Ana Sayfa Blog Sayfa 1852

‘Her 10 kişiden yedisi geçim sıkıntısı çekiyor, yüzde 38’i gıda alışverişinde zorlanıyor’

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) tarafından gerçekleştirilen “Covid-19 salgınının hane gelirleri üzerindeki yıkıcı etkisi” başlıklı rapor, özellikle dar gelirli vatandaşın yaşadığı geçim zorluğunu ortaya koydu.

İki yılda üç kat yoksullaşma

Raporun dikkat çekici tespitleri şöyle: 

  • Salgın döneminde geçim zorluğu çektiğini beyan edenlerin oranı yüzde 70’e, gıda harcamalarını karşılamakta zorlandıklarını beyan edenlerin oranı yüzde 38’e ulaştı.
  • Ortalama kişisel gelirler şubat ayından eylül ayına yüzde 4.5 oranında düştü.
  • Hanelerin yüzde 38.8’i maaş gibi sabit herhangi bir gelir elde edemedikleri durumda mevcut birikimleri ile bir ay dahi idare edemeyeceklerini beyan etti.
  • Hanelerin yüzde 37.9’luk bir diğer kesim ise mevcut birikimleriyle en fazla üç ay idare edebileceğini ifade etti.
  • 2018 yılında aylık geçimini çok zor sağladığını söyleyen hanelerin oranı yüzde 3.2 iken, Eylül 2020 itibarıyla ise bu oran yüzde 10.1’e yükseldi.

Borçlar arttı

  • Katılımcıların yüzde 30’u salgın sebebiyle gelirlerinin azaldığını açıkladı. Kendi işini yapanlar arasında ise bu oran yüzde 44’e yükseldi.
  • Hanelerin yüzde 42.7’si borçlarının arttığını açıkladı.
  • Gelir kayıplarına karşın borç almak zorunda kaldığını söyleyen hanelerin yüzde 17.2’si tanıdıklarından ve iş kurumsal kanallardan borçlandı.
  • Sosyal koruma araçlarından faydalandığını ifade eden katılımcıların oranı ise yüzde 7.9’da kaldı.

Gelecekten de umut yok

  • Araştırmaya göre, hanelerinin geçimini sağlamakta zorlananların payı, yüzde 10’dan yüzde 19.6’ya yükseldi.
  • Biraz da olsa zorluk çektiğini söyleyenler ise yüzde 17.5’ten yüzde 41.9’a kadar çıktı. Ankete katılanların neredeyse yarısının önümüzdeki dönemde de gelirlerinde düşüş beklediği vurgulandı.
  • Her dört haneden üçü, birikimlerinin olası bir işsizlik durumunda en çok üç ay yeteceğini düşünüyor. 

Torba Yasa’yla sahipli arazilerdeki ormanlar, ‘ormanlıktan’ çıkarıldı

Tarım arazilerinin hobi bahçeleri gibi uygulamalarla bölünmelerinin engellenmesi ve  sahipli arazilerde izinsiz ağaç kesimiyle ilgili cezaların artırılmasını içeren torba kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu‘nda kabul edilerek yasalaştı.

Düzenlemede, “orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazilerde tabii olarak yetişen her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler” ile “orman sınırları dışında olup, alan büyüklüğüne bakılmaksızın sahipli arazilerde, ekim ve dikim yolu ile yetiştirilen her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerin” orman sayılmaması öngörülüyor. 

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, teklif yasalaşmadan önce Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Prof. Dr Erdoğan Atmış, KTÜ Orman Fakültesi’nden Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nden Cihan Erdönmez ile birlikte itirazlarını dile getirdiklerini; ancak uyarılarının dikkate alınmadığını belirtti.  

‘Kavramsal çelişki’

Ormanların yüzde 80’inden fazlasının devlet mülkiyetinde olduğunu, bununla birlikte yaklaşık 18 bin hektarın özel orman statüsünde mülkiyet ormanın olduğunu ifade eden Prof. Tolunay’a göre yasayla birlikte, bu statüdeki alanların sahipleri dava açabilir.  

Tolunay, dünyanın her yerinde yasaların neyin orman olduğunu anlatırken Türkiye’de durumun tam tersi olduğu ve nasıl arazilerin “orman olmadığının açıklandığı ve bu kategoriye yeni maddelerin eklendiğini” vurgulayarak,  düzenleme, orman vasfını yitiren yerlerde yapılaşmanın yolunu açabileceği uyarısı yaptı.

Ormanlaştırmayı yapanın kamu kurumu mu yoksa vatandaş mı olduğuna bakılmasının da sorunlu bir yaklaşım olduğunu ifade eden Tolunay şunları söyledi: 

Bir yere orman denmesinde mülkiyete bakılmaz. Aynı yere benzer bir ağaçlandırma yapılıyor kamu kurumu yapınca orman deniyor, vatandaş yapınca denmiyor. Burada kavramsal bir çelişki var.

