Ana Sayfa Blog Sayfa 11

Özel jet emisyonları dört yılda yüzde 50 arttı: Taksi gibi kullanılıyor

Bugüne kadar yapılan en kapsamlı küresel analiz, özel jet uçuşlarının son yıllarda hızla arttığını ve bunun sonucunda iklim ısınmasına yol açan emisyonların yüzde 50 oranında arttığını ortaya koydu.

Çalışmada 2019 ile 2023 yılları arasında 25.000’den fazla özel jeti ve yaklaşık 19 milyon uçuşu takip edildi. Jetlerin neredeyse yarısının 500 km’den daha az seyahat ettiğini ve 900.000’inin 50 km’den daha kısa mesafeli seyahatler için “taksi gibi” kullanıldığını buldu.

Özel jet kullanımının çoğu eğlence ve sıcak bölgelere yönelik tatil amaçlı yapılıyor. Örneğin, İspanya‘daki Ibiza’ya ve Fransa‘daki Nice‘e özel jet kullanımı yaz aylarında zirveye ulaştı ve hafta sonlarına yoğunlaştı. Araştırmacılar ayrıca 2023 yılındaki bazı iş etkinliklerini de inceledi. Buna göre, İsviçre‘nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu‘na 660 özel jet uçuşu, Dubai‘deki Cop28 iklim zirvesine ise 291 uçuş gerçekleşti. 2022’de Katar‘da düzenlenen FİFA Dünya Kupası için yapılan özel uçuş sayısı ise 1.800’den fazla oldu.

Dünya nüfusunun yalnızca %0,003’ü tarafından kullanılan özel uçuşlar, en kirletici ulaşım biçimi.

Guardian‘ın aktardığına göre, araştırmacılar, daha büyük özel jetlerdeki yolcuların bir saatte ortalama bir insanın bir yılda yaptığından daha fazla CO2 emisyonuna neden olduğunu buldu. 

ABD liste başı

Uçuşların  yüzde 69’u ABD‘den gerçekleşirken, Kanada, Birleşik Krallık ve Avustralya ilk 10’da yer aldı.

Sektör beklentileri, 2033 yılına kadar 8.500 özel jetin daha hizmete gireceği, verimlilik kazanımlarını çok geride bırakacağı  ve özel uçuş emisyonlarının daha da artacağı yönünde. Araştırmacılar, çalışmalarının daha zengin ve daha fakir insanlar arasındaki emisyonlardaki küresel eşitsizliği vurguladığını ve zengin azınlığın emisyonlarıyla mücadele etmenin küresel ısınmayı sona erdirmek için kritik öneme sahip olduğunu söyledi.

Communications Earth&Environment dergisinde yayımlanan araştırma kapsamında açıklanan emisyon rakamları büyük ihtimalle düşük bir tahmin, çünkü daha küçük uçaklar ve yerde taksi yapmaktan kaynaklanan çalışmaya dahil edilmedi.

Analizde, 2019-2023 yılları arasında özel jet sayısının yüzde 28, uçulan mesafenin ise yüzde 53 arttığına dikkat çekildi. Uçuşların üçte birinden azı 1000 km’den uzun mesafelere yapıldı, yaklaşık 900.000 uçuş ise 50 km’den kısa mesafelerde gerçekleşti. 

Sektör belgeleri, özel jet kullanıcılarını “ultra yüksek net değere sahip” olarak tanımlıyor ve ortalama 123 milyon dolarlık servete sahip yaklaşık 250.000 kişiden oluşuyor. ABD özel jet kullanıcıları , uçağın kimliğini gizleyen ve gelecekte onları takip etmeyi çok daha zor hale getirebilecek ” gizlilik ICAO adreslerini ” giderek daha fazla kullanıyor.

İklim yardım kuruluşu Possible‘ın havacılık başkanı Alethea Warrington çalışmayla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Çok zengin bir azınlık tarafından kullanılan özel jetler, iklim bozulmasını önlemek için elimizde kalan kısıtlı emisyon bütçemizin tamamen haksız ve yersiz bir israfı ve iklim krizi etkileri artarken emisyonları da artıyor. Hükümetlerin harekete geçme zamanı geldi. Bizim bir süper vergiye, hızla özel jetlere yönelik kesin bir yasağa ulaşmaya ihtiyacımız var.”

COP29, Pazartesi günü Bakü’de başlıyor: Gündem iklim finansmanı

BM İklim Değişikliği Zirvesi (COP29), 11 Kasım Pazartesi günü Azerbaycan‘ın başkenti Bakü‘de başlıyor. İki hafta sürecek zirveye yaklaşık 50.000 kişinin katılması bekleniyor.

Ancak bu yılki COP’a lider katılımı oldukça zayıf. En büyük kirleticilerden; ABD’den ne mevcut başkan Joe Biden ne de yeni Başkanı Donald Trump zirvede yer almayacak. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz da zirveye katılmayacak.

Avrupa’dan Çekya, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Polonya ve İspanya’dan liderler katılacaklarını bildirdi. Türkiye de katılımcılar arasında. Türkiye pavilyonunda etkinlikler yapacak kurumlar arasında ise Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR da bulunuyor. SOCAR’ın Türkiye’de de büyük yatırımları var.

ABD ne yapacak?

Donald Trump’ın ABD seçimlerini kazanması ile birlikte ABD’nin daha fazla petrol ve doğalgaz sondajı yapmaya çalışması ve Paris Anlaşması‘ndan bir kez daha çekilmesi bekleniyor. Ancak uzmanlar Biden yönetimi tarafından belirlenen iklim politikalarının birçoğunun hem ülke içinde hem de UNFCCC bağlamında dirençli kalacağını düşünüyor.

COP29’da Biden yönetiminin yeni bir iklim finansmanı hedefinin gerçekleştirilmesinde stratejik bir rol oynamaya devam etmesi bekleniyor. Net Zero Policy Lab tarafından hazırlanan yeni bir rapor, ABD’nin temiz enerji ekonomisinden çekilmesi halinde Avrupa, Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerin on milyarlarca dolarlık yeni fırsatlar elde edeceğini gösteriyor.

