Ana Sayfa Blog Sayfa 2379

Greta Thunberg’in temsili kuklası, İtalya’da köprüye asıldı

İtalya’nın başkenti Roma’daki bir köprüden 16 yaşındaki İsveçli aktivist Greta Thunberg’in temsili bir kuklası sarkıtıldı. Savcık konuyla ilgili soruşturma başlattı.

İtalya‘nın başkenti Roma‘da bir köprünün üzerine İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg‘i temsil eden bir kukla, boynundan bir iple asılı vaziyette bulundu. Roma savcılığı konuyla ilgili soruşturma başlattı.

Şehrin güneyinde bulunan Isaac-Newton Köprüsü‘ne boynundan iple asılı olan kuklanın üstünde Thunberg ile özdeşleşen iki adet örgülü saç da bulunduğu, kuklanın üzerinde ise “Greta is your God” (Greta sizin tanrınız) yazılı bir pankartın yer aldığı belirtildi. Olayın sosyal medyada yayılması üzerine, Roma savcılığı ‘ağır tehdit’ suçlamasıyla konuyla ilgili soruşturma başlattı.

Roma Belediye Başkanı ve e 5 Yıldız Hareketi üyesi Virginia Ragg ise olayı ‘utanç verici’ olarak nitelendirdi ve Greta Thunberg ile ailesine destek mesajı gönderdi. ​İtalya Çevre Bakanı Sergio Costa da herkesin iklim konusunda duyarlı olması gerektiğini ve olayın “kabul edilemez suç teşkil eden bir hareket” olduğunu kaydetti. .

​İtalya’da geçen hafta yapılan iklim gösterilerine bir milyondan fazla kişi katılmış, Roma, Milano ve Napoli’de geniş çaplı yürüyüşler düzenlenmişti. Greta Thunberg, geçen hafta Alternatif Nobel Ödülü olarak da bilinen Doğru Yaşam Ödülü’nün sahibi olmuştu.

Ancak genç aktiviste yönelik nefret dolu, ayrımcı, saldırgan ve alaycı söylem, ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro gibi en üst düzeyli ülke liderlerinden, aşırı sağcılar, iklim inkarcıları ve sosyal medya kullanıcılarına kadar pek çok kişi tarafından dillendiriliyor. Thunberg’in Asberger sendromu, görünüşü, konuşması, cinsiyetinin konu edildiği ayrımcı ve nefret içeren dil, tehditler de barındırıyor. Greta Thunberg, New York‘a gitmek üzere Atlantik‘i bir yelkenli tekneyle geçerken, Brexit’in finansörlerinden Aaron Banks bir tweet atarak “Ağustos ayında garip tekne kazaları olur” demiş; tepkiler üzerine ironi yaptığını söylemişti.

Eylülde en az 37 kadın öldürüldü

Eylül ayı içinde 37 kadının hayatına erkekler tarafından son verildi. 2019 yılının şimdiye dek bilançosu ağır: 261 kadın artık yaşamıyor

2019’un eylül ayında en az 37 kadın erkek şiddetinin kurbanı olarak hayatını kaybetti. 2019 yılı için ise, şimdiye dek 261 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Failleri erkekler olan ve kayıtlara geçebilen diğer olaylar şöyle: 71 şiddet, üç tecavüz, 33 seks işçiliğine zorlama, 26 çocuğa cinsel istismar, 13 kadına cinsel taciz

bianetin yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre; erkekler, hayatına kastettikleri kadınların yanlarında bulunan yedi erkeği de öldürdü. Hayatını kaybeden kadınlardan üçü göçmendi. Kadınları öldüren erkeklerden birinin uzaklaştırma kararı vardı. Kadınlardan biri bedensel engelliydi. En az iki cinayette erkekler, cinayetin ardından kadınları gasp etti.

Eylül ayında dört kadın ekonomik sorunları “bahane” edilerek, üç kadını ayrılmak istediği/ barışmak istemediği, iki kadın kıskançlık, bir kadın da baskı uyguladığı bahanesiyle öldürüldü. Bir kadını hayvan otlatma sırasında çıkan kavgada öldüren erkeklerin 26 kadını öldürme bahanesi basına yansımadı.

En az 15 kadını kocası/eski kocası, beş kadını oğlu, dört kadını sevgilisi, üç kadını kuzen/akrabası, iki kadını kardeşi, bir kadını arkadaşı, bir kadını eniştesi öldürdü. En az altı kadını öldüren erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.

Erkekler, 18 kadını ev içinde, 11 kadını sokak, metruk bina,  park, manav, işyeri gibi kamusal alanlarda öldürdü. Erkeklerin 8 kadını nerede öldürdüğü basına yansımadı.

Eylül ayının dökümü şöyle:

Eylül’de 15 kadın (Adana, Artvin, Antalya -2-,  İstanbul -4-,Balıkesir, Aydın, İzmir, Diyarbakır,  Malatya, Erzincan, Muğla) şüpheli bir şekilde yaşamını kaybetti.

Erkekler, eylülde en az dört kadını (Aydın, Karaman, Konya, İzmir) öldürmeye teşebbüs etti.

Yedi kadının (Ankara, Samsun, Kayseri, Aydın, Van, Samsun, İzmir) ölümü basına “şüpheli intihar” olarak yansıdı. Şüpheli intiharlardan biri, Özbekistan’lı ev işçisiydi. Ev işçisinin sigortasız çalıştırıldığı açığa çıktı.

Erkekler Eylül’de en az beş kadını da (İstanbul -2-, Ankara, Samsun, Düzce) öldürmekle tehdit etti.

Bir kadının (Adana) intihar girişimi basına şüpheli olarak yansıdı.

İki kadın erkekler tarafından intihara sürüklendi. da (Bursa, Kocaeli) intihara sürükledi.

Çocuk cinayeti – Çocuğa şiddet

İstanbul’da bir baba çocuğunu intihara sürükledi. Baba gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı. Denizli’de okul müdürü bir öğrencisini kopan kapı kolu ile darp etti. Suç duyurusunda bulunuldu.

İstanbul’da bir çocuk zorla evlendirilmek istendi. Sorumlular hakkındaki hukuki süreç basına yansımadı.

Tecavüz

Eylül’de medyaya üç ilden tecavüz olayı yansıdı. Bu sayı, geçen yıl aynı ay dörttü. Erkekler bir kadına ( Tekirdağ) cinsel saldırı girişiminde bulundu. Faillerden biri kadının kocasıydı biri de dayısıydı. Bir failin yakınlık durumu basına yansımadı.

