aşkın anlamıyla Tanrı gibi bir şey” şeklinde sıralıyor.

Yazarların ‘en iyi 10’ listelerine www.toptenbooks.net sitesinden ulaşabilirsiniz.

20. YÜZYILIN EN İYİ 10 ESERİ
Lolita, Vladimir Nabokov
Muhteşem Gatsby, F. Scott Fitzgerald Kayıp Zamanın izinde, Marcel Proust
Ulysses, James Joyce
Dublinliler, James Joyce
Ses ve Öfke, William FaulknerYüz Yıllık Yalnızlık, Gabriel Garcia Marquez
Deniz Feneri , Virginia Woolf Flannery O’Connor’un tüm öyküleri
Solgun Ateş, Vladimir Nabokov

19. YÜZYILIN EN İYİ 10 ESERİ

Anna Karenina, Leo Tolstoy
Madame Bovary, Gustave Flaubert Savaş ve Barış, Leo Tolstoy
Huckleberry Finn’in Maceraları, Mark Twain Çehov’un tüm öyküleri
Middlemarch, George Eliot Moby Dick, Herman Melville
Büyük Umutlar,
Charles Dickens Suç ve Ceza, Fyodor Dostoyevsky
Emma, Jane Austen

PUANLAMAYA GÖRE EN İYİ 10 YAZAR
Leo Tolstoy, 327
William Shakespeare, 293 James Joyce, 194
Vladimir Nabokov, 190
Fyodor Dostoyevsky, 177
William Faulkner, 173 Charles Dickens, 168
Anton Çehov, 165 Gustave Flaubert, 163
Jane Austen, 161

 

“Balcombe Direnişi”: 16 gözaltı

İngiltere’ nin Sussex bölgesinde geçtiğimiz hafta başlayan kaya gazı karşıtı gösteriler, polisin müdahalesine ve göz altılarına rağmen devam ediyor.

Dailymail’de 26.07.2013’de Francesca Infante imzasıyla ve David Parker‘ın fotoğraflarıya  yayınlanan haberi, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Zeliha Yıldırım‘ın çevirisiyle sunuyoruz.

***

Kaya gazı çıkarılması için belirlenmiş alanı ablukaya alan köy halkının protestoları polisin müdahalesi ile tatsızlaştı. Ablukanın ikinci gününde ablukayı kırmak için çevik kuvvettin de içinde olduğu yüz civarında polis Batı Sussex’deki Balcombe köyü kırsalına getirildi. Cuadrilla adlı kaya gazı şirketinin keşif amaçlı seçtiği alana tüm erişimi engellemeye çalışan ve sayıları artarak çoğalan protestocular dün sabaha kadar başarılı olmuştu.

 

Polis ve göstericiler Sussex’ in Balcombe köyünde protesto kampında çatıştı. Foto: David Parker
Köy, kaya gazı bağlantılı korkuları olan savunucular için bir odak noktası haline geldi. Foto: David Parker

 

Köy, kaya gazı bağlantılı korkuları olan savunucular için bir odak noktası haline geldi. Foto: David Parker
Polis, göz altılarının; müzakereler başarısız olduktan sonra 'kamu güvenliğini sağlamak' için yapıldığını söyledi. Foto: David Parker

 

Ancak dün gece Sussex Polisi girişi ağaç kütükleri ile kapatan ve girişi açmayı reddeden 16 protestocuyu tutuklandığını doğruladı. Daha sonra polis gözetiminde kamyon ve ekipmanlar sondaj için alana giriş yaptı. Pretenders şarkıcısı Chrissie Hynde’ nin kızı olan eski üçüncü sayfa güzeli Natalie Hynde de dahil olmak üzere kaya gazı karşıtları, kaya gazına karşı çıkmak için yirmi dört saat sürecek kampanya başlatma kararı aldı.

 

Kaya gazı karşıtı protestocular, Cuadrilla şirketinin test sondajı başlatmak için hazırlandığı Batı Sussexdeki Balcombe köyünde iki gündür toplanıyordu. Foto: David Parker

 

Natalie Hynde, hareketin bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyduğunu ancak göz altıların başlamasının ve polisin vahşetini görmenin üzücü olduğunu belirtti. Kendini profesyonel aktivist olarak tanımlayan, dört gündür alan girişindeki eylemlerde yer alan Hynde kaya gazı çıkartılması ile ilgili ‘Yenilenebilir enerji yatırımı fırsatları olduğu halde kaya gazı çıkarılmasını tehlikeli ve pahalı bir yol olarak görüyorum. Kaya gazı çıkarılması gezegenin kanını emmekten başka bir şey değildir.” dedi.

 

Cuadrilla şirketi yolu kapatan engelleri kaldırdı; ekipman taşınması kaldığı yerden devam etmekte. Foto: David Parker

 

Balcombe, kampanya savunucuları için kimyasalların kullanımı da dahil olmak üzere, kaya gazı bağlantılı korkuların vurgulandığı bir odak noktası haline geldi. Kamyanya savunucuları, yapılan son ankete göre yerel halkın yüzde 90’dan fazlasının sondaja karşı olduğunu iddia ediyor. Tartışmalı hidrolik çatlatma(fracking) yöntemi; yüksek basınçlı sıvı kullanarak yeraltının derinliklerindeki kayaların parçalanmasını ve serbest kalan gazın elde edilmesini içeriyor.

Bazı protestocular 24 saat sürdürecek kaya gazı karşıtı direniş çağrısında bulundu. Foto: David Parker

 

Şarkıcı Chrissie Hynde’ nin kızı Natalie Hynde (solda), polis ve göstericiler arasında saatlerce süren çatışma sırasında protesto kampındaydı. Savunucular, kimyasalların kullanımı da dahil olmak üzere, kaya gazı bağlantılı korkularını vurguluyorlar. Foto: Davi Parker

Köylülerden 68 yaşındaki Alex Henderson ve 66 yaşındaki eşi Pamela, kendi yuvalarını korumak için protestolara katıldı. Bay Henderson şöyle dedi: “Biz hidrolik kaya gazı çıkarmanın çevreye yapacakları kousunda kaygılıyız”. Balcombe de ikamet eden 34 yaşındaki Gemma Hodgson da kaya gazı çıkarmanın yaratabileceği su kirliliği için endişe ettiğini belirterek “Böylesi olağanüstü doğal güzelliklerle kaplı bir alanın; bütün Sussex’i besleyen su kaynaklarını kirletme riskine rağmen kirli yakıt için pilot olarak seçilmesi beni şaşkına çeviriyor. ” dedi.

 

Polis, 'suça teşebbüs ve karışıklığı önlemek; protestocular, köylüler ve görevliler için güvenli bir ortam yaratmak’ amacıyla orada bulunduklarını belirtti. Foto: David Paker
Tartışmalı bir yöntem olan Hidrolik çatlatma; yeraltına pompalanan yüksek basınçlı sıvı kullanarak kayaları parçalama ve serbest gaz çıkarma sürecidir. Foto David Parker
Bazı aktivistler polisi “orantısız güç” kullanma yönünde eleştirdi. Foto: David Parker
Cuadrilla şirketi mümkün olan en kısa sürede sondaja başlamayı umduğunu söyledi. Foto: David Parker
Batı Sussex İl Meclisi 2010 yılında arama çalışma yürütmesi için Cuadrilla şirketine soddajlama izni vermişti. Foto: David Parker
Yeşiller partisinden Keith Taylor Balcombe ‘ daki protestoları 'özel kar koruyucuları’ ile ‘toprağın koruyucuları' arasındaki mücadele olarak tarif ediyor. Foto: David Parker

Sussex polisi tutuklamaların; ‘kamu güvenliğini sağlamak’ için yapıldığını; aktivistler ile protesto irtibat görevlileri arasındaki görüşmeler başarısız olduktan sonra gerçekleştiğini belirtti. Dün gece Cuadrilla şirketi bu protestocu eylemlerin ‘hayal kırıklığı’ olduğunu ancak Sussex deki faaliyetlerine devam etmeye kararlı olduklarını ve önümüzdeki hafta sondaj çalışmalarına devam edeceklerini belirtti. Yapılan açıklamada ‘Bugüne kadar, protestocuların büyük çoğunluğu barışçıl ve iyi huyluydu. Ancak bir grup marjinalin eylemleri ile hayal kırıklığına uğradık. ‘

Protestocular, bir enerji şirketinin hidrolik kırma(fracking) olarak bilinen yöntem ile gaz çıkarılması için keşif yapmak amacıyla delik deşik etmeyi planladığı Balcombe da iki gün boyunca çadır kurmuştu. Foto: David Parker
Cuadrilla şirketi, yeterli kaynak bulunduğunda, karar vermeden önce, bir dizi teknik, çevre ve kamu olmak üzere kapsamlı görüşmelerin gerçekleşebileceğini belirtiyor. Foto: David Parker

Çevirmenin notu: Devam eden olaylar ile ilgili en güncel haberleri http://frack-off.org.uk sitesinden ve Facebook’ da Frack Off (UK) sayfasından takip edilebilir.

 

Yeşil Gazete için çeviren: Zeliha Yıldırım

Yayına hazırlayan: Durukan Dudu

(Dailymail.co.uk, Yeşil Gazete)

 


 

Öğrenim Kredisi’nde totaliterlik dönemi!

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, 2013-2014 öğretim yılında ‘direniş, boykot, işgal, yazı yazma, resim yapma ve slogan atma’ gibi davranışlarda bulunan öğrencilere kredi verilmeyeceğini duyurdu.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, 2013-2014 öğretim yılında ‘direniş, boykot, işgal, yazı yazma, resim yapma ve slogan atma’ gibi davranışlarda bulunan öğrencilere kredi verilmeyeceğini Gezi Parkı eylemlerine katılan öğrencilere ‘kredi verilmeyeceği’ şeklinde yorumlanarak büyük tepki topladı.

Yüksek Öğrenim KYK Genel Müdürlüğü, 2013-2014 öğretim yılı yurt içinde okuyan önlisans, lisans, özel yetenek, master ve doktora öğrencileri için burs ve öğrenim kredisi müracaat şartlarını internet sitesinden açıkladı. Kurum; öğrenim görmekte olduğu öğretim kurumlarında, eklentilerinde, kalmakta olduğu yurtta, öğretim kurumu veya barındığı yurdun dışında, münferiden veya topluca her ne şekilde olursa olsun anarşi ve terör olaylarına karışan, öğrenim özgürlüğünü ihlal edici (Direniş, boykot, işgal, yazı yazma, resim yapma, slogan atma vs.) davranışlarda bulunan bu fiillere eksik veya tam teşebbüste bulunan, üzerinde veya kendi kullanımına bırakılmış yerlerde ateşli silahlar, patlayıcı maddeler, bıçaklar vs. tüm kesici, delici, yakıcı, boğucu, ezici, parçalayıcı, eza ve cefa verici olarak salt saldırı ve savunmada kullanılmak üzere, özel nitelikte yapılmış olan her türlü suç aletlerinden birini veya birkaçını bulunduran öğrencilere kredi verilmeyeceği açıklandı.

2002’den beri vardı ama
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunca verilecek öğrenim kredisi Öğrenim Kredisi Yönetmeliği’ne göre veriliyor. Tartışma yaratan madde ise yönetmeliği 2002 yılının Aralık ayında eklenmiş. Ancak KYK, geçmiş yıllarda burs ve kredi müracaatlarına ilişkin yaptığı duyurularında, yönetmelikte yer alan ilgili maddeye tüm ayrıntılarıyla yer vermemiş, ‘anarşi ve terör olaylarına karışanlar’ ifadesini kullanmakla yetinmişti.

Tepki yarattı
Bu yılki duyuruda madde metni aynen yer alması tepkileri de beraberinde getirdi. Sosyal paylaşım sitelerinde tepkilerini dile getirenler, bu karardan vazgeçilmesini de istediler. Eğitim-Sen Basın Yayın Sekreteri Tuğrul Culfa, karara “İktidar, çocukları potansiyel suçlu olarak görüyor. Bu iktidarın cezalandırma yöntemi” diye tepki gösterdi. Culfa, Gezi eylemlerinde gençlerin meydanlarda özgürlük mücadelelerini sürdürdüğünü, meydanlarda taleplerini dile getirme haklarını kullandığını ifade ederek yargı sürecinde de gençlerin hak arayışında yanlarında olacaklarını belirtti.

Meclis gündemine taşındı
Konu Meclis gündemine de taşındı. CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, Gençlik ve SporBakanı Suat Kılıç’ın yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergesi verdi. Çelebi, Bakan Kılıç’dan şu sorularına yanıt istedi:

“Boykot etme, yürüyüşlere katılma toplantı ve gösteri yürüyüşü kanunuyla Anayasa tarafından güvenceye alınmış bir yasal hak değil midir? Bu hakkın kullanılmasına engel olarak Anayasaya aykırı davranmak suretiyle suç işlemiş olmuyor musunuz? Yasalardan doğan bu hakkı kullanacak öğrenciye burs verilmemesinin yasal dayanağı nedir? Devlet bursu verilirken istenilen kriterleri hangi kurum ve kuruluşlar belirlemektedir? Resim yapma, yazı yazma gibi faaliyetler neden burs almaya engel teşkil etmektedir? Resim yapmak, yazı yazmak ne zamandan beri suç sayılmaktadır? Burs almanın şartlarında öğrenim özgürlüğünden söz edilmiştir. Öğrenim özgürlüğü nedir? Resim yapma, yazı yazma gibi faaliyetler öğrenim özgürlüğünü nasıl ihlal etmektedir? Öğrencilerin yurtlara yerleşmesinde de aynı kriterler mi göz önünde bulundurulacaktır? Bu durumda resim yapan, yazı yazan öğrenciler sokaklara mı terk edilecektir? Öğrencilere verilecek olan burs kaynağı devletin vergileriyle sağlanmaktadır. Bu kaynak sadece hükümet yanlılarına mı haktır? Bu ve benzeri uygulamalarla üniversite gençliğini sindirmeye, sorgulamayan üretmeyen bir toplum yaratmaya mı çalışıyorsunuz?”

Kılıç ‘Gezicilere kredi yok’ iddialarını yalanladı
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç Gezi Parkı eylemlerine katılan öğrencilere öğrenim kredisi verilmeyeceğine ilişkin iddiaları Twitter hesabından değerlendirdi. Kılıç, “Gezi Parkı eylemlerine katılan üniversitelilerin burslarının kesileceği haberleri tamamen yalan ve hayal mahsulüdür. Habere dayanak olarak gösterilen yönetmelik 1997 yılında yayınlandı. Yani yalancıların, Gezi Parkı’nın yerini bile bilmedikleri tarihte” dedi.

 

Gezi medyası: ‘Futbolumuz neyse medyamız da o’ – Erdal Güven

Tesadüf bu ya, Gezi Parkı eylemlerinden birkaç gün önce KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır NTV’de (bir başka tesadüf!) yaptıkları araştırmalarda medyaya güvenin yüzde 20’lerin altında göründüğünü anlatıyordu.

Bu cümleyi ‘tweet’le paylaştığımı ve “Çok bile” diyen yüzlerce ‘reply’ (yanıt) ve ‘retweet’ (tekrar gönderi) atıldığını hatırlıyorum…

Benzer bir araştırma bugün yapılsa kuvvetle muhtemel ki tek haneli bir oran çıkar karşımıza.

En başta belirtmekte yarar var ki bu analizde kastedilen medya, merkez medya.

Varlık nedenleri ‘hükümeti savunmak’ ya da ‘hükümet ağzıyla kuş tutsa beğenmemek’ olarak algılanan medya bir başka analizin konusu olabilir.

Özellikle de ilk gruptaki medyanın eylemler boyunca ve hâlâ saçmaya devam ettiği ‘şizofreni-paranoya karışımı nöbet hali’ ayrıca incelemeye değer.

Şunu da not etmekte yarar var: Toptan bir eleştiri değil bu. Sonuçta merkez medya içinde de ‘dik durmaya’ çalışan isim ve mecralar oldu ama istisnalar kaideyi bozmuyor ne yazık ki.

Gezi’nin üç nefret objesi

Gezi Parkı eylemlerinde ‘üç nefret objesi’ öne çıkıyordu. İlk sırada Başbakan Erdoğan vardı. İkinci sırada polis. Üçüncü sırada ise ne acı ki merkez medya.

Pek de şaşırtıcı olmayan bir sıralama olarak görülebilir bu aslında.

Erdoğan önce eylemcilere karşı ‘çapulcu’ yaftasıyla simgeleştirdiği bir umursamazlık havasındaydı.

Sonrasında çıta ‘terörist’e, hatta ‘darbe heveslileri’ne kadar yükselince başbakanın umursamazlığı öfkeye, hiddete dönüştü. Kolluk kuvvetleri de Erdoğan’ın haleti ruhiyesine ve söylemine koşut olarak şiddetin dozunu yükselttikçe yükseltti.

Merkez medya daha ilk günlerden itibaren ‘olan biteni’ olduğu gibi yansıtmaktansa handiyse Erdoğan’ın söylemini ‘onaylarcasına’ yansıtan, polis şiddetini görmezden gelen bir yayıncılık sergiledi.

Dahası başbakanın her demeci, her konuşması saniye saniye verilirken, eylemcilere mikrofon uzatan, kim olduklarını, neden orada olduklarını, ne istediklerini, ne amaçladıklarını soran yoktu.

Süleyman Demirel’in meşhur bir MİT eleştirisi vardır. Der ki, “MİT her gün size Afrika’da hangi kabile hangi kabileden kaç kişiyi öldürdü diye haber verir ama Ankara’da altınız oyulur, darbe hazırlanır haber vermez.”

Tam da böyleydi merkez medyanın durumu Gezi direnişinin ilk günlerinde.

‘Eylemciler temsil edilmedi’

31 Mayıs’tan itibaren kitleselleşen, Türkiye tarihinde görülmemiş bir katılımcı çeşitliliği arz eden; İstanbul, İzmir ve Ankara gibi metropollerin göbeğinde cereyan eden; polis devletinin hortladığı eylemler neresinden bakarsanız bakın Türkiye için ‘dünyanın en önemli haberi’ydi.

Ama televizyonlarda penguenler, yemek programları, tatil sohbetleri gırla gidiyor, gazetelerde bir türlü ‘hak ettiği’ haber değerini bulamıyordu eylemler.

Medya, burnunun dibinde olup biteni haber vermiyordu. En fazla, geçiştiriyordu.

İkincisi, merkez medya patronları yayıncılık dışı işlerle de uğraştığı için hükümetle, AKP’yle ve tabii herkesten önce Başbakan Erdoğan’la arayı iyi tutma, hiç olmazsa amiyane tabirle ‘papaz olmama’ kaygısından sıyrılamıyor.

Hal böyle olunca ‘yapılabildiği kadar’ özgür yayıncılık yapılabiliyor.

Olup bitenlerden merkez medyanın çıkarması gereken çok ders var ama mevcut yapısıyla o dersleri çıkarması da, uygulayabilmesi de zor.

Nedeni basit: Gözünüz ticarette, kulağınız siyasetteyse kendi ağzınızı kendiniz bağlarsınız.

Medya değil ama medya çalışanları çıkaracaktır ders bütün bu olup bitenlerden. Çıkarıyorlar da zaten.

Ayrıca Türk medyasının yalnız bugün değil, öteden beri karşı karşıya bulunduğu en büyük tehlike sansür ya da otasansür değil, yüzeysellik, niteliksizlik.

Fethi Naci’nin lafını uyarlarsak, “Futbolumuz neyse medyamız da o.”

 

Erdal Güven – http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/07/130729_erdal_guven_gezi.shtml

İklim değişikliği ve kasırgaların geleceği

Dr. Kerry Emanuel tarafından yapılan yeni araştırmaya göre önümüzdeki yıllarda kasırgalar daha sık ve şiddetli olacak.

Sandy Kasırgası Amerika’nın doğu sahilinde yer alan şehirlerde tahribata neden oldu. Fotoğraf: ScottEisen/REUTERS

paylaşmak için tklynz / click for to share

Bildiğimiz üzere iklim üzerinde yaptığımız değişiklikler hava durumunu hali hazırda etkiliyor ve etkilemeye devam edecek. Bu etkilerin bazıları gözlemlemek ve ölçümlemek oldukça kolay. Örneğin bazı bölgelerde kuraklıklar daha sert ve uzun sürerken diğer bölgelerde tam tersi olarak yağış miktarı şiddetli hava patlamaları ile artıyor.  Öncelikle artan sıcaklıklar buharlaşma oranlarını arttırıyor ve sonucunda kuraklık oluşuyor. İkincisi artan sıcaklıklar atmosferde oluşan su buharını arttırıyor ve bu da daha şiddetli yağmur ve kar yağışları ile sonuçlanıyor. Hali hazırda kurak olan bölgelerde ilk madde baskın gelirken, sulak bölgelerde ise ikinci madde önem kazanıyor.

Birbiriyle yarışan bu etkilere rağmen bilim insanları kuru ve sulak modellerde olan değişimleri küresel olarak belirleyebiliyor ve bunların insan eliyle yaratılan emisyonların sonucu olduğu ortaya çıkıyor.

Diğer hava modellerinde kanıtlar bu kadar okunabilir değil. Örneğin hortumla üzerindeki gözlemlerimiz kategorik sonuçlara varmaya yetecek kadar iyi değil. Hortumlar üzerine Amerika’da güvenilir kayıtlar 1950li yıllarda tutulmaya başlandı ama o tarih itibariyle gözlemleme araçlarında yapılan iyileştirmeler uzun dönemli analizleri zorlaştırdı.

Benzer bir durum kasırga ve siklonlar için de geçerli. Şu anda bu tip fırtınaları gözlemleme ve ölçme konusunda daha yeterliyiz. Bu yüzden bu tip fırtınalardaki artışın küresel ısınma kaynaklı mı yoksa gelişen ölçülerden kaynaklı mı- ya da her ikisi birden mi-olduğunu incelemek zorundayız. Benzer bir örnekle; Amerika’da son zamanlarda gerçekleşen yıkıcı kasırgalarda oluşan yıkımlar kasırgaların artan şiddetinden mi yoksa yıkım bölgelerinde artan altyapılar sebebiyle miydi?

Kızılötesi emisyon görüntüsü Sanba Tayfunu, 2012

Bu soruları cevaplamakta yardımcı olacak araç iklim modelleridir. İklim modelleri görsel gerçekliği olan bilgisayar programlarıdır. Bu programlara bugünkü durum (rüzgar hızı, sıcaklık, basınç vb.) bilgileri girilerek gelecekte olabilecekler üzerine tahminlerde bulunulur. Bugünkü hava durumu tahminleri de benzer tahmin araçları kullanılarak yapılıyor. Bazı yönlerden “iklim” bilgisayar programları ve “hava durumu” programları birbirinden farklı da olsa gözle görülür benzerlikler mevcut.  Hava durumu programlarında bölgesel olarak kısa vadelitahminler yapılıyorken, iklim programlarında daha büyük ölçekli iklim modellerinde uzun vadeli tahminler yapmak amaçlanıyor.

O halde bilgisayar programları kasırga/siklon meselelerine nasıl cevap verebilir? Program yardımıyla bir bilim insanı “eğer” senaryoları oynayarak gelecek fırtınaların nasıl değişeceğini görebilir. Eğer sera gazı salım artarsa? Eğer okyanus sıcaklıkları yükselirse? Eğer rüzgâr hızı değişirse? Bunlar kasırgaların sayı ve şiddetini nasıl etkileyecek?

Çok yeni olarak, dünyanın en tanınan iklim bilimcilerinden MIT profesörü Dr. KerryEmanuel tarafından hazırlanan yayında, Dr. Emanuelküresel bilgisayar simülasyonlarını daha bölgesel simülasyonlar ile kombine ederek gelecek fırtınaların gelişimlerini incelendi. Buldukları ise şaşırtıcıydı. Bulgularına göre gelecek yüzyılda fırtınalar daha sık ve daha güçlü olacak, fırtınalar sebebiyle oluşacak güç kaybı ise 50% artacak. Özellikle ilginç olan diğer nokta ise hem şiddetli hem de daha zayıf siklonlarda olacak artış.

Dr. Kerry Emanuel, MIT

Dr. Emanuel’ekasırgılarla ilgili mevcut çıkarımlarını sordum ve aşağıdaki cevapları aldım:

  • Yüksek yoğunluklu tropik siklonlar oluşma oranı (Safir-Simpson kategorisi 3-5) artacak ve bu fırtınalarda oluşacak yağış oranı artacak ve tatlı su baskınları potansiyelini arttıracak. Emanıel’e göre bu değişiklikler illa şu anda tropik siklonların geliştiği ve gerçekleştiği yerlerde olmayabilir. Ve hatta diyerek ekleyen Emanuel bazı bölgelerde aktivitenin artacağı bazı bölgelerde azalacağını, modellerin bölgesel değişiklikler ile uyuşmadığını söylüyor.
  • Emanuel’in çalışması zayıf fırtınaların (tropikal fırtınalar ve Cat 1-2 fırtınaları) daha sık yaşanacağını öngörürken uzmanlar bu konuda hem fikir değil.
  • Fırtınaların büyüklüğü ile ilgili çok az çalışma yapıldığını yazan Emanuel, yapılan küçük çaplı çalışmalarda fırtına büyüklerinin küresel ısınmayla artacağı öngörüldüğünü belirtiyor.  Bu tropikal siklon felaketlerinde büyük ölümlere yol açan fırtına dalgaları üstünde büyük bir etkiye sebep olabilir.

Dr. Emanuel haklı olabilir mi? Bunun için bekleyip göreceğiz. Tek bildiğimiz geçmişte birçok kere haklı çıktığı ve ben ona karşı bahse girmek istemiyorum. Bütün bunlar akademik çalışmalar olabilir ama içlerinde insan etkisi var. Sadece etrafınızda son dönemde olan Katrina, Sandy, Irene, Isaac, Ike, Rita, Wilma, Charley, Ivan, Andrew gibi kasırgalardan etkilenenlere sorun, o zaman anlayacaksınız.

Haberin orjinali: theguardian.com/global-warming-future-of-storms

Çeviren: Gizem Hasırcıoğlu

(Yeşil Gazete, Guardian)

 

 

 

Abbasağa’dan Perşembe çağrısı, “İskelemizi, durağımızı, yollarımızı geri verin!”

Abbasağa Forumu 1 Ağustos Perşembe günü saat 18.30’da herkesi Beşiktaş’taki Kadıköy İskelesi önünde buluşmaya çağırıyor. İskele önünde buluşulup bisiklet sürülecek.

Abbasağa Forumu, Beşiktaş’ta bulunan Kadıköy İskelesi’nin Shangri-La Oteli’ne satışı, Başbakanlık Ofisi önündeki otobüs durağının kaldırılması, ofis ile otel arasındaki yolun halkın kullanımına kapatılmasına karşı herkesi Kadıköy İskelesi önüne çağırıyor. 1 Ağustos Perşembe günü saat 18.30’da Beşiktaş’taki Kadıköy İskelesi önünde buluşularak iskele civarında bisikletlerle gezilecek. Bisiklet sürmeyenler iskele civarında bulunacak. Eylem sırasında bildiri dağıtılacak.

Eylemin çağrı metni şu şekilde;

AKP semtimizi kendi ihtiyaçlarına göre düzenlemeye çalışıyor. Hem de bize hiç sormadan.

İlk önce Başbakanlık çalışma ofisini bahane ederek çay bahçemizi kapattılar. Sonra biz Beşiktaşlıların yoğun olarak kullandığı durağımızı ve üst geçidimizi sorgusuz sualsiz aldılar. Ardından 80 yıllık tarihi ile sahilimizin ayrılmaz bir parçası olan tütün deposunu bizlerin kullanamayacağı lüks bir otele çevirdiler.

Şimdi de (27 Mayıs günü basında çıkan haberlere göre) Beşiktaş’ın simgelerinden olan Kadıköy İskelesi’ni halka kapatıp yeni yapılan otelin kullanımına açmaya hazırlanıyorlar. Deniz ulaşımını geliştirecekleri yerde ulaşım hakkımızı elimizden alıyorlar. Parça parça bizden aldıkları sahilimizi bize tamamen kapatmanın hesaplarını yapıyorlar.

İskelemizden boğaz seferleri kaldırıldı, iskele önündeki sokak özel araç ve otobüs girişine kapatıldı. Sırf Başbakan Tayyip Erdoğan ve “misafirleri” rahatsız olmasın diye otobüsle dakikalarca uzayan yeni güzergahlara mahkum olduk.

Beşiktaşlılar olarak bize sorulmadan bu adımları atanları, semtimizden, sahilimizden bizi kovmaya çalışanları uyarmak için bisikletlerimize atlıyoruz ve sahilimizi turluyoruz.

Sahilimizi, iskelemizi vermiyoruz, siz durağımızı ve kapattığınız yolları bize geri verin!

(Politeknik.org)