Ana Sayfa Blog Sayfa 2426

Hasankeyf için çember daralıyor

Batman Valisi, 8 Ekim’den itibaren Hasankeyf’in trafiğe kapatılarak çembere alınacağını duyurdu. Hasankeyf Koordinasyonu’na göre bu, 12 bin yıllık tarihi ve Dicle Vadisini yok etme çemberi.

2 bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf, içinde bulunduğu Dicle Vadisi‘yle, Ilısu Barajı’nın suları altında bırakılmak üzere. Devlet Su İşleri (DSİ) 18 Temmuz’da Ilısu Barajı’da kapakların kapatılarak, şu an için az aşamada su tutma işlemini başlattı. Batman Valiliği, geçtiğimiz hafta, DSİ 16. Bölge Müdürü Ali Naci Köseli ve Karayolları 9. Bölge Müdürü Ökkeş Ceylan ile TOKİ temsilcilerin katıldığı Yeni Hasankeyf Yerleşim yeri Koordinasyon Toplantısı’nda Hasankeyf ile ilgili açıklamalarda bulunuldu.

8 Ekim’den itibaren yeni Hasankeyf yerleşkesinin yolunun trafiğe açılacağını ifade eden Batman Valisi Hulusi Şahin şöyle konuştu: “Bu yol açılınca eski Hasankeyf yolu trafiğe kapatılacak. Bu tarihten sonra eski yerleşim yerinde artık herhangi bir trafik olmayacak. Yeni yolun açılmasıyla beraber eski yerleşim yerini tamamen güvenlik çemberine alacağız. Giriş ve çıkışlara izin verilmeyecek. Bu nedenle vatandaşlarımız tüm planlarını karayollarının takvimine uygun şekilde yapmaları gerekiyor. Zaman daralıyor.”

“Kabul etmiyoruz, sessiz kalmayın”

Hasankeyf Koordinasyonu ise konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Batman Valisi, 8 Ekim’den itibaren Hasankeyf’in trafiğe kapatılarak giriş ve çıkışlara izin verilmeyeceğini, Hasankeyf’in tamamen ‘güvenlik’ çemberine alınacağını söyledi. Bu çember,12 bin yıllık tarihi ve Dicle Vadisini yok etme çemberidir. Kabul etmiyoruz, sessiz kalmayın.

istanbul’da minibüse, taksiye, okul servislerine zam

İstanbul Belediyesi ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin toplantısında alınan kararlara göre, minibüs ücretlerine yüzde 20, taksilere yüzde 25, okul serisi ücretlerine ise yüzde 13 oranında zam yapıldı.

İstanbul’da okul servisi ücretlerine yapılan yüzde 13 zamdan sonra taksi ücretlerine yüzde 25, minibüs ücretlerine ise yüzde 20 zam yapıldı. Karar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) toplantısında alındı. Buna göre, minibüslerde iindi bindi 2 TL’den 2 buçuk TL’ye, mesafelere göre 2 buçuk TL’lik yerler ise 3 TL’ye çıkarıldı.

Taksici ve minibüsçüler: Zamlar yeterli değil

İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu, taksi ücretlerine yüzde 25 oranında zam yapıldığını açıkladı. Eyüp Aksu, taksi ücretlerine zam konusunda şunları söyledi: “Ulaşım camiasında en son iyileştirme 07.09.2017 tarihinde gerçekleşmişti. Ulaşım camiası olarak yaklaşık 24 aydır zam beklentimiz var, tarife iyileştirme beklentimiz var. Maalesef biz istediğimiz zammı alamadık. O kadar sevinçli değiliz. Ama bir iyileştirme oldu. Taksimetre ücretlerinde yüzde 25 oranında iyileştirme oldu, zam yapıldı. Taksimetre açılış ücretimiz 4 TL idi, 5 TL oldu. İndi bindi ücretimiz 10 TL idi 13 TL oldu. Kilometre mesafe ücretimiz 1 kilometrede 2 lira 50 kuruş yazıyordu, bundan sonra kilometre başına 3 lira 10 kuruş yazacak.”

İstanbul Minibüsçüler Odası Başkanı Kazım Bilge ise şöyle dedi: Minibüs üzerine 26 aydır zam almayan bir toplumuz. Çok mağdur olduğumuzu ileterek bize verilen sözler çok doyurucu olmasa da yüzde 20 gibi zamlarla bu sefer ki toplantının bitişi oldu. Esnafında en azından bir nebze de olsa yüzü güldü. Bu bir başlangıçtır.”

Servislere de zam

UKOME toplantısında gündeme gelen öğrenci servis ücretlerinin yeni fiyat tarifesi de belirlendi. İstanbul’da, 2019-2020 eğitim-öğretim yılında okul servisleri için uygulanacak ücretlere ortalama yüzde 13 zam yapıldı. Buna göre, geçen yıl aylık 215 lira olan 0-1 kilometrelerdeki servis ücreti bu yıl 243 liraya çıkarıldı.

Aylık 235 lira olan 1-3 kilometrelerdeki ücret 266 liraya, 255 lira olan 3-5 kilometrelerdeki ücret 289 liraya, 265 lira olan 5-7 kilometrelerdeki ücret 300 liraya, 280 lira olan 7-9 kilometrelerdeki ücret 317 liraya, 330 lira olan 9-11 kilometrelerdeki ücret 367 liraya, 380 lira olan 11-13 kilometrelerdeki ücret 422 liraya, 400 lira olan 13-15 kilometrelerdeki ücret 444 liraya, 430 lira olan 15-17 kilometrelerdeki ücret 478 liraya, 455 lira olan 17-19 kilometrelerdeki ücret 506 liraya, 485 lira olan 19-21 kilometrelerdeki ücret 539 liraya, 505 lira olan 21-23 kilometrelerdeki ücret 561 liraya, 525 lira olan 23-25 kilometrelerdeki ücret 583 liraya yükseltildi.