‘En sıcak yıl’ müzakereleri

Müzakereciler  2024’ün yine tarihin en sıcak yılı olacağını bilerek müzakerelere oturacak. Gezegen şu anda, insanlar yaşamak ve tarım yapmak için güvenli yerler seçmeye başlamadan çok önce, 120.000 yıldır en sıcak dönemini yaşıyor. İlk kez bu yıl, ortalama sıcaklıkların insanların fosil yakıtları yakmaya başlamasından önceki sıcaklıklardan 1,5 C’den daha fazla olması bekleniyor. Ancak bu henüz Paris Anlaşması sınırının aşıldığı anlamına gelmiyor, çünkü daha uzun bir zaman dilimindeki sıcaklıklara atıfta bulunuyor.

İklim finansı en önemli konu

COP29’da yeni bir iklim finansmanı hedefi olan Yeni Toplu Sayısallaştırılmış Hedef (NCQG) üzerinde anlaşmaya varılması gerekiyor. Yeni hedefe ilişkin görüşmeler son üç yıldır devam ediyor ve Bakü’de kritik bir döneme girildi.

OECD‘ye göre 100 milyar dolarlık orijinal taahhüt ilk kez 2023 yılında yerine getirildi. Bu yıl ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin 1 ila 1,3 trilyon dolar arasında talepte bulunmasıyla trilyonlarca dolarlık bir iklim finansmanı hedefine ulaşmayı hedefliyor. Bir anlaşmaya varılması, enerji dönüşümünde gelişmekte olan ülkelerin desteklenmesi açısından kilit önem taşıyor.

Azerbaycan’ın konumu

COP29 Başkanlığı, konferans için 14 girişimini tanıttı. Petrol ve doğal gaz ihracatçısı olan ülke, ‘kritik derecede yetersiz’ bir NDC’ye sahip olarak değerlendiriliyor ve petrol ve doğal gaz yatırımlarını (2035 yılına kadar %14 oranında) artırmayı planlıyor. Girişimleri arasında 1 milyar dolarlık İklim Finansmanı Eylem Fonu da yer alıyor; başarılı bir şekilde başlatılması halinde fosil yakıt üreticisi ülkeler ve şirketler iklim finansmanına katkıda bulunacak.

Fosil yakıtların kullanımdan kaldırılması: NDC baskısı

COP lider Troykası’ndan Azerbaycan ve Brezilya ile birlikte  Birleşik Krallık’ın COP’un ilk günlerinde yeni iklim planlarını açıklamaları bekleniyor. Birleşik Arap Emirlikleri geçtiğimiz günlerde yeni bir NDC açıklamış, ancak uzmanlar bunun 1,5 C hedefini karşılamakta yetersiz kaldığını söylemişti.

Şubat 2025’e kadar açıklanması gereken yeni iklim hedeflerini kapsayan NDC’lerin (Ulusal Olarak Belirlenen Katkı)  ülkelerin fosil yakıtlardan ‘uzaklaşmayı’ taahhüt etmesi ve yenilenebilir enerji kapasitesi ve enerji verimliliği için hedefler belirlenmesi bekleniyor.

Eylül ayında 20 kuruluş, hükümetlerin Şubat 2025’e kadar hazırlamaları gereken NDC’lerin 1,5°C hedefini karşılayıp karşılamadığını belirleyen on temel soruyu içeren mektubu liderlerle paylaşmıştı.

Karbon bütçeleri yayımlanacak

Karbon emisyonları ve Paris Anlaşması hedeflerine yönelik ilerleme ölçümü için yıllık altın standart raporu olan Küresel Karbon Bütçesi, geçtiğimiz yılın küresel bir görüntüsü, 2024 projeksiyonları ve liderleri ve geride kalanları anlamaya yardımcı olmak için ülke düzeyinde verilerle 13 Kasım’da yayınlanacak.

Bilim insanları iklim sisteminde gördükleri değişiklikler konusunda endişeli. Küresel İklim Değişikliği Göstergeleri her yıl bir ‘sağlık raporu’ yayınlıyor ve trendler tümüyle yanlış yönde ilerliyor. Uluslararası Kriyosfer İklim İnisiyatifi, ‘2°C’nin çok yüksek‘ olduğunu ve deniz seviyesindeki yükselmenin uyum sağlanamayacak bir hızda olacağını söylüyor. Araştırmacılar ayrıca aşım konusunda uyarılarda bulundular ve en iyi ve en güvenli seçeneğin sıcaklıkları mümkün olduğunca düşük tutmak olduğunu yineledi.

Gelişmekte olan ülkelerin beklentileri karşılanacak mı?

Bakü Zirvesi’yle ilgili iklim liderlerinin beklentileri ve ön değerlendirmeleri ise şu şekilde:

Frances Colón (Center for American Progress Kıdemli Direktörü ve Uluslararası İklim Politikası ekip lideri): “İkinci bir Trump yönetimi altında, ABD’nin federal iklim liderliği duraklayacak, ancak ulus-altı aktörler-devletler, şehirler ve sivil toplum anlamlı iklim eylemini yönlendirmeye devam edecektir. Bu durum COP29’u kolektif azmin yeniden teyit edilmesi ve temiz enerji ve iklim finansmanının ölçeklendirilmesine yönelik yaratıcı çözümlerin ortaya çıkarılması açısından daha da kritik hale getiriyor. Küresel sıcaklık artışını 1,5 santigrat derece ile sınırlamak ve yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyona ulaşmak için dünyanın iklim zorunlulukları aynı kalıyor. Riskler hiç bu kadar yüksek olmamışken, ülkeler bu anı karşılamak için adım atmalıdır.

Ali Mohamed (Kenya İklim Değişikliği Elçisi): COP29 kritik bir döneme denk geliyor. Bakü’deki görüşmeler, ilk kez 2015 yılında Paris’te dile getirilen Yeni Toplu Sayısallaştırılmış Hedefi (NCQG) gerçekleştirme yetkisine sahip. Yıllar içinde artan ve Afrika genelinde yüz milyonlarca kişiyi etkilemeye devam eden finansman açığının acilen ele alınması gerekiyor. COP29’un bir ‘Finans COP’u’ olması gerektiği konusunda küresel bir mutabakat varken, Afrika için bu, iklim kriziyle mücadele etmek ve çok taraflı sisteme olan güveni yeniden tesis etmek için her yıl ihtiyaç duyulan trilyonlarca doların nihayet kabul edilmesi ve kullanıma sunulması anlamına geliyor.”

Afrika için Bakü’de mutabık kalınan nihai hedefin borç durumumuzu daha da kötüleştirmemesi önemlidir. Dolayısıyla Bakü’nün bir ‘Finans COP’u’ olacağını söylerken, Küresel İklim Direnci Çerçevesi’nin tarım, su, sağlık, biyoçeşitlilik, altyapı ve insan yerleşimleri konularında eyleme dönüştürülmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.

Li Shuo (Asya Toplumu Politika Enstitüsü Çin İklim Merkezi Direktörü): COP29, ABD  seçimlerinden sonra dünya liderleri için ilk gerçek sınavdır. Çok taraflılığın galip gelip gelmeyeceği konusunda endişeli değilim – geleceğini biliyorum, çünkü ülkeler, küresel ekonomiyi ayakta tutmak istiyorlarsa, iklim üzerinde benzeri görülmemiş etkilerin yaşandığı bir yılın ardından bu iki hafta içinde güçlü mali taahhütlerde bulunmaları gerektiğinin tamamen farkındalar. Ancak bu seçimlerin sonucu ışığında Çin, AB ile birlikte kilit bir arabulucu olarak kaçınılmaz bir şekilde spot ışıklarının altında olacak. Bulmacanın bir parçası eksik olabileceği için ileriye dönük gerçek anlamda liderlik etmek onlara bağlı olacaktır.”

Pepukaye Bardouille (Barbados Başbakanı’nın iklim direnci özel danışmanı ve Bridgetown Girişimi Direktörü): Bu COP’a girerken karşı karşıya olduğumuz gerçek, dünyanın dört bir yanındaki ülkeleri vuran sonsuz felaket listesiyle netleşti: ABD’deki tek bir fırtına olan Milton Kasırgası’nın ilk tahminlere göre 100 milyar dolardan fazla hasara neden olduğu tahmin ediliyor. Ve bu, yeterli finansmana, acil durum kaynaklarına ve kapasiteye sahip olan bir ülkede gerçekleşti. Her yıl ülkeler yeniden inşa ediliyor, yeniden asfaltlanıyor ve biraz daha fazla yoğunlukla uğraşıyor. Bu maliyetler giderek artıyor. İşte bu nedenle bu COP’tan bir iklim finansmanı anlaşması ile çıkmamız gerekiyor: masaya konan tüm olası finansman kaynaklarına bakarak hem enerji dönüşümünü hem de adaptasyonu nasıl finanse edeceğimize dair bir plana ihtiyacımız var.

Linda Kalcher(Strategic Perspectives İcra Direktörü): AB, gelişmekte olan ülkeler için iklim finansmanı konusunda en güvenilir ortaklardan biridir, COP29’daki pozisyonu gereksiz yere savunmacıdır. Trump’ın seçilmesi, AB’nin kendi gölgesinde saklanmayı bırakması için zorlayıcı bir an olmalıdır. Maliye Bakanlığı geçmişiyle Komisyon Üyesi Hoekstra, Küresel Güney’in beklentilerini karşılayan başarılı bir sonuca aracılık etmek için en iyi konuma sahiptir. Yüksek İhtiras Koalisyonu‘nun sadece azaltım konularında bir araya gelmesi kötü bir optik olacaktır.”

 

Kadıköy Kaymakamlığı ‘Queer’in gösterimini yasakladı: Toplum barışını tehlikeye atar!

Kadıköy Kaymakamlığı, MUBI Fest İstanbul‘un açılış filmi olan “Queer”in gösterimini yasakladı.

Gerekçe olarak filmin, “toplum barışını tehlikeye atacak provokatif içerik taşıması” gösterildi; yasak kararının “güvenlik” nedeniyle uygulanacağı belirtildi.

MUBI, yasak kararının sanatı ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir müdahale olduğunu belirterek, festivalin tamamen iptal edildiğini duyurdu:

“Kamuoyunun Bilgisine,

Hazırlıkları aylar süren, haftalar önce duyurularına başladığımız ve günler önce biletleri tükenen MUBI Fest İstanbul 2024’ün başlamasına saatler kala, festival programında yer alan ve aynı zamanda açılış filmi olan QUEER’in gösteriminin yasaklandığını, İstanbul Kadıköy Kaymakamlığı’nın tebliği ile üzülerek öğrendik.

Kararda filmin, toplum barışını tehlikeye atacak provokatif içerik taşıdığı gerekçesiyle yasaklandığı ve yasak kararının güvenlik nedeniyle uygulanacağı belirtiliyor. Bu yasak kararının, sanatı ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir müdahale olduğuna inanıyoruz. Festivaller, sanatın ve kültürel çeşitliliğin kutlandığı, insanları bir araya getiren nefes alma alanlarıdır. Bu yasaklama, yalnızca bir filmi değil, tüm festivali anlamından ve amacından uzaklaştırmaktadır.

Bu nedenle, MUBI olarak seyircimizin bizden beklediği doğru duruşu sergilemek istiyor ve MUBI FEST İstanbul’un tamamını iptal etme kararı aldığımızı üzülerek bildiriyoruz. Festivale katılmayı planlayan ve bu durumdan en az bizim kadar üzüntü duyduğuna inandığımız tüm sanatçılara, izleyicilere ve destekçilerimize, gösterdikleri anlayış ve dayanışma için teşekkür ederiz. İfade özgürlüğünün ve sanatsal ifadelerin korunması adına bu konudaki duruşumuzu sürdürmeye devam edeceğiz.

Festival biletlerinin iadeleri konusunda bilgilendirme daha sonra paylaşılacaktır.” 

Daniel Craig, Drew Starkey ve Lesley Manville’nin oynadığı filmde 1950’de Meksika’da yaşayan Amerikalı William Lee‘nin hikayesini anlatıyor. Görüştüğü birkaç Amerikalı dışında günlerini neredeyse tamamen yalnız geçiren Lee, şehre yeni gelen eski asker Eugene Allerton’la tanıştığında, hayatında ilk defa biriyle derin bir bağ kurma şansı olabileceğini fark ediyor.

Queer’in Türkiye promiyeri yapılacaktı

Geçen yıl altı filmden oluşan programıyla İstanbul’da ilk kez düzenlenen MUBI Fest, ikinci edisyonunda 15 filmlik genişletilmiş bir edisyonla izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyordu.

7 Kasım’da yönetmen Luca Guadagnino’nun Venedik Festivali’nde büyük beğeni kazanan filmi Queer’in Türkiye prömiyeri yapılacaktı.

