ManşetDoğa MücadelesiEditörün SeçtikleriEkoloji

Eskişehir Alpu Ovası’ndan örnek bir termik santral karşıtı mücadele hikayesi

0

Eskişehir’in verimli tarım arazisi Alpu Ovası’nda yapılmak istenen termik santrale karşı verilen uzun soluklu mücadele kazanımla sonuçlandı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (DİDDK), bölgede termik santral yapılması için kömür rezerv alanlarının özelleştirilmesine ilişkin kararı iptal etti.

Gerekçe olarak ise alanın, Büyük Ova Koruma Alanı olarak belirlenen Alpu Ovası içinde kalması nedeniyle bölgenin en verimli tarım arazilerinin tarımsal bütünlüğünün bozulacağına tereddüt bulunmaması ve insan sağlığına olası etkilerin hesaba katılmaması gösterildi.

Mücadele, yalnızca hukuki boyutu olarak değil yerel halkın örgütlenmesi, diğer çevre hareketleriyle gösterilen dayanışma ve sahada iş birliği içerisinde yürütülen çalışmalarda kullanılan taktikler açısından da diğer termik santral karşıtı mücadelelere örnek oluşturuyor.

Alpu Ovası

İlk tepkiler: Siz şehirlilerin burada ne işi var?

Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Nuray Akçasoy, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada termik santral yapılacağına dair bilgiyi 2017 yılının sonlarında tesadüfen öğrendiklerini söylüyor. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun hazırlandığı ve bilgilendirme toplantısı yapılacağı haberini alan çevreciler soluğu Sepetçi Köyü’nde alıyor.

Orada hoş karşılanmadıklarını söyleyen Akçasoy “Siz şehirlilerin ne işi var gibi bir tepkiyle karşılaştık. Hâlbuki santral, 300 bin nüfuslu Tepebaşı’na 26 km uzağına yapılması planlanıyor ve tüm Eskişehir’i de etkileyecek” diyor. 

Daha sonra bölgedeki vatandaşların Kızılay Eskişehir Şube Başkanı Yüksel Girgin tarafından bilgilendirildiği ve onlara arsalarının değerleneceği ve isterlerse satarak şehre yerleşebileceklerinin söylendiği ortaya çıkıyor. Akçasoy, bu duruma şaşkınlığını “İnsan sağlığıyla ilgili bir kurumun başında bulunan bir kişinin termik santral övmesini aklımız almadı” şeklinde ifade ediyor. 

Çevre aktivistleri buluşuyor

Sonrasında ise bu algıyı değiştirmek için uzun soluklu bir kampanya başlatılıyor. Daha önce böyle bir çalışma yürütmeyen çevreciler deneyimlerden öğrenmek amacıyla Çatalağzı ve Bursa’da termik santral karşıtı mücadele veren aktivistler ile bir araya geliyor. Buradan öğrendikleri ise bireysel olarak hiçbir şey yapamayacakları ve orada yaşayanları kendi taraflarına çekmeleri gerektiği oluyor.

2018’in başına gelindiğinde TMMOB, Eskişehir Tabip Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Kent Konseyi, sendikalar ve bölgedeki farklı çevre derneklerinin bir araya geldiği Eskişehir Çevre Platformu (ESÇEP) kuruluyor.

Kahvehanelere bilgilendirme ziyaretleri

Bileşen kurumlar bir yandan davalar açarak hukuki yollardan termik santral projesini iptal ettirmeye uğraşırken bir yandan da köy köy gezerek kahvehanelerde santralin ne gibi sorunlara yol açacağını anlatmaya başlıyorlar.

Burada da ilk başta çok fazla tepkiyle karşılaştıklarını söyleyen Akçasoy süreci “İlk günlerde dinlenmediğimiz, istenmediğimiz ve kovulduğumuz oldu. Bize ‘teröristsiniz’, ‘devlet yatırım yapıyor siz engel oluyorsunuz’ diye karşı çıkanlar oldu. Ancak biz pes etmeden ısrarla ziyaretlerimizi dokuz ay boyunca sürdürdük” şeklinde anlatıyor. 

