Farkında değiliz ama toplumsal hareketler ile ortaya çıkan sloganların hayatımız üzerinde etkisi uzun süre devam ediyor. Modern çağın ilk büyük kitlesel hareketi sayılabilen 68 olaylarının etkileri gibi. “Yasaklamak yasaktır!” 68’in iz bırakan sloganlarından biriydi. “Kaldırım taşlarının altında plaj var!” gibi, daha sonra bizde de rastlayacağımız eğlenceli sloganlar da vardı. Ama elbette tartışmasız hala en popüler olanı “Soyez réalistes, demandez l’impossible” yani “Gerçekçi ol, imkansızı iste!” dir. “Savaşma seviş” sloganının da ilk burada,Vietnam savaşı protestosu sırasında atıldığı söylenir.
Bu sene 1968 mayıs olaylarının ellinci yılı. Kendisinden sonra yüzyılın akışını derinden etkileyen bu olaylar hala yenilerine ilham veriyor. Hatta ondan sonra dünyada yaşanan pek çok büyük toplumsal hareketin ona benzediğini söylemek bile mümkün.
Ülkemizde de buna en yakın olanı elbette Gezi olaylarıdır.
“Ne sağcıyım ne solcu çapulcuyum çapulcu.”
”Biberi bal eyledik, meydanları dar eyledik.”
“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.”
”Direne direne kazanacağız.”
Gezi olayları sırasında çok kullanılan sloganlardı bunlar. Dikkat edilir ise sloganların somut bir talebi yok gibi. Daha çok, baskı ile birlikte bir dayatmaya karşı “Artık yeter!” demeye çalışan bir direniş. “Hayır, biz varız! “ diyen bir haykırış. Yani aslında isyanın talebi elbette var ve bu duruşun arkasında gizli: Biz varız! Başka bir deyişle apaçık bir özgür yaşam ve özgürlük talebi.
68 Olaylarından sonra dünyada tipik olarak benzer, spontan, beklenmedik anda bir kıvılcım ile patlayan toplumsal hareketlere daha çok rastlanır oldu.
Yakın zamandan ise 99 Seattle olaylarını, 2011 Wall Street işgalini, İspanya öfkeliler hareketini, Tunus’dan başlayan Arap Baharını ve bizdeki Gezi olaylarını bunun örnekleri olarak sayabiliriz.
Bütün bu olaylar, aslında toplumsal yaşamın içinde yavaş yavaş mayalanan, biriken duyguların, uygun koşulların oluşması ile bir anda ortaya çıkarttığı parlamalar. Bu yüzden sloganları toplumsal talepler kadar, ortak duyguları da ifade ediyor. Hareket önceden planlanmadan çıktığı için sloganlar da bu ani gelişen olayların içinde doğuveriyor.
68 Paris, Gezi ya da Arap isyan hareketlerinde olsun, bu durum çok benzer. Giderek toplumun ortak duygularının ifade edilişi de öyle. Bunun en güzel örneğini Arap Baharı’nda öne çıkan sloganda gördük: “Ekmek, Onur, Özgürlük”
Böylece “onur” belki de tarihte ilk kez toplumsal bir talep oldu. Fransız devriminden beri iki yüzyılda insanlığın gelişimine bakarak, alınan yolu bu açıdan düşünmek insanı karamsarlığa itiyor.
Sloganların etkisi
Her toplumsal olay, onu ortaya çıkaran taleplere dayanır. Bu talepler, en kısa yoldan duyurmak, hareketi konsolide etmek için sloganlar ile ifade ediliyor ve adeta bayraklara dönüşüyor. Bu bakımdan sloganlar çok önemli. Hareketin gelişip başarıya ulaşmasında kitleleri etkileyip cezbettikleri için kesinlikle çok büyük bir enerji ve itici güç kaynağı.
