Ana Sayfa Blog Sayfa 1318

Balıkesir, Bolu ve Giresun’daki doğal sit alanları ‘kesin korunacak hassas alan’ ilan edildi

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile Balıkesir, Bolu ve Giresun‘daki üç Doğal Sit Alanı’nın koruma statüleri yeniden değerlendirildi.

Değerlendirme sonucu, söz konusu doğal sit alanlarının “kesin korunacak hassas alan” olarak tescil ve ilan edilmesine karar verildi. Bu bölgeler şu şekilde:

  • Balıkesir’in Bandırma ve Manyas ilçeleri sınırları içerisinde bulunan Manyas Kuş Cenneti Doğal Sit Alanı
  • Bolu‘nun Seben ilçesinde Seylik Mağaraları Doğal Sit Alanı
  • Giresun’un Keşap ilçesindeki Şahinkaya Tepesi Potansiyel Doğal Sit Alanı

AA’nın aktardığına göre kararda, kesin korunacak hassas alanların krokisi ile coğrafi sınır ve koordinatlarına ilişkin bilgiler de yer aldı.

28 Şubat davasında hükmü kesinleşen Çetin Doğan ve Çevik Bir cezaevinde

Yargıtay‘ın 28 Şubat davasında, aralarında dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Emekli Orgeneral Çevik Bir ve Genelkurmay Harekat Başkanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da bulunduğu 14 sanığa verilen müebbet hapis cezalarını onamasının ardından, infaz erteleme talepleri de reddedilen Doğan ve Çevik Bir tutuklanarak Muğla Cezaevi‘ne gönderildi.

Doğan’ın avukatı Hüseyin Ersöz daha sonra, Çetin Doğan ve Çevik Bir’in ilerleyen saatlerde alınan kararla, Buca, Kırıklar‘da bulunan İzmir 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu‘na nakledildiklerini bildirdi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi “darbeye teşebbüs” suçundan Bir ve Doğan’la birlikte Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Saner, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Hakkı Kılınç, İdris Koralp, İlhan Kılıç, Kenan Deniz, Vural Avar ve Yıldırım Türker‘ê verilen cezaları da onamış, davaya bakan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi‘ne gönderilen dosya, sanıkların cezasının infazı için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı‘na gönderilmişti. Başsavcılık mahkeme kararında infaza engel bir durum görmedi. İnfaz erteleme talepleri reddedilen sanıklar hakkında yakalama kararı çıkartılmıştı.

Dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Başkanı emekli korgeneral Hakkı Kılınç da Antalya’nın Manavgat ilçesinde gözaltına alındı.

Çevik Bir ise dün, Bodrum‘dan İstanbul’a gitmek üzere yola çıktıktan sonra, Milas‘ta aracı polis tarafından durduruldu. Milas İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Bir, işlemlerinin ardından Milas Adliyesi’ne sevk edildi. Burada savcıya ifade verdiği ifade sonrası eski orgeneral, Muğla Cezaevi’ne gönderildi.

Çetin Doğan ise Bodrum Adliyesi‘ne giderek savcılığa teslim oldu. Doğan, adliye çıkışında polislerin arasında kameralara seslenerek “Adalete teslim oluyorum. Sözün bittiği yerdeyiz. Her şey ortada. Elbette bunun bir sonu gelecek. Sanırım ki bu yüz karası bir şey” dedi.

Doğan’ın avukatı Hüseyin Ersöz de Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Bu karardan ileride biz değil, sizler utanacaksınız” ifadelerini kullandı.

Rütbeleri sökülecek

Öte yandan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, hapis cezası kesinleşenlerin rütbelerinin sökülmesi ve er statüsüne düşürülmeleri için Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı‘na yazı gönderdi.

28 Şubat davasında 103 sanık, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak” suçlaması ile tutuksuz olarak yargılanmış, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Nisan 2018’de 103 sanıktan 21’i hakkında müebbet hapis cezası vermişti. 

Davada 68 sanık beraat etti. 10 sanık için zaman aşımının dolması, 4 sanık için de ölmüş olmaları nedeniyle dava düşürüldü. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Temmuz 2021’de darbeye teşebbüs suçundan 14 sanığa verilen müebbet hapis cezasını onadı.

Kararın ulaşmasının ardından davaya bakan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi cezaları kesinleştirdi. 3. Daire, haklarında müebbet hapis cezası verilen sanıklardan eski Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyesi Erdoğan Öznal, dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Hayri Bülent Alpkaya ve dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Muhittin Erdal Şenel‘in eylemlerinin darbe suçuna yardım kapsamında olduğu gerekçesiyle cezanın bozulmasına hükmetti.

Emekli Orgeneraller Çetin Doğan ve Fevzi Türkeri, avukatları aracılığıyla “adil yargılanma hakkının ihlali” iddiasıyla Anayasa Mahkemesi‘ne (AYM)başvuruda bulunmuştu. Başvurularda Doğan ve Türkeri’nin yaş ve sağlık durumu gerekçesiyle de infazın durdurulması talep edilmişti.

AYM bu başvuruya ilişkin henüz bir karar vermedi.

Apple, ofisten çalışmayı 2022’ye bıraktı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli çok uluslu şirket olan teknoloji devi Apple, koronavirüs vaka sayılarında yaşanan artış sebebiyle ofisten çalışmayı Ocak 2022’ye kadar ertelediğini duyurdu.

Şirketin satış mağazaları ise hala açık.

Aşı konusunda teşvik

Erteleme kararı, çalışanlara atılan e-maille bildirilirken, ofisten çalışma tarihinin bir ay önceden bildirileceği kaydedildi.

Apple, e-mailde çalışanlarını aşı konusunda da teşvik etti.

Salgının en başında ofisten çalışma konusunda ısrarcı olan Apple, daha sonra hibrit modele geçmişti.

Facebook ve Google gibi sosyal medya devleri ise ABD’deki çalışanlarının ofise dönebilmeleri için aşı zorunluluğu getirmişti.

Milas’ta afet yardımı toplama bahanesiyle boğa güreşi yapılacak

Hayvanları Koruma Kurtarma ve Yaşatma Derneği (HAYKURDER) Başkanı Erman Paçalı, 22 Ağustos Pazar günü Muğla‘nın Milas ilçesindeki Arena’da gerçekleştirilecek boğa güreşiyle ilgili bir açıklama yaptı.

Basında yer alan haberlerde organizasyon komitesinde Ali Can, Kahraman Akar, Servet Çetin ve Rıfkı Özgüden‘in yer aldığı ve etkinliğe Milas Kaymakamlığı ile Milas Belediyesi‘nin de katılacağı belirtiliyor. Ancak organizasyonu düzenleyen kurum hakkında bilgi verilmiyor.

Yapılan açıklamada boğa güreşlerinden elde edilecek gelirin “yangından zarar gören afetzedelere verileceği” ve “afet yaralarının sarılacağı” belirtildi. Paçalı ise yaptığı açıklamada “Kan dondurucu bu işkenceler hayırlı işler kılıfına sığdırılamaz” diyerek bu duruma tepki gösterdi.

‘Kimin düzenlediği açıklanmıyor’

Milas Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürü ile etkinliğin kim tarafından düzenlendiğini öğrenmek içi görüşmeye çalıştıklarını aktaran Paçalı, “Bu bilgiyi veremeyiz kardeşim” cevabını aldıklarını söyledi.

Paçalı’nın aktardığına göre valilik dönüş yapmadı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ise kendilerinin organizasyonda taraf olmadığını söyledi.

Etkinliği kimin düzenlediğinin açıklanmamasını eleştiren HAYKURDER Başkanı, “Bu bilginin neresi devlet sırrı? Kim düzenliyor bunu? Neden açıklayamıyorsunuz? Açıklamaya utanıyorsanız neden yapıyorsunuz?” sorularını yöneltti.

Milas Arenada 2012 yılında yapılan bir boğa güreşi

‘Boğalar güreşe işkence ile hazırlanıyor’

“Boğa güreşi adı verilen korkunç işkencenin organizatörü, izin vereni ve destekçileri kadar izleyicileri de bu vahşetin ortağıdır” denilen açıklamada boğa güreşlerinin perde arkası şu şekilde anlatıldı:

  • Boğa güreşinde kullanılan boğalar güreşten iki gün öncesinde uygulanmaya başlanan insanlık dışı işkence yöntemleri ile güreşlere hazırlanıyorlar. Boğa güreşini izlemek için arenaya giden insanların gördükleri sağlıklı bir boğa değil; zayıf düşürülmüş, yarı kör edilmiş ve zihinsel olarak acı çektirilmiş bir boğadır.
  • Güreşe hazırlanan boğalara uygulanan yöntemler arasında kulaklarına ıslak gazete kağıtları doldurma, görüşünü bulanıklaştırmak için gözlerine vazelin sürme ve burun deliklerine pamuk doldurarak solunumunu engelleme gibi yöntemler bulunuyor.

‘Testislerine iğne batırılarak şişiriliyor’

  • Bunun yanı sıra hayvanın testislerine arenada büyük ve korkutucu görünsün diye iğneler batırılarak şişmesi sağlanıyor. Hayvanlar birkaç gün karanlık bir odada tutularak, çok az yiyecek ve içecek veriliyor.
  • Ayrıca böbreklerine ve göğüslerine, ‘bajar al toro’ adı verilen bir yöntemle vuruluyor, matadorlara ölümcül hasarlar vermemeleri için boynuzları törpüleniyor.
  • Ve son olarak da, arenaya çıkmadan önce zıplamaları ve sinir krizi geçiriyormuş gibi görünmeleri için testislerine tiner sürülüyor, bazı durumlarda da testisleri iplerle bağlanarak tam kapılar açıldığında bu ipler çekiliyor ve acıyla agresifleşmesi sağlanıyor.

‘Ölüm yavaş ve uzun şekilde gerçekleşiyor’

  • İşkence bu kadarla da sınırlı kalmıyor. Günlerce ve aşamalı olarak devam eden korkunç yöntemlerin sonunda arenaya çıkartılan boğalara meydanda, gözler önünde ölene kadar işkence devam ediyor.
  • Hayvanın daha çok acı ve işkenceye maruz kalması için ölümünün dahi mümkün olan maksimum işkence altında en yavaş ve uzun şekilde gerçekleşmesi sağlanıyor.

‘İtirazlarımıza rağmen yasallaştırıldı’

14 Temmuz itibariyle yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu’nda yer alan düzenlemelerde itiraz edilen en önemli başlıklardan birinin de hayvan dövüş ve güreşleri olduğunu belirten Paçalı şunları söyledi:

“Ancak ne yazık ki hükümet hayvanları koruma kanununda hayvan dövüş ve güreşlerinin geleneksel niteliği olduğunu belirterek tüm bu akıl almaz işkenceleri yasaklamak yerine bunlara geleneksellik adderek destekledi ve legal kabul etti! Yasada yasaklanmasını beklediğimiz bu vahşet ne yazık ki yasayla desteklendi!”

‘Etkinlik iptal edilmeli’

Açıklamada “Aydın ve Antalya’da deve güreşleri, Muğla’da boğa güreşleri, bir başka yerde horoz dövüşü, öbür yanda köpek dövüşü…Ucunda para ve rant olan tüm bu işkencelerin devamını tesis için işkenceye gelenek kılıfı giydirildi!” tepkisi gösterildi.

Paçalı son olarak “Vatandaşlarımızı bu vahşetlere katılmamaya, kamu idarelerini bu işkenceyi durdurmaya ve sorumlu davranmaya davet ediyoruz!” diyerek Milas’taki etkinliğin iptal edilmesi çağrısında bulundu.

Milli Eğitim Bakanı açıkladı: Okullar 6 Eylül’de yüz yüze ve tam zamanlı olarak açılıyor

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, okulların tüm kademelerde 6 Eylül’den itibaren yüz yüze ve tam zamanlı olarak açılacağını duyurdu.

Ayrıca Özer, 1-3 Eylül tarihlerinde okul öncesi ve birinci sınıf öğrencilerine yönelik uyum eğitimlerinin yapılacağını kaydetti.

Aşı olmayanlara haftada iki kere PCR testi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün gerçekleşen kabine toplantısının ardından yüz yüze eğitimle ilgili, “6 Eylülde yüz yüze eğitimin başlamasıyla henüz aşı olmamış öğretmen ve personelin haftada en az 2 defa PCR testi yaptırmasını isteyeceğiz” açıklamasında bulunmuştu.

Bu açıklamanın hemen ardından Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’den yüz yüze eğitimle ilgili açıklamalar geldi.

Özer, daha fazla okulları kapalı tutma lükslerinin bulunmadığını kaydetti ve şu açıklamalarda bulundu:

Hepimiz, koronavirüsün risklerini göz önünde bulundurarak ve gerekli tedbirleri alarak hayatımızı idame ettirmek zorundayız. Daha önce de ifade ettiğim gibi, daha fazla okulları kapalı tutma lüksümüz bulunmamaktadır. Çocuklarımızın gelişimi, sağlığı ve geleceği için koronavirüsle birlikte yaşamayı öğrenmek ve yüz yüze eğitime devam etmek zorundayız. Kıymetli öğretmenlerimiz, değerli velilerimiz ve sevgili öğrencilerimiz; inşallah, 6 Eylül 2021 tarihi itibarıyla tüm kademelerde haftada 5 gün ve yüz yüze eğitime başlıyoruz. Hedefimiz, sağlık koşulları aksini gerektirmediği sürece salgın öncesinde olduğu gibi okullarımızda tam zamanlı yüz yüze eğitimi devam ettirmek.”

Bakan, mazereti dolayısıyla yüz yüze eğitime katılamayan öğrencilerin TRT EBA ve EBA platformu aracılığıyla eğitimlerine devam edebileceğini ifade etti.

Özer, okulların açılmasıyla kantinlerin, yemekhanelerin ve pansiyonların da açılacağını belirtti.

‘Lütfen aşı olsunlar’

Bakan Mahmut Özer, tüm öğretmen ve eğitim çalışanlarına aşı olma çağrısında bulunmayı da ihmal etmedi:

Okul öncesi ve birinci sınıf öğretmenlerimiz için ise 31 Ağustos 2021 tarihinde çevrimiçi olarak salgın ve okulların yeniden açılması sürecine dair seminerler vereceğiz. Öğrencilerimizin sağlıklı bir şekilde eğitimlerine devam etmeleri için aldığımız tedbirlerin başında eğitim personelimizin aşılanması gelmektedir. Özellikle belirtmek isterim ki Türkiye, eğitim personelini öncelikli aşı grubuna alan ülkelerden bir tanesidir. Öğretmenlerimizin en az bir doz aşılanma oranı dün itibarıyla yüzde 80,34’tür ve bu oran, Türkiye’deki genel nüfusun aşılanma oranından yaklaşık yüzde 8 daha fazladır. İki doz aşılanma oranı ise yüzde 69,73’tür ve Türkiye’deki genel nüfusun aşılanma oranından yine yaklaşık yüzde 15 fazladır. Sevinerek belirtmek isterim ki son 12 günde yani 6- 18 Ağustos tarihleri arasında öğretmenlerimizin aşılamasında yüzde 7’nin üzerinde bir artış gerçekleşmiştir. Tüm öğretmen ve eğitim çalışanlarımız; kendi sağlıkları, öğrencilerimizin korunması ve eğitim hizmetlerinin bir daha aksamaması için lütfen aşı olsunlar.”

‘Aşı zorunluluğu yok’

Milli Eğitim Bakanlığı‘ndaki eğitim çalışanları için aşı zorunluluğun bulunmadığını kaydeden Bakan Özer, aşı olmayan personelle ilgili alınacak önlemlerin Sağlık Bakanlığı tarafından belirleneceğini söyledi:

Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki eğitim çalışanları için aşı zorunluluğu bulunmamaktadır. Bundan dolayı, aşı olmayan personel için alınacak önlemler, Sağlık Bakanlığımız tarafından belirlenecektir. Aynı şekilde, herhangi bir sınıfta pozitif vaka veya temas olması durumunda yapılacaklar da Sağlık Bakanlığı’nın önerilerine göre uygulanacaktır. Öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve diğer eğitim çalışanlarımız; okula maske takarak geleceklerdir. Öğrenci ve personelimizin okul içinde maskeye ihtiyaç duymaları durumunda okul idarelerimiz tarafından maskeler ücretsiz olarak sağlanacaktır. Kurum personeli ve öğrenciler dışındaki kişilerin, okula giriş ve çıkışları okul yönetimleri tarafından sınırlandırılacaktır. Kovid-19 salgınına yönelik öğrenci, veli, öğretmen ve yöneticilerimiz için kılavuzlarımız hazırlanmıştır. Okullarda müdür yardımcılarımız ve nöbetçi öğretmenlerimizin yanı sıra 35 bin 936 psikolojik danışman ve rehber öğretmenimiz de sağlık tedbirlerinin uygulanmasında destek sağlayacaktır. Okullardaki tüm kapalı alanlar her gün dezenfekte edilecektir. Okullardaki sınıf ve tüm kapalı alanlarda bulunan kapı ve pencereler açılarak sık sık havalandırma sağlanacaktır.”

