Her geçen gün “karbon offset” terimini biraz daha sıkça duymaya başlıyoruz. Karbon offset; bir yandan kömür, petrol ve doğal gaz yakarak karbondioksit salarken, diğer yandan geliştirdiğimiz sistemlerde havaya saldığımız bu karbondioksiti emerek uzun vadeli saklamaya verdiğimiz isim. Dikkat edin, “havaya saldığımız karbondioksiti emerek” ve “uzun vadeli saklamak” kavramlarını kullandık. Bu iki kavram birden gerçeğe dönüşmüyorsa kendimizi kandırmanın ötesinde bir çaba göstermiyoruz demektir.
Öncelikle size basit bir örnek vereceğim. Birkaç yıl önce, en verimli biçimde havadan karbondioksit emen yosunları yetiştiren arkadaşlarla birlikte bir hesap yaptık. Geniş havuzlarda bu yosunları yetiştirdikten sonra toplayıp tarımda toprağı beslemek amaçlı bozkırları yeşertme projelerinde kullanmanın maliyetini hesapladık. Havadan emilen karbondioksitin tonu başına 80-120 $ aralığında bir harcama yapmak gerekiyordu. Elbette ölçek büyütme ile bu fiyatın biraz düşmesi mümkündür, ancak isteğe bağlı karbon piyasalarındaki karbonun bedelinin neredeyse yüz katı bir maliyeti var bu çalışmanın. Düşünün ki İBB, Hindistan’a karbondioksiti tonu 0.5 $’dan sattı. Dolayısıyla, havadan karbondioksiti gerçekten emmek istiyorsak bunun ciddi bir bedeli var ve bu gerçek bedel piyasada konuşulanların oldukça üzerinde. Bu nedenle de özellikle hava yolları gibi, uçuşlardan kaynaklanan önemli miktarda karbondioksiti sıfırladıklarını iddia eden kuruluşlara çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Ormansızlaşmayı engellemek yeterli mi?
Guardian Gazetesi ile Unearthed birlikte büyük hava yollarının karbon offset çalışmalarını analiz etmişler. British Airways, Easy Jet, Delta, Air France, Qantas, Iberia ve United Airlines gibi hava yolu şirketleri karbon offset için benzer yöntemler kullanıyorlar. Bu yöntemlerin başında da ormansızlaşmayı engellemek geliyor. Yukarıda kullandığımız iki kavramdan havaya saldığımız karbondioksiti emmek burada pek de işe yarar bir durum değil. Çünkü yapılan şey temelde şu: Bu arazideki orman, biz onu korumayacak olsaydık birileri tarafından yakılacak ve tarla yapılacaktı. Buranın yakılıp tarla yapılmasını engellediğimiz için şu kadar karbondioksit salımına engel olduk. Ayrıca, bu ağaçlar uzun süre karbondioksit emmeye devam edecekleri için de havadan karbondioksit de emilmiş olacak.
Bu düşünce yapısının içerisinde öylesine büyük delikler var ki uzun uzadıya açıklama yapmaya gerek bile yok. Basit bir tanesini söyleyecek olursak; bu projelerden biri önemli bir odunculuk şirketi tarafından yürütülüyor. Bu kurtlara “siz şu sürüye iyi bakarsanız içinden bazılarını kesip size biz vereceğiz” demekten öteye gitmiyor.
Ayrıca, bu çalışmayı yapabilmek için öncelikle ne kadar alanın önlem alınmazsa yakılacağını tahmin etmek gerekiyor. Bunu yapabilmek için de o alana tamamen benzer bir başka alanda önlem alınmadığında ne kadar ağacın yakılmış olduğunu hesaplamak gerekiyor. Ana problemlerden biri de burada yatıyor. Bu karbon offseti satmak isteyen kuruluşlar, bu referans alanını seçerken yakılmaya çok daha uygun bir yeri (bunu yazarken içim acıdı, ama ne yazık ki gerçek böyle çalışıyor) ve korunacak bir alan seçerken de yakılmaya hiç de uygun olmayan bir yeri kullanıyorlar. Böylelikle yaptıkları koruma çalışmaları gerçekte olması gerekenden son derece uzak bir sonuç verebiliyor.
Bunu şöyle anlatmak mümkün, diyelim içinden yol geçen nispeten düzlük bir alan var. Bu alanın yakıldıktan sonra mısır veya soya fasulyesi tarlası olarak kullanılması ihtimali yüksek. Zamanında bu alan yakılarak tarla olarak kullanılmaya başlanmış. Yalnız bir de yakında, içinden yol geçmeyen bir yamaç var. Burayı yakmanın zaten bir sebebi yok, o nedenle de bu alanı korumak çok daha kolay. Bundan dolayı haritada bu iki alan birbirine gayet yakın olabilir, ama coğrafyaya bakıldığında yapılan yanlış hesap kolayca görülebiliyor.
‘Orman yakma’ya gerçek yanıt, tüketimi azaltmak
Bunun ötesinde, orman yakılsa bile yerinde büyüyen bitkiler aradaki farkı gene de azaltıyorlar. Bunun da ötesinde, bu projelerin oldukça uzun süre sürdürülmeleri gerekiyor ki karbon offset satın alanlara verilmiş olan sözler tutulmuş olabilsin.
Benzer bir şekilde, ormanların yakılmamasını sağlamak yerine bir bölgeyi ağaçlandırarak bunun azalttığı karbondioksiti satsak, bu sefer de bu dikilen ağaçların ancak 20 sene sonra söz verilen seviyede karbondioksit emebilecek yüksekliğe ulaşacaklarını da düşünmemiz gerekiyor.
Kısacası, karbon offset konusu konuya aşina olmayan kişilerin kolayca kandırılabilecekleri bir alan. Konuyu iyi bilenler bile inanmak istediklerinde ormanların korunması sayesinde karbondioksit salımının azaltılacağını düşünebilirler. Ancak unutmayın, zaten günlük hayatımızda, belki de salmak zorunda kaldığımız, karbondioksiti emecekleri için o ormanların zaten devletler tarafından korunması gerekiyor. Bu yöntemi geçmişte Çin kullandı. “Bana para vermezseniz 100 tane termik santral yapacağım, ama verirseniz sadece 50 tane yaparım” Kyoto Protokolü döneminde kullanılan bir taktik idi ve bu anlamda protokolün önemli bir azaltıma katkı sağlamadığını gördük. Şimdi de Bolsonaro aynı yöntemi kullanarak “bana bir milyar dolar vermezseniz Amazon’u yanmaktan kurtaramam” diyor.
Anlayacağınız, büyük şirketler ve devletler gerçek azaltım projelerine girişmektense bu türlü yöntemleri kullanarak bizi kandırıyorlar. Bu nedenle de bize düşen, bu kandırmacaya tüketimimizi azaltarak cevap vermektir. Uçuşlarınızdan kaynaklanan karbondioksiti gerçek anlamda karşılayamazsınız, ondan dolayı yapacağınız şey mümkün olduğunca uçağa binmemektir.