Köşe Yazıları

‘Hukukuz’ Biz, hani aradığınız

0

Yapmakta olduğum iş, çocukluk hayalim değildi, gençliğimde de bu mesleği icra edeceğimi hesaplamadım, tamamen son anda verilen kararların sonuçları, hayatımın tümünü dönem dönem zehir haline getiren ama kimi neşeli bu meslekle beni yazık ki buluşturdu. Kimi ayarsız neşemin kaynağı bu mesleğin bende yarattığı yorgunluğun nedeni, insan denen malzemenin iki yüzlü, korkak ve yalana olan tedavisi imkansız bağımlılığının karşıma çıkardığı günlük durumlar çoğunlukla.

Baştan sona kadar şekil, kavram cambazlığı ve aslında ‘olmadığın ‘ üzerine kurulu adli sistemi böyle yapan, sanıldığının aksine devlet sistemi değil vatandaş olarak kendini tanımlamaktan haz duyan insanlar topluluğu. İnsanın adaleti aradığı teorisinin koskoca bir yalan olduğu ve adaletin herkese gerektiği sözünün de en büyük sahtekarlığımız olduğunu hemen şurada araya sokayım da kaybolup gitmesin sözlerimin arasından Devlet karşısındaki mağduriyetin kişileri ‘en bir masum’ duruma getirdiği yalanı, kişilerin birbirlerini mağdur etmekte gösterdikleri yetenek ve ölçüsüzlükle karşılaştırılınca, ikisi arasında durulacak yerin neresi olduğu ve hangi arada kendimi bir kadeh rakı içerek ancak toparlayabileceğim sorusu ile yaşatıyor beni. Devlet ile insan arasında aslında hiç fark yok. Belki birisi zarar vermedeki etki alanı açısından diğerinden daha güçlüdür. Ben bunları görerek yaşayan ve bu ‘yalan oyunu’ oynayarak çocuğuna ve kendisine hayat örmeye çalışan biriyim sadece. Bilmediğinizi bildiği zannedilen ve hepinizi ve kendini bu yalana inandırarak ,saman üzerine bina edilmiş bir sistemin küçük zavallı civatalarından biri. Bu çok eğlenceli;

Herkesin bilmediği şeyi bildiğini sanan bizler, herkesin her şeyi bildiğini sandığı bu kültürde aslında kimsenin de hiçbir şeyi tam olarak bilemediği, bilemediği şeyleri yüksek hamaset cümleleri ile metinlere çevirerek iş yapıyoruz. Okuyanın da anlamadığı yazanın zaten emin olmadığı o güzel metinlerimizin sonuçları ise sosyal medyanın gazı ile dünyanın en mühim meselesinin bir önündeki meselemiz halini alıyor. Dönem bizim işi yapanların baş rolü oynayan en çirkin kızı filmin sonunda prensese dönüştürdüğü bir senaryodan ibaret.

Sefaletimizin ve rezaletimizin allanıp pullanarak bir birimizi ve en çok kendimizi kandırma üzerine olduğu bu işte, aslında kimsenin aslında ‘hiç de düşündüğü şey’ olmadığını fark edeceği güne kadar, biz bu işten para kazanacağız, biz bu işten namlanacağız biz bu işten, bizzat kendimizin yaratacağı mağdurların kahramanı olacağız. Kürsülerde oturanımızdan aşağıda ayakta durup bağırarak konuşanımıza kadar ,tümümüz ve sıralarda oturan tümünüz koca bir yalanın kendinden de büyük parçaları olarak yaşamaya devam edeceğiz. Kimsenin o kürsülere ve fotoğraflara tekme vurmadığı sonsuza kadar da benim gibi kendini sadece dünyaya bir tür izleyici olarak gelmiş gibi hissedenler de kah eğlenerek ve kah da kendini kapalı loş odalara hapsederek yaşayıp gidecekler.

Koridorlar cübbeli fotoğraflarımızla dolu, gülümseyin çekiyoruz bu ara.

Sennur Baybuga

Sennur Baybuğa

You may also like

Comments

Comments are closed.