“İmamın Ordusu”nu okumak istiyorum! – Füsun Çiçekoğlu

Gasp ettiğiniz okuma hakkımı bu oyunda sesinin yükseleceğini hesaba katmadığınız 'dördüncü şahıs kişi' olarak, yani okur olarak sizden geri alacağım diye haykırmak! İşte bunun için de bu baskı rejimine, bu diktatörlüğe sesleniyorum: İmamın Ordusu'nu okumak istiyorum!

Ahmet Şık haklıydı: “Dokunan yanar arkadaşlar!”

”Ergenekon” soruşturması kapsamında soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün talebi ve İstanbul Nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla, önceki gün akşam ve dün öğle saatlerinde Kadıköy’deki İthaki Yayınevi’nde polis arama yaptı.

Ahmet Şık’ın henüz yayınlanmamış kitabının nüshaları, evrak ve bilgisayarlar tek tek incelendi. Kitabın yazılı kopyaları imha edildi, bilgisayarlarda bulunan kopyaları imha etmek için de hard diskler götürüldü.

Yetmedi… Arama sırası Radikal gazetesinin İkitelli’deki merkezine geldi dün akşamüstü.

Ertuğrul Mavioğlu’nun odasına giren polisler mahkeme kararını tebliğ ederek Mavioğlu’nun bilgisayarındaki kitabın taslağının çıktısını aldılar ve kitabın kopyalarını almak istediklerini söylediler.

Dün öğle saatlerinde polisler, Ertuğrul Mavioğlu dışında, Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık’a, avukatlarına 3. kişilerdeki kopyalarına el konacağını içeren bir tebligatta bulundular.

Üçüncü şahıs kişilerin, “İmamın Ordusu” kitabının sureti ya da taslağını, ayrıca kitap ile içerik olarak aynı mahiyetteki evrak ve nüshaları savcılığa teslim etmesi istenen tebligatta, taslak ve nüshayı teslim etmeyenler hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 124. maddesi gereğince “örgüte yardım etmekten” dava açılacağı belirtildi.

İnsanların tutuklandıklarını duymak, artık hava durumu raporları kadar gündelik hale gelmişti. Başlangıçta sadece sıradan insanları tutuklamaya cesaret ederlerken artık yargıçları, eski valileri, bankacıları, büyükelçileri tutuklamaya başlamışlardı.

Tutuklananlar arasında o kadar çok gazeteci vardı ki…

Corpos’u merak etmekten başka bir şey yapmamış olan gazeteciler sorguya alınıyor ve haftalarca, aylarca serbest bırakılmıyorlardı.

Derken kitapları yakma zamanı geldi…

Corpos’u tehdit edebileceği düşünülen kitaplar tüm ülkede yakılmaya başlandı.

Yukarıda anlatılanların bir kısmı 23 Mart 2011 Türkiye’sinin gerçeğinden bir kısmı da Sinclair Lewis’in “Burada Olmaz” (It Can’t Happen Here, 1935) adlı kurmaca kitabındandır.

Lewis, korporatif sistemin Amerikalı bir Führer yetiştirme çabasında bulunduğunu çizdiği faşist karakter Berzelius “Buzz” Windrip üzerinden anlatmıştı kitabında. Kitapta, partisini “vatansever” olarak tanımlayan ve Hitler’in S.S.lerine atıfla, Minute Men (M.M.)olarak adlandırdığı kendi milislerini kuran bu popülist politikacı seçimleri kazandıktan sonra gözünü sınırsız iktidara diker ve meşruiyetini yitirir. Doremus Jessup ülkede neler olduğunu halka anlatmakta israrlı bir gazetecidir ve Berzelius “Buzz” Windrip faşist rejimine karşı mücadele eder.

Gerçek ile kurmacanın birbirine karıştığını düşünenler Corpos yerine Fethullah Gülen Cemaati’ni koyabilirler yazıyı okurken.

Ben öyle yapıyorum.

Fethullah Gülen Cemaati’ni tehdit edebileceği düşünülen kitaplar tüm ülkede yakılmaya başlandı. Bu kitapların ilki de İmamın Ordusu oldu diye düşünüyorum.

Burada olmaz demenin de, artık olmaz demenin de anlamsızlığını yaşadık önceki gün ve dün, Türkiye’de.

Çoğu kişide 23 Mart’ın yeni bir başlangıç olduğu duygusu var. Burada ve şimdi yeni bir karanlık çağın başlangıcı… Eskisi bitmemiş, karanlığı daha da artmış ve artacak olan yeni bir çağ.

Bu çağa kafa tutmanın yolu, muktedirlere “okur olarak neyi okuyup neyi okumayacağıma siz karar veremezsiniz” demek!

“İmamın Ordusu” kitabının sureti ya da taslağını, ayrıca kitap ile içerik olarak aynı mahiyetteki evrak ve nüshaları savcılığa teslim etmelerini istedikleri üçüncü şahıs kişilere de musallat olan bu korku imparatorluğuna itiraz etmek.

Gasp ettiğiniz okuma hakkımı bu oyunda sesinin yükseleceğini hesaba katmadığınız ‘dördüncü şahıs kişi’ olarak, yani okur olarak sizden geri alacağım diye haykırmak!

İşte bunun için de bu baskı rejimine, bu diktatörlüğe sesleniyorum: İmamın Ordusu’nu okumak istiyorum!

(Füsun Çiçekoğlu: Bianet, 25.03.2011)

 

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR