Ana Sayfa Blog Sayfa 1993

YKS sınavına giren öğrenciler için tercih dönemi başladı

YKS sınavına giren öğrenciler için tercih dönemi başladı.  Tercih işlemleri, 14 Ağustos 2020 tarihinde saat 23.59’da sona erecek.

Adaylar, ÖSYM’nin “https://ais.osym.gov.tr” internet adresindeki açıklamalar doğrultusunda tercih işlemlerini tamamlayacaklar. Tercih işleminin, ekrandaki uyarılara göre sonlandırılması gerekiyor.

ÖSYM Başkanı duyurdu

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (2020-YKS) tercih işlemlerinin bugün başladığını hatırlatarak, “Yapacağınız tercihlerin sizlere ve ailelerinize hayırlı olmasını dilerim” ifadelerini kullandı.

Aygün, tercih sürecine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada ise adayların kılavuzu dikkatlice okuması gerektiğine işaret ederek, “Adaylarımız, tercih edecekleri bölüm/programların özel koşullarına dikkat etmeliler, tercih edecekleri bölüm ve programları belirlerken puana göre değil ,YKS başarı sıralamalarını esas alarak tercih listelerini oluşturmalılar” değerlendirmesinde bulundu.

Kayıtlar 31 Ağustos’ta başlayacak

Başvuru merkezlerinden tercih işlemi yapılmayacak. ÖSYM’ye posta yoluyla gönderilen veya elden verilen tercih listeleri geçerli olmayacak. Sadece elektronik ortamda yapılacak tercihler işleme alınacak.

YKS sonuçlarına göre bir programa kayıt hakkı kazanan adayların kayıt işlemleri 31 Ağustos-4 Eylül 2020’de, elektronik kayıtlar ise 29 Ağustos-2 Eylül 2020’de yapılacak.

UNDP: İzolasyon döneminde kadınlar erkeklerin dört katı fazla ücretsiz iş yapıyor

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) koronavirüs salgını sebebiyle uygulanan genel izolasyon döneminde kadınların ve erkeklerin ücretli ve ücretsiz işlerde harcadıkları süreye ilişkin bir araştırma yayınladı.

Buna göre, Covid-19 döneminde çalışma yaşamının mekânsal organizasyonunda yaşanan değişimler, ev ve bakım işleri ile ilgili emek ihtiyacında artışa yol açtı. Çalışma, evden çalışabilen erkekler öncekine oranla çok daha fazla ev işi yaptığını ortaya koydu.

Ancak bu artışa rağmen erkeklerin yaklaşık dört katı iş yapan kadınlar gerekli emek ihtiyacının büyük bölümünü karşıladı.

Ücretsiz iş yükü arttı

Bulgular, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamında toplumsal cinsiyet eşitliği hedeflerden biri olan (Hedef 5.4) ücretsiz bakım ve ev işlerini yeniden paylaştırmaya yönelik işyeri ve sosyal bakım politikaları ile ilgili adımlar atılması gerektiğini ortaya koyuyor.

Mayıs ayında Türkiye genelinde yapılan bir araştırmaya göre, genel tecrit koşulları, kadınlar ve erkeklerin ücretsiz iş yükünü artırdı. Okulların kapanması, hane tüketim mallarına ve ev ve bakım hizmetlerine talebin artması, hane içi emekte görülmemiş bir artışa neden oldu. Erkeklerin yaklaşık dört katı ücretsiz iş yapan kadınlar, bu yükün çoğunu üstlendi.

Kadınların çalışma süresi 10 saatin üzerinde

Kadınların toplam iş yükü de (hem ücretli hem de ücretsiz çalışmayı kapsar şekilde), erkeklerin iş yükünden daha fazla. İstihdam edilen kadınlar açısından, özellikle işyerinde çalışmaya devam eden kadınlar için (“temel” işçiler olarak), toplam çalışma süresi günde 10 saatten fazla.