Eylül 2019’da erkeklerin tecavüz ettiği kadınlardan biri zihinsel engelliydi.

İki kadına evde tecavüz edildi.  Bir tecavüz vakasının nerede gerçekleştiği basına yansımadı. Bir tecavüz vakası ise kadının hamile kalması ile açığa çıktı. Bir tecavüz vakasında da erkeğin kadına sistematik olarak tecavüz ettiği ortaya çıktı.

Taciz/ istismar

Erkekler, Eylül’de en az 13 kadını taciz ederken, en az 26 çocuğa cinsel istismarda bulundu. Geçen yıl aynı ay bu sayı, 19’du. Çocuk tacizcilerinin ikisi okullarının temizlik işçisi, biri üvey abası, biri kuzeni, biri akrabası, biri market sahibi, biri de komşusuydu. Çocuklardan biri, zihinsel engelliydi.

Seks işçiliğine zorlama

Eylül’de erkekler, en az 33 kadını seks işçiliğine zorladı. Geçen yıl aynı ay bu sayı, 24 idi. Eylül 2019’da seks işçiliğine zorlanan kadınlardan 16’sı Türkiye vatandaşı değildi.

Erkekler, Eylül’de en az 71 kadına şiddet uyguladı. Geçen yıl aynı ay bu sayı, 36 idi.

 

 

Uluslararası isyanda birinci gün: Müzik, dans, atölyeler ve 702 gözaltı

Haber: Elif Ural

İklim krizine karşı hükümetleri harekete geçirmek üzere 7 Ekim’de başlayan ve 60 şehirde eş zamanlı gerçekleşen uluslararası isyanın ilk günü geride kaldı. Şehir merkezlerinde yolların kapatıldığı eylemlerde toplam 702 kişi gözaltına alındı.

Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) adlı ekolojik hareketin çağrısıyla gerçekleşen uluslararası isyanın ilk günü geride kaldı. 60 farklı şehirde sokağa çıkan aktivistler, iklim krizine karşı hükümetlerin harekete geçmesi talebiyle sokakları doldurdu.

Extinction Rebellion Uluslararası Gözaltı Destek Ekibi’nin paylaştığı rakamlara göre 7 Ekim’de Londra, Amsterdam, Viyana, Madrid, Melbourne, Sydney, Brisbane, New Yok, Toronto, Halifax ve Wellington’da toplam 702 gözaltı gerçekleşti.

Ekoloji alanındaki en büyük sivil itaatsizlik eylemi

Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) İngiltere’de ortaya çıkan ve şu anda 72 ülkede faaliyet gösteren bir ekoloji hareketi.  Talepleri arasında iklim ve ekoloji krizi hakkında gerçeğin söylenerek iklim acil durum ilan edilmesi, karbon emisyonlarının sıfırlanması ve denetlemek için yurttaş meclisinin kurulması yer alıyor.

Dünyanın dört bir yanındaki Yokoluş İsyanı aktivistleri 15 Nisan’da küresel ölçekte eylemler düzenlemişti. Londra’daki eylemde 11 gün boyunca merkezi yollar kapatılmış, eylemler sonucunda bini aşkın kişi gözaltına alınmıştı. 7 Ekim tarihinde başlayan ikinci uluslararası isyanın ekoloji hareketleri arasında bugüne kadar gerçekleşmiş en büyük sivil itaatsizlik eylemi olması planlanıyor.

Londra’da 11 nokta trafiğe kapatıldı: 280 gözaltı

Westminister Bölgesi’ndeki 11 noktayı trafiğe kapatan eylemciler gün boyunca atölyeler, dans gösterileri ve forumlar düzenledi. Eylem sırasında 280 göstericinin gözaltına alındığı açıklandı. Gece boyunca çadırlarda kalan eylemcilerin bugünkü hedefi eylemi çevredeki hükümet binalarında sürdürmek.

Eylemler, Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson’ın da dikkatini çekti. Johnson “İşbirliği yapamayan aksiler” olarak nitelendirdiği eylemcilerin “Kenevir kokulu çadır alanlarını” terk etmeleri gerektiğini belirtti.

Amsterdam’da binler iklim krizine karşı sokakta

Amsterdam Museumbrug’da binlerce kişi 6 Ekim gecesinden başlayarak yolları kapattı. Polisin müdahale ettiği eylemde 90 kişi gözaltına alındı. Eylemlerine devam eden aktivistler bugün Vondelpark’ta olacak.

Viyana’da toplam 70 gözaltı

Avusturya’nın Viyana şehir merkezini trafiğe kapatan ve mini konserler düzenleyen bine yakın kişiye polis müdahale etti. Toplam 70 gözaltı gerçekleşti.

Madrid’de toplam 43 gözaltı

İspanya’da Madrid merkezinde yüzlerce kişi bir araya geldi ve Nuevos Ministerios köprüsünü trafiğe kapattı. Polis müdahalesi sonucu alanı terk etmek zorunda kalan aktivistleri, eylemlerine Ekolojik Geçiş Bakanlığı önünde gerçekleştirdikleri açık forum ile devam etti. Madrid’de toplam gözaltı sayısı 43 olarak bildirildi.

New York’ta 93 gözaltı

New York’ta uluslararası isyana katılan eylemciler Wall Street Boğa heykelinde, New York Menkul Kıymetler Borsası’nda ve Broadway ile Pine’ın kesişim noktalarında temsili ölüm eylemleri gerçekleştirdi. İklim krizine karşı harekete geçmeye çağrıda bulundu. Eylemler sonucunda 93 gözaltı yaşandı.

Gün boyunca Melbourne’da 11, Sydney’de 30, Halifax’da 15, Wellington’da 42 kişinin  gözaltına alındığı bildirildi. Eylemler dünya çapında bugün de devam edecek.

Bozcaada’nın ekolojik belgesel festivali başlıyor

Bu yıl altıncısı gerçekleştirilecek Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali 9-13 Ekim tarihlerinde düzenlenecek. Festivalde gösterime girecek filmler, jüri üyeleri, atölye ve etkinliklerin programı açıklandı.

Her yıl ekoloji temalı konulara sahip filmleri ağırlayan Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED) yarın başlıyor. Bu yıl altıncısı düzenlenen ve 13 Ekim’e kadar sürecek festivalde, Uluslararası Yarışma kategorisinde 14, Gaia Öğrenci Ödülü kategorisinde ise 10 film yarışacak. Panorama ve Özel Gösterim’le de 37 film festivalde izleyici ile buluşacak.