İstanbul’da 25 kilometreyi aşan her kilometre için geçen yıl aylık 4,5 lira olan ücret, bu yıl 5,10 lira olarak uygulanacak.

Ayrıca servis ücretlerine ilave olarak yüzde 35 oranında da hostes ücreti alınacak.

Ravza Kavakçı haberlerine erişim engeli

AKP’li milletvekili Kavakçı’nın İBB’de işe girip aynı gün aldığı bursla ABD’ye doktora yapmaya gitmesine ilişkin yapılan haberler ve atılan tweetlere mahkeme kararıyla erişim engeli getirildi.

AKP İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı Kan‘ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) işe girip aynı gün aldığı burs ile de ABD‘ye gitmesine dair atılan tweet ve yapılan tüm haberlere mahkeme kararıyla erişim engeli getirildi. İBB kaynaklarına göre Ravza Kavakçı Kan, 16 Aralık 2008’de Metro A.Ş.’de insan kaynakları uzmanı oldu. Bilgisayar mezunu Kavakçı, işe girdiği gün ABD’ye “siyaset doktorası eğitimine” gönderildi.

İBB ile sözleşmesine göre 6 yıl 8 ay mecburi hizmet yapma şartı getirilen Kavakçı, 2 Eylül 2013’te döndü, iki yıl sonra da milletvekili seçildi. Beş yıllık doktora süresince Ravza Kavakçı Kan’a asgari ücretin bir buçuk katı maaş ödendiği belirtildi.

İmamoğlu ‘Takipteyiz’ demişti

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, konuyla ilgili soruya yanıt verirken, Kavakçı’nın hala kadroda göründüğünü; milletvekili seçildiği anda maaşının kesilmiş olmasına rağmen, 4 yıl 11 ay mecburi hizmet süresini tamamlamadığını söylemişti. İmamoğlu, “İşe giriş tarihi ile ABD’ye gittiği aralığın kısalığıyla” ilgili soruya da şöyle yanıt vermişti: “Elbette anlamlı değil. Bu kurumlar kişilerin kendi inisiyatifiyle yön verebilecekleri ya da yakınlarına dönük birtakım imkânlar tanıyacakları alanlar değil. Hele hele üst kadrolarla ilgili tasarruflarda tümüyle ilgili şeffaflık ve liyakatle yol yürünmesi gereken kamu alanlarıdır. Bunu yapmadığınız takdirde toplumdaki adalet duygusunu ortadan kaldırırsınız, yıkarsınız. Kim olursa olsun, bize gelen her bilgiyi, hangi makamda olursa olsun incelemek bizim sorumluluğumuz dahilinde. Varsa hukuki olarak sürdürülmesi gereken bir takip, onu da yapacağız.”

Bolsanaro’dan Amazon yardımına Macron şartı: Özür dilesin, sonra düşünürüz

Brezilya lideri Bolsonaro, Amazonlar  için G7 ülkelerinin yapmak istediği 22 milyon dolarlık yardımı ancak Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un kendisine yaptığı hakareti geri çekmesi durumunda kabul edeceğini açıkladı. Yangının sürdüğü Bolivya’nın lideri Morales ise tedbir programı açıkladı ve arazi satışını durdurdu.

Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, Amazon Yağmur Ormanları‘nda devam eden yangının söndürülmesi için G7 ülkelerinin yaptığı 22 milyon dolarlık yardımı Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron‘un, kendisine yönelttiği hakaretleri geri çekmesi halinde kabul edeceğini söyledi. Macron’un kendisine ‘yalancı’ dediğini söyleyen Bolsonaro gazetecilere verdiği demeçte, “İlk başta, Macron bana karşı yaptığı hakaretleri geri çekmek zorunda” dedi.

Bolsonaro, “Macron önce sözlerini geri alacak, sonra resmi olarak teklif edecek, ben de belki canım isterse cevap veririm” açıklamasını yaptı. Yardımın G7 bloku tarafından sunulmasına rağmen, eleştiri oklarını Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un üzerine yönelten Bolsonaro, “Gördüklerim ülkemizin, egemenliğinin Amazon üzerinden tartışılmak olduğu” değerlendirmesinde bulundu.

‘Her şeyi yok etmesine izin veremeyiz’

Bolsonaro’nun bu çıkışından sonra Macron’dan cevap gecikmedi. Fransa Cumhurbaşkanı, “Onun egemenliğine saygı duyuyoruz, ancak Amazon konusunda onun her şeyi yok etmesine izin veremeyiz” diye konuştu. Macron, Brezilya’nın Japonya‘da düzenlenen G20 Zirvesi’nde verdiği sözleri ihlal ettiğini ve bu durumun Güney Amerika Ortak Pazarı (Mercosur) ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki anlaşmanın geleceğini riske attığını savunmuştu. Fransa Cumhurbaşkanı, Brezilya’nın ülkenin “yüksek değerlerini” kaldırabilecek bir başkan seçmesini gerektiğini söylemişti. Bolsonaro ise, Facebook hesabından Macron’un eşi ile alay eden bir mesaj yayınlamıştı.

Yangın yoğunluğu rekor düzeye ulaştı

Bu arada ABD Havacılık ve Uzay Ajansı’nın (NASA) uydu verileri, Amazonlarda devam eden yangınların son dokuz yıldaki en yoğun düzeye ulaştığını ortaya koydu.

