Son derece karmaşık bir konu olan iklim değişikliği, 21. yüzyılın diğer bir küresel sorunu olan kentleşme ile yakından ilişkilidir. Dahası, iklim değişikliği de kentleşme de, küresel olaylar olmalarına rağmen, ülke, bölge ya da kent düzeyinde homojen bir dağılım göstermemektedirler. Aksine, etkileri yerel ve bağlama özeldir. Bir yandan “mega-eğilim kentleşmenin” en görünür ifadesi, diğer yandan iklim değişikliğinin hem sorumlusu hem de kurbanı olan mega kentler, birbiriyle iç içe girmiş ve paralel devam eden süreçler dikkate alındığında oldukça karmaşık olgulardır. Bu durum ayrıntılı bilimsel analizlerin yürütülmesinive daha doğru müdahale yöntemleri geliştirilmesini sağlamak için iklim değişikliği etkilerine ilişkin tüm risklerin ve hassas konuların incelenmesini zorunlu kılar. Her ne kadar bu karmaşık durum, daha kapsamlı bir analize gereksinim duyarak, konu ile ilgili bir dizi belirsizlikler de dahil olmak üzere uzun vadeli tahminleri zor bir hale getirse de, bu zorlulukların üstesinden gelinmesi önemlidir. Öte yandan bu yaklaşım, kentsel seviyede iklim değişikliği alanında çalışan farklı paydaşların çakışan sorumluluklarının egemen olduğu karmaşık etkilere tepki vermenin en uygun yollarından biridir. Tüm bu nedenlerden dolayı, daha güvenilir veriler ile çalışabilmek ve dahası, kentler için uygun hafifletme (mitigation) ve uyum (adaptation) önlemleri alabilmek için ulusal, bölgesel ve yerel seviyede karar alıcıların, akademisyenlerin ve sivil toplum yetkililerinin ortak çabaları gerekmektedir.
Türkiye, dünyadaki pek çok ülkede olduğu gibi, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü uyarınca talep edilen gerekliliklerin yerine getirilmesi için iklim değişikliğiyle müdahale kapsamında ulusal düzeyde farklı etkinlikler yürütülmüştür. Ancak, Türkiye’deki pek çok kent ve özellikle büyükşehir belediyeleri, henüz bütünleyici ve uzun vadeli iklim değişikliği stratejileri belirlememişlerdir. Bu durum hafifletme etkinlikleri sürdürülüyor olmasına rağmen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) için de geçerlidir. Ancak dünyanın farklı yerlerindeki rakip mega kentler ile aynı kulvarda koşabilmek ve Türkiye’deki diğer kentlere örnek olmak adına hafifletme ve uyum faaliyetlerinin de dahil edildiği net bir iklim değişikliği stratejisi İBB’nin pozisyonunu güçlendirebilir.
Var olan veriler, devam eden ve tamamlanmış çalışmaların yanı sıra İBB’de iklim değişikliği alanında geliştirilen planlar, programlar ve stratejiler hakkında daha fazla bilgi edinmek için, Mercator-İPM Araştırmacısı olarak Aralık 2012-Ağustos 2013 tarihleri arasında bazı araştırma çalışmalarında bulundum. Yoğun bir literatür taramasına ek olarak, iklim değişikliği alanında aralarında karar alıcılar, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri olan32 uzmanla görüşerek, görüşmelere davet edilen aktörler arasında bir ağ kurulması yönünde çalışmalarımı sürdürdüm. Aynı şekilde, görüşmelere katılan uzmanlar araştırma projesi kapsamında düzenlenen atölye çalışmasına aktif olarak katılmaları için davet edilmişlerdir.
İklim Değişikliği ile Mücadele için Yerel Düzeyde Ortak Girişim – Müdahale Kapasitelerini Güçlendirme (Joint Action to Tackle Climate Change at the Local Level – Strengthening Response Capacities) isimli atölye çalışmasınıİstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi, Bölgesel Çevre Merkezi (REC), Türkiye ve Birleşmiş Milletler Gelişim Programı (UNDP) Türkiye ortaklığında organize ettim. Atölye çalışması, farklı aktörleri bir araya getirmeyi, bilim-politika ekseninde katılımcı bir süreç başlatmayı, yerel düzeyde iklim değişikliğine ilişkin güncel bilgiler üzerinde çalışmayı ve bilgi eksiklikleri ile program gereksinimlerini saptamayı amaçlamıştır.
