Köşe Yazıları

Haftanın tortusu

0

18 yıl geciken barikat. Yakmak serbest, anmak yasak! 50 kilo ile serbest, 11.4 gram ile intihara sürüklendi! Hopa’da gazeteciler kamu görevlisi, Ankara’da öğrenciler örgüt “delisi” Yemin krizi ve gidişatı! Şike ile spor tüm gündemi kapladı!Yeşiller Partisi üçüncü yaşını doldurdu!

18 yıl geciken barikat. Yakmak serbest, anmak yasak! 2 Temmuz günü, Sivas’ta katliamı anmak için toplanacaklara ilk önce dediler ki Sivas’a girmek yasak! Sonra, Madımak’ın önüne gitmek yasak dediler! Neden? Herhalde Madımak’ta yapılan panoya aydınların isimleri ile katillerin isimlerini yanyana yazdıklarından utanmış oldukları için? Anmaya gelen acıyı hala hisseden insanlara bu rezaleti göstermek istememiş olabilirler mi? Tabii ki değil. Ama bu yaptıkları gerçek. Başka gerçekler de var. Hala o katliama dair bilinmeyenler çıkıyor. O görüntüleri, kitleyi, sloganları aklınıza getirin. Onları koruyanlar nerelerde şimdi bir düşünün! Tanıklıklarla da birleşince kontrgerilla denen yapının nasıl ve kimlerle el ele çalıştığını aslında itiraf ediyor olaylar. Sonuç? Yanan, gazlanan biz; güç savaşı yapıp, el ele verenler onlar…

50 kilo ile serbest, 11.4 gram ile intihara sürüklendi! Haber bir: 12 Şubat 2010’da 50 kg. esrarla yakalanan kişi, 27 Haziran günü yapılan duruşmada tahliye edildi. Haber iki: Esrar satın aldığı iddiasıyla geçen yıl 2 kez gözaltına alınan kişi, üçüncü kez ifade için emniyete çağırıldığı gün evinin bulunduğu üçüncü kattan atlayarak intihar etti. Oğullarının İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi’ndeki sorgu sırasında işkence gördüğünü iddia eden ailenin suç duyurusuna takipsizlik kararı veren savcılık, Narkotik Şube’deki bilgisayarların imaj kayıtlarını dikkate alarak, “resmi belgede sahtecilik” suçundan iki polis memuru hakkında dava açtı. Emniyet çıkışında arkadaşlarına çırılçıplak soyulduğunu, yere çökertiltiğini ve hakarete uğradığını anlattığı iddia edilen genç, nöbetçi savcının “İfadesini alıp bırakın” talimatına rağmen iki gün sonra tutanaklarda eksiklikler olduğu gerekçesiyle yeniden ifade vermeye çağrıldı. İkinci hikayenin artık yaşamayan, ölüme sürüklenen kişisi Onur Yaser Can adında 28 yaşındaki bir mimar. Birinci hikayenin kişisi ise bir akrabası devletin çok ama çok yukarılarında bulunan ve kendi ifadesiyle 22 yıldır uyuşturucu kullanan Mehmet Erdoğan! İşte Türkiye…

Hopa’da gazeteciler kamu görevlisi, Ankara’da öğrenciler örgüt “delisi” Bu haftanın en ilginç ve aslında en korkutucu haberleri arka arkaya geldi. Yargı ile zaten daha önce bütün olmuş yasama ve yürütme birleştikçe de bu gibi haberlerin artacak olduğu kesin ne yazık ki! Sindirme, korkutma ve cezalandırma…

Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı, tüm basın kuruluşlarına yazı göndererek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Artvin ziyareti sırasında hayatını kaybeden emekli öğretmen Metin Lokumcu ile ilgili yayımlanmış ve yayımlanmamış görüntü ve fotoğrafları istedi.” Basın kuruluşlarından 10 gün içinde cevap isteyen Başsavcılık, sözkonusu belgelerin kendilerine gönderilmemesi durumunda yasal işlem yapılacağını da ekliyor. Gerekçe ne? TCK 257! Kamu görevlileri için düzenleme yapan bir madde! Gazeteci kamu görevlisi mi? AKP yörüngesindeki medya için bu sorunun yanıtı belki evet, onların görevli oldukları belli gibi ama gazetecilerin kamu görevlisi olması düşünülebilir mi?

Diğer haber ise Ankara’dan. Örgütlenmeye doyamayan öğrencilerin haberi. Bu yeni bir eğilim sanırım. Bir kişi, yasal bir örgüte üye şekilde ya da bağımsız şekilde bir protestoya katılıyorsa, mutlaka ve mutlaka bir illegal bağı vardır. Hatta birden fazla illegal bağı vardır. Bu da o eğilimin bir sonucu işte: “Beş üniversite öğrencisi, “Ülkücü bir öğrenciyi dövmeyi planlamaktan” gözaltına alındı, dört ayrı terör örgütüne üye olmak suçuyla tutuklandı.” Nasıl bir ülkücü öğrenciyse artık?

Yemin krizi ve gidişatı! Yemin krizi ilginç bir noktaya evrilmeye başladı. Başbakan Erdoğan’ın “Gelmezlerse gelmesinler” ve “Tükürdüklerini yalayacaklar” sözleri arka arkaya okunduğunda CHP’siz ve BDP’siz bir meclisten hoşnut olduğu görülebiliyor. En iyi demokrasi muhalefetsiz demokrasi ne de olsa. Bu açıklamalarla birlikte, AKP yörüngesindeki “konuşan insanlar” her tv kanalına çıkıp bu iki partiyi sıkıştırmaya çalışıyorlar. Çözüm için öneriler getirilse de, bu belirsizlik ortamının sürmesinin işe yarayacağını ve muhalif partileri zayıflatacağını düşünüyor olabilir hükümet! Bu arada ilginç bir şey oldu Sosyalist Enternasyonal’in uzun zaman sonra CHP’ye bir konuda destek verdi. Adalet üzerindeki yeni vesayeti Avrupa’ya ve Dünya’ya açıklamakta zorlanacaktır AKP. Belki de onları çözüme zorlayacak nokta da bu!

Şike ile spor tüm gündemi kapladı! Pazar sabahı başlayan şike soruşturması şu anda Türkiye’nin tek gündem maddesi. Spor kanalları bu haberleri vermiyor artık. O derece, spordan çıkıp, genel gündeme geçti olaylar. Doğası gereği hızlı sürüp bitmesi gereken bir süreçte bu. Şu bir gerçek ki, Türkiye’de her zaman bir şeyler “döndüğü”nden herkes emindi ama kimse kanıtlayamıyordu. Ve ne yazık ki, son sene üzerinden tüm oklar Fenerbahçe’yi gösteriyor olsa da, hiçbir takım çıkıp “benim tarihim tertemiz” diyemez. Dese dese “benim tarihim diğerlerinden daha temiz” diyebilir. Üzerinde bu tip konuların konuşulmadığı pek az sene bulunabilir. Şimdi önemli olan şu, Türkiye, bunu temizlemeye mi gidecek? Yoksa, çıktığı kadarı çıktı, kalanını kurtaralım diye mi bakacak? Zaten şimdiye kadar ilerlenememesinin ve hep üzerinin kapatılmasının nedeni de, herkesin bir şekilde bu işe bulaşmış olması.

Yeşiller Partisi üçüncü yaşını doldurdu! 30 Haziran 2008’de kurulan Yeşiller Partisi, bu hafta itibariyle bir yaşını daha doldurdu. Yaşı büyüdükçe, omuzlarındaki umut bulutu da büyüyor Yeşiller’in. Yaşı büyüdükçe, Dünya’nın ve insanlığın Yeşil Politika’ya olan ihtiyacı da büyüyor, sorumluluğu da artıyor Parti’nin. Henüz bu sorumlulukları üstlenecek düzeyde olmasa da, umut ve zorunluluğun birleştiği yerde durmaya devam ediyor.

You may also like

Comments

Comments are closed.