Festivalde altın madeninden plastiğe, çöpten asbeste, iklim değişikliğinden tohuma, mültecilerden doğayı talan eden enerji üretim sistemlerine onlarca konuda gösterilecek filmlerin  dışında hem çocuklara, hem de yetişkinlere yönelik atölyeler de gerçekleştirilecek.

Jüri üyeleri açıklandı

BIFED festivalinde Uluslararası Yarışma Ödülü ve Gaia Öğrenci Ödülü için karar verecek olan jüri üyeleri de belli oldu Gaia Öğrenci Ödülü kategorisinin jüri üyeleri Lalehan Öcal, Melis Birder ve Marvin Entholt olarak açıklandı.

Uluslararası Yarışma kategorisinde, Fethi Kayaalp adına verilecek ödül için belirlenen  jüri ise Ceylan Özçelik, Prof. Dr. Naci Güçhan, Dimitris Koutsiabasakos, Maja Bogojević ve Julia Lazarustan oluşuyor.

Atölyeler

Festival boyunca dans, tasarım, müzik gibi pek çok alanda etkinlikler ve atölyeler de gerçekleştirilecek:

  • Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden Burcu Gülmen, Deniz Tümerdem, Hilal Menlioğlu’nun planladığı “Bozcaada’da Sürdürülebilir Morfolojiler Peşinde” sergisi geçtiğimiz yıl okul bünyesinde yürütülen malzeme odaklı tasarım stüdyosunun çalışmalarını sunacak.

  • Kültür tarihi ve Türk mutfağı kategorilerinde eserler yazmış bir yazar olan ada sakini Ümit Hamlacıbaşı farklı tarhana çeşitlerini atölye katılımcılarıyla tanıştıracak; coğrafya ve kültürün yerel yiyecekler aracılığıyla nasıl analiz edilebileceğini anlatıp, yiyeceklerin kök ve köken ilişkisini yeniden sorgulayacak.

  • Tallin Büyükkürkciyan ve Can Kuman’ın doğaçlama müzik ve dans atölyesinde ise iklim krizine dikkat ç

  • Selçuk Gürışık’ın düzenleyeceği keçe atölyesinde katılımcılar keçe yapmayı öğrenecek.

  • “Anke Atamer Çocuk Programı”nda yine keşif, yaratıcılık, öğrenme  ve eğlence dolu anılar bırakacak.

  • Sinek Sekiz Yayınevi’nden İrem Çağıl’ın gerçekleştireceği, biri gençlere yönelik olan üç farklı atölye de festival kapsamında yer alacak. Bunlardan biri de “Yediklerimiz Nasıl Yetişiyor”.

  • Ellis Bartholomeus ve İpek Şensılay’ın “Hero mu Zero mu?” etkinliğinde ise çocuklar, çevre farkındalığı konusunda başlangıç seviyesinde olan karakter “Zero” dan çevre kahramanı “Hero” ya dönüşecek.

  • Tamer Karataş ve Caner Karataş ile “Geri Dönüşüm ve Ritim” atölyesinde etraftan toplanan atıklar müzik aleti haline getirilecek.

  • Dramaturjiden faydalanılan “En iyi Oyun Arkadaşım Doğa” atölyesinde çocuklar doğayı ve ağaçları tanıyacak, “Geleneksel Oyuncak Atölyesi”nde ise doğal ortamdaki malzemelerden oyuncak yapabilmeyi deneyecekler.

BIFED bu yıl “Yol arkadaşım olur musun” çağrısı ile kendi aracıyla festivale gelenlerin araç arayanlarla haberleşerek yol arkadaşı olmasını teşvik ediyor. Festival yönetimi, katılımcılarından, kendi matara ve kahve kupalarını getirerek kağıt bardak ve plastik şişe kullanımını en az indirilmesine katkı sunması da istiyor.

Festival programına, katılımcılara indirim sunan festival dostu mekanlara, festival filmleri ve etkinliklerle ilgili detaylı bilgilere BIFED’in sosyal medya hesaplarından veya www.bifed.org’dan ulaşabilirsiniz.

İsyan ve birliktelik

Küresel Yokoluş İsyanı haftasına katılan şehirlerin sayısı 7 Ekim Pazartesi’ne gelmeden İstanbul’la beraber altmışı buldu.

Gezegen kendi etrafındaki dönüşünü pazartesi sabahı için yapmaya başladığında Yeni Zelanda ve Avusturalya’daki isyancılar sokakları doldurmaya başladı. Londra’da ise eylemciler, daha isyan haftası başlamadan baskın ve gözaltılarla karşılaştılar. The Guardian gazetesi, meclis binası önünde toplananlar arasından sadece Pazartesi öğlene kadar 135 kişinin gözaltına alındığını yazdı.

İsyancıların neden ikinci kez sokakları işgal ettiğini hatırlamakta fayda var.

İklim acil durumu ilanı ve sonrası 

15 Nisan’da Londra’daki ilk isyan haftasının ardından 1 Mayıs 2019’da İngiltere hükümeti İklim Acil Durumu ilan etti. Sırayla İrlanda, Kanada ve Fransa da İngiltere’yi takip eden ülkeler oldular. İklim acil durumunun ilk ilanı, aslında Avustralya’nın Victoria eyaletindeki Darebin şehrinde 2017 yılında yapılmıştı. Kent meclisinin 21 Ağustos’taki toplantısında iklim acil durumu eylem planı toplantı notlarına geçilmiş, kentin uyum planı paylaşılmıştı. Yokoluş İsyanı’nın iki yıl sonra sivil itaatsizlik eylemleriyle aynı talepte bulunması bu gidişata destek oldu, diyebiliriz sanıyorum. Climate Emergency Declaration sitesinde yayınlanan 3 Ekim 2019 tarihli bildiriye göre, bugün farklı seviyelerdeki 1087 yönetimin ilan ettiği iklim acil durumu, 266 milyon insanı kapsıyor. Burada ortaya iki farklı süreç çıkıyor aslında. İlki, Darebin şehrinin tecrübe ettiği gibi, insanlar önce iklim değişikliğine öncelik veren yöneticiler seçiyorlar. Sonra bu yöneticiler, meclislerinde iklim acil durumunu gündeme getiriyor.

Diğer süreç ise, İngiltere’deki isyan süreci denebilir. 1 Mayıs’ta iklim acil durumu ilan edildiğinde Başbakan Teresa May idi ve bildiğim kadarıyla Avam Kamarası‘nın önceliği o zamana kadar hiç iklim krizi olmamıştı… Bu yüzden, aslında iklim acil durumu için sokaklarında şiddetsiz ve yaratıcı sivil itaatsizlik yapan; gözaltına alınan, çadırlarında kitap okuyan, dans eden ve kırmızı elbiseler giyen eylemcilerin süreci farklı bir boyuta taşıdığını söyleyebiliriz. Yeterince bilim insanı, yeterince araştırma yaptı, teşhis konuldu. Ölmekte olan bir hastaya zamanında ve gerekli müdahaleyi yapmamak, Hipokrat Yeminine uymaz, bunu hepimiz biliriz. Bu noktadan sonra artık temsili demokrasinin araçlarını iklim krizinin aciliyetine karar vermek için değil; aciliyete uygun kararlar almak ve uygulamak için değerlendirebiliriz.

Eylemler: Cesaret bulaşıcıdır. Taktikleri belirleyelim ve eleştirileri alalım.

Tarihin belli zamanlarında sivil itaatsizlik eylemleri etik bir duruşu arkalarına alarak etkili oldular.

Benim aklıma gelen ilk örnek, Rosa Parks olur hep. Bugün açıklamasını yapamayacağımız kadar saçma gelen ayrımcılıklara doğan insanların büyük gerçekleri değiştirebileceklerine dair inanç-sızlık-ları küçük bir kıvılcımla değişebiliyor. Çünkü gerçekten, değiştirebiliyorlar. Yokoluş İsyanı’nın kurucularından Roger Hallam bunun için eylem biçimlerini anlatırken gündelik hayatın akışının en can alıcı noktalarında sembolik olan ve fedakarlıklar gerektirebilen bozulma / yarılmalar yaratmamız gerektiğini söylüyor. Yokoluş İsyanı, eylemlere; ama özellikle 15 Nisan’da yaptığı gibi uzun süren eylemlere de buna göre hazırlanıyor.

Sivil itaatsizlik eylemlerinin özünde bir akışı durdurma, bozma var. Sıradan gibi görünen bu bozma eylemleri, sürekli ve çeşitli hatta bazen sadece doğru tasarlandığında sisteme ciddi zararlar verebiliyor. 15 Nisan haftasında gerçekleşen eylemlerde gözaltına alınma sayısı İngiltere tarihinin rekorunu kırmıştı. Gözaltıların yanında, Dünya’nın farklı şehirlerine yayıldıkça yaratıcı ve daha sanatsal Yokoluş ve iklim krizi eylemleri de çoğaldı.

İngiltere ve Galler Yeşil Partisinin eski genç yeşillerinden Tom Pashby’ın XR, yani Yokoluş İsyanı’nda temsil sorunu olduğunu yazdığını gördüğümde bunu ona hemen sormuştum. Özellikle ilk zamanlardaki eylemlerinde gözaltına alınmayı nihai bir çeşit taktik olarak ortaya koyması,  Tom’a göre Yokoluş İsyanını mesela Siyah, Asyalı ya da etnik gruptan insanlar için ulaşılabilir kılmıyordu. Yokoluş İsyancılarının yayınladığı, “This is not a Drill” kitabının lansmanına da katılarak gözlem yapma şansı yaptığını söyleyen Pashby, “İklim krizi özellikle Küresel Güney’i daha fazla etkilerken krizin tarihsel olarak ortaya çıkmasından sorumlu posh (İngilizce’de üst veya özel sınıfa giren her şey için kullanılan sözcük) beyaz erkekleri dinledim” dedi.

Başarıyı nasıl tanımlıyoruz?

Buna ancak kişisel bir cevap verebildiğimi fark ettim: Bence herhangi bir başarıdan ziyade elimizde sadece eylemlilik ve birliktelik var. Ve bu iyi bir şey!

Aslında bunu Yokoluş İsyanı için de söyleyebilirim. İsyanın ikinci talebi, İngiltere’nin 2025 itibariyle sıfır karbona geçmesi, yani karbon salımlarını sıfırlaması. Paris İklim Anlaşması‘nda her ülkenin verdiği taahhütler farklı olabiliyor. İngiltere sıfır karbon hedefi olan ülkelerden; ama bunun için verdiği tarih 2050. Yokoluş İsyanı ise sanayi devrimini başlatan ülke olarak İngiltere’nin, iklim krizi karşısında tarihsel bir sorumluluğu olduğunu belirterek bu tarihi çekmesini talep ediyor. Bu yüzden iklim acil durumunun da getirdiği bir “sürekli eylem” durumu içindeler.

Bu haftadan itibaren bu durumun Dünya’nın en az altmış şehrine de yayıldığını görüyoruz. Benzer şekilde yaratıcı, eğlenceli ve dönüştürücüler. Zaman geçtikçe, kömür zengini veya Global Kuzey ülkelerindeki iklim krizinden sorumlu denilen insanların kendi fanuslarından çıkmalarına sevindiğimi fark ettim. Geç bile kaldılar.

Çeşitlilik ise, Yokoluş İsyanı’nın değer ve ilkeleri arasında çok önemli; kısa bir süre içinde onu da görünür kılabilirler umarım. Bu, son talepleri Yurttaş Meclislerinin oluşturulması için de en önemli. Parlamento’nun ise bu haliyle iklim krizine dair temsiliyetinin sorgulanır olduğunu söylüyor ve yerel inisiyatiflerin oluşturulmasını talep ediyorlar. Aslında Londra Valisi iklim için yurttaş meclislerinin oluşturulmasını kabul etti; ancak herhangi bir yetkisi olmayacak şekilde…

İklim acil durumu ilan eden; ancak herhangi bir adım atmayan ülkeler, yetkisi olamayan yurttaş inisiyatifleri boşuna dans edildiğini mi söylüyor yoksa daha yürünecek yolların olduğunu mu?

İsyan haftasını takip edin. Konuşacak çok şey olacak…

  1. Yazı, şiddetsiz eylem biçimi olarak sanat. Örgütlenme. Tartışmalar devam.

Yokoluş İsyancıları İstanbul’da yok olan türlerin yasını tuttu

Haber: Elif Ünal

İstanbul, Kadıköy İskele Meydanı’nda bir araya gelen Yokoluş İsyanı (Extinction Rebellion) aktivistleri 7 Ekim’de başlayan Uluslararası İsyan kapsamında bir yokoluş töreni gerçekleştirdi. Törende iklim krizi ve ekolojik kriz sebebiyle şu ana kadar nesli tükenmiş ve tükenmekte olan canlı türleri için temsili cenaze yürüyüşü düzenlendi.

