Köşe Yazıları

Doğan Görünümlü Şahin

0

Cumartesi günü televizyon’da Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinlerken twitter hesabımdan “Doğan Görünümlü Şahin (bknz: Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHPsi)” bir yorum yapmıştım. Bu yorumun ne kadar doğru olduğunu son birkaç günkü gelişmeler gösterdi diye düşünüyorum.

Kılıçdaroğlu’nun konuşması tamamen CHP’nin yıllarca kemikleşmiş politikalarının farklı bir dil ile anlatılmasıydı.  Burada tüm konuşmayı analiz etmeyeceğim sadece birkaç dikkat çekmek istediğim noktayı yazacağım:

Evet, laiklik ve devlet elden gidiyor demedi belki Kılıçdaroğlu ama satır aralarında Ergenekon’a destek çıkmayı da ihmal etmedi. Yani bir taraftan “laiklik elden gidiyor” nidalarını yemeyen topluma göz kırparken, kırpıtığı gözün bir halkla ilişkiler olduğu mesajını da kemikleşmiş sekter CHP’lilere vermeyi unutmadı. Öyle “Faşizme karşı omuz omuza” diye bağırmakla da olmuyor, sevgili Kılıçdaroğlu. AKP’liler yapınca faşizm oluyor da Kemalistler yapınca olmuyor mu?

Etnik ve dini kimlik üzerinden siyaset yapmayacağını söylerken de CHP’li jargonundan uzaklaşmadı. Azınlıkların hakkını savunmak yerine “yoksulluğu çözeceğiz, yoksulluğu çözmek her şeyi çözer” klişesine devam etti. Her ne kadar Baykal yoksulluğu unutmuş olsa da bu jargon Türkiye sağının ana direği olmuştur.  Kılıçdaroğlu’nun tek “2 anahtar” vaad etmediği kaldı.

Ülkedeki Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin ve diğer tüm etnik kimliklerin ezilmişliğini yoksulluğa bağlamak da ne demek?

Hrant Dink de mi yoksulluktan dolayı katledildi, ya da insanlar yoksul oldukları için mi Kürtçe diye bir dili klasik “Kemalist söylemle” yarattılar? Öyle Ecevit kasketi ile “solcu veya sosyal demokrat” olunmuyor ki! Kemal Kılıçdaroğlu’nun kapitalizmini o kasket de örtmüyor!

Türkiye’deki hak ve özgürlük sorununu sadece yoksullukla ve ekonomi ile bağdaştırmak tamamen kapitalist bir düşünce ile hareket etmek demek ki  aynı zamanda “bir kaset izleyerek hayatı değişti” denilen CHP’nin Kürt sorununa, azınlık haklarına Baykal dönemindeki bakış açısının bire bir aynısı bu görüş.

Bu çarpıklıkları 70 dakikalık çok gaz verici ve hoş ama içi boş olan konuşmanın her söyleminde görebilirsiniz, o yüzden fazla uzatmayacağım ama buradan Kılıçdaroğlu’na bir iki soru da sormak isterim (cevaplamaz herhalde ama J):

  • İki gün önce “İnadına Baykal, İnadına Sol” diye bağırıp ağlayan, kendilerini yerden yere atan delegeler O’nun adaylığı için oy verince ne hissetti?
  • Kılıçdaroğlu ve yandaşları AKP’yi destekleyen medyayı “yandaş medya” diye eleştirirken, aday olduğu günden beri CHP ve Kılıçdaroğlu Bülteni olarak çıkan gazeteler hakkında ne düşünüyor?
  • Demokrat ve Şeffaf imajı ile yola çıkılırken ortadaki blok listeyi ne ile bağlaştırıyor?
  • Şu anda Dersim katliamı hakkında ne düşünüyor?

Son olarak ben derim ki Öyle bir günde geldim CHP’yi değiştirdim diyerek ve arkasına medyayı alarak bazılarına Şahin’i modifiye edip Doğan diye yedirebilirsiniz, ama bize yediremezsiniz. Siz demokrasiden söz ediyorsanız ilk önce parti içi demokrasiyi getirin de görelim, eşitlikten söz ediyorken ilk önce başta etnik olarak ayrımcılığa uğrayanlar olmak üzere tüm herkesin hak ve özgürlüklerini tanıdığınızı ifade edip çözüm önerilerinizi koyun da görelim, ekonomi ve yoksulluktan söz ediyorken ilk önce bütçenin üzerinde bir kambur olan askeri harcamalara dil uzatın da görelim. Bunları yapmadan da karşımıza çıkıp “ben solum, ben demokratım, ben özgürlükçüyüm, ben ekonomiyi iyi bilirim” demeyin, yenmez çünkü bunlar.

AKP’nin bu ülkeyi ne hale getirdiğini hepimiz görüyoruz. Sağ partilerin bu ülkedeki her şeyi paraya çevirdiğini görüyoruz, neredeyse utanmasalar kurbanlık koyun misali hiçbir etik değeri, hak ve özgürlükleri hiçe sayıp bizi de satmaya kalkacaklar. CHP de sol adını kullanıp solun dibini boşaltarak ve çakma bir sağ parti gibi davranarak bu süreci hızlandırıyor ve AKP’nin ekmeğine yağ sürüyor. Anlaşılan bu durum Kılıçdaroğlu ile de devam edecek. Bunu görmek, CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na bu düzlemde kafa tutmak gerek.

You may also like

Comments

Comments are closed.