Ana Sayfa Blog Sayfa 3049

Yeni bir kripto para: SolarCoin

Birçoğunuz BitCoin’e aşinasınızdır. Hızlıca tanıtmak gerekirse BitCoin bir kripto para birimi ve dijital ödeme yöntemi. 2009’da Satoshi Nakamoto adlı bilinmeyen bir yazılımcı ya da bilinmeyen bir grup yazılımcı tarafından icat edilip açık kaynak yazılım olarak internete sunulmuş durumda. Para aktarımı peer-to-peer ya da başka bir değişle istemci ile istemci arasında gerçekleşiyor ve ismi blockchain olan bir ağ tarafından para transferi doğrulanıyor. Nike Free Run Womens Shoes
Tüm bu özellikleri BitCoin’in devletler tarafından takibini güçleştirmekte ya da imkansız hale getirmekte. Bu sebeple işini radarın altında görmek isteyen herkes için BitCoin hızla iyi bir alternatif haline geldi. Ne yazık ki bu insan hayal gücünün para ile satın alınabilecek uçlarını da kapsıyor. Ancak hemen düşünceleri kötüye çekmemek lazım, para transferini devletin denetleyen gözlerinden sakınmak birçok zaman iyiye de hizmet ediyor. Konuyu çok bulandırmadan şimdi SolarCoin’e gelelim. Son bir not, tek kripto para birimi BitCoin değil.

  • air max 90 bianco donna
  • BitCoin’in alternatifi birden çok para birimi mevcut, bir de BitCoin’in değeri çok yükseldiği için bu para biriminin bozuklukları da ortaya çıkmış durumda.

    Bir para birimi olarak SolarCoin

    Yukarıda değinmediğim tek konu BitCoin’in nasıl oluştuğu, paranın emisyonunu kimin yaptığı. BitCoin üretme işine mining deniyor. Bu iş ağa bağlı güçlü bir bilgisayarda bir çeşit yazılım çalıştırmak gibi bir faaliyet ve bu işi yapanlara da miner deniyor. Faaliyet boyunca işler yolunda gittiğin (yani her zaman değil) bir BitCoin üretilmiş oluyor. Ancak belirli bir algoritmaya göre yürüyen bu işin bir doygunluk seviyesi bulunmakta. Sonsuza kadar yeni BitCoin yok yani. Mining, SolarCoin için de geçerli ancak bunun madencileri Fotovoltaik güç üretim tesisi sahipleri. Sistemin çalışması SolarCoin ağı üzerinde doğrulanmış her bir MWsaat güce karşılık tesis sahiplerine 1 SolarCoin verilmesi fikrine dayanıyor. Temel amaç insanları güneş enerjine daha çok özendirmek. Ancak burada önemli bir konu var, kim oluyor da bu ‘tesis’ sehiplerini birisi ödüllendiriyor derseniz, her arz talepte olduğu gibi bu para biriminin değerini yaygınlığı, kullanım sıklığı, kabul görme oranı gibi hususlar belirleyecek. New Balance 997 męskie Yani değeri teorik olarak sent mertebesinde kalabilir. Tabii ki değeri gelecekte 1 MWsaat yerine başka bir değer karşılığı olarak da güncellenebilir. Kısaca SolarCoin’in geçmişinden de bahsetmekte fayda var. SolarCoin 2014 yılında bir grup gönüllü tarafından kuruldu. Özü “DeKo: An Electricitry Backed Currency Proposal” isimli akademik bir makaleye dayanıyor. Yukarıdaki anlatılan karanlık amaçlı kullanıma karşı ise verilen her bir SolarCoin’in detayları ve para transferi de şeffaf bir şekilde görülebiliyor. Peki bu durum kripto para birimi konseptine biraz ters değil mi? Evet aslında ters. Fakat SolarCoin’in temel amacı zaten gizli bir para birimi yaratmak değil insanları güneş enerjisinde teşvik etmek.

    Peki buna nasıl girilir? Getirisi ne?

    Öncelikle belirtmek gerek, SolarCoin bir açık topluluk projesi. Gönüllerden oluşan SolarCoin Vakfı işin başında. SolarChange, Solcrypto ve ElectriCChain isimli üyeleri bulunmakta. Güneş enerjisi üreticileri kendilerini sistemi bu üç üye üzerinden ya da Güneş İzleme Platformları (Solar Monitoring Platforms) üzerinden ücretsiz olarak kaydediyorlar. Crazylight Boost 2016 Low Ardından kazanılan SolarCoin 365 gün X 24 saat X 15% X Levhanızda yazan kapasiteniz / 1000 şeklinde hesaplanıyor. Adidas Zx 700 pas cher homme Sistem ayrıca 1 Ocak 2010 yılından itibaren hesabı yaptığı için bugün dahil olsanız geçen yılların SolarCoin’lerini de teslim ediyor. Bu metodoloji OpenEI, EIA, IRENA tarafından kabul görmüş bir metodoloji olduğu için oldukça güvenilir. Air Jordan 12 For Kids Esas sorulardan birisi, şebekeden bağımsız off-grid güneş enerjisi üreticilerinin bu ağa nasıl dahil olacağı. new balance buty Bu durumda kapasitenize sadece %15 ile çarparak size SolarCoin sağlıyorlar. Kulağa adil gelmiyor olabilir ama kural kuraldır. SolarCoin konusunda bir başka husus, evlerde enerji üretenlerin de sisteme kaydolabilmesi. Kural yine 1 MWsaat bu değişmiyor, ancak konutlardaki güneş panellerinin dünya genelinde çoğunlukla leasing ya da doğrudan finansman şeklinde sağlandığı düşünülürse, bireysel üretimi ödüllendirmek kulağa çok radikal geliyor. Bu karardaki temel amaç ise SolarCoin sahiplerinin ve madencilerinin sayısını arttırmak ve para biriminin sirkülasyonu sağlamak.

