Köşe Yazıları

Domatesinizi kömürlü mü alırsınız?

0

 

Çanakkale domateslerini bilir misiniz?

Yaz ortalarına doğru pazar tezgâhlarını şenlendiren Çanakkale domatesleri soframıza gelmeden domates mevsimi açılmış sayılmaz. Çanakkale’den domatesler gelinceye kadar domatesler egzotik bir ürün gibidir, hem pahalıdır hem de lezzetinde yapay bir şeyler vardır. Damakta yavan bir iz bırakır.

Çanakkale domatesi kıpkırmızı rengi, incecik kabuğuyla kendini hemen belli eder. Ama bu domateslerin esas karakterini eşsiz tadı verir. Domatesi elinizle ikiye böldüğünüzde çıkan koku başınızı döndürmeye, bir tutam tuzla ağzınıza attığınız küçük bir lokma bütün duyularınızı ayağa kaldırmaya yeter. Yaz boyunca taze domateslerin varlığı başlı başına bir güvencedir. Başka hiçbir şey olmasa bile Çanakkale domateslerinden oluşacak sade bir menü bile  yaz boyunca sürecek bir şölen demektir.

Çanakkale domatesi kendi başına yeter yetmesine ama yalnızlığı sevmez. Yaz sebzelerinin hiçbirini domatessiz düşünemezsiniz. Patlıcan gibi en sıradan bir yaz sebzesi bile domatesle buluştuğunda eşsiz bir yemeğe dönüşür. Kuru soğanla, maydanozla, hıyarla ama en çok da yeşilbiberle kardeş gibidir. Elinizin altında bulabildiğiniz en sıradan malzemelerle doyurucu bir salatanın esas oğlanı oluverir. Buna rağmen fazlasıyla mütevazıdır, mevsiminde kimsenin bütçesini zora sokmaz. Rengiyle, kokusuyla, tadıyla Çanakkale domatesi yazın en büyük mükâfatıdır.

Çanakkale domatesi yazımızı şenlendirmekle kalmaz salça olarak, güneşte kurutularak kış sofralarımıza geçmiş yazdan bir tutam ışık taşır.

Yaz aylarında yolunuz Çanakkale civarına düşerse yol boyunca yemyeşil domates tarlalarını, tarlalarda gün boyu domates toplayan insanları, büyük şehirlere domates taşıyan kamyonları görürsünüz. Bu coğrafyada yazın bütün hayat domates etrafında döner.

Özellikle Ezine- Ayvacık civarı Türkiye’nin ve bölgenin domates merkezidir.

Şimdi domateslerimiz tehdit altında. Çanakkale’nin en verimli domates tarlalarının ortasına kömürle çalışan bir termik santral kurulması planlanıyormuş. Kazdağından çıkan pınarların can verdiği derelerin Ege’nin lacivert sularıyla buluştuğu ovalarda yakın bir gelecekte kömür dumanı soluyacakmışız.

Daha fazla tüketmek sarmalından kurtulamayan insanlar doymak bilmeyen enerji oburluğunu tatmin etmek için domateslerini feda mı edecek? Yemyeşil ovaların kömür dumanına boğulmasına, Kazdağları’ndaki kurdun kuşun rızkının kesilmesine, bin bir çiçeğinin solmasına, Assos’un, Troya’nın binlerce yıllık mirasının küller içinde kaybolmasına ses çıkarmayabilir ve hatta binlerce domates üreticisinin yoksulluğa teslim edilip yerinden yurdundan edilmesine rahat hayatınızdan vazgeçmemek için gözlerinizi kapayabilirsiniz.

Rüzgarın ve güneşin bize yetmeyeceğine dair inanışınızda inat edebilirsiniz, peki, ya domatesin sofranıza kömür tadında gelmesine razı mısınız?

Eğer gerçekten hayatımızın bu mütevazı meyvesinin muhteşem lezzetinden vazgeçip tatsız tuzsuz domateslere mahkûm olmaktan başka çareniz olmadığını düşünüyorsanız hayata dair her şey yeni baştan sorgulamakta fayda var.

Ben domateslerimi her şeye karşı savunmaya hazırım. Çünkü domatesin domates gibi kokmadığı bir sofraya oturmaya henüz hazır değilim.

You may also like

Comments

Comments are closed.