Ana Sayfa Blog Sayfa 2897

Kuraklık Gaziantepli çiftçileri de mağdur etti

İklim değişikliği, mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklık ve azalan yağışlar Türkiye’yi kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya getirdi.

Kuraklıktan en çok etkilenen illerden biri de suyunu komşu illerden yüksek maliyetlerle temin eden Gaziantep oldu.

Gaziantep Şahinbey Ziraat Odası Başkanı Ali Çolak, Şehitkamil Ziraat Odası Başkanı Cuma Yiğit ve Yavuzeli Ziraat Odası Başkanı Bekir Sakar Ay Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Ay’ı ziyaret etti.

Çetin Karabıyık’ın Gaziantep Güneş’te çıkan haberine göre, oda başkanları dönemin kurak geçtiğini, yağışların dağılım ve miktar açısından yeterli olmadığını, kuraklığın ciddi tehdit oluşturduğunu ifade ettiler.

“İyi bir yağmur yağarsa daha da mutlu olacağız”

Yavuzeli Ziraat Odası Başkanı Bekir Sakar, “Geçtiğimiz hafta yağan yağmur sonrası çiftçimizin yüzü biraz olsun güldü. Meteorolojiden almış olduğumuz bilgilerle önümüzdeki hafta çok güzel bir yağmur bekliyoruz. Bu yağışla birlikte çiftçimizin yüzü gülecek. Nisan ayında inşallah iyi bir yağmur yağarsa daha da mutlu olacağız. Krediler ile ilgili çok sorunumuz vardı ama Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin büyük çabalarıyla başta devletimizin, hükümetimizin ve Tarım Bakanlığı’nın da emekleriyle çiftçilerimizin borçlarını 1 yıl ertelediler. Yavuzeli merkezimize bağlı 8 mahallemizde 2 tane sulama kanalımız tahrip olmuştu. Bu kanallarla ilgili Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, GASKİ Müdürlüğü ve Yavuzeli Belediyesi’nin ortak çalışmasıyla kanallarımızı yenileyeceğiz. Bu sayede çiftçilerimiz inşallah suya kavuşacak” dedi.

“Hava sıcaklığı neredeyse hiç eksiye düşmedi. Bu çok tehlikeli bir durum”

Şu anda çok tehlikeli bir dönemde olduklarını belirten Şahinbey Ziraat Odası Başkanı Ali Çolak, “Bu dönemde soğuklaması gereken bazı ürünlerimiz var. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde hava sıcaklığı neredeyse hiç eksiye düşmedi. Bu çok tehlikeli bir durum. Bazı bağlarımızın gözlerinde havanın sıcak gitmesinden dolayı açılmalar oldu. Eğer hava sıcaklığı bundan sonraki süreçte eksiye düşerse ürünlerimiz zarar görecek. Kuraklık halen devam etmektedir. Yağan yağmur geçici olarak karşıladı ama hiç kar yağmadı. Bu yağan yağmurun yer altı sularına hiçbir faydası olmaz. Bizim halen derelerimiz akmıyor. Dereler akmadan bizim yer altı sularımız zenginleşmez. Yeraltı suları zenginleşmediği için de özellikle Şahinbey bölgesinde hiçbir akarsu ve barajımız yoktur. Yeraltı sularından faydalanıyorduk o da hava bu şekilde devam ederse ki inşallah etmez yine kuraklıkla baş başa kalacağız diye çiftçilerimiz tedirgin durumda. Yağmurlar Mart ayının başında gelmesi için dua edeceğiz” ifadelerine yer verdi.

Fırat Nehri boşa akıyor

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin kurak bir bölge olmasının artık kabul edilmesi gerektiğinin altını çizen Çolak, “Bu çiftçinin kaderi olmaması gerekir. Bizim yanı başımızda akan bir Fırat Nehri var. Boşa akan su ne getiriyor ki? Ülkemize hiçbir fayda sağlamıyor. Devletimiz bu suyu Barak Ovası’na, Karkamış Ovası’na, Şahinbey’e taşıyabilir. Çiftçimizi canlandırabilir. Her sene her senekinden kurak gidiyor. Bu konuda devletimizden beklentilerimiz çok fazla. Olmazsa olmazımız bizim sulu tarıma geçmemiz” dedi.