Bu sene Alan Kadıköy ev sahipliğinde düzenlenen festivalde The Substance, Emilia Perez, Faruk, The Girl with the Needle gibi yılının dikkat çeken filmleri gösterilecekti.

 

‘Kadının soyadı’ düzenlemesi yargı paketinden çıkarıldı

TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 9. Yargı Paketi kabul edilerek yasalaştı.

Teklif metninde, evli kadının bekarlık soyadını ancak eşinin soyadıyla birlikte kullanmasını öngören hüküm siyasi partilerin ortak önergesiyle metinden çıkarıldı. Aksi bir düzenleme yapılmazsa, evli kadınlar istemeleri halinde sadece bekarlık soyadını kullanabilecek.

Metinden çıkarılan düzenleme şöyleydi:

Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır. Şu kadar ki; kadın evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Kadının soyadı, kendi soyadı ile önceki kocasının soyadından oluşuyorsa kadın bu soyadlarından sadece birisini evleneceği kocasının soyadının önünde kullanabilir.”

AYM yürürlükteki hükmü iptal etmişti

Anayasa Mahkemesi (AYM), evlenen kadının bekarlık soyadını, ancak eşinin soyadıyla birlikte kullanabilmesine olanak tanıyan Medeni Kanun hükmünü geçen yıl “eşitlik” ilkesine aykırı bularak iptal etmiş, yasal boşluğun giderilmesi için TBMM’ye de dokuz aylık süre vermişti.

AYM’nin TBMM’ye verdiği süre 28 Ocak 2024’te doldu. Ancak AKP, yasal boşluğu giderecek yeni düzenlemeyi, 9. Yargı Paketi’ne koydu.

Hazırlanan yasa teklifinde, AYM’nin iptal gerekçesi dikkate alınmadı ve kadının soyadını yine ancak eşinin soyadıyla birlikte kullanabilmesi öngörüldü.

Geçen yasama yılının sonunda çıkarılması planlanan düzenleme, kadın örgütleri, hukukçular ve muhalefetin yanı sıra, iktidar partisi içinden de gelen tepkiler üzerine yeni yasama yılına bırakılmıştı.

Düzenlemenin geri çekildiğini sosyal medya hesabından duyuran Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, görüşmeler sırasında iki gündür CHP’nin direnç gösterdiğini belirterek şunları yazdı:

“Kadın istediği soy ismini kullanır. Bu kadının takdirindedir. Buna müdahale etmek AK Parti iktidarının ya da grubunun haddi değildir. Ben grubuma, milletvekili arkadaşlarıma, kadın milletvekillerine, kadın örgütlerine, derneklerine, bu maddeye karşı çıkan milyonlarca Türk kadınına çok teşekkür ediyorum.”

EŞİK: Kadınların tarihi zaferi

Kararı sevinçle karşılayan Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Türkiye kadın hareketinin on yıllardır süren mücadelesinin ürünü olan AYM iptal kararına uyulması için aylardır yoğun bir emek harcadıklarını ve başardıklarını” belirtti; İçişleri Bakanlığı’na çağrı yaptı:

“AYM Kararına uygun olarak soyadı düzenlemesine ilişkin Nüfus Müdürlüklerine gönderilmesi gereken yönergeyi acilen gönderiniz. AYM kararının yürürlüğe girdiği ocak ayından beri yapmanız gereken bu görevi derhal yerine getiriniz. Bize anayasadan, yasalardan sildiğimiz aile reisliğini yeniden dayatmaya kalkmayınız. Siyasi görüşü ne olursa olsun kadınların ortak mücadelesi kazandı. Emek veren tüm kadınları kutluyoruz.”

Gebze Barınağı önünde Adalet Nöbeti tutan hak savunuculara polis müdahalesi

Kocaeli‘nin Gebze ilçesinde, AKP‘li belediyeye ait barınakta, aralarında yavru kedi ve köpeklerin de olduğu 43 hayvanın öldürülerek poşetler içinde çöpe atılmasının ardından bir aydır barınak önünde nöbet tutan hak savunucularına zabıta ve polis müdahale etti.

Katliamın ardından barınaktaki tüm köpekler hayvan severler tarafından alınmış ve yuvalandırılmıştı. Yaşam savunucuları, barınağın bir daha doldurulmaması,  belediye başkanı Zinnur Büyükgöz‘ün istifası ve kanlı yasanın CHP‘nin başvuru yaptığı Anayasa Mahkemesi’nde bir an önce görüşülmesi talepleriyle bir aydır barınak önünde nöbet tututuyordu.

Bu sabah barınak önüne kurulan tüm çadırlar, tenteler, nöbet tutanların özel eşyaları vinçler kullanılarak yerle bir edildi.

Beş hak savunucusu gözaltına alındı.

Köpeklerin işkenceyle ölümüne yol açan barınak sorumluları hakkında ise halen bir işlem yapılmadığı gibi barınak içine milletvekilleri dahil hiç kimse alınmıyor. Adli Tıp‘a gönderilen ölü hayvanlarla ilgili çıkan ilk raporda, hayvanların bir kısmının boğularak öldürüldüğü, hepsinin midesinin de bomboş olduğu ortaya çıktı.

Açılan davada ise halen Gebze Belediyesi’nin savunma göndermesi bekleniyor.

Gebze Adalet Nöbeti İnisiyatifi, bu akşam barınak önüne tekrar çadır kurmak ve Adalet Nöbeti’ni devam ettirmek için tüm Gebze halkını, hayvan hakları savunucularını, kitle örgütlerini, sivil toplum kuruluşlarını ve siyasi parti üyelerini yanlarında olmaya çağırdı.

Yeşil NoktaGebze’de katliam: Barınağa götürülen 30 köpek ve 13 kedi zehirlenerek öldürüldü
Yeşil NoktaGebze’deki vahşete Türkiye’nin her yerinden tepki yağıyor: Yasayı geri çekin!
Yeşil NoktaGebze Belediyesi’nden tanıdık ‘katliam’ açıklaması’: Dışarıda ölmüş hayvanları topladık
Yeşil NoktaGebze katliamı’nı protesto eden hak savunucularına gözaltı, darp
Yeşil NoktaGebze Belediye Başkanı’ndan dava: Hayvanlarımızı çaldılar, mamaları gaspettiler, geri getirin
Yeşil NoktaGebze Belediye Başkanı, katliamdan kurtarılan hayvanların barınağa iadesini istedi
Yeşil NoktaGebze Kitap Fuarı’nda hayvan hakları savunucularından protesto

 

2024’ün kayıtlardaki en sıcak yıl olması neredeyse kesin

Dünya liderleri, Paris Anlaşması gereği, yüzyılın sonuna kadar gezegenin 1,5 santigrat derece ısınmasını engelleme sözü vermişti, ancak şu anda bunun yaklaşık iki katına çıkarma yolundalar.