‘Anayasa’ya aykırı’

Prof. Tolunay, yeni düzenlemenin mevcut özel ormanların geleceğini tehlikeye atmasının Anayasa’nın “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz” şeklindeki 169. maddesine aykırı olduğunu da vurguladı. 

Düzenlemenin gerekçesi, vatandaşların, ağaçlandırma yaptıktan sonra alanın orman vasfı kazanmasıyla bunun geri dönüşü olmaması dolayısıyla ağaçlandırma yapmaktan imtina etmesi. Arazinin orman vasfı kazandıktan sonra buradaki ürün miktarı ve çeşidi değiştirilemediğini belirten Tolunay, bunun vatandaş için en büyük çekince olduğunu belirtti.  Bununla birlikte bunun söz konusu düzenlemeyi haklı gösteremeyeceği görüşünü şu şekilde ifade etti: 

Kanunun gerekçesi olarak sunulan ‘vatandaş ağaçlandırmadan kaçınıyor, onları teşvik edeceğiz’ gerekçesi gerçeklikle örtüşmüyor. Vatandaş kurduğu özel ormandan gelir sağlarsa o orman pekala korunabilir. Burada yapılması gereken, mevcut orman alanlarının nasıl geliştirileceğidir.

‘Bozuk orman olmaz’

Yasadaki bir diğer madde ise şöyle:

Bozuk orman alanlarında orman bitkisi fidanlıkları kurulmasına, mantar ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliğine, orman alanlarından üretilen odun dışı ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulmasına, bedeli alınarak 29 yıla kadar izin verilebilecek.

“Bozuk orman” kavramının bugün kullanılmamakla birlikte, ağaçların çok seyrek olduğu ve bu nedenle odun üretimi yapılmayan ormanları tanımladığını söyleyen Tolunay, bu tip ormanların tam da bu nedenle  biyolojik çeşitlilik açısından son derece zengin olduğunun altını çizdi:

Dolayısıyla burada ‘bozuk’ kelimesi kullanılarak algı yönetimi yapılıyor, ormanın bozuğu iyisi olmaz, orman ormandır.

Prof. Tolunay, söz konusu maddenin, alınacak bedel karşılığında tesis yapılmasıyla ilgili kısmının ise Anayasa’nın 169. maddesine aykırı olduğunu ifade etti: 

Bu fidanlıkları veya tesisleri kimlerin kuracağını düşündüğümüzde özel şahıslar aklımıza geliyor. Yani, özel kişilere orman alanlarının 29 yıllığına kiralanması demek. Bu kesinlikle Anayasa’ya aykırı bir şey çünkü orman alanına siz bir tesis yaptığınızda bu tesisin olduğu alanlar artık orman niteliğini kaybetmiş olacak. Bu da Anayasamızın “Orman alanları daraltılamaz ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz” hükmüne aykırıdır.

‘Tesis ifadesi açık değil’

Dolunay ayrıca söz konusu yasadaki “tesis” ifadesinin de detaylandırılması gerektiğini kaydetti: 

Kimyasal içerikler işleyen tesislerin orman içinde bulunması çok riskli. Bütün yaz orman yangınlarıyla uğraştık.  Bu şekilde tesislerin yapılması bu yangın risklerini de arttırır. Bu nedenle kapsamının ne olduğu tam olarak ifade edilmeli.

Prof. Dr. Doğanay Tolunay, son olarak bu tür tesislerin orman içine yapılmasının, ulaşım amaçlı yolların da yapılmasıyla ormanları parçalanmasına ve buradaki doğal yaşamı olumsuz yönde etkilediğinin de altını çizdi. 

Alkole satışına da kısıtlama

Torba Yasa’yla ayrıca makaron, yaprak sigara kağıdı, sigara filtresi ve alkol üretimi, satışının Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetimine alınması, taklit ve tağşiş ürünleri üreten ve piyasaya arz edenlere yönelik yaptırımların ağırlaştırılması kanunlaştı.  Buna göre; 

  • Alkollü içkileri, otomatik satış makineleriyle satan, oyun makineleri veya farklı yöntemlerle oyun ve bahse konu edenler ile basın ve yayın yoluyla tüketicilere satan ve postayla satışını yapanlara 20 bin liradan 100 bin liraya kadar idari para cezası verilecek.
  • Düzenlemeyle, Tarım ve Orman Bakanlığı’na şeker piyasasındaki mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilere yönelik de inceleme, araştırma yetkisi verilecek.   
  • Makaron, yaprak sigara kağıdı, sigara filtresi ve alkol üretim ve satışı Tarım ve Orman Bakanlığının denetiminde gerçekleştirilecek.