    Sayılarla SolarCoin ya da BitCoin kıyası

    Aşağıdaki tablo biraz detay gelebilir. Tablonun içeridiği veri biraz daha meraklısına şeklinde SolarCoin ve BitCoin kıyasıdır.

    SolarCoin Kıyas Konusu BitCoin
    Gelecek 40 yıl boyunca güneş enerjisini teşvik etmek Hedef Merkezi olmayan bir para birimi yaratmak
    SolarCoin Vakfı Yaratıcısı Satoshi Nakamoto
    2014 Başlangıç yılı 2009
    98,34 Milyar Azami emisyon 21 Milyar
    1 MWsaat üretildiğinin kanıtı ve kriptografik çalışma kanıtı Adaletli emisyon yöntemi Kriptografik çalışma kanıtı
    1 MWsaat güneş kaynaklı elektrik üretimi Değeri Merkezi olmayan
    SCRYPT Algortima SHA-256
    2050 (öngörülen güneş enerjsii üretimiyle) %95’inin dolaşıma girmesi 2026

    Kalanı ise bir elektronik cüzdan sahibi olup bu parayı harcamak. Victor Cruz Jersey Fena işlere para yatırmayan ama.

    Irma Kasırgası Büyükada’nın iki katı büyüklüğündeki Barbuda’yı vurdu!

    Atlas Okyanusu’ndaki en şiddetli kasırgalardan biri olarak değerlendirilen Irma Kasırgası, Karayipler’deki Barbuda ve Antigua adalarına ulaştı. Nike Air Max Prens Adaları’dan Büyükada’nın iki katı büyüklüğüne sahip, 2 bin nüfuslu Barbuda Adası saatte 300 kilometre hızla gelen kasırgaya teslim oldu. Kasırga deniz seviyesinden 5 metre yükseklikteki adada elektrik kesintilerine yol açtı, telefon hatları kesildi, bazı evlerin çatıları çöktü, bir polis merkezinin çatısının uçtuğu bilgisi geldi. Ulusal Acil ve Afet Yardım Masası, adada bazı evlerin hasar gördüğünü açıkladı. Ancak yetkililer yıkımın boyutuyla ilgili henüz herhangi bir açıklamada bulunmadı. Kardeş ada Antigua sakinlerinin saatledir kesik olan telefon hatları nedeniyle yakınlarına ulaşamadıkları bildirildi. Air Jordan Retro 3 Saint Martin’e ulaşan kasırga arkasında yıkım bıraktı. Saint Martin Uluslararası Havalimanı kasırgadan büyük zarar gördü.

  • Air Max 2015 Homme
  • Kasırga uçuş rotalarını da olumsuz etkiliyor. Roma’dan havalanarak Kolombiya’ya giden Papa’nın uçağı kasırga nedeniyle Porto Riko üzerinden geçemedi. NASA Irma Kasırgası’nın uzaydan görüntülerini paylaştı. Irma Kasırgası’na Meksika Körfezi’ndeki iki tropikal fırtınaya Jose ve Katia da eklendi. Julian Edelman Jersey Jose tropikal fırtınasının saatte hızının 21 kilometreyi bulduğu belirtildi. Fjällräven Kånken No.2 Kasırganın, ayrıca Dominik Cumhuriyeti, Küba ve Haiti de etkili olarak toprak kaymalarına neden olması öngörülüyor. Air Jordan 7 Retro Meteoroloji uzmanlarına göre Irma Kasırgası kimi bölgelerde yedi metre yüksekliğindeki dalgalara yol açabilir. new balance 373 damskie bordowe ABD Başkanı Donald Trump, Florida, Puerto Riko ve Amerikan Virgin Adaları için olağanüstü hâl ilan etti. ffxiv gil Florida’nın Key West bölgesi tahliye edildi. Florida ve Porto Riko’da halk marketlere akın etti. Gıda, su, jeneratör, pil ve diğer ihtiyaç maddeleri stoklamak için marketlerin önünde uzun kuyruklar oluştu. Colt McCoy – Texas Longhorns Yetkililer su taşkınlarına karşı halkı uyardı. Şiddeti açısından en yüksek derece olan 5’inci kategoride sınıflandırılan kasırganın Karayipler’deki Antiller, Anguilla, Montserrat, St Kitts, Nevis, Saba, St Eustatius, Saint Maarten, Saint Barthelemy, Amerikan Virgin Adaları, Porto Riko, Vieques ve Culebra gibi noktaları, hafta sonuna doğru ABD’nin Florida’yı vurması bekleniyor. Joe Montana Kasırga meteoroloji uzmanları arasında da fikir ayrılıklarına yol açabiliyor. Bu nedenle uzmanlar ne akıllı bilgisayarlarla ne de eldeki verilerle yapılan tahminlerle Irma Kasırgası’nın nereye gittiğinin ve hızını koruyup koruyamayacağının kesin olarak tahmin edilemediğini söylüyor. Associated Press’a göre Teksas eyalerini vuran Harvey Kasırgası’nda 60 kişi hayatını kaybetti. Harvey’nin zararını karşılamak için oluşturulacak fona ABD Başkanı Donald Trump’ın kişisel servetinden 1 milyon dolar yardım yapacağı açıklanmış, Teksas Valisi Greg Abbott tahmini zararın 180 milyar dolara çıkabileceğini söylemişti.

    6-7 Eylül’ün 62. yılında: Unutmak, Hatırlamak, Utanmak!

    6-7 Eylül olaylarının 62. yılında Büyükada’daki Adaevi’nde düzenlenecek etkinlikte Nihan Arısoy’un ‘Mana Mou İstanbul’ filmi gösterilecek.

    6-7 Eylül olaylarının 62’nci yılında Adaevi’nde düzenlenecek etkinlikte, gösterimin yanı sıra ‘Çerçevenin Öteki Tarafında Olmak’ adlı yerleştirme ile de, o gece çerçevenin diğer tarafında olanların nasıl hissettiğinin anlaşılması hedefleniyor.