“Dünyanın birçok noktasında insanların ve diğer yaşam formlarının ölmesine seyirci kalmaya dayanamıyoruz” diyen aktivistler, herkesi iklim ve ekoloji krizi ile ilgili gerçeklerle yüzleşmeye ve harekete geçmeye çağırdı.

60 şehirde Yokoluş İsyanı

Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) Birleşik Krallık’da ortaya çıkan ve hali hazırda 72 ülkede faaliyet gösteren bir ekoloji hareketi. Dünyanın dört bir yanındaki Yokoluş İsyanı aktivistleri 15 Nisan’da küresel ölçekte eylemler düzenlemişti. Londra’daki eylemde 11 gün boyunca merkezi yollar kapatılmış, eylemler sonucunda bini aşkın kişi gözaltına alınmıştı.

Bu kez 7 Ekim tarihinden itibaren gerçekleşecek Küresel İsyan çağrısına Londra, New York, Berlin, Paris, Barselona ve İstanbul’un da içinde bulunduğu toplam 60 şehirden yanıt geldi. Eylemlerin ilk gününde dünya genelinde 700’ü aşkın kişi kişi gözaltına alındı.

‘İsyan ediyoruz çünkü bu gezegeni seviyoruz’

Kadıköy’de gerçekleştirilen yürüyüş sırasında tüm türlerle paylaştığımız, bizi birleştiren ve tek yapan ortak kanı temsil eden Red Brigade’ler de yer aldı. Eylem sonrasında bir açıklama yapan Yokoluş İsyancıları “Bilim insanları altıncı kitlesel yokoluşun içerisinde olduğumuzu söylüyor. Her yıl binlerce tür, daha biz onları keşfedemeden insanların eylemleri ve eylemsizliği sonucunda yok oluşa sürükleniyor” dedi ve ekledi:

“İsyan ediyoruz çünkü bu gezegeni seviyoruz. Çöküşünü görmek kalbimizi paramparça ediyor. Dünyanın birçok noktasında insanların ve diğer yaşam formlarının ölmesine seyirci kalmaya dayanamıyoruz. Ve hiçbir şey yapmazsak bunun ileride çocuklarımızın başına geleceğini bilmenin ağırlığına…”

Yokoluş İsyancıları,  içinde bulunduğumuz iklim krizi ve ekoloji krizi gerçekleriyle yüzleşilmemesi ve yas tutulmaması halinde ilerlemenin mümkün olmadığını belirtti.

Bir sonraki eylem 20 Ekim’de

Uluslararası İsyan kapsamında gerçekleştirecek bir sonraki eylem tarihi 20 Ekim. Bu etkinlikte yok eden ve yok olan türler temalı, kostümlü sokak partisi düzenlenmesi planlanıyor.

 

Kazdağları İnteraktif Haritası yayında

Kazdağları’ndaki biyolojik çeşitliliğini tespit etmek ve korumak amacıyla, yöredeki maden ve enerji projeleriyle bunlara karşı devam eden mücadeleri digital bir arşiv haline getirecek interaktif bir harita yayınlandı. Interaktif harita, kullanıcıların katkılarına da açık.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, GEF/SGP Türkiye tarafından desteklenen Kazdağları Biyoçeşitliliği Koruma Hafızası Projesi kapsamında Kazdağları için bir interaktif harita yayımladı.

http://www.kazdagim.com/interaktif-harita/ adresinden erişime açılan harita; Kazdağları ve Edremit Körfezi’nde biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla; bu çeşitliliği tehdit eden projeler ve onlara karşı  devam eden ekoloji mücadeleleri konusunda farkındalık oluşturulması, bölgedeki zenginliğin, tehditlerin ve mücadelelerin dijitalleştirilmesi, arşivlenmesi, yaygınlaştırılması; hafızalaştırılması konusunda bir araç olarak hazırlandı.

Haritayı kullanarak, bölgede yapılması planlanan ya da yapılmakta olan veya  halihazırda var olan enerji/maden projelerine ve bu projelerin detaylarına, biyoçeşitlilik alanlarına, ÇED raporlarına erişmek ve bu projelere karşı ortaya çıkan toplumsal hareketleri takip etmek mümkün.  Harita ‘Yerelden Hikâyeler’ başlığı altında Kazdağları ve yöresindeki yaşayan kişilerin doğa ve kültür bağlamında ortaya çıkmış hikâyelerine de yer verecek.

Dernekten yapılan açıklamada, Milli Park olarak tanımlanan ve sınırları çizilen Kazdağları’nın çizilen bu sınırların çok ötesinde çevresindeki dağlar, ovalar ve platolar ile birlikte coğrafi/kültürel bir bütünlük halinde olduğuna dikkat çekildi.

Yirmi yılı aşkın bir süredir pek çok rant projesinin odak bölgelerinden biri olan Kazdağları ve yöresinin biyosfer bütünlüğünun ‘ekonomik büyüme’ kaygısı ile tahrip edildiğine ve bu tahribatın devam etttiğine dikkat çekilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“İklim krizi ile birlikte önünü alamadığımız bir hızla kaybetmeye başladığımız biyosfer bütünlüğünün de sınırları olmadığını biliyoruz. Kazdağı Milli Parkı içerisinde yer alan flora ve fauna bütünün sadece bir parçasıdır. Bölgede gerçekleştirilmek istenen madenlere, termik santrallere karşı uzun yıllardır mücadele eden yerel halk, sivil toplum kuruluşları ve aktivistlerin bu süreçte ekoloji hareketi içerisinde önemli birikmiş bir deneyimi bulunmaktadır. Biz bu birikmiş deneyimin arşivlenmesinin ve bilgi aktarımının gerçekleştirilmesinin önemli olduğuna inanıyoruz.”

Harita, ‘interaktif’ kullanıma açık bir şekilde kullanıcıların katkı ve eleştirileri ile birlikte güncellenecek.