UNICEF: Bir milyar çocuk iklim krizi riskinin çok yüksek olduğu ülkelerde yaşıyor

Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren UNICEF, ilk kez iklim krizi risklerinin çocuklar açısından ne anlama geldiğini ve nasıl etkilediğini inceleyen bir rapor yayınladı.

“İklim Krizi Çocuk Hakları Krizidir: Çocukların İklim Riski Endeksine Giriş” isimli rapora göre Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Nijerya, Gine ve Gine-Bissau’da yaşayan gençler iklim değişikliğine karşı daha fazla risk altında.

Bir milyar çocuk yüksek risk altında

Fridays for Future iş birliği içerisinde yapılan araştırmaya göre dünyada yaşayan 2,2 milyar çocuğun yaklaşık 1 milyarı iklim krizi riskinin “son derece yüksek” olduğu 33 ülkeden birinde yaşıyor.

Bu çocuklar su, suya erişim, sağlık ve eğitim gibi yetersiz temel hizmetler nedeniyle birden fazla iklim ve çevresel şok ile karşı karşıya. Krizden etkilenen çocukların sayısının verildiği rapora göre bu sayıların iklim değişikliğinin etkileri arttıkça daha da kötüleşmesi oldukça muhtemel.

Fotoğraf: Santiago Billy

‘Tablo hayal edilemez derecede korkunç’

UNICEF İcra Direktörü Henrietta Fore, “İlk kez, çocukların iklim değişikliğine karşı nerede ve nasıl savunmasız olduğuna dair eksiksiz bir resme sahibiz ve bu tablo neredeyse hayal edilemez derecede korkunç” ifadelerini kullandı. Çocukların İklim Riski Endeksi’ne göre:

  • 240 milyon çocuk yüksek oranda kıyı seline maruz kalıyor.
  • 330 milyon çocuk nehir taşkınlarına yüksek oranda maruz kalıyor.
  • 400 milyon çocuk yüksek oranda siklonlara maruz kalıyor.
  • 600 milyon çocuk vektörle bulaşan hastalıklara yüksek oranda maruz kalıyor.
  • 815 milyon çocuk kurşun kirliliğine yüksek oranda maruz kalıyor.
  • 820 milyon çocuk yüksek oranda sıcak dalgalarına maruz kalıyor.
  • 920 milyon çocuk yüksek oranda su kıtlığına maruz kalıyor.
  • 1 milyar çocuk son derece yüksek düzeyde hava kirliliğine maruz kalıyor.

Çocukların üçte biri dört riski birden yaşıyor

Dünyadaki hemen hemen her çocuk bu iklim ve çevresel tehlikelerden en az birinden dolayı risk altındayken, veriler birçok ülkedeki çocukların birden çok tehdit ile karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.

Tahminen 850 milyon çocuk (dünya çapında her üç çocuktan biri) iklim ve çevresel şokların en az dördünün çakıştığı bölgelerde yaşıyor. 330 milyon kadar çocuk (her yedi çocuktan biri) en az beş büyük şoktan etkilenen bölgelerde yaşıyor.

İklim adaletsizliğini ortaya koyuyor

Rapor aynı zamanda iklim adaletsizliğini de gözler önüne seriyor. İklim krizinin etkilerinin en çok hissedildiği 33 ülkenin krize neden olan sera gazı emisyonlarına katkısı yalnızca yüzde 9.

En yüksek 10 emisyon salan ülke toplu olarak küresel emisyonların yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor. Bu ülkelerden sadece biri endekste ‘son derece yüksek riskli’ olarak yer alıyor.

Fore yaptığı açıklamada “İklim değişikliği son derece adaletsizdir. Artan küresel sıcaklıklardan hiçbir çocuk sorumlu olmasa da en yüksek maliyeti onlar ödeyecek. En az sorumlu ülkelerden gelen çocuklar en çok acıyı çekecek” ifadelerini kullandı.

Fotoğraf: Inti Ocon

Thunberg: Gereken aciliyetle hareket etmeliyiz

Sera gazı emisyonlarını azaltmak için gereken acil eylem olmadan, en çok acıyı çocuklar çekmeye devam edecek. Yetişkinlerle karşılaştırıldığında, çocuklar vücut ağırlıklarının birimi başına daha fazla yiyeceğe ve suya ihtiyaç duyarlar, aşırı hava olaylarına daha az dayanabilirler ve diğer faktörlerin yanı sıra toksik kimyasallara, sıcaklık değişimlerine ve hastalıklara karşı daha hassaslar.

Fridays for Future’dan İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg yazdığı önsözde, “Nerede durduğumuzu kabul etmeli, iklim değişikliğini olduğu gibi ele almalı ve günümüz çocuklarına yaşanabilir bir gezegen miras bırakmak için gereken aciliyetle hareket etmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Ne yapılması lazım?

UNICEF yazdığı raporda hükümetlere, işlere ve ilgili aktörlere şu çağrılarda bulunuyor:

  • Çocuklara yönelik temel hizmetlerde iklim uyumu ve dayanıklılık yatırımlarını artırın. Çocukları, toplulukları ve en savunmasız olanları halihazırda değişen iklimin en kötü etkilerinden korumak için su, sanitasyon ve hijyen sistemleri, sağlık ve eğitim hizmetleri dahil olmak üzere kritik hizmetler uyarlanmalıdır.
  • Sera gazı emisyonlarını azaltın. İklim krizinin en kötü etkilerini önlemek için kapsamlı ve acil eylem gerekiyor. Ülkeler, ısınmayı 1,5 santigrat dereceden fazla tutmamak için 2030 yılına kadar emisyonlarını en az yüzde 45 (2010 seviyelerine kıyasla) azaltmalıdır.
  • Çocuklara iklim değişikliğine uyum sağlamaları ve iklim değişikliğinin etkilerine hazırlanmaları için kritik olan iklim eğitimi ve yeşil becerileri sağlayın.
  • COP26 da dahil olmak üzere tüm ulusal, bölgesel ve uluslararası iklim müzakerelerine ve kararlarına gençleri dahil edin. Çocuklar ve gençler, iklimle ilgili tüm karar alma süreçlerine dahil edilmeli.
  • Gelecek nesillerin iklim krizini ele alma ve yanıt verme kapasitesinden ödün verilmemesi için Covid-19 pandemisinden kurtulmanın yeşil, düşük karbonlu ve kapsayıcı olduğundan emin olun.

Resmi Gazete’de yayımlandı: DDK, dernek ve vakıfları denetleyebilecek

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayınlanan yeni bir kararnameye göre, kamuya yararlı dernekler, vakıflar, kooperatifler, birlikler ile bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştirakleri de Devlet Denetleme Kurulu (DDK) tarafından denetlenebilecek.

Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak çalışıyor.

Her türlü bilgi ve belgeyi isteyebilecek

Yeni kararnameye göre, bu kurum ve kuruluşlar ile ortaklık ve iştiraklerinde her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme yetkisine sahip olacak olan Devlet Denetleme Kurulu’nun grup başkanı ve denetçileri, denetim görevi gereğince, denetim kapsamına dahil kurum ve kuruluşların teftiş, denetim veya bu maksatla kurulmuş birimlerinin görev, yetki ve sorumluluklarına haiz olacak.

Ayrıca DDK, kapsam maddesindeki kurum, kuruluş ve birimlerin her kademe ve rütbedeki görevlileriyle doğrudan yazışmaya, gerekli gördüğü elektronik ve fiziki ortamdaki gizli veya açık her türlü bilgi, belge, defter, kayıt, envanter, malzeme, mühimmat, taşınır ve taşınmazları işlem ve olayın her safhasında incelemeye, mahiyetleri uygun olanları gerektiğinde belirlediği yere istemeye veya getirtmeye, bilgi almak üzere her kademe, rütbe ve sınıftan ilgilileri çağırmaya, kurum ve kuruluşlardan temsilci istemeye yetkili olacak.