    Bu akşam (6 Eylül Çarşamba) 19.00’da Adaevi’ndeki toplantıda ise şehrin ve ülkenin siyasal hayatında neleri değiştirdiği tartışılacak. Gündüz Vassaf, Masis Kürkçügil ve Orhan Türker’in konuşmacı oldukları toplantıda 6-7 Eylül ve sonrası konuşulacak.

    Etkinlikte Nihan Arısoy’un ‘Mana Mou Istanbul’ başlıklı belgesel filmi gösterilecek. Film şiddet olayları sonucunda evini, memleketini terk etmek zorunda kalan insanların nasıl kimliklerinden koparılma tehdidi karşısında kaldıklarını ve anlam dünyalarının nasıl etkilendiğini işliyor.

    Tarih Vakfı: Unutmak, Hatırlamak, Utanmak

    6-7 Eylül olaylarının 62. yılında Tarih Vakfı’ndaki etkinlik ise 7 Eylül Perşembe günü saat 19:00’da gerçekleşiyor.

    “Unutmak, Hatırlamak, Utanmak” başlıklı etkinlikte Araştırmacı Yazar Foti Benlisoy “6-7 Eylül pogromunu hatırlamak: Tertip, galeyan ve milli mutabakat”, Galatasaray Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Hakan Yücel ise, “6-7 Eylül’e 64 Sürgünü’nden bakmak” söyleşilerinin yanı sıra Tarih Vakfı Fahri Çoker Arşivi’nden fotoğraf ve belgelerle “Unutmak – Hatırlamak – Utanmak” barkovizyon gösterisi düzenlenecek.

     

    (Yeşil Gazete)

    Burdurluların sağlığı tehdit altında: “Burdur Gölü kurursa kanser saçacak!”

    Son 35 yılda su kapasitesinin 3’te 1’ini kaybeden ve kuruma tehlikesiyle karşı karşıya olan Burdur Gölü’nün kurumasının, Burdur’u büyük sağlık tehlikeleriyle karşı karşıya bırakacağı belirtiliyor.

    Burdur’un Karakent Köyü’ndeki Lisinia Doğa Proje sorumlusu Veteriner Hekim Öztürk Sarıca, Burdur Gölü kuruduğunda çevresindeki insanlara kanser ve birçok hastalık saçacağını söyledi.

    “Göl suyu çekilince kimyasal maddeler açığa çıkacak”

    Kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Burdur Gölü’ndeki çekilmeyi önlemek ve ailesindeki pek çok kişinin yakalandığı kansere dikkati çekmek için çalışma yapan Veteriner Hekim Öztürk Sarıca suyun varlığı ve temizliğinin yaşam için olmazsa olmaz olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi:

    “Yıllardır Burdur Gölü ve sulak alanlarla ilgili projeler yürütüyoruz. Burdur Gölü de hızla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Göl suyu çekilince ortaya çıkacak kimyasal maddeler var ve bunların pek çoğu yıllardır çevresel anlamda kullanılmış, tarlalarda kullanılmış kimyasal zehirler. Evlerde, sanayide kullanılmış kimyasal maddelerin tamamının varlığı şu ana kadar göle boşaldı. Çevresel anlamda bütün yerleşimlerin kimyasal varlığı göle boşalmış durumda. Sular çekildikçe bütün bunlar insanların üzerine savrulmaya başlıyor. Sebzelerine, meyvelerine savrulmaya, yağmurlarla üzerlerine yağmaya başlıyor. Biz bu yönüyle Burdur Gölü’nü çok önemsiyoruz. İnsanlar Burdur Gölü çevresinde sağlıklı yaşamak istiyorsa göllerine sahip çıkmak zorunda. Burdur Gölü çekildiğinde çevresinde insanlara kanser saçacak, hastalık saçacak. Bunu bu yönüyle görmek gerek.”

     

    (Artıgerçek)

     

    Hindistan’da silahlı saldırı: Tanınmış gazeteci ve aktivist Gauri Lankesh hayatını kaybetti

    Hindistan’da tanınmış gazeteci ve insan hakları savunucusu, Gauri Lankesh dün Bangalore’deki evinin önünde vurularak öldürüldü.

    Polis, 50 yaşlarında olan Lankesh’in, üç saldırgan tarafından Salı akşamı evine girerken vurulduğunu ve kısa süre sonra öldüğünü söyledi.

    Lunkesh, devletin Hindu milliyetçi örgütlerine karşı eleştirel tavrıyla tanınan bir gazeteciydi. Geçen yıl Bharatiya Janata’nın hırsızlık partisine mensup kişileri suçlayan bir yazısı nedeniyle hakaret suçundan mahkum edildi. Karara itiraz ediyordu.

    Geçtiğimiz sene bir web sitesine verdiği demeçte, gazetesine yönlendirilen “kuduz nefret” in Hindistan’da devletin özgür ifadeden korkusunun bir örneği olduğunu belirterek “Maalesef, insan haklarını desteklemek için konuşan ve sahte yargısız infazlara karşı çıkan herkes bugün Maoist bir destekçidir” demişti.

    Hindistan Basın Kulübü tarafından yapılan açıklamada, cinayetin Lankesh’in çalışmalarıyla bağlantılı olduğuna inanıldığı belirtilerek, “Haksızlıklara karşı çıkan ve her zaman adalet için ayağa kalkan korkusuz ve bağımsız bir gazeteci, susturulmak için en acımasız şekilde öldürülmüştür” denildi.

