Ana Sayfa Blog Sayfa 2881

Belçika nükleer kaza riskine karşı iyot hapı dağıtmaya başladı

Belçika’da nükleer santrallerde kaza yaşanması ihtimaline karşı halka tedbir amacıyla iyot hapı dağıtmaya başladı.

11 milyon vatandaşına ücretsiz olarak iyot hapı dağıtan Belçika vatandaşlarını “belirli bir risk” olmadığı yönünde uyardı.

Belçika İç işleri Bakanı Jan Jambon “şimdilik nükleer santrallerimizde belirli bir risk bulunmamaktadır” dedi.

Hükümet 2 yıl önce vatandaşlarına acil durumlarda ne yapmaları gerektiğini anlatmak için Fransızca, Hollanda ve Almanca dillerinde bir web sitesi kurmuştu.

Belçika medyasında çıkan haberlere göre Brüksel’deki eczacılar tiroit bezinde radyasyon birikiminin azaltılmasına yardımcı olan 4,5 milyon kutu iyot hapı siparişlerinin ulaşmaya başladıklarını aktardı.

Ücretsiz iyot haplarına eczaneler aracılığı ile ulaşılabiliyor.

Amaç dağıtılan yüksek dozdaki iyot haplarıyla tiroit kanseri riskini sınırlamak.

İyot haplarının vücutta etkili olabilmesi için santrallerden yayılan radyoaktif dalganın söz konusu bölgeye yayılmadan birkaç saat önce alınması gerekiyor.

Belçika’da 7 adet nükleer reaktör bulunuyor.

Yakın zamanda iyot hapı dağıtımının bir  örneği de Almanya’nın  Aachen kentinde yaşanmıştı . İlgili önceki haberimize buradan ulaşabilirsiniz. 2016 yılının Nisan ayında da Hollanda’danükleer santral yakınlarında yaşayanlara iyot hapı dağıtılacağı haberleri yayınlanmıştı.

(The Guardian, Yeşil Gazete)

Eskişehir termik santral projesinde kömür sahasının özelleştirilmesi için teklif süresi uzatıldı

Hükümetin enerji politikaları son olarak Eskişehir’i hedefine almıştı.

Binlerce Eskişehirli, çevreciler ve sivil toplum kuruluşları, devlet tarafından birinci derece tarım arazisi ilan edilen, Türkiye’nin en verimli tarım arazilerinden Alpu Ovası’na termik santral kurdurmamak için mücadele ediyor.

Merkez ilçe Tepebaşı’na 25 kilometre mesafedeki Alpu’da yapılması planlanan kömürlü termik santral projesiyle ilgili yeni bir gelişme yaşandı.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı teklif süresini uzattı

Bölgede kurulması planlanan kömür sahasının özelleştirilmesi için teklif verme süresi bugün doluyordu.

Ancak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) son teklif verme süresini 26 Nisan 2018’e uzattı.

ÖİB’nin süre uzatım ilanı bugünkü Resmi Gazete’de duyuruldu.

Duyuruda, şöyle denildi:

“Enerji Üretim Alanı’nda kömüre dayalı elektrik üretim tesisi kurulması amacıyla; Eskişehir İli, Alpu İlçesi sınırlarında bulunan ve Elektrik Üretim A.Ş.ye ait olan ER: 3360209, S: 85839 no.lu ruhsat sahası içerisindeki Kömür Rezerv Alanı’nın 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 18. maddesinin 5. fıkrası çerçevesinde “İşletme Hakkının Verilmesi” yöntemi ile özelleştirilmesi amacıyla ihale edileceği 27/09/2017 tarihinden itibaren yayımlanan ilanlarla duyurulmuştur. Bahse konu ilanda belirtilen ön yeterlilik ve son teklif verme tarihi ve saati 26/04/2018 günü saat 17:00’ye kadar uzatılmıştır.”

Ne olmuştu?

Eskişehir’de yer alan birinci sınıf tarım arazilerinin yüzde 40’ının yer aldığı Alpu Ovası’nın tarım dışı kullanımının oylanacağı ilk il toprak koruma kurulu toplantısından yeterli kabul oyu çıkmadığı için kurul yönetmeliği 9 Aralık 2017’de değiştirildi.

Kurul üyeleri ikinci kez 31 Ocak 2018’de Eskişehir Valiliği‘nde toplandı.

Toplantı esnasında vatandaşlar, yüzlerine taktıkları maskelerle valilik binası önünde bekledi.

Yeni yönetmeliğe göre toplanan kurulda 3 ret oyuna karşı 6 evet oyu kullanıldı ve Alpu Ovası birinci derece tarım arazisi kapsamından çıkarılarak, ovaya termik santralin yapımının önü açıldı.

Bu karar toprağı korumak için kurulan İl Toprak Koruma Kurulu’nun toprağı koruyamadığı yorumlarına sebep oldu.

“Termik santral Alpu’yu bitirir”

Eskişehir’de vatandaşlar yaklaşık altı aydır termik santrali kurdurmamak için mücadele ediyor.

Gerek basın açıklamaları ile gerek şehrin sembol olmuş heykellerine maske takarak; gerek konser, tiyatro gibi etkinliklerin sonunda sanatçıların yüzlerine taktıkları maske ve yaptıkları kısa konuşmalarla termik santral protesto ediliyor.

Termik santralin yapılacağı alanda yaşayan köylüler, geçim kaynaklarının tarım ve hayvancılık olduğunu, kömürlü termik santral yapılırsa Alpu Ovası’nın da kendi yaşamlarının da biteceğini söylüyor.

Hatta Alpu’da yaşayan birçok köylü ve muhtar bu sorunun sadece köylüyü değil şehir merkezinde yaşayanı da Ankara’da yaşayanı da ilgilendirdiğini anlatıyor.

“Kömür insan ömrünü en az 10 yıl kısaltıyor”

Eskişehir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Doktor Akif Aladağ, “Kömür öldürüyor. İnsan ömrünü en az on yıl kısaltıyor. Kömürü çıkarmak yerine yenilenebilir enerjiyi kullanalım” diye konuştu.

Eskişehir Demokrasi için Dayanışma Platformu ise tüm siyasi parti, sivil toplum örgütü, sendika ve derneklere çağrıda bulunarak ‘Eskişehir’de termik santral istemiyoruz’ başlıklı deklarasyon metni hazırladı.

CHP, HDP, İYİ Parti, EMEP, ÖDP, LDP, Vatan Partisi, Saadet Partisi, Demokrat Parti il başkanları ve kurum temsilcileri ile birlikte metne atılan imza sayısı 112 olarak açıklandı.

En son 3 Mart 2018 Cumartesi günü deklarasyona imza atanlar, ‘Eskişehir’de termik santral istemiyoruz’ çağrısı ile bir miting düzenlemişti.

Miting ilk etapta emniyet güçleri tarafından engellenmek istense de yürüyüş gerçekleşmişti.

Tarım arazisine termik santral kurulsun diye yönetmelik değişti!

Eskişehir Alpu’ya kurulması planlanan termik santral Meclis gündemine taşındı

Eskişehirli gençlerden Alpu Ovası’ndaki termik santral projesine gaz maskeli protesto

 

(Birgün, Hürriyet, Yeşil Gazete)

Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Sami Yılmaztürk hayatını kaybetti

TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Sami Yılmaztürk yaşamını yitirdi.

Sami Yılmaztürk

Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Sami Yılmaztürk, uzun süredir tedavi gördüğü hastalığa yenildi.

Taksim Dayanışması Sözcüsü Mimar Mücella Yapıcı, Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Sami Yılmaztürk’ün yaşamını yitirdiğini duyurdu.

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Kahraman da Yılmaztürk’ün yaşamını yitimesini “TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Sami Yılmaztürk’ü kaybettik. TMMOB bir neferini, abisini kaybetti, başımız sağ olsun” mesajı ile duyurdu.

Yılmaztürk’ün vefat haberini sanatçı Orhan Aydın da, “Yüreğim ağlıyor Sami..daha iki hafta önce birlikteydik..”yendim bu mereti iyi gidiyor her şey” demiştin..”kaldığımız yerden kavgaya devam” demiştin…ah canım kardeşim ahhh..” sözleriyle sosyal medya hesabından duyurdu.

Yılmaztürk, son olarak 23 Şubat 2016’da “Çağdaş Demokrat Toplumcu Mimarlar Grubu” olarak İstanbul şubesinin genel kurul seçimini kazanmış ve bir kez daha Mimarlar Odası İstanbul şube başkanlığına seçilmişti.

Yılmaztürk için 9 Mart 2018 Cuma günü Mimarlar Odası’nda bir anma töreni düzenlenecek ve daha sonra son yolculuğuna uğurlanacak.

 

(Cumhuriyet, Haber Sol, Yeşil Gazete)

Hayvan özgürlüğü aktivistlerinden protesto eylemi: Bu zülme ortak olmayın!

Brezilya’dan Türkiye’ye canlı hayvan ithaline karşı İstanbul İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü önünde 11 Mart Pazar günü saat 15:00’de protesto eylemi düzenlenecek.

Brezilya’dan ithal edilen v27 bin canlı hayvan “ucuz et ihtiyacı”na yönelik olduğu iddiası ile 17 gün süren yolculuğun ardından 22 Şubat günü Mersin limanına yanaşmıştı.

Gazeteci ve hayvan hakları aktivisti Zülal Kalkandelen ise , Brezilya’daki hayvan hakları derneklerinin yardım çağrısıyla konuyu ilk kez 5 Şubat’ta sosyal medya hesapları aracılığıyla, sonra da Dağ Medya’da yayınladığı bir yazı ile Türkiye’de duyurmuştu.

11 Mart 2018 Pazar günü 15:00’de İstanbul İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü önünde protesto eylemi düzenleyecek hayvan özgürlüğü aktivistlerinin Nada gemisinin Türkiye’ye ulaşmasına dair yaptığı basın açıklaması ise şöyle.

 

“Brezilya’dan Türkiye’ye yola çıkan NADA isimli gemide 27.000 inek dışkıları içinde taşınıyor. Bizler bugün bu ineklerin sesine ses olmak için buradayız.