Charlie Hebdo’ya ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ soruşturması

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fransa’da yayın yapan Charlie Hebdo dergisinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın karikatürüne yer verdiği sayıyla ilgili soruşturma başlattıklarını açıkladı.

Erdoğan‘ı iç çamaşırlarıyla bir koltukta oturduğu sırada elindeki tepside iki şarap kadehi bulunan tesettürlü bir kadının eteğini havaya kaldırırken resmedilen karikatürde “Erdoğan özel yaşamında çok matraktır” ifadeleri yer alıyordu.

Karikatür yayınlanmasının ardından hükümet kanadından büyük bir tepkiyle karşılaşmıştı.  Başsavcılıktan yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Charlie Hebdo isimli Fransız dergisinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik yapılan yayın dolayısıyla, Charlie Hebdo isimli derginin yetkilileri hakkında TCK 12, 13 ve 299’uncu maddeleri gereğince Cumhurbaşkanına hakaret suçundan re’sen soruşturma başlatılmıştır.

‘Müslümanlara ve Türkiye’ye hakaret’

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ise konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada gereken hukuki ve diplomatik adımların atılacağını söyledi.

Açıklamada “Başını Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Geert Wilders adlı Hollandalı siyasetçinin çektiği bir güruh, ifade özgürlüğü, demokrasi, çoğulculuk gibi değerlerin arkasına saklanarak İslam’a, Müslümanlara, Türkiye’ye, Türk Milletine ve tüm değerlerimize mütemadiyen hakaret etmekte ve iftira atmakta, bu şekilde tüm İslam dünyasını akıl almaz bir şekilde provoke etmektedir” denildi.

Açıklamanın devamında “Charlie Hebdo’nun yayınladığı, Avrupa’nın her gün biraz daha battığı ‘Türk ve İslam düşmanlığı” adlı kirli bataklıktan başka hiç bir şeyi temsil edemeyecek olan rezil karikatürü ve yapılan tüm kışkırtıcı hareketleri şiddetle kınıyoruz” tepkisi gösterildi.

Bu konuda gerekli hukuki ve diplomatik adımların atılacağının belirtildiği açıklamada “Bu seviyesiz, kötü niyetli ve hakaretamiz adımlar karşısında mücadelemiz, aklıselim ancak kararlı bir şekilde sonuna kadar devam edecektir” ifadeleri yer aldı.

Fransa’da ülke genelinde sokağa çıkma kısıtlaması

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yeni tip koronavirüs vakalarındaki hızlı artış nedeniyle 30 Ekim itibarıyla ülke genelinde sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacağını bildirdi.

Elysee Sarayı‘ndan halka seslenerek, alınan Covid-19 tedbirlerini açıklayan Macron, ülkede virüsün çok hızlı yayıldığını ve salgınla mücadelede iyi strateji izlediklerini savundu.

AA’nın aktardığında göre Macron, Avrupa’da İspanya ve İrlanda gibi ülkelerin daha erken vakitte sıkı tedbirler aldığını ancak bu ülkelerle aynı durumda olduklarını söyledi.

‘İkinci dalgada daha fazla kişi ölecek’

Salgında ikinci dalgada ilkinden daha fazla kişinin hayatını kaybedeceği uyarısında bulunan Macron, haftada 1,9 milyon test yapıldığı bilgisini paylaştı.

Macron, 30 Ekim itibarıyla ülke genelinde 1 Aralık’a kadar sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacağını bildirdi.

Fotoğraf: Shutterstock

Okullar açık olacak

Üniversitelerin dışında tüm okulların açık olacağını anlatan Macron, uygulama kapsamında insanların işe, markete ve sağlık kuruluşlarına gitmek için dışarı çıkabileceğini ifade etti.

Macron, bar, restoran ve mağazaların da kapatılacağını aktardı.

Yaşlı bakımevlerine ziyaretlere izin verileceği bilgisini paylaşan Macron, insanların dışarı çıktığında yanlarında izin belgesi bulundurmaları gerektiğini kaydetti.

Hedef günlük beş bin vaka

Macron, salgının seyrinin her 15 günde tekrar değerlendirileceğini belirterek, hedeflerinin günlük Covid-19 vaka sayısını 5 bine düşürmek olduğunu dile getirdi.

Fransa’da 54 bölgede 21.00-06.00 saatlerinde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor.

Ülkede, son olarak 25 Ekim’de kayıtlara geçen 52 bin 10 vakayla salgının başlangıcından bu yana ülkede ve Avrupa’da en yüksek günlük vaka sayısı tespit edilmişti.