     

    (Evrensel)

    Dünyanın neden tepesi attı? – Mühdan Sağlam

    Bu yazı gazeteduvar.com.tr/ den alınmıştır

    Arktik küresel ısınma açısından hassas. Kürenin genelinde meydana gelen bir derecelik sıcaklık artışı bölgede iki kat etki yaratıyor. Örneğin son yüzyılda kürenin geneli 0.7 derece sıcaklık artışı yaşarken bu Kanada’nın Arktik bölgesinde 2-3 derece olarak karşılık buldu. Bunun bir derecelik kısmı son 15 yılda gerçekleşti. İvmesi, radikalliği, tundra ikliminin kendini geç onarması gibi sebepler göz önüne alındığında pamuklara sarılması gereken bir bölge Arktik.

    İstanbul’da bu yaz meydana gelen sel baskınları, “ neden böyle oluyor?”, “neden biz?” gibi sorulara ve “nerede bu devlet, nerede bu belediye?” isyanına neden oldu. Kimileri “doğanın intikamı”, kimi “insanın rant kavgası”, kimi de “hiç metrekareye düşen damla sayısına baktın mı?” dedi. Benzer biçimde ABD, son 10 günde Harvey Kasırgası’yla gündemde. ABD gibi okyanus kıyısı bir ülkede bu tür kasırgalar alışılan gerçekler. Ancak basit ekonomik göstergeler bile her kasırga maliyetinin bir öncekinden yüksek olduğuna odaklanıyor. Yani felaket gün geçtikçe büyüyor. Peki dünyaya ne oluyor, neden tepesi atmış da önüne neyi katarsa alıp götürecek gibi davranıyor?

    Kürenin kızgınlığı İstanbul özelinde betonlaşma, plansız yapılaşma gibi karşımıza çıkan sebepler, küresel anlamda ekonomik kâr ve jeopolitik üstünlük için devletlerin ve şirketlerin rekabetinden kaynaklanıyor. BM ve pek çok çevre örgütünün haklı olduğu bir gerçek var: İklim değişikliği ve küresel ısınma. Bunun yüzde 90’dan fazlasının insan kaynaklı olduğu da söylenmeli.

    Küresel (dünyanın yuvarlak olduğunu varsayıyoruz tabii ki) ve çevresel kaygıların hissedildiği pek çok bölge var. Ancak Arktik bir başka noktada yer alıyor. Buradaki bir felaketin maliyeti ekonominin sınırlarının ötesinde. Bu hafta yönümüzü Arktik’teki hassas ekolojik dengeye, ona zarar veren tehditlere çeviriyoruz.

    Zenginliğin kaynağı arktik

    Arktik, nüfusu dört milyonu bulan yerli halka (Indigenious) ev sahipliği yapıyor. Ayrıca kutup ayıları, Arktik tilkisi, balinalar, deniz aygırı gibi pek çok farklı tür yine bölgenin sakinleri arasında. Deniz gergedanı ve şekil olarak tek boynuzlu ata benzetilen balık türüne de sadece burada rastlanıyor. Nadir tür olmasa da besin değeri yüksek olan balık türleri ve deniz canlıları Kuzey’in soğuk sularında bulunuyor.

    Buradaki buzullar dünyadaki temiz suyun yüzde 10’unu kapsıyor. Üstelik buzullar, ışığın yansıtılması, deniz suyu sıcaklığının korunması ve soğuk su, canlılar için hayati önemde. Arktik’in canlı çeşitliliği, iklim yapısı ve özellikleri bölgeyi doğa bilimlerinin bilgi birikimi ve çalışmaları açısından vazgeçilmez yapıyor.

    Arktik’in yukarıda sıralanan özellikleri en büyük zenginliği olsa da “zenginlik eşittir para” yaklaşımının da karşılığı var. BP ve ABD Enerji Bilgi Dairesi raporlarına göre bölge küresel petrol rezervinin yüzde 13’üne ve doğal gazın yüzde 30’una sahip. Zaten büyük kıyamet senaryosu bu noktada billurlaşıyor. Arktik’i felakete götürebilecek başlıca tehditleri:

    Kulağımı tıkarım petrolüme bakarım

    Arktik’in enerji rezervleri, ulusal ve uluslararası enerji şirketleri arasında bir yarışa dönmüş durumda. Peki, bölge için bu ne anlama geliyor? Arktik dendiğinde akla gelen en korkulu senaryo, petrol sızıntısı ve bunun maliyeti. Bu korkunun temelinde doğanın kendi dengesi değil, insanların yine doğaya hükmetme ve bunun ekonomik bir artığa dönüştürme gayreti yatıyor.

    Exxon Valdez sızıntısı, 1989

    Statoil, Rosneft, Gazprom gibi ulusal şirketler Arktik’te petrol çıkarma faaliyeti yürütüyor. “Petrol sızıntısı olursa ne olur?” sorusuna şirketler yılların deneyimini gösterme ve çok dikkatli olduklarını söylemenin dışında elle tutulur bir yanıtı veremiyor. Oysa hem 1989’da Alaska’da hem de 2010’da Meksika Körfezi’nde bölgesel bir felakete neden olan petrol sızıntısının müsebbipleri Exxon ve BP gibi deneyimli enerji şirketleriydi. Deneyiminin getirdiği aşırı özgüvene yaslanan şirketlerinin Arktik’teki bu değeri kendinden menkul yanıtı yalnızca “işimiz size kaldıysa…” umutsuzluğuna ve Greenpeace’in protestolarıyla sınırlı kalıyor.

    Uzmanlara göre Greenpeace başta olmak üzere Arktik’teki protestolar ve ifşalar iki etki yaratabilir. Birincisi, şirketlerin daha şeffaflaşarak arama ve çıkarma çalışmalarını denetime açması. İkincisi ürkütücü. Daha da içe kapanarak alternatif baskı mekanizmalarıyla faaliyetlerini örtbas etmeleri. Ancak küresel gündem ve yorumlar denetim mekanizmaları ve süreçlerinden ziyade Greenpeace protestocularının korsanlık faaliyetlerine odaklanmış durumda. Oysa bilim insanları, petrol çıkarma faaliyetlerinin bu şekilde devam etmesi durumunda sızıntıya kesin gözüyle bakıyor.