Araştırma ayrıca, erkeklerin ücretsiz çalışmaya ayırdıkları zamanın da önemli düzeyde arttığını gösteriyor. Salgın döneminde evden çalışmaya başlayan erkekler, ücretsiz çalışmaya, küresel salgın öncesinde ayırdıklarına göre beş kat daha fazla zaman ayırdı. Bu çarpıcı artış, ücretsiz işin toplumsal cinsiyet temelli dağılımını değiştirme potansiyeli taşıyor.

Araştırmanın, Türkiye’de küresel salgın koşullarında ücretli ve ücretsiz çalışma alanında toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklere ilişkin bulguları, bugün yayınlanan UNDP Araştırma Notu’nda daha geniş biçimde açıklanıyor.

Kadınların ücretli izne erişimi daha az

Ücretli çalışma bakımından, kadınların yaklaşık iki katı kadar erkek, küresel salgın nedeniyle iş ve gelir kayıpları yaşadıklarını ifade ediyor. Bunun muhtemel nedeni, kadınların salgın döneminde işlerini büyük ölçüde korumuş olan temel işçiler arasında nispeten daha yoğun olması. Kadınların ücretli izne erişimi daha az, ancak evden çalışmaya geçme olasılıkları erkeklere göre yaklaşık iki kat fazla.

2 bin 407 kişiyle anket

Küresel salgın anketi, 18-19 Mayıs tarihlerinde tam genel tecrit koşullarında uygulandı. Konda araştırma şirketi tarafından düzenli aralıklarla tekrarlanan hayat tarzı araştırmasına, iki önemli iktisatçı akademisyen (İstanbul Teknik Üniversitesi’nden İpek İlkkaracan ve Ankara Üniversitesi’nden Emel Memiş) tarafından tasarlanan zaman kullanımı ile ilgili sorular eklendi.

Anket, Türkiye’nin her bölgesinden 2 bin 407 kişiye uygulandı: Katılımcılar, çoğu işyeri ve kamusal ortak alanların kapalı olduğu bir dönemde tipik bir hafta içi günü esas alarak anket sorularına cevap verdi.

‘İş-yaşam dengesini artırmalıyız’

UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Claudio Tomasi, “UNDP olarak, Türkiye’de küresel salgın koşullarında bu araştırmanın yapılmasında Konda, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden İpek İlkkaracan ve Ankara Üniversitesi’nden Emel Memiş ile işbirliği yapmaktan gurur duyuyoruz” dedi. Tomasi açıklamasının devamında şunları söyledi:

Bulgular, kadınların hâlihazırda çalıştıkları işlerine ek olarak, ücretsiz ev ve bakım işlerine ilişkin yüklerinin arttığını apaçık biçimde, kanıtlarıyla ortaya koyuyor. Erkeklerin de ev ve bakım işlerine harcadığı zamanın önemli ölçüde arttığını görüyoruz. Bizleri iyimserliğe sevk eden bu durum, aynı zamanda, daha dayanıklı toplumlar ve aileler yaratmak amacıyla, yüksek kaliteli, erişilebilir ve uygun fiyatlı bakım hizmetleri sağlamak ve çalışma yaşamında iş-yaşam dengesini desteklemek için çabalarımızı artırmamızın aciliyetine de işaret ediyor.

‘Telafi edici ödemeler yapılmalı’

UNDP Türkiye Mukim Temsilci Yardımcısı ve Programlar Sorumlusu Seher Alacacı Arıner ise  “Araştırma sonuçları ayrıca, yasal istihdam sözleşmeleri ve sosyal güvenliğe erişimleri olmayan özellikle kayıtsız çalışanlar, bakım ve ev işçileri gibi en kırılgan gruplar başta olmak üzere istihdam ve istihdama bağlı gelirleri korumak ve gerekli hallerde telafi edici ödemeler yapmak üzere odaklanmış politikalar geliştirmemiz gerektiğini ortaya koymaktadır” dedi.

Anket bulgularına ilişkin araştırma notu, bakım işlerini bir yandan azaltan, diğer yandan da kadınlar ve erkekler arasında yeniden ve daha adil biçimde dağıtan orta ve uzun vadeli politika önlemleri içeren iki kollu bir yaklaşım öneriyor.

