Ana Sayfa Blog Sayfa 2930

[Oğuz Gidiyor] Sing Buri Budist tapınağında – Oğuz Tan

Geçen yıl 5 Ağustos’ta Yeşil Gazete’de yayımlanan ilk yazımda da bahsetmiştim. 1984 İstanbul doğumluyum. Sistem mühendisiyim. Meraklı ve doğasever biriyim. Bu güne kadar serbest dalış, bisiklet, dağcılık, dağ maratonu ve ultra maraton sporlarıyla ilgilendim. Farklı coğrafya ve kültürlere olan merakımla birlikte başlıca ilgi alanlarım fotoğrafçılık, dünya mutfakları, kahve, bitkiler ve biyolojidir. Profesyonel mühendislik hayatımı İstanbul’da dört sene sürdürdüm. Bu dönemde kendimi kentin sanal gerçekliği içinde yaşayan bir robot gibi hissediyordum.

2013 yılında aniden verdiğim bir kararla uzun, plansız ve bilinmez bir bisiklet yolculuğuna çıktım. ‘Yavaş ilerle, sade yaşa, az tüket’ mottosuyla doğuya ilerledim. Bütçem çok kısıtlı, şartlarım oldukça zordu.

İstanbul’da başlayıp Tayland’da sona eren 16 bin kilometrelik seyahat rotam

2 sene boyunca 40 kg yükle 16 bin kilometre pedal çevirerek Türkiye, İran, Dubai, Pakistan, Hindistan, Nepal, Burma ve Tayland’ı gördüm. Çadırımda, yolda tanıştığım insanların evlerinde, köylerde ve ucuz otel odalarında konakladım. Yerel yaşamlara temas ettim. Kaplumbağa gibi sırtımda değilse de, bisiklet üstünde taşıdım evimi; kamp ve mutfak malzemeleri, yedek parçalar, gıda, kıyafet, elektronik donanım, vb. Yoldaki yaşam sade ve yavaştı. Sahip olma ve tüketme arzularım daha da azaldı. Ekonomisi fakir coğrafyalarda türlü zenginliklerle karşılaştım. Kısıtlı imkânlarım dâhilinde fotoğraflar çektim, gerilla videolar kaydettim. Çevreyi ve yaşamı sürekli gözlemledim, anılar biriktirdim. Ekonomik koşullarım daha fazlasına elvermedi ve 2015’te yolculuğumu sonlandırdım.

Yeşil Gazete’de 12 bölüm halinde yayımlanan “Yol arkadaşım bisiklet 200 yaşında” yazı dizisinde bu yolculuğumda bana yoldaşlık eden bisikletin zaman içerisindeki gelişimini sizlerle paylaşmaya çalıştım. Bugünden başlayarak 16 bin kilometre boyunca biriktirdiğim yol hikâyelerimden seçtiklerimle bir süre daha sizlerle birlikte olmak istiyorum.

Sing Buri’de Budistlerle bir gece 

…Bangkok’tan çıkmak vakit alsa da, şaka maka, 160 km pedal çevirmişim. Yollar dümdüzdü. Ang Thong’u da geçip, günü akşamüstü Sing Buri’de, yolumun üzerinde denk geldiğim bir tapınakta sonlandırdım.

Burası pek bakımlı olmayan, bakımsız da diyemeyeceğim, mütevazı ve küçük bir tapınaktı. Tapınağın bahçesinde, geleneksel kıyafetleri içinde, kendi hallerinde birkaç rahip vardı. Budist rahip ve rahibelerin giydikleri kıyafetlerin renklerindeki farklılık, eminim canlı örneklerini gören herkesin dikkatini çekecektir. Nepal ve Hindistan’da gördüğüm Budistler bordo, Tayland’da gördüklerim turuncu giyiyorlardı. Japonya’daki Budistlerin gri, kahverengi ve siyah kıyafetler giydiklerini okumuştum. Bir kez daha, rahiplere vücut dilimle banyo yapmak ve geceyi tapınaklarında geçirmek istediğimi anlattım. Bir kez daha, yanlarına kabul ettiler.

Tapınaklarda banyo ve tuvaletler bahçede yan yana dizili umumi kabinler şeklinde oluyordu. Duş kabini içinde büyükçe, içi dolu bir su teknesi ve bir de saplı tas oluyordu. Duş almak, dini pratikler nezdinde, Budist rahiplerin günlük rutinlerinde yer alan bir aktiviteydi. Banyo ihtiyacım için, dışardaki kabinlerden birini kullandım.

Büyüklüğü ne olursa olsun, bulunduğum tapınak yerleşkelerinin hemen hepsinde birer viharn bulunuyordu. Viharnlar, birkaç ayrı katman halinde inşaa edilmiş çatılarıyla, detaylı işçilikleriyle ve yaldız renginde boyanmış bölümleriyle, oldukça gösterişli binalardı. Diğer tapınaklarda olduğu gibi, bu tapınağın viharnında da, çatının tepesindeki sivri noktalarda yaldız renkli çofalar (chofa) vardı. Boynuza veya zarif birer kuşa benzeyen çofalar, aslında Hindu ve Budist mitolojilerinde geçen, Lord Vişnu’nun bir vahana, yani binek aracı olarak kullandığı Garuda’nın kafasını sembolize ediyor. Garuda, insansı özelliklere sahip, efsanevi, dev bir kuş. Vişnu’nun bindiği Garuda gibi, Hindu mitolojisinde pek çok başka vahana bulunmakta; Ganeş’in faresi Mushika, Şiva’nın boğası Nandi, Indra’nın fili Airavata gibi.Geceyi tapınağın bahçesinde, çadırımda geçirdim. Sabah 06.00’da uyandığımda, rahipler yer sofrası kuruyorlardı. Gün doğumundan önce uyanmış, yürüyerek civar köylerdeki gönüllü ailelerden yemek toplamışlardı.

Büyük bir çanak dolusu buharda pişmiş pirinç ile tahminen 15 cm çapındaki krem renkli emaye sefer taslarında çeşit çeşit yemekler vardı. Son derece zengin bir sofraya oturmuş 5 rahip, hepsinin önünde birer tabak pirinç ve ortada abartısız 40 civarı tas vardı. Masanın duvara dayanan kenarındaki şişeler içinde soya ve balık sosları vardı. Beyaz renkli duvarda ise Tayland Kralı’nın büyük ölçülerde bir boy fotoğrafı asılıydı.

Taslara gelecek olursak; taze salata amaçlı çeşitli çiğ sebzeler ile sığır, domuz, balıketli ve sebzeli köri çeşitleri, derin yağda kızartılmış yumurta ve balık çeşitleri(büyük balık dilimleri, minicik kıtır kıtır balıklar, vb), buharda pişmiş balkabağı ve birkaç çeşit nam phrik vardı. Nam phrik; ana maddesi fermente deniz ürünleri olan, farklı tariflerle hazırlanan, kuvvetli aromaya sahip, salça kıvamında bir tür ezme. Burma mutfağındaki kullanılan ngapiye çok benziyor. Çiğ sebzeler, kızarmış et ve balıklar veya sadece pilavla bile oldukça lezzetli oluyor.

Rahipler hep bir ağızdan yemek dualarını söylediler ve karınlarını doyurdular

Karnım çok acıkmıştı fakat hiç kimse, bunu önemsiyor gibi gözükmüyordu. Eşyalarımı ve bisikleti toparladım. Tam yola çıkacağım sırada, genç bir rahip yanıma geldi ve bana kahvaltı ikram etti. Karnımı doyurdum. Genç rahip, bir de yolluk poşet verdi. İçinde içme suyu, birkaç paket kek ve bisküvi vardı. Gezginlere ve keşişlere yolluk vermek, sanırım Tayland’daki tapınaklarda standart bir âdetti. Çünkü hangi tapınakta kalırsam kalayım, yola çıkmadan önce, elime bir poşet tutuşturuyorlardı ve içinde su, kek, bisküvi ve belki biraz meyve oluyordu.

Tapınaktan ayrıldım ve gün boyunca kuzeybatıya ilerledim…

 

Oğuz Tan

Bisiklet Gezgini

Mimar ve gazeteci Aydın Boysan hayatını kaybetti

Usta sanatçı Münir Özkul’un acı haberinin ardından renkli kişiliği ile tanınan mimar ve gazeteci Aydın Boysan da yaşamını yitirdi. Boysan, organ yetmezliği sonucu bugün Ulus’taki evinde hayatını kaybetti. Aydın Boysan’ın oğlu Burak Boysan acı haberi doğruladı.

Aydın Boysan kimdir?

Aydın Boysan, İstanbul doğumlu olmasına karşın aslen Rizelidir. Öğretmen Nevreste Hanım ile muhasebeci Esat Boysan’ın oğludur.

1939 yılında Pertevniyal Lisesi’ni, 1945’te İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Mimarlık Bölümü’nü) bitirdi. Mesleğini 1999’a kadar ara vermeden sürdürdü.

Türkiye Mimarlar Odası’nın kurucuları arasında yer aldı; yönetim kurulu üyesi, ilk genel sekreteri ve İstanbul şube başkanı oldu. 1945 yılında başladığı mimarlık mesleğine 2000 yılına kadar fiilen devam eden Aydın Boysan, mimar olarak çalıştığı 55 yıl boyunca 1.5 milyon metrekare bina tasarlamıştır.

1957-1972 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders verdi. Ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmalarında ödüller kazandı. Kendi kitaplarını basmak için Bas Yayınları’nı kurdu. Aralıksız olarak 10 yıl Hürriyet ve üç yıl Akşam gazetelerinde köşe yazıları yazdı.

 

(Hürriyet)

Tarımda 2018’in en önemli sorunlarından biri: Küresel iklim değişikliği

2017’yi geride bıraktığımız şu günlerde Türkiye’de alınan kararlar ve güncel gelişmeler 2018 yılında tarım alanıyla ilgili önemli ipuçları veriyor. Dünya gazetesi ve Gıda Tarım Hayvancılık Platformu “Tarım Dünyası” yazarlarından Ali Ekber Yıldırım, bu yıl tarımdaki olası gelişmeleri sıraladı. Listenin birinci gündem maddesi tarımı tehdit eden en önemli sorun olarak görülen küresel iklim değişikliği oldu. Yıldırım, ülkemizde iklim değişikliği, kuraklık, kömür madenciliği ve termik santral yatırımlarıyla ilgili alınan kararlar ve yapılan açıklamalara şu şekilde yer verdi:

“Son 44 yılın en kurak dönemini yaşıyoruz”

Açıklama geçtiğimiz Kasım ayında Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na ait. Türkiye’nin 1973’ten bu yana en kurak dönemini yaşadığını söyleyen Eroğlu, “Kuraklıkla mücadele için Bakanlık tarafından “Ulusal Kuraklık Yönetimi Eylem Stratejisi” hazırlandığını duyurdu. Su kıtlığı ile ilgili açıklama yapan Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) ise doğal felaket olan kuraklığın sadece tarım için değil, su sorunu ile kentleri de tehdit ettiğini duyurdu.

“Türkiye’nin 30 şehri büyük oranda kuraklıktan etkilenecek”

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne göre iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan Akdeniz Çanağı’nda bulunan Türkiye’nin Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yüzde 20 ile yüzde 40 arasında, İç ve Batı Anadolu bölgelerinde ise yüzde 40’ı aşan oranlarda yağışların azalacağı öngörülüyor. Bu durum gelecekte bugünkünden daha uzun ve şiddetli kuraklıkların sıklıkla yaşanması olasılığını artırıyor. Yapılan kuraklık riski çalışmalarında Türkiye nüfusunun 50 milyonluk kesimini barındıran 30 şehrin büyük oranda kuraklıktan etkileneceği görülüyor.

Termik santral yatırımlarına teşvik sürüyor

TEMA Vakfı, kömür madenciliği ve kömürlü termik santral yatırımlarının teşvik edildiğine dikkat çekerek büyük ölçüde suya ihtiyaç duyan kömürlü termik santrallerin planlanmış olması giderek kuraklaşan ülkemizde suyun kullanımı açısından bir tezat oluşturuyor. Türkiye’nin en verimli ovaları, kıyıları, zeytinlikleri termik santrallere feda edilirken, iklim değişikliğine neden olan sera gazlarını atmosfere daha fazla salıyoruz. 2018’de kuraklığın yanı sıra termik santrallerin tarıma etkilerinin gündemde olacağı tahmin ediliyor.

Ali Ekber Yıldırım, tarım alanında tartışacağımız diğer konu başlıklarını ile şu şekilde sıraladı: Gıda fiyatları ve enflasyon, ana gündem maddesi olarak ithalat, tarım destekleri, buzağı yılı ve hayvancılık, gübrenin maliyeti ve fiyatı ve teknoloji kullanımı.

 

(Tarım  Dünyası, Yeşil Gazete)

Münir Özkul’u kaybettik

Tiyatro ve sinema sanatçısı Münir Özkul, 93 yaşında hayatını kaybetti. Özkul, demans ve KOAH hastasıydı.

Münir Özkul’un kızı Güner Özkul, babasının cenazesinin pazar günü en geç pazartesi günü kaldırılacağını söyledi. Özkul, uzun süredir rahatsızlığı nedeniyle evinde tedavi görüyordu.

 

Münir Özkul (1925 – 2018)

1940’ta İstanbul Erkek Lisesi’nde öğrenciyken Bakırköy Halkevi’nde tiyatroya başladı. Profesyonel oyunculuk kariyerine ise 1948’de Ses Tiyatrosu’nda sahnelenen “Aşk Köprüsü” oyunuyla başladı.

Ses Tiyatrosu’nun ardından Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Küçük Sahne’ye geçti. Daha sonra 1958-1959’da İstanbul Şehir Tiyatroları’nda, 1959-1960’da Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahne aldı.

1960-1962 arasında Bulvar Tiyatrosu’nda bir grup arkadaşıyla kurduğu toplulukla çalıştıktan sonra çeşitli topluluklarla turnelere çıktı.

1968’de İsmail Dümbüllü, Kel Hasan’dan aldığı 50 yıllık simgesel kavuğu Özkul’a verdi (Özkul, bu kavuğu 1989’da Ferhan Şensoy’a, Ferhan Şensoy 2016’da Rasim Öztekin’e devretti).

1978’de Şehir Tiyatroları’na dönen Özkul, 1980’lerin ortalarında Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular Topluluğu’na katıldıktan sonra sahnelere veda etti.

Özkul’un rol aldığı ilk sinema filmi 1950 tarihli “Üçüncü Selim’in Gözdesi” oldu.

207 filmde oynayan Özkul, özellikle 1970’li yıllarda genellikle Ertem Eğilmez’in yönettiği filmlerde önemli roller aldı.

En bilinen rollerinden biri Rıfat Ilgaz’ın kitabından uyarlanan Hababam Sınıfı’ndaki Kel Mahmut tiplemesi oldu.

Neşeli Günler filminden

Bu dönem Özkul’un kadrosunda yer aldığı bu dönemde çekilen kalabalık kadrolu aile filmlerinden bazıları Mavi Boncuk, Bizim Aile, Aile Şerefi, Gülen Gözler, Neşeli Günler, Sev Kardeşim, Gırgıriye ve Görgüsüzler gibi pek çok filmde rol alan Özkul’un yanında genellikle Adile Naşit’i gördük.

1980 sonrası ise dönemin akımı olan video için çekilen pek çok filmde rol alan Özkul, 90’lı yılların başlarında Uzaylı Zekiye, Ana Kuzusu ve Şaban ile Şirin dizilerinde rol aldı. Son olarak 2000’li yılların başında, Reyting Hamdi programında kamera karşısına geçti.

1998’de Kültür Bakanlığı tarafından kendisine “Devlet sanatçısı” unvanı verildi.

 

(Bianet)

Norveçlilerin tercihi elektrikli otomobil

Norveç’te çevre dostu otomobillerin toplam satışlar içindeki payı yüzde 52’ye dayandı. 2025 yılından itibaren bu ülkede fosil yakıtla çalışan otomobil satılamayacak.

İskandinav ülkesinde geçen yıl satılan motorlu araçların yarıdan fazlasını elektrikli ve melez (hibrit) motorlu otomobiller oluşturdu.

Batı Avrupa’nın en büyük ham petrol üreticisi konumundaki Norveç 2025 yılından itibaren içten yanmalı motorla çalışan otomobil satışlarını sıfıra indirmeyi öngören azimli bir program uyguluyor. Çevre dostu otomobil alanlara devlet yüksek teşvik uyguluyor. Norveç’te satılan çevre dostu otomobillerin başında VWGolf, BMWi3, Toyota RAV4 ve Tesla’nın sadece elektrik motoruyla çalışan X modeli geliyor.

Toplam satışlar içinde elektrikli otomobillerle, yakıt hücreli olduğu için emisyonsuz motorlu araçlar sınıfına giren otomobillerin payı yüzde 20,9, elektriklinin yanı sıra akaryakıt motoru da olan melez motorlu otomobillerin payı ise yüzde 31,3 oldu. Böylece Norveç’te emisyonsuz ve düşük emisyonlu otoların motorlu araç satışlarındaki payı bir yılda en az yüzde 10 oranında artmış oldu.

