Köşe Yazıları

Ellere verir talkını, kendi yutar salkımı*

0

2 Şubat günü, Mısır’da Mübarek’in gitmesi ve yeni bir düzen kurulması için isyan eden halkın üstüne, başka bir grup insan saldırdı. Saldırı Özgürlük Meydanı’nda gerçekleşti. Tahrir Meydanı da deniyor buraya ama 1952’de gerçekleşen askeri darbe sonucu bu adı almış. O zaman bizim Tahrir dememiz için bir neden yok. İlk olarak Mısırlıların isyanı bizim zihnimizde başarıya ulaşmış olsun.

İşte bu Özgürlük Meydanı’na, isyan eden halkın üstüne saldırdılar dün. Develerle, atlarla, sopalarla saldırdılar. Direnen bir halkı terörize etmeye çalıştılar belki, belki de başarıya doğru giden bir devrim hareketini bastırmaya çalıştılar. Başarıya doğru giden diyorum çünkü Mübarek hala başta.

Bugün ise Ankara’da insanların üstüne şiddetle gidildi, gidiliyor. Şu anda televizyonlarda, ellerinde pankartlar yürümek isteyen işçilerin, memurların, öğrencilerin üzerine sıkılan gaz var. Hem de canlı yayında. Polis, öyle devrim falan da değil; yaşamlarını savunan, tüm ülkenin geleceğini ilgilendiren bir konuda reform isteyen insanlara panzerlerle (develer), zırhlı araçlarla (atlar), kimyasal silahlarla (sopalar) müdahale ediyor.

Ne demişti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan daha iki gün önce konu Mısır olunca?

“Halkın ve vicdanın sesini dinle. Halkın haykırışına ve insani taleplerine kulak ver. Değişim arzusunu karşıla. İstismarcılara, kirli odaklara, karanlık odaklara fırsat vermeden önce siz adım adın. Halkı tatmin edece adımlar atın. Özgürlükler artık göz ardı edilemez.

Bu olayların acılara sebep olamadan bitmesini temenni ediyoruz. Mısır tarih ve kültür zenginlikleriyle dolu bir ülke. Mısırlı kardeşlerim silahtan uzak kalmalı ve tarihe ve kültüre de sahip çıkmalı. Sadece özgürlüklere sahip çıkacak hareketlerde bulunun. Özgürlük bir bağış değil haktır. Mısır’da bir tek canın yitip gitmesi bizim Türkler olarak canımızdan can gitmesidir. Mısır’ın her kesimi tatmin edecek bir değişimi omuzlaması en büyük arzumuzdur.”

Gerçi bu açıklamayı okuyunca Başbakan’ın Mısır’da Özgürlük Meydanı’nda olan insanlara karşı da alttan alta bir hınç içinde olduğu açıkça görülüyor. Ne demek acaba kirli odaklar? Karanlık odaklar? İstismarcılar? Mısırlı Marksist-Leninistler mi acaba? Sorun şimdi o değil.

Canlı yayında, dün Özgürlük Meydanı’nda Mısırlılara, bugün Kızılay Meydanı’nda Türkiyeli işçilere saldırılıyor. Artık her şey aleni. Doğrular da, yalanlar da; çifte standartlar da aleni. Mısır yönetimine, “halkın haykırışlarına ve insani taleplerine kulak ver” diyenlerin, kendi halkına reva gördükleri de aleni. Hatta o kadar aleni ki, bir TV muhabiri konuşmakta zorluk çekerek canlı yayında konuşmaya çalışıyor ve şunları diyor: Burada yaralılar var. Fakat ortada hiç ambulans yok. Yollar da tutulmuş durumda polis tarafından. Yaralılar bizden yardım istiyor.”

İşte 2011’de Türkiye’nin kendi halkına, kendisinin ve geleceğinin haklarına sahip çıkan çalışanlarına yaşattığı bu. Demokrasi ve özgürlükler Türkiye için de gerekli!

*“Özgürlükler artık göz ardı edilemez.” Canlı yayında çalışanlarına kimyasal silahlar sıkılan ve çalışanları dövülen bir ülkenin Başbakanı’nın başka bir ülke başkanına tavsiyesi.

Yeşil Gazete ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

You may also like

Comments

Comments are closed.