 

Pentagon: Türkiye, Hava Görev Emri’nden çıkarıldı

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Türkiye’nin Suriye’ye olası harekatı hakkında yaptığı ilk resmi açıklamada, Kuzey Suriye’ye bir operasyonu desteklemediklerini söyledi; Türkiye’nin Hava Görev Emri’nden çıkarıldığını, keşif ve gözlem verilerinin sağlanmasının da  durdurulduğunu bildirdi. 

ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine operasyonuna geçit vermesinin ardından, ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) ilk resmi açıklama geldi. Yazılı açıklamada, ‘Pentagon’un olası bir harekata destek vermediği, tek taraflı adımların Türkiye için risk içerdiği ve harekat düzenlenmesi halinde binlerce IŞİD savaşçısından Türkiye’nin sorumlu olacağı’ belirtildi.

‘Desteklemeyeceğiz, müdahil olmayacağız’ 

Açıklamada, “Savunma Bakanlığı -tıpkı Başkan’ın da yaptığı gibi- şunu Türkiye’ye açıkça iletti ki, biz Kuzey Suriye’de bir Türk operasyonunu desteklemiyoruz. ABD Silahlı Kuvvetleri bu tür bir operasyonu desteklemeyecektir veya buna müdahil olmayacaktır” ifadeleri kullanıldı.

‘IŞİD savaşçılarından Türkiye sorumlu olacak’ 

“Savunma Bakanlığı’nın kendi içinde ve Türk ordusuyla yapılan görüşmelerde şunu sürekli olarak vurguladık; bu bölgede güvenliği sağlamanın en iyi yolu koordinasyon  ve işbirliği” denilen açıklama şöyle devam etti:  “Savunma Bakanı Esper ve Genelkurmay Başkanı Milley, Türk mevkidaşlarına, tek taraflı adımın Türkiye için riskler yarattığını vurguladı. Başkan’ın da söylediği gibi, ABD liderliğindeki operasyonda yakalanan ve yenilgiye uğratılan binlerce IŞİD savaşçısından, Avrupa ülkelerinin ve diğerlerinin yanı sıra Türkiye sorumlu olacak. Potansiyel adımların Türkiye, bölge ve bölgenin ötesi için taşıdığı olası istikrarsızlaştırıcı sonuçları Türkiye nezdinde vurgulamak için NATO ve Koalisyon ortaklarımızla birlikte çalışacağız.”

Sözcü: Türkiye’ye keşif bilgileri verilmeyecek 

Anadolu Ajansı’na açıklama yapan Pentagon Sözcüsü Yarbay Carla Gleason ise, “Türkiye, Birleşik Hava Operasyonu Merkezi tarafından Hava Görev Emri’nden çıkarıldı, Türkiye’ye keşif ve gözlem verilerinin sağlanması durduruldu” dedi. “Bunun hava sahasını Türkiye’ye kapatmak anlamına gelip gelmediği”ne ilişkin soruya Gleason, “Teknik olarak bu anlama gelmese de bir hava unsuru Hava Görev Emri’nden çıkarıldığında söz konusu bölgede koordinasyonsuz uçması neredeyse imkansız hale geliyor” yanıtını verdi.

‘Hava sahasını biz kontrol ediyoruz’ 

CNN International’ın ABD Dışişleri Bakanlığı muhabiri Jennifer Hansler’a konuşan bir yetkili de, Suriye’nin kuzeydoğusunun hava sahasının Türkiye’ye kapatıldığını söyledi. Yetkili, “Türkiye’nin havadaki katılımına son verdik. Şu an Suriye’nin kuzeydoğusunda hava sahasını biz kontrol ediyoruz. Yakın gelecekte bunu değiştirme niyetimiz yok” dedi.

Trump’dan Türkiye’ye tehdit: Sınırları geçersen ekonomini yok ederim

ABD Başkanı Trump, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine girmesine yeşil ışık yaktıktan hemen sonra ağır tehdit içeren bir dizi tweet yazdı: Türkiye sınır dışı sayacağım bir şey yaparsa, ekonomisini yok ederim ve mahvederim. Bunu daha önce de yaptım.

ABD Başkanı Donald Trump, Twitter hesabından yaptığı açıklamada Türkiye‘yi, Suriye’ye düzenlenmesi muhtemel harekatla ilgili tehdit ederken, “Eğer Türkiye benim eşsiz bilgeliğim dahilinde sınır dışında sayacağım bir şey yaparsa, Türkiye’nin ekonomisini yok ederim ve mahvederim (bunu daha önce de yaptım)” yazdı; Türkiye’nin gözlerini İŞİD’lilerin üzerinden ayırmaması gerektiğini söyledi.

ABD Başkanı’nın Twitter hesabından yaptığı paylaşımlar şöyle:

“Daha önce de güçlü bir şekilde söylediğim ve yinelemem gerekirse, eğer Türkiye benim muhteşem ve eşsiz bilgeliğim dahilinde limitler dışında kabul edilecek herhangi bir şey yaparsa Türkiye ekonomisini tamamen yok ederim ve mahvederim (Bunu daha önce de yapmıştım!)

“Onlar Avrupa’yla birlikte ele geçirilen IŞİD savaşçılarının ve ailelerinin üzerinden gözlerini ayırmamalılar. ABD, herhangi birinin bekleyeceğinden daha fazlasını yaptı, buna IŞİD Halifeliği’nin yüzde 100’ünü ele geçirmek de dahil. Şimdi, bölgedeki bazıları çok zengin ülkelerin, kendi topraklarını korumasının vakti geldi. ABD, MUHTEŞEMDİR!”

Partisinden tepki: Türkiye Suriye’ye girerse NATO üyeliğinin askıya alınması çağrısı yapacağız

Trump’ın Senato‘daki en büyük destekçilerinden biri olan Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, kararı ‘fevri’ olarak nitelendirirken, geri alınması için önerge sunacağını ve her iki partiden de büyük destek beklediğini söyledi. Graham daha sonra yaptığı açıklamada da Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna girmesi durumunda Demokratlarla ortak bir yaptırım tasarısını getireceklerini ve Türkiye’nin NATO üyeliğinin askıya alınmasını isteyeceklerini duyurdu. Graham, Trump’ın Kongre’den çıkacak Türkiye’ye yönelik yaptırım kararını veto etmemesini umduğunu belirtti.

Graham’in yanı sıra bir diğer Cumhuriyetçi Senatör Marc Rubio ve ABD’nin eski Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley de Beyaz Saray’ın Suriye kararına tepki gösterdi. Cumhuriyetçilerden gelen tepkilere eski Dışişleri Bakanı ve Trump’ın son seçimlerdeki rakibi Demokrat Partili Hillary Clinton ile 2020 ABD Başkanlık seçimlerinin önde gelen isimlerinden Vermont Senatörü Bernie Sanders gibi isimler de destek verdi.