Benzin ve dizel motorlu otoların vergi oranlarının arttırıldığı bu Kuzey Avrupa ülkesinde çevre dostu otomobillerden ise hemen hiç vergi alınmıyor. Elektrikli otomobili olanlar otoyol, feribot ve otopark ücreti ödemedikleri gibi otobüslere tahsis edilen tercihli yolları da kullanabiliyorlar.

5 milyon 300 bin nüfuslu Norveç’te “yeşil” otomobillerin hızla çoğalmasında devletin tanıdığı teşvik ayrıcalığı önemli rol oynuyor. Ancak uzmanlar, Norveç’teki çevre dostu otomobil alımlarını teşvik programını başka ülkelerde tıpatıp uygulamanın mümkün olmadığı görüşünde. Elektrik üretiminin hemen tamamını hidrolik santrallardan elde eden Norveç petrol satışlarından elde ettiği gelir sayesinde çevre dostu otomobil alanlara bonkör davranabiliyor. Hammadde zengini bu İskandinav ülkesi aynı zamanda hacmi bir trilyon doları bulan sosyal sigorta fonuyla da dünyada rakip tanımıyor.

 

(DW Türkçe)

Erdoğan’ın ziyareti öncesi Macron’dan Türkiye’ye basın özgürlüğü eleştirisi

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan Erdoğan’la bugün yapacağı görüşme öncesi basın özgürlüğü konusunda mesaj geldi. Macron, Türkiye ve Rusya’ya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden doğan yükümlülüklerini hatırlattı.

Basın özgürlüğünün giderek baltalandığını söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ”Basın özgürlüğü yalnızca diktatörlüklerde değil, bazı Avrupa ülkelerinin aralarında olduğu demokrasilerde de zarar görmekte” ifadelerini kullandı.

Paris’te basın mensuplarıyla bir araya gelen Macron, Macaristan ve Polonya’da son zamanlarda yaşananlara dikkat çekerek, bu ülkelerin söz konusu demokrasilere örnek oluşturduğunu söyledi. Macron, ayrıca Türkiye ve Rusya’da medyanın durumuna da değinerek iki ülkenin de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne imza atan ülkeler olarak yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerektiğini vurguladı.

Macron, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapacağı görüşmede basın özgürlüğü ve ülkedeki tutuklu gazeteciler konusunu gündeme getireceğinin altını çizdi. Erdoğan, bugün Macron’un davetlisi olarak Fransa’ya gidiyor.

Kalın: Ziyaretin gündeminde Kudüs de var

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ziyaretle ilgili yaptığı yazılı açıklamada, ‘”Ziyarette Kudüs, Suriye, Irak ve terörle mücadele başta olmak üzere bölgesel konular ve Türkiye-AB ilişkileri ele alınacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti, Fransa’yla işbirliğimizin karşılıklı olarak milletlerimizin ve tüm bölgenin yararına olacak şekilde daha da ileriye taşınmasına hizmet edecektir” demişti.

Fransa Suriye’deki kriz ve bölgedeki güvenlik politikaları konusunda Ankara ile sıkı bir iletişim içinde. Fransa Cumhurbaşkanı Macron son olarak ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’la telefon görüşmesi yapmıştı.

 

(Deutsche Welle)

Nobel ödüllü İranlı hukukçu Şirin Ebadi’den protestoculara destek

İran’da 28 Aralık 2017 Perşembe günü Mehşed kentinde ekonomik gidişatı protesto amacıyla başlayan ve ardından farklı kentlere yayılarak siyasi rejime tepkiye yönelen protestolar bugün 9’uncu gününe girdi. Nobel Barış Ödülü sahibi İranlı hukukçu Şirin Ebadi’den eylemcilere destek mesajı geldi.

İranlıları sivil itaatsizliğe ve protesto gösterilerine devam etmeye çağıran Ebadi, İran halkına anayasa ile gösteri hakkının verildiğini hatırlatarak İranlıların sokakta kalması gerektiğini belirtti. İran halkına seslenerek, “Su, elektrik ve gaz faturalarını ödemeye son verin” diyen İranlı hukukçu, halkın İran bankalarındaki paralarını da geri çekmeleri ve şiddete başvurmadan taleplerin karşılanması için hükümete baskı yapmaları gerektiğini söyledi.