    BP Meksika Körfezi sızıntısı, 2010

    Burada felakete neden olan önemli bir paradoksa dikkat çekmek gerekiyor. Bilindiği gibi küresel ısınmanın en önemli nedenlerinden birisi karbon salınımı. Karbon salınımına neden olansa hidro-karbon, yani petrol, kömür ve doğal gaz. Arktik’te dünyanın enerji ihtiyacını gidermek için tüm küreyi riske atan petrol çıkarma işlemleri, tüketimi perçinlediği için küresel ısınmayı artırıyor. Özetle insanlık kâr hırsıyla kamçılanan şirketlerle “çevre ve kürenin geleceği sizin kârınızla kıyas kabul etmez” diyenler arasında ayrışmış durumda.

    Felaketin yeni rotası : Kuzey Hattı

    Rusya ve Norveç için müjde niteliğindeki Kuzey’in uluslararası gemi taşımacılığına açılması Arktik’in yerli nüfusuna, hayvanlara ve bitki örtüsüne tehdit oluşturuyor. Halihazırda Kuzey rotasının önemi üzerine bir araştırma yapıldığında raporların geneli, kısalan mesafe, kıyıdaşların transit geçişten alacağı ücrete ve jeopolitik kazanımlara odaklanıyor. Peki bölgenin dengeleri?

    Gemi ticareti hızlandığında bunun buzulların erimesinin artacağı aşikâr. Benzer biçimde belirli bir hızla ilerleyen bu araçların bölgenin alışkın olduğunun üstünde dalgalanmaya neden olacağı biliniyor. Ayrıca bu ticaret rotası için gerekli donanım, teçhizat, bataryalar ve deniz altına döşenecek kablolar düşünüldüğünde tehdit katmerleniyor.

    O silah patlarsa ne olur?

    Tiyatroda bir oyun sahnelendiğinde eğer sahnede dolu bir silah gösterilirse onun oyun içinde mutlaka patlayacağı söylenir. Arktik de diğer yazılarda da ele alındığı üzere nükleerinden konvansiyoneline silah deposuna dönüşmüş durumda. Ya o silah patlarsa? Silahın patlaması bir yana halihazırdaki yarış dahi bölgenin dengesini bozuyor. Füze rampası, radar istasyonu inşası, yüksek desibelli savaş uçakları, askeri üsler, hava üsleri, buz kırıcılar, nükleer deniz altılar, savaş gemileri; ses, dalga ve nüfus açısından hassas olan bölgeye zarar veriyor. Silah patlarsa da kıyametin kapıları açılmış olacak.

    İnsanlığın yeni vebası: Küresel ısınma

    Arktik küresel ısınma açısından hassas. Kürenin genelinde meydana gelen bir derecelik sıcaklık artışı bölgede iki kat etki yaratıyor. Örneğin son yüzyılda kürenin geneli 0.7 derece sıcaklık artışı yaşarken bu Kanada’nın Arktik bölgesinde 2-3 derece olarak karşılık buldu. Bunun bir derecelik kısmı son 15 yılda gerçekleşti. İvmesi, radikalliği, tundra ikliminin kendini geç onarması gibi sebepler göz önüne alındığında pamuklara sarılması gereken bir bölge Arktik.

    Duruma ilişkin diğer çarpıcı bir öngörü daha var. 2050’ye kadar karbon salınımı bu haliyle devam ederse, Rusya ile Norveç’in kıymetlisi Barents Denizi’nin tüm buzulları erimiş olacak. Buysa halihazırda belirli bir soğukta ve buzul kaplı habitatta yaşayan kutup ayıları başta olmak üzere deniz ve kara canlılarının türlerinin tükenme tehlikesi demek. Ayrıca artan nüfus, çevre kirliliği nükleer atıklar, gizli nükleer denemeler ve endüstriyel balıkçılık bölgeyi felakete götürebilecek diğer unsurlar.

    Arktik yazı dizisinin son yazısı, aktörleri değişmekle birlikte maliyetinin tüm dünyaya mâl olacağı/olduğu bir gerçeği açık ediyor. Ekonomik getiri, jeopolitik rekabet hedefiyle kıyıdaşlar elinden geleni ardına koymadan birbirine meydan okuyor. Açıktır ki meydan okunan kürenin ve insanlığın geleceği. Özetle felaketin büyüğüne hazır mısınız ve bunu önlemek için ne yapıyorsunuz?

    Bu yazı gazeteduvar.com.tr/ den alınmıştır

     

    Mühdan Sağlam

    Kara leylekler Isparta üzerinden Afrika’ya dönüyor

    Her yıl havanın ısınmasıyla birlikte Afrika’dan Türkiye’ye doğru göç eden ve bilinçsiz avcılık faaliyetleri nedeniyle nesli tehlike altında olan kara leyleklerin, Türkiye’den Afrika’ya dönüş yolculuğu başladı. Canotta Indiana Pacers Göç yolunda görüntülenen kara leylek sürüsü Doğa Koruma ve Milli Parklar Isparta Eğirdir Şefliği koruma ekiplerinin yüzünü güldürdü.

  • air max 2017 verde uomo
  • Kara leylekleri görüntüleyen şeflik çalışanlarından doğa ve yaban hayat tutkunu Hacı İbrahim Güzel ve şef Hasan Eryiğit, görevleri gereği doğa ve yaban hayatı ile iç içe olduklarını, rutin koruma faaliyetleri sırasında kara leylek sürüsü ile karşılaşmaktan mutluluk duyduklarını açıkladı. Yaban hayatının korunmasının gelecek nesiller açısından çok önemli ve her ferdin sorumluluğunda olduğunu belirten Hacı İbrahim Güzel, “Bizler görevimiz gereği üzerimize düşeni yerine getirmekle birlikte, toplumsal farkındalık yaratabilmek adına fotoğrafla belgelemeye de büyük önem veriyoruz. Göçmen bir kuş türü olan kara leylek, Anadolu göç rotaları üzerinde yer alan Göller Bölgesi’ni kullanırken, biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir varlığa sahip olan Isparta ve çevresinde de gözlemlenmektedir. Asics Femme Pas Cher Umuyoruz ki bu sene de kışı Afrika kıtasında sorunsuz bir şekilde geçirdikten sonra önümüzdeki yıl tekrar bizleri selamlamak üzere geri dönerler” dedi. Scarpe Nike Air Max Isparta’nın Gelendost ilçesinde gözlemledikleri kara leylek sürüsünün sonbaharın habercisi göçmen kuş türlerinden olduğunu belirten şef Hasan Eryiğit ise yasa dışı avcılık faaliyetlerine dikkat çekti. Bu gibi hassas türlerin varlığının gelecek açısından önemine de değinen Eryiğit, “Türü tehlike altında olan her bir türün yok olması aslında bize tanınan sürenin de daraldığını ortaya koymaktadır. Roshe Run Femme Pas Cher Ekolojik dengesi bozulmuş bir dünya hasta bir bünyeye benzer. Duron Harmon Bu olumsuz sürecin önüne geçmek toplumun her bir bireyinin sorumluluğudur. asics gel lyte 3 mujer azules Bu toplumsal bir eğitim ve gelişim süreci ve her vatandaşımızı daha da geç olmadan duyarlı olmaya davet ediyorum” diye konuştu. adidas stan smith rose gold Yasa dışı avcılık faaliyetlerine karşı vatandaşların 156 numaralı Jandarma İhbar Hattı’na ihbarda bulunmaları gerektiği de belirtildi.

    Son hidrojen bombasının ardından, “Pasifikte sapsarı bir akşamdı / Elimize değen ölür”

    Bu yazıya başlık olan mısralar Nazım Hikmet’in 1956 yılında yazdığı “Japon Balıkçısı”  [1]adlı şiirine ait. Hikmet, Amerika Birleşik Devletleri(ABD)’nin 1954 yılında Pasifik Okyanusu’ndaki Bikini Adası’nda denediği Bravo Castle (Bravo Kalesi) adını verdiği hidrojen bombasının yan etkilerinin yaşamı nasıl söndürdüğünü bir balıkçının ağzından anlatıyor. Bomba atıldığında 23 kişilik Japonca adı ile Daigo Fukuryu Maru (Lucky Dragon/Şanslı Ejder) gemisi, 130 kilometre uzakta, Marshall Adaları açıklarındadır, rüzgarın  etkisiyle Marshall Adalarına yönelen bulutların getirdiği nükleer serpinti adadaki 400 kişiyle birlikte Daigo Fukyo Maru’nun 23 canına değer ve bu olaydan iki yıl sonra mürettebattan Aikichi Kuboyama, Nazım Hikmet’in  “Japon Balıkçısı” şiirinde yaşamaya başlar.

    Bravo Castle Hidrojen bombası

    11 bin kilometrekareden fazla alanı radyoaktif kontaminasyona (kirliliğe) uğratan bu bomba ABD’nin Hiroşima’ya attığı Atom bombasından 100 kat daha  yıkıcıdır. ABD, 1944’te ilk denemesini yapıp, 1946 yılından 1958 yılına kadar da kendi nükleer test sahası olarak kullandığı Bikini’de  20’si hidrojen bombası olan toplam 23  nükleer test gerçekleştirir.[2]  Nükleer testlerin neden olduğu tahribata karşı dünyayı ayağa kaldırıp nükleer karşıtı ilk hareketin tohumlarının atılmasını sağlayan da bu olay olmuştur. Nükleer testlerin akabinde mercan adaları öyle kirlenmiştir ki en son 1994 yılında, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), Bikini Adası’nın, bitki ve hayvan yaşamını etkileyen yüksek radyoaktif kirlilik düzeyinde oluşu nedeniyle adaların yeniden yerleşime uygun olmadığını ilan etmiştir.  2010 yılında ise Unesco, dokuz kriterden ikisini sağlayan tek bir canlının yaşamadığı ve yaşayamayacağı Bikini Adalarını Dünya Mirası (World Heritage) Listesi’ne almıştır. Bugün, Bikini Adası yerlilerinin  nükleer test sahası ilan edilen topraklarından  koparılışının  üstünden 71 yıl geçmiş bulunmaktadır.

    Bu testlerin sağlık etkilerine bakarsak uzun dönemli çalışmalar, radyasyona maruziyetin özellikle tiroit kanseri vakalarını arttırdığını göstermektedir. Fakat radyoaktif iyot, nükleer denemeler sırasında yayılan en tehlikeli akut radyoizotop olsa da radyoaktif serpintiden sonra adaların üzerinde biriken sezyum, stronsiyum ve  yarılanma ömrü 24 bin yıl olan plutonyum gibi uzun ömürlü izotoplar kere vücut içine girdiğinde veya solunduğunda kansere sebebiyet verir.  Bu nedenle adadaki radyoaktif katı atıklar, yapılma amacı itibariyle Çernobil Nükleer Santrali’ndeki reaktörün üzerine milyonlarca dolara yapılmışsa da  100 bin yıl muhafazası gereken atıkları yalnızca 100 yıl koruyabilecek  lahiti akıllara getiren 8 metre kalınlığında yoğunlaştırılmış çimento ve çelikten oluşan “Kaktüs Kubbesi” adındaki yapının  içinde kapalı tutulmaktadır. Diğer taraftan Marshall Adaları’nda yaşayanların hukuk mücadelesi ise bugün hala sürmektedir. [3]  Marshall Adası’nın akıbeti hesaplandığı üzere bu adaların da izleyen yılar içerisinde iklim değişikliğinin etkileriyle sular altında kalması yüksek ihtimaldir.

