Ana Sayfa Blog Sayfa 3633

Merkel, Filistinli mülteci öğrenciyi ağlattı

0

Almanya Başbakanı Angela Merkel “Almanya’da İyi Yaşam İçin Vatandaşlarla Diyalog“ projesi kapsamında bu hafta Rostock kentindeki Paul-Friedrich-Scheel okulunda okuyan 14 ila 17 yaşları arasındaki 32 öğrenciyle bir sohbet gerçekleştirdi.

Avrupa Birliği’nin mülteci politikalarının Almanya’daki güncel hayata etkisi ele alınırken Reem isimli Filistinli mülteci kız öğrenci söz aldı.

Akıcı Almancasıyla üniversiteye gitme hedefini anlatan Reem, kendisi hayatını yaşayamazken başkalarını hayattan zevk alırken izlemenin çok zor olduğunu, geleceğinin ne getireceğini bilmediğini söyledi. Ailesi ve kendi başından geçenleri anlatan Reem, yakın süre önce ailesi ile birlikte sınır dışı edilmeleri gündeme geldiğini, Lübnan’a sığınan aile efradını göremediğini ve onları özlediğini gözyaşları içinde aktardı.

Angela-Merkel-reem

Merkel ise “Politika zor” diye başladığı açıklamasında Lübnan’a sığınan mültecilerin, Afrikadakilerin, herkesin Almanya’ya gelmesinin mümkün olmadığını söyledi. Merkelin verdi.

Merkelin cevabı karşısında ağlamaya başlayan Reem’i sakinleştirmek için Reem’n yanaklarını okşayan Merkel’in görüntüleri dakikalar içinde viral oldu. Twitter’da da #Merkelstreichelt (MerkelOkşaması) trending topic oldu.

(Yeşil Gazete, Zaman, BBC)

 

 

 

Dut ağacı deyip geçme… – Ergün Bey

Sürdürülebilirliğin ağızlarda sakız olduğu bir çağdayız. Politikacıların, ekonomistlerin, bilim insanlarının sürekli dile getirdiği bu kelimenin ne anlama geldiğinin ne kadar farkındayız ? Sürdürülebilirlik demek doğa ve insan arasında denge oluşturmak demektir ve ayrıca bu oluşturulan dengeyi gelecek zamanda koruyabilmektir; fakat bu dengeyi kurmak kolay bir iş değildir. Günümüzde birçok ülke kalkınma hedeflerini  sadece ekonomik odaklı yapmaktadırlar. Halbuki sürdürülebilir kalkınmanın diğer iki kolu toplum ve çevredir. Sadece ekonomik odaklı yapılan yarıtırımlar çevreye büyük tahribatlar yapmakta ve doğal kaynakları hoyratça kullanmaktadır. Ayrıca, yapılan bu yatırımların çoğundan toplum değil belirli  kişiler kazanç sağlamaktadır. Elde edecekleri kazanç mevcut olan kaynakları sömürünceye kadar devam eder ve bıraktıkları tahribatın bedelini yine toplum öder. Fosil yakıt yatırmları, madencilik ve bunun gibi mega projeler bu tür yatırımlara örnek gösterilebilir.Birçok ekonomist de bu tür yatırımların ekonomiyi hızlı şekilde büyüttüğü için bu yatırımlara destek vermektedir. Ekonomik büyümeyi sadece gayri milli safi hasılanın büyümesine bakarak konuşmaları gülünç ve kokutucudur. Başarılan bu büyümenin nasıl yapıldığı sorusunu da sormaları gerekir!  Ülkenizde ne kadar doğal kaynak tahrip edildi? Hangi kaynaklar kullanıldı?(petrol,kömür, doğal gaz ya da yenilenebilir kaynaklar) Çıkan atık ve geri dönüştürdüğünüz atık miktarı nedir? Verimlilik? Ülkenizin hava ,su ,toprak kalitesinin durumu nedir?,zengin ve fakir arasındaki fark nedir? Bunları görmezden gelerek yapılan ekonomik büyümenin sonu kökten çöküştür. Bu yüzden ülkemizde nasıl bir ekonomik büyüme modeli istediğimizin planını bir an önce karar vermeliyiz. Hızlı ve plansız büyüyerek en sonunda kökten bir çöküş  mü? yoksa yavaş, planlanlı ve  sınırlarımızı bilerek sürdürülebilir bir büyüme mi? Sanırım ikincisi kulağa daha hoş geliyor.

16

Bu değişimi hızlı bir şekilde yapamasakda atabileceğimiz küçük küçük adımlar bu sürdürülebilir sistemin temellerini oturtmamıza yardımcı olacaktır. Dut ağaçları bu sistemin en güzel örneklerinden biridir; çünkü sürdürülebilir kalkınmanın üç kolunu da desteklemektedir.

