Ana Sayfa Blog Sayfa 3614

Hopa’da yaşanan: Bu bir sel felaketi değil! – Fevzi Özlüer

Adını doğru koyalım, Hopa’da yaşanan bir sel felaketi değil. Son otuz yıldır göstere göstere gelen iklim değişikliği krizinin yerel örneklerinden birini daha yaşadık.

37

Fotoğraflara dikkat ettiyseniz sel giden yerler, orman alanları içinde çay bahçeleri, dere yatakları. Doğu Karadeniz’de ekolojik zincirin kırılmasında önemli bir halka orman alanlarının çay bahçesi haline getirilmesidir diyordu Cemil Aksu. Haklı çıktı. Sel suları önünde kaybolup gitti, çay işçileri ve çay bahçeleri. Çay bitkisinin kökleri suyu tutamadı. Dere yataklarına imar izni verilmesi artık o kadar sıradandı ki; yıllarca bu nedenle yüzlerce insan öldü.

İstanbul Ayamama deresini düşünün. Hopa son da olmayacak maalesef. Ama bu otuz yıllık mekan, toprak algımıza bir de Karadeniz sahil yolunu ekleyip, derenin önüne kocaman bir set ördük. Kendimizi boğacak gölü ellerimizle inşa ettik. Yetmedi, bütünlüklü olarak, yerel iklime, yapılan barajların etkisini araştırmadan yüzlerce izin verdik. Bu barajlar iklim değişikliğini hızlandırdı. Neticede, kent ve kır arasında hassas dengeyi kırmak için toplum olarak gereken her şeyi yaptık. Toplumun genel iyiliğini sağlama, mutluluk, dirlik, sağlık ve esenlik vermek “kamu düzeni” kurmak için var olan devlet de sıradanlaşan ölümlere yönetememe kriziyle ön ayak oldu. Tüm bu düzensizliğin en önemli sebebi de tam da budur. Plansız yapılaşma, plansız bir kırsal kalkınmanın köşe taşlarını dizdiler. Barajlar, yollar, yapılaşma bir arada düşünülmedi. Tüm bunlar, ayrı ayrı “icraat”tı. Yol ile yanı başındaki kaldırımı bile organize edemeyecek kadar, işgüzar yönetim anlayışımız da neoliberal bir kentleşme pratiklerinin tuzu biberi oldu. “Bi’şey olmaz, boş ver, sana mı kaldı” genişliğine uygun yönetici davranışları, merkezden atanan veya yerelden seçilen yöneticilerle bugünlere geldik.

BÖYLE GİTMEZ

Evet, “Böyle gelmiş, böyle gidebilir” diye düşünebilirsiniz. Çok açık ki yaşanan felaketin boyutları her olayda daha da artıyor. Ön tedbirler almak zorundayız. Kamu yöneticilerinin yönetim krizini çözmelerini beklemek hepimiz için çok geç olacaktır. Dereler yataklarında tüm güçleriyle akmak istiyor. Kentsel planlamadan “imar rantını” anlayan yurttaş, yönetici ve şirket üçlüsü hepimizi tarihin çöplüğüne gömebilir. Bunun da adı “kader” olabilir. Hayır, kaderimiz bu değil. Tabandan başlayarak, mahallemizden, sokağımızdan, kırsalın ve kentin hem yerel hem de merkezi düzeyde bütünlüklü olarak planlanmasını talep etmek zorundayız. İklim değişikliğini politikasının merkezi haline getirmeyen hiçbir yatırım dere yataklarının önünde duramayacak. Bu nedenle de önümüzdeki çağın bir “adaptasyon çağı” olduğunu unutmamalıyız. Aşırı felaketlerin travması altında kıyamet teolojileriyle, yok oluşa bilet kesen sermaye sınıfı avuç içlerini kaşıyor. Yaratılan bu pazardan kurtulabiliriz. Kendi kendini yönetme iradesini gösterebildiğimiz sürece, yönetim krizine karşı lobicilik ötesine geçerek yaşam alanlarımızı özgürleştirebiliriz. Bu felaket bize gösterdi ki,  kamu yöneticisinden çözüm beklediğimiz kadar kendimizin ne yapacağı sorusuna yanıt vermemiz gereken bir dönemeçteyiz, yoksa böyle gitmez. Evet kamu yöneticileri istifa etsinler, dere yataklarını işgal edenler hesap versinler, ama bunlar için hazır mısınız? Yönetecek misiniz kendinizi…Adaptasyon çağı tüm acımasızlığıyla sizi tarihin öznesi olmaya çağırıyor. Kaçacak bir yer yok.