Trump daha önce de Türkiye’de tutuklu bulunan Rahip Andrew Bronson olayında benzer tehditleri savurmuş; Türkiye de rahibi serbest bırakmıştı.

Sanatçılardan Kazdağları mücadelesine destek

Kirazlı’da Kanadalı Alamos Gold Şirketi tarafından açılmak istenen altın madeni projesine karşı yürütülen mücadeleyi destekleyen sanatçılar, imzaya açtıkları metni Su ve Vicdan Nöbeti alanında açıkladı.

Çanakkale Kirazlı’da gerçekleştirilmesi planlanan altın madeni projesine karşı yürütülen mücadeleyi desteklemek amacıyla Kazdağları Sanatçı Dayanışması bir basın açıklaması yaptı. İmzaya açılan metin, Kirazlı Balaban Tepesi’ndeki “Su ve Vicdan Nöbeti” alanında açıklandı.

Mustafa Köz, Mecit Ünal ve Hayrettin Geçkin’in ortaklaşa okudukları açıklamada, aralarında Ataol Behramoğlu, Müjdat Gezen, Cevat Çapan, Zeynep Oral, Süreyya Berfe, İsa Çelik, Cahit Berkay, Ercan Kesal ve Ahmet Ümit’in bulunduğu 205 şair, yazar, müzisyen, ressam, fotoğraf sanatçısı ve oyuncunun imzası yer alıyor.

“Kazdağları’nda Kirazlı’daki altın madeni projesi için kesilen 200 bin ağaç; toprağımızın, havamızın ve suyumuzun ne denli büyük bir tehlike altında olduğunu gösteriyor” denilen açıklamada, “Salt Kirazlı’da değil, neredeyse Türkiye’nin her yanında kendisini açıkça gösteren bir doğa kıyımı” olduğu vurgulandı. “Dağlarımızı, ormanlarımızı, sularımızı, havamızı savunmak Türkiye’yi savunmaktır, insanımızı ve evrensel emeği savunmaktır. Bir ülkeyi savunmak bütün dünyayı, insanlığı ve tüm doğayı savunmaktır. Geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi savunuyoruz” denilen açıklamada, hiçbir kamu yararı bulunmayan, maden şirketlerinin karlarına kar katan altın madeni projeleri başta olmak üzere, toplumsal hayatı yıkıma uğratan tüm tasarılara son verilmesi istendi. Açıklamada, tüm sanatçılar12 Ekim’de Çanakkale’de, 26 Ekim’de Ankara’da düzenlenecek mitinglere katılmaya ve destek vermeye çağrıldı.

205 sanatçının imzasıyla yapılan açıklamanın tam metni şu şekilde:

YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN…

Nerde bir dal kırılsa orda atar kalbimiz!

Kazdağları’nda Kirazlı’daki altın madeni projesi için kesilen 200 bin ağaç; toprağımızın, havamızın ve suyumuzun ne denli büyük bir tehlike altında olduğunu gösteriyor.

Salt Kirazlı’da değil, neredeyse Türkiye’nin her yanında kendisini açıkça gösteren bir doğa kıyımı var. Artvin-Cerrattepe, Uşak-Eşme-Kışladağ, İzmir-Efemçukuru, Turgutlu-Çaldağı, Fatsa, Munzur Dağı, Hasankeyf, Murat Dağı ve Balıkesir-İvrindi…

Hiç acımıyorlar.

Dağlar, ormanlar altın için öldürülüyor.

Irmaklarımız çürüyor, akarsularımız kokuşturuldu. Durmadan zehir soluyoruz. İçecek suyumuzu, soluk alacak havamızı tüketiyorlar…

Ormanlar, doğal ve yaban hayat yok oluyor…

Neden?

Hangi “değerli maden”, çocuklarımızın mutlu ve sağlıklı yaşamından daha önemli?

Hangi zenginlik, “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” bu ülkenin doğal zenginliğinden daha öncelikli?
Biz diyoruz ki, topraklarımızın üstü “altın”dan değerlidir.

Dağlarımızı, ormanlarımızı, sularımızı, havamızı savunmak Türkiye’yi savunmaktır, insanımızı ve evrensel emeği savunmaktır.

Bir ülkeyi savunmak bütün dünyayı, insanlığı ve tüm doğayı savunmaktır.

Biz aşağıda imzası olanlar, dikili her ağacı, her dalı, her yaprağı, her çiçeği, her börtü böceği, kuşu, sürüngeni seviyoruz.

Geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi savunuyoruz.

Hiçbir kamu yararı bulunmayan, emperyalist maden şirketleri ve onların yerli ortaklarının kârlarına kâr katan “altın madeni projeleri” başta olmak üzere doğayı, toplumsal hayatımızı ve yarınlarımızı yıkıma uğratan tüm tasarılara derhal son verilmelidir.

Tüm dostlarımızı 12 Ekim’de Çanakkale’de, 26 Ekim’de Ankara’da düzenlenecek mitinglere katılmaya ve destek vermeye çağırıyoruz.

#heryerkazdağları

Kazdağları Sanatçı Dayanışması”

İmzalayan sanatçıların listesi de şöyle:

