İnsanlık tarihi boyunca, insan menfaatine küçük ya da büyük her bilimsel gelişme için mutlaka bir bedel ödenmesi gerekti. Peki bu bedeli kim ödeyecek? [Hayvan Deneyleri] yazı dizisinde bu sorunun cevabını hep birlikte bulmaya çalışacağız
***
Şempanze; insan, goril ve orangutanla birlikte Hominidae ailesine mensup iki maymun türü için kullanılan addır. Şempanzelerle aramızdaki DNA uyuşması (%94) ve insan dışında hepatit B’ye duyarlı olan bilinen tek canlı olması gibi etkenler, bu “en yakın akrabalarımızın” vücutlarının test tüpü olarak kullanılmasına yol açtı ve özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren (AIDS gibi hastalıkların da artmasıyla) laboratuvarların vazgeçilmez hayvan modelleri oldular.
Afrika ve bazı Asya ülkelerinden Avrupa ve ABD’deki laboratuvarlara tacirlik öylesine artmıştı ki, popülasyonun azalmasıyla birlikte bu ülkeler belli türler için ithalat yasağı koymaya başladı. Bunun üzerine, ABD kendi kolonisini yetiştirmek için uzun vadeli programlar başlatırken, bazı araştırma laboratuvarları da bu hayvanların yoğun olarak bulunduğu ülkelerdeki laboratuvarlarla anlaşmaya başladılar.
1964’te kurulan New York Blood Center’ın (NYBC) kuruluş amacı ve çalışma konuları; hematoloji çalışmaları, hücresel terapi ve nakil tıbbını geliştirmek ve ayrıca iyi bir kan bankası oluşturmaktı. 1970’lerde henüz kurulmuş olan Liberian Institute for Biomedical Research ile çalışmaya başlayan NYBC, kanla ilgili ürünler ve hepatit gibi hastalık araştırmaları ve aşı üretimi için 2006 yılına kadar NYBC bilim insanlarından Dr. Alfred Prince tarafından kurulan, Vilab II adı verilen laboratuvar ve laboratuvardaki şempanzeleri kullandı. NYBC, Vilab II’nin kurulması için 1,5 milyon dolar harcamıştı ve Liberia Hukümeti’ne ait bu kompleksi ve içindeki şempanzeleri kullanmak üzere 5 ayrı kontrat yapmıştı.
Amerikan Primatologlar Derneği Bülteni Aralık 2005 sayısında Vilab II’nin müdürü Alfred Prince, merkezi devredecek bir primatolog ve ekip arıyor ve NYBC’nin şempanzelerin ömür boyu bakımları için fon sağlama sorumluluğunun farkında olduğunu da söylüyordu.
NYBC, 2006 yılında araştırmalarına son verdiğini açıklayarak, Liberia’daki laboratuvar çalışanlarını da oradan çekti fakat üzerinde araştırmalar yapılan 66 şempanzenin bakım ve sağlık giderleri için ödeme yapmaya devam etti. Kuruluş aşamasında verilen söz de bu şekildeydi. Hayvanlar, Farmington Nehri civarında, yerlilerin “Maymun Adası” adını verdikleri adada yaşıyorlar ve yıllardır aynı kişiler tarafından düzenli olarak besleniyor, veteriner kontrolünden geçiriliyorlardı. Şempanzeler yüzebilen canlılar olmadığı için, tek yaptıkları yiyecek getiren tekne yanaştığında suya yaklaşmaktı.
Mart 2015’de NYBC’ın (son kontratının tarihinin de yıllar önce bitmesini öne sürerek) şempanzeler için ödeme yapmayı kesmesi üzerine, hayvanlar tuzlu su dışında bir şeyin bulunmadığı adada terk edilmiş durumda kaldılar. Bu arada sayıları da çoğalmıştı. Onca biyomedikal araştırmadan, hastalıktan ve iki iç savaştan sağ çıkmayı başaran ve çoğunluğu laboratuvarda büyümüş olan insana bağımlı bu şempanzeler, bu sefer de açlık ve susuzlukla savaşmaya başladılar. Eskiden beri onları besleyen çalışanlar maaş almamalarına rağmen imkanları dahilinde adaya giderek yardım etmeye çalıştılarsa da şempanzelerin aylık bakım masrafları $30,000’ı buluyordu ve bu, onların taşıyabileceği bir yük değildi. Aslında bu tam da yıllar boyu onlar üzerinden milyonlarca dolar kazanmış NYBC’ın taşıması gereken bir “yük”tü.
Olayın basına yansıması ve hayvan koruma örgütlerinin başlattığı imza kampanyaları neticesinde, NYBC şempanzelerin bakımıyla ilgili herhangi bir sorumluluğu olmadığına dair demeçler vermeye başladı ve protestolar daha da arttı. Kasım 2015’te tanınmış primatolog Bob Ingersoll, New York’a giderek NYBC’nin en büyük destekçilerinden, sigorta şirketi MetLife’a yüzbinlerce imzayı elden teslim etmek istedi ancak onu lobide karşılayan çalışan imzaları teslim almadı, herhangi bir yönetici de aşağıya inmedi. NYBC, web sitesinde soru-cevap şeklinde yaptığı açıklamalarda, “NYBC’nin adadaki şempanzelere karşı ahlaki bir sorumluluğu var mıdır?” sorusuna, “NYBC’nin sorumluluğu burada, New York’taki donörlerine, hastanelerine ve hastalarına karşıdır” cevabı veriliyordu.
HSUS (Humane Society of the United States) Kamerun’da şempanzelerle ilgili bir yardım örgütünde çalışan Agnes Souchal’ı durumla ilgili bir rapor için adaya gönderdi. Souchal’ın ziyaretinin ardından, şempanzeler için yardımlar biraz artmaya başladı (NYBC hala sorumluluğunu inkâr etmekteydi) ve diğer ihtiyaçların yanında adadaki bozuk olan temiz su sistemi tamir edilmişti.
Bu arada NYBC yöneticileri protesto edilmeye, sosyal medyada NYBC etiketleriyle terk edilen şempanzelerin fotoğrafları paylaşılmaya devam ederken, aralarında Jane Goodall Institute’ın da bulunduğu 35 koruma örgütü, acil fon arayışına girdiler. Duke Üniversitesi’nde evrim antropolojisi profesörü ve aynı zamanda Bilişsel Nörobilim Merkezi üyesi Dr. Brian Hare’nin, change.org’da açtığı imza kampanyasına destek 200 bine ulaşmış, internet üzerinden şempanzeler için $150,000 bağış toplanmış ve bakım-beslenmeleri yeniden düzene girmişti. Ancak bu çözüm değildi.
Mart 2016’da NYBC destekçilerinden CitiGroup, şempanzelerin bakımı için başlatılan kampanyaya $50,000’lık bağışını açıkladı ve mevcut durumun kabul edilemez olduğunu söyledi.
26 Nisan 2016’da protestocular, MetLife binasını en kalabalık saatinde 30 dakika kadar işgal ettiler. Kısa süre sonra MetLife, şempanzelerle ilgili sorumlulukları olan NYBC’ın HSUS ile görüşerek soruna uzun vadeli bir çözüm bulması gerektiği ve bu çözüm bulunana dek gelecekte fon sağlamayı düşünmeyeceklerini bir basın bülteniyle duyurdu.
Protestolar devam etti ve nihayet 30 Mayıs 2017’de HSUS, NYBC’nin Liberia’daki şempanzelerin bakımı ve adada gereken tertibatın kurulması için $6 milyon vermeyi kabul ettiğini açıkladı. HSUS ve HSI (Humane Society International), yakın gelecekte şempanzeler için Liberia hükumetiyle ortak çalışmalar yapacaklarını da eklediler.
Hayvan hakları savunusu tarihinde, 21. yüzyılda hayvanlar adına zaferle sonuçlanan pek az olaydan biri olan “Liberia Şempanzeleri”nin mimarı, sabırla ve vazgeçmeden hayvanların hakkı olanı alması için dayanışma ile mücadele eden ABD’deki hayvan koruma örgütleri ve küresel destekçilerdir.
Tarih boyunca, bazı insanların istikrarlı itirazları olmaksızın hayvanların hakettiklerini kendiliğinden alamadıkları gerçeği düşünüldüğünde, hayvan hakları mücadelesinin temelinin (merhamet değil) “adalet” olduğu daha net anlaşılabilir.
Bana ve pek çok hayvan hakları savunucusuna göre adaletin sağlanması; o 66 şempanzeden hayatta kalanların birer “mağdur birey/müşteki” olarak NYBC tıbbi kadrosu ve paydaşlarına, üzerlerinde yaptıkları korkunç araştırmalar için (koruma örgütleri vasıtasıyla) dava açabildikleri bir sistem var olduğunda mümkün olacaktır. Henüz değil…
Yağmur Özgür Güven