Ana Sayfa Blog Sayfa 2954

Ali İsmail’in, “Dünyada susuz yer kalmasın” hayali Gambiya’da hayat buluyor

ALİKEV, Sen De Gel Derneği ile birlikte, kasım ile mayıs ayları arasında ciddi kuraklık geçiren Afrika’nın Gambiya bölgesindeki Sare Jiburu köyünü suyla buluşturuyor. Çalışmaların son sürat devam ettiği Ali İsmail Korkmaz Su Kuyusu, 12 Aralık’ta düzenlenecek bir etkinlikle açılacak.

Su kuyusunun başındaki ingilizce levhada, “Ali İsmail tüm dünyanın sınırsız ve temiz su kaynaklarına erişimini hayal ederdi” yazıyor

Toplumsal barış ve eşitliğin var olduğu, insan-doğa ilişkileri de dâhil olmak üzere her türlü eşitsiz ilişkiden arınmış bir dünyayı, gençliğin katılımıyla kurarak Ali İsmail’in düşlerindeki özgür dünyayı hayata geçirmek misyonuyla kurulan ve üç yıldır faaliyetlerini sürdüren Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV), bu kez elini Afrika’ya uzatıyor. *ALİKEV, Sen De Gel Derneği ile, yedi ay boyunca kuraklıkla mücadele etmek zorunda kalan Afrika’nın Gambiya bölgesindeki Sare Jiburu köylülerini hasret kaldıkları suya kavuşturuyor.

Sen de Gel Derneği kurucularından İbrahim Betil, Ali İsmail Korkmaz Su Kuyusu projesi için neden Afrika’daki Sare Jiburu köyünü seçtiklerini şu sözlerle açıkladı: “Sare Jiburu köyü, Gambiya’nın en uzak ve en ihmal edilmiş bölgesi olan Upper River Region’da Gambisara diye adlandırılan bir noktada yer alıyor. Köyde 557 kişi yaşıyor ve oradaki çocukların önemli kısmı daha beş yaşına bile varamadan susuzluk nedeniyle hayatını kaybediyor.” Emel anne ise proje ile ilgili şu sözleri dile getirdi: “Oğlumun hayallerinde her zaman muhtaç olana yardım etmek ve eşitsizliği ortadan kaldırmak vardı. İşte bu yüzden Ali İsmail’imin adını yaşatacağımız su kuyusunun, Afrika’da yaşam savaşı verenlere bir nebze de olsa derman olmasını istedik.”

Haziran 2017 tarihinde çalışmalarına başlanan “Ali İsmail Korkmaz Su Kuyusu” Ağustos 2017 tarihinde tamamlandı. Su kuyusunun açılışı, 12 Aralık tarihinde Sen De Gel derneği kurucularından İbrahim Betil, Emel anne ve Şahap babanın katılımıyla gerçekleşecek.

 

(Sivil Sayfalar)

Kadın futbolcular sahadan sonra sahnede de boy gösterdi

Konak Belediyesi’nin hayata geçirdiği ‘İzmir Tiyatrosu’ projesinde yer alan Konak Belediyespor’un kadın futbolcuları bu kez yeşil sahalarda değil, tiyatro sahnesinde boy gösterdi.

 

Türkiye Kadınlar Futbol 1. Ligi’nde üst üste 5 kez şampiyonluk kupasını kaldırarak tarihe geçen Konak Belediyespor Kadın Futbol Takımı, bir ilki daha gerçekleştirerek sanatla sporu buluşturdu. Konak Belediyesi’nin hayata geçirdiği ‘İzmir Tiyatrosu’ projesinde yer alan Konak Belediyesporlu futbolcular bu kez yeşil sahalarda değil tiyatro sahnesinde boy gösterdi. Sahnede ter döken kadın futbolcuların rol aldığı oyun beğeni topladı.

Aynı proje kapsamında daha önce de Sevgi Soysal’ın Tante Rosa isimli eserinden uyarlanan oyunla tiyatro ile tanışan futbolcular bu kez Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu ve Tiyatro Nienor oyuncularıyla birlikte ‘Hayır De’ adlı oyunu için sahneye çıktı. Konak Belediyesi’nin Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluşan oyun büyük beğeni topladı.