Bakan Koca: İstanbul’u kontrol altına alamazsak salgın baş edilir olmaktan çıkacak

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısının ardından İstanbul‘da basın toplantısı düzenledi. Kurulun ilk kez Ankara dışında toplantı yaptığını söyleyen Koca, “Bu, sıradan bir olay değildir. Üç gün önce İstanbul’daki vaka sayılarının Türkiye’deki vaka sayılarının yüzde 40’ına ulaştığını açıkladım. Covid-19 testi pozitif çıkan her 10 kişiden 4’ü İstanbul’dadır. Bütün sağlık çalışanları ve kurumlar olarak teyakkuzdayız” diye konuştu.

İstanbul’daki vaka artışının tüm Türkiye’yi ilgilendirdiğini belirten Koca’nın açıklamasından satır başları şöyle:

Son yedi günde artış yüzde 85: Oran 16,5 milyon nüfusla birlikte düşünüldüğünde korkutucudur. Artış İstanbul’a günlük geliş gelişlerin fazla olduğu şehirlerde de yüksektir.

Tüm iller İstanbul’la temaslı: İstanbul’un yakın temaslısı diyebileceğimiz vaka oranı Balıkesir, Tekirdağ‘da yüzde 96, Bilecik ve Düzce‘de yüzde 99, Edirne‘de yüzde 91, Bursa‘da yüzde 84, Sakarya‘da yüzde 76, Kırklareli‘de yüzde 71, Kocaeli‘de yüzde 63’tür. Sadece sayılan iller değil tüm iller İstanbul’un temaslısıdır. Gelişme 83 milyonu ilgilendirmektedir. İstanbul’da durumu kontrol altına almazsak salgın baş edilebilir olmaktan çıkacaktır.

Nisandaki tehlikeyle benzer durum: Nisan ayında yaşadığımız tehlike de büyüktü. Hareket eden nüfusu 20 milyon civarında olan İstanbul’un salgının merkezi olmasını güç birliği yaparak, kuralları uygulayarak önlendik. Şimdi benzer bir durumla karşı karşıyayız. İstanbul dünyanın en kalabalık kentleri arasında 14’üncü sırada. Mesafe kuralına uymayı zorlaştıran bir şehir, içiçe yaşıyoruz. Virüsün yayılmasına çok elverişli hayat şartlarına sahibiz. 

Bedelleri hep birlikte öderiz

Düştüğümüz yerden kalkamayabiliriz: Kışı burada geçirmek üzere yoğun dönüşler oldu. Kurallara uyumun azalmasıyla birlikte İstanbul’da salgın hızla tırmandı. Tehlike karşısında teyakkuza geçebiliyoruz ama riski savar savmaz hayatı akışına bırakıyoruz. Salgınla savaştan disipline ve uzun süreli başarıya ihtiyacımız var. Düştüğümüz yerden kalkmak her zaman mümkün olmayabilir. Kişilerin göstereceği küçük ihtimallerin bedeli büyüktür. Bedelleri birlikte ödemek zorunda kalabiliriz.

En büyük engel kalabalık: Altı gün boyunca bakan yardımcılarım ve ekibimle bu konuda çalıştık. Toplu taşıma, pazar yerleri, alışveriş ortamları ve çeşitli kent alanlarında kurallara uyulmasının kolaylaştırılması için çalışma yapılmasını ve planlamaya gidilmesini istedik. Toplu taşımaya ek seferler konması, kamu kurumlarında organize sanayi bölgeleri dahil, özel sektörün iş saatlerinin sosyal teması azaltacak şekilde yeniden düzenlenmesi ele alınan konular arasındadır.

Hareketlilik sürerse salgın tırmanacak: Kurumlardan uzaktan erişimle çalışma kolaylığı sağlamaları ayrıca istenmiştir. Çözüme en çok ihtiyaç duyduğumuz konu toplu ulaşımdır. Sosyal mesafenin korunamadığı toplu ulaşım en büyük risk kaynaklarındandır. Yolculuk dolayısıyla risk süresi uzundur. Hareketlilik şu an olduğu gibi devam ederse bu durumda artış 1 iken 2, 2 iken 4 şeklinde olmayacak. 1 iken 3, 3 iken 9 şeklinde tam bir tırmanış olacak. Çünkü virüs bir kişiden ortalama üç kişiye bulaşıyor. Çözüm artışın nedenini kontrol altına almaktır. Hareketliliği azaltmak yani hayatı yavaşlatmaktır. 

Kişisel önlem önerisi

Devletin kısıtlamaya gitmeyeceğini belirten Bakan Koca, İstanbullulardan kişisel önlemlerini almalarını istedi. Bakanın önerileri şöyle: 

Hareketi ve teması üçte biri indirin: Temel şart olarak maske, mesafe ve temizlik kuralına uyacağız. Hareketi ve teması üçte bire indireceğiz. Günde üç kişiyle görüşüyorsak bir kişi ile görüşeceğiz. İsteğim hareketi ve teması üçte birine indirmenizdir. Dışarıya üç kere çıkmak yerine bir kere çıkın derken hayatınıza sınırlama getirmeyi talep ettiğimin farkındayım. 

Zorunlu olmadıkça dışarıya çıkmayın: Desteğinize hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Mecburiyetiniz yoksa dışarı çıkmayın. Zorunlu olmayan seyahatleri yapmayın. Pozitif çıkanlar temaslıları filyasyon ekibimize eksiksiz bildirsin. Yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar kendisini korumaya alsın. Zorunlu olmadıkça akrabalarla ve ailelerle bir araya gelmeyin. Kutlama törenlerini erteleyin.

İstanbul yoğun bakım doluluk oranı yüzde 66: İstanbul’da sağlık altyapımız çok güçlü. Ciddi bir yatak kapasitemiz söz konusu. Özellikle son dönem yedi bine yakın yatak ilavesi söz konusu oldu.  İstanbul’da toplam yatak sayımız 48 bine yakın, yoğun bakım yatak sayımız ise 9 bine yakın. Şu anda İstanbul’da servis yatak doluluk oranımız yüzde 55, yoğun bakım doluluk oranımız ise yüzde 66. Solunum cihazlarımız için de doluluk oranı yüzde 33.

Diğer hastalar da buradaki sayıya dahil. Ancak şu an bir sorunun olmadığını, ama bu hiç olmayacağı anlamına gelmez, farklı tablolar karşımıza çıkabilir. Bu hassasiyeti özellikle anlatmaya, vatandaşımızın kurallara uyumunu fazlasıyla istiyoruz.

Müzikli ortam yasağının öne çekilmesini önerdik: (İstanbul özelinde kısıtlama olacak mı?) Gece 12.00’den sonra bildiğiniz gibi müzikli ortamların yasaklandığını biliyoruz. Bunun daha erken saatlere çekilmesiyle ilgili Bilim Kurulu’nun önerisi oldu. Önümüzdeki günler İçişleri Bakanlığımız bu öneri doğrultusunda bir duyuru yapmış olur.

Vaka sayısı 10 bini geçti, ağır hasta sayısı 1.836’ya yükseldi

Sağlık Bakanı bugünkü koronavirüs tablosunu da açıkladı. Buna göre, 128 bin 312 test yapıldı; PCR testiyle tanısı konmuş hasta sayısı 2 bin 305 kişi oldu. Son 24 saatte hayatını kaybedenlerin sayısı 77 olurken, ağır hasta sayısı ise 1.826’ya yükseldi. 

Fahrettin Koca aşı çalışmasıyla ilgili de bilgi verdi. Buna göre aralık ayında beş milyon doz aşı uygulanabilecek. Bakan, aşıyla ilgili şunları söyledi: 

“Yurt dışından faz 3 çalışması Türkiye’de yapılan 2 aşı var. Biri Pffeizer‘in biri Çin’in Snovak aşısı. Genel olarak şunu söyleyebilirim: Şu ana kadar herhangi bir kompikasyonun, ciddi yan etkinin olmadığını, muhtemelen kasım sonunda bu anlamdaki bağışıklık durumu konusunda bilgilenmemiz olmuş olur. Bizim bu aşılarla ilgili aralık ayında snovak dediğimiz virülansı azaltılmış olan aşıyla ilgili eğer başarılı olursa, aralık ayında 5 milyon aşıyı, dozu uygulama şansımız olacak. Ocak, şubat, mart itibarıyla devam ediliyor olacak. Bizim aşımız da muhtemelen nisan ayında devreye girer diye tahmin ediyoruz, her şey normal devam ederse.”

Koca, grip aşısıyla ilgili soruyu da aşının bir yıl önceden sipariş edildiğini belirterek yanıtladı. Dünyada aşı arzının yüzde 20 oranında arttığını kaydeden Bakan, “Herkesin aşı yaptırabilirliği zaten mümkün değil” dedi. Sağlık Bakanı,  diğer ülkelerin de yüzde 20-30 daha fazla aşı temin ettiğini, kendilerinin ise geçen yılın 2-2.5 katı bir artışı sağlama çabasında olduğunu kaydetti. 

Bakan, son olarak soru üzerine İstanbul’daki vaka artış oranlarına dair örnekler de verdi: 

“İstanbul’da özellikle son bir hafta içinde vaka artış oranı yüzde 62. Ben birkaç ilçeyi hemen söyleyeyim. Büyükçekmece yüzde 123. Sarıyer yüzde 120. Bakırköy yüzde 124. Şişli yüzde 98. Kağıthane yüzde 89. Tuzla, Sancaktepe, Beykoz şeklinde gidiyor. İlçelerde yüzde 29’dan yüzde 123’e kadar artışın olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki hasta sayısının yüzde 40’a yakınının İstanbul’da olduğunu özellikle söylemek istiyorum. Hasta sayısı 2.305.

ABD’de polis yine siyah bir vatandaşı öldürdü: Philadelphia ayakta

Amerika Birleşik Devletleri’nin Philadelphia kentinde elinde bıçak tutan bipolar siyah gencin polis tarafından 14 el ateş edilerek öldürülmesinin ardından başlayan protestolar ikinci gününe girdi.

Gösterilerin kısa sürede polisle çatışma haline döndüğü Philadelphia’ya ilave polis çevik kuvvetlerinin yanı sıra Ulusal Muhafızlar da konuşlandırıldı. Protestolar, New York şehrine de sıçradı.

Neler yaşandı?  

26 Ekim Pazartesi günü Pennsylvania eyaletinin Philadelphia kentinde yaşanan olayda, silahlı bir kişiyle ilgili ihbar aldıklarını söyleyerek olay yerine giden iki polis memuru, üzerlerine bıçakla yürüyen 27 yaşındaki Walter Wallace Jr.’ı Bıçağı bırak” diye uyardı.

Daha sonradan psikolojik bir problem yaşadığı öğrenilen Wallace, annesi tarafından durdurulmaya çalışılırken polis tarafın 14 el ateş edilerek öldürüldü. Polisin vurma anlarını o anda bölgede olan bir vatandaş ise videoya aldı.

 

Videoda polisin uyarıda bulunduğu, Wallace’ın ise uyarıyı dinlemediği görülüyor. Bu sırada annesinin ise Wallace’ın elinden bıçağı almak için onu ikna etmeye çalıştığı ve bu sırada iki beyaz polisin aralarında mesafe varken siyah gence ateş etmeye başladığı görüntüleniyor.

Polis merkezinden yapılan açıklamada olay ile ilgili soruşturma başlatıldığı duyurdu. Olayın ardından polisin kimliği gizlendi ve konuyla ilgili olaya tanık olan başka kimsenin yaralanmadığı bilgisi dışında herhangi bir bilgi paylaşılmadı.

Salı akşamı binlerce kişi Wallace için yürüdü

CNN’in aktardığına göre yaşanan olayın duyulmasının ardından Philadelphia’da büyük çaplı bir gösteri başladı. Salı günü kentin Cobbs Creek bölümünde toplanan yüzlerce kişi yürüyüş düzenledi.

Yürüyüşte sık sık “Kimin sokağı? Bizim sokağımız!” ve “Siyah yaşamlar değerlidir” sloganları atıldı.

Ancak barışçıl protesto polis merkezinin orada bir grup polis ile karşılaşıldığında şiddetli bir hale döndü. Polis tarafından yapılan duyuruda bölgede yaşayanların evlerine dönmesi talep edildi.

Göstericiler polisi kovaladı

Polise çeşitli taş ve şişe gibi cisimler atıldı, polis araçları ateşe verildi. Zaman zaman polislerin göstericilerden kaçmak durumunda kaldığı görüntüler kameralara yansıdı.

https://twitter.com/osiworldnews/status/1320958499438944256?ref_src=twsrc%5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1320958499438944256%7Ctwgr%5Eshare_3%2Ccontainerclick_1&ref_url=https%3A%2F%2Ftr.sputniknews.com%2Fabd%2F202010271043101932-bicakli-siyah-erkegin-polis-tarafindan-olduruldugu-philadelphia-karisti%2F

En az 30 polis yaralandı

Protestocuları yağma ve soygunla suçlayan polis, ilk geceki çatışmalarda 30 memurun yaralandığını duyurdu. Bir yaralanma olayı ise 52’nci sokak ile Walnut sokağının kesişiminde polis ile göstericilerin karşı karşıya geldiği bir anda bir aracın polislerin üzerine aracı sürmesiyle gerçekleşti.

Sputnik’in aktardığına göre yerde hareketsiz yattığı görülen polis memurunun bacağının kırıldığı ve hastaneye kaldırıldığı öğrenildi.

 

Demokrat Partili Pennsylvania Valisi Tom Wolf ise, pazartesi gecesi polisin saldırıya uğraması ve dükkanların yağmalanmasını gerekçe göstererek, polisin mülkü korumasına ve olayları bastırmasına yardımcı olması için Ulusal Muhafızları konuşlanmakla yetkilendirdi.

Walter’ın ailesi: Ambulans yerine polis geldi

Walter Wallace’ın ailesi, gencin bipolar bozukluğunun olduğunu, ve olayın yaşandığı dakikalarda Wallace’ın bir kriz geçirdiğini söyledi.