Ancak sloganlar sadece ani kabaran toplumsal olaylarda önemli bir rol oynamıyor. Aynı zamanda toplum içinde çeşitli siyasi ve sosyal faaliyetlerin hedeflerine varması açısından da çok önemli, hatta belki daha da kritik etkileri var. Çünkü spontan hareketler zaten kendi akışı içerisinde en etkileyici sloganları üretebiliyor. Bunların o an kitlelere hitap edebileni tutuyor, etmeyeni kısa zamanda sönüyor. Dolayısı ile nasıl olması gerektiği üzerine ekstra bir çaba gerekmiyor. Oysa sivil ya da siyasi pek çok faaliyet açısından durum farklı. Bu hareketlerin kendilerini büyütmek, bir etki yaratmak için söylemlerini aktaracak çekici, ikna edici özellikte sloganlara ihtiyacı var. Başarılarında bunun etkisi çok fazla. Rusya’daki Ekim devrimi, Hitler’in Almanya’da iktidara gelişi ya da İran’daki islam devrimi bu anlamda 20. yüzyılın en öğretici örnekleri.
Örneğin Rusya’da, uzun süredir artarda gelen savaşların ve yenilgilerin getirdiği yorgunluk, sefalet ve bıkkınlık içinde olan halkı kendi taraflarına çekmek için bolşeviklerin kullandığı en etkili slogan “Ekmek, Barış ve Özgürlük” idi. Savaş yorgunu ve aç kitlelerin “ekmek” ve “barış” diye haykıranlara ilgi duymasından daha doğal ne olabilirdi?
Ama propoganda ve sloganların etkin kullanımı bakımından modern çağın en tipik örneği Hitler’in iktidara gelişidir. Hitler ve onun sağ kolu Gobbels’in propaganda taktikleri bugün hala ders kitaplarında okutuluyor. Oysa Nazi hareketini başlangıçta hiç kimse ciddiye almamıştı.
Nazilerin çalışması da, birinci dünya savaşından yenik çıkmış, gurur kırıcı anlaşmalar imzalamış ve korkunç bir ekonomik krizin içerisinde yoksullukla boğuşan almanların özellikle duygularını faaliyetlerinin merkezine koymaya dayanıyordu. Bu şekilde Naziler onlara tam da duymak istedikleri mesajları sistemli bir şekilde ulaştırdılar. O dönemde kullandıkları sloganlara bakınca aynı zamanda pragmatik olmayı ne kadar iyi becerdikleri de görülür. Örneğin dönemin kötü koşullarında yaşayan almanlara, “Arbeit, Freiheit, Brot” yani “ İş, özgürlük, ekmek” diye sesleniyorlardı. Düşünsenize, ekonomik kriz yüzünden milyonlarca işsiz ve yoksul, iş talebini yükselten, iş vaadeden slogana kulak kabartmayıp da ne yapacak? Bu bağlamda “Uyan Almanya” , “Bugün Almanya, yarın bütün dünya“ gibi halkın duygularına seslenen sloganlar ile büyümeyi başardılar.
“Tanrı Bizimle!”
Örneğin bu afiş ve slogan toplumsal bilinç altına işleyen gerçekten en etkili olanlarından biridir. Mevcut koşullarda cümlenin gerçek anlamından başka, gömülü mesajlar içeren mükemmel bir propaganda. Nitekim bizde de iktidarın bazen doğrudan bazen dolaylı, sözlü ya da yazılı her açıklamasına bir şekilde yerleşmiş, bağlamına göre benzeri gömülü mesajlar içerecek şekilde sürekli kullandığı bir söylemdir bu. Onlar sadece böyle bir afiş gibi açık propaganda malzemesi yapmaya ya cesaret edemediler ya da akıl edemediler. Bu söylemin, güç ile buluştuğunda ne kadar etkili olduğunu da belirtmeye gerek yok.
Sloganların bu tip hareketlerin gelişmesindeki etkisi açısından değinebileceğimiz örneklerden birisi de İran İslam Devrimidir. Bu hareketin gelişmesinde özellikle toplumsal taleplerin din temelinde yükselişi sloganların da daha çok bu çerçevede ifade edilmesine ve duygulara seslenir özellikte olmasına yol açtı. Şah yönetimi hareketin bütün kesimleri ile karşısındaki hedef olduğu için sloganlar da bunu başaracak gücü ve özgüveni sağlamaya dönüktü. Bu ise birlik olmayı teşvik eden “ittihad, ittihad, zaruret-e inkılab” yani “birlik,birlik devrimin şartı ” gibi sloganların daha 60’lı yıllardan itibaren kullanılmasını sağladı. Nitekim komünist, asker ya da esnaf kesim, bütün siyasi kanatlar bundan kaçamadı. Devrimin gerçekleşmesinde hepsi birlikte hareket etti.
Hangi sloganlar?
Sloganlar hakkında bu kadar lafı etmemizin nedeni iklim hareketinin durumu. Bu hareket, tüm dünyayı ilgilendiren yaşamsal bir tehlikeye karşı ortaya çıktı. Ama yereldeki hareketler ile kıyaslandığında bile durum hiç iç açıcı değil. Henüz kitleler ile ilişkilenmesini kolaylaştıracak doğru dürüst bir sloganı bırakalım küresel düzeyde, yerelde bile yok. Olanlarda çok zayıf.
Halen hareket WWF, Greenpeace vb. gibi çevreci sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra Yeşiller gibi siyasi hareketleri de içine alarak geniş bir çevreye dağılmış durumda. Öte yandan henüz dünyada hareketin liderliğini alan bir ilerleme de yok. Bu da hareketin konsolidasyonunun gerçekleşmesine engel oluyor. Ama ulusal ölçekte de onu etkili bir şekilde topluma mal edecek gelişmelere pek rastlamıyoruz hala.
Kısaca mevcut durum ne yazık ki olması gerekenden çok uzak. İklim hareketi kendisini anlatmakta neredeyse hala kutup ayılarından, penguen ve foklardan medet umar halde. Elbette bu hareket eninde sonunda başarıya ulaşacak! İklim değişikliği, yersiz yurtsuz kalan, kıtlık ve susuzlukla boğuşan, göç etmek zorunda kalan büyük kitleleri öfke ile hükümetlere saldırmaya ittiğinde zaten bu gerçekleşecek. Ama tabii gezegen ve mevcut yaşam için de iş işten geçmiş olacak. Halbuki bu hareketin doğuş nedeni tam da buna engel olmak, yani iş işten geçmeden herkesin eyleme geçmesini sağlamak!
Kuşkusuz iklim hareketi daha önce verdiğimiz örneklerden çok farklı. En önemlisi küresel bir probleme karşı doğdu ve küresel etkinliği ile hedefe varabilecek bir hareket. Bu anlamda tarihteki ilk örnek. Doğal olarak gelişiminde pek çok probleme de yeni çözümler bulması gerek. Bayrak olacak sloganları bulmak da bunlardan biri.
Böyle bir hareketin bütün topluma yayılması ve hızlı yol alması için böyle sloganlar bulmak son derece önemli. Belki henüz kabaran bir toplumsal dalga yaratmaktan uzak olabilir. Ama bunu sağlamak için en önemli araç sloganları olacak. Farkına varılması gereken şey bunun mümkün olduğu. Etkili bir sloganın taşıması gereken belli başlı iki önemli özellik var. Bir slogan toplumun en acil, meşruiyet kazanmış ortak taleplerini ve aynı zamanda belki daha da çok duygularını ifade edebilmeli, onlara dayanmalıdır. Ancak bu şekilde ondan beklenen işlevini yerine getirebilir. Aksi halde planlı bir faaliyet için vakit kaybından başka bir şey olmaz.
Bunun için şimdi pragmatik davranıp, etkili sloganların taşıması gereken özelliklere sahip nasıl bir şey söylenmeli diye hemen düşünmeye başlamak gerek.
Bu hareket küresel olsa da yerel ayakları üzerinde yükselecek. Aynı zamanda yerelde gerçekleşecek bir ilerlemenin etkileri küresel de olacak. Çözüme dönük düşünce ve hedeflerimizi geniş kitlelere çok daha hızlı ve ikna edici taşıyabiliriz. İster küresel ister yerel, formül aynı; ortak talepler, ortak duyguları ifade eden sloganlar. Belki de henüz tam olarak bunlarda ortaklaşılamadığı söylenebilir. Olsun, o zaman da bunu sağlamak için aynı yoldan devam edilir.
Berkay Erkan