Alman Edebiyatı’nın en büyük isimlerinden biri olmasının yanı sıra Nazi Almanyasına olan muhalefeti ile de bilinen şair, oyun ve öykü yazarı Wolfgang Borchert’in kaleme aldığı oyunda rol alan Kadın Futbol Takımı oyuncuları gösterdikleri dinamik, başarılı ve etkileyici performansla yeşil sahalardaki başarılarını sahnede de aratmadı.

Her kesimden insanın sanat yapabilmesine fırsat veren Konak Belediyesi’nin ‘İzmir Tiyatrosu’ projesinde yer alarak profesyonel tiyatro oyuncularıyla birlikte aynı sahnede buluşan kadın futbolcular ‘Hayır De’ oyunuyla seyircilerin büyük beğenisini kazandı. Yaklaşık yarım saat süren oyunun sonunda sanatseverler oyuncuları alkış yağmuruna tuttu.

 

(Ege’de Son Söz)

Bakanlık güneş enerjili sulama sistemlerine hibe desteği verecek

Güneş enerjili tarımsal sulama sistemi kurmak isteyen yatırımcının 1 milyon liraya kadar olan yatırımının yarısına hibe desteği verilecek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, “Kırsal Kalkınma Destekleri Kapsamında Bireysel Sulama Sistemlerin Desteklemesi Hakkında Tebliğ”i Resmi Gazete’de yayımladı.

Buna göre, tarla içi yağmurlama, mikro yağmurlama, damla sulama ve yüzeyaltı damla sulama sistemi kurulması ile güneş enerjili sulama sistemleri kurulması başvuruları kapsamında; güneş paneli, pompa, filtre, kontrol ünitesi, ana ve yan dallara ait borular, bağlantı ekipmanı, vanalar, damlatıcı ve yağmurlama ekipmanı gibi sadece tarla içinde kullanılan malzemelerin başvuruya ait parsellerde sisteminin çalıştırılması, eksiksiz montaj kontrollerinin yapılması ve tespit tutanaklarının düzenlenmesi giderlerinin KDV hariç yarısı karşılanacak. Bu giderlerin tutarı 1 milyon lirayı aşamayacak. Mal alım bedellerinin, bu miktarı aşması durumunda, aşan kısım yatırımcı tarafından ayni katkı olarak karşılanacak.

Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olan yatırımcının bireysel sulama sistemlerine yönelik mal alımlarında, sadece güneş enerjisi sistemini içeren, sulama sistemi içermeyen başvurulara hibe desteği verilmeyecek. Hibe başvurularında, güneş enerjisi sistemi ile sulama sisteminin birlikte projelendirildiği durumlarda, güneş enerjisi sisteminin maliyeti toplam maliyetin % 50’sini aşamayacak, aşması durumunda artan kısım yatırımcı tarafından ayni katkı olarak karşılanacak.

Başvuru sahipleri, başvuruları kabul edilmesi halinde, hibeye esas mal alım tutarının % 50’si oranındaki katkı payını, ayni katkıyı, referans fiyat farkını ve toplam mal alım tutarına ait KDV’nin tamamını kendi öz kaynaklarından temin etmekle yükümlü olacaklar.

Hibeye esas proje tutarının yüzde birini aşmamak kaydı ile proje hazırlama giderleri hibe desteği kapsamında olacak.

Kabul edilen başvurulara ilişkin olarak başvuru sahibi ile il müdürlüğü arasında hibe sözleşmesinin imzalanmasından sonra doksan gün içerisinde, alımı yapılan malzemelerin tarlada montajının tamamlanması gerekecek.

 

(Enerji Günlüğü)

Çin’in plastik atık ithalatı yasağı İngiltere’de çevre kirliliğine yol açabilir

Çin hükümeti Ocak 2018’den itibaren milyonlarca ton plastik atığın ithalatını yasakladı. Bu durumun İngiltere’deki plastik toplanmasını sona erdirebilmesi ve çevre kirliliği riskini artırabilmesi gündemde…

Geri dönüşüm şirketleri, Çin’in evsel atıklar için dünyanın en büyük pazarı olarak yaptığı kısıtlamaların İngiltere’nin daha fazla plastik geri dönüşüm çabalarına büyük zorluklar getireceğini söylüyor. Greenpeace tarafından yapılan gümrük verileri analizine göre İngiliz şirketleri 2012’den bu yana Çin ve Hong Kong’a 2.7 milyon ton plastik atık (İngiltere’nin toplam plastik atık ihracatının üçte ikisi) gönderdi.