DDK, gizli ve açık her türlü bilgi ve belgeyi, kamu kurumları ile bankalar dahil diğer gerçek ve tüzel kişilerden de isteyebilecek.

OnlyFans pornografik içerik paylaşılmasını yasaklama kararı aldı

İçerik üreticilerine kendi fotoğraflarını ve ürettikleri videoları kullanıcılara satma imkanı tanıyan sosyal paylaşım platformu OnlyFans, ödeme işlemcilerinin baskısının ardından pornografik içeriklere sitede izin vermeme kararı aldı.

Site, içerik üreticilerinin yaptığı pornografik paylaşımlarla en tanınan internet platformlarından biri haline gelmişti. Yapılan açıklamada sitenin çıplaklık içeren bazı içeriklere izin vereceği, ancak cinsellik içeren içeriklerin kaldırılacağını ifade edildi.

Londra merkezli platfom, dünyanın büyük bir bölümünün koronavirüs salgını nedeniyle karantinada olduğu dönemde popüler hale gelmişti. 130 milyon yeni kullanıcı ‘içerik üreticileri’nin fotoğraf veya videolarını izlemek veya onlarla chat yapmak için üyelik satın almıştı. Site, milyarlarca dolar kar etti.

OnlyFans, platformda pornografik içerik paylaşılmasını yasaklıyor

Karar, ödeme işlemcilerinin baskısıyla alındı

OnlyFans, içerik oluşturucularının abonelerden bağış veya aylık ücret talep etmesine olanak tanıyor. Platform, bu ödemelerden yüzde 20’lik bir komisyon alıyor.

OnlyFans, sitede yemek videosu üreticilerinden yoga derslerine birçok farklı içeriğin bulunduğunu savunsa da en çok üye olunan kategori açık ara farkla pornografi.

OnlyFans, kararın bankalar ve ödeme işlemcilerinin sitedeki içerik nedeniyle hizmet vermeme tehdidinde bulunmasının ardından alındığını bildirdi. Karar, ekim ayında yürürlüğe girecek.

Tuz Gölü’ndeki kuraklık uydu görüntüsünde

Ege Üniversitesi‘nde (EÜ) yürütülen uydu görüntüleme çalışması sonucu Türkiye’nin en büyük ikinci gölü olan Tuz Gölü‘nde suların tamamen çekildiği, yer altı su seviyesinin de önceki yıllarda görülmemiş ölçüde düştüğü saptandı.

Ankara, Konya ve Aksaray illeri arasında, yaklaşık 1665 kilometrekarelik alanıyla eşsiz bir biyoçeşitliliğe ev sahipliği yapan gölde, yıllar içinde su seviyesindeki azalmayı tespit etmek üzere bilimsel bir çalışma yapıldı.

37 yıla ait görüntüler incelendi

EÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi ve İklim Uzmanı Prof. Dr. Ecmel Erlat ile EÜ Güneş Enerjisi Enstitüsü’nden Dr. Fulya Aydın Kandemir‘in, gölün son 37 yıla ait uydu görüntülerini kullanarak tamamladığı çalışma, çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.

Gölde 1985-2000 yılları arasında çekilen uydu görüntülerinde güneybatı kesiminde mutlaka suyla kaplı bir alanın bulunduğu, suyla kaplı alanın, gölün toplam alanının yüzde 20’sinin altına düşmediği belirlendi.

Bu dönemde yağışlar yetersiz olsa bile taban suyunun yüksek olması nedeniyle gölün beslendiği ortaya kondu.

Sıcaklık, buharlaşma, yağışta düşüş…

Ancak 2000 yılından itibaren yükselen sıcaklıklar, şiddetlenen buharlaşma ve yağış yetersizliğine bağlı olarak yaz aylarında göldeki suyla kaplı alanın hıza azalmaya başladığı, 2021 yılının yaz mevsiminde göldeki suyun tamamen çekildiği belirlendi.

Prof. Dr. Ecmel Erlat, AA muhabirine, yüksek buharlaşma oranlarına sahip, yarı kurak iklim bölgesinde yer alan Tuz Gölü’nün tuzluluk oranının, her yıl yaz mevsiminin sonunda üçte bir oranında arttığını, su ile kaplı olmayan alanda 1-30 santimetre kalınlığında bir tuz tabakası oluştuğunu belirtti.

Tuz Gölü’nün yüzde 32,4 tuzluluk oranı ile Ürdün ve İsrail arasındaki Lut Gölü‘nden sonra dünyanın en tuzlu gölü olduğunu aktaran Erlat, bölgedeki tuz işletmelerinin her yıl yaklaşık 5 milyon ton tuz elde ettiğini ifade etti.

‘Kuyulardan aşırı su çekilmesi de etkili’

Erlat, yükselen sıcaklıklar, şiddetlenen buharlaşma ve yağış yetersizliğine bağlı olarak 2021 yılının yaz mevsiminde gölde suyla kaplı alanın kalmadığını gözlemlediklerini vurgulayarak şunları kaydetti:

“Tuz Gölü ve çevresinin, 2019 yılının Mayıs ayından bu yana kesintisiz kurak koşullara, 2021 yılının ilk 7 ayında ise şiddetli kurak koşullara sahip olduğu görülmektedir. Tuz Gölü’nün kurumasında, bölgenin giderek ısınması ve kuraklaşması yanında su ihtiyacı yüksek olan tarım bitkilerini yetiştirmek amacıyla açılan kuyulardan aşırı su çekilmesi sonucu havzadaki yer altı suyu seviyesinin düşmesi etkilidir.”

279 bitki türü bulunuyor

NASA-GRACE FO uydusundan alınan yüzeye yakın Yeraltı Suyu Kuraklık İndisi verilerine göre Tuz Gölü ve çevresinde özellikle 2000 yılından itibaren yer altı suyu miktarında çok çarpıcı bir azalma gözlendiğini vurgulayan Erlat, “2021 yılında Tuz Gölü çevresinde yer altı sularının seviyesi önceki yıllara göre hiç görülmemiş ölçüde düşmüştür. Bu durum bitkilerin kök seviyesindeki toprak nemliliğinin de azalması anlamına gelmektedir.” ifadelerini kullandı.

Tuz Gölü ekosisteminde 279 bitki türü bulunduğunu, bunlardan 39’unun sadece su bölgesinde yetişebildiğini dile getiren Erlat, 2021 yılında yaşanan şiddetli kuraklık ve kurumanın, gölde yaklaşık 5 bin yavru ve yetişkin flamingonun ölmesine yol açtığını da hatırlattı.

‘Geri dönülemez ölçüde yok olmuş’

Uzaktan algılama uzmanı Dr. Fulya Aydın Kandemir ise bir gölün yok olmasının, sadece çevre halkını değil ülkenin tüm katma değerlerini etkilediğini vurguladı. Tuz Gölü’ndeki durumun kaygı verici olduğunu vurgulayan Kandemir, şunları kaydetti:

“Önümüzdeki yıllarda bölge, ortalama yağış miktarını alsa bile yer altı ve yer üstü su hazneleri geri dönülemez ölçüde yok olmuştur. İklim projeksiyonlarında, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak bu alanın gelecek on yıllarda daha da ısınacağı ve yağışların azalacağı göz önüne alındığında, Tuz Gölü ve çevresinin çölleşeceği öngörülebilir. Bu anlamda gölün kurumasında rolü olan tüm eylemler bölgenin ekolojik ve hidrolojik dengesinin korunması açısından gözden geçirilmeli ve yanlış uygulamalar mutlaka terk edilmelidir.”

Pakistan’da Aşura Günü törenlerine saldırı: Üç kişi hayatını kaybetti

Pakistan‘da Pencap eyaletindeki Bahawalnagar kentinde Şiilerin katıldığı Aşura Günü törenlerine bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda üç kişi hayatını kaybetti, 50 kişi yaralandı.

Saldırıyı henüz kimse üstlenmedi.

Patlamanın detayları henüz belli değil

Yerel polis memuru Kaşif Hüseyin AFP’ye yaptığı açıklamada, “Olay yerinden delil toplamaya devam ettiğimiz için patlamanın detaylarına henüz ulaşılamadı” dedi.

Bölgedeki Şii liderlerden Havar Şevket de saldırıyı kınadı ve hükümetten ülkenin diğer bölgelerinde düzenlenen törenlerde güvenliği artırmasını istedi.

Ülkede Şiilere karşı uygulanan şiddet, uzun yıllardır devam ediyor.