Köşe Yazıları

[İklim İçin] Dünya Savunucuları ve G20

0

Sevgili Yeşil Gazete’nin İklim İçin köşesi okuyucuları,

Naber? Uzun bir süredir sesim çıkmıyordu biliyorum. Şöyle bir geriye gittiğimde en son 3 Temmuz 2017 saat 18.25 sularında ÇOK SICAK başlıklı bir yazı girmişim ama sıcaklardan burnum kanadığı için yazıyı bitirememişim. Şöyle yazmışım:

Sizlere gölgede 33C, gerçekte 39C, bizim ofiste 47C hissedilen İstanbul’dan yazıyorum. Daha uzun ve güzel bir başlık bulabilmek isterdim ama sıcaktan genleşen damarlarımın saldığı beyin hücrelerim buna el vermiyor. Siz bu satırları okurken Balkanlardan gelen fırtına İstanbul’a girmiş ve dahi etrafınızı sel götürmüş olabilir! İşte bu ahval ve saçmalık içerisinde göreviniz iklim değişikliğiyle mücadele etmektir.

Dün (Pazar) gününü kendimi fıs fıs ile sulayarak geçirdim. Gerçekten hiç bu hale düşeceğimi sanmazdım ama tam olarak elimde bir fıs fıs su ile kendimi ara ara sulayarak geçirdim tüm günü.

Ülkemizin üzerinde sıcak hava akımları geziyor. Normalde 40-45Clerde ve genelde Cizre ve Silopi dolaylarında süregelen çılgın sıcaklar Perşembe günü özellikle Akdeniz ve Ege’de çılgın attı. Pazar günü Bodrum’da 46.8C ölçüldü. Şu ana

(burada yazı kopuyor)

Bugün ise şu satırları yazarken İstanbul’da 23,6C. Hayat işte böyle bir şey, lunaparktaki tahta at gibi, bir ileri bir geri.

Peki bu süre içinde neler oldu ona bir bakalım?

Bir G20 zirvesi daha oldu bitti. 7-8 Temmuz’da Hamburg’da yapılan zirvenin ana gündem maddelerinden biri de iklim değişikliğiydi. Malumunuz G20 ülkeleri arasında Paris Anlaşması’nı onaylamayan bir biz, bir Rusya, bir de ABD kaldı. (ABD Barack Obama yönetimiyle Paris Anlaşması’nı onaylamıştı ancak Trump Paris Anlaşması’ndan çekileceğini duyurdu)

G20 sonucunda ise G20 Liderleri Deklarasyonu yayınlandı. Bu deklerasyonun sayfa 9’unda der ki:

“Biz (G20 ülkeleri) sürdürülebilir ve temiz enerji icatlarını ve enerji verimliliğini arttırarak ve de düşük seragazı emisyonlu enerji sistemleri için çalışarak seragazı emisyonlarını azaltmaya kararlıyız.”

Sayfa 10’da da ABD hariç diğer G20 ülkeleri Paris Anlaşması’dan dönülemez diyorlar.

Heyo! Yani Türkiye Paris Anlaşması’nı onaylayacak mı?

Yok artık. G20’nin çıkışında Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

“Müzakerelerin yapıldığı dönemde imzayı attık fakat dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Hollande’ın bize vermiş olduğu bir söz vardı. Gelişmekte olan ülkeler sınıfında olduğumuz için oradaki mali yaptırımların karşılanacağı taahhüdünde bulundular. Bizler de dedik ki ‘Eğer bu gerçekleştirilirse parlamentodan geçer, aksi takdirde bu, parlamentodan geçmez’.Nitekim şu anda henüz parlamentodan geçmemiştir” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolayısıyla Amerika’nın attığı bu adımdan sonra bizim de durduğumuz konum şu anda parlamentodan geçmemesi istikametindedir. Bunu da özellikle ifade etmek isterim.”

