Artvin’in Hopa ilçesinde 6 Ağustos Salı günü gerçekleştirilen bir şenlikte çocuklar resimlerini sergileme imkanı buldu. Şenlik, Hopa Belediyesi ve gönüllü öğretmen Berrin Bağdatlı’nın bir aylık derslerinin ardından çocuklarla beraber Hopa Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirildi. Yıl boyu Hopa Belediyesi Kazım Koyuncu Kültür Merkezi yapılan çalışmalarına ‘Benim İçin Üzülme’ dizisinin ekibi de destek verdi. Dizi oyuncularından Tansel Öngel ve Elif Korkmaz, çalışmalar kapsamında tiyatro ve dans atölyeleri verdi. Önümüzdeki günlerde yine Kazım Koyuncu ve Kültür Merkezi işbirliğiyle resim, dans ve tiyatro etkinliklerine devam edilecek.
Hopa’da küçük ressamlar bir araya geldi
Dopingin girmediği yer yok!
Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde altın kemerin ebedi sahibi olma hakkı kazanan Ali Gürbüz’de de yasaklı maddeye rastlandı.
Eski başpehlivanlardan Ali Gürbüz’ün oğlu olan 25 yaşındaki sporcunun 2 yıl men cezası alması bekleniyor. Ali Gürbüz’ün ayrıca ödüllerini geri vermesi de gündemde.
Vatan Gazetesi’nin haberine göre; Türkiye ‘de yaşanan doping skandalları dur durak bilmiyor. Eski başpehlivanlardan Recep Gürbüz’ün oğlu Ali Gürbüz de yasaklı madde kullanan sporcular kervanına katıldı. Geride kalan son üç yılda üst üste başpehlivanlığı kazanarak altın kemere ebediyen sahip olmayı başaran Gürbüz’ün, TMOK Dopingle Mücadele Komisyonu’nun yaptığı kontrollerde dopingli madde kullandığı anlaşıldı ve kısa zaman içerisinde resmi açıklamanın yapılacağı bildirildi.
Bu durumun güreş çevrelerinde büyük üzüntüye neden olduğu ve Güreş Federasyonu Başkanı Hamza Yerlikaya’nın özellikle Kırkpınar ‘a katılan çok sayıda pehlivanda doping görülmesinden dolayı büyük rahatsızlık duyduğu gelen bilgiler arasında.
25 yaşındaki sporcunun geçtiğimiz ay gerçekleşen güreşler sonunda sahip olduğu altın kemer de dahil olmak üzere kazandığı bütün ödüllerin geri alınması ve kendisine de 2 yıl ceza gelmesi bekleniyor.
Maçtan sonra İstiklal’de “Taksim” sloganları
‘Süper’ derbiyi birlikte izleyen iki takım taraftarlar, maç sonrası İstiklal Caddesi’ne akın etti. Kutlamalara ‘Direniş’ sloganları damgasını vurdu.
Fenerbahçe ile Galatasaray arasında Kayseri’de oynanan TFF Süper Kupa maçı sarı-kırmızılı takımın 1-0’lık galibiyetiyle sonuçlandı. İki takım taraftarları, karşılaşma sonrası İstiklal Caddesi’nde kol kola ‘Her yer Taksim her yer direniş ‘ sloganı attılar.
En çok aranan Nazi savaş suçlusu öldü
En çok aranan Nazi savaş suçlularından biri olan ve Macaristan’da yargılanmayı bekleyen Laszlo Csatary’nin 98 yaşında öldüğü bildirildi.
Avukatı Gabor Horvath, 98 yaşındaki müvekkili Csatary’nin başkent Budapeşte’de zatürre tedavisi gördüğü hastanede hayatını kaybettiğini açıkladı.
II. Dünya Savaşı’nın ardından Macaristan’dan Kanada’ya kaçan Csatary, Montreal ve Toronto kentlerinde sanat galerileri işletmiş, Nazi geçmişinin ortaya çıkması üzerine 1997’de ülkeyi terk etmişti.
Henüz mahkeme önüne çıkmamış Nazileri bulmayı amaçlayan Simon Wiesenthal Merkezi, 2012’de Csatary’nin nerede saklandığını ortaya çıkarmış ve eski Nazi yetkilisi Budapeşte’de yakalanıp ev hapsine alınmıştı.