Bu yazı evrensel.net/ den alınmıştır

35 Fevzi Özlüer

 

Fevzi Özlüer

Avukat

Kervanın ilk günlerini meddahlığı üstlenen Ali Sesal’a sorduk: Üç Beş Ağaç Kervanı yolda!

Doğa Talanına Karşı Bir Sanat Siperi” şiarı ile 2014’ün ardından bu sene gerçekleşmekte olan ikinci turuna 23 Ağustos Pazar günü Yırca‘dan çıkan Üç Beş Ağaç Kervanı, ikinci günü Akyaka‘da geçirdikten sonra bugün Antalya Kaş’ta. Kervan üyelerinin “şalala” ismini verdikleri ekoloji odaklı sanatsal etkinliklerinin Kaş etabı, saat 20:00’de Balıkçı Barınağı Meydanı‘nda gerçekleşecek.

Akyaka'da katılım yoğundu. Şalala'ya 250'yi aşkın Akyakalı katıldı
Akyaka’da katılım yoğundu. Şalala’ya 250’yi aşkın Akyakalı katıldı

Üç Beş Ağaç Kervanı’na Mersin’den Merhaba Sanat Tiyatrosu adına iştirak eden Ali Sesal‘ı aradık ve ilk üç günü sorduk. Şalala’nın ve tüm güzergahın meddahlığını üstlenen deneyimli tiyatrocu kervanın ilk günlerini şu şekilde aktardı.

Yırca

Yırca'da başlayan turun ilk gününe Soma'dan madenci çocukları da katıldı
Yırca’da başlayan turun ilk gününe Soma’dan madenci çocukları da katıldı

“Kervanın ilk günü olan 23 Ağustos Pazar günü sabahı İzmir’den Yırca’ya geçtik. Yırca Muhtarı Mustafa Akın bizi evinde ağırladı, kahvaltımızı yaptık. Soma’dan iki minibüs dolusu, 60 70 kadar çocuk da katıldı etkinliğimize. Program 19:00’da başladı. Tümü ekoloji temalı çocuk etkinlikleri, tiyatro, pandomim ve müzik etkinliklerimiz oldu.  120’ye yakın kişi katıldı Yırca’daki ilk gün buluşmamıza.

20 dönüm zeytinlik alanda şüpheli yangın

Kervanın 25 gün içinde uğrayacağı durak sayısı 22
Kervanın 25 gün içinde uğrayacağı durak sayısı 22

Ardından Yırca köy meydanında bir forum gerçekleştirildi. Yeşil Gazete Çanakkale muhabiri Güneş (Dermenci), Yırca Köyü muhtarı Mustafa Akın ve köyden bir teyze konuştu. Biz Yırca’ya gelmeden bir gün önce zeytinliklerde büyük bir yangın çıktığını söylediler. Köylülerin ifadesine göre daha önce köklerinden kesilen ve yerlerine yeni zeytin fidanları dikilen filizler yanmış. Sözkonusu alan 20 dönüm ve köylüler yangının biri ya da birileri tarafından kasıtlı olarak çıkartıldığı kanısında.

Yırca’daki buluşmamızın ardından İzmir’e geri döndük. Yırca – İzmir arası yaklaşık üç saatlik mesafede.

Akyaka

Şalala öncesi şehir turu artık bir Üç Beş Ağaç Kervanı geleneği. Meddahımız Ali Seasal da pandomim sanatçısının hemen arkasından geliyor
Şalala öncesi şehir turu artık bir Üç Beş Ağaç Kervanı geleneği. Meddahımız Ali Sesal da pandomim sanatçısının hemen arkasından geliyor

İkinci gün (24 Ağustos Pazartesi) İzmir’den Akyaka’ya geçtik. Akyaka Dayanışma Platformu tarafından karşılandık. Akyaka’da yaşanan çevre problemlerinin arasında çöp sorunu, sokak köpeklerinin sürekli zehirlenmesi, Akyaka kıyılarının sürekli imara açılması bulunuyor.

Ayrıca, Akyaka Dayanışma Platformu’ndaki arkadaşlar Akyaka’nın üst kısmında bulunan 20 dönümlük kamuya ait zeytinlik alanın özelleştirilme durumu hakkında da bizi bilgilendirdi. Durumu gazetelerden son anda ve tesadüf eseri öğrendiklerini belirten Akyakalılar bu durumu engelleme çabası içinde.

32

Akyaka’da Pazartesi akşamı gerçekleşen etkinliğimize katılım yoğun oldu. Şenlikli geçen “şalala”ya 250’yi aşkın Akyaka’lı katıldı. Özellikle çocukların ilgisini belirtmem gerekir. Yırca’da olduğu gibi Akyaka’da da çocuk etkinlikleri, tiyatro, pandomim ve müzik etkinliklerimiz oldu.

Kaş

Bugün (25 Ağustos Salı) Kaş’tayız. Etkinliğimiz saat 20:00’de Balıkçı Barınağı Meydanı’nda başlayacak.

Kervanın üçüncü durağı Antalya'nın dillere destan sahil beldesi Kaş
Kervanın üçüncü durağı Antalya’nın dillere destan sahil beldesi Kaş

Aldığımız duyumlara göre Kaş’ta çok ciddi bir imar sorunu yaşanmakta. Kaş açıklarındaki adaların sürekli imara açıldığı ve kıyıların talan edildiği bilgisi aktarıldı bize. Kaş’ta yaşayanlar bu duruma doğal olarak tepkili. “Dünyada görmek isteyebileceğiniz yerler” listelerinde her zaman kendisine yer bulan, yeryüzü cenneti Kaş’ın bu çevre talanından kurtarılması gerektiği görüşü hakim.”

33

Ali Sesal ile konuşmamızın son kısmında arkadan müzik ve slogan sesleri de hafiften gelmeye başlamıştı. Şalala’yı daha fazla engellememek adına yarın bir kez daha görüşmek üzere Merhaba Sanat Tiyatrosu sanatçısı Ali Sesal ile görüşmeyi sonlandırdık.

Üç Beş Ağaç Kervanı’nın tüm duraklarına, tüm gelişmelerine, son dakika sürprizlerine ve bütün fotoğraflara kendilerine ait facebook sayfası üzerinden ulaşabilirsiniz.

Üç Beş Ağaç Kervanı seyyahları ayrıca bir kervan güncesi de tutmaya başlamış. Kervan güncesine de buradan erişim mümkün.

 

Haber: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

 

 

 

HDP, “Artvin, afet bölgesi ilan edilsin”

HDP İstanbul milletvekilleri Garo Paylan ve Emine Beyza Üstün, TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek, Artvin’de sel ve heyelanların meydana geldiği bölgenin, afet bölgesi ilan edilmesi çağrısı yaptı.

26

Toplantıda konuşan Üstün, Artvin’de meydana gelen sel ve heyelana ilişkin, kendisinin yanı sıra HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan,  Garo Paylan ve MYK Üyesi Hatice Altınışık’tan oluşan HDP heyetinin, bölgede incelemelerde bulunacağını belirtti.

Söz konusu afetin, olağan bir yağış sonucu meydana gelmediğini söyleyen Üstün, “Bir suyun akışına müdahale ederseniz, doğa kendi yasasıyla kendi rejimini oluşturur ve daha şiddetli olarak kendisinden alınanı geri ister. Bu süreci yaşıyoruz” dedi.

Başta Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu olmak üzere sorumluları istifaya çağıran Üstün, sel ve heyelan yaşanan bölgenin, acilen ‘Afet bölgesi’ ilan edilmesi önerisinde bulunduklarını kaydetti.

Üstün, bölgedeki hidroelektrik santrallere ve madenlere ilişkin izinlerin iptal edilmesi ve oradaki bölgeyle oynanmaması gerektiğini söyledi.

Toplantıda konuşan HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan da şunları söyledi, “Acilen Hopa’yla dayanışma duygularımızı fiiliyata çevirmemiz gerekiyor. Bütün Türkiye olarak Hopa halkının yanında olmalıyız.”

Paylan bölgeye ilişkin acilen eylem planları hazırlanmasını istedi.

HDP MYK Üyesi Hatice Altınışık ise bölgede araştırma ve incelemelerde bulunarak ihtiyaçları tespit edeceklerini ve yardım heyetleri oluşturacakları bilgisini paylaştı. Altınışık, kendileri için Zergele ve Silvan ne ise Hopa’nın da o olduğunu ifade etti.

(Agos)

Bunlar iyi günlerimiz – Ömer Madra

Uzun zamandan beri iklim değişikliğinin yeryüzü için en büyük tehditlerden biri, hatta birincisi olduğu konusunda Açık Radyo’da yayın yapmaktaydık ve çok da fazla ciddiye alınmıyorduk.

Bundan 4.5 sene önce bir programda şöyle bir “kehanatte” bulunmuştum: “Bir gün gelecek, yerleşik gazetelerin birinci sayfalarında ve televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde birinci sırada iklim konuları yer alacak” demiştim.

12

Şimdi buna sevinelim mi üzülelim mi bilemiyorum ama artık büyük yangınlar, buzul erimeleri ve sel haberleri birinci sayfada yer almaya başladı.

Mesela geçen gün Hürriyet gazetesinde 4 bin yıldan beri görülmüş en büyük sıcak dalgalarının oluştuğu haber olmuştu. Şimdi de korkulanın başa gelmekte olduğu açıkça görülüyor ve Artvin’deki büyük sel faciasında şu ana kadar benim ulaşabildiğim bilgilere göre 7 kişinin öldüğü ve en az 2 kişinin de kayıp olduğu belirtiliyor.

Daha da vahim olanı, Hopa Belediye Başkanı’nın son 50 yılın en büyük sel felaketi olduğuna dair açıklamasıydı.

Dahası, bunun sadece Artvin’le sınırlı kalmayacağı ve Doğu Karadeniz bölgesinde birçok bölgeyi de etkileyebileceği şeklinde.

Şimdi bütün bunlar, bundan sonra olabileceklerin habercisi aslında. Zaten “kehanet” derken de kastettiğim şey buydu. Bilim dünyası gerek sellerin, gerek fırtınaların, gerek yangınların, gerekse de deniz seviyelerindeki yükselmelerin iklim değişikliğine bağlı olarak sayılarının ve şiddetinin artarak yükseleceğini net bir dille söylemekteydiler.

Özet olarak, eğer çok ciddi bir şekilde kendimize çekidüzen verip bu sınırsız kaynak tüketimine dayanan hayat tarzını ve politikaları süratle değiştirme yoluna gitmezsek, durumun çok daha kötüleşeceğini kesinlikle söyleyebiliriz.

Şimdi başa dönersek eğer, Açık Radyo’nun kuruluş yıllarından itibaren yaklaşık 18 yıldan beri dile getirdiğimiz iklim bozulması (ki bunun temel sebebi başta kömür olmak üzere petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtların ölçüsüzce kullanımıdır) aradan geçen süre içinde çok daha kötüleşti. Bunun belirtilerini hayatımızın her yerinde her an görebiliyoruz.

Burada umut verici olan şey ise şudur. Bilim dünyasının iklim bozulmasıyla ilgili söyledikleri gerçeklerin çok artması, durumun kötüleşmesine karşılık dünyanın her tarafında da bu akıl almaz, çılgınca gidişe karşı çıkan insanların ve grupların sayısının çok artıyor, mücadelenin de yükseliyor olması. Burada “Bir resim bin kelimeye bedeldir” lafı geçerli.

Daha geçenlerde dünyanın en büyük kömür çıkarma makinesinin önüne vücutlarını siper eden 1500 kişiyi gördük Almanya’da. Rheinland bölgesinde aktivistler bu dev makinenin önüne vücutlarını siper ederek durdurdular. Bu bir günlük durdurma 240 bin ton kömürün çıkarılmasını engellemek demek. Aynı şekilde küçücük Kızılderili kanoları ile kürek çeken aktivistler ABD’de Shell şirketinin Kuzey Kutbu’ndaki buzları delip petrol çıkaracak olan dev platformunu iki günlüğüne de olsun durdurdular.

Önümüzdeki kasım ayında Paris’teki iklim görüşmeleri öncesinde Türkiye’de birçok yerde aktivistlerin mücadelesinin devam ettiğini, hatta yükselmekte olduğunu görüyoruz ve her türlü kalkınma ifadesine karşın buna direnen bir hareketin yükselmektke olduğuna tanık oluyoruz.

Üçüncü havalimanını yapan şirketin CEO’su Cumhuriyet’e verdiği demeçte, medeniyetle doğanın uyuşmadığını söylemişti ve “Buna kimse engel olamaz” demişti. Medeniyetten kasıt vahşi kapitalizmdi. Sözünü ettiğim iklim hareketi bu CEO’ya yanıldığını gösterecektir.

Bu yazı cumhuriyet.com.tr/ den alınmıştır

25.Ömer Madra

 

 

Ömer Madra

Kendine özgü, süper yırtıcı bir hayvan türü olarak İnsan

Kanadalı bilim insanlarının yaptığı bir çalışmada, insanların “kendine özgü bir süper-yırtıcı hayvan” olduğu belirtildi. Araştırma insanların avlanırken yetişkin hayvanlara odaklandığını ve bunun uzun vadede zararlı olabileceğini belirtiyor.

Science adlı bilim dergisinde yayımlanan makalede, insanlarının avlanmadaki acımasızlığına ve avlananlar üzerindeki etkilerine dair evrensel veriler değerlendirildi.

Denizde 14 kat, Karada 9 kat daha yırtıcı olan hayvan: İnsan

21

Çalışmada dikkat çeken örneklerden biri, insanların avladığı yetişkin balık sayısının denizde yaşayan canlıların avladığının 14 katına tekabül etmesi.

Bir diğeri ise, insanların kara üzerinde de diğer yırtıcı hayvanların 9 katı etobur hayvan avlaması.

Çalışmanın başındaki Victoria Üniversitesi’nden Profesör Chris Darimont, en önemli gözlemlerinin ise insanoğlunun yetişkin hayvanları avlanmaya bu denli odaklanması olduğunu belirtiyor.

22İnsanların avlanmak için özel silahlar ve araçlar üretilerek, kısa vadede daha az avlayarak daha çok et elde edebiliyor. Prof. Darimont, “Gelişmiş öldürme teknolojisi sayesinde insanlar tehlikeli yırtıcı hareketlerde bulunmuyor. Avcılar memelileri kurşunlarla, balıkları olta ve ağlarla ‘yakalıyor’. Böylece insan olmayan avcılara göre oldukça az risk taşıyor. Özellikle etobur hayvanlar avlanırken çoğu zaman yaralanıyor ve tehlikeli bir yaşam sürdürüyor.”

Çalışmayı yürüten bilim insanları, yetişkin hayvanların avlanmasının bazı hayvanların neslinin tükenmesini tetiklediğini, aynı zamanda evrimsel döngünün küçük balıklara doğru ilerlediğini ve uluslararası gıda zincirini bozduğunu belirtiyor.

Çalışmada imzası bulunan Profesör Tom Reimchen ise insanların avlanmasının yarattığı zararlı sonuçları ekonomik bir benzetme ile anlatıyor.

Yetişkin av hayvanlarını “Üreyen kapital” olarak adlandıran Prof. Reimchen, bu kapitalin faizinden yani ürünlerinden faydalanmak yerine onu yediğimizi söylüyor.

23Prof. Darimont da balıkların büyüdükçe daha verimli hale geldiklerini, bu nedenle büyük balıkların avlanmasının “üreyen yaşlı sınıfı” hedef aldığını belirtiyor. Darimont bunun da çoğu zaman üreme kapasitesini olumsuz etkilediğini belirtiyor.

İngiltere’deki Zoological Society of London için av-avcı ilişkilerini araştıran Doktor Chris Carbone ise, söz konusu araştırmanın geniş çaplı yürütülmesine rağmen özellikle deniz ve sulardaki verilerin azlığına dikkat çekiyor. Bilim adamı burada dikkat çekilmesi gereken bir diğer hususun da insan avcıların avladığı miktarın yoğunluğu olduğuna dikkat çekiyor, “Örneğin bir aslan 100 zebra yiyerek yaşayabilir ancak insanlar söz konusu olduğunda biz öngörülen av sayısını pek çok vakada aşabiliriz. Dolayısıyla gelişmiş bir teknolojimiz olmasaydı bile, sürdürülebilirlikle ilgili sorunlarımız olacaktı” değerlendirmesinde bulunuyor.

(BBC Türkçe)

LGBT Barış Girişimi, “Erdoğan, ülkenin başlıca huzursuzluk kaynağı haline geldi”

LGBT Barış Girişimi, ayrımcılığın, zorbalığın ve şiddetin tüm ötekiler üzerinde artarak devam etmesi anlamına gelen savaşa karşı kurulduğunu ilan etti.

18

Türkiye’de barışın herkes için acil bir gereklilik olduğuna inanan Barış Girişimi, “Sarayın savaşı ve şiddeti, aynı zamanda ataerkil zihniyetle, militarizmle beslenir, erkekliği kutsar, nefret söylemini güçlendirir. Biz LGBTİ’ler bu savaşı, erkekliğin savaşını reddediyoruz” diyerek deklarasyon metni yayınladı.

Yayınlanan deklarasyonun tam metni şöyle:

“Barışın, demokrasinin ve insanlığın kazanması için,

LGBTİ Barış Girişimi olarak yola çıkıyoruz…

20

20 Temmuz günü Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde gerçekleşen katliamla yeniden şiddet ve savaş ortamının içerisine sürüklendik. Bundan iki yıl önce “Biz çözüm için her yola başvururuz. Baldıran zehrini içmekse, biz o baldıran zehrini içeriz, yeter ki bu ülkeye huzur gelsin” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün ülkenin başlıca huzursuzluk kaynağı haline geldi. Erdoğan’ın hukuku hiçe sayarak siyasal alanı akamete uğratma girişimleri açık bir darbe süreci olarak yaşanıyor. Saray, demokrasiyi ve barışı rehin aldı. Seçim sonuçlarının tanınmaması, sivil siyasetçilerin gözaltına alınması ve tutuklanması, barış talebinde bulunanların suçlu ilan edilerek toplumun savaşa ve iktidarın kirli hesaplarına onay vermeye zorlanması kabul edilebilir değildir. Demokrasiyi ve barışı dolaba kaldıranların kaybedeceğinin anlaşılması için kaç insanın daha ölmesi gerekiyor?