Nasıl yani? Yanlış mı okuyorum? Erdoğan Paris Anlaşması’nı onaylamamak için Trump’ı mı öne sürdü? Daha önce Trump’ın iklim anlaşmasından çekilmesiyle bizim de çıkmış sayılmamız veya Trump’a gelen tepkiler konulu bir yazı yazmıştım:

Trump iklim anlaşmasından çıkınca biz de çıkmış sayıldık

Hani öyle bir gaf ki yazık Almanya Federal Çevre Bakanlığı müsteşarı durumu kurtarmaya çalışıyordu:


Deutshce Welle’nin haberine göre Almanya Çevre Bakanlığı’ndan bir sözcü Almanya’nın bu konuda “arabulucu” olarak görev yaptığını açıkladı. Sözcü zirve ertesinde bu konuda görüşmeler yürütüldüğünü, Federal Çevre Bakanlığı müsteşarı Jochen Flasbarth’ın Ağustos ayında da temaslarını sürdüreceğini duyurdu.

Öte yandan ABD de boş durmuyordu. Hamburg’da G20 Zirvesi biterken İstanbul’da 22. Dünya Petrol Kongresi başlıyordu. Kongre esnasında ExxonMobil’in eski CEO’su ve ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ikili görüşme de yaptılar. Erdoğan da Türkiye’nin kömür enerjisindeki kararlılığını bir kere daha yineledi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ise Talinn’de düzenlenen AB Çevre Bakanları toplantısında yaptığı konuşmada

Türkiye iklim değişikliği ile ilgili mücadele çabalarına verdiği önemin bir göstergesi olarak Paris Anlaşmasına ilk imza atan ülkelerden biri olmuştur. Bu kapsamda da 2030 yılına kadar sera gazı azatlımını yüzde 21’e kadar azalttım yapma niyetimizi açıklamış bulunuyoruz. Yeşil iklim fonu ve teknoloji desteklerine erişmeye yönelik haklı beklentilerimizin henüz karşılanmamış olması nedeniyle Paris anlaşmasına taraf olma hususunda değerlendirme aşamasındayız. Bizim etrafımızdaki ülkeler adeta yanıyor ve ateş çemberi içerisindeyiz. Son birkaç yıl içerisinde sadece Suriye’den 3 milyon mülteci aldık. Onlar için 30 milyar dolardan fazla harcama yaptık. DEAŞ ile fiili olarak savaşan tek ülke de biziz. Bunca sıkıntılar içerisinde uğraşırken bir kez daha vurgulamak isterim ki 2020 sonrasında Türkiye’nin uluslararası finans ve teknoloji desteklerine ve özellikle yeşil iklim fonuna erişim talebi haklı bir taleptir. Bunu adil olarak değerlendirmek gerekir.