17

Ekolojik önemi ile başlayalım.Yapılan bir araştırmaya göre 666 m2 lik alanı kaplayan dut ağaçları bir yılda 4162 kg karbondioksiti atmosferden çekmekte ve 3064 kg oksijen üretmektedir. Bu araştırma bize dut ağaçlarının iklim ve hava kalitesi için ne kadar önemli ağaçlar olduğunu göstermektedir. Bunun yanında araba egzoslarımızdan ve fabrika bacalarından çıkan sulfurdioksit kirliliğine dirençli oldukları için şehirlerde yetiştirilebilirler. Güçlü köklü sistemleri sayesinde toprak kaymasını engellerler. Sıcak yaz günlerinde yerli ve göçmen birçok kuş türünün çok önemli beslenme ve dinlenme noktalarıdır. Yemişleri sinekleri, böcekleri ,fareleri çeker bu yüzden yarasalar ve yılanlar için de çok önemli ağaçlardır. Kış geldiğinde dut ağaçları yapraklarını döker ve toprağın humus miktarını artırırlar. Toprağın humus miktarının artması solucanların sayısının da artmasına neden olur ve solucanlar sayesinde toprağın verimi artar. Dahası artan solucan oranı kuşlara ve memelilere kışın besin kaynağı olur.

18

Sosyal ve  ekonomik önemine gelelim. Sık yapraklı bir ağaç olması nedeniyle sağladığı kaba gölge yaz sıcaklarında bizler içinde bir dinlenme noktasıdır. Dut yemişlerini yiyebilir hem de reçel yapabiliriz .Bu bize gelir de getiricektir. Yaprakları sayesinde ipek üretimi ve kozacılık yapılabilir. Bununla birlikte düzlenlenebilecek festivallerle örneğin ipek ve koza festivali  üretilen ürünler satılabilecek hem de insanların birbirleriyle sosyalleşmeleri sağlanacaktır. Doğayı tahrip etmeden ekonomik bir kalkınma sağlanabileceğinin küçük bir örneğidir dut ağaçları. Mevcut olan dut ağaçlarının bir an önce korumaya alınması ve yenilerinin ekilmesi için çalışmalar başlatılmalıdır. Bu ve bunun gibi sürdürülebilir projeler hükümetlerce desteklenmelidir. Siyasiler Sürdürülebilir ve arzulanan bir ‘’doğa içinde-toplumiçinde’’ ekonomi inşa etme fikrini benimsemelidir ve buna yönelik adımlar atmalıdır.

15.Ergün Bey

 

Ergün Bey

Greenpeace International Aktivisti, Greenparty gönüllüsü ve University of York Çevre Bilimleri Öğrencisi

 

Taksim Dayanışması, Gezi’ye girmek isteyenlere net konuştu, “Aklınızdan bile geçirmeyin”

Taksim Dayanışması, Danıştay 6. Dairesi’nin, Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılmasını içeren projenin iptali kararını kaldırmasına ilişkin bir basın toplantısı düzenledi.

Taksim Dayanışması tarafından Karaköy’de bulunan Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nın hukuki durumu ile ilgili gerçek durum hakkında bilgilendirme yaptı. Basın toplantısında çok sayıda siyasi parti ve meslek örgütünün yanı sıra HDP milletvekili Beyza Üstün ve CHP milletvekili Oğuz Kaan Salıcı da katıldı.

13

“Aklınızdan Bile Geçirmeyin”

Açıklamayı Taksim Dayanışması’ndan Mücella Yapıcı okudu. Konuşmasına “Aklınızdan bile geçirmeyin” diyerek başlayan Yapıcı, İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 6 Haziran 2013’te “Beyoğlu İlçesi, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi”ne verdiği iptal kararının, Danıştay 6. Dairesi’nce 29 Nisan 2014’te onanmış olduğunu belirtti.

Ancak bütün uyarılarına karşın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “karar düzeltme” talebiyle Danıştay’a başvurduğunu ve Danıştay 6. Dairesi’nin bu talebi kabul ederek “zorlama ve ısmarlama” bir karar oluşturduğuna dikkat çeken Yapıcı, “Ancak bütün uyarılarımıza karşın İstanbul Büyükşehir Belediyesi, sınırlı sayıda istisnai durumlar için uygulanabilecek karar düzeltme talebiyle Danıştay’a başvurmuştur. Danıştay 6. Dairesi, 31 Mart 2015 tarihinde bu karar düzeltme talebini kabul ederek yeni bir bilirkişi raporu isteyip dava sürecini yeniden başlatmaya yönelik hukuksal ve bilimsel dayanaktan yoksun, siyasi ve rant ekonomisinin çıkarlarına dönük “zorlama ve ısmarlama” bir karar oluşturmuştur. Bu karar tarafımıza 14 Temmuz 2015’te tebliğ edilmiştir” dedi.

14

Taksim Dayanışması’ndan Avukat Can Atalay ise, “Adım adım AKP iktidarı ve bu tek adam devleti bu kararı düzeltme kararını almak için adım adım uğraşmıştır. Danıştay’ın bu 3 üyesi ağır bir vebal altındadırlar. Hakimlik mesleğinin arkasına gizlenemezler. Bu vebal onları takip edecektir. İsimlerini aklımıza mıh gibi kazıdık. Birilerinin basit ve siyasi yada iktisadi hesaplarına hukuk basit bir konserve açacağı haline getirilerek alet edilemez. Bu sürecin aleyhimizde sonuçlanması ihtimali yoktur. Merak eden arkadaşlar 1 ay sebat ederler. Bunun aleyhimize sonuçlandığı Türkiye başka bir ülke, onunla ilgili yapılacağı bambaşka bir sorudur.” ifadelerini kullandı.

 

(Sendika.org)

Bal Gibi Başka Bir Dünya Mümkün serisinde bugün sıra, “Kutsal Tohumlar”ın

Açık Radyo’da her onbeş günde bir Perşembe günleri 16:30 – 17:00 saatleri arasında yayınlanan “Evrenin Suyuna Giden Tasarım” programı bir süredir “Bal Gibi Başka Bir Dünya Mümkün” dizisi şeklinde Sürdürülebilir Yaşam TV filmlerine yer veriyor. Serinin 6. programında bugün Nurhan Keeler ve Pınar Öncel’in aktaracağı film, “Kutsal Tohumlar” (Semillas Sagradas).

12

Evrenin Suyuna Giden Tasarım programını hazırlayıp sunan Nurhan Keeler ile Sürdürülebilir Yaşam Tv’den Pınar Öncel’in birlikte hazırladığı Bal Gibi Başka Bir Dünya Mümkün serisinin her bölümünde başka bir sürdürülebilir yaşam tv filmine yer veriliyor.

Bu hafta konu edilecek “Kutsal Tohumlar” 2008 yılında Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nde (SYFF) gösterildi. 2006 yapımı filmin yönetmeni Andrea Méndez Brandam. Patates ve yakon üreten Andlı çiftçilerin kaybolmaya yüz tutmuş atalık tohumları kurtarma mücadelesinin konu edinildiği belgeselde, Magda Choque Vilca, sabırla sevgiyle, Humahuaca’lı çiftçileri bir araya getirir ve ellerindeki tohumları paylaşmalarını sağlar. Bu basit fikir, çiftçilerin buluşup paylaşım yaptığı ve bu değerli tohumları nasıl yaşatabileceklerini öğrendikleri ve her yıl düzenlenen Patates Panayırına hayat verir.

Filmi Türkçe altyazılı izlemek için: http://bit.ly/1NlxUXt
Programı 16:30 – 17:00 saatleri arasında dinlemek için: http://acikradyo.com.tr/stream

Bal Gibi Başka Bir Dünya Mümkün

1. Bölüm: 7 Mayıs 2015

Film: Sınırsız Vizyon (Infinite Vision) (filmi izlemek için tklynz) (programı dinlemek için tklynz)

7 ilk

2. Bölüm: 21 Mayıs 2015

Film: Birlikte (Together) (filmi izlemek için tklynz) (programı dinlemek için tklynz)

8

3. Bölüm: 4 Haziran 2015

Film: Bu İş Başka (Not Business As Usual) (filmi izlemek için tklynz) (programı dinlemek için tklynz)

9

4. Bölüm: 18 Haziran 2015

Film: Özgürlük Tohumları (Seeds of Freedom) (filmi izlemek için tklynz) (programı dinlemek için tklynz)

10

5. Bölüm: 2 Temmuz 2015

Film: Lezzetli Barış: Uganda Kahve Çekirdeğinde Büyür (Delicious Peace Grows In A Ugandan Coffee Bean) (filmi izlemek için tklynz) (programı dinlemek için tklynz)

11

Haber: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

 

 

Faydalı eserler: Troyka-Yunanistan savaşı – Ümit Kıvanç

Yunanistan meselesi üzerine düşünmek-yazmak-tartışmak isteyenler için, faydalı olmanın ötesinde “elzem” diye nitelenebilecek bazı kaynakları biraraya getirdim. Sırf ne olduklarını anlamaya yarasın diye ettiğim sözleri bir yana bırakabilirsiniz. Önemli olan linkler, bunların ne kadar çoğuna tıklar ve okursanız o kadar şahane olur!

2

“Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, Almanya’yı Avrupa’nın temeline dinamit koymakla” suçladı.

Stiglitz açıkça, meselenin ekonomi meselesi olmadığını, derdin Yunanistan’a boyun eğdirmek olduğunu dile getirdi.

Bir Liberalin Vicdanı kitabının yazarı Paul Krugman, aynı adı taşıyan blog’unda,“isterseniz Tsipras’ın beceriksiz bir angut olduğunu düşünüyor olun…” diye yazdı,“hedefin Yunanistan’ın ulusal egemenliğini tamamen yıkmak olduğu belli”. Krugman da Avrupalı muktedirlerinin tavırlarının “Avrupa projesi”ni yıkacağı görüşünde (“Killing the European Project”, NYT).

• Krugman’ın “kesinlikle haklı” bulduğu Twitter hashtag’i “#ThisIsACoup”(BuBirDarbedir).

• Krugman ile Stiglitz’in yanısıra, ekonomist Jeffrey Sachs da Almanya’yı Yunanistan’ı ezmeye çalışmakla suçladı, “Yunanistan beceriksiz olabilir,” dedi, “ama Almanya hükümetini yönetenler iğrenç.”

• Varufakis’in Krugman’ın tesbitini ilk elden doğrulaması: BBC’nin aktardığına göre,eski bakanın Avusturalya’nın ABC televizyonuna dediği: “Olan bitenin ekonomiyle ilgisi yoktu.”

Angela Merkel’in 13 Temmuz akşamı anlattığı masal: “Hep zorluklarla karşılaştığımızda, Avrupa’nın birliği fikrinin ne büyük hazine olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.” Merkel, Avrupa’da 500 milyon insanın özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti değerleri üzerine kurulu bir topluluk içerisinde yaşadığını hatırlatıp, “Her gün bundan yararlanıyoruz,” diye ekledi. “Bazen karşı karşıya geçip tartışsak da bu hep aklımızın bir köşesinde bulunmalı.”

