Dış Köşe

Nükleer santral çözüm değil ölüm getiriyor – Pelin Cengiz

0

Bugün, insanlık tarihinin yaşadığı en büyük nükleer felaketlerden biri olan Fukushima’nın yıldönümü. Bundan tam dört yıl önce 11 Mart günü Japonya’da meydana gelen deprem ve tsunami sonrası Fukushima’daki nükleer santraller ciddi şekilde zarar gördü, santralde art arda patlamalar oldu, soğutma sisteminin arızalanmasıyla reaktörlerin soğutma işlemi günlerce sürdü.

Soğutma çalışmaları için kullanılan binlerce ton su denize döküldü, halen günde 300-400 ton civarında radyoaktif su denize bırakılıyor.

Kazanın ardından ciddi miktarda radyoaktif madde toprağa, havaya, suya karıştı. ABD’nin California açıklarında Fukushima kazasından kaynaklı nükleer sızıntı tespit edildi, radyasyon bulutları Avrupa’ya ulaştı.

Fukushima yakınlarında yakalanan balıklarda yapılan incelemelerde güvenli seviyenin 258 katı kadar radyasyon tespit edildi.

Radyoaktif sızıntının yayıldığı bölgede yaşayan 140 bin civarında insan, bir daha dönmemek üzere evlerini, yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kaldı, kendi ülkelerinde mülteci oldu.

Fukushima öncesi çocuklarda tiroit kanseri vakası milyonda bir görülürken, şu anda tiroit kanseri teşhisi konmuş 100 çocuk var, tahminler gelecek yıllarda hem çocuklarda hem de yetişkinlerde kanser vakalarının çoğalacağı yönünde.

Felaketin 4. yılında nükleer kâbus sona ermiş değil, kazanın ardından Japonya nükleer santralde devam eden sorunlarla ne teknolojik olarak ne de siyasi olarak baş edebiliyor. Kazada zarar gören nükleer reaktörlere ait parçalar hâlâ havuzlarda soğutulmaya çalışılıyor, radyoaktif kirliliğe sebep olan tonlarca su tanklarda tutuluyor. En büyük risklerden biri, bu suyun depolanması ve depolanmış hâldeki bu suyun sızdırmadan muhafaza edilmesiydi.

Nitekim, birkaç hafta önce ortaya çıktı ki, Fukushima nükleer santralinin işletmecisi TEPCO devam eden soruşturma çerçevesinde 10 aydır yaşanan radyoaktif sızıntıyı saklıyormuş. Japonya’da yaşanan bu felaket sonrasında, hükümet kazanın soruşturulması için uzmanlardan oluşan bir komisyon kurdu. Komisyon, raporda kazanın, hükümetle santralin işletmecisi TEPCO arasındaki ihtilafların sonucu olarak gerçekleştiğini tespit etmiş, yaşananları “insan eliyle yaratılmış bir felaket” olarak nitelendirmişti.

Durum, doğaya, yaşam alanlarına, insana verilen geri dönüşü olmayan, bu tarifsiz zararları, kâr hırsı için sergilenen bu hoyratlığı gelecekte de çokça konuşacağımızı gösteriyor.

İstediğiniz kadar ileri ve güvenilir teknolojiyle nükleer santral inşa ettiğinizi iddia edin, nükleer enerjinin kaza riski hiçbir koşulda sıfırlanamıyor, kazaların büyük bölümü insan hatasından ve hesaplanamamış nedenlerle gerçekleşiyor.

İşletme güvenliğini bile tam olarak sağlayamadığınız bu santrallerin radyoaktif atıklarının bertaraf edilmesine yönelik henüz ne bir nihai çözüm ne de bir teknoloji mevcut.

Dünyanın en büyük üç nükleer kazasının yaşandığı Three Mile Island’da, Çernobil’de, Fukushima’da olup bitenle ilgili bildikleriniz, size anlatılanlarla sınırlı. Sadece aralıkta Ukrayna’da ve Belçika’da kazalar meydana geldi, bilgilendirmeler son derece sınırlı kaldı, açıklamalar yalanlamalar ya da bir şeyleri saklama üzerine kuruluydu.

Nükleer enerjiye sahip ülkelerin, santrallerin kazalar, nükleer atıklar, insana ve doğaya verdiği zararlar konusunda mümkün olduğunca işleri gizli yürütmesi bu alanın savunulacak bir yanının kalmamasından…

Nükleer santrallerin çözüm değil ölüm getirdiğini sonuna kadar savunmak gerekiyor. Bunun bir demokrasi meselesi olduğunu, aynı zamanda nasıl bir dünya tahayyül ettiğimizin meselesi olduğunu anlatmak ve nükleer sevdalılarına karşı yeni bir dil yaratmak gerekiyor. Nükleer meselesiyle ilgili kamuoyunun daha fazla şeffaflık, daha fazla denetim, daha fazla hesap verilebilirlik talebi ne kadar fazla olursa nükleere teşne hükümetler de o kadar köşeye sıkışacak.

Artık nükleeri enerji kaynaklarını çeşitlendirme ya da enerji açığına çözüm olarak sunanlara karşı yaşam hakkı üzerinden konuşmaya davet etmenin zamanı geldi de geçiyor.

Pelin Cengiz – Taraf

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.