    Sol tarafta Kaktüs Kubbesi;sağ üst testleri izleyen ekip; sağ alt: patlama anı

    Bunları niye mi anlatıyorum ?

    Çünkü,  2 Eylül 2017 günü  Kuzey Kore, 1 Temmuz  1968 yılında imzaya açılan fakat kendisinin asla imzacısı olmadığı Uluslararası Nükleer Silahsızlanma Anlaşması (NPT)’nı hiçe sayarak altıncı kez nükleer  test gerçekleştirdi. Kuzey Kore’nin test etmiş olduğu 100 kilotonluk hidrojen  bombası kendi çapında  istikrarlı bir ilerleme katettiğini gösteriyor. Nitekim bu bombanın Hiroşima’ya atılan Atom bombasından 8 kat daha kuvvetli olduğu anlaşıldı.

    Devasa etki yapan bombaların karşılaştırması

    Fakat maalesef Kuzey Kore’nin bu denemesi en geniş çaplı ve yıkıcı hidrojen bombası değildi. Zira  Rusya’nın 1961 yılında 55 Megaton TNT patlama gücüne eşdeğer  ve Hiroşima  atom bombasından 3000 kat daha tesirli  Tsar (Çar) bombası yapmıştı.  Bu bağlamda Kuzey Kore daha pek çok deneme yapacak gibi görünüyor.  Çünkü kronolojik olarak baktığımızda  Kuzey Kore’nin Ekim 2006 yılında yaptığı nükleer denemede 4,3, Mayıs 2009’da  4,7, Şubat 2013’te 5,1 ve Mayıs 2016’da 5,1, Eylül 2016’da 5,1 şiddetinde deprem yaratan nükleer testler gerçekleştirdiğini görüyoruz. [4] 6,3 şiddetinde depremi yaratan sonuncu deneme ise kat ettiği mesafenin yani başarısının ispatı (!) Üstelik savaş başlığı takmak suretiyle bunlardan balistik füze yapması da mümkünler arasında. Şimdi gelin olası bir kaç soru üzerine düşünelim.

    Hidrojen bombasının etkisini anlamak  için Hiroşima’ya atılan atom bombasıyla kıyas yapmak doğru mu? 

    Esasen,  hidrojen bombası da bir atom bombasıdır,  sadece patlama türü farklıdır. Hatta termonükleer bomba olarak da tanımlanan  hidrojen bombalarının  daha da kuvvetli olduğu bilinir, öyle ki patlamanın ardından meydana gelen deprem bu bombanın olağan bir sismik etkisi olarak ifade edilir. [5]

    Peki bu hidrojen bombası  ile ne kadar radyaoktivite  yayılmıştır?

    Açıkçası bu yazıya Japon Balıkçısı şiiri ile başlamamın gayesi de bu soru üzerine düşünülmesiydi. Kuzey Kore’nin bu denemesiyle dünyaya ne kadar zarar verdi? Bir nükleer santral patlamış gibi oldu mu?

    Bu konuda görüşlerine başvruduğum Nükleer Fizikçi Dr Hayrettin Kılıç’ın değerlendirmesine göre bir kilotonluk bir nükleer-patlama, ilk anda yüksek enerjili x-ışınları ve gama ışınları biçiminde bir elektromanyetik radyasyon yaratıyor, bu ise yalnızca flora ve faunayı ekolojik etkilerinin ötesinde, dünya çevresindeki tüm elektronik iletişim donanımını etkiliyor. Bilimsel araştırmaların, günümüze dek yapılan nükleer denemelerin serpintilerinin radyolojik etkileri nedeniyle, 2000 yılına kadar çoğunlukla kuzey yarımkürede 500 bin kanserden ölüme yol açmış bulunuyor. [6]  Bu nedenle Kuzey Kore’nin 50 Kilotonluk bir bomba deneyerek gezegenimizin ciddi anlamda radyoaktif kirliliğe maruz bırakıldığını söylemek yanlış omaz.

    Diğer taraftan, 1000 Megawatlık bir reaktörün yılda 225 kilogram plutonyum ürettiğini ve nükleer silah yapmak için 4,5 kilogram plutonyumun yeterli olduğunu ve dünyada  kapatılanlar dışarda tutulursa 380 civarında reaktörün üretim yaptığını öngörebilirsek  yeni reaktörlere karşı  olmak ve mevcutların da kapatılmasını talep etmek için yeterince sebebimiz  olduğunu görürüz. Zira Dr Helen Caldicott’un ifadesiyle Çernobil Felaketi’yle patlayan reaktörden  etrafa yayılan 500 Kilogram  plutonyum, herkesin ciğerine eşit olarak dağıtılsaydı  söz konusu miktar tüm dünyayı 1100 defa  kanser edebilirdi [7]

    Bu noktada Çernobil Nükleer Felaketi ile  dünyaya Hiroşima’da yayılan radyasyonun  500 katı  radyasyonun havaya karıştığını ve Fukuşima’da ise Hiroşima’ya atılan bombayla yayılan sezyumdan 168 kat daha fazla sezyumun yayıldığını  hatırlamak  nükleer santral -nükleer silah  ilişkisini ve bunların  benzer sonuçlara yol açtığını anlamamızı kolaylaştırabilir. Bu derdi dünyanın başına salanlar  için ise sanırım  tek bir şey söylenebilir: Radyasyon ne ayırımcılık ne ırkçılık yapar, şüphesiz mağduriyet korunma ve kaçınma olanaklarının mevcudiyetiyle de ilgilidir ama, yaşamı geri dönüşü olmayan şekilde nihayetlendirme ihtimali olanların kalbi, ciğeri, kanı, iliği, kemiği  var ise eğer,  bu müsibetten kendileri ve çocukları hatta henüz doğmamış olan torunları da nasiplenebilirler.