ABD‘de 5 Kasım’da yapılan seçimlerde yeniden iklim inkarcısı Donald Trump‘ın başkan seçilmesi de iklim eylemleri bakımından endişeleri artırıyor.

1,5C hedefi henüz kaçırılmadı ancak risk büyüyor

Bilim insanları, eşik değerinin bir yıl üzerine çıkılmasının hedefi kaçırdıkları anlamına gelmediğini, sıcaklık artışının yıllar yerine on yıllar bazında ölçüldüğünü söylüyor; ancak bunun daha fazla insanı ve ekosistemi hayatta kalma mücadelesinin eşiğine getireceği konusunda uyarıyor.

Copernicus’un yönetmeni Carlo Buontempo, medeniyetimizin hiçbir zaman şu anki kadar sıcak bir iklimle başa çıkmak zorunda kalmadığını vurguladı: “Bu, kaçınılmaz olarak aşırı olaylara yanıt verme ve daha sıcak bir dünyaya uyum sağlama yeteneğimizi mutlak sınıra kadar zorluyor.”

Deniz buzu da en düşük seviyede

Bilim insanları ayrıca, Arktika deniz buzunun ekim ayında ortalamanın yüzde 19 altında dördüncü en düşük aylık seviyeye ulaştığını, Antarktika deniz buzu kapsamının ise Ekim ayında ortalamanın yüzde 8 altında ikinci en düşük seviyeye ulaştığını tespit etti.

Uzmanlar, İspanya da dahil olmak üzere Avrupa’nın büyük bir bölümünde normalden fazla yağış meydana geldiğini, köyleri vuran ve evleri çamura boğan sel baskınlarında 200’den fazla kişinin hayatını kaybettiğini de raporlarında hatırlattı.

Yeşil Noktaİspanya’nın Valencia bölgesine bir yıllık yağış bir günde düştü: En az 95 ölü
Yeşil Noktaİspanya benzeri görülmemiş sel felaketinin ardından kayıplarını arıyor
Yeşil NoktaValensiya’da ölümcül sel felaketine geç müdahale protestoları: Krala çamur attılar

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), geçen hafta gezegeni ısıtan kirleticilerin konsantrasyonunun 2023’te rekor seviyelere ulaştığını bildirmişti. Örgüt, karbondioksitin insanlık tarihindeki herhangi bir zamandan daha hızlı biriktiğini, konsantrasyonların sadece yirmi yılda yüzde 10’dan fazla arttığını, gezegeni ısıttığını ve aşırı hava olaylarını daha şiddetli hale getirdiğini raporlamıştı.

Buontempo, Bakü‘de düzenlenecek BM İklim Zirvesi (COP29)’nde radikal önlemler alınması gerektiğini belirterek “İklim zorluklarının çözümünde en etkili çözüm, emisyonlar konusunda küresel bir taahhüttür” dedi.

Almanya’da rekor rüzgar ve güneş enerjisi, fosil yakıtları geride bıraktı

Küresel enerji düşünce kuruluşu Ember‘in yeni analizi, Almanya‘da rüzgâr ve güneş enerjisinin 2024’ün ilk dokuz ayında rekor bir paya ulaştığını ve bu dönemde ilk kez fosil yakıt enerjisini geçtiğini gösteriyor.

Bu rekor artış, büyük ölçüde yılın ilk dokuz ayında Almanya’nın elektrik enerjisinin yüzde 18’ine ulaşan güneş enerjisinden kaynaklandı (bir önceki yılın aynı döneminde yüzde 15’ti). Rüzgar enerjisi de 2023’te yüzde 25’ten yüzde 27’ye yükseldi.

Rüzgar ve güneş enerjisinin toplamı Almanya’nın elektrik üretiminin yüzde 45’ini oluştururken, yüzde 41’i oluşturan fosil yakıtları (yüzde 16 gaz ve yüzde 20 kömür) geride bıraktı.

Güneş enerjisindeki artış devam ediyor

Güneş enerjisi üretimindeki bu büyük artış, güneş panellerinin kurulumuna yönelik yeni bir ivmenin ardından geldi. Ülkede son yıllarda bürokrasiyi azaltmak ve çatı ve balkonlarda güneş enerjisi için yeni teşvikler sağlamak üzere yeni politika önlemleri alındı.

Bu da yeni kapasite kurulumunun hızlanmasına katkıda bulundu. Almanya 2023’te 15 GW’tan fazla yeni güneş enerjisi ekleyerek 2022’de kurulan kapasiteyi (7,5 GW) ikiye katladı. Bu hızlı büyüme 2024 yılında da devam etti ve yılın ilk dokuz ayında 11 GW kapasite kuruldu. Bu da, ortalama panel boyutunun 400W olduğu varsayıldığında, Almanya’nın yılbaşından bu yana her gün 100.000’den fazla güneş paneli kurduğu anlamına geliyor.

Rüzgârın hızı yavaşlıyor ama müdahaleler fark yaratıyor

Almanya’nın rüzgar enerjisi güneş enerjisine kıyasla daha mütevazı bir büyüme gösterdi, ancak bazı aylarda daha güçlü rüzgar koşulları ve yeni rüzgar kapasitesi üretimi artırdı.

Almanya yılın ilk dokuz ayında 2,3 GW yeni rüzgâr kapasitesi kurarak geçen yılın aynı dönemindeki hızını yakaladı. Almanya’nın 2030 hedefi olan 145 GW’a ulaşması için yılda 10 GW’ın üzerinde bir hıza ihtiyaç duyulacak.

Bununla birlikte, rüzgar kapasitesi artışını hızlandırmak için yeni önlemler yakın zamanda uygulamaya kondu ve önümüzdeki yıllarda bir etki yaratması beklenebilir. Bu önlemler arasında, uzun proje gecikmelerine yol açabilen izin gecikmeleri ve aşırı bürokrasiyle mücadeleye yönelik önlemler de yer alıyor.

