Hafta SonuKöşe YazılarıManşetUncategorizedYazarlar

Çağın gerisinden gelen sanayi

0

Geçtiğimiz hafta acayip bir PR çalışmasıyla karşılaştık desek yeridir. Aslında biz çevre ve doğasever insanlar için acayipti, yoksa yapanlar için her şey normal ve acayip bulanlar gariptiler.

Mümkün olduğunca ayak izini azaltmaya çalışan ve bu bağlamda yapılabilecekleri yurttaşlara olabildiğince paylaşmaya çalışan oldukça sınırlı sayıdaki insanız ve bu doğa düşmanı PR çabalarını görünce çileden çıkıyor olmamız da doğal. Dünyanın çöp problemi gün geçtikçe daha da büyürken, IPCC raporu artık kırmızı alarm diyorken, bir grup zengin azınlığın doğayı hiçe sayan uygulamaları pişkince gözümüzün içine sokmasının artık tahammül edilebilir bir tarafı yok. Bu pişkinliğin en nadide örneklerinden birine geçen hafta denk geldik. Plastik üreticilerinin lobi organizasyonu olan bir vakfın başkanı ve aynı zamanda da tek kullanımlık plastik üreticisi olan bir endüstri mensubu “Disposable Shop” isimli bir mağazanın reklamını yenilik ve ilk diyerek pazarlayan bir twit attı. Üstelik bu PR çalışmasında bir kız çocuğunu kullanmakta da bir beis görmemişlerdi. Böylece vatandaşın gözüne kalitesiz, sağlıksız, çirkin ve çöp olmak üzere üretilmiş tek kullanımlık plastikler üstelik bir çocuk kullanılarak sokuldu ve bir de aslı astarı olmayan ve aleni olarak manipülasyon amacı taşıyan yalandan ibaret olan bilgiler servis edildi. Aslında burada küçük bir kız çocuğunun bu şekilde kullanılması bir nevi çevre suçunun örtbası için istismar etme vakası olarak bile nitelendirilebilir. Ancak konumuz bu değil!

Bu PR çalışmasıyla ilgili vatandaşlar da binlerce twit atarak ya dalga geçti ya da olumsuz tepki verdi. İlgili twiti destekleyen tek twit ise yine aynı vakfın PR sorumlusu tarafından ve yine doğru olmayan bilgilerle süslenerek atıldı. Buna rağmen bu tepkiler herhangi bir etki yaratmamış olacak ki twiti atan kişi bir de kendisini arayan gazetecilere akıl almaz düzeyde absürt ve bilimsellikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bilgiler vererek hiç sıkılmadan manipülasyona devam etti. Belki onlar utanmıyorlardır bu tür çevre düşmanlığını aleni yapmaktan ama gelin biz başkası adına utanarak bu absürtlüklerin en belirgin olanlarını sabırla ve doğru olanlarına atıfta bulunarak ifşa edip düzeltelim.

Açıklamanın en absürt olanı tek kullanımlık plastik ürünlerin su üstünde yüzdüğü ve bu yüzden de metal ve cam gibi su dibine batmayarak kirlilik problemini vahim noktalara götürmekten alıkoyduğu iddiası. Normal şartlarda okuma yazma bilen ve biraz da İngilizce bilgisi olan birisi bu açıklamayı yapmaz. Yapıyorsa bile ya dalga geçiyordur ya para hırsından her türlü doğruyu ayaklar altına almaya yeminlidir ya da gerçekten okuma yazması bile yoktur. Şöyle basit bir Google taramasıyla bile dünya denizlerinin dibindeki plastiklerin oranının %80-90 arasında olduğunu ve bunların da %70’den fazlasının tek kullanımlık plastikler olduğunu öğrenebilir. Yani öyle çok uzaklara filan gitmeye de gerek yok! Daha henüz yayınlattığımız bir çalışmamızda İskenderun körfezinin dibi için, üstelik tek kullanımlıklar bu kadar yaygınlaşmamışken bile %75 civarında tek kullanımlık plastik çöpünü rapor etmiştik.

Diğer absürd beyan ise AB’nin bizi kıskandığı iddiası. Artık bu kıskanma meselesinin konuşmaya değer bir tarafı bile olmadığı açık. Öyle ki bizi kıskanan Avrupa, o sebeple en işe yaramaz plastik çöplerini sırf bu endüstri kural tanımaz olduğu için bize göndermiyor bilakis layık görüyor. Bu çöpleri alanlar da bu liyakatın taşeronluğunu yapıyor. Olsa olsa gülüyorlardır endüstrinin bu haline. Yoksa bu kadar merdiven altı, bu kadar bilgisiz, bu kadar kural tanımaz bir endüstriyi niye kıskansınlar?

Pandemi başladığında küresel olarak atağa geçen plastik endüstrisinin yatsı olmadan sönen hijyen mumu ise bizim sanayicilerde hala alıcı buluyor olacak ki tek kullanımlık plastiklerin hijyen sağladığı temelsiz iddiası hala dillendirilebiliyor. Buna dair uzun zaman önce şöyle bir paylaşım zaten yapılmıştı. Hijyen sağlamak bir yana bulaşı riskini bile artırma ihtimali olduğu da bilimsel olarak ortaya konulmuştu. Üstelik sadece bulaşı da değil, plastik ambalajların zehirleyici etkisine dair ciddi bir literatür hali hazırda herkesin erişiminde. İşte endüstri, kör gözün bile görebileceği bu bilgilere rağmen aksini iddia edebiliyor.

Topu vatandaşa atmak

Bir de her türlü çevre probleminde vatandaşın eğitimsizliğinden dem vuran açıklamalar var ki evlere şenlik. Endüstri de çoğu zaman bu tür bir yaklaşımla vatandaşı cahil, medeniyetsiz ya da iflah olmaz kitleler olarak görüyor. Oysa  herhangi bir kural kaideye uymayan ancak sahip oldukları sermaye gücüyle doğa talanı gerçekleştirenlerin yanında vatandaşın kendisine dayatılan ve ikinci bir şans verilmeyen tüketim biçimlerine mahkûm kaldığı için ortaya çıkan sorunlar devede kulak kalır. Tabii ki burada duyarsızlığa bir övgü yok. Bir argüman olarak eğitimli olmayı meselenin çözümü gibi sunmanın anlamsızlığına yergi var. Her durumda “eskiden” diye başlayan ve aynı vatandaşın daha az okumuş ve bilinçli olanının hüküm sürdüğü belirli geçmişte yaşanılan hayatlara öykünülmesi eğitimin belirleyiciliğinin de sınırını ortaya koyuyor. Ayrıca ne oldu da eğitim seviyesi artarken çöp konusunda bir cehalet oluşuverdi? Cevabı basit! Hayatımıza her türlü absürt malzemeyi yenilik diye sokan endüstri yüzünden. 20 sene önce pet şişede su içmeyi ayıp sayan insanlar bugün çeşmeden içilebilir su akmadığı için mecburen şişelenmiş su içiyorlar. Bunları görmeden eğitimlilik üzerinden durum tahlili yapmak yanlıştır. Nitekim en eğitimlisine bile ne çöp ticaretinin anlamsızlığını ne de musluktan içilebilir suyun akmasının bir vatandaşlık hakkı olduğunu anlatamadığımız bile oluyor. Dolayısıyla eğitim meselesini ve cehalet tanımlamasını yaparken dikkatli olmakta fayda var. Endüstri de kendi suçunu örtbas etmek için bu argümanı sürekli olarak kullanıyor. Oysa gelişmiş diye tanımlanan ülkelerde bu iş eğitimden önce yaptırım mekanizması uygulanarak uygulamaya sokulmuştur.

Türkiye sanıldığı gibi herhangi bir plastiğin üretiminde lider filan değil. Lider olduğu bir alan varsa o da bu üreticilerin ceplerinin hırsına ürettikleri plastiklerle Akdeniz’i en fazla kirletenler liginde ve en fazla çöp ithal edenler klasmanında. İşte bunun müsebbipleri şimdilerde biz daha fazla çöp ile boğulalım diye canhıraş PR’larına devam ediyorlar. Bu şartlarda birinci olunacak bir kalemin, talan edilen ve çöpe boğulan çevre açısından anlamı koca bir hiçtir.

Ben olsam, yanlış yönlendirmeyle açılmış ve tüm herkesin tepki gösterdiği bu garabet dükkânını kapatırdım. Yanlışın neresinden dönülürse kardır. Sanayici de olsa kişi kendi geleceğini çöpe atacak girişimlere imza atmamalı, değil mi?

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.