Çiftçilerimiz mağdur oldu

Kredi noktasında kolaylık sağlandığı ancak bunun çiftçiye yeterli olmadığını belirten Çolak, “Bizim bölgemizin kuraklık olduğu dönem 8. ayda belli oldu. Bizim hasat dönemimiz o zaman çünkü. Bu çiftçinin derdine o zaman çare olunması lazımdı. Bu çare aralık ayında yapıldı. O dönemden önce bankadan kredi kullanan çiftçilerimiz mecbur kredisinin günü geçtiği için öncesinden ödeme yapmak zorunda kaldı. Bunun içinde çiftçi tarlasını, traktörünü satarak borcunu ödedi. Geç kalındığı için çiftçimiz faydalanamadı. Sürede kısa tutuldu. Biz bu konudan dolayı da şikayetçiyiz. Çiftçilerimiz mağdur oldular. Biz isterdik ki hasat sonrası komisyon kurulsun. Bölgede kuraklık varsa o anda yansısın ki herkes faydalansın.” açıklamasında bulundu.

Toplulaştırmada ilerleme yok

Şahinbey bölgesindeki toplulaştırma hakkında bilgi veren Çolak, “Toplulaştırma 2011 yılından bu yana devam ediyor ama hiçbir şekilde ilerleme yok. Şimdiye kadar yapılan planlama çiftçiyi tatmin etmemiştir. Toplulaştırma Tokatlı bir taşeron firmaya verildiği için biz ne zaman oda olarak kendisine ulaşamıyoruz. Tokat’ta oturan bir kişi benim çiftçimin köyündeki tarlanın toplulaştırması olmaz. Sahaya gelecek. Muhtardan, Ziraat Odası’ndan bilgiler alacak ki ancak o zaman sağlıklı olsun. Bir an evvel bu işin bitirilmesi lazım.” dedi.

“Fıstığa sabit bir fiyat istiyoruz”

Şehitkamil Ziraat Odası Başkanı Cuma Yiğit, “Fıstık rekoltesinde geçen yıl sıkıntı yaşadık ancak iç piyasaya yetecek derecede fıstığımız var. Fıstık hasat zamanı üreticiden 14 liraya alındı ve şu anda 35 liraya fıstık satışı yapılıyor. Bu benim zoruma gidiyor. Fiyatların bu şekilde olmasından dolayı üretici rahatsız. Fıstığın bu şekilde fiyatının artmasının en büyük sorumlusu ambarcılar. Fıstık üzerinden oyun oynanıyor. Bu işten para kazanıyorsa bu kadar da kazanmaması lazım. Hasat zamanının üzerinden 5 ay geçti. 5 ayda fiyat bir anda 3’e katlandı. Bu yanlış bir uygulama. Fıstığa sabit bir fiyat istiyoruz. Enflasyona göre bir artış olsun ki üretici de ne kazandığını bilsin.

“Dosya parası alınmamalı”

Ziraat Bankası’nın çiftçiden dosya masrafı adı altında para tahsil edilmesinin yanlış olduğuna değinen Yiğit, “Çiftçilerimiz kredi ile traktör alıyor. Devlette hazineden çiftçinin faizinin yarısını ödüyor. Ziraat Bankası her çiftçiden dosya masrafı adı altında 2 bin 500 lira alıyor. Bu para alınmamalı. Çiftçi aldığı makinayı üretimde kullanacak. Bu konuyu yazılı olarak Tarım Bakanımıza ilettim” dedi.

Kuraklık sorununa 11 maddelik çözüm önerisi

İklim değişikliğinin çarpıcı yüzü: Su ayak izi hesaplanmadan kuraklık yönetimi olmaz!

Aynı tas aynı hamam: Türkiye’nin kuraklıkla imtihanı

 

(Gaziantep Güneş)

İstanbullular Maçka Parkı’na sahip çıkıyor: Hafta sonu etkinlikleri ile parkta nöbet başlıyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yürütülen Dolmabahçe-Levazım tüneli projesi kapsamında daha önce büyük bölümü alüminyum plakalarla kapatılan Maçka Parkı’nda 12 Şubat’ta ağaç sökümüne başlamıştı.

Proje kapsamında çalışma alanı içerisinde toplam 199 ağaçtan 85’i Sarıyer’deki Mehmet Akif Ersoy Parkı’na, park dışında kalan 114 ağacın da farklı bölgelere nakledileceği belirtilmişti.

Ağaç sökümünün başlaması ile beraber parkta nöbet tutmaya başlayan doğa savunucuları çalışmanın derhal sonlandırılması talep etti.

Beton değil park istiyoruz“, “İBB elini parkımdan çek“, “İstanbul ölüyor ihanet sürüyor” sloganları atılan buluşmada parkın durumuna dair kısa bir bilgilendirmenin ardından basın açıklaması yapıldı.

Açıklamada Maçka Parkı Hepimizin adına söz alan Ersin Kiriş sözlerine şöyle başladı:

“Geçen seneden bu yana bütün kent ve yaşam savunucularının mücadele ettiği Maçka Parkı’na yapılmak istenen tünel projesi yeniden devrede. Maçka Parkı, Dolmabahçe-Levazım-Armutlu-Ayazağa tünellerinin Dolmabahçe çıkışı nedeniyle tehdit altında. İBB ekipleri Maçka Parkı’ndan sonra daha önce parka ait olan Beşiktaş Stadı’nın karşısındaki alanı da panellerle çevirdi.”

Bütün İstanbul halkına, Şişli ve Beşiktaş sakinlerine, Maçka Parkı’nı kullanan herkese sesleniyoruz” diyen Kiriş çalışmaların devam etmesi halinde bölgede yaşanacak sorunları şu şekilde sıraladı:

  1. Parkların altına karayolu tüneli yapılamaz. Yapıldığı takdirde parktan ne kadar az alan gittiği söylenirse söylensin; yukarı çıkacak egzoz dumanları parkın temiz havasını öldürecektir ve dolayısıyla park işlevini yitirecektir.
  2. İBB bütün park ve yeşil alanların altını, karayolu tüneli veya zeminaltı otopark inşaatı adı altında betonlaştırma kararı aldı. Yeşil alanların, parkların altları oyulup betonlaştırıldıkça yağmur suları toprakla buluşamayacaktır. Bu olmayınca, yağan en hafif yağmurda bile geçtiğimiz sene gördüğümüz afet manzaraları bu şehrin normali olacaktır. Bunlara hazırlıklı olalım!
  3. İstanbul genelinde 30’dan fazla karayolu tünel projesi İBB meclisinden geçmiş durumda. Anlayacağınız İstanbul’un altı delik deşik edilecek, eğer dur demezsek!
  4. 3. köprü bağlantı yollarıyla yeni yapılaşmalardan gelecek trafiğin şehrin merkezine bu tünelle verilecek olması söylendiği gibi trafiği rahatlatmayacaktır. Belki oradan merkeze 5 dakikada gelecektir araçlar, ancak merkezden örneğin Taksim veya Karaköy’e 2-3 saatte geçecektir. Trafiğin bütün bu yoğunluk, gürültü ve kirinin esas olarak merkeze çok ciddi zararı olacaktır.
  5. Bu tünel çıkışı, Maçka Vadisi’ne çakılan son çivi olacaktır. Parkı ve vadiyi kullanan sporcular, yurttaşlar, hayvan severler; herkes şapkayı önüne alıp bir düşünsün! Son çivinin çakılmasını hep birlikte engelleyelim!

Kiriş’in konuşmasının ardından neler yapılabileceği konusunda forum düzenlendi. Forumun ardından parkta yaşanan her olayın takip edileceği ve hafta sonu parkta etkinlikler yapılması kararı alındı.

Maçka Parkı İstanbul’da meydana gelebilecek bir deprem afetine karşı Şişli ilçesi sınırlarında çadır kent alanı olarak kullanılacak ve “Afet Toplanma Alanı” olarak belirlenmiş bir parktı.

 

(Sendika.org)

Doğa koruma mücadelesinde online rehber kazdagim.com yayında!

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Derneği, yaklaşık bir yıldır yürüttüğü WWF- Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından desteklenen “Kazdağı ve Çevresi Çevre Örgütlerinin Savunuculuk Kapasitelerinin Geliştirilmesi” projesi kapsamında, doğa koruma mücadelesinde yol gösterici olması amacıyla bir web sitesi kurdu.

www.kazdagim.com adresinden kullanıcılar Kaz Dağı ve çevresindeki Çevre Etki Değerlendirme Süreçlerini takip edebilecek, itiraz dilekçelerini duyurabilecek, savunuculukla ilgili bilgi ve belgelere ulaşabilecek.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Süheyla Doğan, sitenin kuruluş amacının Kazdağı yöresindeki ÇED süreçleri ve hukuki mücadelelere yönelik yol gösterici bir kılavuz hazırlamak olduğunu söyledi.