Bunun üzerine ambulans çağırdıklarını belirten aile, ambulans yerine polisin geldiğini ve kendilerine Wallece’ın sağlık sorunu söylenmesine rağmen  siyah gence ateş ettiklerini söyledi.

‘Neden şok tabancası kullanmadılar?’

Oğlunun öldürülmesine tepki gösteren Walter Wallace’ın babası ise “Oğlumun ruh sağlığı sorunları vardı. Onu neden vurdular? Annesi sakinleştirmeye çalışıyordu. Neden elektro şok tabancası kullanmadılar” ifadelerini kullandı.

Salı gecesi CNN’in yayınına katılan baba ayrıca eylemcilerden protestolarını barışçıl bir şekilde sürdürmesini ve oğlunun anısını onurlandırmasını istedi. Waller’ın babası yaptığı açıklamada “Tüm bu şiddet ve yağma. Bu yağma ve kaos olayıyla oğlumda ve ailemde kötü bir iz bırakmak istemiyorum” dedi. 

Polonyalı kadınlar kürtaj hakkı için grevde

Nüfusunun çoğunluğu Katolik olan Polonya’da Anayasa Mahkemesi‘nin kürtaja neredeyse tam yasaklama getiren kararını günlerdir protesto eden kadınlar bugün greve gitti.

Ceninde çok ciddi sağlık sorunları olması halinde kürtaja izin veren yasa maddesinin iptaline öfkeyle tepki gösteren kadınların eylemleri bir haftadır kesintisiz sürüyor.  

BBC‘nin aktardığına göre, İzlandalı kadınların 1975’teki genel grevinden esinlenen kadın hareketi, okullar ve işyerlerine gitmeme ve ev işlerini yapmayı reddetme kararı aldı. Bunun benzeri bir eylem 2016 yılında da yapılmış, parlamento gündemindeki kürtajı kısıtlayan yasa teklifi karşısında yas ifadesi olarak siyahlar giyinmiş binlerce Polonyalı kadın sokaklara dökülmüştü.

Milliyetçi iktidar partisi: Karar değişmeyecek 

Salı günü muhafazakar meclis başkanı, greve giden kadınların sembol olarak benimsediği kırmızı şimşek görselinin Nazi gençlik örgütünün sembolüne benzediğini öne sürmüştü. Başbakan Mateusz Morawiecki de kararın değiştirilmeyeceğini belirterek gösterilerin son bulması çağrısı yaptı, sokaklara dökülenlerin koronavirüs salgınının oluşturduğu riskleri göz ardı ettiğini söyledi. 

Başbakan Yardımcısı Jaroslaw Kaczynski ise sosyal medya hesabına koyduğu bir video mesajında “Anayasa çerçevesinde başka türlü bir karar alınamazdı. Yasallık konusunda tamamen haklı zeminde olduğumuzu hatırlamalıyız” dedi ve Polonyalıları kiliseyi ve ulusu korumaya çağırdı. Perde arkasında iktidarın gerçek lideri olarak görülen Kaczynski, protestoların Polonya’yı yok etme girişimi olduğunu öne sürdü. 

Muhalefetteki Yurttaş Koalisyonu‘nun lideri Borys Budka da bu ifadelere “nefret, iç savaş kışkırtıcılığı ve parti gücünü yurttaşlara saldırı amacıyla kullanmanın suç olduğunu” söyleyerek yanıt verdi.

İtiraz edilemiyor

Geçen Perşembe günü Polonya Anayasa Mahkemesi, iktidardaki milliyetçi Hukuk ve Adalet Partisi‘nden bir grup milletvekilinin geçen yıl yaptığı başvuruyu haklı bularak, ülkede kürtajı sınırlı da olsa mümkün kılan az sayıdaki yasal kriterden birini daha kaldırmıştı. Bu karar, bundan sonra kürtajın sadece tecavüz, ensest ya da annenin hayatının tehlikede olması amaçlarıyla yapılabileceği, ama ceninin ciddi sağlık sorunları olması durumunda yapılamayacağı anlamına geliyor.

Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girecek olan mahkemenin kararına itiraz da edilemiyor. 

Polonya’da yayımlanan Gazeta Wyborcza adlı gazetenin yaptırdığı kamuoyu yoklaması, halkın yüzde 59’unun kürtajla ilgili yeni kısıtlamanın fazla ileri gittiği görüşünde olduğunu gösteriyor.

Gözlemciler, hükümetin ve iktidar partisinin, aynı zamanda ülkenin güçlü kurumlarından Katolik Kilisesi’ne alışılmadık ölçüde sert bir eleştiri dalgasına da yol açan son protestoların kitleselliği karşısında şaşkınlık içinde olduğunu söylüyor.