Karşı hamle olarak termik santral ziyaretleri

Çevre aktivistleri bu mücadeleyi sürdürürken termik santrali savunanlar da karşı hamle yaparak bölgedeki vatandaşları Çanakkale’deki Çan Termik Santrali’ne ziyarete götürüyor. Akçasoy bu durumu şu şekilde açıklıyor: 

Vatandaşları, en son teknolojiyle yapıldığını söyledikleri Çan’a götürdüler. Otobüslerle yeme, içme ve eğlencelerini de karşılayarak… Beyaz önlüklü mühendisler santralin içerisini tanıtmış ve övmüş. Bahçedeki gül ağaçlarını gösterip ‘Bakın, çevreye zararlı değil’ demişler.

Bu dönemde ayrıca yerel halka kömür tozundan yapılan kremler hediye edilmiş, birçok ikramda bulunulmuş ve insanlara kömürün aslında çok yararlı olduğu anlatılmış. 

Termik santralin görülmeyen yüzü

Akçasoy, termik santral lehine yapılan bu çalışmalara karşılık olarak bölgedeki halkı termik santrallerin bulunduğu bölgelerdeki halkın ve orada mücadele veren aktivistlerin ziyaretine götürdüklerini söylüyor: 

Orada ‘tarlamda yetişen ürünü yediğinde öküzüm hastalanıyor’ diyen çiftçiyi, yakınları kanser olan market çalışanını, hastalanan kişileri dinlediler. Çok fazla kişi dönüş yolculuğunda duydukları sebebiyle otobüslerde ağladı.

Daha sonrasında döndüklerinde ‘Siz bilmiyonuz, biz gördük’ isimli bir kampanya başlattıklarını ve ziyarete gidenlerin çektiği videoları ve resimleri paylaştıklarını söyleyen Akçasoy “Bu bize çok avantaj kazandırdı” diyor. 

Bölge halkı da artık eylemlerde

Bu geziyle birlikte mücadelenin seyri de termik santral karşıtlarının lehine dönüyor. Sonrasında ise imza kampanyaları, maskelerle eylemler, festivaller ve Porsuk Gölü etrafında bin kişilik insan zinciri eylemi düzenleniyor.

Bu sırada jandarma tarafından yapılan müdahaleler, Valilik yasaklamaları, otobüslerin GBT taraması için uzun süre bekletilmesi gibi müdahaleler de eksik olmuyor. Eylemlere bölgede yaşayanların da destek verdiğini belirten Akçasoy şunları söylüyor: 

Artık bölgedeki halk da bizimle birlikte eylemdeydi. Bir gün ovada 100’e yakın traktörle protesto gerçekleştirdik. Basının ilgisi de çok büyük oldu. O insanların sokaklara döküldüğü an aslında bizim kazandığımız andı.

‘Davalar Türkiye’ye örnek oluşturacak’

Bütün bunlar olurken bir yandan da hem bölge halkının, hem odaların hem de belediyelerin açtığı davalar da devam ediyor. Akçasoy şunları söylüyor:  “Biz sosyal mücadeleyi yürütürken hukuk alanında çalışan arkadaşlar da büyük bir çaba gösterdi. Alanda büyük bir mücadele verdiler. Açtığımız davalar tüm Türkiye’ye örnek oldu. Eminim gelecekte çok fazla dava için kaynak olarak kullanılabilecek.” 

Aladağ: Santralin zararları ve yasaya aykırılığı ortaya çıktı

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından görülen dava açılan davaların yalnızca biriydi. Eskişehir Tabip Odası tarafından bir buçuk yıl önce açılan dava ise hala beklemede.  Eskişehir Tabip Odası’ndan Akif Aladağ Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada mahkemede şunları sunduklarını söyledi:

En yakın çevresinde Alpu’dan başlayarak Eskişehir’i kapsayacak şekilde bölgede akciğer hastalıklarını, kanser oranlarını ve gebelerde düşük oranlarını artıracağını, çocuklarda gelişim bozukluklarına yol açacağını ve erken ölümlerin yaşanacağını söylemiştik. Bunları da önceki çalışmalar ile delillendirdik. Ve son olarak santralin sağlığa, çevreye ve tarıma vereceği zararın maddi bir yük getireceğini belirttik.