Kullanıcılarınsite üzerinden ÇED süreçlerini açıklayan dökümanlara ulaşabileceklerini ve ÇED sürecinin nasıl işlediğini görebilmelerini sağladıklarını anlatan Doğan, mevcut ÇED süreçlerinde eleştirdikleri taraflara iyileştirilmesi amacıyla dikkat çektiklerini aktardı.

Stratejik Çevresel Değerlendirme konusunun az bilindiğini anlatan Süheyla Doğan, bu konu hakkındaki bilgilerin ve ÇED süreci takip dosyalarının siteden paylaşıldığını, Bakanlığın Balıkesir ve Çanakkale çevresindeki ÇED süreci duyurularının da siteden takip edilebileceğini ifade etti.

www.kazdagim.com web sitesinde savunuculuk faaliyeti yürüten ilgili sivil toplum kuruluşları ve doğa savunucusu kurumlarından listelerine de “Faydalı Linkler” kategorisinde ulaşılabiliyor.

STK’ların yol göstericisi: Savunuculuk El Rehberi

Derneğin hazırlamış olduğu, savunuculuk tanım ve yöntemleri, Çevresel Etki Değerlendirme ve Stratejik Çevresel Değerlendirme süreçleri ve çevre mevzuatı hakkında bilgilerin yer aldığı “Savunuculuk El Rehberi”nin PDF’ine siteden ücretsiz ulaşılabiliyor.

 

(Yeşil Gazete)

Sabahattin Ali sergisi Yapı Kredi Sanat’ta açıldı

Sabahattin Ali’nin kendi kaleminden anlatımıyla kurgulanan ve küratörlüğünü Sevengül Sönmez’in yaptığı “Şehirlere Alışamadı: Sabahattin Ali’nin Şehirleri” isimli sergi, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ta bugün ziyarete açıldı.

Sergi, Sabahattin Ali’nin Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu şehirleri ve Berlin’deki yaşamına odaklanıyor.

Eserler, filmler, çektiği fotoğraflar ve müzikler eşliğinde, yazarın kendi kaleminden anlatımıyla kurgulanan sergi, Ali’nin yakınlarının anılarına da yer veriyor.

Sabahattin Ali’nin Sivas-Kayseri-Erzincan-Zonguldak gezi notları ve bu gezide çektiği fotoğraflar, Balıkesir Öğretmen Okulu’nda tuttuğu günlük, Kürk Mantolu Madonna’nın taslakları, Almanya’dan Mustafa Seyit Sutüven’e yazdığı “Mustafa’ya Mektup” şiiri, Nahit Vedat Fıratlı ve Ayşe Sıtkı İlhan’a yazdığı mektuplar sergide ilk kez izleyenlerle buluşuyor.

Sergide ayrıca Sabahattin Ali Arşivi’nden çıkan yeni belge ve fotoğrafların yanı sıra Tarih Vakfı Arşivi ve Ömer M. Koç koleksiyonundaki belgeler de bulunuyor.

“Şehirlere Alışamadı: Sabahattin Ali’nin Şehirleri” 14 Şubat – 27 Nisan 2018 tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık binasında ziyaret edilebilir.

 

(Artfulliving)

Türkiye Dağcılık Federasyonu’ndan çağrı: Maden arama ruhsatı iptal edilsin!

Türkiye Dağcılık Federasyonu, 30’dan fazla tırmanış parkuruna sahip Dedegöl Dağları’nda maden arama izni verilmesine tepki gösterdi.

Federasyondan yapılan açıklamada, alınan karardan vazgeçilmemesi durumunda Isparta il sınırları içinde bulunan ve dünya çapında üne sahip Kuzukulağı Tırmanış Bölgesi’nin kısa bir süre içinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceği vurgulandı.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

“Dedegöl kaderine terkedilemez…

Türkiye’nin en önemli ve en görkemli, her biri adeta bir sanat eseri olan uzun duvarlarına  sahip Dedegöl Dağları,   mermer ocaklarına kurban edilmek üzere. Isparta ili sınırları içinde bulunan ve  dünya çapında üne sahip  olan Kuzukulağı Tırmanış Bölgesi eğer karar değişmezse kısa bir süre içinde yok olma tehlikesi yaşamaya başlayacak.