İki kollu bir yaklaşım

Hem kadınlar hem de erkeklerin iş-yaşam dengesini sağlamak için, işgücü piyasası düzenlemeleri yapılarak, işyerlerinde aile dostu politikalar ve uygulamalar (örneğin bakım izni, uzaktan çalışma, esnek aile dostu iş programları ve saatleri) geliştirilmesi vazgeçilmez önem taşıyor.

Ayrıca, eğitim ve sağlık hizmetleri yanında, çocuk, yaşlı, hasta ve engelli bakım hizmetlerine erişimin genişletilmesi büyük önem taşıyor. Bunun için, mevcut küresel salgın örneğindeki gibi beklenmedik sarsıntılar karşısında hizmet sunum sistemlerinin dayanıklılığını da artırmak gerekiyor.

Bilgi notuna göre bu politikaların uygulamaya konulması için, yerel ve ulusal düzeyde ihtiyaç duyulan mali kaynakların tahsis edilmesi gerekli. Ekonomiyi canlandırıcı harcama programları, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme yaklaşımıyla ve krizden sonra güçlü bir toparlanma sağlamada, bakım işlerinin hayati önemi dikkate alınarak tasarlanmalı.

 

 

Babür Camii’nin kalıntıları üzerine yapılacak Hindu tapınağının temeli atıldı

Hindistan‘ın Ayodha kentindeki, 16. yüzyılda inşa edilen ve 1992’de radikal Hinduların saldırısıyla yıkılan Babri Camii‘nin yerine inşa edilecek olan Hindu tapınağının temeli dün atıldı.

Keşmir’in yarı özerkliğinin tartışmalı olarak iptal edilmesinin ilk yıl dönümü olan 5 Ağustos tarihine denk getirilen törene, Hindistan Başbakanı Narendra Modi de katıldı. Törende konuşan Modi, “Hindistan için duygusal bir andır. Uzun bir bekleyiş bugün sona eriyor” dedi ve böyle bir ana şahit olduğu için duyduğu memnuniyeti dile getirdi.  

Koronavirüs salgını dolayısıyla davetli sayısının kısıtlı tutulduğu törende 135’i din adamı olmak üzere 310 kişi hazır bulundu. Törende sosyal mesafe kurallarına uyuldu, ancak BBC‘nin aktardığına göre töreni izlemek için evlerinin damlarına çıkan ve sloganlar atan vatandaşlar için aynı durum geçerli değildi. Tören alanını uzaktan izleyen insanların pek çoğunun maske takmadığı görüldü.

Pakistan’dan kınama

Pakistan ise 16. yüzyıldan kalma tarihi Babri Camii’nin kalıntılarının üzerine Hindu tapınağı inşa edilmesini kınadı.

Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Başbakan Nerandra Modi’nin katılımıyla temel atma töreni gerçekleştirilen tapınak inşaatının, “Hindistan demokrasinin alnında bir leke olarak kalacağı” kaydedildi ve şöyle denildi:

Hindistan Yüksek Mahkemesi’nin verdiği hukuksuz kararla başlatılan tapınak inşaatı, inancın nasıl adalete galebe çalabildiğini göstermenin yanında, Hindistan’da başta Müslümanlar ve onların ibadet yerleri olmak üzere azınlıklara yönelik saldırıların arttığı, yaygınlaşan çoğunlukçu anlayışı ortaya koyuyor.

Bölge üzerinde Hindular ve Müslümanlar, yüzyılı aşkın bir süredir hak iddia ediyordu. Tapınak inşaatı bu nedenle sembolik açıdan önem taşıyor. İktidardaki Nharatiya Janata Partisi‘nin en önemli vaatleri arasında yer alan inşaat, Parti’nin milliyetçi Hindu tabanında desteğini güçlendirecek bir adım olarak görülüyor.

2 bin kişi ayaklanmalarda ölmüştü

Hindistan Yüksek Mahkemesi, Müslümanlar ve Hindular arasında süren Babri Camii arazisiyle ilgili davada geçtiğimiz kasım ayında, Camii’nin bulunduğu alanın bir Hint tapınağı inşa edilmek üzere Hindulara verilmesi, bunun karşılığında şehirde Müslümanlara cami inşa etmeleri için yaklaşık beş dönümlük başka bir arazi tahsis edilmesi yönünde karar vermişti.

Babri Camii’nin 1992’de yıkılmasından sonra başlayan ayaklanmalarda yaklaşık 2 bin kişi yaşamını yitirmişti.

Radikal Hindular, Müslümanların 16. yüzyılda Hindu Kral Rama adına yapılan tapınağı yıktıklarını ve yerine cami inşa ettiklerine inanıyor.

Kirazlıyayla’da göleti kurutulan köylülerden suç duyurusu

Bursa’nın Yenişehir ilçesi Kirazlıyayla köyünde atık ve flotasyon tesisi yapan Meyra Madencilik bölge halkının hayvanlarını ve bahçelerini suladığı Kamışlı Göleti’ni kuruttu.

Köylerine flotasyon ve atık tesisi yapılmasına karşı uzun süredir mücadele yürüten köylüler geçen haftalarda madenci şirketin gölete giden yolu kapatmasına tepki göstermiş, iş makinelerinin önünü kesmişti.

Birgün’den Berkay Sağol’un haberine göre 75 köylü bugün Yenişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Meyra Madencilik hakkında suç duyurusunda bulundu.

‘ÇED Raporuna aykırı hareket ediliyor’

Köylüler suç duyurusunda bulundukları dilekçelerinde, “Bölge, inşaat süreç ve resmi belgeler incelendiğinde birçok hukuka aykırılık gerçekleştirilmektedir. Köyün sınırından 100 metre mesafede köyün bitişiğinde olup orman vasfında bir yer olmakla doğası ile paha biçilemez bir değere sahiptir. Burada bir inşai faaliyet için ormanın içinde binlerce ağaç kesilmiş olup doğa katledilmektedir. ÇED raporuna aykırı faaliyetler yapılmakta olup ayrıca ÇED raporu da inşai ve maden çıkarma faaliyeti açısından uygun değildir” ifadeleri kullanıldı.

Köylülerden Recep Sarı ise, ”Yıllarca gölete gidip su aldığımız yoldan geçemiyoruz. Gölete giden yeni bir yol yapmadan, yolumuzu kapattılar. Gidip su alamadığımız için domates ve biberlerimiz kuruyor. Gölete gidip durumunu tam olarak göremiyoruz. Güvenlik bizim geçmemize izin vermiyor. Bu yıl doğru düzgün su almadığımız ve üzerine yağmur yağdığı halde 150 yıldır suyu olan gölet bir anda kurudu. Bizde 75 kişi kadar bu konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduk” dedi.

 

Nükleer Karşıtı Platform Hiroşima ve Nagazaki katliamını andı: Nükleer enerji yasaklansın!

Nükleer Karşıtı Platform, İkinci Dünya Savaşı sürdüğü sırada ABD tarafından Japonya‘nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombaları atıldığı 6 Ağustos 1945 gününün yıldönümünde basın açıklaması yayınladı.

‘Uluslararası anlaşmalar ihlal ediliyor’

Açıklamada, saldırıların, üzerinden 75 yıl geçmiş olmasına rağmen acısının dinmediği ve “vahşetin izlerinin yıllarca hafızalardan silinmediği” belirtildi. Nükleer silahların, korkunç etkilerine rağmen yasaklanamadığı vurgulanan açıklamada, Türkiye‘nin de ABD’nin nükleer silahlarını topraklarında barındırarak uluslararası anlaşmaları ihlal eder konuma düştüğü ifade edildi:  

Ülkemizi yöneten siyasi iktidarlar da, NATO şemsiyesi altında ABD silahlarını topraklarımızda barındırarak uluslararası anlaşmaları ihlal etmiş, ulusal güvenliğimiz ve bölge barışını tehdit eden ABD-NATO nükleer silahlarının Ülkemizden çekilmesi uyarılarını dikkate almamışlardır.