“Space.com” internet sitesinde yer alan habere göre, NASA’nın atmosfer gözlemleri için kullandığı Aqua Uydusu‘ndaki Orta Çözünürlüklü Radyo Dalga Ölçer Görüntüleyicisi (MODIS), Amazonlar’ın yaz aylarındaki yangın yoğunluğunun bu yıl 2010’dan beri görülen en yüksek düzeye ulaştığını belirledi.

Yine Aqua Uydusu’nda bulunan Kızılötesi Atmosfer Sondası (AIRS) da Amazonlar’ın kuzeyinde oluşan dev karbonmonoksit bulutunun, 5 bin 500 metrelik bir irtifada doğuya ve güneye doğru yayıldığını tespit etti. MODIS’den elde edilen verilerin Brezilya’da Amazonlar bölgesini oluşturan yedi eyaletteki orman yangınlarında geçen yıla göre belirgin bir artış olduğunu gösterdiğine dikkati çeken NASA’nın Biyosfer Bilimleri Laboratuvarı Başkanı Douglas Morton‘a göre, yangınların çıkış yeri ve zamanı, kuraklık şartlarına değil, arazi açma amacına işaret ediyor.

Çevreciler, ağaç endüstrisini ve tarla açmak için ağaçları tahrip eden çiftçileri yangınlardan sorumlu tutuyor.

Bolivya yanan bölgelerdeki arazi satışını yasakladı

Yağmur ormanlarının Bolivya bölgesinde devam eden yangınlar konusunda ise Devlet Başkanı Evo Morales,  Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun aksine bir yol izliyor. Radio Panamericana‘ya konuşan Morales, dünyanın en büyük sanayileşmiş ülkelerinden gelen bu yardımın, dünyanın Amazon yağmur ormanlarını koruma yükümlülüğünün bir parçası olduğunu söyledi. “G7’den bu 20 milyon dolarlık küçük, küçücük, ufacık katkıyı memnuniyetle karşılıyorum” diyen Morales, “Bu yardım değil, bütün halkların ekosistemi koruma yükümlülüğü olduğu göz önüne alınırsa, ortak bir sorumluluğun parçası” ifadelerini kullandı.

Bolivya Devlet Başkanı, zengin ulusların yangınların meydana geldiği zamanların dışında da daha fazla katkı sunması gerektiğini vurguladı. Morales binlerce hektarlık orman alanı harap eden yangından en çok etkilenen Chiquitania bölgesi için tedbir programı da açıkladı ve ekolojik duraklama ilan ederek yangından etkilenen yerlerdeki arazi satışını yasakladığını duyurdu. Morales yangının “ulusal değil uluslararası bir mesele” olduğunu kaydetti.

Demokratik Suriye Güçleri sınırdan çekiliyor

Türkiye ve ABD’nin Suriye sınırında oluşturmak istediği güvenli bölge planı için ilk adım atıldı. DSG ve YPG, ağır silahlarıyla birlikte, 5-14 km’lik şeritten çekileceğini açıkladı.

Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ve YPG (Halk Savunma Birlikleri) ABD ile Türkiye arasındaki görüşmeler uyarınca Suriye sınırı boyunca 5-14 kilometrelik şeritten çekileceğini açıkladı.Türkiye ve ABD Suriye’nin kuzeyinde kurulacak güvenli bölge için bu ay içinde ortak harekat merkez kurmaya karar vermiş, ancak planlanan güvenli bölgenin büyüklüğü ve burada görev yapacak askeri gücün yapısı hakkında bilgi vermemişti.

Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi (Rojava yönetimi) Savunma Bürosu Eş Başkanı Zedan El Asi, sınır güvenliğine ilişkin 5-6-7 Ağustos tarihlerinde Ankara’da yapılan üçlü görüşmeler sonucu ABD ile Türkiye arasında uzlaşılan planın ilk aşamasının bugün uygulamaya geçtiğini söyledi. El Asi, “İlk olarak Serekaniye’deki (Resulayn) sınır bentleri kaldırılmış, YPG’li birlikler ve ağır silahları yeni noktalarına çekilmiş ve sınır üzerindeki noktalar yerel güçlere teslim edilmiştir” dedi. Aynı adımların 26 Ağustos’ta Gire Spi‘de (Tel Abyad) de uygulandığını aktaran El Asi, anlaşmanın gerekliliklerini hassasiyetle uyguladıklarını ve komşu ülkelerle tüm sorunların barışçıl diyaloglarla çözülmesini istediklerini dile getirdi.DSG sözcüsü, üzerinde anlaşılan sınır şeridinin kentleri ya da kasabaları değil, kırsal alanları ve askeri mevzileri kapsadığını söyledi.

Suriye’nin kuzey ve doğusunun büyük bölümünü kontrol eden YPG’nin açıklamasında da Türkiye sınırındaki bazı mevzilerden kuvvetlerin ve ağır silahlarını geri çekildiği kaydedildi. YPG, son günlerde Tel Abyad ve Resulayn bölgelerinden de çekildiğini ve bunun ‘diyalog yoluyla çözüme ulaşılması’konusundaki ciddiyetini gösterdiğini belirtti. Örgüt, bu adımın ABD ile Türkiye arasında devam eden görüşmelere ve çözüm bulma sürecine bağlılıklarını gösterdiğini kaydetti.

Anlaşmaya göre söz konusu bölgede SDG güçlerinin yerine askeri meclisler güvenliği devralacak.