Dedegöl Dağları ve civarında uzunlukları 20 ila 600 metre arasında değişen 30’dan fazla tırmanış parkuru yerli ve yabancı rota açıcılar tarafından uluslararası standartlarda açılmıştır. Bu rotalar dünyaca tanınan son derece uygun sportif tırmanış alanlardır. Bu bölge dört mevsim boyunca binlerce yerli ve yabancı doğa sporcusu tarafından kaya tırmanışı, uzun duvar tırmanışı, sportif kaya tırmanışı, dağcılık, dağ kayağı, kampçılık ve doğa yürüyüşü için kullanılmaktadır. Bu etkinlikler eko-turizm yolu ile Isparta’nın ve civar köylerinin ekonomisine ve kırsal kalkınmaya ciddi katkıda bulunmaktadır.

Ne yazık ki bölgenin sürdürülebilir kalkınması için bu denli öneme sahip bu doğa harikası alandaki ana tırmanış kaya bandının üstüne ve etrafına maden arama ruhsatları verilmiştir.

Dağcılık Federasyonu tarafından 2017 yılının başında henüz  ruhsat alma aşamasında ilgili tüm Bakanlıklar ve ilgili kuruluşlara bu durum anlatılmış ve   ruhsat işleminin durdurulması için yazılı uyarılar yapmıştır. Yine 2018 yılında bu alanın sportif anlamda dağcılık açısından tescilli bir yer olduğu yerli ve yabancı dağcılar açısından bir cazibe noktası haline geldiği resmi yazılar ile ilgili kurumlara tekrar hatırlatılmıştır.

Maden arama işlemleri ve akabinde işletmenin açılması bölgeye geri dönüşü mümkün olmayan zararlar verecektir. Madencilik ve taş ocağı faaliyetleri her türlü sportif faaliyetleri ve beraberinde sürdürülebilir turizmi bitireceği gibi hayvancılık ve tarım gibi yaşamsal döngülere de zarar verecektir.

Dedegöl Dağları sadece muhteşem kaya duvarlarıyla değil, biyolojik çeşitliliği ile de bir doğal anıt niteliğindedir. Bu alanın koruma altına alınması  gerekirken mermer ocaklarının insafına bırakılması anlaşılabilir değildir.

Bu nedenle; dağcılığımızın ve tırmanış sporumuzun önemli faaliyet alanlarından olan Dedegöl Dağları Kuzukulağı bölgesinde maden arama ruhsatının iptal edilerek, bölgenin koruma altına alınmasını ve  bölgenin yerel kalkınmasına katkı sağlayacak sürdürülebilir dağcılık ile kırsal turizm potansiyelinin desteklenmesi  talep etmekteyiz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Türkiye Dağcılık Federasyonu”

 

Dünyada sadece 5 ülkede bulunan kaya tırmanma parkuruna maden arama ruhsatı çıktı!

 

(Yeşil Gazete)

Good4Trust’dan İstanbul ve İzmir’de eş zamanlı Türetim Buluşması

Good4Trust.org  20 Şubat’ta İstanbul ve İzmir’de eş zamanlı bir Türetim Buluşması düzenliyor. Buluşmanın üreticileri ve türeticileri bir araya getirmek amacıyla olduğunu kaydeden Good4Trust.org ekibi imkanı olan herkesi Türetim Buluşması’na davet ediyor.

Good4Trust.org’un İzmir ve İstanbul’de gerçekleşecek Türetim Buluşması’na dair davet metni şu şekilde:

“Tüketmekten bıktıysanız ve iyi ve anlamlı bir yaşam arayışınız varsa…

Günümüzde düzenli kullandığımız, severek satın aldığımız ürünlerin nerede ve hangi koşullarda, kimler tarafından üretildiğini bilmiyoruz. Her geçen gün kendimizi tanımak için daha çok çaba harcarken, bizi biz yapan alışkanlıklarımızın nasıl oluştuğunu sürekli gözden kaçırıyoruz…

Şehirdeki çoğu insan uzun yıllardır her gün yediği sebzelerin, giydiği kazakların, çocuklarına aldığı kıyafetlerin üreticisini tanımıyor. Üretim, gün geçtikçe toplumsal alanın dışına itiliyor ve insana yabancılaştırılıyor.

Oysa biz türeticiler, kullandığımız ürünlerin nereden geldiğini, kimin neyi, ne şekilde ürettiği bilmek istiyoruz! Adil olanla olmayanı ayırt etmek, gezegeni önemseyerek üretenleri desteklemek istiyoruz. Kullandığımız ürünlerin üretimine destek olurken, aldığımız her ürünle ekolojik ve sosyal açıdan adil bir yaşamı seçiyoruz. Doğaya ve insana dost üretim yapan sorumlu üreticilerimiz hayatı her gün yeniden üretirken, bizler de onların hayatta kalması için çaba harcıyor, derdimizi ortaklaştırıyoruz.