Atölye çalışmasının sonuçları, hâlihazırda görüşmelerde ulaşılan sonuçları desteklemiş ve özellikle profesyonel ve politik geçmişleri ya da kurumsal bağlantılarına bakmaksızın, tüm katılımcılar arasında bir etkileşim oluşması açısından başarılı geçmiştir. Bu etkileşim ve yapıcı bilgi alışverişinin önemine vurgu yapılması gerekmektedir. Araştırmanın öne çıkardığı bir diğer bulgu ise, iklim değişikliğinin politikacıların, bilim dünyasının ya da sivil toplumun gündeminde çok fazla yer almadığıdır. Politika odaklı olmasa da, iklim değişikliği ile ilgili bilimsel araştırmalar devam etmektedir ancak özetlendiğinde iklim değişikliğine ilişkin yerel seviyede tutarlı ve kapsamlı çok az veri ve çalışma vardır.
İBB’de kentsel gelişim ve planlamada iklim değişikliği yalnızca gelişigüzel düşünülmektedir ve herhangi bir sürdürülebilir kalkınma hedefi de belirlenmemiştir. Görüşmeler ve atölye çalışmasındaki tartışmalar, konu ile ilgili farklı paydaşlar arasında bilgi alışverişi ve işbirliği olmadığını göstermiştir. (örn. Sadece ulusal ve yerel yönetimler arasında değil aynı zamanda karar alıcılar, iklim eylemcileri ve bilim insanları arasında da.) Öte yandan, bilgi, farkındalık ve politika eksikliklerini önlemek için, sürdürülen faaliyetlerin ve bu çalışmaların sonuçlarının tüm paydaşlara iletilmesi deilgili tüm aktörler tarafından dikkate alınması gereken bir zorluktur.
Paydaşların çoğunun mevcut durumdan memnun olmadıkları ve İBB için genel ve tutarlı bir iklim değişikliği stratejisi hazırlanması için ortak çalışmalara gereksinim duydukları anlaşılmıştır. Ancak, karar alıcılar, akademisyenler ya da sivil toplum liderliği ele almadıkça, iyi niyeti eyleme dökmek çok zor olacaktır. Bilim insanları karar alıcıların elle tutulur taleplerle kendilerine gelmelerini beklediği ve karar alıcılar diğer paydaşların iklim değişikliği hakkında karar verme süreçlerinde katılımcı bir şekilde yer almalarını sağlamadığı sürece,ortak çalışma potansiyelinin tam anlamıyla gerçekleşmesi mümkün görünmemektedir.
Böylece, araştırma ile başlayan sürece tatminkâr bir şekilde devam edebilmek için uygun yolun bulunması önemliydi; a) iklim değişikliğinin özellikleri ve İBB üzerindeki etkisi üzerinde daha yoğun bir çalışma ile ilgili bilim insanlarının bilgisinin ve gücünün kullanılması ve b) özellikle daha aktif katılım faaliyetleri ile iklim değişikliği projelerinde daha yoğun çalışma potansiyeli gösteren sivil toplumun dikkatinin çekilmesi.
İBB, iklim değişikliğine dönük, kısa ve orta vadeli bütünleştirici ve ortak müdahaleler ışığında kendi uzun vadeli kurumsal ve örgütsel yaklaşımını geliştirme potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla, “mega-kent” İstanbul’u bir fırsat ve umut kenti yapan farklı paydaşların; karar alıcıların, akademisyenlerin ve sivil toplumun ortak kapasitelerini kullanabilir.
|
Türkçeye Çeviren: İstanbul Politikalar Merkezi
Yazının özgün hali
Dr. Kerstin Krellenberg
İstanbul Politikalar Merkezi (Mercator-İPM Burs Programı)
Helmholtz Çevre Araştırmaları Merkezi -UFZ (Almanya)