 

ABD’de 140 müzisyenden kürtaj mektubu: Bedenine sahip değilsen özgür değilsin

Aralarında ABD’li şarkıcılar Ariana Grande, Miley Cyrus, Demi Lovato Lady Gaga, John Legend, Billie Eilish’in de bulunduğu 140 müzisyen, ABD’de kürtaj hakkını savunanları destekleyen açık bir mektuba imza attı.

Bu yıl, 30’a yakın eyaletinde kürtaja sınırlama veya yasak getiren yasal düzenlemelerin onaylandığı ABD’deki duruma dikkat çekmek ve tepki göstermek isteyen ünlü isimlerin mektubunda, “Güvenli, yasal kürtaj hakkını elimizden almak özgürlüğümüzü elimizden almaktır” denildi. Mektubu, aralarında şarkıcılar Ariana Grande, Miley Cyrus, Demi Lovato Lady Gaga, John Legend, Billie Eilish’in de bulunduğu 140 müzisyen imzaladı.

‘Planned Parenthood’ (Planlı Ebeveynlik) adlı organizasyonun kampanyası kapsamında kaleme alınan sadece kadınların değil erkeklerin de imza attığı mektupta şu ifadelere yer verildi: “Müzik bize birey olarak kim olmak istediğimizi sağlama, kendi gerçeğimizi yaşamamızı oluşturma gücüne sahip olmamız için aracılık ediyor. Kendi bedeninin kontrolüne sahip olmayan hiç kimse özgür değildir.”

Kürtaj ABD’de yasal ancak 2019’un başından beri çok sayıda eyalette kısıtlayıcı yeni yasal düzenlemelere onay verildi. Alabama’da, ensest ve tecavüz dışında kürtajı yasaklayan bir tasarı onaylanırken, Georgia’da kürtaj yapmak için üst sınır altı haftaya indirildi.

Onaylanan yasa tasarılarının henüz yürürlüğe girmedi. Uzmanlar, çoğunun mahkeme engeline takılacağını savunuyor. Adı geçen eyaletlerde film, dizi çekimlerini iptal ederek kamuoyu baskısı oluşturmaya çalışan Hollywood’dan sonra müzik dünyasından gelen açık mektup da bu yönde bir adım olarak nitelendirildi.

İmamoğlu, Ensar, TÜGVA, TÜRGEV’le yapılan protokolleri feshetti

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, AKP yönetimi döneminde vakıflara aktarılan kaynakların miktarını açıkladı: 357 milyon lira

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu vakıflar adına iptal edilmiş 357 milyon liraya nokta koyulduğunu açıkladı. İmamoğlu, “Burada yemek adı altında bir vakfa 56 milyon lira verilmiş. İnanılmaz” dedi. İmamoğlu’nun açıklamasının ardından İBB bazı vakıflarla yapılan protokollleri feshettiğini açıkladı.İptal edilen protokoller, Ensar Vakfı, TÜRGEV, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, TÜGVA, Daru’l Fünun İlahiyat Vakfı, Hoca Ahmet Yesevi Vakfı ile yapılmış.

İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun talimatıyla vakıf ve derneklerin çalışmaları üzerinde inceleme başlatıldığını ve incelemelerin devam ettiğini kaydeden açıklama şöyle:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bazı vakıf ve derneklerle olan işbirlikleri, kamuoyunda tartışma konusu olmuştur. İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun talimatıyla bir süre önce bu dernek ve vakıfların İBB ile olan çalışmaları üzerine inceleme başlatılmış ve incelemeler derinlemesine devam etmektedir. İncelemeler sırasında çok sayıda vakıfla, protokoller kapsamında veya şifahi görüşmeler yoluyla, yurt inşaatları, bina kiralama, bakım-onarım tadilatı, ulaşım-yeme-içme, proje, diğer yardımlar ve tefrişat gibi kalemlerde maddi işbirlikleri tespit edilmiştir. İlk incelemenin ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi, aralarında Ensar Vakfı, TÜRGEV, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, TÜGVA, Daru’l Fünun İlahiyat Vakfı, Hoca Ahmet Yesevi Vakfı bulunan vakıflarla arasındaki protokolü feshetme kararı almış ve protokolleri iptal etmiştir.”

“Bu vakıflar için bu zamana kadar, yukarıda sayılan kalemler ve yeni inşaatlar bedelleri kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi bütçesinden toplam 357 milyon 453 bin 972 lira harcandığı belirlenmiştir. Vakıflara kiralama, bakım-onarım ve yeme-içme kalemleri altında bugüne kadar 190 milyon liradan fazla ödeme yapılırken, sadece bir vakfın ulaşım ve yeme-içme giderinin İBB bütçesine 56,5 milyon lira yük getirdiğini kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.”

“Son tespitlerde; ihalesi İBB tarafından yapılan yurt işlevi de içeren gençlik merkezi, spor tesisi ve otopark inşaatlarının bir bölümünün tamamlandığı, bir bölümünün de devam ettiği ortaya çıkmıştır. Yapımı devam eden ve bazılarının önemli bölümü tamamlanan tesislerden, toplam maliyeti 165 milyon lirayı bulan 5 tanesinin aynı vakıf adına yapılması dikkat çekmiştir. Bu binaların tasarlanan vakıf ve derneklere teslim edilmeyerek, İBB tarafından değerlendirilmesi kararlaştırılmıştır.”

Mor Dayanışma Kadın Kampı sona erdi

Gönen’de 23-25 Ağustos’ta gerçekleştirilen Mor Çatı Dayanışma Kadın Kampı’nda erkek şiddetine karşı mücadeleyi sürdürme kararlılığının altı çizildi.