Good4Trust’ın ev sahipliğinde, İzmir ve İstanbul’da eşzamanlı yapılacak toplantılarda, üreticiler ve türeticiler olarak hep birlikte tüketimi değil, türetimi konuşacağız.

Tüketmekten bıkan ve türetmenin yollarını arayan herkesi bekliyoruz.

Fırsatınız olursa gelmeden önce good4trust.org platformunu inceleyerek türetici kaydınızı yapabilirsiniz.

Detaylı bilgi için iletişim: Berk Butan [email protected]

ImpactHub İstanbul 20 Şubat Salı günü 19:00 – 21:00,
Originn İzmir 20 Şubat Salı günü 19:00 – 21:00

Facebook etkinlik sayfasına buradan erişim mümkün.

Program:
19.00-19.30 Toplanma-tanışma
19.30-20.00 Üretici hikayeleri
20.00-20:30 Originn – ImpactHub Bağlantısı Selamlaşma ve Mesaj
20:30-21.00 Üretici ve türetici sohbeti

 

(Yeşil Gazete)

Diren Coşkun cezaevindeki hak ihlallerinin son bulması için 21 gündür açlık grevinde

LGBTİ aktivisti Diren Coşkun’un hak ihlallerinin son bulması ve ameliyat hakkı için Tekirdağ Cezaevi’nde başladığı açlık grevinde 21. güne girdi. Destek için kendisi de açlık grevine başlayan İstanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Kıvılcım Arat Diren Coşkun’un sağlık durumuna ilişkin açıklama yaptı. Arat’tan sonra Irmak Keskin de 3 günlük açlık ve sessizlik grevi başlattı.

Diren Coşkun

Tekirdağ 2 No’lu Cezaevi’nde kamuoyunda “tabutluk” olarak ifade edilen hücrede tutulan LGBTİ+ aktivisti Diren Coşkun’un 25 Ocak’ta başladığı açlık grevi 21. gününe girdi.  İstanbul  LGBTİ  Dayanışma  Derneği  Yönetim  Kurulu  Üyesi ve Demokratik Kadın Hareketi Sözcüsü Kıvılcım Arat ise, Diren Coşkun’a destek için 8 gündür açlık grevinde.

“Sadece su ve küp şeker alıyor”

Kıvılcım Arat

Sosyal medya hesabından açıklama yapan Kıvılcım Arat, şunları belirtti: “Kilo kaybı var. Sadece su ve küp şeker alıyor. Vitamin takviyesi alamıyor. Halsizlik ve yorgunluk hissediyor. Fakat mücadele kararlılığı mevcut. Açlık Grevine başladığı için infaz kurumu idaresince açılan soruşturma kapsamında ‘3 ay faaliyete katılmama’ cezası aldığını söyledi. İnfaz hakimliğine itiraz etmekle birlikte zaten hiçbir faaliyete erkek cezaevinde olmalarından dolayı katılmadığını söyledi.”

 

Arat, “Özellikle kamuoyu ile paylaşmamı istediği bir şey var. Cümleyi olduğu gibi aktarıyorum; ‘Tekirdağ 2 Nolu’da taciz, tecrit ve işkence var. Gardiyanların saldırısından sonra içlerinden biri kendisine ‘istediğin hiçbir şey olmayacak. Cehenneme kadar yolun var! Öl, geber!’ diyerek bağırmış. Cinsiyet değişikliği için açtığı dava ‘görevsizlik’ kararı verilerek kapatılmış. Başladığı açlık grevi eylemini sonuna kadar götüreceğini, bunun insanlık onuruyla ilintili olduğunu, evrensel hukuk kurallarıyla bağdaşmadığını söylüyor” ifadelerini kullandı.

Irmak Keskin’den açlık ve sessizlik grevi

Kıvılcım’ın ardından Irmak Keskin de bugün Diren’in eylemine destek vermek için 3 günlük açlık ve sessizlik grevi başlattığını açıkladı. Facebook’tan yaptığı duyuruda Coşkun’un eylemine destek vermek ve yalnız olmadığını hissettirmek için 3 günlük açlık grevine başladığını belirten Keskin,  “Tüm susanlara, tepkisiz kalanlara inat, kendi varoluşumdan bir başka anlamda vazgeçerek  açlık grevi süresince sessizlik yemini edeceğimi ve yazılı, sözlü iletişim kurmayacağımı da belirtmek istiyorum” dedi. Irmak sessizliğinin  Diren’in eylemine tepkisiz kalanlara karşı bir duruş olduğunu söyledi.

