Halimiz Budur – Haluk Kalafat

Bu yazı bianet.org/ dan alınmıştır

106 insan Diyarbakır’a gitti. Barışa ses olmak için gittiler. Sur halkını dinlediler, yerel yöneticilerle görüştüler, geç olmadan müzakere dediler. Ama medya onları görmedi.

10

Oya Baydar Diyarbakır’da gazetecilere “Ben buraya hep birlikte çığlık atmak için geldim. Son altı gün içinde 106 arkadaş bir araya gelip geldik” diyordu. “Silahlar sussun, zulüm bitsin, barış konuşulsun” isteğiyle yola çıkmış 106 kişi*; bu ülkenin tanıdığı akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, hak savunucuları… Herhangi bir başka ülkede olsa, insanlar kafalarını çevirip o yana bakar; en kötüsünde bile meraktan bakarlar.

Dün 106 insan Diyarbakır’a gitti. Temmuz ayından bugüne süren sokağa çıkma yasakları sona erdirilsin demeye; kentlerin etrafındaki polis ve asker müsaderesi kaldırılsın; insanların insan onuruna yakışır bir şekilde yaşaması sağlansın demek için. Ve bu sayılanlar bir devletin yapması gereken temel işlerden biri. Bir devlete bunu sivillerin anlatması gerekmez… Tabi normal şartlarda, normal bir ülkede bu böyle. Ancak Türkiye’de tarih karanlık, her güne anılacak bir katliam yapılmadan bitmeyecek bir şiddet sarmalı içindeyiz yıllardır.

Bodrum’dan yola çıkıp barış için yürüyen insanlara da Diyarbakır’da gazla, tazyikli suyla hoş geldin dedi devlet.

Barış yolcularından sanatçı Yasemin Göksu yaşadıklarını şöyle aktardı:

“Diyarbakir’daki Basın açıklamasında ‘göstericilerin attığı’ söylenen bomba, polisin attığı ses bombasıydı. Biz tamamen sivil ve barışçıl bir ziyarette bulunduk. Basın açıklamamızdan sonra da Diyarbakır halkı ile birlikte yürümek istedik. Üstelik izni alınmış bir eylemdi bu! Ama polis çok sert müdahele etti. Hem basınçlı su, hem çok keskin ve yoğun bir gaz saldırısı altında kaldık. Çok şükür bir kaç yaralı dışında hepimiz iyiyiz”.

Oysa daha dün Barış Grubu üyelerine Diyarbakır valisi kamuoyuna resmi internet sitesinden yaptığı duyuruda ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirmişti.

Valiyi ziyarete giden heyet ise Sur halkından neler yaşadıklarını daha birkaç saat önce dinlemişti. Barış olsun geç olmadan diyerek Diyarbakır’a giden grubun düzenlediği buluşmada sokağa çıkma yasağı uygulanan Sur ilçesinde öldürülen İsa Oran’ın babası şöyle diyordu “Bana git o çocukları barikatların arkasından kaldır, cenazeni al diyorlar. Kağıt imzala, ölürsen sorumlu biz değiliz diyorlar” diye anlatıyordu yaşadıklarını. Olunun bedenine kavuşamamış bir baba böyle diyor. Peki, ona kağıt imzala diyen kim? Yanıtlıyor: “Savcı, vali yardımcısı”.

11

Diyarbakır’da olan gazeteci Ümit Otan “Diyarbakır’da barışı aradık. Şimdilik bulmak epey zor görünüyor…” diye özetliyor izlenimlerini.

Durum vahim. Son aylarda böyle birçok vahim olay yaşanıyor; insanlar yaşadıkları zulmü, acıları anlatmaya çalışıyor. Dinlemek için gidenlerin çabası ise boşa çıkarılıyor çünkü bu olayı duyurmakla mükellef medya, başka bir yere bakıyor.

12

Bugün sadece iki gazetenin ilk sayfasında yer bulmuş Diyarbakır’a giden 106 hak savunucusunun haberi: Özgür Gündem ve Cumhuriyet. Evrensel yeni yıl gazetesi hazırladığı için iç sayfada neredeyse tam sayfa haberi aktarmış.

Diğer gazetelerin ortak haberi “Erdoğan’ın umreye gidişi”.

2016’ya girerken halimiz budur.

Bu yazı bianet.org/ dan alınmıştır

9-Haluk-Kalafat

 

Haluk Kalafat

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR