Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

İklim değişikliğinin gıda üretimi ve güvenliğine etkileri giderek daha negatif oluyor

0

Küresel, bölgesel ve ülkesel gıda güvenliği ve insanların gıdaya erişme olanağının ya da kapasitesinin ve refahının bir ölçüsü olan gıda güvencesinin sağlanması ve sürdürülebilirliği şimdi her zamankinden daha önemli.

İklim değişikliğinin (sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, şiddetli ve aşırı yağışlar, seller ve taşkınla, vb.) ve küresel Covid-19 salgınının küresel, bölgesel ve ülkesel negatif etkileri yüzünden, besin yetersizliği, gıda güvencesizliği, açlık ve yoksullukla savaşım ile gıda sistemlerinin geliştirilmesi-işlevselliğinin artırılması, 2015 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri açıklandığı zamandaki dünyaya göre, şimdi ulusal ve uluslararası ve/ya da hükümetlerarası karar vericilerin (politika yapıcıların) daha büyük ve ivedi bir önceliği haline geldi.

Gıda güvenliği, tüm insanların kendi beslenme gereksinimlerini karşılamak üzere her an yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak ulaşabilmesi ve gıda tercihlerinin etkin ve sağlıklı bir yaşam için karşılanması olarak tanımlanabilir. İnsanlar ve toplumlar, istedikleri zaman ekolojik, çevresel ve sosyal olarak duyarlı ve adil bir yolla üretilmek koşuluyla, besleyici, güvenli, kişisel olarak kabul edilebilir ve kültürel olarak uygun gıdalara eriştiklerinde büyük ölçüde mutludur.

Gıda güvenliği, (i) gıda varlığı, (ii) gıdaya erişim (ilk ikisinin genel olarak gıda güvencesine karşılık geldiğini düşünebiliriz, (iii) gıda tüketimi (alımı) ve (iv) gıdanın sürdürülebilirliği başlıkları altında dört açıdan ele alınarak incelenebilir.

Az gelişmiş ülkelerdeki risk çok daha büyük

Gıda varlığı, gıdanın yerli üretim, ticari dış alım ve gıda yardımı yoluyla fiziksel varlığıdır. Gıdaya erişim, ailelerin ev üretimi ve yedeklerinin (sonra kullanmak üzere evde biriktirilen fazla gıda), satın alınanlar, hediyeler, ödünç alınanlar ve yardımların geniş bir birleşimi yoluyla yeterli tutarlardaki gıdayı elde etme olanağıdır. Gıda tüketimi ya da alımı, ailelerin erişebildiği gıdanın tüketimi ve aile üyelerinin ya da kişilerin besin maddelerini sindirme ve emme olanağına sahip olmasıdır. Son olarak, gıdanın sürdürülebilirliği ise, gıdanın düzenli ve periyodik olarak varlığı (kararlılık) ve elde edilebilir olması; bu yolla ailelerin ve kişilerin beslenme ya da besleyici maddeleri alma güvenliğinin sağlanmasıdır.

Kaynakların sınırlı ve tarihsel olarak eşitsiz bir ekonomik ‘paylaşımın’  egemen olduğu bir dünyada, özellikle en az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki hızlı nüfus büyümesi ile iklim değişikliği, kuraklık, arazi bozulumu ve çölleşme, biyolojik çeşitliliğin ve ormanların azalması ve yok edilmesi gibi küresel ve bölgesel değişiklikler, söz konusu çarpıklığı daha da kuvvetlendirmektedir.

Küresel ve bölgesel ölçeklerde gerçekleştirilen birçok çalışma, özellikle gelecek iklim değişiklikleri ve değişkenliğinin, günümüze göre tarım, su ve toprak kaynakları üzerindeki olumsuz etkisinin kuvvetleneceğini göstermektedir. Gıda ve su güvenliği ile iklim değişikliği arasındaki yakın bağlantı nedeniyle, iklim değişikliği, büyük olasılıkla gıda güvenliğinin, gıdanın varlığı, erişim, tüketim ve sürdürülebilirliğinden oluşan dört boyutunu da etkileyecektir.

820 milyonu aşkın insan yetersiz besleniyor

Baş yazarlığın yanı sıra birkaç konuda katkı veren yazarlarından biri olduğum Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) İklim Değişikliği ve Arazi Özel Raporu’na (2019) göre, var olan gıda sistemi (üretim, nakliye, işleme, paketleme, depolama, perakende, tüketim, kayıp ve atık) Dünya nüfusunun büyük bir bölümünü beslemekte ve 1 milyardan fazla insanın geçim kaynaklarını desteklemektedir. 1961’den bu yana, kişi başına gıda arzı %30’dan fazla artmış, azotlu gübrelerin daha fazla kullanımı (% 800 dolayında artış) ve sulama için su kaynakları (% 100’den fazla artış) bu artışa eşlik etmiştir. Bununla birlikte, günümüzde yaklaşık 820 milyonu aşkın insanın yetersiz beslendiği ve beş yaşın altında yaklaşık 150 milyondan fazla çocuğun büyüme engelli, 15 ila 49 yaş arası yaklaşık 615 milyon kadın ve kızın demir eksikliğinden etkilenmekte olduğu ve yaklaşık 2 milyar yetişkinin fazla kilolu ya da obezite sorunlu olduğu öngörülmektedir.