Vegan Aksiyon’dan dönüşümlü açlık grevi

Vegan Aksiyon da Diren Coşkun ve “cezaevinde vegan yemek hakkının gasp edildiğini” açıkladıkları Osman Evcan için 6 gündür dönüşümlü açlık grevi yapıyor.

 

(Dokuz8 Haber)

AB yasakladı: Erkeksiz üreyebilen benekli kerevit ekosistemleri işgal ediyor

Erkeği olmadan üreyebilen dişilerden oluşan ve sadece 30 yıllık geçmişe sahip yeni bir kerevit türünün hızla çoğaldığı ve dünya genelindeki ekosistemleri işgal etmeye başladığı belirtildi.

Yeni yapılan bir çalışmaya göre benekli kerevit adı verilen türün kökeni, DNA’sındaki bir mutasyon sayesinde tek başına üreyebilen bir tek dişiye dayanıyor.

Benekli kerevitin evlerde beslenmemesine yönelik uyarıya rağmen Kanada’da satılıyor.

10 bacaklı mutant tür, Avrupa Birliği tarafından ise yasaklandı.

Bilimsel adı Procambarus virginalis olan tür daha 30 yıl öncesine kadar yoktu.

Ancak şimdi Japonya, Madagaskar, İsveç ve ABD’de vahşi yaşamda görülüyor.

Nature, Ecology an Evolution (Doğa, Ekoloji ve Evrim) adlı bilim dergisinde yayımlanan araştırmada işgalci benekli kerevitlerin, Madagaskar’daki yerli kerevit türlerini tehdit ettiği belirtildi.

Araştırma ekibinden Dr. Wolfgang Stein Kanada devlet televizyonu CBC’de yaptığı açıklamada “Bir benekli kerevitiniz varsa, üç ay sonra 200 ya da 300 tane olur” dedi. Aslında, bu tatlı su kerevitinin nasıl tek başına ürediğini inceleyen biliminsanları, kanserin nasıl yayıldığını daha iyi anlayabilir.

Benekli kerevitler Kanada’daki evcil hayvan dükkanlarından ya da internette alınabiliyor. İnternetteki bir ilanda bir satıcı bir küçük benekli kereviti bedavaya verirken, biraz daha büyük beş kerevit için 20 Kanada doları istiyor.

Kanada’da şu anda vahşi yaşamda benekli kerevit bulunmuyor. Ancak yetkililer bu canlıları doğaya salmanın yasadışı olduğu uyarısında bulunuyor.

Mutant kervitler nasıl üredi?

Her şey 1990’lı yıllarda Almanya’daki bir evcil hayvan dükkanında başladı.

Florida’ya özgü bir tür olan pullu kerevitin bir dişisi ek bir kromozom dizisiyle dünyaya geldi.

Böylece erkeği olmadan üremeye başladı. Bu dişiden doğan kerevitler de her seferinde yüzlerce yumurta ürettiler.

Bu genetik açıdan birbirinin kopyası olan kerevitler, özellikle Almanya’daki akvaryum tutkunları arasında büyük ilgi gördü.

Ancak tür sadece bir kaç ay içinde aşırı bir şekilde türeyince, insanlar benekli kerevitleri Avrupa genelindeki göllere bıraktılar.

Madagaskar’da da ucuz bir protein kaynağı olarak ülkeye getirilen kerevitler şu anda yerli türleri tehdit eder hale geldi.

AB ve ABD’nin iki eyaletinde benekli kerevitlere yasak geldi. Ancak tür, vahşi yaşamda üremeye devam ediyor.

 

(BBC Türkçe)

Alman siyasetçilerden, “Deniz Yücel’i serbest bırakın” çağrısı

Alman siyasetçiler, Türkiye’de bir yıl önce gözaltına alınan ve ardından tutuklanan Deniz Yücel’in serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in gözaltına alınmasının birinci yılında Alman siyasetçilerden Türkiye’ye çağrılar geliyor. İddianame olmadan ve yargılama yapılmadan Yücel’in bu kadar uzun süre tutuklu kalmasını eleştiren Alman siyasiler Yücel’in serbest bırakılmasını istedi.