Ayrımcılığın, zorbalığın ve şiddetin tüm ötekiler üzerinde artarak devam etmesi anlamına gelen savaş, biz LGBTİ’lere karşı açılmış bir savaştır. Barış yoksa eşit ve özgür bir arada yaşamdan söz etmemiz mümkün olamayacaktır. Bizler Türkiye’de bugün barışın herkes için acil bir gereklilik olduğuna inanıyoruz. Sarayın savaşı ve şiddeti, aynı zamanda ataerkil zihniyetle, militarizmle beslenir, erkekliği kutsar, nefret söylemini güçlendirir. Biz LGBTİ’ler bu savaşı, erkekliğin savaşını reddediyoruz.

Bizler silahların sustuğu, siyasetin konuştuğu çözüm zeminine derhal geri dönülmesini istiyoruz. Gezi Direnişinde hep birlikte konuşmanın, birbirimizi dinlemenin, temas etmenin bize verdiği gücü fark etmiştik. Bugün kulakları sağır eden savaş tamtamlarına işte bu yüzden dur diyoruz. Siyasetle, konuşarak, dinleyerek, anlayarak barış içerisinde Kürt sorununun demokratik çözümü mümkündür. Asker, polis, gerilla, sivil ölümleri hemen durmalı. Biliyoruz ki, şiddetten arınmış, barış dili öne çıktıkça savaş heveslileri üzülecek, insanlık kazanacak.

Bizler, LGBTİ Barış Girişimi olarak, savaşa karşı kendimizin, tüm insanlığın ve doğanın yaşam hakkını savunmak üzere bir araya gelerek ilk adımı attık. Barışın sesini çoğaltmakta kararlıyız. LGBTİ toplumunun ve barıştan yana olan tüm kesimlerin ortak barış çığlığı ölümleri durdurabilir, hapsedilmeye çalışıldığımız korku atmosferini yok edebilir, barışı inşa edebilir. Şimdi bu inançla yola çıkıyoruz. Evde, okulda, işyerinde, sokakta ve hayatın her alanında savaşa hayır diyen LGBTİ’ler olarak çatışmasızlık ortamına dönülmesi, barış adımlarının atılması ve toplumsal barışın kök salmasına omuz vermek üzere çalışmaya başlıyoruz.

LGBTİ örgütleri ve bağımsız LGBTİ aktivistleri olarak bir araya gelerek oluşturduğumuz LGBTİ Barış Girişimi ısrarla barışı anlatacak, barışı örgütleyecek. İktidar uğruna bizleri savaşa mahkûm etmek isteyenlerin karşısında insanlığı, hiçbir mazeret üretmeksizin barışı sonuna kadar savunacağız. Siyasetin ve demokratik çözümün yanında yer alan tüm LGBTİ’leri girişimimize, barış çalışmalarına ortak olmaya davet ediyoruz.”

 

(Kaos GL)

Erken seçim kararı Resmi Gazete’de

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Meclis Başkanı İsmet Yılmaz’ın görüşmesinin ardından Erdoğan, seçimlerin yenilenmesine karar verdi. Karar, Resmi Gazete’de yayımlandı.

Hükümet kurulması için gereken 45 günlük sürenin sona ermesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa gereği seçimin yenilenmesi yetkisini kullanmak için TBMM Başkanı Yılmaz ile istişari görüşme yaptı.

17

Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmet Yılmaz ile istişare ederek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104. ve 116. maddelerinin kendisine verdiği yetkiye istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verdiği bildirildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine yönelik kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.

Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında “Başbakanlığa” başlığıyla yer alan kararda, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan 25. Dönem Milletvekili genel seçimi sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı seçiminin yapıldığı 9 Temmuz 2015 tarihinden itibaren kırkbeş günlük sürede Bakanlar Kurulu kurulamadığından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile istişare edilerek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 104’üncü ve 116’ncı maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verildiği belirtildi.

Fırtına İnisiyatifi, Rize Valiliği önünden seslendi, ” #YeşilYolaDurDe “

Karadeniz’de 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayacak, ancak yeşili talana açacak olan Yeşil Yol Projesi’ne tepki gösteren doğa savunucuları ve köylüler, Fırtına İnisiyatifi’nin çağrısıyla Rize Valiliği önünde eylem yaparak Vali Ersin Yazıcı’ya tepki gösterdi. Eylemlerin sembol ismi olan ve ‘Havva Ana’ olarak tanınan Rabia Bekar, “Yaylamızın sahibi biziz. Askeri biziz, komutanı biziz, hakimi biziz, hükümeti biziz. Vali yaylamızdan jandarmayı çeksin. Vali bizden korkmasın, gelsin bizimle horon oynasın.” dedi.