Ebadi, “Eğer hükümet sizi 38 yıldır dinlemiyorsa, artık hükümetin size söylediklerini görmezden gelmelisiniz” diye konuştu.

Öte yandan İran, iç işlerine karışmakla suçladığı ABD’yi Birleşmiş Milletler’e şikayet etti. İran’ın BM Daimi Temsilcisi Gulam Ali Hoşru, BM’ye mektubunda, “ABD Başkanı Trump ve Başkan Yardımcısı Pence, çok sayıda saçma tweet ile İranlıları tahrik edici eylemlere teşvik etti” dedi.

 

(artıgerçek)

Yeryüzünde kayıtlara geçen en sıcak ikinci yıl 2017 oldu

2017 yılının, 2016’dan sonra yeryüzünde kayıtlara geçen en sıcak yıl olduğu açıklandı. 2017’de, 2016’daki sıcaklığın müsebbiplerinden El Nino etkisi olmamasına rağmen görülen sıcaklık seviyesi uzmanları iklim değişikliği konusunda endişelendirdi.

Avrupa merkezli Copernicus İklim Değişikliği Servisi‘nin raporuna göre, küresel sıcaklık ortalaması geçen yılın kayıtlara geçen en sıcak ikinci yıl olduğunu ortaya koydu.

19. yüzyıla kadar uzanan verileri karşılaştırılarak hazırlanan rapora göre, 2017 en sıcak yıl olan 2016 yazından biraz daha serin geçti. Ancak 2015 yazından daha sıcak oldu.

El Nino olmadığı halde

Söz konusu raporda yer alan veriler, Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (World Meteorology Organisation – WMO) geçen Kasım ayında açıkladığı, 2017 yılının 2016’dan sonra ikinci ya da üçüncü en sıcak yıl olacağı yönündeki tahmini de destekler nitelikte.

2016’da yaşanan bunaltıcı sıcaklarda Pasifik Okyanusu’nda sıcaklığı birkaç derece artıran El Nino adı verilen doğa olayının da etkisi olduğu belirtiliyor. Ne var ki, 2017 yılında El Nino etkisi olmamasına rağmen rekor sıcaklıklara ulaşılması endişe verici bir tabloya işaret ediyor.

Öte yandan rapora göre, Güney Avrupa’da 2017’nin ilkbaharında başlayan ve sonbahar aylarına kadar devam eden yağışsızlık birçok bölgede su sıkıntısına yol açmasının yanı sıra, İber Yarımdası’ndaki orman yangınlarının da yayılmasını hızlandırdı.

Paris İklim Anlaşması çare olacak mı?

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün 2017 sıcaklıklarına ilişkin, ABD, İngiltere ve Japonya verilerini de içeren raporunu önümüzdeki iki hafta içinde yayınlaması bekleniyor.

İlkim uzmanları küresel sıcaklık artışından iklim değişikliğini sorumlu tutuyor. İklim değişikliği ile mücadele için yaklaşık 200 ülke 2015 yılında Paris İklim Anlaşması’na imza atmıştı. Anlaşma, küresel sıcaklık artışının 1,5 ila 2 derece ile sınırlandırılmasını öngörüyor.

Dünya üzerinde en fazla sera gazı salınımı gerçekleştiren ülkeler arasında yer alan Amerika Birleşik Devletleri, Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından anlaşmadan çekileceğini açıklamıştı.

 

(DW Türkçe)

İçişleri Bakanlığı, Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ı görevinden uzaklaştırdı

CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ın İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırıldığı duyuruldu. Hazinedar ile birlikte belediye meclis üyeleri Hüseyin Avni Sipahi ve Çetin Kırışgil de görevden uzaklaştırıldı.

Hazinedar’ın mal varlığına yönelik yürütülen soruşturma, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yürütülen soruşturma ile görevi kötüye kullanma niteliğindeki eylemlerinden dolayı hakkında yürütülen soruşturmalar nedeniyle görevinden uzaklaştırıldığı bildirildi.

İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada şunlar kaydedildi:

“Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu kapsamında mal varlığına yönelik olarak yürütülen soruşturma; FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yürütülen soruşturma; ayrıca belediye hizmetlerinin zorunlu bağışa tabi tutularak iş sahiplerinden zorla para alınması, usulsüz ihale ve ruhsat verilmesi, kamu malının özel şahısların menfaatine kullandırılması ve bunun karşılığında haksız kişisel menfaat temin edilmesi ve görevi kötüye kullanma niteliğindeki diğer eylemlerinden hakkında yürütülen soruşturmalar nedeniyle Murat Hazinedar Beşiktaş Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılmıştır.”

Açıklamada, belediye meclis üyeleri Hüseyin Avni Sipahi’nin görevinden uzaklaştırılmasında, yetkisi ve görevi olmadığı halde imar ve ruhsat işlemlerinde talep sahiplerinin kendisine yönlendirildiği ve bağış adı altında zorla para alınmasına aracılık ettiği, haksız kişisel menfaat sağladığı, ayrıca mal varlığında ciddi artışlar olduğu yönündeki iddialarla ilgili yürütülen soruşturmaların dikkate alındığı belirtilildi.

Daha önce CHP’li Ataşehir Belediyesi’nin Belediye Başkanı Battal İlgezdi de 9 Aralık 2017 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırılmıştı. İlgezdi’nin “Mülkiye Müffetişlerinin raporları ve adli soruşturmalar ve kovuşturmalar nedeniyle” görevden uzaklaştırıldığı açıklaması yapılmıştı.

CHP’li İlhami Yılmaz 16 Aralık’ta Ataşehir Belediye Meclisi tarafından yapılan seçimde yeni Belediye Başkanvekili olarak seçilmişti.

 

(NTV)

Trump’tan “Green Card” çekilişini kaldırma sinyali

Ankara ile Washington arasında yaşanan vize krizi geçtiğimiz hafta sonlandı fakat ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinde yıllardır uygulanan göçmen yasalarına karşı savaş açtığını dün vurguladı. Trump, Green Card çekilişinin rafa kaldırılacağının sinyalini verdi.

Reuters’ın geçtiği haberde, Trump’ın başta ABD’ye çocuk yaşta gelen kaçak göçmenlere yasal statü sağlayan DACA (Deferred Action for Childhood Arrivals-Çocukluk Çağı Gelişleri için Erteleme Hareketi) programı ve Türkiye de dahil her yıl milyonlarca insanın başvurduğu Green Card (Yeşil Kart) çekilişinin rafa kaldıracağını vurguladığı açıklamalara yer verildi.

Trump şöyle konuştu, “Amerikalı çalışanlara hizmet edecek ve onlara güvenlik sağlayacak bir göçmen programı üzerinde çalışıyoruz. Zincirleme göçmenlik tam bir felaket ve vize kurası ABD ekonomisi için kötü” dedi.

Trump’ın burada sözünü ettiği vize kurası sistemi, her yıl milyonlarca insanın başvurduğu ve bu yılın Mayıs ayında açıklanacak Yeşil Kart kurasından başkası değil. Trump, vize kura sisteminin diğer ülkeler tarafından alay konusu olduğunu da öne sürdü. Trump Ağustos 2017’de DACA’nın sonlandırılacağını duyurmuştu.

Green Card nedir?

Her yıl dünyanın dört bir yanından göçmen alan ABD, son beş yıl içerisinde kendisine 50 binden az göç veren ülkelerden gelen insanların sayısını artırmak ve Amerikan nüfusunu çeşitlendirmek amacı ile Green Card çekilişi düzenliyor. Green Card, resmi adıyla Permanent Resident Card (Daimi Oturma İzni) kişinin göçmenlik statüsünü gösteriyor. Social Security Number (Sosyal Güvenlik Numarası) alma hakkı veren Green Card ile ABD sınırları içinde hem devlet hem de özel sektör kuruluşlarında çalışma imkanı elde ediliyor. 1987’de dönemin başkanı Ronald Reagan yönetimi tarafından “Çeşitlilik Vize Piyangosu” adıyla başlatılmasına karar verilen uygulamayla her yıl yaklaşık 50 bin ile 55 bin arasında kişi çekilişle Green Card sahibi olabiliyor. Kazanan adaylar, 5 yıl yasal oturma süresinden sonra Amerikan vatandaşı olma hakkına sahip oluyor. Türkiye’de 2017 çekilişinde Green Card sahibi olan kişi sayısı 2 bin 186 iken, 2018 çekilişinde bu sayı 4 bin 390 kişi olarak kaydedildi.

 

(Cumhuriyet)