Türkiye’den hukuk devleti kurallarına uygun hızlı bir yargılama gerçekleştirilmesini talep eden Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Deniz Yücel’in serbest bırakılmasını istedi. Gabriel, Yücel’in tutukluluğunun Almanya ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerde önemli engellerden biri olduğuna da dikkat çekti.

Deniz Yücel

Almanya’nın Avrupa ile İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth da “hukuk devleti süreci işletilmeden ve Deniz Yücel serbest bırakılmadan Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin düzelmesinin düşünülemeyeceğini” ifade etti. Alman Yazı İşleri Ağı’na konuşan Roth, aradan bir yıl geçmesine rağmen Yücel hakkında iddianame hazırlanmamasının anlaşılabilir bir durum olmadığını belirtti.

Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) üyesi Avrupa parlamenteri Manfred Weber de Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecine son verilmesini talep ederek “Deniz Yücel bir yıldır iddianamesiz cezaevinde. Bu kabul edilebilir bir durum değil” şeklinde konuştu.

Hem Türk hem de Alman vatandaşı olan Deniz Yücel 14 Şubat 2017’de Enerji Bakanı Berat Albayrak’la ilgili haberiyle bağlantılı olarak ifade vermek üzere gittiği emniyette gözaltına alınmış ve 27 Şubat’ta da terör suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Türkiye’de yasalara göre terör bağlantılı suçlarla itham edilenlerin tutukluluk süresi 5 yıla kadar uzatılabiliyor.

 

(DW Türkçe)

Ankara Mamak’ta cinsel istismara karşı “Kadınlar savunmaya” eylemi

Mamak’taki Cafe Woods’ta 14 yaşındaki bir çocuğun cinsel istismara maruz bırakılması ardından yüzlerce kadın olayın gerçekleştiği kafenin önünde eylem yaptı. Eylem sırasında kadınlar kürsüden “Kadınlar savunmaya” çağrısı yaptı.

Geçtiğimiz hafta Ankara’nın Mamak ilçesinde bulunan Cafe Woods’ta uyuşturucu verilen 14 yaşındaki bir kız çocuğu, cinsel istismara maruz bırakıldı. İstismarcı Sedat A.’ya yardım eden İdris D. olayın ertesi günü tutuklanırken Sedat A. bulunamamıştı. Anne N.D.’nin kadınlarla irtibata geçmesinin ardından kadınların başlattığı sosyal medya kampanyası sonucunda Sedat A. bir gün içinde yakalandı.

Kadınlar 13 Şubat Salı günü 19.00’da istismarın yaşandığı yerin önüne çağrı yaptı. Eylem öncesinde kafenin etrafında barikat kuran polis “Eylemi yaptırmayacağız” diyerek tehdit etse de polisin tehditlerine rağmen kitlesel bir eylem yapıldı.

Kadınlar adına basın açıklamasını okuyan Dilara Doğanbaş, kafenin adının daha önce birçok kez uyuşturucu kullanımıyla gündeme geldiğini belirterek “Şimdiye kadar hiçbir işlem yapılmaması, çocuğun ifade verirken yaşadığı olaydan sorumlu tutulması ve Sedat A.’nın bir hafta boyunca ‘bulunamamasının’ tesadüf olmadığını biliyoruz” dedi.

Mamak’ta yaşayan insanların birçoğunun, mahallelerinde uyuşturucu satıldığına dair bilgisinin olmasına rağmen, emniyet mensuplarının hiçbir işlem yapmadığını vurgulayan Doğanbaş, “Mamak’ta gençlik bilerek ve istenerek uyuşturucu batağının içerisine sürükleniyor” ifadelerini kullandı.

İstismarı gerçekleştirenlerin “Bir kereden bir şey olmaz” diyenler tarafından beslendiğini belirten Doğanbaş “İktidarın kadın ve çocuk düşmanı, her zaman erkekten yana olan politikaları yüzünden erkekler her geçen gün daha fazla cesaret alarak kadınların ve çocukların bedenleri üzerinde keyiflerince denetim sağlayabileceklerini düşünüyorlar” dedi.

Açıklamanın ardından söz alan ve tecavüz ve çocuk istismarı vakalarının münferit olmadığını belirten kadınlar tüm kadınlara “Kadınlar savunmaya” diyerek seslendi.

 

(Sendika.org)