• Merkel, müzakere süreci boyunca “iyi polis” rolündeydi. Tsipras’ı yatıştırdı, ona, “Bir çözüm bulacağız, tasalanma,” dedi. “Kötü bir şey olmasına izin vermem. Sadece üstünüze düşeni yapın ve kurumlarla birlikte çalışın, Troyka ile birlikte çalışın; burada çıkmaza girmek yok.”

• Merkel’in iyi niyetini neden ciddiye alamıyoruz? Şundan: “Yunanlı da yeterince sinir bozdu yani!” Bu lafı Almanya Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) Genel Başkan Yardımcısı (yani Merkel’in yardımcısı), Baden-Württemberg CDU Eyalet Örgütü Başkanı, Bundestag’ta milletvekili bir şahıs söyledi: Thomas Strobl. Üstelik bu şahsın bir özelliği daha var ki, bu lafı ayrıyeten anlamlı kılıyor: Strobl, o korkunç görüşme sürecinde Yunanistan temsilcilerine yapmadığını bırakmayan Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’nin damadı. Süddeutsche Zeitung şöyle yazdı: “Strobl bunu söylerken elinde şarap kadehi değil, aşınmış evrak çantası vardı… CDU genel merkezi önünde bir grup gazetecinin karşısında duruyor, mikrofonlara konuşuyor ve kameralara bakıyordu.”

• Müstafî Maliye Bakanı Yanis Varufakis, görüşmeleri bütünüyle Almanya yetkililerinin kontrol ettiğini, Troyka’ya Almanya’nın hükmettiğini anlattı.

• Varufakis, ipleri elinde tutan Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’nin kendisine karşı kaba davranışlarından örnekler verdi. Schäuble Yunanlı bakana, “Ya bu ata binersiniz ya da at ölür!” demiş.

• Yunan heyetinden bir danışman, görüşmelerde Troyka yetkililerinin kendilerine nasıl davrandığına ilişkin çarpıcı şeyler anlattı.

• Yunan heyetinden bir danışman, Schäuble’nin, “Euro’dan çıkmak için kaç para istersiniz?” diye sorduğunu ileri sürdü.

New Statesman, Varufakis’le uzun bir görüşme yayımladı.

Die Zeit‘ın haberine göre, Avusturya Başbakanı Werner Faymann, Almanya maliye bakanının Yunanistan’ı belirli süreyle Euro bölgesinden atma önerisini “küçük düşürücü”diye niteledi. Sol Parti Başkanı Bernd Riexinger, Schäuble’nin “Avrupa’nın mezarcısı”olduğunu ileri sürdü.

Die Zeit‘a göre, Merkel de Schäuble de, “ne pahasına olursa olsun (Avrupa’da) birliktense disiplini” yeğliyorlar. Kurallara uymakla, “hem Euro’ya hem Avrupa’ya daha iyi hizmet edileceğini” düşünüyorlar.

• Schäuble’nin borçlu ülkelerde neredeyse seçimli, parlamentolu rejime hiç gerek olmadığına varan görüşü: “Önceki hükümetle anlaşmıştık, her seçimden sonra kararlar mı değişecek?!” çıkışı.

Bu yazı riyatabirleri.blogspot.com.tr/ den alınmıştır

 

1. Ümit Kıvanç

 

Ümit Kıvanç

Diyarbakır’ın ilk kent bostanı Kayapınar’da kuruldu

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, mevsimlik işçi göçünü durdurmak, kentin taze meyve sebze ihtiyacını karşılamak ve ekolojik bir yaşamın mümkün olduğunu göstermek amacıyla ilk “Kent Bahçe ve Bostanı”nı oluşturulduğunu açıkladı.

Büka Barane.org’dan Miraz Ruspi’nin haberine göre Kent Bostanını çapalamaya giden Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak, 12 dönümlük alanda oluşturulan “Kent Bahçe ve Bostanları Projesi”nin başarılması halinde birçok yerde kent bostanları oluşturulacağının da müjdesini verdi.

22

Kayapınar’da Meyve Bahçeleri’nin hemen yanında 12 dönümlük bir alanda oluşturulan ilk kent bostanına, karpuz, kavun, fasulye, çilek ekildi. Ekimi ve bakımından kadınların sorumlu olduğu Kent Bahçeleri (Bostanları) Projesi’nin başarılı olması halinde bostanlar kentte yaygınlaştırılacak.

Bostanda yetiştirilecek karpuz, kavun, domates ve fasulye gibi sebze ve meyvelerin Bağlar Jiyan Kadın Semt Pazarı’nda satışa sunulması kararlaştırılırken, bostanın ilk çapasını Eş Başkanımız Gültan Kışanak, Kayapınar Belediyesi Eş Başkanı Fatma Arşiment, Kadın Politikaları Daire Başkanı Yüksel Acer, Yerel Ekonomiyi Güçlendirme Daire Başkanı Necati Pirinççioğlu ve Park Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Başkanı Samet Uçaman yaptı. Kışanak, çapalamanın ardından bostanda çalışan kadınlarla sohbet etti, incelemede bulundu.

23

Kent Bahçeleri’ni önemsediklerini ve bu çalışmayı çoğaltacaklarını ifade eden Kışanak, Kayapınar’daki Kent Bahçeleri’ni ilk etapta 12 dönüm olarak oluşturduklarını, 4 ailenin bostandan faydalandığını, ilerde toplam 200 dönümlük ayrı ayrı yerlerle bostanlar oluşturulacağını, böylece mevsimlik tarım işçiliğinin önlenmesinin hedeflendiğini açıkladı. Kışanak, söz konusu çalışmanın bir başka faydasının ise şehirde yaşayan insanların hızlı ve aracısız bir şekilde sebze meyve alabilmesi olduğunu kaydetti. Eş Başkan Kışanak, “Burada 12 dönümlük bir yeşil alan üzerinde 4 ailemiz kendi emeğiyle, kendi çabasıyla üretim yapmaya başladılar. Belediyemiz bu konuda teknik ve zirai destek veriyor. Kayapınar Belediyemiz ve Büyükşehir Belediyemizin çalışanları da, buradaki 4 ailemizle birlikte bu çalışmaları yürütüyorlar. Bu bir örnektir. Buradan ortaya çıkaracağımız başarıyla biz Diyarbakır’ın genelinde çok sayıda bostan, kent bahçesi ekmek istiyoruz. Hem kenti doğayla iç içe, ekolojik yaşamla iç içe bir kent haline getirmek, hem mevsimlik işçi göçünü durdurarak insanlarımızın doğdukları yerde doyabilecekleri imkanları yaratmak hem de kentte taze sebze meyve ihtiyacını karşılamak için bu çalışmaları teşvik edip geliştireceğiz.” dedi.

24

Kayapınar Belediyesi Eş Başkanı Fatma Arşimet ise, bostanın bölge için çok önemli olduğunu belirterek, “Buradaki insanların Batı’ya gidip orada o sefaleti çekmemesi adına bu tür imkanları değerlendirmek gerçekten önemli. Bir diğer boyutuyla da kadının toprakla buluşmasıdır. Kadınla toprağın ortak paydaları çok fazladır. Ondan kaynaklı en çok da sevindirici olan özümüze geri dönüş yapabilmek. Çünkü biliyorsunuz ilk tarımı başlatan da kadın olmuştur, üretimi yapan kadın olmuştur. Kadın için böyle çalışmalar yapmamız çok sevindirici. Özellikle bu konuda Büyükşehir Belediyemize, Gültan Başkanımıza çok teşekkür ediyoruz. Bu konudaki öncülüğü onlar yaptı. Biz de birlikte bu işin yürütücüsü olmak istedik. Böyle güzel projelerin daha fazla yaygınlaşması daha da çoğalması için biz yerel yönetimler olarak elimizden geleni yapacağız” dedi.
(Büka Barane.org)

Güneş enerjisi ile dünya turu yapan Solar Impulse 2’nin seferi ertelendi

Güneş enerjili Solar Impulse 2 uçağının pilotları Bertrand Piccard ve Andre Borschberg, dünya turunu 2016’ya kadar ertelediklerini açıkladı. Ertelemenin nedeni, uçağın kullanılmaz hale gelen bataryaları olarak belirtildi.

21

Hawaii’ye 5 gün süren 117 saatlik uçuşla en uzun uçuş rekorunu kıran Solar Impulse 2 uçağının pilotları, Mart ayında başlayan dünya turu denemesine ara verdiklerini açıkladı.

CNN’e konuşan Bertrand Piccard, ‘hayal kırıklığına  uğradık ama karamsar değiliz’ ifadesini kullandı. Piccard, dünya turunu 2016’ya erteleme kararının, ‘tamir edilemez hale gelen bataryalardan kaynaklandığını’ söyledi. Enerjisini kanatlarındaki güneş hücrelerinden alan Solar Impulse 2, gündüzleri topladığı elektriği bataryalarına aktarıyor.

Andre Borschberg’in Hawaii’ye tek başına gerçekleştirdiği uçuşun ardından bataryaların kullanılmaz hale geldiği ve bakımın ne kadar süreceğinin kesin olarak bilinmediği ifade edildi. Borschberg, 117 saat ve 52 dakika süren uçuşla, en uzun süre havada kalan insan olmuştu.

Yolculuğuna Mart ayında Abu Dabi’den başlayan Solar Impulse 2, ilk ertelemeyi Çin’de yaşamış ve Nanjing kentinde yaklaşık iki ay beklemişti. Nanjing’den havalandıktan sonra kötü hava şartları nedeniyle Japonya’ya inmek zorunda kalan Solar Impulse 2, 29 Haziran’da Nagoya’dan havalanarak Hawaii’ye ulaşmıştı.

Piccard, dünya turu denemelerinde iniş ve çıkışların olacağını belirterek, yollarına devam edeceklerini söyledi. Solar Impulse 2’nin ne zaman tamir edileceği ve tekrar havalanacağı belirsiz.

(Al Jazeera, CNN)

TEMA, “Yeşil Yol, dağ ekosistemlerini tahrip eder”

Karadeniz Bölgesi’ndeki 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayacak olan Yeşil Yol Projesi’ne bir tepki de TEMA Vakfı’ndan yapılan açıklama ile geldi. Yeşil Yol ile birlikte turizm talebinde artış yaşanacağı, bunun da daha fazla betonarme yapılaşmaya yol açacağı vurgulanan açıklamada, Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip önemli doğal alanların zarar göreceği ifade edildi.