‘Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması’ imzalansın

Açıklamada Mersin Akkuyu’da, Sinop İnceburun’da kurulması öngörülen nükleer enerji santrallerine ve bunun yarattığı tehlikelere de değinildi:

Nükleer güce sahip olmayı ulusal bir itibar meselesine dönüştüren siyasi iktidar, milli güvenlik ve enerji ihtiyacı bahanesiyle, yarattığı çok yönlü tehlikelere rağmen, nükleer silahlara geçiş birikimi oluşturduğu kabul edilen; Mersin Akkuyu’da, Sinop İnceburun’da kurulması planlanan santrallar ile olası nükleer silah üretimine kapı aralamıştır.

Kapitalizmin sömürü hırsıyla, ulusal çıkarlar konusunda her an karşı karşıya gelebileceğimiz Akkuyu Nükleer Güç Santrali ve kurulması planlanan diğer nükleer santralları inşa ederek faaliyete geçirecek yabancı ülkelerle, ulusal güvenliğimiz tehditlere açık hale getirilmiş, santrallarda yaşanacak olası bir kaza ya da düzenlenecek bir saldırı sonucunda kaybedilecek hayatlar, ulusal kaynaklar dikkate alınmamıştır.

Açıklamanın sonunda hükümetin “halkın ve giderek yok olmaya yüz tutan doğanın çözüm bekleyen sorunlarıyla yüzleşerek, kamu odaklı çözümler geliştirilmesi” ve 7 Temmuz 2017’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda onaylanan “Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması”nı imzalaması talep edildi.

Metnin tamamına Nükleersiz.org’un sayfasından erişilebilir.

ABD’nin Japonya’nın teslim olmasını sağlamak için gerçekleştirdiğini savunduğu nükleer saldırılar Hiroşima’da 120 bin, Nagazaki’de 75 kişinin yaşamına mal olmuş, binlerce insanı sakat bırakmış, kanser vakalarında yıllar boyu süren artışlara yol açmıştı.

‘Maskeyle nefes alamıyorum’ diyenlere: 10 kat maskeyle sıcakta bir kilometre koştu

Uzmanlar herhangi bir aşı geliştirilene kadar yeni tip koronavirüsten korunmak ve çevredekileri korumak için en etkili yolun maske takmak olduğunu söylüyor. Ancak buna rağmen insanlar ‘nefes alamıyorum’, ‘sıcak basıyor’ gibi gerekçelerle maske takmayı reddediyor.

Youtube’ta Chikichu isimli bir kullanıcı bir video paylaşarak bu duruma tepki gösterdi. İnsanların kendilerini bilerek oksijenden mahrum ederek daha iyi antrenman yapmak için 10.000 ft yüksekliklerde çalıştığını belirten Chikichu, “Deniz seviyesinden 500 ft yükseklikte bir bez parçasının size zarar vereceğini düşünmüyorum” dedi.

Bunu kanıtlamak için ise astım hastası olan genç sigara içtikten sonra 37 derece sıcaklıkta üst üste taktığı 10 maskeyle bir kilometre boyunca koştu. Chikichu videonun sonunda “eğer ben bunu yapabiliyorsam siz de bir maske takabilirsiniz” yorumunu yaptı.

 

 

 

 

 

Demirtaş: Devlet içinde gizli yapı ajandasını hayata geçiriyor

Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Twitter üzerinden Türkiye gündemine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Devlet içinde gizli şekilde örgütlenmiş bir yapının planlı operasyonlarla ajandasını adım adım hayata geçirdiğini belirten Demirtaş, “Benim tavsiyem, kimsenin bu ağır suçlara daha fazla ortak olmamasıdır. Çünkü günü geldiğinde halk kararını verecek ve ardından hukuk işleyecektir” dedi.

