CERN’de aranan parçacık bulundu! – Levent Kurnaz

Yıllardır başta fizikçiler olmak üzere dünyadaki pek çok bilimcinin merakla beklediği açıklama sonunda yapıldı: Higgs bozonunu bulduk!

Bunu herkesin anlayacağı basitlikte anlatmaya çalışırsak: Bizim çevremizdeki fiziksel dünyanın (kütleçekimi hariç) nasıl çalıştığını anlatan bir model var elimizde. Parçacık fiziğinde  bu modele Standart Model diyoruz. Bu model içinde yaşadığımız dünyanın fiziksel işleyişini, örneğin güneşin nasıl enerji ürettiğini, bu enerjinin bize nasıl ulaştığını, dünyada nasıl çeşitli şekillere dönüştüğünü gayet güzel anlatabiliyor. Bu modelin çerçevesi içerisinde yakından tanıdığınız elektron ve proton gibi parçacıklar olduğu kadar tanımadığınız ve bugün bulunduğu düşünülen Higgs bozonu gibi parçacıklar da var. Bu parçacıkları ve aralarındaki ilişkileri anlatan güzel bir teorimiz var ve genelde bu teori ile mutluyuz. Deneysel olarak da bu modelin içindeki her parçacığı gözlemleyebilecek olsak mutluluğumuz tamamlanacak. Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) tarafından yapılan açıklama, en temel şekliyle, bu teoride en sonlara kalan ve daha önce deneysel olarak hiç gözlemlenememiş olan Higgs parçacığının gözlemlendiğini anlatıyor. Bu da yakınımızdaki evreni açıklamak için kurduğumuz teorinin doğruluğu yönünde önemli bir adım atıldığı anlamına geliyor.

Ama bunun yanında unutmamamız gereken çok önemli bir gerçek var: Evrenin nelerden oluştuğu ve nasıl çalıştığı hakkındaki bilgilerimiz hâlâ kısıtlı. Higgs parçacığının bulunması evrenin anladığımız kısmını doğru anladığımızın ciddi bir kanıtı olarak görüldüğünden son 50 yılın en önemli bilimsel buluşlarından biri olarak kabul ediliyor. Gene de evrenin %97’sinin neden oluştuğunu bilmediğimizi unutmamalıyız. Bildiğimiz ve varlığını anladığımız tüm elektronlar, protonlar, gezegenler, yıldızlar, toz bulutları, pulsarlar ve karadelikler evrenin sadece %3’lük bir kısmını oluşturuyor. Biz şimdilik sadece kendi yaşadığımız bölgede varolan bu parçacıkları tanımayı başarıyla tamamladık.

 

Levent Kurnaz – www.t24.com

 

 

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR