Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Neden bu kadar çok giysimiz var?

0

Bir iş görüşmesinde giyilecek kıyafet ile bir düğüne giderken giyilecek kıyafet aynı değil. Siyah elbisenin altına kahverengi ayakkabı giymek yakın zamana kadar büyük moda suçu sayılıyordu. Herkesin dolabında mutlaka bulunması gereken temel parçalar vardır, beyaz tişört, siyah mini bir parça… Moda olmadığı zamanlarda kocaman bir vatkayla gezmek çok utanç verici olurdu, yani dolaptaki annemden kalma vatkalı ceket trend sırası gelene kadar dolapta kalmaya devam edecek. Tüm bu “gereklilikleri” karşılamak için çok fazla şey satın almamız gerekiyor!

Üstelik bu “gerekliliklerin” hepsinin etik, adil, sürdürülebilir ürünlerden almak başlı başına sürdürülemez bir eylem olur. Peki gerek var mı?

Tüm toplumsal normları hemen yıkmak mümkün olmayabilir ama bazı normalleştirilmiş şeyleri sorgulayarak başlayabiliriz.

Hobi gibi alışveriş yapmak normal mi? 

Çekirdek ailelerin hafta sonlarını alışveriş merkezlerinde geçirmeleri, sürekli bitmeyen ihtiyaçlara sahip olmak, kadınların mutsuz olduğunda ellerinde dolu dolu poşetlerle alışveriş yapmaları, internetten alışverişin “kolaylığı” hayatın normal akışıymış gibi normalleştirilen oldukça abuk imgeler. Bir eşyanın, giysinin ihtiyaç bağlamından çıkıp tüketim kültürü tarafından “duygusal ihtiyaçlara” bağlanması hiç de normal değil.

Elinde alışveriş poşetleriyle mutsuz gününü renklendiren kadın imajını düşünün; fit vücuda sahip kadın topuklu ayakkabı giyiyor ve poşetler de kartondan değil mi? Gözümüzün önüne gelen alışveriş merkezinde mutlu mutlu gezinen çekirdek aile biri kız biri erkek çocuğa sahip 4 kişiden oluşuyor değil mi? İçine doğduğumuz tüketim kültüründe giysi, eşya değil bize imaj satılıyor. Bunun sonucunda mutsuz olan bir kadının neden sevdiklerine sarılmak yerine rahatsız topuklularla saatlerce ayakta kalarak alışverişe çıkması gerektiğini sorgulamıyoruz, bu senaryoyu satın alıyoruz. Tüketim kültürünün bize sattığı rol ve kimliklerden kendimize hangisini satın aldıysak, onun kapsadığı tüm kıyafetleri ve eşyaları da satın alıyoruz. Yoga ve pilates için farklı taytlar, dolabımızda hep eksik parçalar, bu sezonda olmazsa olmazlar, herkeste gördüğün o ayakkabılar…

Foya& Modanın Antikapitalist Kitabı’nda Tansy E. Hopkins, “Moda Medyası” olarak bahsettiği birbirini doğrulayan ve normalleştiren bir sistemi anlatır. Moda markalarının sponsorluğunda moda dergileri tüketimi ve o yılın, haftanın modasını tanıtıyor, dizilerde oyuncular ve davetlerde ünlüler giyiyor, influencerlar, instabloggerlar, vloggerlar bedava ürün ve para karşılığında bu ürünleri tanıtıyorlar, mağazalarda hepsi birbirine benzeyen bu ürünleri görüyoruz, yavaş yavaş etrafımızdaki insanlarda da görüyoruz ve bu senaryoda bize düşen tek şey gidip o kıyafeti almak oluyor.

Dayanıksız tek kullanımlık giysiler

Hızlı moda ürünü giysiler gerçekten de birkaç kullanımdan sonra bozuluyor, deliniyor, yamuluyor, soluyor, sökülüyor ve bir kenara atılıyor. Ama hiç sorun değil, biz zaten birkaç kere giymek için almıştık. Mağazada gördük, satın aldık ve dopamin salgıladık, giydik ve bir tur daha dopamin salgıladık ve bitti. Ürün tüketim kültürünün verdiği görevleri yerine getirdi ve şimdi atık olarak kirleteceği toprağa ve suya doğru son yolculuğuna çıkmaya hazır.

Satın almak kolay, hakkını vermek zor

Hızlı modanın hızına yetişebilmemiz için ürünler belli bir ömürle hazırlanıyor. Yani kıyafetlerin eskisi gibi yıllarca dayanmamasının bir sebebi, yeniden alışveriş yapabilmemiz için dayanıksız hazırlanmış olmaları. Annelerinizin 20 yıl kullandığı çamaşır makinesi dururken sizinkinin ömrünün 7 yıl olmasının sebebi sizin beceriksiz olmanız değil, günümüzde orta segment beyaz eşyanın ortalama 7 yıl ömürden daha dayanıklı olmaması için tasarlanmış olmasıdır.

Hızlı moda ürünü kumaşlar da giysiler de hızlı üretilip hızlı tükenmesi hedeflenen, bunu da mümkün olduğunca ucuza yapıp çok kâr getirmesi için dünyaya zarar vererek yapılan ürünler. Kimi zaman iyi hissetmek için kimi zaman farklı olmak için bize satılan duygu ve imaj hangisiyse ona ulaşmak için bedelini dünyanın ve diğer insanların ödediği ürünleri tüketiyoruz.

Medyanın ve tüketim toplumunun allayıp pullayıp normalleştirdiği farklı olma çabasında her hafta yeni ürünler satın alırken aslında her hafta birbirine benzeyen birer kopyaya dönüşüyoruz. Hızlı modanın hızına yetişmeye çalışırken birbirinin aynı giysilerin aynı yerleri sökülen, aynı renkleri solan, farklı ve özgün olmakla ilgisi olmayan fabrikasyon insanlar.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.