Dış Köşe

HDP Türkiyelileşiyor, ya siz? – Levent Gültekin

0

Geçtiğimiz günlerde Brüksel’de Kürt siyasetinin önemli iki ismi Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’la görüştüm.

“Nasıl bir Türkiye istiyoruz? HDP Türkiyelileşiyor derken ne kast ediyorlar? PKK bundan sonra ne yapacak, ne yapmalı? Yaralar nasıl iyileştirilecek? Barış tüm topluma nasıl yayılacak?”

Tüm bu sorular etrafında uzun uzun sohbet ettik.

Çeşitli nedenlerle mesafeli durduğumuz kimselerle oturup konuştuğumuzda bir şey fark ediyoruz: Geçmişte bir tarafın değil hepimizin çok hatası olmuş. Hepimiz, kendi ideolojik kazanımlarımızı ülke kazanımı saydık. Hepimiz diğerinin derdine sağır kaldık.

Diğerinin acısını, sıkıntısını görmezden geldik. İktidarların bizi çatıştırarak ayakta kalma oyununa hepimiz yenik düştük. Bu sohbette bir şey fark ettim: Geldiğimiz noktada Türkiye için benzer şeyler istiyoruz.

Demokrat, özgürlükçü, eşitlikçi ve adil bir Türkiye.

***

HDP Türkiyelileşmekten ne kast ediyor?

Hem Brüksel’deki sohbetten hem de burada HDP’li yöneticilerle yaptığım sohbetlerden şunu anladım: “Biz etnik temelli siyasetten artık vazgeçiyoruz. Toplumun bütününün derdiyle ilgileneceğiz. Demokrasi, eşitlik, özgürlük temelinde hak mücadelesini herkes için vereceğiz. Türkiye’nin çıkarını, kazanımını kendi etnik kimliğimizin kazanımından daha üstün göreceğiz. Silah ve şiddete son verip hak aramayı barışçı yollarla yapacağız.”

Sadece HDP’nin Türkiyelileşmesi yetmez
Başarabilirler mi? Bilemiyorum. En azından niyet ve bu niyet doğrultusunda yoğun bir çaba var. Fakat bu çabayı kendi siyasi ve ideolojik çıkarına aykırı bulup, engellemeye çalışanlar da var. Daha önce de söyledim, bir kez daha söyleyeyim: Sadece HDP’nin Türkiyelileşmesi yetmez. MHP’nin de Türkiyelileşmesi gerek. AK Parti’nin de, CHP’nin de. Hatta hepimizin birey olarak da Türkiyelileşmemiz gerek.

Türkiye’nin kazanımını; partimizin, ideolojimizin, inancımızın, hatta kişisel kazancımızın üstünde görmemiz gerek. Huzurlu, eşit, özgür ve demokrat bir ülke istiyorsak herkesin Türkiyelileşmesi lazım. Çünkü Kürtçülük yapmak zararlı da, Türkçülük yapmak değil mi?

Etnik siyaset ülkeye zarar veriyor da, inanç temelli siyaset zarar vermiyor mu? Ya da inanç temelli siyaset zararlı da, ideolojik temelli siyaset değil mi?

Veyahut şehrin estetiğini, mimari zarafetini düşünmeden sırf cebini düşünen müteahhidin, yalan haber yapan medya mensubunun, işini savsaklayan öğretmenin verdiği zarar az şey mi?

Başörtüsüyle barışmayan solcunun, Atatürkçünün; Atatürk’le barışmayan dindarın Türkiyelileşmesi gerekmiyor mu?

Sadece HDP’yle olacak bir şey değil bu. Herkesin Türkiyelileşmesi gerek. Çünkü diğerleri Türkiyelileşmediği sürece tek bir tarafın Türkiyelileşmesi mümkün olmuyor. Başarıya da ulaşmıyor. HDP’nin çabalarına karşı çıkanların halini, tavrını incelediğimizde bunu daha iyi anlıyoruz.

Bırakın da demokratlaşalım
Eski İslamcı, eski Kürtçü, eski ülkücü, eski komünist, eski Kemalist… Hepimizin geçmişte farklı kimlikleri, ideolojileri vardı.

Dünya değişiyor. Hayat değişiyor. Buna bağlı olarak biz de değişiyoruz. Düşüncelerimiz olgunlaşıyor. Geçmişte yaptığımız hatalardan ders çıkarıp, daha barışçı ve özgürlükçü bir çizgiye gelebiliyoruz.

Fakat bırakmıyorsunuz. İlle eskiyi hatırlatacaksınız. İlle geçmiş hatalara mahkum edeceksiniz. Eski mahallemize, ideolojimize, siyasetimize dönelim diye elinizden geleni yapıyorsunuz. Üstelik bunu bir de ‘Türkiye’nin iyiliği için yaptığınızı‘ söylüyorsunuz. Bundan vazgeçin. Böyle yaparak işleri daha da zorlaştırıyorsunuz.

Mesela Tayyip Erdoğan İslamcı bir çizgiden, 2002’de demokrasiye yönelmişti. Bu çabasına destek verenler oldu, fakat şüpheyle yaklaşıp engelleyenler de oldu. Habire geçmişi hatırlatıldı. Afgan liderlerden Hikmetyar’la çekildiği fotoğraflar servis edildi. Geçmişteki sözlerine bakılarak “Hayır bu demokrat değil, takiye yapıyor” denildi.

AK Parti’nin demokratlaşma çabalarına ciddi bir direnç gösterildi. Ve günün sonunda Tayyip Erdoğan tam da o direnç gösterenlerin istediği türden biri olup çıktı. Bu durumda ne diyeceğiz? Erdoğan’a direnç gösterenler, inanmayanlar haklı mı çıktılar?

Tayyip Erdoğan, sık sık geçmişi hatırlatılıp oraya mahkum edildiği için mi eski çizgisine döndü, yoksa demokratlaşma çabasında samimi olmadığı için mi? Bunu ölçme, anlama şansımız var mı? Yok elbette. Fakat her koşulda demokrasiyi ve demokratlaşmayı desteklesek, bu karmaşa yaşanmazdı.

Senin mitinglerinde bayrak var, ama vicdan yok
Şimdi aynı şey HDP için yapılıyor.

HDP’liler “Biz Türkiyelileşiyoruz “ dedikçe, eski günahları hatırlatılıyor. Eski fotoğraflar servis ediliyor. Geçmişteki söz ve davranışları gözler önüne seriliyor.  Ve ille daha önceki ‘yanlış‘ çizgisine dönsün diye büyük çaba gösteriliyor.

Dönerse büyük bir gururla şöyle diyecekler “Biz dememiş miydik, bunlar samimi değil!” Ama Sen zorladın?  Sen öyle istedin? Böyle yol kat edemeyiz.

“Demokrat olacağım. Türkiye’nin birliğini, bütünlüğünü; herkes için özgürlüğü ve eşitliği istiyorum” diyen birine destek olmaktan, onun işini kolaylaştırmaktan başka bir şey yapamayız.

“Samimi değiller. Bak, mitinglerinde bayrak yok…”

Peki sen samimi misin? Senin mitinglerinde bayrak var, ama vicdan yok. Özgürlük yok. Eşitlik yok. Barışçı bir dil yok. Dostluk yok. Sadece bağırma, hakaret, tehdit, aşağılama ve dışlama var.

Sende bayrak var diye aklanmış mı oluyorsun?

Bir çocuk öldüğünde en çok HDP’lilerin gözlerinin içine bakacağız
Sosyal psikolojide “Kendini gerçekleştiren kehanetler” diye bir olgu var. “Olması düşünülen bir durum veya eylemin gerçekliğe dönüşmesi” durumudur. Öngörü değil, negatif duyguyla kötünün büyümesini, gelişmesini sağlıyoruz.  Demokratlaşmaya çalışanlara engel olmakla işte bunu yapıyoruz.

Diyelim HDP meclise girdi ve bugünkü çizgisinden vazgeçti.  Ne olur? Biz mi kaybederiz? Ne yapabilirler ki? Meclisten ülkeyi mi bölecekler Eğer verdikleri bu sözlerden vazgeçerlerse, bu onların ayıbı ve utancı olacak, bizim değil.

Kaldı ki bundan sonra PKK’nın silaha yönelmesi bizim değil, “Barışçı ve demokrat bir çizgiye geldim” diyerek desteğimizi alıp, meclise girmiş HDP’nin sorunudur. Çatışmalarda bir çocuk öldüğünde hepimiz önce bize barış sözü veren HDP’lilerin gözlerinin içine bakacağız.

Demek istediğim: İnsanları geçmişlerine mahkum etmekten vazgeçelim. İyi olanı desteklersek iyi büyür. Kötü olanı desteklersek kötü büyür.

HDP’ye oy verin, vermeyin. Bu sizin bileceğiniz bir iş. Fakat bu çabaya destek olacak bir cümle, bir söz, bir gülümseme, sıcak bir duyguyla ortak olmak hepimizin ve de ülkemizin hayrına.

 

Levent Gültekin – www.diken.com.tr

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.