“En büyük endişe plastiklerin çevreye sızması”

İngiltere Çevre Bakanı Thérèse Coffey’e Çin yasağının ülkede yaratabileceği zorlukların üstesinden gelmesi ve İngiltere geri dönüşüm endüstrisini desteklemesi için yapılan baskı büyüyor. Çevre sekreteri  Michael Gove, “Etkisinin ne olacağını bilmiyorum. Dürüst olmak gerekirse, bu henüz yeteri kadar düşünmediğim bir şey” dedi.

Recoup’dan Stuart Foster, 2008 ve 2012’de Çin piyasasının gelecekte kısıtlanabileceğinin belirtileri olduğunu ancak Birleşik Krallık’ta herhangi bir harekette bulunulmadığını söyledi. Yetkili, atık pazarındaki kısıtlamaların Birleşik Krallık’ın kendi altyapısını geliştirmesi ve plastik sektöründe dairesel bir ekonomi yaratması için bir fırsat olabileceğini söyledi.

Ancak Birleşik Krallık’ta dünyadaki en büyük atık pazarının kapanmasının etkileri ile baş etmeye yönelik sağlam bir plan yok ve bu durumun plastik atığın yığılmasına, doluluğa, daha fazla yakılmaya ve daha fazla depolamaya sebep olacağı düşünülüyor. Foster, “Her ne olursa olsun, malzemelerin kontrolünü elimizde tutmamız gerekiyor, çünkü en büyük endişe plastiklerin çevreye sızmasıyla ilgili” dedi.

 

(Yurt Gazetesi)

Boğaziçi’nde Su Hakkı kampanyası: Ambalajlı suya HAYIR! Sebiller yaygınlaştırılsın!

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri suyun üniversite yönetimi tarafından bir insan hakkı olarak tanınması ve okulda ambalajlı su satışlarının durdurulması için kampanya başlattı. Okulda halihazırda 7 noktada ücretsiz içilebilir su sebili olduğunu söyleyen öğrenciler bu uygulamanın yaygınlaştırılmasını talep ediyor.

Su Hakkı.org’da yer alan habere göre esas amaçlarının suyun bir insan hakkı olarak tanınması olduğunu ve uluslararası bir ağ olan Mavi Topluluklar’a Boğaziçi Üniversitesi’nin de katılması gerektiğini ilan eden öğrenciler bir el ilanı hazırlayarak öğrencilere dağıtmaya başladılar. Ayrıca Mavi Topluluk Boğaziçi isimli bir de facebook sayfası açarak tüm gelişmeleri takipçileri ile paylaşıyorlar.

Kampanyayı başlatanlardan Arca Yılmaz kampanya hakkında şunları söyledi: “Kampanyamızın amacı okulumuzda içilebilir kalitede ve lezzette suya okulun bütün bileşenleri için ücretsiz erişimi sağlamak. Somut olarak ise okulda zaten var olan fakat yetersiz kalan içilebilir ücretsiz su noktalarının sayısının arttırılmasını talep ediyoruz. Böylece kampüslerde şişelenmiş suya olan talep de azalacaktır. Sağlıklı suya erişim herkesin hakkıdır ve okulumuz bize bunu sağlayabilir. Kampanyamızın sonucunda da okulumuzun Mavi Topluluklar ağına üye olmasını talep ediyoruz. Biz bu doğrultuda sosyal medyada tanıtımlarımızı yaptık ve kampüsümüzde masa açarak imza toplamaya başladık. Sınav dönemi yaklaşmasına rağmen çok yoğun bir ilgiyle de karşılaştık. Aralık ayı içinde toplanan imzaları rektörlüğe ileterek talebimizi somut olarak okul yönetimine sunacağız.”

Öğrencilerin Çarşamba günü (6 Temmuz) ilk kez açtıkları standa ilgi büyük oldu. Kuzey Kampüs’ündeki standda sadece iki gün içerisinde 450 el ilanı dağıtıldı, 300’e yakın da imza toplandı. Üniversitedeki Eğitim-Sen üyeleri de imza toplayarak kampanyaya destek verdiler. Öğrenciler bu hafta ve önümüzdeki hafta boyunca taleplerini dile getiren el ilanları dağıtarak okul yönetimine iletilmek üzere imza toplamaya devam edecekler.