23-25 Ağustos’ta “Kadınlar Vardır! Her Yerde! Kadınlar Yaz Kampında..” şiarıyla İstanbul, Antakya, Mersin, Adana, İzmir, Antalya, Aydın, Denizli, Burdur, Muğla, Afyon, Ankara, Eskişehir, Çanakkale, Bursa, Edirne, Sakarya, Yalova, Van, Diyarbakır, Şırnak, Batman, Adıyaman, Dersim’den gelen 400’ü aşkın kadın, Balıkesir Gönen Kemal Türkler Tesisleri‘nde gerçekleşen Mor Dayanışma 4. Kadın Kampı’nda toplandı.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, kampta düzenlenen ‘Yerel Yönetimlerde Kadın’ panelindeki konuşmasında “nasıl bir yerel yönetim istiyoruz” sorusuna yanıt aradı ve örgütlenme deneyimlerini anlattı. Masal, toplumsal cinsiyet, hukuk, cinsellik, eğitimde cinsiyetçilik, ataerki ve din, önyargı, görünmeyen emek, mülteci kadınlar, bağımsızlık korkusu, kısa film, LGBTİ+ atölyelerinin gerçekleştirildiği kampta, yazar Irmak Zileli‘nin katılımı ile “Gölgesinde” kitabının tartışması yapıldı; yönetmen Kibar Dağlayan Yiğit ile film atölyesi gerçekleştirildi.

Mor Çatı’nın kamp bitiminde yayımladığı sonuç metninde, İzmir, Adana, Ankara ve pek çok yerde Mor Dayanışma kadın merkezlerini açmaya devam edileceği kaydedildi. Açıklamadaki bazı ifadeler şöyle:

“İsyanın ve öfkenin örgütleyicisi olarak, patriyarkal/kapitalizme karşı evlerden, mahallelerden, atölyelerden, sokaklardan, mutfaklardan, fabrikalardan, iş yerlerinden çıkıp başkaldırıyor, özgürlüğe kanat çırpıyoruz. Yaşamı ve özgürlüğü istiyoruz, kadın dayanışmasıyla kazanacağız!

Geçen kampta birbirimize bir söz vermiştik İstanbul’da Kadın Dayanışma ve Danışma Merkezi açmak için, kadınların iradesiyle İstanbul’da Temmuz ayında açtık. Şimdi 400 kadınla bir söz daha verdik, İzmir’de, Adana’da, Ankara’da bulunduğumuz her yerde Mor Dayanışma kadın merkezleri açmaya devam edeceğiz.

Şimdi kadınların isyanını örgütlülüğe, kadınların öfkesini iradeye dönüştürme vakti!  Şimdi yaşamı, mahalleleri, sokakları, kampüsleri mora boyamak için Mor Dayanışma’da buluşma vakti!”

Zenginlerin gündeminde ‘iklim krizi’ yok!

Amazon ormanlarındaki yangına odaklanan G7 Zirvesi iklim krizini ‘geçiştirdi. Dün sonuçlanan zirvenin ortak bildirisinde iklim değişikliğiyle ilgili tek bir cümle bile kurulmadı.

Fransa’nın Biarritz kentinde gerçekleşen G7 Zirvesi dün sona erdi. Zirveye ev sahipliği yapan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yayımlanan basın bülteninde, çoğu insanın okumayacağı tipik bir “12 sayfalık teknik” bildiri yerine, G7 liderleri tarafından kabul edilen bir sayfalık ortak bildirinin yayınlanmasına karar verdiklerini söyledi. Ancak bu belgede iklim değişikliği hiç yer almıyor.

Yeşil İklim Fonu’na katkı

Zirve sırasında Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa, BM Yeşil İklim Fonu‘na katkılarını iki katına çıkaracaklarını açıkladı. 23 Eylül’de yapılacak UNSG Zirvesi’ne gençliği arkalarına alarak başlayacaklarını söyleyen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ise Paris Anlaşması’nın artık yeterli olmadığını ve G7 ülkelerinin örnek olacak şekilde hareket etmeleri gerektiğini söyledi.  Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron da, Şili Cumhurbaşkanı Pinera ile birlikte gerçekleştirdiği basın toplantısında haftalardır süren yangınlarla boğuşan Amazonlar için iki aşamalı bir eylem planı açıkladı. Buna göre;

* Orman yangınlarını durdurmak için G7 ülkelerinin derhal 20 milyon dolar destek sağlanacak ve destek talebinde bulunan ülkeler için yangınları söndürmeye yardımcı olacak askeri güçler konuşlandırılacak.

* Birleşmiş Milletler Genel Zirvesi’nde G7 ülkeleri ile Amazon ormanlarını içeren ülkele arasında yangınların önlenmesi ve ağaçlandırmayı destekleyen projelere yönelik bir ittifakın oluşturulması için görüşmeler yapılacak.

Afrika yangınlarına destek

Macron, Sahra altı Afrika ülkelerine Amazon yağmur ormanlarındakine benzer ölçekteki yangınlarla mücadele edebilmelerine yardımcı olmak için uluslararası bir kampanya yürütmeyi düşündüğünü de söyledi. Zirvesinin son gününde sosyal medya hesabından bir açıklama yapan Macron, “Ormanlar, Sahra altı Afrikası’nda da yanıyor. Amazon ormanları için açıkladığımıza benzer bir girişimi başlatma olasılığını inceliyoruz,” dedi.