15

Rize Valiliği önünde toplanan Fırtına İnisiyatifi üyeleri ve projeye karşı çıkan Çamlıhemşin halkı, Samistal Yaylası’nda jandarma eşliğinde sürdürülen Yeşil Yol çalışmalarına ve Rize Valisi Ersin Yazıcı’ya tepki gösterdi. Burada, “Yeşil Yol’a dur de” şeklinde sloganlar atan grup, daha sonra tulum eşliğinde horon tepti. Yeşil Yol eylemlerinde sembol isim olan ve yörede ‘Havva Ana’ olarak bilinen Rabia Bekar da giydiği yöreye özgü kıyafetlerle alana gelerek gruba destek verdi.

Fırtına İnisiyatifi adına basın açıklamasını Hava Reyhan okudu
Fırtına İnisiyatifi adına basın açıklamasını Hava Reyhan okudu

Yapılan eylemde Fırtına İnisiyatifi adına konuşan Heva Reyhan, “Fırtına Vadisi’nde Samistal ve Kavrun Yaylası arasında yapılan adı yeşil ama özü kara olan, yıkım dolu bir yol projesi var. Bu yol doğal sit alanının ortasından, bu alanı doğudan batıya bölecek bir yol. Bu yol Milli Park alanının ortasından, korunan alanı da ikiye bölecek bir yol. Alpin çayırları kazıyacak bir yol. Bu yol dünyanın 200 ekolojik bölgesinden biri olan alanda, Avrupa’nın 100 acil korunması gereken sıcak noktası içerisinde inşa ediliyor.” dedi.

16

Korunan alanların ülkelerin dünyaya gururla gösterebileceği prestijli alanlar olduğuna dikkat çeken Reyhan, Yeşil Yol çalışmalarının yeniden başlatılması adına jandarma eşliğinde yaylaya gece yarısı baskın yapıldığını hatırlatarak, “Barışçıl, demokratik ve her türlü şiddeti reddeden ama sonuna kadar da doğal yaşam alanlarını savunmaya kararlı bir topluluk olarak dağda 45 gün bekledik. Biz dağda 45 gün nöbet tutan şiddeti reddeden barışçıl insanlar iken üzerimize sabaha karşı saat 3,5’da savaşmaya hazır bir bölük asker gönderildi. 100 asker, yarısı kadar da polis Samistal’e gelip, dozeri korumaya aldılar.” diye konuştu.

Reyhan, Rize Valisi Ersin Yazıcı’ya seslenerek, şöyle konuştu: “Hukuk arayanlara ordu gönderilmez, silah gösterilmez. Sayın Vali, siz hukuksuz davranışlarınızı, mücadelemizle ve direnişimizle hukuka çekiyoruz. Yaylada direnen arkadaşlarımızın işyerleri hukuksuz diye mühürlendi. İşyerlerine hücre evi basar gibi baskınlar yapıldı. Bizler bu ülkeye vergi veren, ekmeğini dağdan, taştan sağlayan, yaşamı güzelleştirmeye çalışan insanlarız. 17 yıldır doğal sit alanı olan vadide valiliğinizce yapılmayan koruma amaçlı imar planları konusu var. Valiliğinizce yapılmayan bu planlar nedeni ile vadideki yapıları bizzat valiliğiniz kaçak duruma düşürmüştür. 17 yıldır yapılmayan planlar nedeniyle valiliğiniz ve ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarının görevlileri esasen görevi kötüye kullanma suçu da işlemektedir. Sayın vali, yaşam devam etmektedir. Göreviniz yurttaşa hizmet etmek ise dağa jandarma ve polis göndermeden önce koruma amaçlı imar planını yapıp yurttaşlarınızı yasal güvenceye kavuşturun. Bizler daha kaç yıl valinin keyfini bekleyeceğiz? Sayın vali, o yol tarihe dünya doğal ve kültürel miras alanını parçalayan ‘Kara Yol’ olarak geçecektir. Bunun vebali büyük olur. Bugün değilse bir gün bunu size birileri hatırlatır sayın vali.”

(Birgün)

Artvin’deki sel felaketinde ölü sayısı 8’e yükseldi

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Artvin’in Hopa ilçesinde meydana gelen sel ve heyelanlarda ölenlerin sayısının sekize yükseldiğini açıkladı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü ise, sel ve heyelan felaketinin yaşandığı Artvin için halen devam eden yağışların önümüzdeki 3 saat boyunca aralıklarla kuvvetli olmasının beklendiğini duyurdu.

12

Artvin’in Hopa ilçesinde yaşanan sel ve heyelan felaketlerinin ardından şehre gelen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, AKUT ve AFAD ekibini tebrik eden Eroğlu, kaymakamlıkta kriz masası ile bir toplantı yaptı.

Toplantının ardından gazetecilere açıklamada bulunan Bakan Eroğlu, pazar günü Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından bölgedeki şiddetli yağış ile ilgili uyarı yapıldığını, belediye ve kaymakamlık tarafından vatandaşın ikaz edildiğini belirtti.

Yağışın çok şiddetli olduğunu ifade eden Eroğlu, “12 saatte 250 milimetre, metrekareye 255 kilogram yağış düştü. Bu gerçekten bizim hesaplara göre 500 yılda bir debinin geldiği tahmin ediliyor. Felaket neticesinde maalesef bazı heyelanlar oldu, altı vatandaşımızı heyelanda kaybettik, iki vatandaşımız ayrıca selde hayatını kaybetti. Bir kızımız da kayıp, ekiplerimiz yarın sabah erkenden aramaya başlayacak. Toplam hayatını kaybedenlerin sayısı sekiz, bir de yavrumuz var kayıp” dedi.

11

Bu arada Meteoroloji Genel Müdürlüğü, sel ve heyelan felaketinin yaşandığı Artvin için halen devam eden yağışların önümüzdeki 3 saat boyunca aralıklarla kuvvetli olmasının beklendiğini açıkladı.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada “Trabzon radarından alınan son görüntülere göre, Artvin’in kıyı ilçelerinde devam eden sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışların, önümüzdeki üç saat süresince Hopa, Borçka ve Arhavi çevrelerinde aralıklarla kuvvetli olması beklendiğinden meydana gelebilecek sel, su baskını, heyelan, yıldırım, ulaşımda aksamalar vb olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır” denildi.

Hopa Belediye Başkanı Nedim Cihan, “Yaşadığımız sel ve heyelan ilçemiz için son 50 yılın felaketi diyebiliriz” dedi.

13

Cihan, öncelikli olarak Artvin Valiliği tarafından oluşturulan kriz masasına gelen ihbarların değerlendirildiğini, bu kapsamda mahsur kalan vatandaşlara öncelik tanınarak ekiplerin kendilerine yönlendirildiğini söyledi.

İlçeye bağlı 13 köy yolunun tamamen kapandığını ifade eden Cihan, “Yaşadığımız sel ve heyelan ilçemiz için son 50 yılın felaketi diyebiliriz. Köy yollarımıza ulaşım sağlayamıyoruz. Göçük altında olan bazı evler var. Şu ana kadar 8 can kaybımız var ve tek dileğimiz bu sayının artmaması. Ekipler canla başla mahsur kalan vatandaşların tespiti ve kurtarılması için çalışıyor.  Şu anda hasar tespitine bakmıyoruz ve önceliğimiz de değil” diye konuştu.

Cihan, ilçede elektrik kesintisinin devam ettiğini kaydetti.

(Ajanslar)

İstanbul’da dayanışma horonu, Rize’de basın açıklaması #YesilYolaDurDe

Yeşil Yol projesi kapsamında Samistal’da jandarma eşliğinde tekrar başlanan yol yapımına karşı Fırtına İnisiyatifi’nin çağrısıyla Cumartesi günü (22 Ağustos) İstanbul Beşiktaş’ta dayanışma horonu kuruldu.

5

Abbasağa Parkı’nda kurulan horon öncesi Fırtına İnisiyatifi, Yeşil Yol’a ve Samistal’a dair bilgi verdi. Master planı ile yaylaların yok edilmek istendiği, Samistal’da bölge halkının yaylalarına sokulmadığı, mahkeme kararının çıkmasını beklendiği bugünlerde çalışmaların alelacele devam ettiği anlatıldı.

“Yeşil Yol dediğiniz pembe bir yalan gibi, Dedelerden kaldı hep biz dağların sahibi/Bu gençler direnecek dağlar bizim evimiz, Çekin ellerinizi bunlardır son sözümüz!” Bir ağızdan söylenen bu direniş şarkısının ardından kurulan horonla Samistal’a selam gönderildi.

Rize’de basın açıklaması

6

Fırtına İnisiyatifi ayrıca bugün (24 Ağustos Pazartesi) 14:00’te Rize Valiliği önünde gerçekleşecek Yeşil Yol’a karşı basın açıklamasına da tüm doğa korumacıları davet ettiğini açıkladı.

(Sendika.org, Yeşil Gazete)