Hayvan ticareti köle ticaretinden farksızdır, hiçbir koşulda kabul edilemez. Brezilya’dan ölüm yolculuğuna çıkan 27.000 inek biz insanlar gibi hissedebilen, özgürlüklerini arayan canlılardır. İneklere limanda bekletildikleri sürece daha fazla dışkılamaması için su ve yem verilmemiştir. Kıtalar arası bu yolculukta sağlıksız bir ortamda bulunan ineklerin bir kısmı yolda ölmektedir. Ölen inekler öğütme makinelerinden geçirilerek okyanusa bırakılmaktadır. Bu etik, vicdani hiçbir anlayışa sığmaz.

Ölüm gemisi Brezilya’dan yola çıkmadan önce limandan yayılan ağır dışkı kokusu nedeniyle ve hayvan hakları aktivistlerinin çabaları sayesinde gemide kontroller yapılmıştır. Mahkeme geminin yola çıkmaya uygun olmadığına karar vermiştir.

Brezilya’da satışı gerçekleştiren Minerva Foods şirketi çevreyi kirletmekten, uygunsuz şartlarda hayvanları taşımaktan defalarca para cezaları almıştır.

Bilim insanlarının verdiği raporlara rağmen çeşitli politik ve ekonomik baskılar ile mahkeme kararı bir günde değiştirilmiştir. Yolsuzluk skandalları ile adları anılan  politikacıların bu ranttan kendilerine aldıkları paylar olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz bu adaletsizliği kabul etmiyoruz.

Mersin Limanı’na 21 Şubat günü yanaşacak olan zulüm gemisi NADA’ya aracı olan Yıldız Shipping’in sorumlusu Mehmet Yıldız’a, zulüm tacirliğini yapan Minerva Foods’a ve Göktaşlar Et’e sesleniyoruz. Vazgeçin! Biz hayvan özgürlüğünü savunanlar olarak asla bu işin peşini bırakmayacağımızı buradan ilan ediyoruz.

Brezilya ve Türkiye hükümetlerine sesleniyoruz. Hayvan ticaretini derhal durdurun. Hayvanlar mal, köle veya makine değildir.

Kamuoyuna çağrımızdır. Bu zulme ortak olmayın. Hayvan kullanımını hayatınızdan çıkarın. Unutmayın ki tarihi sahiplerin zulmü değil kölelerin özgürlük ve eşitlik mücadelesi değiştirmiştir.”

 

Hayvan özgürlüğü aktivisti Zülal Kalkandelen: Siyaset ve ticaret el ele vererek hukuku alt etti

“Ölüm gemisi” NADA Türkiye’de!

Brezilyalı hayvan hakları aktivistlerinden Türkiye’ye dayanışma çağrısı

 

(Yeşil Gazete)

16. Feminist Gece Yürüyüşü yarın Taksim’de düzenleniyor

Taksim 16’ncı Feminist Gece Yürüyüşü’ne ev sahipliği yapıyor.

Bu yıl 16’ncısı düzenlenecek olan Feminist Gece Yürüyüşü, 8 Mart Perşembe günü 19.30’da İstiklal Caddesi’nde gerçekleşecek.

Kadınlar, “Hayatımız, isyanımız, mücadelemiz: Feminizm” sloganıyla 8 Mart’ta İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan Fransız Kültür Merkezi önünde 16’ncı Feminist Gece Yürüyüşü’nde bir araya gelecek.

Taksim İstiklal Caddesi boyunca sürecek yürüyüş, Tünel Meydanı’nda yapılacak açıklamayla son bulacak.

 

(Yeşil Gazete)

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi: Torba Yasa’ya şeker kotalarının belirlenmesi için 3 ek madde

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararını tüm tepkilere karşın özelleştirme planını uygulayan hükümet, şeker kotası belirleme sürecini bakanlığı devreden çıkartarak hızlandıran, tek yetkili olarak Bakanlar Kurulu’nu belirleyen bir düzenlemeyi TBMM gündemine getirdi.

Nurcan Gökdemir’in Birgün’de çıkan haberine göre, AKP, Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve KHK’lerde Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısı’na, komisyon görüşmelerinin son gününde sunduğu önergeler ile şeker kotalarının belirlenmesine ilişkin üç madde ekledi.

Önce Şeker Kurumu, sonra Bakanlık

Bu maddelerle nişasta bazlı şeker üretimi için yüzde 10’luk kota belirlenmesi kararıyla başlayan süreç yeniden düzenlendi.

Türkiye’yi NBŞ üretiminde dünya ülkeleri arasında ön sıralara taşıyan süreçte önce kota belirlendi, daha sonra kamuoyuna yansıyan raporlarla ortaya konulduğu gibi Cargill’in başını çektiği şirketlerin de talebiyle hükümet, Şeker Kurumu’nun görüşünü alarak kotayı yüzde 50’ye kadar artırma veya eksiltme yetkisi aldı.