Sivil toplum: Hayal kırıklığı

Zirveden çıkan sonuçlar ve iklim krizinin hiç gündemde yer almayışını eleştiren, dünyanın önemli sivil toplum örgütü temsilcileri ise ülkeleri net bir tutum almaya, eyleme geçmek için felaketlerin oluşmasını beklememeye çağırdı. Uzmanların değerlendirmeleri şöyle:

Luca Bergamaschi (E3G Kıdemli Temsilcisi): G7 liderleri, çalkantılı bir jeopolitik dönemin ortasında acil sorunlarını ele almak için iyi niyetle bir araya geldiler. Ancak, en acil gündem maddesi olan iklim değişikliği konusunda net bir duruş sergilemediler.

Fransa, İngiltere ve Almanya tarafından iklim finansmanına ilave sağlama vaatlerini geleceğe yönelik önemli bir adım olarak görüyoruz. G7 liderleri, Amazon eylem planı ile iklim değişikliğiyle ilgili bir dönüm noktasına ilk defa hak ettiği aciliyeti verdiler. Bu durum liderlerin dinleyip harekete geçebildiğini gösterse de, eyleme geçmek için felaketlerin oluşmasını beklemenin geç kalmak anlamına geleceğini unutmamak gerekiyor.

Amazon ormanlarındaki yangınlar, hızla yaklaşan tek iklimsel tehdit değildir. G7 ve G20 liderlerinin, küresel güvenliği ve refahı tehdit eden iklim değişikliğini ciddiye almaları gerekiyor. Amazonlar’dan Antartika’ya, Grönland’dan permafrosta kadar, iklim riskini yönetmek ve gezegenin hayati organlarını çok geç olmadan korumak için yeni bir küresel sisteme ihtiyacımız var. Kimse bu zorlukla yüzleşmeye hazır değil ve kimse bunu tek başına gerçekleştiremez, ancak herkes bunu önlemek için en azından bir şeyler yapabilir. Tüm liderlerin kendi ülkelerinde önümüzdeki 20 ila 30 yıl içerisinde iklim değişikliğinin artan etkilerine karşı tedbir alırken, tüm fosil yakıt kullanımını sonlandırmaları ve BM sistemini iklim krizini yönetecek şekilde uyumlaştırmaları gerekiyor.’

Lucile Dufour (Fransa İklim Eylem Ağı Uluslararası Politikalar ve Kalkınma Danışmanı): Fransa, İngiltere ve Almanya’nın Yeşil İklim Fonu‘na finansal katkısını iki katına çıkarma açıklamasını olumlu bir adım olarak değerlendiriyoruz. Ancak G7 Zirvesi’nin sonuç bildirgesi iklim krizine karşı sessizliğini koruyor. Emmanuel Macron, G7 ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadeledeki yetersiz iradesini bertaraf etmek için göz önündeki somut girişimlere güvendi. Bu durumu, 23 Eylül’de gerçekleşecek Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi öncesi hayal kırıklığı yaratan bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Bu durum aynı zamanda Macron için, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda ulusal düzeyde kaybettiği itibarını uluslararası ölçekte geri kazanması açısından kaçırılmış bir fırsattır.

Catherine Abreu, (Kanada İklim Eylem Ağı Genel Müdürü): Günümüzün iklim krizi, G7 ülkelerini ilk kez bir araya getiren 1970’lerin enerji krizi gibi dünyanın en zengin uluslarının gündeminin başında yer almalı. Biarritz’deki liderlerin beyanında iklim değişikliğinden bahsedilmiyor. İngiltere ve Almanya’nın iklim finansmanlarını iki katına çıkarması ve Kanada’nın somut olarak belirtilmemiş katkı vaadi, liderler zirvesinin Yeşil İklim Fonu’na ortak bir katkı sağlaması açısından hayal kırıklığına uğratıyor. Amazon’daki yangınlara kısa vadeli acil müdahale, bu zirvenin önemli bir çıktısı, ancak iklim değişikliğiyle mücadelede gerekli olan uzun vadeli yatırımın eksikliği sürüyor. Çok taraflı zirvelerin liderlik vasfı bu tarihsel dönemeçte insanlığın karşı karşıya olduğu çevresel ve ekonomik krizlere değinmek için kullanılmayacaksa ne şekilde kullanılacak? Çok taraflılık yalnızca liderlerin kararlı ve işbirliği içerisinde harekete geçmeye hazır olarak masaya geldiği durumda işlevsel olur.

Jennifer Morgan (Greenpeace Uluslararası Genel Direktörü): İklim kriziyle mücadele etmek için kelimelerden daha fazlasına ihtiyacımız var. 2050 yılına kadar emisyonların sıfırlanması için eyleme dönüşmeyen ve harekete geçme ihtiyacını yeniden gündeme getiren standart bir zirve, gerçeklikten uzak ve anlamsızdır. G7 liderleri gelecek ay gerçekleşecek olan BM İklim Eylemi Zirvesi’ne ve 1,5C iklim hedefiyle ve gerçek dünyayla uyumlu politikalarla gelmeliler.”

Zirve sırasında G7 liderleri, Amazon orman yangınlarıyla mücadeleye destek sağlamak üzere uluslararası ölçekte bir finansal ve lojistik yardım paketi üzerinde de anlaştılar. Bu acil önlemleri memnuniyetle karşılarken, gelecekteki yardımların Brezilya Cumhurbaşkanı Bolsonaro‘nun ormansızlaştırmaya yönelik taahhüt vermesini sağlayacak şekilde olması gerektiğini düşünüyoruz. Amazonları tahrip eden yangınlar, Brezilya’nın uluslararası itibarını da zedeliyor. G7 liderleri, Amazon yangınlarını kendi ülkelerinde harekete geçmemelerini gizlemek için kullanmamalı, Cumhurbaşkanı Bolsonaro’ya, gezegenin akciğerlerinin dikkatsizce tahrip edilmesine müsamaha göstermeyeceklerini açıkça göstermeleri gerekiyor.

