Köşe YazılarıManşetYazarlar

İTÜ’nün ön inceleme raporu bize ne anlatıyor?

0

6 Şubat 2023 tarihinde oluşan ve bugüne değin yaklaşık 45 bin insanın yaşamını kaybetmesine neden olan ve sonuçları açısından çok büyük bir felakete dönüşen Kahramanmaraş (genel olarak Türkiye-Suriye) depremlerinin hemen ardından, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğretim üyeleri bölgede incelemeler yapmak üzere yola çıktı. İnşaat mühendisliği, jeoloji, jeofizik, jeodezi, jeomorfoloji, mimarlık gibi alanlardaki uzman isimlerden oluşan İTÜ’lü bilim insanları, gruplar halinde bölgedeki şehirlerde inceleme ve gözlemlerde bulundular (İTÜ, 2023).[1]

Şekil 1: a) Uydu görüntüsünden yapılan aktif fay izi ve yüzey kırıklarının dağılışı (üstteki); b) MTA diri fay haritası (yeşil) ile yüzey kırığının farklılığı (alttaki) (kırmızı çizgiler). (İTÜ, 2023).

Biraz gecikmeyle de olsa bu haftaki yazımda, Kahramanmaraş depremlerinin bilimsel olarak daha iyi anlaşılması açısından önemsediğim bir ilk çalışmayı özet bir biçimde, yani ana mesajları açısından değerlendireceğim. Buna göre:

1- Depreme ilişkin jeolojik, jeofiziksel, jeomorfolojik ve jeodezik ön tespitler

Jeolojik: Çalışmalarda, Türkiye saati ile 04.17’de ve 13.24’te merkez üssü Pazarcık (Kahramanmaraş) ve Elbistan (Kahramanmaraş) olan iki deprem (aletsel moment büyüklükleri – Mw 7.8 ve Mw 7.7) sonucunda oluşan yüzey kırıkları çok geniş bir alanda uydu görüntülerinde haritalanmış ve arazide fayların belirli kesimlerinde yüzey kırıkları da gözlenmiştir. Bu depremin arazi izleri ve yüzey kırık haritası yepyeni bilgiler içermektedir. Birbiri ile ilişkili segmentlerin atım dağılımı, bölgede aynı anda Amanos Segmenti’nin 2, Çardak Fayı’nın 2, Pazarcık Segmenti’nin 1, Gölbaşı Segmenti’nin 1 bağımsız depremle aynı anda kırıldığını düşündürmektedir.

Bana göre çalışmanın dikkat çekici bulgularından biri, MTA’nın Türkiye aktif (diri) fay haritası ile belirlenen yüzey kırıklarının birbirlerini üzerlemediğinin ve farklı alanlardan geçtiğinin vurgulanmış olmasıdır (Şekil 1). Bu bulgu, özellikle yeni yerleşim alanlarının seçiminde diri fayların geçtiği yerlerin dikkate alınmasında önemli olacaktır. Dahası, MTA diri fay haritasının ivedilikle Kahramanmaraş (6.2.2023), Hatay-Samandağ (20.2.2023) ve Malatya (27.2.2023) depremleri ve diğer en güncel deprem verileri, sismik ölçümler ve daha ileri teknikler kullanılarak yenilenmesi gerektiğini göstermektedir.

Jeofiziksel: Uzak ve yakın alan sismolojik (BB ve SGM) ve jeodetik (GPS) veri ve gözlemlerin ortak ters çözümü ile hesaplanan aletsel büyüklükler arasında uygulanan yönteme ve kullanılan veri setine bağlı olarak çok küçük farkların bulunması beklenebileceği belirtilmiş. Çoklu veri setine bağlı olarak geliştirilen yırtılma-kayma modelleri, oluşan her iki deprem için birden fazla fay segmenti üzerinde yaklaşık 8-10 m arasında değişen ve arazi gözlemleri ile de uyumlu yer değiştirme değerleri vermiştir. Yapılan modelleme sonuçları Mw 7.8 Nurdağı-Pazarcık ve Mw 7.7 Elbistan depremlerinin kırılma sürelerinin sırasıyla yaklaşık olarak 100 sn ve 60 sn olduğunu gösteriyor.

Jeodezik: Türkiye’nin genç tektoniği ve depremselliğinin anlaşılması açısından birinci dereceden önemi olan Anadolu ve Arabistan levhalarının sismik hareketleri, Türkiye’nin sürekli Küresel Navigasyon Uydu Verisi (GNSS) ağı (TUSAGA-Aktif: CORS-TR Türkiye Ulusal Daimî GNSS Ağı-Aktif) tarafından kaydediliyor. Depremler sürecince GNSS verisi toplamayı sürdüren ANTE (Gaziantep), EKZ1 (Ekinözü), MLY1 (Malatya) ve ONIY (Osmaniye) isimli 4 adet sabit GNSS istasyonlarına ait gözlem verileri, ilgili depremlerin ko-sismik etkilerinin jeodezik olarak belirlenmesi için kullanılmış. Yapılan statik değerlendirmeye göre, her iki deprem sonrasında en büyük yatay yer değiştirme 4.7 m ile EKZ1 istasyonunda elde edilmiş; MLY1, ANTE ve ONIY istasyonlarındaki yatay yer değiştirme değerleri ise sırasıyla 69.9 cm, 39.6 cm ve 29.2 cm olarak bulunmuş.

Şekil 2: Yüzey kırığı ve diri faylar ile depremin tetiklediği heyelanların dağılışı (İTÜ, 2023).

Jeomorfolojik: Yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri ve Harita Genel Müdürlüğü’nün farklı günlerde düzenlediği uçuşlarla topladığı yüksek çözünürlüklü hava fotoğraflarına ilişkin incelemeler sonucunda, deprem bölgesinde yaklaşık 3000’in üzerinde kütle hareketinin geliştiği belirlenmiş (Şekil 2). Çok geniş bir alanda dağılım gösteren kütle hareketlerinin büyük bir yüzdesinin kaya düşmeleri tipinde geliştiği, buna karşın bazı alanlarda geniş yüzeysel alanları kaplayan yanal yayılmaların varlığı da belirlenmiş. Bu kütle hareketlerinden Gaziantep, Islahiye’de İdilli Deresi’ni tamamen bloklayan bir heyelan, gerisinde setlediği İdilli Deresi orta çığırında bir göl oluşturmuştur (heyelan set gölü?).

2- Kuvvetli yer hareketlerinin değerlendirilmesi

Deprem sırasında ivme ölçerlerin ve/ya da yerleştirildiği binaların hasar görmesiyle bazı istasyonlardan sağlıklı veri alınamadığı için, AFAD’ın ivme kayıtları kullanılarak hesaplanan spektral ivme, hız ve yer değiştirme büyüklüklerinin, ilerleyen günlerde ivme kayıtlarının ayrıntılı kontrolü yapıldıkça, bazı kayıtların gözden geçirilmesi ve sonuçların güncellenmesinin gerekebileceği belirtilmiş. Çalışmada, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği 2018′de “50 yılda aşılma olasılığı % 10 olan (dönüş aralığı 475 yıl) deprem” durumunda ZC, ZD ve ZE zemin sınıfları için tanımlanan tasarım elastik ivme spektrumları, deprem kayıtları için oluşturulan spektral ivme grafikleri ile karşılaştırılmış. Bu kapsamda, 3129 No’lu Hatay İstasyonunda, % 5 sönüm oranı için oluşturulan elastik ivme spektrumunun, geniş periyot bandında DD2 depremi spektral eğrilerinin oldukça üzerinde kaldığına dikkat çekiliyor.

Amanos Segmenti Yeşilyurt mevkii ve Türkoğlu doğusu demiryolu atımları (Foto: S. Akyüz, G. Sunal, C. Zabcı, Havva Neslihan Kiray, Erdem Kırkan, Nurettin Yakupoğlu, Asen Sabuncu)

3- Yapısal hasarların değerlendirilmesi

Raporda, Kahramanmaraş depremlerinde Doğu Anadolu Fay (DAF) kuşağındaki 10 ilde çok sayıda betonarme binanın yıkılarak enkaz haline geldiği hatırlatılarak; yıkılan binaların enkaz haline gelmesi konusunda, başka birçok öğe etkili olmakla birlikte, binaların yaşı, temellerin oturduğu zeminlerin taşıma kapasitelerinin düşük olması, inşaatlarda kullanılan malzeme kalitesinin, kolonlar ve kirişlerin en kesit boyutlarının ve donatı tutarlarının yetersizliği, inşa edildiği yıllarda yürürlükte olan yönetmeliklere uygun taşıyıcı sistem elemanlarının inşa edilmemiş olması, diğer yapım kusurları ile bitişik düzende inşa edilen binaların kat seviyelerinin farklı olmaları vb. gibi etmenler en belirgin yıkım nedenleri olarak belirlenmiş.

Kahramanmaraş ve Adıyaman ilinde enkaz halindeki binaların büyük çoğunluğunun ilk katlarının ya tamamen ya da kısmen kat mekanizma durumuna gelerek tüm katların üst üste sandviç şeklinde ya da yan tarafa doğru toptan ya da kısmen dönerek göçme durumlarının oluştuğu görülmüş. Hatay-Antakya ve Adıyaman-Gölbaşı gibi yörelerde, zemin sıvılaşması etkisiyle binaların temel sistemi özelliklerine bağlı zemine batarak tamamı yana yatarak ya da kısmen sıvılaşan zemine batarak eğik vaziyette göçtüğü de gözlenmiş.

Yönetmeliklere uygun olarak zemin kapasiteleri yüksek olan (sağlam zeminler) yerlerde projelerine azami ölçüde uygun olarak inşa edilen betonarme hastaneler ile bazı kamu binaları, böylesine şiddetli depremler sonucunda binalarda oluşabilecek yapısal hasarların çok sınırlı ölçülerde kalabileceğini bir defa daha göstermiştir. İlgili hasarların önemli bir kısmının, taşıyıcı sistem elemanlarıyla dolgu duvar olarak kullanılan bims beton blok tuğlalar arasındaki bağlantının deprem sırasında deformasyona izin vermeyecek şekilde inşa edilmiş olması nedeniyle oluştuğu da düşünülüyor.

Kahramanmaraş merkez deprem öncesi ve sonrası uydu görüntüleri. 

4- Geleceğe dönük çıkarımlar: Planlama ve konut ihtiyacı için inşaat tekniklerinin değerlendirilmesi

Kahramanmaraş depremleri Türkiye’de yaşanan en büyük ikinci ve üçüncü depremler olarak kayıtlara geçmiştir. Raporda, depremlerden etkilenen ve 13.5 milyon kişinin yaşadığı 10 il için, AFAD tarafından 2019-2021 yılları arasında hazırlanan İl Afet Risk Azaltma Planlarında yapılan saptama ve öngörülerde, kentlerin büyük bir kısmının gelişmeye elverişli olmayan zeminlerde olduğu ve bu alanlardaki eski ve zayıf yapı stokunun yenilenmesi gerekliliğinin altı çizilmiş. Başlıca sorunlar, mevcut yerleşim alanlarının yer seçimi kararları ve özellikle son 50-60 yıldaki hızlı şehirleşme sürecinin getirdiği imar ve yapı uygulamaları, imar planlarının hazırlanması ve onaylanması süreçlerindeki yetki ve sorumluluklar, imar aflarının ve ilişkili yüksek riskli yapı stoku ve mevcut yapı denetim problemleri olarak sıralanıyor.

Raporda, bu ana başlık altında, deprem bölgesinin şehircilik ilkeleri ve dinamikleri bakımından deprem öncesi ve sonrası durumu dikkate alınarak, kamu politikaları, mekânsal planlama, yönetim ve toplumsal katılım üzerinden irdeleyen ve sürdürülebilir, güvenli, adil ve yaşanılabilir bir yeniden yapılanma sürecini yönlendiren bazı değerlendirme ve öneriler verilmiş. Özetle:

  • Bilimsel temele dayanmayan imar affı, imar barışı gibi mühendislik hizmeti almamış, sağlıksız ve güvensiz yapı stokunu yasallaştıran düzenlemelere son verilmeli; doğal eşikler yeniden yapılanma sürecinde esas alınmalı, yeni planlama sürecinde kültür varlıklarında yapılaşmaya izin verilmemelidir.
  • Depremlerde etkilenen yerlerde kentin yeniden yapılanması sürecini de içerecek şekilde bir “Afet Sonrası İyileştirme ve Kalkınma Planı” hayata geçirilmeli, yeniden yapılanma süreci başlatılmalıdır. Tek tip yapılar yerine depremden zarar gören illerin sosyal ve kültürel yapısının yansıması olan geleneksel kent dokusunun değerlerini referans alan çağdaş mimari tasarımlar önerilmelidir. Yeterli açık alan ve sosyal altyapı alanına sahip, evrensel tasarım normlarında, kültür varlıklarının ve tarihi dokunun depreme karşı dirençliliğini artırmayı hedefleyen, doğaya ve insana saygılı yerleşmeler olarak planlanmalı ve tasarlanmalıdır.
  • Kentsel dönüşüm/yenileme çalışmalarında, mevzi, parçacıl ve mevcut kentsel dokudaki riskleri artıran “salt emsal artırımına dayalı kaynak yaratma” yaklaşımı terk edilmelidir. Kentsel dönüşüm projeleri, üst ölçekli planlar ile uyumlu olarak yürütülmeli ve alternatif finansman modelleri gözetilerek kurgulanmalıdır.
  • Kültür, toplumun devamlılığı, kimliğin anlamı ve ekonomik kalkınmadaki değeriyle, afet sonrası “daha iyi” yeniden yapılandırma sürecinde temel bir güç kabul edilmeli ve tüm toplumu kapsayıcı bir kentsel dönüşüm ve topluluk yönetişim modeli geliştirilmelidir.
  • Yeniden inşa edilecek konutlarda, zemin koşulları vb. birçok farklı etmen dikkate alınarak tünel kalıp tekniğiyle inşa edilen taşıyıcı sistemler, prefabrike betonarme konutlar ve modüler çelik sistemler birlikte değerlendirilmelidir.

Uydu görüntülerinden tespit edilen Hatay-İskenderun’daki yıkık binalar.

Uydu görüntülerinden tespit edilen Hatay-Kırıkhan’daki yıkık binalar.

Tünel kalıp sistemlerle çok katlı bloklardan oluşan toplu konut inşaatlarının hızla inşa edilebilmesi olanaklıdır. Ancak raporda, öncellikle bloklar için belirli tip mimari projeler geliştirilmesi, temel ve bodrum katların konvansiyonel kalıplarla inşa edileceği ve bu sürecin de inşaat süresini uzatacağı, üst yapıların tünel kalıp sistemlerle hızla inşa edilebileceği de dikkate alındığı zaman, temel derinliği ve bodrum kat sayısının sınırlandırılması ya da hafriyat, bodrum kat çevre perde duvarların inşasının belirli bir döngüyle üst kat inşaatlarını olumsuz etkilemeyecek şekilde iyi bir planlama ile yapılması öneriliyor.

Çalışmada, zemin kat ve normal katların her birinin 2 gün/kat hızla inşa edilebileceği; örneğin, zemin kat ve 6 normal kat olmak üzere zemin kat seviyesinin üstünde toplam 7 katlı bir bloğun temel ve bodrum kat inşaat süreleri hariç olmak üzere yaklaşık 15 gün içerisinde inşa edilebileceği öngörülmüş.

5- Çevresel altyapı ve deprem atıkları yönetimi açısından değerlendirme

Depremler altyapılara da zarar vermektedir. Özellikle şebeke ve kanalizasyon boru ağının hasarlanması ile su temini ve atıksuların uzaklaştırılmasında akut problemler yaşanabilmektedir. Deprem sonrasında su yoluyla bulaşma potansiyeli yüksek olan enfeksiyon hastalıkları riski de artmaktadır. Bu nedenle, deprem sonrasında su kaynaklı salgınların önlenebilmesi için güvenli su teminiyle ilgili teknik önlemlerin hızlıca alınması yaşamsal önemdedir. Süzme, kaynatma, çamaşır suyuyla dezenfekte etme yöntemlerinin birinin ya da birkaçının kullanılmasıyla çadır kentler gibi geçici konaklama alanlarında kısa vadede güvenli su temini sağlanmalıdır.

Hastanelerde güvenli su temininde sıkıntı yaşanması durumunda ivedilikle mobil arıtma sistemlerinin sağlanması gerekir. Güvenli su temininin yanı sıra sorunlu altyapıların yeniden işler hale gelmesi için gerekli çözümler, kısa, orta ve uzun vadede olacak şekilde sınıflandırılarak planlanmalı ve uygulanmalıdır. Kısa vadede, özellikle çevre illerdeki SUKİ teknik ekiplerinin iyileştirme çalışmalarına katılması ve mevcut şebeke ve kanalizasyon altyapılarındaki hasar tespit çalışmalarının tamamlanması gerekmektedir. Orta vadeli çözüm için çadır kentler gibi geçici konaklama alanlarında, atıksuların toplanması için foseptik alanlarının oluşturulması gerekmektedir. Uzun vadeli çözümlerde ise gelecekteki depremlerde en az hasar alacak dayanıklı altyapıların tasarlanıp inşa edilmesi gerekmektedir.

Deprem vb. afetlerde hasarın ve etkinin büyük olması durumunda ciddi tutarda ve hacimde afet atığı oluşmaktadır. Depremler sonrasında ÇŞİDB tarafından toplam 13 ilde yürütülen hasar belirleme çalışmaları kapsamında 16 Şubat 2023 itibariyle 61722 binada yer alan 263800 bağımsız birimin acil yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkık olduğu belirlenmiştir. Buna göre deprem atıkları miktarı ön hesaplamaları yapılarak il bazında oluşacak tahmini atık miktarı hesaplanmıştır. Toplam deprem atıkları miktarının ~50 milyon ton ile ~110 milyon ton aralığında olacağı öngörülmektedir.

Raporda, Deprem atığının en fazla oluşması beklenen illerin depremden en çok etkilenen Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Gaziantep ve Adıyaman olduğu ve o nedenle bu illerde deprem atıkları için gerekli geçici ve nihai depolama alanı ihtiyacı en yüksek düzeyde olduğu belirtiliyor. Oluşan atık tutarına göre bu illeri Osmaniye, Diyarbakır ve Elazığ izliyor. Bu açıdan öncelikli olarak mevcut alanların kalan kapasitesinin belirlenmesi ve gerektiğinde yeni geçici ve nihai depolama alanlarının saptanması isteniyor. Adana, Kayseri, Kilis, Niğde ve Şanlıurfa için, görece düşük deprem atığı miktarı nedeniyle, mevcut sahaların yeterli olabileceği düşünülüyor.

Raporda, binaların yıkımı, atıkların taşınması ve yönetimi sürecinde gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmasının önemi vurgulanarak, deprem atıklarının geçici depolama alanlarına taşınması, atıkların içerisindeki malzemelerin ayrılarak büyük oranda yeniden kullanım, geri dönüşüm ve geri kazanımının sağlanması, kalan atıkların ise tehlikelilik derecesine göre ilgili yönetmeliklerde belirtilen hükümler çerçevesinde bertarafının yapılması istenmektedir. Yangın riski için gerekli güvenlik önlemleri alınmalı ve bu risk nedeniyle özellikle geçici depolama alanlarında atıklar belli bir yüksekliğin üzerinde istiflenmemelidir.

Raporda, depremin toplumsal ve sosyo-ekolojik sonuçlarına da değiniliyor. Özetle, raporda ortaya konulan konuların yanı sıra depremlerin toplumlarda psikolojik ve sosyolojik anlamda büyük travmalara neden olduğu; teknik saptamaların yanında bunun da son derece önemli ve hayati olduğu; depremin toplumsal etkilerinin gözetilmesi ve onarılması için kısa ve orta vadede çalışmaların gerekli olduğu; kısa vadedeki çalışmalarda Dünya’da ve Türkiye’de yaşanan çeşitli afet sonrası yardım, iyileştirme ve yeniden yapılanma deneyimlerini inceleyen çalışmalar dikkate alınarak Kahramanmaraş depremlerinin toplumsal etkilerinin onarılması hakkındaki önerilerin yararlı olacağı vurgulanıyor. Orta ve uzun vadedeki deprem sonrası uygulamalarda ise toplumsal değişimin gözetilmesi, sosyo-ekolojik sorunları gidermek için hedefler konulması ve bu doğrultuda kurumsal düzeneklerin oluşturulmasına yönelik katılımcı çalışmaların önemli olduğu belirtiliyor.

*

[1] İTÜ. 2023. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri Ön İnceleme Raporu:  https://jeoloji.itu.edu.tr/anasayfa/2023/02/21/i-t%C3%BC-den-2023-deprem-raporu; erişim, 24.02.2023.

 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.