2016 yılından itibaren atamalar yapılmayarak Şeker Kurulu işlevsizleşti ve 2017-2018 dönemine ilişkin kota belirlenmedi.

696 sayılı KHK ile de Şeker Kurumu kapatıldı ve yetkileri Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına devredildi.

Cargill şikâyetçi oldu

Cargill, özelleştirme tavsiyelerinin yer aldığı raporunda, Tarım Bakanlığı’nın kotaların belirlenmesi ya da revizyonu konusunda nasıl bir yaklaşım sergileyeceğinin netleşmediğinden yakınarak, şeker piyasasının faaliyetlerini belirsizlik ortamı içerisinde sürdürdüğüne yer verdi.

Raporda, ayrıca şu ifade de yer aldı:

“Yürürlükte olan mer’i mevzuat gereğince 30 Haziran’a kadar belirlenmiş olması gereken kotaların Bakanlar Kurulumuzca belirlenmesi ve nişasta bazlı şeker kotası artışının aynı kararnameye dercedilmesini talep etmekteyiz.”

Hükümet gereğini yaptı

TBMM Genel Kurulu’nda görüşmelerine başlaması beklenen tasarının komisyon görüşmelerinin son gününde üç ayrı önerge sunan hükümet, 4634 sayılı Şeker Kanunu’nda değişiklik yaptı.

Buna göre, kota belirlemede, yeni fabrika kurma ve mevcutların kapasitesini arttırma taleplerini karşılamak için yeni kota tahsisinde başka hiçbir kurum devreye girmeden doğrudan Bakanlar Kurulu yetkili olacak.

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Mahir Ünal’dan şeker fabrikaları açıklaması

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Mahir Ünal, AKP Genel Merkezi’nde, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Merkez Yürütme Kurulu toplantısı sürerken dün gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Ünal, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili devreye gireceğine yönelik iddialar doğru mudur?” sorusu üzerine şunları kaydetti:

“Burada şeker fabrikalarının satımından ziyade devletin bu hususta 18 yılda uğradığı zararın her şeyden önce giderilmesi. Kazanılmış hakların herhangi bir şekilde kaybına fırsat vermeden, yine özellikle pancar üreten çiftçilerimizin hiçbir şekilde mağdur olmasına izin vermeden gerçekleştireceğimiz bir düzenlemeyi konuşuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuda herhangi bir müdahalesi söz konusu olmayacak.  Pancar temin eden çiftçiler mevcut kotaları kapsamında pancar üretmeye devam edecek. Kotalarda bir kısıtlama olmayacak. Fabrikaların üretim devamlılığı ve zorunluluğu sağlanacak.”

“Bu ne acele?”

CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, bu düzenlemenin tam şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin gündeme geldiği günlerde yapılmasının dikkati çekici olduğunu söyledi.

Cargill’in “Hükümete tavsiyeleri”in bulunduğu raporda bu düzenlemeyi çağrıştıran öneriler bulunduğunu belirten Gaytancıoğlu, “Birileri talimat veriyor, hükümet uyguluyor mu?” diye sordu.

CHP’nin Plan ve Bütçe Komisyonu’nun üyelerinin yazdığı muhalefet şerhinde de tüketim, güvenlik ve ihracat kotasının belirlenmesi ile ilgili düzenlemelerin özellikle 14 şeker fabrikasının özelleştirme kararının alındığı bir dönemde acele ile komisyondan geçirilerek yasalaştırılması gayretinin doğru bulunmadığı ifade edildi.

Bu maddelerin içeriğinin komisyonun ihtisas alanı dışında olduğu belirtilerek, ayrı bir yasada düzenlenerek Sanayi, Ticaret, Enerji Tabii Kaynaklar Komisyonu’nda tüm sivil toplum örgütlerinin katılımıyla ayrıntılı olarak görüşülmesi istendi.

 

(Birgün)

BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye’deki ateşkes için acil toplantı

BM Güvenlik Konseyi Suriye’de uyulmayan ateşkesi görüşmek üzere acil olarak toplanıyor

BM Güvenlik Konseyi, Suriye’deki son gelişmeleri ve uyulmayan 30 günlük ateşkes kararını ele almak üzere Çarşamba günü  acil olarak toplanıyor. New York’taki oturum kapalı kapılar ardında yapılacak. Toplantının İngiltere ve Fransa’nın talebi üzerine düzenleneceği belirtildi.

BM Güvenlik Konseyi üyesi 15 ülke ateşkes kararına uyulmamasının sonuçlarını masaya yatıracak.

BM Güvenlik Konseyi, 24 Şubat’ta düzenlediği oturumda Rusya’nın da onay vermesi üzerine Suriye genelinde ateşkes kararı almıştı. Güvenlik Konseyi kararında ateşkes ile çatışmaların sürdüğü bölgelere yardımların ulaştırılmasını, çatışmalarda yaralananların ve hasta olanların da tahliye edilebilmesini hedeflemişti.

Ateşkes kararına uyulmadı

BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes kararına başta Doğu Guta olmak üzere Suriye’nin birçok bölgesinde uyulmadı. Çatışmaların giderek şiddetlendiği Doğu Guta’ya yardımlar saldırıların devam etmesi nedeniyle kesilmek zorunda kalmıştı.

Konsey kararında “teröristlerle karşı düzenlenen operasyonların ateşkes kapsamında olmadığı” vurgusu yer alıyor. Afrin’de düzenlediği operasyonlarda ateşkes kararına uymayan Türkiye de PKK’nın uzantısı olarak gördüğü YPG ile terör örgütü olarak mücadele ettiğini gerekçe olarak gösteriyor.

BM İnsan Hakları Raporu açıklanacak

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad El Hüseyin bugün Cenevre’de düzenleyeceği basın toplantısında, BM’nin dünya üzerindeki insan hakları ihlalleri konusundaki yıllık raporunu açıklayacak. Yıllık raporda Suriye’deki insan hakları ihlallerine de geniş yer verilmesi bekleniyor.

Raporda Suriye’nin yanı sıra Myanmar ve Yemen’in de aralarında bulunduğu 47 ülkedeki ihlallerin bilançosu çıkarılacak. El Hüseyin, Doğu Guta ile ilgili önceki hafta yaptığı açıklamada, Doğu Guta’daki sivillere yönelik saldırıları, “muhtemel savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmiş suç” diye nitelendirmişti.

 

(DW Türkçe)

İtalya’da gündem seçimler sonrası koalisyon seçenekleri

İtalya’da geçen Pazar günü yapılan genel seçimlerin ardından olası koalisyon ihtimalleri de masaya yatırılmaya başladı. Temsilciler Meclisi ve Senato’nun yeni üyelerinin belirlendiği seçimlerde hiçbir parti ya da ittifak parlamentonun iki kanadının herhangi birinde çoğunluğu elde edemedi.

Seçime ittifak halinde giren sağ partiler yüzde 37 ile en fazla oyu alırken, popülist 5 Yıldız Hareketi yüzde 32 ile tek başına en çok oyu alan parti oldu. Merkez-sol ittifak ise yüzde 22’de kaldı.Aşırı sağcı, göç, Avrupa Birliği (AB) ve sistem karşıtı siyasi hareketlerin güç kazandığı seçimler, AB’ye yakın görülen merkez partiler ve sol içinse hezimetle sonuçlandı.

Bu tabloda olası hükümet formülü seçenekleri şöyle görünüyor:

Toplamda en fazla oyu alan sağ ittifak (Kuzey Ligi, Haydi İtalya ve İtalya’nın Kardeşleri) hükümet kurma görevinin kendilerine verilmesi gerektiğini söylüyor.

Bu durumda başbakanlık koltuğuna en yakın isim aşırı sağcı Lig lideri Matteo Salvini. Sağ ittifakın sandalyeleri parlamentoda çoğunluğun altında kalsa da, diğer partilerden parlamentoya giren kişileri kendi saflarına çekerek sandalye sayısını artırabilir.

Geçmişte benzer senaryolar yaşanmış olsa da, bu kez saf değiştirmesine ihtiyaç duyulan kişi sayısı fazla yüksek bulunuyor: Sağ ittifakın bu formülle iktidara gelebilmesi için başka partilerden Temsilciler Meclisi’nde 50’den fazla milletvekili, Senato’da da 30 kadar senatörü kendi saflarına çekmesi gerekiyor.

Seçimde tek başına en fazla oyu alan parti olan 5 Yıldız Hareketi ile, sağ ittifak içinde en fazla oya sahip Lig’in toplam sandalye sayıları parlamentonun her iki kanadında da çoğunluğa ulaşmalarına yetiyor.

Bu koalisyona, sağ ittifakta yer alan neo-faşizm bağlantılı İtalya’nın Kardeşleri’nin de katılması da mümkün. Böyle bir koalisyon olasılığı, aşırı sağ, sistem karşıtları ve popülistleri bir araya getirdiği için AB ve piyasalar açısından en kötü senaryo olarak değerlendiriliyor.

Fakat bu formülün gerçekleşebilmesi için Lig lideri Matteo Salvini’nin iktidarın küçük ortağı olmayı kabul etmesi gerekiyor, oysa sağ ittifak liderliğinde bir koalisyon kurulursa Salvini’nin başbakanlık koltuğuna oturması bekleniyor.

Ayrıca 5 Yıldız yönetimi, bütün siyasi güçlerle görüşmeye açık olduklarını söylese de başka bir partiyle ancak kendi programlarını kabul etmesi halinde koalisyona gidecekleri sinyalini veriyor.

Lig’in, 5 Yıldız’a dışarıdan destek vereceği bir formül üzerinde anlaşılması da seçenekler arasında görülüyor.

 

(BBC Türkçe)

AB Dış İlişkiler Konseyi: İklim değişikliğinin uluslararası güvenlik ve istikrar bağlamında etkileri var

AB Dış İlişkiler Konseyi, iklim diplomasisi üzerine sonuç bildirgesini 26 Şubat 2018 tarihli bir kararla kabul etti ve kamuoyu ile paylaştı.