Mavi Topluluklar nedir?

Mavi Topluluklar Projesi (Blue Communities); Mavi Gezegen Projesi (Blue Planet Project), Kanada Kamu Çalışanları Sendikası (the Canadian Union of Public Employees – CUPE) ve Kanadalılar Konseyi (Council of Canadians) isimli yurttaşlar inisiyatifi tarafından 2010 yılında başlatıldı. Daha öncesinden beri Su Hakkı üzerine kampanyalar yapan ve birçok yayın çıkaran Council of Canadians’ın girişimi ile 2008 krizi sonrası birçok ülkede uygulanan kemer sıkma politikaları içerisinde su hizmetlerinin özelleştirilmesi girişimine karşı ortaya çıkan bir kampanyadır. Mavi Topluluklar başlangıçta Kanada içerisinde yayılan bir kampanya iken zamanla uluslararası bir nitelik kazanmıştır.

Proje, yaklaşık yirmi yıldır süren su varlıklarını izleme ve su hakkı kampanyalarına dayanıyor. Su varlıklarını sadece temiz tutmayı değil, onu korumayı ve bir müşterek olarak gördüğü suyun özelleştirilmesine karşı çıkıyor. Bütün canlılar için müşterek olan su aynı zamanda bir insan hakkıdır. Temiz ve içilebilir nitelikte su kâr amacı gütmeksizin kamusal bir hizmet olarak verilmelidir. Bu amaçla somut işbirlikleri geliştirmek için yola çıkan Mavi Topluluklar Projesi başta belediyeler olmak üzere bütün kurumları Mavi Toplulukların bir parçası olmaya çağırıyor.

Bugüne kadar Mavi Topluluklara Kanada’dan 20 şehrin yanı sıra İsviçre’den St. Gallen ve Bern; Fransa’dan Paris; ABD’den Northampton ve son olarak Yunanistan’dan Selanik belediyeleri katıldılar. Yakın zamanda Berlin Belediyesi de çerçeveyi meclisten geçirip üye olacak. Mavi Topluluklar başlangıçta belediyeleri içeren bir kampanya iken zamanla bu ilkeleri kabul eden çeşitli kurumları da bünyesine katmaya başlamıştır. Bu kurumların en başında üniversiteler gelmektedir. İsviçre’den St. Gallen ve Bern Üniversiteleri ve Dünya Kiliseler Konseyi gibi çeşitli dini oluşumlar da Mavi Topluluk sertifikası alarak binalarında su satışına izin vermeyeceklerini ilan etmiş oldular.

 

(Su Hakkı.org)

 

İrlanda daha da yeşillenecek: Ülkenin yüzde 18’inin ağaçla kaplanması hedefleniyor

İrlanda hükümeti 2046 yılına kadar ülke topraklarının en az yüzde 18’ini büyük ormanlarla kaplamış olmayı hedefliyor. The Economist’te yer alan habere göre bu yıl İrlanda’da yaklaşık 6.000 hektarlık orman alanı oluşturulması bekleniyor. Günümüzde İrlanda’nın neredeyse yüzde 11’inin büyük ormanlarla kaplı olduğu biliniyor. Ayrıca daha küçük ormanlar ve dağınık ağaç toplulukları da görülüyor.

Bu kararın ‘Batı’nın ormanlıklaştırılması’ akımının bir parçası. Ağaçlar hemen hemen her batı ülkesinde yaygınlaşıyor. Ayrıca ormanların birçoğu genç olduğundan, içindeki ahşabın oranının ağaç miktarından daha fazlar. Avrupa’daki ormanlar, günde 1.1 milyon metrekareden fazla ahşap döşüyor.

Rusya’daki ormanlar ise, 2005 ile 2015 yılları arasında yüzde açısından yavaş bir büyüme gösterse de, ülke yüzölçümünün büyük olması sebebiyle orman miktarının yine de Avrupa Birliği’nin tamamından fazla olduğu aktarılıyor. Orman miktarının geçtiğimiz on yılda yüzde 2 oranında büyüdüğü ABD topraklarında ise, ormanlar ülkenin üçte birini kaplıyor.

 

(Birgün)

Selahattin Demirtaş’ın duruşması 14 Şubat’a ertelendi

Mahkeme, 13 aydır tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamına ve bir sonraki duruşmada hazır bulundurulmasına karar verdi. Bir sonraki duruşma 14 Şubat 2018’e ertelendi.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde 13 aydır tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ hakkında düzenlenen 31 fezlekeden oluşan iddianamenin davası Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye başlandı. Diyarbakır’daki evinden 4 Kasım 2016 tarihinde alınarak, aynı gün tutuklanan ve  helikopterle Edirne F Tipi Cezaevi’ne götürülen Selahattin Demirtaş’ın ilk duruşması Demirtaş olmadan yapıldı. Mahkemeye getirilmeyen Demirtaş, davaya SEGBİS aracılığıyla bağlanmayı kabul etmeyerek, duruşmaya çıkmadı.

Ankara 19. Ceza Mahkemesi, verdiği ara kararda, Selahattin Demirtaş’ın 14 Şubat 2018’de yapılacak duruşmada bizzat hazır edilmesi kararı verirken, tutukluk halinin devamına hükmetti.  Mahkeme ayrıca, iddianame içinde yer alan 31 fezlekenin içinde çok sayıda delil ve belge eksikliğinin giderilmesi için fezlekeleri düzenleyen Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılması kararı verdi.

Mahkeme başkanı 33 maddelik kararında, iddianamede çok sayıda eksik delil tespiti yaptı. Düzenlenen fezleke numaralarını tek tek sayan mahkeme, her bir fezleke için düzenlendiği İl Müdürlüğü’ne tespit ve dellilerin konması için müzekkere yazma kararı aldı. Mahkeme iddianamenin çeşitli sayfalarında yer alan iddialara ilişkin, konuşma, CD, emniyet değerlendirme tespit tutanağı, eylem ve fotoğraflar gibi delillerin, iddianemeye konmasını istedi.

Yabancı basın ve heyetlere izin yok

Yaklaşık 600 sanık kapasiteli salonda, sanık koltuğu boş kalırken, 12 jandarma, sanık bölümüne oturdu. Polisin olağanüstü güvenlik tedbirleri arasında başlayan davayı izlemek üzere gelen binin üzerinde HDP’liden, yaklaşık 150 izleyici Sincan Cezaevi’ne alındı. Davayı çok sayıda HDP’li vekille birlikte, CHP’li vekil Şenal Saruhan izledi. Polis, mahkeme kararını gerekçe göstererek 10 ülkeden gelen siyasi parti temsilcileri, avukatlar ile içlerinde Alman Devlet Yayın Kuruluşu olan ARD temsilcilerinin de bulunduğu, yabancı gazetecileri içeri almadı. Mahkeme, duruşmada yabancı heyetlerin içeri alınması talebini “güvenlik problemi olacağı” gerekçesiyle reddetti. Alman parlamenter Hakan Taş’ın gözlemci sıfatıyla duruşmayı izleme talebini reddeden Mahkeme, Taş’ın davayı izleyici sıfatıyla takip etmesine izin verdi.

Savcı tutukluluğun devamını istedi

İddianamede belirtilen eylemlerle ilgili olarak yapılan konuşmalar sonrası herhangi bir şiddet eyleminin meydana gelip gelmediğinin emniyet müdürlüklerinden sorulmasını isteyen Cumhuriyet savcısı, Demirtaş’ın suçlandığı “silahlı terör örgütü yöneticiliği”ne” ilişkin somut ve kuvvetli suç şüphesi olduğu iddiasıyla tutukluluk halinin devamını talep etti.

Avukat  Mahsuni Karaman, savcının şiddet ifadesine karşı olduklarını belirterek, “Demirtaş hakkındaki 31 fezleke sadece konuşmaları içermektedir. Orada da şiddet yoktur” dedi. Duruşmayı “tarihi bir an” olarak nitelendiren Karaman, bu yargılamanın Erdoğan’ın yasamaya verdiği emirle başladığını söyledi.

