Yazının başlığı biraz garip olabilir evet ama inanın siz de olsanız Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin mevcut halini görünce bu başlığı koyardınız. Luvilerin, Hititlerin, Romalıların ve daha nice uygarlıkların etrafında hayat bulduğu, eski ismi ile Pyramos, yani Ceyhan Nehri artık çevresine yaşam değil zehir saçar bir halde. Benzer bir durum Sarus yani Seyhan Nehri için de geçerli. Eski bir Greko-Romen efsanesine göre adı Yunan tanrısı Uranüs’ün kardeşinin adı olan Sarus’tan gelen Seyhan Nehri’nin artık herhangi bir tanrısallığı kalmamış. Her iki nehir de böyle giderse çevrelerine hastalık ve zehirden başka bir şey vermeyecek.
Yaklaşık bir yıldır Ceyhan ve Seyhan nehirleri ve onlarla bağlantılı kanallarda çeşitli gözlemler gerçekleştiriyorum. Bu gözlemlerin kimisinin gerekçesi bilimsel çalışmalar iken kimisinin gerekçesi de sahadan gelen bilgileri teyit etme amaçlı. Her iki durumda da durumun ne kadar vahim olduğunu daha iyi anlayarak dönüyorum. İşte bu ziyaretlerden birinde yine geçen hafta Seyhan Nehri ve nehre dökülen bazı kanallardan bir proje kapsamında su ve çamur numuneleri aldık. Her bir numune alımının birer işkenceye dönüştüğünü ve nefes almakta güçlük çektiğimizi söyleyebilirim. Benzer bir durum Ceyhan Nehri için de geçerli. Seyhan Nehri’ne hem metal ve plastik geri dönüşüm sanayisinden hem de Seyhan ve Yüreğir Atık Su Arıtma Tesisleri’nden ciddi miktarda kirli atık su karışıyor. Hatta Tarsus/Baharlı Köyünde Seyhan Nehri ile karışan ve TD kodlu kanalların birleştiği büyük kanal tam bir halk ve çevre sağlığı sorunu. Bu bölgedeki sularla sulanmış meyve ve sebzeler tüm Türkiye’ye dağılıyor. Ceyhan Nehri de organize sanayi bölgesi başta olmak üzere Osmaniye de dahil birçok yerin arıtılmamış kirli atık suyunu alıyor. Her iki nehirde de hem renk hem koku hem de balık ölümleri olduğuna dair çok sayıda şikayet söz konusu ve hatta görüntüler de mevcut. Konu için şimdiye kadar alınan hukuki tek önlem konuyu haber yapan gazetecinin organize sanayi bölgesi avukatlarınca şikayet edilmesi. Konuyu takip etmesi gereken kimse konuyu takip etmiyor.
Ceyhan nehri ölüyor! Suyumuza zehir akıyor. İnsanlar, çevre, doğa, tarım arazileri, ürünler, balıklar, arılar, kuşlar, bitki örtüsü tehlike altında. Doğamıza, suyumuza sahip çıkmayacak mıyız? CEYHAN nehrinin yok oluşuna seyirci mi kalacağız? Nehirlerimiz kanalizasyon değildir! pic.twitter.com/FzoOM8PZkh
— Adanacity (@bizadanaliyik) June 2, 2023
Seyhan Nehri’nin denize döküldüğü alanda balıkçılık yapanların çokça şikâyet ettiği iki şey var. İlki mikroplastikler. Aynı zamanda Avrupa’dan plastik çöp de ithal eden geri dönüşüm şirketlerinin yoğunlaştığı bölgeden gelen mikroplastikler nehir kenarında birikerek ciddi bir kirlilik yaratıyor. Diğer bir problem ise yine biri büyük bir tekstil işletmesinden diğeri de büyük bir petrokimya fabrikasından çıkan ve içeriğinde oldukça tehlikeli kimyasallar bulunan suların da bu bölgelere dökülmesi ve beraberinde meydana gelen balık ölümleri.
Seyhan/Tabaklar Köyü de dâhil olmak üzere nehir boyunca ve denize döküldüğü alandan Mersin/Adanalıoğlu kıyılarına kadar çok ciddi balık ölümlerinin gerçekleştiğini bölgedeki küçük balıkçılardan öğreniyoruz. Bunun yanında özellikle erken karpuz hasadı yapmak isteyen çiftçilerin kullandığı ve tekrar toplamak yerine toprakta bıraktıkları plastikler de ciddi bir problem. Sanayi atıkları ve kentsel arıtma tesislerinin yetersizliği ile kirletilen Seyhan ve Ceyhan nehirleri ile sulanan kavun karpuz ya da biber gibi meyve ve sebzelerin yetiştirilmesi için kullanılan plastikler nedeniyle tekrar kirletilen nehirler. Adeta bir kısır döngü.
Öncelikle gerek Seyhan gerekse de Yüreğir atık su arıtma tesislerinin mevcut kapasitesi oldukça yetersiz. Üstelik bu iki evsel atık suyu arıtma kapasitesine sahip tesise devasa tekstil, petrokimya ve plastik endüstrisinin arıtılmamış kirli suları dökülüyor. Haliyle bu atık sulardan kaynaklı olarak arıtma niteliğini kaybeden tesisin, çıkış suyu da ciddi bir kirlilik kaynağı olmuş oluyor. Ayrıca plastik geri dönüşüm tesislerinden de buraya gelen yüklü miktarda mikroplastikli sular, tesisi işlemez hale getirebiliyor. Her iki atık su arıtma tesisi de Seyhan Nehri’nin önemli bir kirleticisi.
Ceyhan Nehri için de benzer bir durum söz konusu Organize sanayi ve çevresindeki tesislerin atık suları olduğu gibi Ceyhan Nehri’ne boşalıyor ve bu da önemli bir kirlilik kaynağı oluyor. Ayrıca Ceyhan ilçesi ve Osmaniye illerinin de atık suları Ceyhan Nehri için önemli kirletici unsurlar.
Açık erişimli uydu görüntüleri bölgedeki kirlenmeyi ayan beyan ortaya koyuyor. Üstelik bu kirliliğin çok uzun zamandır devam eden kronik bir kirlenme olduğunu da gösteriyor. Alttaki görüntüden Misis/Yakapınar mevkiinden Ceyhan Nehri’ne dökülen ve nehrin rengini nasıl da katran karası hale getirdiğini görmek mümkün. Siz de açıp Yandex ya da Google Maps üzerinden bu görüntüleri görebilirsiniz.
Bu görüntünün aynısını Seyhan Nehri’ne Baharlı Köyü mevkiinde dökülen TD toplama kanalında da görüyoruz. Her iki durum da açık bir ekokırım faaliyeti olup ciddi bir halk ve çevre sağlığı problemi yaratmaktadır.
İsteyen her iki noktaya da gidip durumun vahametini kendi gözleriyle görebilir. İşte o zaman neden başlık olarak ölüm ilanı ifadesini kullandığımı daha iyi anlayacaklardır. Nehirler, göller ya da denizler kirli lağım suları ya da pervasız sanayicilerin alıcı ortamı değildir. Buralar yaşam kaynağıdır ve öyle de olmalıdır. Su yoksa hayat da yoktur.