‘Tekçi bir rejim inşa ediliyor’

Kısıtlı imkanlarla gündemi takip etmeye çalıştığını belirten Demirtaş yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:

Ülkede yaşananların adını doğru koymamız gerekiyor. Bir süredir, anayasal düzen fiilen değiştiriliyor ve yerine otoriter, tekçi bir rejim inşa ediliyor. Ve bu, sadece açık siyasi yöntemlerle de yapılmıyor.

Bu yapılırken kamu gücü, yasa dışı bir şekilde ve fütursuzca kullanılıyor. Devlet içinde gizli şekilde örgütlenmiş bir yapı, planlı operasyonlarla ajandasını adım adım hayata geçiriyor. Bu gizli, örgütlü yapının siyaset ve yargı ayağı var. Bürokrasi, medya ve sermaye ayağı var.

Bize yönelik operasyon da aynı amaçla, otoriter ve tekçi bir rejim kurabilmek için yapıldı, yapılıyor. Bize karşı kurulan siyasi kumpasta rol alanlar hakkında, elimizde güçlü hukuki belgeler ve deliller var.

‘Suça ortak olmayın’

Bizim dışımızdaki muhalif kesimlere karşı yürütülen operasyonların merkezinde de yine aynı şekilde siyasette, yargıda, bürokraside, medyada ve sermaye dünyasında ayakları olan bu yapı var.

Benim tavsiyem, kimsenin bu ağır suçlara daha fazla ortak olmamasıdır. Çünkü günü geldiğinde halk kararını verecek ve ardından hukuk işleyecektir. Ortaya konulacak deliller, tartışma götürmeyecek şekilde, etkili hukuki süreçler başlatacaktır.

Demirtaş açıklamasını “83 milyon, birbirimize inanalım, kenetlenelim. Bu badireyi atlatıp Türkiye’yi birlikte düze çıkaracağız. Çünkü bu ülke hepimizin. Hep birlikte güçlü bir demokrasi kurup barış içinde yaşayacağız. Direncinizi, umudunuzu, cesaretinizi asla kaybetmeyin. İyilik kazanacak, mutlaka!” ifadeleriyle sonlandırdı.

Kadınlar İstanbul Sözleşmesi için alanlarda: Erkekler vuruyor, devlet koruyor

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma tartışmasına tepki gösteren binlerce kadın Türkiye’nin dört bir yanında eyleme çıktı. Artan kadın cinayetlerine tepki gösteren kadınlar, kadın cinayetlerinin önlenmesi için sözleşmenin gerekliliğini vurguladı.

İzmir’de bir araya gelen kadınlara ise polis müdahale etti. Gözaltına alınan 16 kadın gece saatlerinde serbest bırakıldı.

AKP Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmenin tartışılması beklenilen 5 Ağustos tarihinde kadınlar aralarında İstanbul, İzmir, Adana, Samsun, Hatay ve Antakya’nın bulunduğu pek çok ilde eş zamanlı eylem çağrısı yapmıştı.

MYK ertelendi

Sözleşmenin tartışılacağı MYK toplantısı ertelendi ve yeni bir tarih verilmedi. Ancak aynı gün yapılması planlanan il başkanları toplantısının Cumhurbakanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara’da olmadığı için 13 Ağustos’a ertelendiği öğrenildi.

Reuters AKP’den üst düzey bir yetkiliye dayandırdığı haberde parti içinde sözleşmeden çekilmeyi savunanların yüzde 51 olduğunu iddia etti. Yetkili “Halen değerlendirmeler oluyor. Son kararı en geç haftaya vermiş oluruz” dedi.

Kadınlar ise “13 Ağustos’a kadar sokaklardayız” diyerek başta çağrısını yaptıkları eylem için pek çok şehirde bir araya geldi.

Fotoğraf: Onur Korkmaz

İstanbul

İstanbul’daki kadınların buluşma mekanı Kadıköy’de yer alan Beşiktaş İskelesi oldu. Yaklaşık bin kadının katıldığı eylem saat 19.00’da açık kürsü ile başladı.

Burada söz alan kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nin kendileri için ne anlama geldiğini anlattı.  Kadınlar sık sık “Erkekler vuruyor, devlet koruyor, yargı aklıyor” sloganları attı.

Fotoğraf: Elif Ünal

‘Velev ki fahişeyiz’

Eylemdeki kadınlar “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır”, “İstanbul Sözleşmesi’ni uygula”, “Güvende yaşamak istiyorum”, “Tesadüf değil, kadın cinayeti” yazılı dövizler taşıdı. Ayrıca kadınların taşıdıkları dövizlerde öldürülen 350 kadının isimleri yer aldı.

Abdurrahman Dilipak‘ın sözleşmeyi savunanlara “fahişe” demesine yönelik kadınlar “Velev ki fahişeyiz”, “Fahişeler kazanacak” yazılı dövizlerle tepkilerini dile getirdi.

Fotoğraf: Onur Korkmaz

‘Sözleşme uygulansa hayatta olabilirlerdi’

Serbest kürsünün ardından İstanbul kampanya grubu adına basın açıklaması okundu. Açıklamada “Bu ülkede her gün kadınlar katlediliyor. Erkek şiddetiyle aramızdan ayrılan kadınların isimlerini ezbere sayıyoruz. O isimler şimdi ellerimizde. Eğer İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, hayatta olabilirlerdi” ifadeleri kullanıldı.

Fotoğraf: Elif Ünal

Açıklamanın devamında “Kadına yönelik şiddet her gün arttığı halde İstanbul Sözleşmesinin etkin şekilde uygulanmasını değil, kaldırılmasını gündeme getirenler bu cinayetlerin suç ortağıdır. Bize, yarın bir gün bu dövizlerde bizim de ismimizin olabileceğini hissettirenler cinayetlerin sorumlularıdır” denildi.

Fotoğraf: Elif Ünal

Sözleşmeden çekilmenin kadınların mücadeleyle kazandığı tüm hakların tartışmaya açılması demek olduğu belirtilen açıklamada ” Sözleşmeden çekilmek, ‘Kadınlarla erkekler fıtratları gereği eşit değildir’ sözüyle her fırsatta saldırıya uğrayan haklarımızın, yasal güvencelerimizin tümüyle terk edileceğinin dünyaya ilan edilmesidir” ifadelerine yer verildi.

Basın açıklamasının ardından kadınlar “Haklarımızdan vazgeçmiyoruz” sloganları attı. Kadınlar açılan müzikler eşliğinde dans ederek eylemi noktaladı.

Eylemin sonunda dağılan kadınlar Kadıköy çarşı içinde sloganlar atmaya devam etti. Burada polis önce kadınların gittiği güzergahtaki yolları kapattı. Kadınların geçmek istemesi üzerine polisler birkaç kadının elindeki dövizleri yere fırlattı.  Yaşanan sözlü tartışmaların ardından eylem olaysız bir şekilde noktalandı.

İzmir’de 16 kişiye gözaltı

İzmir’de Alsancak’taki ÖSYM önünde toplanan ve yürüyüş yapmak isteyen kadınlara polis müdahale etti. Kadınlar “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganları attı. 16 kadının gözaltına alındığı aktarıldı.

Kadınların eylem çağrısı üzerine İzmir Valiliği yürüyüşün yasaklandığını açıklamışlardı. Kadınlar ise açıklama yaparak yasağa rağmen eylemi sürdüreceklerini söylemişlerdi.

Soyer’den kadınlara destek

İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer de gözaltına alınan kadınlar ile ilgili destek paylaşımı yaptı. Soyer, “İzmir’de kadınlar yaşam haklarının güvencesi İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak için buluştu. #İstanbulSözleşmesiYaşatır diye haklarını savunan kadınların yanında eşim ve ilçe belediye başkan eşleri de yer aldı. Gözaltındaki kadınların serbest bırakılmasını istiyoruz” dedi.