SEGBİS ile yargılamayı eleştiren Karaman, “Bu davada 43 klasör evrak var. İddianame 501 sayfa. Böyle bir durumda SEGBİS’te ısrar edilmesi hukuki değil ayıptır. Bu kadar çok dosya, SEGBİS odasına sığmaz ve orada savunma yapmak imkansızdır” diye konuştu. Karaman, mahkemenin yargılamayı adliyeden Sincan’a almasına ilişkin kararının olmadığını, buna ilişkin avukatlara bir tebligat yapılmamasını “ciddiyetsizlik” olarak nitelendirdi. Mahkeme Başkanı Murat İlhan, “Ciddiyetsizliği kabul etmiyoruz. Komisyon kararı ile duruşma buraya alındı” karşılığını verdi. Avukat Karaman, komisyonun böyle bir karar alma yetkisinin olmadığını vurguladı. Başkan İlhan, “O ayrı mesele. İtiraz hakkınız var” dedi.

Siyasi öç  davası

Avukat Ercan Kanar, çözüm sürecinin bitmesi ve “Erdoğan’ı başkan yapmayacağız” sözlerinden sonra, Demirtaş hakkında fezlekeler düzenlendiğini ve “siyasi öç almak” amacıyla dava açıldığını söyledi. Kanar, siyasi faktörün girdiği davalarda hukuk devleti ilkesinin ortadan kalkacağını ve hukukun öleceğini kaydetti. Avukat Ayhan Erdoğan, “Müvekilimiz, 13 ay 3 gündür tutuklu. İfade vermeye gitmediği gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına karar verildi. Demirtaş bugün savunma yapmak için mahkemeye gelmek istiyorum diyor. Ancak davaya getirilmiyor” diye konuştu.

 

(DW Türkçe)

ABD’li Senatörden, “Kudüs kararı tehlikeli, Türkiye ile ilişkilerimizi bozabilir” açıklaması

ABD’nin Rhode Island eyaletinin Demokrat Senatörü Sheldon Whitehouse, Başkan Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararını sert bir dille eleştirerek, bunun ABD’nin Türkiye ve Suudi Arabistan gibi Orta Doğu’daki ülkelerle ilişkilerini bozabileceğini söyledi.

ABD’nin Rhode Island eyaletinin Demokrat Senatörü Sheldon Whitehouse

CNN televizyonunda katıldığı programda konuyla ilgili değerlendirmeler yapan Whitehouse, “Burada esas tehlikeli olan noktanın Orta Doğu’da askeri anlamda üslenmemiz konusunda halen bağımlı olduğumuz Türkiye ve bölgedeki en iyi dostumuz olmasına karşın Beyaz Saray’ın ilişkileri sürekli geriye götürmeye çalıştığı Suudi Arabistan’la ilişkilerimize etkileri olduğunu düşünüyorum” dedi.

Whitehouse, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın bu karara tepki olarak bazı adımlar atması halinde bunun, ABD’nin “bu bölgede etkili olma kabiliyetine gerçekten zarar verebileceğini” de sözlerine ekledi.

Başkan Trump, seçim kampanyasında verdiği bir vaadi yerine getirerek, bu hafta içerisinde Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdıklarını ilan etti ve büyükelçiliğin buraya taşınacağını söyledi.

İsrail, Kudüs’ün 1948 yılında batısını, 1967 yılındaki Altı Gün Savaşları sonrasında doğusunu işgal etmiş ve 1980 yılında kentin tamamını başkenti ilan eden yasayı onaylamıştı. İsrail’in bu kararı uluslararası toplum tarafından tanınmıyor. Filistinliler de Doğu Kudüs’ü gelecekte kurulacak devletlerinin başkenti olarak kabul ediyor.

Birleşmiş Milletler (BM) de Kudüs’ün nihai statüsünün barış görüşmelerinin ileri aşamalarında ele alınması ve iki devletli çözüm temelinde kentin İsrail ve Filistin devletlerinin başkenti olması gerektiğini savunuyor.

Bu nedenle Trump’ın kararına BM ve çok sayıda ülke tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu kararla ilgili olarak “Böyle bir adımı atmak bölgeyi ateş çemberinin içine atmaktır” dedi. Reuters’ın haberine göre, Suudi Arabistan Kraliyet Mahkemesi de Trump’ın kararını “haksız ve sorumsuz” olarak nitelendirdi.