DİDD tarafından verilen kararı çok olumlu karşıladıklarını belirten Aladağ, “Santralin zararlarının yanı sıra özelleştirmenin mevzuata uygun olmadığını, kendi düzenledikleri yasaya bile aykırı olduğunu gözler önüne sermiş oldu” dedi.

‘Toplumsal tepkinin kararda etkisi büyük’

Kararda, hukuki süreç yanında oluşan toplumsal tepkinin de büyük etkisi olduğunu söyleyen Aladağ arka planda büyük bir organizasyon oluştuğunu belirterek mücadelenin başarılı olmasının sebebini şu sözlerle açıkladı:

Hareketi kesinlikle siyasallaştırmadık. Özellikle hiçbirimiz ön plana geçmedik. Halktan kişilerin ön planda olması önemliydi. Biz sadece kolaylaştırıcı olduk. Hiç yorulmadan 20-30 köyü ziyaret ettik. Oradaki insanlara ben santralin sağlığa etkisini anlatırken, ziraat mühendisi arkadaşım tarıma ve hayvancılığa etkisini anlattı.

‘Şirketler ihaleye girmekten çekindi’

Toplumsal tepkinin ihaleye girecek şirketler açısından da büyük bir caydırıcılığı olduğunu belirten Aladağ, “Şirketler buradaki direnci görünce çekindiler. ‘Bu direnci ben kırabilir miyim?’, ‘hükümet kırabilir mi?’, ‘işimi geciktirir mi?’ sorularını sormak durumunda kaldılar. Yedi ihale yapıldı kimse girmedi. Bunda bu tepkinin payının büyük olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. 

Pandeminin bize gösterdikleri

Özellikle koronavirüs pandemisi süresince termik santrallerin zararlarının iyice ortaya çıktığını belirten Aladağ, “30 Büyükşehir ve Zonguldak deniliyor. Neden, çünkü Zonguldak’taki termik santraller oradaki hastalığın daha ciddi sorunlara yol açmasına neden oldu” değerlendirmesinde bulundu.

Pandeminin tarımın ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini de söyleyen Aladağ, “Bir maske için ülkeler koca koca ülkeler birbirleriyle neredeyse kavga edecekler. Düşünün bir torba buğday, un için neler yaparlar? Kendi ülkende tarım yapabilmek ülkenin özgür kalabilmesinin teminatı. Gelecekte en kıymetli bir şey bir avuç toprak olacak” ifadelerini kullandı.

Aladağ, gereksiz ve ihtiyaç fazlası elektrik üretimi yapmak yerine tarım alanlarının korunmasının çok daha önemli olduğunu vurgulayarak “Akıl ve vicdanın söylediğini mahkeme de onaylamış oldu” dedi.

Alpu Ovası verimli bir tarım arazisi

Kurnaz: Bölge halkı sevinç ile karşıladı

Gündüzler Mahallesi Dernek Başkanı ve Muhtarı Selim Kurnaz da Yeşil Gazete’ye yaptığı değerlendirmede mahkeme kararının bölgede büyük bir mutluluk ve sevinçle karşılandığını belirtti.

Bölgedeki muhtarların yüzde 80’inin termik santral lehine çalışmalar yürüttüğünü belirten Kurnaz, buna rağmen Tepebaşı ve Odunpazarı belediyelerinin ve sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle bu mücadeleyi sürdürdüklerini söyledi.

Kurnaz sözlerini “Umarım, bu bölgede bir daha böyle bir projeye kalkışılmaz ve burada verilen kararlar diğer projeler için de emsal teşkil eder” temennisi ile sonlandırdı.

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.