 

İhalelerde ve izin süreçlerinde olumlu eğilimler halihazırda görülüyor.  Son kara üstü rüzgâr ihalesi, Şubat 2022’den bu yana ilk fazla talep gören ihale oldu. Bu, 2024 yılında ihale edilen toplam onshore rüzgâr kapasitesini 7 GW’ın üzerine çıkardı ve Kasım ayında yapılacak bir ihale ile 2023 yılı toplamını şimdiden aştı. Ayrıca 2024’ün ilk yarısında kara üstü rüzgâr izinleri bir önceki yıla kıyasla yüzde 32 artarak 2022’nin tamamında alınan toplam izinleri aştı.

Ember Kıdemli Analisti Chris Rosslowe, “Almanya’nın enerji dönüşümünü hızlandırmaya yönelik politikaları, güneş enerjisi kurulumlarındaki büyük sıçramada ve rüzgar ihalelerindeki son artışta görülebilir. Basitleştirilmiş düzenleme ve net finansman sinyalleri fark yaratıyor” dedi.

IUCN: Dünya çapında 16 kıyı kuşu türünün var kalma olasılığı düşüyor

Dünya Doğa Koruma Birliği (IUCN)  2024 Ekim ayında dünya genelinde 16 kıyı kuşu türünün tehdit kategorisini yükselterek bu türlerin neslinin iyiye gitmediğini duyurdu.

Son veriler, hali hazırda kırmızı liste kategorisinde bulunan göçmen kıyı kuşlarının popülasyonlarındaki ciddi azalmayı, dolayısıyla pek çok ekosistemin de iyi durumda olmadığını ortaya koyuyor. Özellikle kuşların göç yolları boyunca habitat kaybı ve iklim değişikliğine bağlı riskler, türlerin yaşam alanlarını daraltarak hayatta kalma şanslarını azaltıyor.

Kuşlar, çevresel değişikliklere hızla tepki veren ve ekosistemlerin sağlığını yansıtan önemli göstergeler. Bugün her sekiz kuş türünden biri nesli tükenme riskiyle karşı karşıya bulunuyor ve dünya çapında kuş türlerinin yüzde 60’ı azalmaya devam ediyor.

Gümüş yağmurcun. Fotoğraf: Alper Tüydeş.

Türkiye’deki beş kıyı kuşu türü tehlike altında

Araştırma kapsamında Türkiye’de de 5 kıyı kuşu türünün tehlike statüsü artmış oldu. Tehlike statüsü artan kıyı kuşları ise şöyle;

Gümüş yağmurcun (Pluvialis squatarola): Yüksek bir dağılıma sahip olsa da sayıları son üç nesilde yüzde yüzde 30 oranında azalma gösterdi. ‘Yaygın’ (LC) kategorisinden iki kategori birden atlayarak “Hassas” (VU) olarak listelendi. Habitat kaybı, avlanma ve rahatsızlık gibi tehditler başlıca nedenler arasında yer alıyor.

Sürmeli kumkuşu. Fotoğraf: Alper Tüydeş.

Sürmeli kumkuşu (Limicola falcinellus): Son 13 yılda yüzde 30’un üzerinde bir azalma gösteren bu tür, Avrupa’daki üreme alanlarında habitat kaybı ve göç yollarında çeşitli tehditlerden etkileniyor ve ‘Yaygın’ (LC) kategorisinden iki kategori birden atlayarak “Hassas” (VU) olarak listeleniyor.

Taşçeviren (Arenaria interpres): 750.000 – 1.750.000 arasında bireyden oluşan bu tür, geniş yayılışı olmasına rağmen son üç nesilde yüzde20-29 oranında azalma ile ‘’Yaygın’’ kategorisinden “Tehlike Altına Girmeye Yakın” (NT) kategorisine geçti.

Kızıl kumkuşu. Fotoğraf: İbrahim Uysal.

Kızıl kumkuşu (Calidris ferruginea): Son üç nesilde sayıları yüzde 30-49 oranında bir düşüş yaşayan bu tür, habitat kaybı, iklim değişikliği ve avlanma gibi nedenlerden dolayı risk altında. Tür, “Tehlike Altına Girmeye Yakın” (NT) kategorisinden “Hassas” (VU) kategorisine yükseldi.

Kara karınlı kumkuşu (Calidris alpina): Geniş bir popülasyona sahip olmasına rağmen yüzde 20-29 oranında bir azalma gösterdiği için ‘Yaygın’ (LC) kategorisinden iki kategori birden atlayarak “Hassas” (VU) kategorisine geçti.

‘Sulak alanlar acilen korunmalı ve restore edilmeli’

Doğa Derneği Koruma Programı Koordinatörü Şafak Arslan; IUCND’nin son listesinde yer alan Türkiye’deki beş kıyı kuşu da dahil olmak üzere listedeki tüm türlerin kırmızı liste kategorisinin yükseltildiğini belirtti:

“Bu güncelleme, kıyı kuşlarının karşı karşıya olduğu tehditlerin sadece yerel değil, küresel boyutlarda ele alınması gerektiğini vurguluyor. IUCN, hükümetlerin ve ilgili kuruluşların sınır ötesi işbirliği yaparak, kıyı kuşlarının korunması için acil adımlar atması gerektiğini belirtiyor. Listenin içerisinde yer alan türler Türkiye için kış göçmeni statüsünde bulunuyor ve kış aylarını Türkiye’deki sulak alanlarda geçiriyor. Bu bağlamda türlerin korunması için sulak alanlarımızın korunmasının ve restorasyonunun aciliyeti bir kez daha görünüyor.

Çalışmayla ilgili bilgiye daha geniş bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

İklim uzmanları: Trump’ın dönüşü iklim eylemini etkiler ama geri döndüremez

Cumhuriyetçi Parti‘nin adayı Donald Trump, 5 Kasım seçimlerinde ABD Başkanı olarak, Demokratların adayı Kamala Harris’i geçerek ikinci kez Başkanlık koltuğuna oturdu.

Pennsylvania, Georgia ve Kuzey Karolina gibi önemli eyaletleri kazanan Trump, Temsilciler Meclisi ve Senato’da çoğunluğu elde etti.

İklim uzmanları Trump’ın geri dönüşünün iklim eyleminde önemli bir gerileme anlamına geleceğini söylüyor.

Seçimin Bakü’de pazartesi başlayacak BM iklim görüşmelerinden (COP29) hemen öncesine denk gelmesi ve bir iklim inkarcısı olan Trump’ın kazanması da hayal kırıklığı yarattı.