 

(BBC Türkçe)

Ermenistan yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlara ağırlık verecek

Ermenistan Türkiye sınırına 16 km uzaklıkta, ömrünü tamamlayan Metzamor Nükleer Santrali’nin kapatılma kararının ardından yenilenebilir enerjiye yöneldi. Ermenistan, Avrupa Birliği‘ne uyum süreci kapsamında yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlara ağırlık vereceğini açıkladı.

Ermenistan’ın nükleer güce bağımlı olmasının gerekmediğini ifade eden Ermenistan Adalet Bakanı Davit Harutyunya, Ekim ayında gazetecilere verdiği bir demeçte bir enerji santrali olmadan aynı miktarda enerji elde etmemizi sağlayacak yeni bir teknoloji ortaya çıktığında seçilmesi gereken yolun kesinlikle yeni teknoloji olduğunu söylemişti.

Ermenistan’da yeni bir nükleer enerji santrali kurma konusunda tartışmalar uzun zamandır sürüyor ancak yüksek maliyetler hükümeti yenilenebilir enerjiye yönlendiriyor

Metzamor Ermenistan dahil beş ülke için tehlike unsuru

Ülkenin Kafkasya’daki tek nükleer enerji kaynağı olan ve Iğdır’daki Ağrı Dağı ile Ermenistan’daki Alagöz Dağları arasındaki Aras Havzası’nda yer alan Metzamor Nükleer Santrali’nin 2026’da kapatılacağı daha önce duyurulmuştu.

IAEA ile AB verilerine göre “Dünyanın en tehlikeli nükleer santrali” olarak gösterilen Ermenistan’daki nükleer santral, Ermenistan dahil Türkiye, İran, Azerbaycan ve Gürcistan için halen bir tehlike unsuru.

 

(Eurasianet, Yeşil Gazete)

Avustralya’da eşcinsel evlilik yasalaştı

Avustralya da eşcinsel evliliğe izin veren ülkeler arasında katıldı. Parlamentonun alt kanasında yapılan oylamada eşcinsel evliliğe ilişkin yasal düzenleme kabul edildi.

Avustralya Parlamentosu’nun alt kanadında uzun süren tartışmaların ardından bugün eşcinsel evliliğe izin veren yasal düzenleme kabul edildi. 150 sandalyeli mecliste yapılan oylamada sadece beş milletvekilinin karşı oy kullandığı belirtildi.

Yasada evliliğin tanımı değiştirilerek, kadın ve erkek arasındaki birliktelik yerine, “iki kişi arasındaki birliktelik” olarak ifade edildi.

Avustralya Başbakanı Malcolm Turnbull oylamanın ardından yaptığı açıklamada, “Avustralya bunu başardı” dedi.

Avusturalyalılareşcinsel evlilikten yana

Kasım ayının ortasında yapılan referandumda halkın yüzde 61,6’sı eşcinsel evlilikten yana oy kullanmıştı. Referandumundan çıkan sonucu parlamento açısından bağlayıcılığı bulunmuyordu. Buna rağmen, muhafazakâr çizgideki Turnull partisinden gelen tepkilere karşın eşcinsel evlilikle ilgili yasal düzenlemenin en kısa zamanda yapılacağı sözü vermişti.

Avustralya Parlamentosu’nun üst kanadı olan Senato da, 29 Kasım’da yapılan oylamada eşcinsel evliliğe yeşil ışık yakmıştı.

Turnbull, oylamadan çıkan sonucu “Sevgi, eşitlik ve saygı için büyük bir gün” sözleriyle değerlendirdi. Yeni yasal düzenlemenin bir ay içinde yürürlüğe girmesi bekleniyor.

20’den fazla ülkede eşcinsel evlilik yasal

Dünyada eşcinsel evliliğe yasalarla ilk izin veren ülke Hollanda oldu.  Hollanda’nın 2001 yılında aldığı bu kararın ardından 20’den fazla ülke eşcinsel evliliği resmen kabul etti. Arjantin, Belçika, Brezilya, İngiltere, Kanada, Kolombiya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, İzlanda, İrlanda, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, Norveç, Portekiz, Güney Afrika, İspanya, İsveç, ABD ve Uruguay eşcinsel evlilik yasal kabul ediliyor.

 

(DW Türkçe)