Amerikalı doğabilimci John Burroughs, “Sevgi olmadan bilgi kalıcı olmaz. Fakat sevgi önce gelirse bilgi kesinlikle arkasından gelecektir,” diyor. Çocuklarımızı üzerinde yaşadığımız gezegene saygı duyan bireyler olarak yetiştirebilmek için biz ebeveynlerin öncelikli görevi, erken dönemde doğa sevgisi verebilmek. Onların minik omuzlarına taşıyabileceklerinden fazla yük ve korku bindirmeden, doğayla oyun arkadaşı olmalarını sağlamak, bu yolda atacağımız ilk adım. İkinci adım ise doğayla ve yaşadığımız çevreyle uyumlu, sürdürülebilir yaşam tarzı benimsemeleri için doğru rol modelleri sunan çocuk kitapları seçmek.
Bu amaçla biz [Çocuklar için Yeşil Kitaplar] adını verdiğimiz bir diziye başladık. Çocuklara çevre bilinci aşılayan, farklılıklarımızla bir arada yaşamanın mümkün olduğunu gösteren kitapları derlemeye karar verdik. Bildiğimiz kitapları anımsamaya, bilmediklerimizle tanışmaya, tanıtmaya niyet ettik.
***
Böcekler için İlkyardım Merkezi
Böcekler için İlkyardım Merkezi’ni bir çocuğun böceklere karşı duyduğu olağanüstü tutkuyu anlatıyor. Ama bana bu kitabı sevdiren sadece hayvanlara karşı duyulan tutku değil.
Bu kitabın benim için başka bir anlamı daha var. Bu kitabı keşfetmemi bir çocuk sağlamıştı. Şimdi 12 yaşında olan sevgili Nehir geçen seneki bir çocuk kitapları fuarında bir yandan ben, bir yandan annesi durmadan ona kitaplar önerip başını şişirirken o tüm diğer kitapların arasından çekip almıştı Böcekler için İlkyardım Merkezi’ni. Ve arkasından tabii ben de kendime bir tane almıştım. Kitabı iki kere okudum. Her okuduğumda sevgili Nehir’in ne kadar yerinde bir seçim yaptığını bir kere daha gördüm.
Kitabın arka kapağındaki Herkesin, Bütün Canlıların Yaşamaya Hakkı Var! cümlesinin kitabın düsturu olduğunu söyleyebiliriz. Doğadaki türler arasında ortadan kalkması gereken ama maalesef bir türlü kurtulamadığımız tür hiyerarşisinin en altında kabul edilen böcekler için (de) bir yaşam hakkı savunusu bu kitap.
Bu anlamda bir türler arası eşitlik çağrısı. Bu çağrıyı da kitaptaki veteriner baba karakteri, Dairo Pistolazzi’nin de algıladığı şekliyle, insandan aşağı sayılmak şöyle dursun, hayvandan bile sayılmayan böcekler üzerinden yapıyor. Çağrının asıl sahibi Bay Pistolazzi’nin on yaşındaki kızı Camilla. Camilla kendisini kaybettiği annesinin yerine koyarak böceklere ve tüm yardıma muhtaç, sahipsiz, toplumca görünmez olan hayvanlara annelik yapıyor. Ve Camilla’nın yönlendirmesiyle, Bay Pistolazzi, Camilla ve onun arkadaşı Giulia, çılgınca bir fikre girişip Camilla’ların evinde bir böcek hastanesi kuruyorlar! Tabii bu hiç de kolay olmuyor. Camilla’nın, babasının ve arkadaşı Giulia’nın yaşadıklarını öğrenmek için bu olağanüstü samimi ve akıcı kitabı okuyun ve böceklere bir başka gözle, bir daha bakın derim!
İşin güzel tarafı bu kitabı okuyunca böcekleri severken insandan nefret etmeye başlamıyorsunuz. Türler arası eşitlik teması denilince insanın canavar gibi gösterilmesi gibi bir klişeye saplanmıyor bu kitap. Kitaptaki tüm karakterler, hatta en antipatik karakterler bile hem iyi hem kötü taraflarıyla tasvir ediliyor. Yani diğer bir deyişle, eşitlik derken kendisi de bir hayvan olan insan karşıtlığı yapılmıyor. Üstelik doğanın ormanı katledip yerine birkaç ağaç dikerek, yapay havuzlar yaparak inşa edilen günümüz site hayatının pompaladığı gibi yalnızca görmek istediklerimizden oluşan, muazzam bir düzen içindeki yalıtık bir sistem olmadığı, aksine tüm çeşitliliği ve karmaşasıyla kendine özgü, bütüncül bir sistem olduğunu gösteriyor. Kısacası kitaptaki çiçek sevgisinden böcek öldüren Bay Ugo gibi “doğa sevgisinden” doğaya yabancılaşmak yerine bir ihtimal daha var diyor. Mesela börtü böceğiyle, kuşuyla, insanıyla doğayla kucaklaşmak gibi… ?
Yazan: Guido Sgardoli
Resimleyen: Andrea Rivola
Çeviren: Yelda Gürlek
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Yayın yılı: 2014
Yaş Grubu: 9 – 11 yaş
Ömür Kurt