Kendine özgü, süper yırtıcı bir hayvan türü olarak İnsan

Kanadalı bilim insanlarının yaptığı bir çalışmada, insanların “kendine özgü bir süper-yırtıcı hayvan” olduğu belirtildi. Araştırma insanların avlanırken yetişkin hayvanlara odaklandığını ve bunun uzun vadede zararlı olabileceğini belirtiyor.

Science adlı bilim dergisinde yayımlanan makalede, insanlarının avlanmadaki acımasızlığına ve avlananlar üzerindeki etkilerine dair evrensel veriler değerlendirildi.

Denizde 14 kat, Karada 9 kat daha yırtıcı olan hayvan: İnsan

21

Çalışmada dikkat çeken örneklerden biri, insanların avladığı yetişkin balık sayısının denizde yaşayan canlıların avladığının 14 katına tekabül etmesi.

Bir diğeri ise, insanların kara üzerinde de diğer yırtıcı hayvanların 9 katı etobur hayvan avlaması.

Çalışmanın başındaki Victoria Üniversitesi’nden Profesör Chris Darimont, en önemli gözlemlerinin ise insanoğlunun yetişkin hayvanları avlanmaya bu denli odaklanması olduğunu belirtiyor.

22İnsanların avlanmak için özel silahlar ve araçlar üretilerek, kısa vadede daha az avlayarak daha çok et elde edebiliyor. Prof. Darimont, “Gelişmiş öldürme teknolojisi sayesinde insanlar tehlikeli yırtıcı hareketlerde bulunmuyor. Avcılar memelileri kurşunlarla, balıkları olta ve ağlarla ‘yakalıyor’. Böylece insan olmayan avcılara göre oldukça az risk taşıyor. Özellikle etobur hayvanlar avlanırken çoğu zaman yaralanıyor ve tehlikeli bir yaşam sürdürüyor.”

Çalışmayı yürüten bilim insanları, yetişkin hayvanların avlanmasının bazı hayvanların neslinin tükenmesini tetiklediğini, aynı zamanda evrimsel döngünün küçük balıklara doğru ilerlediğini ve uluslararası gıda zincirini bozduğunu belirtiyor.

Çalışmada imzası bulunan Profesör Tom Reimchen ise insanların avlanmasının yarattığı zararlı sonuçları ekonomik bir benzetme ile anlatıyor.

Yetişkin av hayvanlarını “Üreyen kapital” olarak adlandıran Prof. Reimchen, bu kapitalin faizinden yani ürünlerinden faydalanmak yerine onu yediğimizi söylüyor.

23Prof. Darimont da balıkların büyüdükçe daha verimli hale geldiklerini, bu nedenle büyük balıkların avlanmasının “üreyen yaşlı sınıfı” hedef aldığını belirtiyor. Darimont bunun da çoğu zaman üreme kapasitesini olumsuz etkilediğini belirtiyor.

İngiltere’deki Zoological Society of London için av-avcı ilişkilerini araştıran Doktor Chris Carbone ise, söz konusu araştırmanın geniş çaplı yürütülmesine rağmen özellikle deniz ve sulardaki verilerin azlığına dikkat çekiyor. Bilim adamı burada dikkat çekilmesi gereken bir diğer hususun da insan avcıların avladığı miktarın yoğunluğu olduğuna dikkat çekiyor, “Örneğin bir aslan 100 zebra yiyerek yaşayabilir ancak insanlar söz konusu olduğunda biz öngörülen av sayısını pek çok vakada aşabiliriz. Dolayısıyla gelişmiş bir teknolojimiz olmasaydı bile, sürdürülebilirlikle ilgili sorunlarımız olacaktı” değerlendirmesinde bulunuyor.

(BBC Türkçe)

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Karaburun’da depolamalı güneş enerji santraline tepki: Zeytin ve naranciye ağaçlarımız tehdit altında

Karaburun, Küçükbahçe'de yapılması planlanan depolamalı güneş enerji santrali projesinin 3 Eylül'de yapılacak halkın katılımı toplantısı öncesinde, bölge sakinleri değerli habitatlarını, meralarını, zeytin ve narenciye ağaçlarını göstererek projeyi istemediklerini söyledi.

‘Avrupa’da sıcaklık kaynaklı ölümler 70 yıl içinde üç katına çıkabilir’

Yeni bir araştırmaya göre, küresel sıcaklık artışı 3 derece ile sınırlandırılsa dahi önlemler alınmazsa yüzyıl sonuna kadar 55 bin ek can kaybı meydana gelebilir. Güney Avrupa en büyük risk altında.

Geri dönüşümün davranışsal ekonomisi-2

Türkiye’nin atık yönetim karnesi ciddi anlamda endişe verici. Henüz kendi atıklarımızla ne yapacağımızı yönetemiyorken, Avrupa’nın atıklarının yarısının ülkemize gönderilmesi bu endişeyi daha da derinleştiriyor.

Şirketlerin toplumsal sorumluluğu

Türk şirketleri kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik uygulamalarında batılı benzerleri kadar başarılı değil. Ancak bu sadece şirketlerden kaynaklanmıyor, 'öngörülemezlik ortamı' ve toplumsal baskının eksikliği de bunda etkili. 

‘Qou vadis-2’: Ülke nüfusu

Geleceği ile ilgili derin kaygılar duymakta olan nüfus kesimlerinin, Türkiye’nin her yerinde giderek artmakta olduğu bir ortamdayız. Ne kent nüfusu kentte kalabilecek uzun erimli bir gelecek görüyor, ne de kır nüfusu kırda kalabilecek bir durum algılıyor.

EN ÇOK OKUNANLAR