Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Bütün umudum çocuklarda

0

Sevgili annem,  ışıklar içinde yatsın, “Oğlum, koca adam oldun ama hâlâ bir çocuk gördüğünde çocuk oluyorsun” derdi, hafif sitem çok sevgiyle. Nedenlerini zaman zaman kendimce analiz edip bazı köklere ulaşabildiğim bu özelliğimden hiç pişman olmadım. Tersine, son üç beş yılda planlı bir şekilde çocuklara ayırdığım zamanın çok daha fazlasını çok daha öncelerde onlara ayırsaymışım diye düşünmüyor da değilim.

Bu giriş, kolaylıkla tahmin ettiğiniz üzere günün anlamı ile ilgili. Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Ülkemizin ve ulusumuzun tarihindeki çok önemli dönüm noktalarından biri 23 Nisan 1920. Atatürk’ün bu önemli günü çocuk bayramı olarak armağan etmesi oldukça anlamlı. Yüzyıllar boyunca yerleşmiş ve tel tel dökülen değerler sistemini çöpe atıp yepyeni bir başlangıç yapmanın zorunluluğunun farkında olan bir lider ve çağının çok ötesinde bir deha olarak, bu önemli günü ‘yeni’nin insan yaşamındaki karşılığı olan çocuklukla özdeşleştirmesi hiç de şaşırtıcı değil.

Bu köşede fırsat buldukça yazmaya, aklım erdiği, dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum; yerleşik değer yargıları ve onların ürünü çözüm önerileriyle daha fazla devam etmemiz olanaklı değil. Gezegeni, kimileri hâlâ tam olarak kavrayamamış olsa da büyük ölçekli yıkımlara maruz bıraktık ve öyle görünüyor ki artık uçurumun kenarına kadar getirdik. Fakat ne yazık ki, bu bile aklımızı başımıza almamıza yetmedi. En duyarlılarımız bile sürdürülebilir kalkınma, temiz (yenilenebilir) enerji gibi kulağa hoş gelen, kötünün iyisi olduğu açık ama soruna çözmeye yetmeyecek yollara bel bağlamaya devam ediyor. Nüfusumuzu azaltmaktan, ekonomi başta olmak üzere her şekilde küçülmekten, insanın özel ve tüm diğerlerinden farklı bir canlı türü olduğu inancını yerle bir etmekten; öz değer olarak dağdaki ağaç ya da kurt ile sokağımızdaki köpek ya da ottan daha önemli olmadığımız düşüncesini hücrelerimizin en uç noktasına kadar işlemekten başka bir çare yok.

Sihirli değnek: Çocukları doğayla buluşturmak

Peki, nasıl yapacağız bunu? Açıkçası epeyce bir süreyi, bu düşüncelerimi yetişkinlere anlatabileceğimi sanarak geçirdim. Elbette beni anlayıp hak verenler oldu. Fakat bu devrimsel düşünce değişikliğinin yetişkinler arasında kök salmasının pek de olanaklı olmadığını anladığımda yüzümü çocuklara çevirdim. Son yıllarda bol bol onlarla bir araya geliyor, ormanlarda ya da doğal veya doğala en yakın alanlarda onlarla vakit geçiriyorum. Sanmayın ki onlara yukarıda özetlediğim düşüncelerimi anlatıyorum. Hayır. Sadece onlara doğada eşlik ediyor, soru sormalarını sağlıyor ve bildiğim kadarıyla sorularına yanıt veriyorum. Bilmiyorsam yanıtı birlikte arıyoruz.

Bu etkinliklerden sağladığım birikimin daha fazla çocuğa ulaşması için kitaplar yazmaya başladım. Sanıyorum ilki çok yakında okuyucularıyla buluşacak. İnancım o ki, çocuklara doğanın işleyişini anlatmak, doğadaki canlı ya da cansız her unsurun vaz geçilmez bir değeri ve rolü olduğunu açıklamak ‘sihirli değnek’ işlevini yerine getirecek. Bunu doğada eşlik ettiğim çocukların gözlerinde görebiliyorum. Onları doğadan yalıtılmış, beton yığını kentlere, kutu kutu ev ve okullara hapsetmeye devam edemeyiz. Çocukların doğayla her teması, ileride onların da benimsemesi olası, kemikleşmiş ve gerçeklerle hiçbir ilişkisi olmayan bir değer yargısının yerle bir olması ile sonuçlanacak. Bundan eminim.

‘İyi ebeveyn, engellerin arasında boşluk bulur’

Bu noktada ebeveynlere, aile büyüklerine ve öğretmenlere de büyük görev düşüyor. Lütfen çocuklarınızı, çocuklarımızı her fırsatta doğayla temas ettirin. Onları yüzde yüz doğal alanlara, ormanlara, dağlara ve tepelere götüremeyebilirsiniz. Fakat öğrencileriniz ya da çocuklarınızla, bir gün asfaltla ya da betonla da kaplanmış olsa okul bahçelerinin kıyısındaki köşesindeki otları birlikte keşfetmeyi, bir başka gün en yakın semt parkında ağaçları incelemeyi, bir diğer gün olabildiğince kent eslerinden arınmış bir noktada gözlerinizi kapatıp kuşların seslerine kulak kabartmayı deneyebilirsiniz. Bunları yapmak için aşmanız gereken pek çok engelin var olduğunu çok iyi biliyorum. Ancak iyi anne-baba ya da öğretmen olmak biraz da engellerin arasından geçecek bir boşluk bulmak, o da olmazsa etrafından dolanmayı bilmek anlamına gelmiyor mu çağımızın sürü kudurmuşluğunda?

Bir bayram günü yazsını, alışkanlığım olduğu şekilde uzattıkça uzatmayacağım. Sanıyorum derdimi anlatabildim. Güzel bir gelecek hayali için benim umudum çocuklarda. Onları, üzerinde hiç düşünmeden kabullendiğimiz, yerleşik değer yargılarıyla yetiştirirsek geleceğin bugünden daha da kötü olacağı açık. Geleceği değiştirmek, daha iyi bir geleceğe yönelmek için çocuklarımızı her fırsatta doğayla temas ettirelim lütfen.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun!

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.