Gözaltına alınan kadınlar gece saatlerinde serbest bırakıldı. Üniversiteli Kadın Kolektifi tarafından yapılan paylaşımda “Arkadaşlarımız gözaltında çıktı. Hayatlarımıza saldıranlara karşı ne gözaltı ne de darplarınız korkutur bizi. Meydanları doldurmaya isyanımızı sokaklarda büyütmeye devam edeceğiz!” ifadeleri kullanıldı.

Ankara’da kadınlar sokakta

Ankara’daki kadınların buluşma noktası ise Sakarya Caddesi oldu. Burada basın açıklaması okuyan Tülay Devrim Kılınç, kadın cinayetlerine kurban giden kadınların isimlerinin akıllarda olduğunu vurgulayarak, “Eğer İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı, hayatta olabilirlerdi. İşte bu yüzden hayatlarımız için İstanbul Sözleşmesi uygulansın diyoruz” dedi.

Fotoğraf: Özgür Genç Kadın

Antalya’da Nurcan Aslan konuşma yaptı

Kadınlar Antalya’da da İstanbul Sözleşmesi için eylemdeydi. Yeni Demokrat Kadın tarafından yapılan paylaşımda “Antalya’da öz savunma uyguladığı için tutuklanan ve kadınların mücadelesiyle tahliye olan Nurcan Aslan bugün eylemimizde konuşma yaptı” denildi.

Kadınlar Ayvalık, Bursa, Diyarbakır, Yalova, Dersim, Edremit ve daha pek çok kentte eş zamanlı basın açıklamaları düzenledi. Kadınların ortak talepleri İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ve kadın cinayetlerinin son bulması oldu.

Yurtdışından destek

Kadınların eylemine yurt dışından da destek geldi. Polonya’da Türkiye konsolosluğu önünde bir araya gelen kadınlar “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” yazılı pankart açtı.

Fotoğraf: Anna Blus

 

Finlandiya’da da kadınlar Türkiyeli kadınlar ile destek eylemi yaptı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından yapılan paylaşımda “Direnen kadınlar dünyanın her yerinde” ifadeleri kullanıldı.

Lübnan’da patlamanın bilançosu ağırlaşıyor: Ölü sayısı 135’e yükseldi

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta geçtiğimiz gün gerçekleşen patlamada ölü sayısı 135’e yükseldi.

Sağlık Bakanı Hamad Hasan, televizyonda yayınlanan açıklamasında 135 ölünün yanı sıra yaklaşık 5 bin yaralının ve enkaz altında onlarca kayıp olduğunu söyledi.

Beyrut Valisi Mervan Abbud da gazetecilere yaptığı açıklamada, patlamanın meydana geldiği yerin yakınındaki Charles Helu Köprüsü’nde çatlaklar oluştuğu yönünde bilgilerin kendilerine geldiğini kaydetti ve vatandaşlardan köprüden uzak durmalarını istedi.

Lübnan’daki Beyrut Limanı‘nda meydana gelen patlama nedeniyle Yüksek Savunma Konseyi, başkent Beyrut’u “felaket bölgesi” ilan etmişti. En az 250 bin kişinin evsiz kalmasına yol açan patlamada yaralananlar için Bakan Hasan Dünya Sağlık Örgütü ve Katar‘dan yardım istemişti.

Kentte olağanüstü hal iki hafta sürecek.

Beyrut’ta patlama: Hastanelerde yer kalmadı

Lübnan‘ın başkenti Beyrut’ta 4 Ağustos Salı akşamı Beyrut Limanı‘nda meydana gelen patlamanın ardından enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken, başkentteki hastanelerin kapasitesinin dolduğu bilgisi geliyor.

Lübnan Cumhurbaşkanı Michel Aoun’un söylediğine göre, patlamaya yol açan, altı yıldır liman bölgesinde yeterli güvenlik önlemi alınmadan tutulan 2 bin 750 ton amonyum nitrat.

Bölgede gözyaşları içinde açıklama yapan Beyrut Valisi Marvan Aboud‘a göre, evsiz kalanların sayısı 250 300 bin arasında. Toplam zarar ise 10 15 milyar doları bulabilir.