Seçim sonuçlarının küresel iklim eylemine etkileri üzerine uzman görüşleri şu şekilde:

‘İklim eylemi herhangi bir ülkenin politikalarından daha güçlü’

Laurence Tubiana (Avrupa İklim Vakfı CEO’su): ABD seçim sonuçları küresel iklim eylemi için bir gerilemedir, ancak Paris Anlaşması direncini kanıtladı ve herhangi bir ülkenin politikalarından daha güçlüdür. Bugünkü bağlam 2016’dan çok farklı. Küresel dönüşümün arkasında, ABD’nin öncülük ettiği ve kazandığı, ancak şimdi kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğu güçlü bir ekonomik ivme var. Son kasırgaların yıkıcı bilançosu, tüm Amerikalıların kötüleşen iklim değişikliğinden etkilendiğinin acı bir hatırlatıcısı oldu.

Vatandaşlarının taleplerine yanıt veren ABD’nin dört bir yanındaki şehirler ve eyaletler cesur adımlar atıyor. “America is All In”, nüfusun yüzde 65’ini ve GSYH’nin yüzde 68’ini oluşturuyor. Bu koalisyon – ve dünya genelindeki diğer ulus-altı aktörler – küresel masada bir koltuğu hak ediyor. Avrupa şimdi adım atma ve liderlik etme sorumluluğuna ve fırsatına sahiptir. Başkalarıyla yakın işbirliği içinde adil ve dengeli bir geçişle ilerleyerek, iddialı iklim eyleminin insanları koruduğunu, ekonomileri güçlendirdiğini ve direnç oluşturduğunu gösterebilir.

‘Almanya ABD yönetimi ile yeşil endüstri için çalışacak’

Jennifer Morgan (Almanya Devlet Bakanı ve Uluslararası İklim Eylemi Özel Temsilcisi): Uluslararası kurallara dayalı düzeni güçlendirmek ve iklim krizi de dahil olmak üzere ortak güvenlik sorunlarıyla başa çıkmak için mümkün olan her yerde bir sonraki ABD yönetimiyle birlikte çalışacağız. Almanya ve AB için iklim nötrlüğüne geçiş, gelecekteki rekabet gücümüzün temel taşıdır. Bu nedenle yeşil endüstrilere yönelik yarışta eşit bir oyun alanı için tüm ortaklarımızla birlikte çalışacağız. İklim yasalarımızı uygulamaya ve Paris Anlaşması’nın hızlı ve eksiksiz bir şekilde uygulanması için hükümetin tüm kademeleri, sivil toplum ve özel sektördeki uluslararası ortaklarımızla birlikte çalışmaya devam edeceğiz.”

‘Büyük bir darbe ama iklim hedeflerini değiştiremez’

Christiana Figueres (BM İklim Şefi 2010-2016): Bu seçimden çıkan sonuç küresel iklim eylemine büyük bir darbe olarak görülecektir, ancak ekonomiyi karbonsuzlaştırmak ve Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için devam eden değişiklikleri durduramaz ve durdurmayacaktır. Petrol ve gazın yanında durmak, hızla ilerleyen bir dünyada geride kalmakla aynı şeydir. Temiz enerji teknolojileri, sadece daha sağlıklı, daha hızlı, daha temiz ve daha bol oldukları için değil, aynı zamanda fosil yakıtları en zayıf oldukları noktalarda, yani çözümsüz oynaklıkları ve verimsizliklerinde alt ettikleri için fosil yakıtlarla rekabet etmeye devam edecektir. Bu arada, gezegenimizi ve toplumlarımızı yeniden canlandırmak için her yerdeki topluluklarda yürütülen hayati çalışmalar, bugün yeni ve daha da kararlı bir ruhla devam edecektir. Earthshot Ödülü için Güney Afrika’da bulunmak, kıyamet ve umutsuzluğa karşı bir panzehir olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu sahada bir eylemdir ve dünyanın her köşesinde gerçekleşmektedir.”

‘Trump, Paris Anlaşması’ndan yine çekilirse, en büyük kaybeden ABD olur’

Izabella Teixeira (Brezilya’nın eski çevre bakanı): İklim acil durumu bağlamında iklim inkârcılığına yer yoktur. Amerikan toplumu küresel ısınmanın ortak sorumlusudur ve Trump’ın zaferine rağmen iklim krizinin çözümünde de şüphesiz ortak sorumlu olacaktır.

Bill Hare (Climate Analytics CEO’su, eski IPCC yazarı): ABD Başkanlığına iklim inkârcısı birinin seçilmesi dünya için son derece tehlikelidir. İnsan kaynaklı 1.3°C’lik ısınma nedeniyle halihazırda dünya genelinde aşırı hasarlar ve can kayıpları görüyoruz. Başkan Trump fizik kurallarının üzerinde olmayacağı gibi, yönettiği ülke de fizik kurallarının üzerinde olmayacaktır. Eğer Trump Paris Anlaşması’ndan çekilme tehdidini yerine getirirse, en büyük kaybeden ABD olacaktır. Bunu daha önce de yaşadık, Trump’ın ilk başkanlığı döneminde ABD’nin çekilmesi, bazı uzmanların öngördüğü gibi anlaşmanın çökmesine neden olmadı.

Trump yönetimi altında ABD’nin iç eylemlerini geri çekmesi, ısınmayı 1.5°C ile sınırlama çabalarına zarar verecektir. Nihayetinde 1.5C hedefini tutturma ihtimali, önümüzdeki birkaç yıl içinde diğer tüm ülkelerin atacağı adımlara ve Trump’ın başkanlığının sona ermesinin ardından ABD’nin atacağı adımlara bağlı olacaktır.”

‘Çabalarımızı iki katına çıkarmalıyız’

Mary Robinson (The Elders Eski Başkanı ve İrlanda Eski Başbakanı): ABD’de son dönemde meydana gelen kasırgaların Başkan Trump’ın iklim değişikliğinin “okyanus kıyısında daha fazla mülk” yaratacağına dair inancını yeniden düşünmesine neden olmasını içtenlikle umuyorum. Bu sadece daha fazla ölüm ve yıkım getirecektir. Paris Anlaşması’ndan çekilerek ABD’yi bir kez daha yalnızlaştırıp yalnızlaştırmayacağını göreceğiz.