 dedi.
İklim değişikliği alanında çalışan birisi olarak ben Türkiye’nin yeşil iklim fonuna erişim talebiyle ilgili görüş vermekten sıkıldım, Türkiyeli politikacılar ve bürokratlar bu talebi yinelemekten sıkılmadılar.
Sayın Özhaseki’nin açıklamalarına madde madde yorum getireceğim:
1. Türkiye Paris Anlaşması’na ilk imza atan ülkelerden biri değildir, Türkiye 197 tarafın neredeyse hepsiyle birlikte 22 Nisan 2016 tarihinde New York’ta anlaşmayı imzalamıştır.
2. Türkiye Paris Anlaşması’nı hala onaylamamış 44 taraftan beridir. 197 tarafın 153’ü Paris Anlaşması’nı onaylamıştır.
3. Türkiye geçen hafta yapılan G20 zirvesinde “Paris Anlaşması’ndan ABD çıkıyorsa biz de çıkacağız” diyerek -her ne kadar Türkiye medyasında pek duyulmasa da- politik bir gaf yapmıştır. Yeşil Gazete okuyucuları iyi bilirler, Trump’ın Paris Anlaşması’ndan çekilmesi kararı dünyada sansasyon olmuştu ve tüm gelişmiş ülkelerden kınama gelmişti. Böyle büyük bir sansasyondan sonra kimse hele hele ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilmesini öne sürerek anlaşmadan çekilmek gibi bir gaflete düşmez diyorken Türkiye…
(G20 arasında Paris Anlaşması’nı onaylamayanlar sadece Türkiye, ABD ve Rusya)
4. Türkiye’nin seragazı azaltım hedefi azaltım hedefi falan değildir.
Şöyle, Türkiye resmi politika olarak her sene %5 büyüyeceğini öngörür.Diyelim ki Türkiye her sene %5 sabit olarak büyüdü. Bu durumda 2030 yılında Türkiye’nin CO2 emisyonu 1 milyar ton olması öngörülmektedir. Oysa resmi olarak verilen hedefte 2030 yılında Türkiye’nin CO2 emisyonunun 1 milyar 175 milyon ton olacağı varsayılmıştır.
İşin ilginç yanı ise gerçekte Türkiye senelik ortalama %3 büyümektedir ve bilirsiniz ki ülkeler büyüdükçe büyüme oranları da azalır. Realist anlamda düşünürsek 2030 yılında Türkiye’nin CO2 emisyonu 800 milyon ton olacaktır.
Türkiye’nin verdiği %21 azaltım hedefi ise 929 milyon ton CO2 anlamına gelir. Kısacası, Türkiye’nin azaltım hedefi şişirilmiş bir seragazı emisyon projeksiyonundan azaltım yaparak gerçekçi olan senaryodan bile daha fazla gezegene karbon salmayı taahhüt eder.
Türkiye’nin göçmen politikasının iklim değişikliği politikasıyla da alakası yoktur. Eğer siz iklim değişikliği görüşmeleri yapmaya gittiğiniz bir ortamda “Son birkaç yıl içerisinde sadece Suriye’den 3 milyon mülteci aldık. Onlar için 30 milyar dolardan fazla harcama yaptık.” derseniz, AB’ye, BM’ye ve tüm uluslararası kurumlara sağılması gereken fon sağlayıcıları olarak baktığınız çok belli olur.
Bu tutumla maalesef Yeşil İklim fonundan faydalanmak talebi haklı olamaz. Siz petrol ve fosil yakıt endüstrisine ev sahipliği yapıp, konferanslarda fosil yakıtları övüp, Exxon Mobil CEO’su Rex Tillerson’larla pazarlıklar yaptıkça bu talepler hiçbir şekilde değerlendirilemez. Marakeş’te İklim Zirvesi olurken Enerji Bakanı çıkıp “anti-kömür lobisi” derse, Cumhurbaşkanı kömürde kararlıyız derse kimse Yeşil İklim fonundan faydalanma talebini ciddiye almaz.
Türkiye eğer Yeşil İklim fonundan faydalanmak istiyorsa şunları yapmalı:
1. Paris Anlaşması’nı Meclis’ten geçirmeli
2. Gerçekçi ve iddialı bir karbon emisyon azaltım hedefi ortaya koymalı
3. Planlanan tüm kömürlü termik santral projelerini iptal etmeli
4. Fosil yakıt teşvikleri bitirilmeli
5. Acilen adem-i merkeziyetçi yenilenebilir enerji projelerini teşvik verilmeli
İşte o zaman hep beraber Türkiye’nin yeşil iklim fonundan faydalanması için kampanya bile yaparız, ama bu şartlarda olmaz.
***
Yazıyı bitirirken bu kadar bürokrattan ve yalandan, dolandan, çakma deklarasyonlardan bahsedip insanlardan bahsetmesem olmaz. Dünya’nın Savunucuları raporuna göre 2016 yılında her hafta dört kişi toprağını ve doğal yaşamı büyük şirketlerden koruduğu için öldürüldü.
Şu cümleyi tekrar okuyun ve yüreğiniz ağrımasın.
2016 en ölümcül yıl oldu. İşin korkunç tarafı cinayetler sadece artmıyor, yayılıyor. 2015’te 16 ülkede cinayet işlenmişken 2016’da 24 ülkeye yayılmıştı. Pek çok cinayetin de raporlanmadığını, soruşturulmadığını belirtmek gerekir.
Bu doğa savunucularını daha fazla kar elde etmek için insanlar ve de doğa üzerinde tahakküm kuran maden, orman, hidro-elektrik ve tarım şirketleri öldürdü, devletler şirketleri ve katilleri korudu.
Son olarak geçtiğimiz hafta Kuzey Kutbu’ndan kopan buzul şehirlerimize oranla ne büyüklükte resimlerini biraz ilham için buraya bırakıyorum:

You may also like

Comments

Comments are closed.