Derin muhalefet

Haziran seçimi yaklaştıkça AKP iktidarının pervasızlığı kontrol edilemez bir şekilde artıyor. Bir kısmı kamuoyunca da paylaşılan araştırma sonuçları AKP’nin iyice kanıksamaya başladığımız siyaset âlemine tepeden bakan tavrının açıklaması olabilir mi? Seçimlerde CHP’nin bir alternatif olamayacağının ayan beyan ortaya çıkması, AKP’yi iktidar sarhoşluğuna sevk etmiş görünüyor.

13 Haziran sabahı Mecliste Anayasayı tek başına değiştirebilme çoğunluğunu ele geçiren Erdoğan gerçekten dikensiz bir gül bahçesine mi gireceğini sanıyor? Parlamentoda bir yasama dönemi daha ciddi bir muhalefetle karşılaşmayacağını gören AKP eskisinden daha büyük bir özgüvenle projelerini takdim etmeye başladı.

Kamuoyuna sunulan projeler alışıldık seçim vaatlerinin ötesinde, bir tür meydan okuma olarak anlaşılmalı. 3. köprü, boğaza otoyol, nükleer santraller, Karadeniz otoyolları, her ile havaalanı, kentsel dönüşüm proje paketleri birbiri ardına önümüze sürülüyor. Bizler bir korku filmi izler gibi dehşet içinde neler yapılabileceğini düşünürken, Başbakan o her şeyi hepimizden iyi bildiğini sanan tavrıyla bizleri ne kadar da önemsemediğini her fırsatta vurguluyor. Marmaray projesini geciktiren arkeolojik bulguları çanak çömlek diye nitelerken, bütün dünyayı günler boyu korku ve dehşet içinde bırakan nükleer tehdidi tüpgaz tehlikesiyle eşdeğer görürken içine düştüğü durumun farkında değil.

İktidara gelme heveslerini çoktan başka baharlara bırakmış CHP ve MHP gibi sözde muhalefet partileri AKP’nin doğayı ve halkı yok sayarak ortaya attığı kalkınma projelerine mahcup bir hayranlıkla bakıyorlar; bazı çevrelerin niçin karşı çıktığını anlamış gibi görünmüyorlar. Anlamadıkları için de muhalefetleri inandırıcılıktan uzak. Bu yüzden de halktan istedikleri desteği bir türlü bulamıyorlar. Zaten kendi denetimlerindeki yerel yönetimlerde de yaptıkları uygulamalar AKP politikalarının beceriksiz taklitleri olmaktan ileri geçmiyor.

Muktedir olmanın mağrurluğuyla başı dönen ve iktidarı bir dönem daha alternatifsiz götürecek olmanın rehavetine kapılmış bulunan AKP bazı çok temel gerçekleri anlamıyor ve görmüyor.

AKP demokrasiyi anlamıyor, Mecliste oynanan bir tür çoğunluk oyunu olduğunu sanıyor. Meclisteki çoğunluğunun sağladığı meşruiyeti her kapıyı açacak bir anahtar sanıyor. Meclis içinde pasifize edebildiği muhalefeti çok fazla önemsemiyor. Meclis dışındaki üniversiteler gibi, sendikalar gibi, iş dünyası gibi ve hatta basın gibi muhalefet potansiyeli taşıyan kurumları baskı, tehdit veya rüşvet yoluyla kontrol ettiğinde ve susturabildiğinde iktidarının mutlak olacağını sanıyor.

Meclis içindeki muhalefeti yok sayan Erdoğan kendi partisinde sağladığı yanılmaz, eleştirilmez pozisyonunun toplumca da kabullenildiğini sanıyorsa gerçekten işi zor.

İktidar sarhoşluğuyla başı dönen AKP gelişen gerçek muhalefeti görmüyor. Erdoğan doğayı basitçe sömürülecek bir mal olarak gören hoyrat kalkınma projelerinin tehdidini gündelik hayatında derinden hisseden insanların itirazlarına kulaklarını ve kalbini kapatmış. HES’ler için sularını ellerinden almaya çalışan şirketlere, topraklarını siyanürle zehirleyen altın madencilerine, havalarını soluk alınmaz hale getiren termik santralcilere karşı kendiliğindengelişen hareketleri önemsemiyor. Tohumları ticari bir mala dönüşen üreticilerin, hak talepleri sadakalarla ve sosyal yardımlarla karşılanan emekçilerin ve yaşam tarzlarının tehlike altında olduğunu hisseden kentli orta sınıfların isyanını duymazdan geliyor. Derinden ilerleyen bu muhalefetin farkında değil.

AKP’nin şimdiye kadar anlayamadığı ve göremediği gerçekleri bundan sonra idrak etme şansı bulunmuyor. AKP’yi sarsıp kendine getirmek ve doğaya ve toplumsal dokuya yapacağı tahribatın önüne geçmek için ülkenin dört bir yanında kendiliğinden gelişen derin muhalefetin siyasi bir talep haline getirilmesi önümüzdeki gündemin en sıcak maddesi olacak gibi görünüyor.

Mahmut Boynudelik
Mahmut Boynudelik
1957 doğumlu ve YG ekibinin şimdilik yaşça en tecrübelisi, kimsenin bilmediği bağzı eski kelimeleri kullanır. 6 Ağustos 2012’de kırk yılın başında Yeşil Gazete için yazdığı köşe yazısı vasıtasıyla Noam Chomsky, James Hansen ve Bill Mc Kibben ile köşe komşusu olması nedeniyle yerli yersiz övünür. Aslen Yeşil Gazete esenler muhabiridir; yani estikçe yazar. Bazen okur yazar, bazen yazar okumaz, bazen okumadan yazar, bazen okur yazmaz, bazen ne yazar, ne okur. Okumadığı ve yazmadığı zamanlarda Kazdağları ve İstanbul arasında tembellik hakkı aktivistliği yapar. Ha, bir de YG dış köşe ve yorum editörüdür, yorum yazıları göndermeyi düşünüyorsanız iyi geçinmenizde fayda var. Rumuzu: MB

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Kardan Kadın da Roma Bostanı’nda

İstanbul’da kar yağınca hayat yavaşlar. Okullar tatil olur, araçlar...

ABD’de seçimi izlemek: Korkuların cisimleştiği gece – Göktuğ Taner

Bizim evin geleni gideni bitmez, sağolsunlar. Amerika’daki seçim gecesi...

Bir “teferruat” hikayesi değil: Kaz Dağları, Termik, Baraj, HES!

Çanakkale’nin Yenice ilçesi geçtiğimiz günlerde siyanürle altın arama izni...

İklim Forumu ilk gününden izlenimler – Didem Usluca

Bundan bir yıl önce çalışmalarına başlayan #IklimIcin Hareketinin düzenlediği...

“G 20 Krizler ve Alternatifler” toplantısı ile benim krizim – Fatoş Çırnaz

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisinin Yeşil Sol buluşma G2O...

EN ÇOK OKUNANLAR