G7 ülkeleri, dün açıklanan finansal desteğe ek olarak, ormansızlaşma ve toprak bozunumu sebebiyle tarımsal ürünlerin ithal edilmesi sonucunda Amazonlar’da oluşan tahribatı körüklemeyi bırakmalı. Küresel gıda sisteminde kapsamlı bir değişim gerekiyor. Bu değişim 2050 yılına kadar et ve süt ürünlerinin %50 azaltılmasını içeriyor. G7 ülkeleri gibi gelir seviyesi yüksek ülkelerde bu pay artıyor.

Jean-François Julliard (Greenpeace Fransa Genel Müdürü): Emmanuel Macron, iklim sorunlarına yönelik diplomatik yaklaşımını yeniden gözden geçirmeli. İçerikten yoksun ve işbirliği oluşturmaya yönelik vitrin girişimler, tartışmaların gerçeklikten uzaklaşmasıyla sonuçlanıyor. Bu önemli konular; hükümetlerin sera gazı azaltım hedeflerine yönelik taahhütleri, fosil yakıt kullanımının sonlanması ve kırılganlığı yüksek ülkelere enerji dönüşümü için finansman sağlanması olarak özetlenebilir. G7 Zirvesi’nin çıktıları bu konularda yetersiz kalıyor. Fransa’nın iklim hedeflerine ulaşamadığı da göz önünde bulundurulduğunda, Macron Fransa ölçeğinde daha etkin politikaları kamuoyuna sunma fırsatını da kaçırdı. İklim diplomasisinin gelişmesinin önündeki engel, talep ile harekete geçme arasındaki genişleyen boşluktur.

Alden Meyer (Endişeli Bilim İnsanları Birliği Strateji ve Politika Direktörü): Gelecek ay devletler, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres‘in ev sahipliğinde düzenlenecek iklim zirvesinde, ekonomilerini hızlı bir şekilde karbondan arındırmaya ve gelişmekte olan ülkelerdeki benzer eylemler için desteklerini artırmaya yönelik taahhütler sunmak için bir araya gelecekler. İngiltere’nin, Almanya’nın ardından Yeşil İklim Fonu’na olan katkısını iki katına çıkarmaya karar verdiğini açıklaması, bu konuda yapıcı bir gelişme oldu.

ABD’nin büyük çoğunluğunu da içeren dünyanın dört bir yanındaki insanlar, iklim krizini ele almak için harekete geçilmesini talep ediyorlar. Trump yönetiminin iklim değişikliği konusundaki olumsuz tavrı, ABD’de bu liderlik görevini yerel yönetimlere, belediye başkanlarına, iş dünyasına bağlı kalmaya devam edeceğini gösteriyor.

Salihli diken üstünde

Salihli’de kurulmak istenen JES’e karşı çıkan köylülere dün yapılan sert saldırının ardından, gözaltına alınanlar gece saatlerinde salıverildi. Şirket ve MHP’li belediye işbirliğiyle, yasal süreç beklenmeden yeni yol açılmaya başlanırken, yöre halkı ve hukukçular, yürütmenin acilen durdurulması başvurularının sonucunu bekliyor.

Manisa’nın Salihli ilçesinde kurulmak istenen jeotermal elektrik santraline  (JES) karşı dünkü protesto eylemi ve saldırının ardından proje sahibi SANKO şirketi inşaat alanına ulaşmak  için yeni yol açmaya başladı. Yöre halkı ve çevre örgütleri ise, yürütmeyi durdurma kararının acilen ele alınması talebiyle Manisa İdare Mahkemesi’ne yaptıkları başvurunun sonucunu bekliyor. Dünkü eylemlerde jandarma ve özel hareket polislerinin cop, biber gazı ve tazyikli suyla saldırısına maruz kaldıktan sonra gözaltına alınan yaklaşık 40 kişi ise, gece saatlerinde ifadeleri alındıktan sonra salıverildi.

Olaylar sırasında kendisi de göz altına alınan Salihli Çevre Derneği Başkanı ve jeotermal santrallere karşı açılan davaların avukatı Seçil Ege Değerli ile konuştuk. Değerli, yaşlı kadın ve erkek köylülerin aşırı şiddete maruz kaldığını ve yerlerde sürüklenerek gözaltına alındığını anlattı. Manisa Valiliği’nin Cuma gününden jandarma ve kolluk gücünü bölgeye gönderdiğini söyleyen Değerli, “Salihli’de bu kadar kolluk gücü yoktur. Çevre ilçelerden ve Manisa’dan takviye kuvvet istemişler. Protestocu sayısından fazla kolluk gücü vardı” dedi. Olaylar sırasında 36 kişinin gözaltına alındığını, ancak sonrasında drone görüntülerinden tespit edilen kişilerin evlerinden, işyerlerinden toplandığını açıklayan Değerli, “Böylece toplam sayı 40’ı buldu. Herkesin ifadeleri alındıktan sonra gece saatlerinde salıverildik” diye konuştu.

Hukuksuz, usülsüz, dayanaksız…

Değerli, Salihli ve çevre köylerdeki JES süreçlerini de şöyle anlattı: “Aslında süreç kışın başlamıştı. Gaziantepli Konukoğlu ailesine ait SANKO Şirketi’nin Manisa Valiliği ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na herhangi bir başvurusu olmadığını biliyoruz.  Ovaya, adeta ‘işgalci’ olarak geldiler ve sondaj yapmak üzere kazı faaliyetine başladılar. Yöre halkının tepkisiyle karşılaşınca da valilik ve bakanlığa, jeotermal santral kurmak amacıyla ÇED başvurusunda bulundular. Salihli ovasındaki pek çok köyde, JES için sondaj kuyu projeleri bulunuyor ve her biri için ÇED gerekiyor. Valilik “ÇED gerekli” demediği için olay, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın gündemine bile girmiyor. “

Ovadaki köylerle ilgili açtıkları çok sayıda davanın sürdüğünü belirten Değerli, sürecin başından sonu usülsuz ve dayanaksız bir şekilde sürdürüldüğünü kaydetti: “Santralin kurulmak istendiği Hacıbektaş Köyü yamaçta ve oraya da santral yapılacak. Kuyulardan çektikleri suları, santrale taşıyacaklar. Bizim yaptığımız ‘yürütmeyi durdurma’ başvurusu planlanan santralle ilgiliydi. Ancak Salihli’nin MHP’li belediyesi, bu hafta sonu bir tabela asarak, Belediye ve SANKO’nun ortaklaşa yürüttüğünü belirttikleri bu faaliyetin, Salihli’nin ısınmasında kullanılmak üzere kuyu sondaj projesi olduğunu açıklamış.  Santral yerine kuyu sondajı diyerek, akıllarınca hem köylülerin direnişini hem de verilen desteği kırmak istiyorlar. Bu bile usulsüz, çünkü ‘ÇED gerekli değil’ kararı santral için verildi. Madem ortada santral yok, kuyu sondajı yapacağız diyorlar, o  zaman kuyu için ÇED almaları lazım. Yani şirketin orada olması tamamen dayanıksız.”

Bakanlıktan arsenik uyarısı: Yeni JES ve maden onayı vermeyin

Değerli, 2017 yılının ağustos ayında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Manisa, İzmir ve Aydın valiliklerine bir genelge gönderdiğini hatırlaratak şunları söyledi: “Genelgede, bölgedeki yeraltı sularında, arsenik oranlarının çok tehlikeli boyutlara ulaştığı, hem insan sağlığı hem tarımsal sulama açısından herhangi bir JES veya madencilik faaliyetine ruhsat verilmemesi istendi. Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bu genelgeyi görmezden geldi. Devletin kurumlarının birbirlerinin görüşüne itibar etmediği, birinin yaptığını diğerinin bozduğu bir ortam söz konusu.”

‘Yürütmeyi durdurma kararını bekliyoruz’

Şirketin tekrar faaliyete başlaması ve köye yığılan asker ve polis yüzünden gerginliğin büyüyeceği tahmin edildiği için Değerli ve arkadaşları Manisa İdare Mahkemesi’ne acil bir dilekçeyle başvuru yaparak, yürütmeyi durdurma taleplerinin öncelikli olarak ele alınmasını istemiş. Dilekçede, şirketin yasal süreç bitmeden alan çalışması yaptığına, jandarmanın ve polisin yoğun yığınak yaptığına ve halkın tepkili olduğuna yer verilmiş. Değerli, aldıkları bilgiye göre, mahkeme heyetinin toplanıp taleplerini görüşmeye aldıklarını söyledi: “Buradan kısa sürede karar çıkacağını düşünüyoruz. Karar çıkar çıkmaz da köy halkıyla birlikte bundan sonraki yol haritamızı belirleyeceğiz.”

Şirket durmuyor

Av. Seçil Ege Değerli’nin aktardığına göre, SANKO şirketi imar planlarında görülmeyen, özel mülkiyetteki arsa vasfındaki araziye bir yol açarak, şantiye alanına ulaşmak istemiş. Protesto eylemi de bu arsa ve yol üzerinde yapılmıştı. Arazinin sahibi,  gayriresmi olarak, izin almadan açılan yol hakkında kaymakamlığa ve polise suç duyurusunda bulundu ve şirkete de ihtarname gönderdi. Ancak Değerli bugün mahalle muhtarının, şirketin Salihli Belediyesi ile anlaşarak yeni bir yol açmak üzere çalışmaya başladıklarını söylediğini bildirdi. Halen, Belediye zabıtalarının getirdiği kepçelerin fundalık ve makilik alanda yeni bir yol açma çalışmaları sürüyor.

Gediz Ovas’nda yılın 12 ayı, başta üzüm, şeftali ve zeytin olmak üzere aralıksız açık tarım yapılıyor.

Sultaniye üzümünün memleketi

Manisa’nın Salihli dahil verimli ovalarında yoğun bir tarımsal faaliyet yapılıyor. Açık tarım yapılan ve yılın 12 ayı çeşitli ürünlerin ekildiği ovalarda yetiştirilen Sultaniye Üzümü, Türkiye’de sadece Gediz havzasında üretiliyor. Bu özel üzümen üretiminde dünyada ABD’nin ardından en çok üretimi yapılan ikinci bölgesi olan bölge, ayrıca zeytincilik merkezi. Manisa’nın en büyük şeftali üretimi yine bu ovalarda gerçekleştiriliyor. Değerli, bu ovalarda gerçekleştirilecek bir JES faaliyetinin, özellikle tarıma ve yörenin su kapasitesine büyük zarar vereceği kanısında. Yapılması planlanan santralin, yerleşim yerlerine 50 metre masafede olduğunu söyleyen Değerli’nin verdiği bilgilere göre, yakın çerede kapasitesi yaklaşık 500-600 öğrenci olan dört de okul bulunuyor.