Konsey, AB’nin küresel iklim eylemine liderlik etme misyonuna devam edeceğinin altını çizerek iklim değişikliğinin uluslararası güvenlik ve istikrar bağlamında etkilerinin olduğunu resmen ifade etmiş oldu.

İklim diplomasisine ilişkin sonuç bildirgesinde neler var?

Paris Anlaşması’nın hızla uygulanması ve çok taraflılık ilkesine bağlılık doğrultusunda kaleme alınan sonuç bildirgesini paylaşan Konseyin 25 maddelik belgede öne çıkardığı bazı noktalar şunlar:

  1. Avrupa Birliği, iklim değişikliği ile küresel mücadeleye liderlik etme amacından sapmadan yoluna devam edecek; Paris Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne (SDG) ulaşmak için azami gayret gösterecek.
  2. Konsey, Paris Anlaşması bağlamında, küresel sıcaklık ortalamasındaki artışı 2°C’nin olabildiğince altında ve dahi 1.5°C’ye mümkün olduğu kadar yakın tutabilmek için halihazırdaki politikalar ve tedbirlerin yetersizliğini kabul ediyor ve bundan endişe duyuyor. Acilen daha fazla çabaya ihtiyaç olduğunu yineliyor. Aynı zamanda kutup bölgelerindeki dramatik sıcaklık anomalilerini de endişe ile not ediyor.
  3. Konsey, Tek Gezegen Zirvesi’nde açıklanan yeni girişimleri ve paradigmayı desteklediğini de not ediyor. Geçtiğimiz iklim zirvesi (COP23) bağlamında yinelenen, taraf ülkelerin çabalarının iklim krizi ile mücadelede halen çok yetersiz olduğunu endişelerini paylaşıyor.
  4. İklim değişikliğinin aynı zamanda bir güvenlik ve istikrar meselesi olduğunu kabul eden Konsey, iklim değişikliğinin doğrudan ve dolaylı etkilerinin sosyal ve politik istikrarsızlıklara yol açabilecek, canlıların yaşamını tehdit eden sonuçları olan, kırılganlıkları ve hassasiyetleri şiddetlendiren bir problem olduğunu vurguluyor.
  5. Gezegenimizdeki su kaynakları ve ekosistemleri üzerinde gittikçe artan baskının ve hidro-meteorolojik karakterli ekstrem olayların tetikleyebileceği güvenlik ve istikrar odaklı sorunları endişe ile not eden Konsey, bu bağlamda su odaklı uluslararası işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
  6. Konsey, iklim krizinin bir tehdit çarpanı olduğunu açıkça vurguluyor. Bu bağlamda risklerin en aza indirgenmesi için diplomatik tüm çabaların artarak devam etmesinin önemine değiniyor. AB’nin bu bağlamda etkinliğini artırmayı hedeflediği belirtiliyor.
  7. Paris Anlaşması kapsamındaki Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkıların (NDC), taraf ülkelerin anlaşmayı uygulamaları bağlamındaki rolüne ve önemine değinen Konsey, ülkeleri bu katkılarını hızla artırmaya davet ediyor. AB’nin bu bağlamda diğer ülkelere destek olma amacı yineleniyor.
  8. Konsey, belgede iklim değişikliğine uyuma ayrı bir vurgu yapıyor. Uyum kapasitesinin güçlendirilmesi, kırılganlıkların azaltılması, dayanıklılığın artırılması, uyum strateji ve tedbirlerinin hayata geçirilmesine özel önem verilmekte. Bu bağlamda en az gelişmiş ülkelere ve ada ülkelerine verilen desteklerin önemine de değiniliyor.
  9. AB’nin iklim değişikliği ve iklim diplomasisi bağlamında insan hakları kapsamındaki desteklerine devam edileceği vurgulanmakta. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların ve yerel toplulukların sürdürülebilir kalkınma bağlamındaki özel rolleri, altı çizilen noktalardan.
  10. Konsey, iklim değişikliği ve kalkınma arasındaki bağı özellikle vurguluyor. Karbon fiyatlandırma, fosil yakıt teşviklerinde reform gibi kapsamlı bir dönüşümü mümkün kılacak tedbirlerin iklime dayanıklı bir kalkınmayı mümkün kılacağı düşünülüyor.
  11. Devlet dışı aktörlerin özel önemine değinen Konsey, sivil toplum, özel sektör ve yerel yönetimlerin iklim değişikliği ile mücadele bağlamında oynadıkları önemli rolün altını çizmekte.
  12. Konsey, G20 Hamburg Ekonomik Büyüme için İklim ve Enerji Eylem Planı’nın etkin şekilde uygulanması için çağrıda bulunuyor. 2018 yılında Brüksel’de bakanlık düzeyinde toplanacak iklim eylemi toplantısına işaret ederek AB, Kanada ve Çin’i bu bağlamda işbirliği yapmaya davet ediyor.
  13. İklim değişikliği politikalarının ticaret, ulaşım ve enerji politikaları ile uyumlu olması gerektiğini düşünen Konsey, bu bağlamda ikili ve çok taraflı çabalara davette bulunuyor.
  14. Konsey, aynı zamanda Uluslararası Denizcilik Teşkilatı’nın (IMO) Nisan 2018’de kabul edilecek sera gazı emisyon azaltım stratejisine ne denli ihtiyaç olduğunu belirtiyor; Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu’nun (ICAO) havacılık sektöründe 2020 itibariyle “karbon nötr” büyüme hedefini (CNG 2020) etkin şekilde uygulamaya davet ediyor.
  15. 2018 sonuna doğru Polonya’da gerçekleştirilecek iklim zirvesi (COP24) bağlamında kolektif ve samimi bir değerlendirme yapılması gerektiğini düşünen Konsey, COP24’e giden yolda Fiji Dönem Başkanlığında kabul edilen Talanoa Diyalog sürecinde AB’nin etkin şekilde yer alacağını belirtiyor.

 

(İklim Haber)

CHP’de 47 Vekilden Ortak Tüzük Bildirisi

CHP’li 47 milletvekili, 9-10 Mart’ta yapılacak Tüzük Kurultayı öncesinde “Demokratik Tüzük, Demokratik CHP, Demokratik Türkiye” başlığıyla ortak bir açıklama yaptı.

Ortak açıklamada, demokratik bir Türkiye’yi var etmek için tek yolun demokratik bir CHP olduğuna vurgu yapılarak, “Demokratik bir CHP’nin var olmasının ön şartı da ‘sözün ve kararın’ üyenin olduğu bir tüzüktür. Biz bu bildiride imzası olan milletvekilleri ve PM üyeleri olarak bu çerçevede, örgütümüzün sesi olmaya, demokratik tüzük, demokratik CHP, demokratik Türkiye mücadelesini vermeye devam edeceğiz” denildi.

CHP’li vekillerin “DEMOKRATİK TÜZÜK, DEMOKRATİK CHP, DEMOKRATİK TÜRKİYE İSTİYORUZ” başlıklı ortak tüzük açıklaması şöyle:

Partimiz 9-10 Mart tarihlerinde Tüzük Kurultayı’nı gerçekleştirecektir. Ülkemiz Saray Rejimi’nin baskıcı, faşizan, Cumhuriyetin tüm değerlerine saldıran siyaseti sonucunda bir demokrasi yıkımıyla karşı karşıyadır. Buna karşı toplumun katılımıyla, Cumhuriyet değerlerine yapılan saldırıya cepheden karşı çıkan bir siyasi anlayışla, katılımcı demokrasiyi yüceltmek, tarihsel olarak bu değerlerin öncüsü Cumhuriyet Halk Parti’sinin sorumluluğudur. Bu tarihsel sorumluluk ışığında Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu demokrasi mücadelesinin daha etkin verilebilmesi, geçmişte yapılmış olan hataların tekrarına engel olabilmek için partimizin yapacağı herhangi bir tüzük değişikliğinin bu hususları mutlaka göz önüne alması gerekmektedir.

Ancak, maalesef Tüzük Kurultayı’na giderken süreç de önerilen taslak da ülkemizin demokrasi mücadelesinin ihtiyaç duyduğu adımları da örgütümüzün demokratikleşme beklentilerini de dikkate almamıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi, kendisine oy veren milyonların ve üyelerinin partisidir, tüm Türkiye’nin umududur. Partinin tüzüğü de dahil olmak üzere, bütün temel karar süreçlerinde etkin olmak, parti üyelerimizin sorumluluğu ve demokratik hakkıdır.

Değerli üyelerimiz ve örgütümüz,
Bu parti hepimizin! Bu partiye ve onun demokrasi geleneğine sahip çıkma sorumluluğu da hepimize ait.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, sizlerin temsilcileri olarak üyesine ve örgütüne inanmayan, onun iradesini yadsıyan bir anlayışın partimize dayatılmasına asla izin vermeyeceğiz. Tüzüğümüzün demokratik bir şekilde oluşması için mücadele vermek, Cumhuriyet Halk Partililer’in iradesine ve söz hakkına sahip çıkmak konusunda kararlıyız.

Bu çerçevede, demokratik bir Türkiye için ihtiyaç duyulan demokratik CHP’nin demokratik tüzüğünün aşağıdaki ilkelere dayandırılması gerekliliğini tüm üyelerimizle, örgütümüzle ve parti yetkililerimizle paylaşıyoruz:

1. Partinin asıl sahibinin üyeleri olduğu gerçeği ışığında, üyeleri arasında ayrım yapmaksızın tüzüğün tüm üyelerimizin hak ve hukukunu mutlaka koruması sağlanmalıdır.

2. Tüzük değişikliği ile üyelerimiz partinin her düzeyde adaylarını belirleme konusunda söz sahibi kılınmalıdır.

3. Partimizin yürütme organı olan Merkez Yönetim Kurulu’nun (MYK) tamamı örgüt iradesinin yansıması olan ve partinin Kurultaydan sonraki en yüksek karar organı olan Parti Meclisi tarafından seçilmelidir.

4. Üyelerimizin ve örgütümüzün Parti Meclisi’nde gerçek ve etkin temsilini sağlamak için Parti Meclisi üye sayısı 80’e çıkartılmalı; il Başkanlarımız veya il kongrelerinden seçilerek gelecek örgüt temsilcilerinin Parti Meclisi’ne doğal üye olarak katılması ile bütün il örgütlerimizin temsilde adalet ilkesi doğrultusunda Partimizin karar organında söz sahibi olması sağlanmalıdır.

5. Partimizin adayları, Siyasi Partiler Yasası’nın yüzde 5 kontenjan sınırlaması dışında, genel ve yerel seçimlerde üyelerin katılımıyla gerçekleşecek önseçimle belirlenmelidir.

6. Kadınların ve gençlerin siyasette etkin temsili ve katılımını sağlayacak ilerici düzenlemeler yapılmalı, gençlik kotası yaş sınırı 30 olarak kalmalıdır.

7. Kurultayımız yalnızca Parti Meclisi ve Genel Başkan seçimine indirgenmemeli; partimizin programının, siyasetinin belirlendiği en yüksek organ olarak işletilmelidir.

Tüzük Kurultayı sürecinde, partililerimize dayatılan, üyelerimizi ve örgütümüzü hiçe sayan anti-demokratik anlayışa karşı biz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak üyelerimizi, örgütlerimizi, parti emekçilerini, yani partimizin asıl sahiplerini partimizin kuruluş felsefesinden ve tarihsel köklerinden koparılmasına izin vermeden, tüm tarihsel birikimine, demokratik geleneğine ve kendi söz haklarına sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Unutulmamalıdır ki;
Demokratik bir Türkiye’yi var etmek için tek yol demokratik bir CHP’dir.
Demokratik bir CHP’nin var olmasının ön şartı da “sözün ve kararın” üyenin olduğu bir tüzüktür.

Biz bu bildiride imzası olan milletvekilleri ve PM üyeleri olarak bu çerçevede, örgütümüzün sesi olmaya, DEMOKRATİK TÜZÜK, DEMOKRATİK CHP, DEMOKRATİK TÜRKİYE mücadelesini vermeye devam edeceğiz.

İMZASI OLAN MİLLETVEKİLLERİ

1-Yakup AKKAYA – İstanbul Milletvekili
2-Mustafa Ali BALBAY – İzmir Milletvekili
3-Metin Lütfi BAYDAR – Aydın Milletvekili
4-Tacettin BAYIR – İzmir Milletvekili
5-Bülent Yener BEKTAŞOĞLU – Giresun Milletvekili
6-Tur YILDIZ BİÇER – Manisa Milletvekili
7-Erdin BİRCAN – Edirne Milletvekili
8-Mustafa Hüsnü BOZKURT – Konya Milletvekili
9-Selin SAYEK BÖKE – İzmir Milletvekili
10-İlhan CİHANER – İstanbul Milletvekili
11-Hüseyin ÇAMAK – Mersin Milletvekili
12-Dursun ÇİÇEK – İstanbul Milletvekili
13-Mevlüt DUDU – Hatay Milletvekili
14-Eren ERDEM – İstanbul Milletvekili
15-Gürsel EROL – Tunceli Milletvekili
16-Vecdi GÜNDOĞDU – Kırklareli Milletvekili
17-Namık HAVUTÇA – Balıkesir Milletvekili
18-Muharrem İNCE – Yalova Milletvekili
19-Ceyhun İRGİL – Bursa Milletvekili
20-Niyazi Nefi KARA – Antalya Milletvekili
21-Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU – Bursa Milletvekili
22-Devrim KÖK – Antalya Milletvekili
23-Emre KÖPRÜLÜ – Tekirdağ Milletvekili
24-Serdal KUYUCUOĞLU – Mersin Milletvekili
25-Mazlum NURLU – Manisa Milletvekili
26-Bülent ÖZ – Çanakkale Milletvekili
27-Tanju ÖZCAN – Bolu Milletvekili
28-Ali ÖZCAN – İstanbul Milletvekili
29-Haluk PEKŞEN – Trabzon Milletvekili
30-Durmuş Fikri SAĞLAR – Mersin Milletvekili
31-Orhan SARIBAL – Bursa Milletvekili
32-Atila SERTEL – İzmir Milletvekili
33-Ali ŞEKER – İstanbul Milletvekili
34-Mustafa TUNCER – Amasya Milletvekili
35-Şerafettin TURPÇU – Zonguldak Milletvekili
36-Mehmet TÜM – Balıkesir Milletvekili
37-Elif DOĞAN TÜRKMEN – Adana Milletvekili
38-Yaşar TÜZÜN – Bilecik Milletvekili
39-Gaye USLUER – Eskişehir Milletvekili
40-Aydın USLUPEHLİVAN – Adana Milletvekili
41-Akın ÜSTÜNDAĞ – Muğla Milletvekili
42-Muhammet Rıza YALÇINKAYA – Bartın Milletvekili
43-Özkan YALIM – Uşak Milletvekili
44-Necati YILMAZ – Ankara Milletvekili
45-Ali YİĞİT – İzmir Milletvekili
46-Candan YÜCEER – Tekirdağ Milletvekili
47-Kemal ZEYBEK – Samsun Milletvekili