Gıda sistemi, iklim dışı stres etmenlerinin (ör. nüfus ve gelir artışı, hayvansal kaynaklı ürün istemi) ve iklim değişikliğinin baskısı altındadır. Bu iklim ve iklim dışı stresler, gıda güvenliğinin dört boyutunun, gözlenen iklim değişikliği, artan sıcaklıklar, değişen yağış desenleri ve bazı aşırı olayların daha sık görülmesi yoluyla etkilemektedir.

İklim değişikliğini ürün rekoltelerini etkileyen diğer etmenlerden ayıran çalışmalar, pek çok alçak enlem bölgesindeki bazı ürünlerin (ör. mısır ve buğday) veriminin gözlenen iklim değişikliklerinden olumsuz etkilendiğini belirtirken, birçok yüksek enlem bölgesinde ise bazı ürünlerin (ör. mısır, buğday ve şeker pancarı) verimlerinin son yıllarda olumlu etkilendiğini göstermiştir. Yüksek hava sıcaklıkları ve sıklığı ve şiddetinde önemli artışların yaşandığı sıcak hava dalgalarıyla birleşen kuraklık olayları, Akdeniz Havzası’nın bazı bölgelerinde ve Türkiye’de özellikle son 20 yıllık dönemde tarımsal ürün rekoltesi üzerinde bazı yıllarda ciddi olumsuz etkilere neden olmuştur. Dahası, iklim değişikliği kurak alanlarda, özellikle Afrika‘da, Asya ve Güney Amerika‘nın yüksek dağ bölgelerinde gıda güvenliğini etkilemektedir.

Büyük olasılıkla gıda güvenliği, gelecek için öngörülen iklim değişikliğinden giderek daha fazla etkilenecek ve başta tahıllar gelmek üzere gıda fiyatları artacaktır. Yoksullar ve düşük gelirli tüketiciler özellikle risk altındadır. Çeşitli iklim modelleri, gelecekte yaklaşık 200 milyon ek insan için açlık riski öngörmektedir. Atmosferdeki birikimi artan CO2‘nin, en azında başlangıçta (erken gelecek yıllarda) görece daha düşük sıcaklık artışlarında ürün verimliliği için yararlı olacağı öngörülürken, besin kalitesini düşüreceği beklenmektedir. Örneğin, 546-586 ppm (ppm, milyon hacimde bir birim) atmosferik CO2 birikimi koşullarında yetiştirilen buğday %5.9-12.7 daha az protein, %3.7-6.5% daha az çinko ve % 5.2–7.5 daha az demir içerebilecektir. Dahası, zararlıların ve hastalıkların dağılımı değişecek ve bu da birçok bölgede üretimi olumsuz yönde etkileyecektir. Artan aşırı hava ve iklim olayları ve afetleri ve bu olayların başka öğelerle bağlantılı olması, gıda sisteminin bozulma riskini artırmaktadır.

‘Isı stresi’nin etkileri

Kırsal sistemlerin iklim değişikliğinden etkilenebilirliği çok yüksektir. Bu sistemler, göçebe topluluklar, yayla çobanları ve tarımsal göçebe çobanlar dahil olmak üzere 200 ila 500 milyon kişi tarafından ülkelerin % 75’inden fazlasında uygulanmaktadır. Afrika’daki kırsal sistemlerdeki etkiler, daha düşük mera ve hayvan verimliliğini, hasarlı üreme fonksiyonunu ve biyolojik çeşitlilik kaybını kapsamaktadır. Kırsal sistem güvenlik açığı, iklim dışı etmenler, örneğin arazi kullanım süresi, göçmenlerin bir yaşam alanına yerleştirilmesi, geleneksel kurumlardaki değişiklikler, istilacı türler, uygun/yeterli pazar eksikliği ve çatışmalar tarafından daha da kötüleşmektedir.

Sağlıklı beslenmenin önemli bir bileşeni olan meyve ve sebze üretimi de iklim değişikliğine karşı savunmasızdır. Özellikle tropikal ve subtropikal bölgelerde, yüksek sıcaklıklarda, ürün uygunluğu ve veriminde düşüşler öngörülmektedir. Isı stresi meyve oluşumunu azaltır ve yıllık sebzelerin gelişimini hızlandırır, bu da verim kayıplarına, ürün kalitesinin bozulumuna ve gıda kaybının ve atıkların artmasına neden olur. Daha uzun büyüme mevsimleri, daha fazla sayıda ürün yetiştirilmesini ve daha fazla yıllık verim alınmasını sağlayabilir. Ancak bununla birlikte, bazı meyve ve sebzelerin, tutarlı bir hasat üretmek için bir süre soğuk birikimine (soğuklama) gereksinimi vardır. Bu yüzden daha sıcak kışlar rekoltede daha büyük bir etki ya da risk oluşturabilir.

Öte yandan, gıda güvenliği ve iklim değişikliğinin güçlü bir cinsiyet ve eşitlik boyutu vardır. Bölgesel farklılıklar olmasına karşın, dünya ölçeğinde kadınlar gıda güvenliğinde kilit bir rol oynamaktadır. İklim değişikliğinin etkileri yaşa, etnik kökene, cinsiyete, varlığa ve sınıfa bağlı olarak çeşitli sosyal gruplar arasında değişiklik gösterir. Aşırı iklim olaylarının, yoksul ve savunmasız toplulukların geçim kaynakları üzerinde acil ve uzun vadeli etkileri vardır ve bu da iç ve dış göç için stres çarpanı olarak daha fazla gıda güvensizliği riskini oluşturabilir. Bu nedenle, kadınları güçlendirmek ve karar almada hak temelli yaklaşımlar, uyum ve savaşım ile ev gıda güvenliği arasında sinerji yaratabilir.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.