ABD seçimlerinin sonucu, dünya liderleri tarafından iklim değişikliğine karşı harekete geçmekten kaçınmak için bir bahane olarak kullanılmamalıdır. Çabalarımızı iki katına çıkarmalı ve Bakü’de yapılacak COP 29’da ihtiyaç duyulan iklim finansmanını sağlayarak kamu yararı için birlikte çalışabileceğimizi kanıtlamalıyız.

‘ABD-Çin işbirliği düşük düzeyde de olsa devam eder’

YAO Zhe (Küresel Politika Danışmanı, Greenpeace Doğu Asya): Çin bir kez daha kendisini çok önemli bir noktada buluyor. Çin’in, iklim eyleminin devam edeceği konusunda dünyaya güvence vermek için kilit ülkelere katılması beklentisi yüksek. Pratik anlamda, fosil yakıtlardan uzaklaşmaya yönelik net eylemlerin ana hatlarını çizen yeni bir NDC, dünyaya ihtiyaç duyduğu güvenceyi sağlayacaktır. İklim, Biden döneminde ABD-Çin ilişkilerinin istikrara kavuşturulmasında önemli bir rol oynamıştır. Trump yönetimi son yıllardaki iklim diplomasisi kazanımlarının bir kısmını geri alabilir, ancak ABD-Çin iklim işbirliği ulus-altı düzeyde ve devlet dışı aktörler arasında devam edecektir.

Kazdağı Ekofestivali’nin yasaklanmasını eleştiren aktivistler beraat etti

2004 yılından beri düzenlenen Kazdağı Ekofestivali’nin Bayramiç Kaymakamlığı‘nca bu yıl yasaklanması üzerine bir basın açıklaması yaptıkları için yargılanan ekoloji aktivistleri beraat etti.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği‘nin Yönetim Kurulu üyeleri 20 Haziran 2023’te kaymakamlık önünde basın açıklaması yaptıkları için Bayramiç Asliye Ceza Mahkemesi’nde “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na Muhalefet” suçundan yargılanıyordu.

İlk duruşmada beraat kararı çıkmamış, hakim kaymakamlık önündeki alanının kaymakamlığın eklentisi olup olmadığının araştırması için keşif kararı vererek duruşmayı 5 Ekim’e ertelemişti.

Savcı beraat istedi

05 Ekim’deki karar duruşmasında Cumhuriyet Savcısı, mahkemeye sunduğu mütalaasında, yargılamaya konu olayda gösterinin sırf Kaymakamlık Hizmet Binası önünde yapılması sebebiyle kanuna aykırı olduğu kanaatine varılamayacağını, zira gösterinin ve basın açıklamasının yapılmasının ardından olaysız bir şekilde sonlandırıldığı dikkate alındığında, gösterinin ‘barışçıl” nitelikte olduğu ve Anayasa’nın 34.maddesi ile Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında ‘Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kalabalıkların
toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir” kuralının benimsendiği dikkate alınarak sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi” yönünde talepte bulundu.

Mahkeme de bu talebi kabul ederek, derneğin beş yönetim kurulu üyesi; Süheyla Doğan Ünal, Emine Çelik Adıgüzel, Filiz Taşezen, Seyhan Yüksek ve Meryem Esenay Hacıosmanoğlu‘nun beraatine karar verdi.

Davada ekolojistleri savunan Altıparmak Hukuk Bürosu‘ndan Av. Özlem Altıparmak, kamu düzeninin zarar görmediği, kamu hizmetinin verilmesinin engellenmediği, çevrenin zarar görmediği bu açıklama sebebiyle daha en başında müvekkillerimiz hakkında bir soruşturma açılmaması gerektiğine belirtti:

“Ülkemizde özellikle insanların ve doğanın haklarını koruma mücadelesi yürüten savunucuların ve yurttaşların soruşturma ve dava tehditleri ile karşılaşmaları yeni bir hadise değildir. Uluslararası hukuk alanında SLAPP (Kamu Katılımına Karşı Stratejik Dava) olarak adlandırılan bu kavram, hak savunucularını ve doğanın tahribatını durdurmaya çabalayanları sindirmek ve susturmak amacıyla başlatılan yargısal işlemleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Bayramiç Asliye Ceza Mahkemesindeki bu dava ve soruşturma süreci de bu tür bir sindirme örneğidir. Bu davada yargılanan müvekkillerimizin üyesi olduğu Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği de 2012 yılından bu yana, ekolojik yaşamın inşasına katkıda bulunmak ve ülkenin havasını, suyunu, toprağını, sulak alanlarını, ormanlarını, zeytinliklerini korumak amacıyla çalışmalar yürütmektedir. Ekolojik yıkıma yol açan enerji, madencilik, imar baskısı, turizm gibi çeşitli projelere karşı yoğun bir şekilde mücadele eden Dernek, rahatsız ettiği kesimlerin itibarsızlaştırma, yasaklama, şikayet, suç duyurusu, dava açma gibi baskılarıyla karşılaşmaktadır.

Neticede, tüm dünyada ve ülkemize binlerce örneği bulunan meşru, şiddet içermeyen, barışçıl, demokratik toplum gereklerine uygun bir şekilde yapılmış toplantılardan bir tanesi olan basın açıklaması nedeniyle müvekkillerin beraat etmesi doğru bir karardır.”

Beraat eden aktivistler: Baskı ve davalar bizi durduramaz, mücadeleye devam

Yargılanan aktivistler, duruşma sonrası yaptıkları basın açıklamasında derneklerinin 2012 yılından bu yana, ekolojik yaşamın inşasına katkıda bulunmak ve Kazdağları’nın havasını, suyunu, toprağını, sulak alanlarını, ormanlarını, zeytinliklerini korumak amacıyla, ekolojik yıkıma ve ekokırıma yol açan enerji, madencilik, imar baskısı, ekoturizm gibi çeşitli projelere karşı yoğun bir şekilde mücadele ettiğini hatırlattı.

Bu mücadele sırasında rahatsız ettikleri kesimlerin ve çeşitli kurumların itibarsızlaştırma, yasaklama, şikayet, suç duyurusu, dava açma gibi çeşitli baskıları ile karşılaştıklarını belirten aktivistler, “Hakkımızda açılan davalarla, suç duyuruları, baskılar, itibarsızlaştırmalar bizleri yıldıramaz ve mücadelemizden alıkoyamaz. Demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanmaktan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.