20

Yeşil Yol’un Karadeniz’e alternatif gelir sağlayacağı iddiaları ile ilgili bir açıklama yapan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu BaşkanıDeniz Ataç, “Karadeniz’e ek gelir sağlanmalıdır. Ancak bunu yaparken bölgenin doğal ve kültürel değerlerinden vazgeçmemek gerekir” dedi.

Yeşil Yol’un gerçekleşmesi durumunda Karadeniz dağları, ormanları, meraları, su varlıkları, flora ve faunasının geri dönüşü olmayacak bir şekilde zarar göreceğini savunan Ataç, Doğu Karadeniz yaylalarına doğu-batı yönünde sahile hiç inmeden yeni bir yolun yapılmasıyla bütün yaylaların kolaylıkla erişilebilir hale gelmesinin yapılaşma ve kitle turizmine yol açacağını öne sürdü.

Tema’nın Yeşil Yol’a ilk itirazı 2011’de

Ataç “TEMA Vakfı Yeşil Yol olarak bilinen projeye hukuki itirazını ilk kez 2011 yılında yaptı. 2011’de 1/100.000 ölçekli Ordu-Trabzon-Rize-Giresun-Artvin-Gümüşhane Çevre Düzeni Planı’nın bölgenin doğal varlıkları açısından tehdit oluşturabilecek bölümlerinin iptali için dava açtık. Planda Yeşil Yol projesine ‘yayla turizminin geliştirilmesi için yaylalar arası entegrasyon’ olarak yer veriliyordu. İptalini talep ettiğimiz kararlardan biri de planın Yeşil Yol projesi ile ilgili olan bölümüydü. Bilirkişi Raporu lehimize geldi. Dava ise devam ediyor” diye konuştu.

TEMA Vakfı tarafından yapılan açıklamada, “Yeşil Yol’un Samsun’dan Hopa’ya kadar Karadeniz yaylalarını yüksek rakımdan, denize paralel bir şekilde birbirine bağlaması planlanıyor. Bu yüksek dağ ekosistemlerinin yer aldığı bir güzergâh. Bu güzergahtân geçecek bir yol nadir ve tehlike altında olan türlerin yaşam alanlarının tahrip olmasına neden olacak” denildi.

(T24)

2015 Dünya Nükleer Endüstrisi Durum Raporu açıklandı: Analizler güneş ve rüzgar diyor!

Her yıl yayımlanan Dünya Nükleer Endüstrisi Durum Raporu bu yıl da bugün itibariyle  açıklandı. Paris’te uluslararası bağımsız enerji danışmanlığını icra eden Mycle Schneider’ın,  ekibiyle birlikte 23 yıldır hazırlayıp dünya ile paylaştığı rapor 2015 yılında da nihayet  yayımlandı. Raporun aslına buradan ulaşabilirsiniz.

Nükleer santral verilerine dair geniş bir değerlendirme sunmasıyla, gerek üretim, gerekse inşaat süreçleri hakkında önemli bir bilgi kaynağı niteliği taşıyan rapor, dünyada nükleer enerji trendindeki düşüş ve güneş-rüzgar enerjilerindeki artış eğilimini geçen yıldan daha da fazla gözler önüne seriyor. Bu nedenle biz de haberin  fotoğrafı olarak yenilenebilir enerjiyi daha uygun bulduk.

Bu yılki rapor, güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerjilerle yatırım kapasitesi, teknoloji  niteliği açısından karşılaştırmalar sunması, yenilenebilir enerjideki yükselen trendi büyük resim içinde değerlendirmesi açısından açısından da ufuk açıcı.

Mycle Schneider
Mycle Schneider

Kısa adı World Nuclear Status Industry Report (WNSIR) olan rapor, mevcut nükleer tesislerin ve yeni kurulması planlanan potansiyel santrallerin durumu ve proje gelişimleri hakkında bilgiler içeriyor . Yine bu yıl da 2011 yılında meydana gelen Fukuşima Nükleer Kazası sonrasında olduğu gibi Japonya’daki nükleer santrallerin durumları mercek altına alınmış.

Raporun ekinde ise halihazırda dünyadaki 31 ülkede bulunan nükleer santrallerin durumu ele alınıyor ve ayrıca nükleer endüstride başı çeken Çin, Fransa, Rusya ve ABD hakkında detaylı bir dosya hazırlanmış bulunuyor. 202 sayfalık raporda dünyada yeni yapılan nükleer anlaşmalar kısmında da Türkiye’deki nükleer santral proje ve anlaşmalarına 3 sayfa ayrılmış.

Reaktörlerin durumu ve nükleer  programlar

2014 yılında 3’ü Çinde , 1’i Arjantin’de, 1’i de Rusya’da olmak üzere toplam 5 reaktörün devreye alındığını, ABD’deki Vermont Yankee santralinin ise kapatıldığını hatırlatan rapor 2015’e gelindiğinde 4 ü Çin’de, 1’i Kore’de olmak üzere toplam 5 reaktörün devreye alındığını, Belçika’daki Doel 1 reaktörü ile Almanya’daki Grafenrheinfeld reaktörlerinin de kapatıldığına değiniyor.

Rapor, nükleer endüstride düşüş trendinin 2014’ü izlediğini belirtiyor, zira ömrünü tamamlayan santrallerin haricinde, faaliyetteki 391 santral, 2002’de faaliyette olduğu tespit edilen toplam 438 nükleer santralden 47 adet daha az sayıda. Nükleer enerji üretiminin dünyadaki enerji üretimi içerisindeki payının %10,8 olduğunu söyleyen rapor, 1996’da %17,6 ile zirveye ulaşan paya göre gerilemeyi gösteriyor. Diğer taraftan geçmiş yıllarda olduğu gibi nükleer enerji üretimini gerçekleştiren başlıca ülkeler yine sırasıyla ABD, Fransa, Rusya, Güney Kore ve Çin olarak açıklanıyor, ki bu ülkeler 2014’te dünya nükleer enerji üretiminin üçte ikisinden fazlasını (%69) üretmişti.

Güneş ve rüzgar enerjisine vurgu

Rapor finansal analist ve yatırımcıların enerji üretimi pastasında gelecekte daha büyük pay alarak nükleer, kömür ve diğer fosil yakıtların yerini dolduracak olan yenilenebilir enerji alanındaki büyümeye dikkat çekiyor ve özellikle yenilenebilir enerjinin üretim maliyetleriyle bu enerjiden elde edilen elektriğin depolama maliyetlerindeki düşüşün çok etkili olduğunu söylüyor.

Grafik dünyada 2004-2014 arasında yenilenebilir enerji yatırımlarının nasıl değiştiğini gösteriyor.

Yıllara göre yenilenebilir enerji yatırımları
Yıllara göre yenilenebilir enerji yatırımları

2000 yılından 2014’e kadar şebeke kapasite artışı rüzgarda 355 GW, güneşte 180GW olurken, nükleer santrallerde bu artış sadece 20 GW.

Nükleer, rüzgar ve güneşin üretim miktarını da analiz eden rapor, Fukuşima kazasından sonra nükleerin terkedilmeye ve yenilenebilir enerjiye yönelimin hızlandığını gösteriyor.

Yıllara göre güneş, rüzgar ve nükleerden elde edilen elektrik enerjisi
Yıllara göre güneş, rüzgar ve nükleerden elde edilen elektrik enerjisi

Rapor tek tek ülke bazında da bu değerlendirmeleri yapmış olmasıyla tam bir referans kaynak niteliği taşıyor.

Nükleer reaktörler yaşlandı

Raporda 2015 ortasında ortalama reaktör yaşının dünya genelindeki nükleer reaktörler için 28,8 olduğuna işaret ediliyor.  Toplam 199 adet reaktörün 30 yaşın üstünde olduğu: bunlardan 54’ünün de 40 yıldır faaliyette olduğu, dolayısıyla ömrünü tamamladığı, üçte birinin ise 40 yaşını da aşmış olduğu belirtiliyor.

Ömrü (lisansı) uzatılan reaktörler

Nükleer santrallerin ömrünün uzatılması süreci ülkeden ülkeye değişiklik arz ediyor. Örneğin ABD’de ömrünün dörtte üçünü tamamlayan santrallerin lisansları 60 yıla kadar uzatılabilirken, Fransa’da güvenlik otoritelerince lisans uzatmaya sadece 10 yıllık bir süreç tanınıyor. Ama daha önemlisi nükleer santrallerin ömrünü uzatmaya dönük başvuruların Fransa hükümetinin 2025’e kadar toplam nükleer santral sayısını üçte birine kadar azaltma hedefleriyle uyuşmaması. Belçika’da da 3 reaktör için 10 yıllık uzatma Parlamento’da oya sunulmuş, fakat güvenlik otoritelerinin onayını henüz almamış bulunuyor. Uzatma olsa da ülkenin 2025’e kadar nükleer santraldan çıkış hedefini saptırmayacağı öngörülüyor.

Yeni nükleer santral inşaatları

Geçmiş yıllarda olduğu gibi halihazırda 14 ülkede nükleer santral  inşaatı bulunuyor. Temmuz 2015 itibariyle yaklaşık yarısı Çin’de yürütülen toplam 59 GW’lık 62 reaktörün inşaat halinde olacağı belirtiliyor. Raporda inşaat sürelerinin nasıl uzadığı konusu da ihmal edilmemiş.

Rapora göre dünyada 5 reaktör 30 yıldan uzun bir süredir inşaat halinde. ABD’nin Tennessee eyaletinde inşaatına 1972’de başlanmış Watts Bar 2 projesi ise bu alanda rekor kırmış bulunuyor. Yine Rusya’da 2, Slovakya’da 2 reaktörün inşaatına 30 yıldan uzun bir süredir devam edildiği belirtiliyor. Ukrayna’da da 29 yıl süren bir reaktör inşaatı var ki, projenin yürütücüsü olan Rusya ile anlaşmazlıklar neticesinde iptal olması olasılık dahilinde.

Yeni nükleer santral projeleri

Rapor 2014 yılında Arjantin, Belarus (Beyaz Rusya) ve Birleşik Arap Emirlikleri (UAE)’nde olmak üzere 3 santral inşaatının başladığını söylüyor. Tarihsel olarak en fazla reaktör inşaatı 44 adetle 1976’da başlamış ve 2011-2015 arasında sadece 26 reaktör inşa edilmiş. İptal edilen reaktör inşaatlarının sayısı ise 1977’den 2015’e kadar 18 ülkede toplam 92 adet olarak tespit edilmiş. Bangladeş, Ürdün, Polonya, Türkiye, Suudi Arabistan ve Vietnam’da ise yıllardan beri başlamak istedikleri programlarda maliyete de bağlı olarak gecikmeler yaşıyor.