Macaristan, II. Dünya Savaşı sırasında 15 binden fazla Yahudi’nin Auschwitz Ölüm Kampı’na gönderilmesini sağlamakla suçlanan Csatary’i 3 ay sonra mahkeme önüne çıkarmaya hazırlanıyordu.
Csatary, Macar ile Nazi yetkilileri arasında sadece aracı görevi yaptığını ileri sürürek kendisine yöneltilen suçlamaları reddetmişti.
Nazi Almanya’sı tarafından 1944’te işgal edilen Macaristan’daki ilk Yahudi gettosunun kurulduğu Kösice kentinde polis olarak görev yapan Csatary, 1948’te Çekoslovakya’da savaş suçları işlemekten suçlu bulunarak gıyabında ölüme mahkum edilmişti.
Tayvan’da nükleer sızıntı
Tayvan’daki 3 nükleer santralden birinde küçük bir sızıntının 3,5 yıldır devam ettiği belirlendi.
Adada 2016 yılında 4. nükleer santrali açma planları için referandum yapılması tartışmaları sürerken, hükümetin açıkladığı izleme kurulu raporunda, Taipe’nin kuzeyindeki Shihmen nükleer santralinde rutin bakımda buhardan yoğunlaşmanın ortaya çıktığı belirtildi.
Raporda, yaşanan sızıntının çevre veya tesis personeli için bir tehdit oluşturmadığı bilgisine de yer verildi.
Irkçı güreşçiye FILA’dan 6 ay men

Taksim Gezi Parkı Direnişi sırasında attığı ırkçı tweetler ile eleştirilen ama buna rağmen Mersin’deki Akdeniz Oyunları açılış töreninde Türkiye kafilesinin en önünde bayrağı taşımasına izin verilerek bir nevi ırkçılığı desteklenen güreşçi Rıza Kayaalp’e Dünya Güreş Federasyonu FILA’dan 6 ay müsabakalardan men cezası geldi.
Rıza Kayaalp’in kişisel Twitter hesabı üzerinden yazmış olduğu, “Ermenilere bıraktınız meydanı, Allah belanızı versin eylemci çapulcular” diye attığı tweet sonrası, Kayaalp’in bu tutumu basında geniş yankı bulmuş, Avrupa ve dünya şampiyonu milli güreşçi bu durum üzerine söz konusu twitter hesabının kendisine ait olmadığını açıklamıştı. Ancak atılan bu tweetler sonrası milli güreşçi hakkında hem Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) hem de Uluslararası Güreş Federasyonları Birliği’ne (FILA) şikayetler ulaşmıştı.
Güreş Federasyonu Kayaalp’e destek çıktı
Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı Hamza Yerlikaya, erkekler grekoromen stil 120 kiloda 2011 dünya şampiyonu ve 2012 Londra Olimpiyatları üçüncüsü Rıza Kayaalp’in, FILA’nın 5 Ağustos tarihinde güncellenen cezalı sporcular listesinde, disiplin suçu nedeniyle 6 aylık cezalı (11 Ocak 2014’e kadar) olarak görünmesini değerlendirdi.
Yerlikaya, FILA’nın, basında çıkan haberler ve duyumlar üzerine yargılama sürecini başlattığı bilgisini vererek, “Rıza’nın durumu, mahkeme süreci devam eden birinin tutuklu yargılanmasına benziyor. Elde belge yok, bulgu yok, taraf yok, resmi kayıt yok ama ceza veriyorsun. Burada bir hukuksuzluk var. Çocuğumuzun yaptığı bir ırkçı söylem yok. İkinci ve üçüncü şahıslar tarafından atılmış tweetler var. Tabi o da belli değil” diye konuştu.
Karasu da bizim, Akkuyu da… – Yılmaz Kilim
Geçtiğimiz günlerde ekoloji mücadelesi için önemli iki etkinlik vardı. Biri nükleer santrale karşı Büyükeceli’de diğeri de HES’e karşı Tarsus’un Boğazpınar köyünde.
Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer santrale karşı yapılan eylemde 1945 yılının 6 ve 9 Ağustos günlerinde Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombasında ölenler anıldı. Nükleer santral de patlarsa etkileri atom bombasından farksız oluyor. Çernobil ve Fukuşima felaketinin etkileri hala devam ediyor. Her iki kazanın da yarattığı radyoaktif kirlilik bütün dünyayı tehdit ediyor.
Fakat nükleer silahlarla nükleer santraller arasındaki ilişki sadece bununla bitmiyor. Nükleer santrallerde kullanılan yakıt çubukları zenginleştirilmiş uranyum içeriyor. Kullanılan yakıt çubuklarının tekrar işlenmesinden ise yine yakıt olarak kullanmak üzere uranyum ve plütonyum elde ediliyor. İşte nükleer silahlarda kullanılan plütonyum da böyle elde edilmiş oluyor. Kimi kaynaklara göre nükleer santraller ise elektrik üretmekten çok bu nedenle nükleer silah üretmek için kuruluyor.
Akkuyu’daki nükleer karşıtı eylem, nükleer karşıtı mücadelenin bu yönüne de dikkat çekmesi bakımından önemliydi. Diğer yönüyse olağan çalışma koşullarında nükleer santrallerden kaynaklı radyoaktif kirliliğin olası etkileri ile santralde kullanılacak soğutma suyunun deniz ekosisteminde yaratacağı etkiler. Bu da her şey sorunsuz yürüse bile yüzlerce kilometre uzaktaki canlıların ve bizlerin nükleer santralden etkileneceği anlamına geliyor.
Eğer hala “Boğazpınar Köyündeki HES’ten bana ne?” diye düşünenler varsa onlara da önemli birkaç not düşebiliriz. Doğu Akdeniz’in cömert topraklarının Torosların yarattığı iklime ve kaynak sularına ihtiyaç duyar. Ekosistemin karmaşık yapısı nedeniyle küçük bir değişiklik bazen bir felakete neden olabilir. Peş peşe HES’lerin planlandığı Cehennem Deresi ve Kadıncık Vadisi ise yaban hayatı koruma ve geliştirme sahası ilan edilmiş, biyolojik çeşitliliği nedeniyle Torosların en önemli alanlarından.
Mersin ve Tarsus şehir merkezinin içme suyu Berdan Nehri’nden karşılanıyor. Berdan aynı zamanda tarımsal sulama amacıyla kullanılıyor. Cehennem Deresi ve Kadıncık Çayı ise Berdanı oluşturan iki önemli kol. Cehennem Deresi ve Kadıncık Vadisi üzerinde gerçekleştirilen her faaliyet Mersin ve Tarsus’un içme suyunu etkileyecektir.
Barajlar ve HES’ler deniz ekosistemini de etkilemektedir. Siyasilerin “sularımız boşa akıyor” söyleminin ekosistemde/yaşamda yeri yoktur. Çünkü elektrik karın doyurmaz. Mersin Körfezindeki balıkların besin kaynağı başta Seyhan, Berdan, Göksu Nehirleri ile Deliçay, Müftü, Tece, Lamas, Kargıcak dereleri olmak üzere akarsulardır. Barajlar ve HES’ler denizdeki canlıların ihtiyacı olan besin maddelerinin onlara ulaşmasını engeller.
Sonuç olarak bütün bu nedenlerle Ağustosun yakıcı sıcağında Büyükeceli’deki ve Boğazpınar’daki eylem ve etkinliklere olmamız önemliydi. İyi ki hala oralarda bizim için mücadele eden birileri var.
Biz de kilometrelerce mesafeden desteğe giderken kendimiz için orada olduğumuzun farkındaydık. Çevre Düzeni Planı ile ilgili bir forumda köy muhtarımız söylemişti ve aslında bütün bir toplantıyı özetlemişti benim için. Ben de ondan çalıyorum şimdi. İşte bu yüzden Karasu da bizim, Akkuyu da, ve hatta Sinop da.
Yılmaz Kilim
Tarım Orkam-Sen Mersin Şubesi
[Özel Haber] Tarsus Boğazpınar’da HES karşıtı festival
Mersin’in Tarsus ilçesine bağlı Kadıncık Vadisinde yapılması planlanan HES’lere karşı mücadele veren Boğazpınar Köyü halkı 10-11 Ağustos günleri gerçekleştirdikleri festivalde Adana, Mersin ve Tarsus’tan gelen HES karşıtlarını ağırladı.
İlki 28 Ekim 2012 tarihinde gerçekleştirilen 2. Boğazpınar Köyü Kültür ve Sanat Festivali 10-11 Ağustos 2013 günlerinde yapıldı. Özellikle Adana, Tarsus ve Mersin’den festivale ilgi büyüktü. HES karşıtları köy halkını bu anlamlı etkinlikte yalnız bırakmazken, festival boyunca da köy halkının misafirperverlikleri ile karşılandılar.
Akhan I-II Regülatörü ve HES Projesi için ÇED sürecinin başladığı 2012 yılında mücadeleye başlayan köy halkı daha önce gerçekleştirilen HES projesi nedeniyle mağdur olduklarını belirtiyorlar. Akhan I-II Regülatörü ve HES Projesi için Mayıs ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “ÇED Olumlu” kararı verdi. Köy halkı Temmuz ayında konuyu yargıya taşıdı. Ancak açtıkları idari davanın mali yükü nedeniyle endişeliler.
Projenin planlandığı Kadıncık Vadisi yaban hayatı koruma ve geliştirme sahası olarak ilan edilmiş, biyolojik çeşitlilik bakımından zengin bir bölge. Aynı zamanda Mersin ve Tarsus şehir merkezinin içme suyu ihtiyacının karşılandığı Berdan Nehri’nin önemli bir kolu. Bölgede Kadıncık-2 Baraj Gölü ve onun üst tarafında yakın zamanda faaliyete geçen bir nehir tipi HES bulunuyor. Bu HES yapılırken yakın civardaki köy halkına iş vaadinde bulunulmuş, rekreasyon alanları düzenleneceği söylenmiş. Bugün ise köy halkı iş umutlarının suya düştüğünü, tarım ürünlerinin etkilendiğini, yapılan kanallar ve tel örgüler nedeniyle kendi tarlalarına bile ulaşamadıklarından şikayetçi.
HES Projesinin köyün mesire yeri olan bir doğa harikasını Karasu Şelalesini kurutması da söz konusu. Bu nedenle festivalin birinci günü yüzlerce kişi ile Karasu Şelalesine bir yürüyüş düzenlendi. HES karşıtı pankartlar ve dövizlerin taşındığı yürüyüşte sıkça “HES yapma boşuna, yıkacağız başına” sloganları atıldı. Bu uzun ve zorlu yürüyüşün ardından Boğazpınar HES Karşıtı Platform Sözcüsü Ahmet Öztürk konuyla ilgili basın açıklaması yaptı. Yürüyüşe katılanlar Karasu Şelalesinin serin sularına dinlenip Praksis Grubunun müzikler ile eğlendiler.
Festival köy meydanında kurulan platformdan yapılan konuşmalar ve sanat etkinlikleri ile devam ederken, ikinci güne kalmak isteyenler okul bahçesinde kamp çadırları kurdular. İkinci günde de sanat etkinliklerinin yanında ayrıca bir panel etkinliği gerçekleştirildi.
Fotoğraflar: Boğazpınar HES Karşıtı Platform Facebook Sayfası
Haber: Yılmaz Kilim
(Yeşil Gazete)
Enerji verimliliğinde çağın geldiği nokta : Pasif evler – Belkıs Gökbulut
İklim değişikliği dünyanın karşı karşıya kaldığı en ciddi sorunların başında gelmekte; sebep olduğu çevresel, ekonomik ve ekolojik zararlarla çok geniş bir ölçekte değerlendirilebilmektedir. Sanayi devriminden sonra artan tüketim ve enerji ihtiyacıyla fosil yakıtların kullanılması sonucu atmosfere salınan sera gazları küresel iklim sisteminde köklü değişimler meydana getirmiş ve küresel sıcaklığın hızlı bir şeklide artmasına neden olmuştur. Gelecekte iklimin nasıl olacağı, sıcaklığın ne kadar artacağı ve tüm bunların bize ne tür problemler yaşatacağı atmosfere salmaya devam ettiğimiz karbondioksit miktarıyla yakından ilgilidir. Yeryüzündeki kaynakların hızla tüketildiği, iklimin hızla değiştiği bir dünyada içinde bulunduğumuz sistem sürdürülebilir değildir. Kaynaklar tamamen tükendiğinde insanlık bir gün mutlaka sürdürülebilir bir yaşam tarzına dönmek durumunda kalacaktır.
Çağın sorunu olan iklim değişikliğinin durdurulması için karbon salımlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kaynakları konuları artık dünya gündeminin üst sıralarında yer almayı başarmaktadır. Dünyanın pek çok yerinde alternatif enerji kaynakları, yeşil enerji projeleri ve enerji verimliliğinin sağlanması için milyarlarca dolarlık yatırımlar yapılmaktadır.
İklim değişikliğinin birincil sebebi olan karbondioksit salımlarının önemli bir kısmı binalardan meydana gelmektedir, bunu önlemek için yapılan çalışmalarda önemli aşamalar kaydedilmiştir. Örneğin, Amerika’da karbon emisyonlarının %43’ü faaliyette bulunan binalardan kaynaklanır ve yeni teknolojiler sayesinde 2000’li yıllardan bu yana yapılmış evler 1939’dan önce yapılmış evlere göre %50 daha az enerji tüketmektedir.
Pasif Evler
Enerji verimliliği konusunda çağın en büyük gelişimlerinden biri “pasif evler” dir. Pasif evler küresel iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması için önemli bir rol oynamaktadır; çünkü bu evlerde enerji ihtiyacı ya yoktur ya da çok azdır. Çoğunlukla tükettiğinden daha fazla enerji üretir. Kullanılan enerji ise fosil yakıtlardan tamamen bağımsızdır; yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanır. Dünyada şu anda on binlerce pasif ev vardır (çoğunluğu Almanya’da bulunur) ve sayıları her geçen gün artmaktadır.
Pasif evlerde elektrik enerji ağı kullanmak yerine güneş enerjisi kullanılır. Binaların dış cepheleri veya pencerelere uygulanan fotovoltaik sistemle bu yapılar güneş enerjisini doğrudan kullanan teçhizatlara dönüştürülür, çatılarda bulunan panellerden elektrik üretilir . Pencerelerde kızıl-ötesi yansıtma vardır, hava boşlukları kapatılmış camlardan güneş enerjisi içeriye girer ve burada hapsedilir. Yani bu evler tam olarak termos görevi görür. Enerji kaybı oluşmaması için ekstra kalın izolasyon tabakaları oluşturulur ve havalandırma sistemleri ile sürekli olarak enerji dengesi korunur. Ekstra enerji gerektiğinde yenilenebilir enerji kaynakları artırılabilir. Örneğin, bu evlerin çatılarında daha çok güneş enerjisi kullanmak için düzenlenen tertibatlar olabilir. Ancak hala daha çok enerjiye ihtiyaç duyulduğunda istenilen miktarda yerel enerji şebekesi kullanılır. Pasif evlerin oluşumu için normal bir evden %10-15 daha fazla para harcanır; ancak sonrasında enerji için ödenen faturalardan kurtulmak mümkündür. Sadece sıcak su ve ısınma ihtiyacı için harcanın paradan ortalama 140 metre karelik bir ev için yıllık yaklaşık 1.600 dolar kar elde edilebilir.
Alman Pasif Ev Enstitüsü’nün verilerine göre; bu sistem sayesinde enerji tüketimi ortalama bir eve göre en az %90 azaltılabilir. Yani şu anda bir evi ısıtmak için , her bir metre karesi için ortalama olarak yıllık 160kw-saat enerji gerekirken, pasif evlerde bu enerjinin max. 15 kw- saat olduğunu görmekteyiz. Pasif evlerin sayılarının artırılmasıyla karbon salımlarında ciddi azalmalar oluşabilmesi mümkündür. Kaynakların tükenmekte olduğu ve iklim felaketlerinin her geçen gün arttığı bir dünyada, sürdürülebilir yaşam tarzına geçilmesi için çağın en önemli gelişmelerinden biri şüphesiz tükettiğinden çok enerji üreten evlerdir.
Belkıs Gökbulut
Boğaziçi Üniversitesi
İklim Değişikliği Çalışma Grubu