Âba Müslim Çelik (şair), Abdülkadir Budak (şair), Adil Salih (ressam), Adnan Özyalçıner (yazar), Ahmet Beyler Müzik Topluluğu, Ahmet Büke (yazar), Ahmet Güvenç (müzisyen), Ahmet Telli (şair), Ahmet Ümit (yazar), Akıncan Eldes (müzisyen), Akif Kurtuluş (şair), Ali Fuat Aydın (müzisyen), Ali Rıza Özkan (yazar), Ali Türker Ertuncay (yazar), Altay Öktem (şair), Arife Kalender (şair), Asım Öztürk (şair), Aslı Uluşahin (gazeteci-yazar), Ataol Behramoğlu (şair), Atilla Aşut (yazar), Aydan Ay (yazar), Aydın Çubukçu (yazar), Aykan Özener (fotoğraf sanatçısı), Ayhan Bozkurt (şair), Aykut Küçükkaya (gazeteci-yazar), Ayten Mutlu (şair), B. Sadık Albayrak (yazar), Barbaros Şansal (modacı), Barış Yarkadaş (gazeteci-yazar), Başak Bugay (ressam), Bedri Baykam (ressam), Berrin Taş (şair), Bertuğ Cemil (müzisyen), Bilal Kayabay (şair), Bulutsuzluk Özlemi Müzik Topluluğu, Burhan Şeşen (müzisyen), Bülent Genç (müzisyen), Bülent Güldal (şair), Bülent Güven (müzisyen), C. Hakkı Zariç (şair), Cafer Yıldırım (şair), Cahit Berkay (müzisyen), Cazim Gürbüz (yazar), Celal İlhan (yazar), Cem Kurtoğlu (oyuncu), Cengiz Bektaş (şair), Cengiz Gündoğdu (yazar), Cengiz Kılçer (şair), Cenk Güray (müzisyen), Cenk Kolçak (şair), Cevat Çapan (şair), Cezmi Ersöz (yazar), Cumhur Dokur (yazar), Cümbüş Cemaat Müzik Topluluğu, Deniz Durukan (şair), Derya Köroğlu (müzisyen), Dilruba Nuray Erenler (şair), Ece Ataer (müzisyen), Efkan Şeşen (müzisyen), Egemen Berköz (şair), Ekrem Ataer (müzisyen), Emin Karaca (yazar), Emine Bora (ressam), Emre Çakar (müzisyen), Emrah Karaca (müzisyen), Emrullah Alp (şair), Ender Helvacıoğlu (yazar), Engin Ayça (yönetmen), Eray Canberk (şair), Ercan Kesal (oyuncu), Erdal Alova (şair), Eren Aysan (şair), Eren Tokgöz (müzisyen), Ertan Mısırlı (şair), Eşber Yağmurdereli (yazar), Ethnic Band Müzik Topluluğu, Evin Okçuoğlu (yazar), Ezel Akay (yönetmen), Feryal Öney (müzisyen), Feyza Hepçilingirler (yazar), Gonca Özmen (şair), Gökhan Şeşen (müzisyen), Gülseli İnal (şair), Gülsen Tuncer (oyuncu), Gülsüm Cengiz (şair), Güney Özkılınç (yazar), Haldun Çubukçu (yazar), Halil İbrahim Özcan (şair), Halil Yeni (yazar), Haluk Şahin (gazeteci-yazar), Hasan Erkul (şair), Hasan Kıyafet (yazar), Haydar Ergülen (şair), Hayrettin Geçkin (şair), Hayrettin Ökçesiz (yazar), Hicri İzgören (şair), Hidayet Karakuş (şair), Hikmet Altınkaynak (yazar), Hikmet Çiçek (gazeteci-yazar), Hülya Deniz Ünal (şair), Hüseyin A. Şimşek (yazar), Hüseyin Alemdar (şair), Hüseyin Ferhad (şair), Hüseyin Yurttaş (şair), İlk Dördün Kültür Sanat Vakfı, Işıl Özgentürk (yazar), İbrahim Çiftçioğlu (ressam), İlkay Akkaya (müzisyen), İrfan Yalçın (yazar), İsa Çelik (fotoğraf sanatçısı), Kaan Polatlar (yazar), Kemal Küçükbakkal (müzisyen), Komet (ressam), Köksal Çiftçi (karikatürist), Kurtalan Ekspres Müzik Topluluğu, Kürşat Coşkun (karikatürist), Lal Laleş (şair), Leman Sam (müzisyen), Leyla Kıyafet (yazar), Mahmut Ayaz (yazar), Mecit Ünal (şair), Mehmet Ali Güller(gazeteci-yazar), Mehmet Atay (yazar), Mehmet Esatoğlu (oyuncu), Mehmet Özer (fotoğraf sanatçısı), Metin Cengiz (şair), Metin Türkcan (müzisyen), Moğollar Müzik Topluluğu, Muharrem Erbey (şair), Murat Tuncel (yazar), Musa Ağacık (gazeteci-yazar), Musa Kaplan (yönetmen), Mustafa Altun (müzisyen), Mustafa Dermanlı (gazeteci-yazar), Mustafa Köz (şair), Mustafa Telli (müzisyen), Müjdat Gezen (oyuncu), Nalan Çelik (şair), Nazmi Ağıl (şair), Nazmi Bayrı (yazar), Necati Güngör (yazar), Necati Tosuner (yazar), Nejat Yavaşoğulları (müzisyen), Nevzat Çelik (şair), Nihat Ateş (şair), Nihat Ziyalan (şair), Nilüfer Açıkalın (oyuncu), Nisa Leyla (şair), Niyazi Karabey (yazar), Nursel Duruel (yazar), Oğuz Özdem (şair), Orhan Alkaya (şair), Orhan Aydın (oyuncu), Orhan Gökdemir (yazar), Oruç Aruoba (şair), Osman Çutsay (yazar), Osman Şahin (yazar), Ozan Çağdaş (müzisyen), Öner Yağcı (yazar), Özkan Mert (şair), Praksis Müzik Topluluğu, Rahime Henden (şair), Rahmi Emeç (şair), Rozerin Doğan (gazeteci-yazar), Ruhan Mavruk (şair), Ruhsan İskifoğlu (şair), Sadık Usta (yazar), Salih Aydemir (şair), Sami Günal (yazar), Serdar Öztok (müzisyen), Serhat Ersöz (müzisyen), Seyyit Nezir (şair), Sezai Sarıoğlu (şair), Sina Akyol (şair), Suat Batur (yazar), Suna Aras (şair), Süreyya Berfe (şair), Şahin Altuner (şair), Şerafettin Kaya (şair), Şevval Sam (müzisyen), Şükrü Erbaş (şair), Taner Öngür (müzisyen), Tarık Günersel (şair), Tolga Akyurt (müzisyen), Tuğrul Keskin (şair), Turgay Fişekçi (şair), Turhan Feyizoğlu (yazar), Ümmüşen Ünlü Gürsoy (müzisyen), Ümran Düşünsel (yazar), Vecdi Çıracıoğlu (yazar), Vecdi Erbay (şair), Vedat Sakman (müzisyen), Veysel Çolak (şair), Volkan Seviğ (müzisyen), Yahya Kemal Bayar (gazeteci-yazar), Yaşar Miraç (şair), Yavuz Alogan (yazar), Yavuz Özdem (şair), Yusuf Ay (yazar), Zeki Coşkun (yazar), Zeynep Aliye (yazar), Zeynep Oral (yazar), Zuhal Tekkanat (şair)