Raporda nükleer santrallerin kurulum aşamalarında yaşanan finansal ve ekonomik zorluklarla nükleer santrallerin kurulum maliyetlerinin  projedeki maliyetten yüksek çıktığı da örnekleriyle veriliyor.

Akkuyu ve Sinop da raporda 

Raporda Türkiye ile ilgili kısımda ise genel açıklamanın ardından Akkuyu ve Sinop’ta 2 farklı ülkenin yürütmesinde kurulacak 2 farklı tipte 4’er reaktör inşa edileceğinden bahsediliyor. Hatta üçüncü bir nükleer santralin kurulması için de Çin Nükleer Teknoloji Şirketi (SNPTC) ile görüşmeler yapıldığına, ancak bir sistem içerisinde 3 farklı ülkeye farklı nitelikte nükleer santraller kurdurulmasının güvenli bulunmadığı değerlendirmesine de raporda yer verilmiş. Ayrıca nükleer santral kurulum aşamasında yasa ve yönetmeliklerin düzenlenmesi gereğine rağmen Türkiye’nin yasa ve yönetmeliklerdeki düzenlemelerden çok finansal darboğazın aşılmasına odaklandığından bahsediliyor.

Haber: Pınar Demircan

(Yeşil Gazete)

Yunan Parlamentosu acı Avrupa paketine onay verdi

yunanistan ekonomiYunanistan Parlamentosu, 86 milyar euroluk kurtarma paketi karşılığında taahhüt edilen kemer sıkma önlemlerini onayladı.

Kısıtlamalara karşı ‘Hayır’ oyu kullanan milletvekilleri arasında, Euro Bölgesi ile görüşmelerin tıkanması sonucu istifa etmeye zorlanan eski Maliye Bakanı Yanis Varoufakis de var.

AFP haber ajansı, oylamada kemer sıkma önlemlerine 229 ‘Evet’, 64 ‘Hayır’ oyu çıktığını ve 6 milletvekilinin çekimser kaldığını bildirdi.

Syzira üyesi 30’dan fazla milletvekilinin de ‘Hayır’ oyu kullandığı bildirildi.

Yeni yasal düzenlemeler, vergilerin artırılması ve emeklilik yaşının yükseltilmesini öngörüyor.

Oylama öncesi milletvekillerine seslenen Yunanistan Başbakanı Aleksis Tsipras, “Anlaşmaya inanmıyoruz fakat kabul etmek zorundayız” dedi.

Syriza içinden tepki

‘Sorumluluklarından kaçmayacağını’ belirten Tsipras, siyasi ve toplumsal reformların hayata geçmesi için uğraşacağını ve yolsuzlukla mücadele edeceğini söyledi.

Tsipras, “Yunan halkı tam olarak bilinçli ve halk adil olmayan bir mücadele mücadelede savaşanlarla silahları bırakanlar arasındaki farklı anlayabilir” diye konuştu.

Tsipras, kemer sıkma önlemlerine karşı partisi Syriza için de sert muhalefetle karşılaştı. Fakat, önlemler milletvekillerinin çoğunlukla ‘Evet’ oyu kullanmasıyla parlamentonun onayından geçmiş oldu.

Meclis Başkanı Zoe Constantopoulo, oylama öncesi açıklamasında “Avrupa’da demokrasi için çok çok karanlık bir gün” dedi.

Syzia merkez komitesi üyelerinin yarısından fazlası, kurtarma paketini kınayan bir metin imzaladı ve anlaşmayı Avrupalı liderlerin ülkelerine yönelik bir ‘darbesi’ olarak tanımladı.

Avrupa yanlısı muhalefet partileri, önlemlere destek belirtmişti.

Atina’da karşı gösteriler

Görüşme öncesi parlamento binası önünde toplanan protestocular da polisle çatıştı.

Polis meclis yakınlarında kemer sıkma önlemlerini protesto eden ve molotof kokteyli atan göstericilere göz yaşartıcı gazla karşılık verdi.

Anlaşmaya karşı çıkan gruplar, oylama öncesinde sokaklara döküldü. Memurlar ve belediye çalışanları greve gitti, eczanaler kepenk kapattı.

Kamu borçlarını indirmeye yönelik kemer sıkma önlemleri neticesinde Yunan ekonomisi son beş yılda yüzde 25 oranında küçüldü.

IMF’den Avrupalı liderlere eleştiri

Oylama öncesi Uluslararası Para Fonu (IMF) da Euro bölgesi liderlerinin Yunanistan’a ağır şartlar karşılığı yardım sundukları anlaşmayı eleştirdi.

IMF, Yunanistan’ın kamu borçlarının ‘sürdürülemez’ hale geldiğini söyledi ve borçların ertelenmesi gerektiğini ifade etti. IMF ayrıca, alacaklıların kesinlikle karşı çıktığı, borçların azaltılması seçeneğinin de değerlendirilmesi tavsiyesinde bulundu.

Kaynak: BBC Türkçe