    Son notlar
    [1] http://www.siir.gen.tr/siir/n/nazim_hikmet/japon_balikcisi.htm
    [2] http://www.bikiniatoll.com
    [3] Nukleersiz Hibakuşalar Olmasın Sergisi, Nükleersiz.org
    [4] http://edition.cnn.com/2017/09/03/asia/hydrogen-bomb-north-korea-explainer/index.html
    [5] http://www.nukleersiz.org/metin/hidrojen-bombasinin-atom-bombasindan-farki-nedir
    [6] Dr. Hayrettin Kılıç, Nükleer Destan, Bil Yayınları, 2007
    [7] Dr Helen Caldicott, Nükleer Enerji Çözüm Değil, Yeni İnsan yayınevi, 2014

     

    Pınar Demircan

     

    Marmara’da uskumru sevinci: 40 yıl sonra yeniden göründü

    Denizlerde av yasağının kalktığı 1 Eylül’ün Kurban Bayramı’na denk gelmesi nedeniyle gecikmeli olarak denize açılan balıkçılar “Vira bismillah” dedi. Çalışanlarının tatilde olması nedeniyle bazı balıkçılar denize açılmadı. Açılanlar da ilk gün hayal kırıklığı yaşadı.

    Akıncan Abadan’ın Habertürk’teki haberine göre, karaya elleri boş dönen balıkçıları tek mutlu eden ise uskumrunun 40 yıl sonra ağlarına takılması oldu.

    “Aşırı avlanma yüzünden, korkup göç etmişlerdi”

    İstanbul Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı Erdoğan Kartal, “40 yıl önce göç etmiş bir balığın bu yıl tekrar görülmesini denizde bolluğa işaret olarak görüyoruz. Zamanında yapılan aşırı avlanmalar yüzünden korkan uskumru göç etmişti. Uskumru bir sene Marmara’da yaşarsa gerisinin de geleceğine ve uskumruyu daha çok tezgâhlarda göreceğimize inanıyorum” dedi.

    Beşiktaş Balık Pazarı’nda tezgâhtarlık yapan Tahsin Sarıyaprak, “Kurban Bayramı nedeniyle şu anda her yerde kırmızı et var. Bayramın etkisinden çıkıldığında müşteriler balığa tekrar yönelecektir” dedi.

    Marmara Denizi’ne uğrayan uskumru tezgâhlardaki yerini 20 liradan aldı. Ayrıca pazarlarda, istavrit ve sardalyanın kilosu 20 lira, palamudun küçüğü 15, büyüğü ise 30 liradan satışa sunuldu.

    “Kestane karası fırtınasını bekliyoruz”

    Tekne balıkçısı Ergin Korkmaz da uskumru ve istavritin olduğu söylense de av sezonunun iyi başlamadığı görüşünde. Korkmaz, şunları dedi: “Marmara Denizi’nde 20 yıldır uskumru görülmüyordu, Ege’de çok görülüyordu. Bu yıl Ege’de İzmir tavuk balığı denilen bakaloryaya da rastladık. Teknelerin günde 40-50 kasa çıkardığı bu balık Çanakkale Boğazı’ndan Marmaris’e kadar görülüyor. İstavritse geçen yıllara göre daha iyi. Ekim- kasım ayları istavrit mevsimi. Şu anda denizde ‘ay aydınlığı’ var, böyle olunca denizde balıklar dağınık oluyor. 15 gün sonra hamsinin olup olmayacağı belli olur. Bu yıl palamut da az görünüyor. Geçen yıl daha fazlaydı. Denizin işi belli olmuyor. 17-18 Eylül’de ‘kestane karası’ diye bir fırtına var, onu bekliyoruz. Bu fırtınayla Rusya, Romanya ve Bulgaristan’dan palamut ve lüfer akını olabilir. Çünkü fırtınadan sonra deniz soğuyor ve balık da daha çok oluyor.”

     

    (T24, Habertürk)

    Irma Kasırgası 5. kategoriye yükseldi: Halk süpermarketlere akın etti

    ABD, Harvey Kasırgası’nın yaralarını saramadan Irma Kasırgası için alarma geçti. nike air max 1 essential męskie Karayipler ve ABD’nin Florida eyaleti, 10 yıldır Atlantik Okyanusu’nda görülen en şiddetli fırtınalardan biri olması beklenen Irma Kasırgası’na hazırlanıyor. AIR MAX 2017 Amerika Ulusal Kasırga Merkezi, Irma kasırgasının yıkıcı etki sıralamasında en yüksek derece olan 5’inci kategoriye yükseldiğini ve çok tehlikeli hale geldiği açıkladı. nike tn requin pas cher Meteoroloji uzmanları, kasırganın saatteki hızının 290 kilometreyi bulabileceğini ve yaşamı tehdit edecek düzeyde yağmura sebep olacağını bildirdi. College Apparel Karayipler’deki ada ülkelerinde 25 santimetreye kadar yağış olacağı tahmin ediliyor. New Balance 574 męskie ‘Canavar Kasırga’ olarak tanımlanan Irma Kasırgası en son olarak Porto Riko’nun doğusunda bulunan Leeward Adaları’na Salı günü geç saatlerde 300 km/h’lik bir hızla yaklaştı. Tom Brady Michigan Jersey Kasırganın Leeward Adaları’ndan sonra Porto Riko ve Dominik Cumhuriyeti’ne gelmesi bekleniyor. Arizona Wildcats Jerseys Irma Kasırgası’nın Cumartesi günü ulaşmasının beklendiği Florida eyaletinin yetkilileri, özellikle Teksas’ta Harvey Kasırgası sonrasında yaşananların ardından acil durum ekiplerinin sıkı bir hazırlık içinde olduğunu söyledi. adidas uk Kasırgaya hazırlanan Florida halkı süpermarketlere akın etti. asics iii damskie Alışveriş merkezlerinde uzun kuyruklar oluşurken insanların yiyecek ve içecek madde stokladığı gözlendi.