ABD’de kasırgalar dinmiyor: Tropikal Zeta kasırgası Lousiana eyaletine ilerliyor

Pazartesi gecesi Meksika’daki Yucatan Yarımadası’nı vuran ve çok fazla zarara yol açan tropikal Zeta kasırgasının bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin kıyı şeridine ulaşması bekleniyor. Körfez kıyısına doğru ilerleyen kasırga şimdiden beraberinde getirdiği fırtına dalgasıyla hayatı zorlaştırmış durumda.

CNN’in aktardığına göre ABD saatleriyle çarşamba günü öğleden sonra etkisini artırması beklenen kasırganın şiddetli rüzgar, yağmur ve normalin 1,5 metre ile 2,5 metre üzerinde dalgalara yol açması bekleniyor.

Ulusal Kasırga Merkezi ise yaptığı açıklamada 120 kilometre/saat hızındaki kasırganın ABD yönünde 24 kilometre hızda ilerlediğini duyurdu. Ancak karaya çıkmadan önce kasırganın daha da hızlanması bekleniyor. Bu hız ise bölgeyi geniş çaplı bir sel felaketinden koruyacağı öngörülüyor.

Zeta kasırgası çarşamba günü Meksika’daki Yucatan Yarımadası’nı vurmuştu

Louisiana eyaletini vuracak beşinci kasırga

Eğer tahminler doğrultusunda Zeta, Louisiana eyaletini vurursa bu durum şu ana kadar dört isimlendirilmiş kasırga tarafından etkilenen eyalet için rekor anlamına gelecek.

Körfez kıyısındaki yerel liderler ise kasırganın çok fazla hasar bırakmaması için hazırlık yapıyor. New Orleans Belediye Başkanı LaToya Cantrell, “Yine hazır bir şekilde duruyoruz ve halkımızı hazırlıklı olmakla ilgili olarak yorgunluktan kaçınmaya teşvik etmek istiyoruz,” ifadelerini kullandı.

Alabama Valisi Kay Ivey ise salı günü olağanüstü hal yayınlayarak, fırtınanın eyalet için yılın başlarında yaşandığı kadar kötü etkilerinin olmasının beklenmediğini, ancak sakinlerin kesintilere ve hasara karşı hazırlıklı olmaları gerektiğini söyledi.

Şahin: İklim krizinin görüntüleri

Yaşanacak kasırganın çok nadir görülen bir aşırı hava olayı olduğunu belirten İstanbul Politikalar Merkezi İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:

Kuzey kutbundan aşağıya inen ve Ekim ayı için sıradışı olan bir aşırı soğuk ve kar fırtınası ile güneyden Meksika körfezinden yukarıya doğru çıkan yine oldukça geç tarihe kalmış ve aşırı miktarda yağmur getiren bir tropikal kasırga (Zeta) Louisiana kıyılarında çarpışacak. İklim krizinin görüntüleri iyice acayip hal almaya başladı!

 

 

Buzullardan sonra donmuş metan yatakları da çözünmeye başladı

Nehirden çıkarılan çöplerle dubleks bir evi döşedi

Kolombiya’nın ilk ticari bankası olma özelliği taşıyan Banco de Bogotá, ülkenin başkentinde bulunan Bogotá Nehri‘ndeki giderek artan kirliliğe dikkat çekmek için bir kampanya hazırladı.

Yaklaşık 375 kilometre uzunluğa sahip nehir, dokuz milyondan fazla nüfusu olan başkent Bogotá da dahil olmak üzere 47 yerel yönetim bölgesinden geçiyor. Dolayısıyla atılan ürünlerin çeşitliliği ve kirliliğin boyutu akıl almaz noktalara erişiyor. Nehirde her ay 270 ton ağırlığında atık toplanıyor.

McCann Worldgroup Colombia imzası taşıyan The River Apartments kampanyası kapsamında nehirde biriken bu atıklar toplandı ve bir evi baştan aşağı dekore etmek için kullanıldı.

Çöp evi çevrimiçi gezmek mümkün

Bigumigu’nun aktardığına göre kampanyanın salgın öncesinde halka açık bir alanda gösterilmesi planlanıyordu. Ancak şu anda salgının ardından evin çevrimiçi olarak da ziyaret edilebilmesine karar verildi.

Nehirden çıkan çöplerle dekore edilmiş dubleks dairenin içerisi internet sitesi üzerinden gezilebiliyor.

İnsan hayatının en önemli kaynakları arasında olan suyun bu denli kirletilmesi hem ekonomik hem de ekolojik sorunlara sebep oluyor.

Banco de Bogotá, ülkedeki tarımsal üretimin yüzde 28’ine katkı sunan ve enerjinin yüzde 8’ini üreten bu nehrin ekonomik açıdan ne kadar değerli olduğunu gösterirken çöplerin ve atıkların ne derece büyük bir sorun olduğunu vurguluyor.