Hafta SonuKöşe YazılarıKültür-SanatManşetYazarlar

[Bir şarkının hikayesi] Wish you were here/ Pink Floyd

0

Tüm dünyayı derinden sarsan ve ülkemizi büyük bir yasa boğan büyük depremlerin ardından, uygarlıkların beşiği olan Antakya, maalesef neredeyse hayalet bir şehir haline geldi .

Birçok kişi şehri terk ederken, sağlam kalan tek tük dükkan da kepenklerini açmıyordu. Ama bir kişi, Antakya’nın ikonik karakterlerinden antikacı Serkan Sincan,”Biz hiçbir yere gitmiyoruz” dercesine, antikalarını dükkanın önüne çıkarmış, deprem tozlarını eşyaların üstünden silkelerken,  kasetçalarından da Pink Floyd’un “Wish You Were Here”i hüzünlü ve boş caddede yankılanıyordu.

Ekonomist’in muhabiri Piotr Zalewski bu anları görüntüleyip twitter’da paylaşınca, video sadece bir günde 2,5 milyon kişi tarafından görüntülendi.

David Gilmour“Basit bir Country şarkısı” olarak tanımladığı “Wish You Were Here”i, rezonansı ve taşıdığı duygusal ağırlık nedeni ile Pink Floyd’un en iyi şarkılarından biri olarak tanımlamıştı.

Şarkının hüznü, Antakya sokaklarının ıssız görüntüsü  ile birleşince, tam da Gilmour’un tanımladığı o duygusal etkiyi yarattı ve ve milyonları etkiledi.

Tüm Pink Floyd konserlerinde, dinleyiciyi heyecanın doruklarına taşıyan ve hep bir ağızdan ezbere söyledikleri “Wish You Were Here” in hikayesi de şarkının kendisi kadar hüzünlü.

Barrett’e kendi temasıyla selam: Parılda çılgın elmas

Pink Floyd’un 1973 yılında çıkardığı, Rock müzik tarihinde yeni bir sayfa olarak kabul edilen ve grubun  popülaritesini en üst düzeye çıkaran Dark Side Of The Moon albümü, 45 milyon kopya satmıştı ve grup üyeleri, bir daha böyle bir eser yaratamayacaklarının da korkusuyla yeni bir albüm çıkarmak konusunda oldukça isteksizdi.

Grup 1974 yılında, Wembley’deki konserlerini Syd Barrett için yazdıkları yeni şarkıları “Shine On You Crazy Diamond” ile açmıştı. Sıkı bir Barrett hayranı olan müzik yorumcusu Nick Kent, konser sonrası Pink Floyd’u acımasızca eleştirdi. Grubun bateristi Nick Mason, daha sonraları kendisi ile yapılan söyleşilerde, grubu tekrar stüdyoya girmeye motive eden nedenlerden biri olarak Kent’in eleştirisini de gösterecekti.

Roger Waters ile beraber Pink Floyd’un kurucusu olan Barrett , 10 yıla yakın grubun şarkılarını yazmış ve gitarist ve solisti olmuştu. Aşırı LSD kullanımı ve mental rahatsızlığı sonucunda, yaratma ve icra etme yeteneğini kaybettiği gerekçesi  ile 1968 yılında gruptan çıkarıldı. Yerine bir dönem grupta ikinci gitarist olarak çalan eski okul  arkadaşı David Gilmour, Pink Floyd’a dahil oldu. Grup üyeleri bunun  için kendilerini suçlu hissetmişti ama Barrett’ın yaratıcılığına hayran olmalarına rağmen onun ciddi zihinsel gerilemesinden endişe duyuyorlardı.

Grup, 1975 yılının ocak ayında dokuzunu albümleri için  stüdyoya girdi. ve “Shine On You Crazy Diamond” ile kayıtlara başladılar. 13 dakikalık epik parça, uzun ve melankolik blues bir girişle başlıyordu. “Syd’s theme” olarak ta bilinen ve parça boyunca tekrarlanan 4 notalık gitar bölümünde istedikleri büyük sesi alabilmek için David Gilmour ayrı bir stüdyoda kayıt almıştı.

Roger Waters, Gilmour’un yazdığı 4 notalı gitar motifinin “Syd’ın kaybolmasıyla ilgili bir tür “tanımlanamaz ve kaçınılmaz” melankoliyi özetlediğini söylemişti. Şarkının sözleri de onun bu dünyadan soyutlanışını anlatıyor gibiydi.

Hatırla genç olduğun günleri, hani güneş gibi parladığın
Parılda Çılgın Elmas”

Şarkı, Roger Waters’ın Syd’in ani düşüşüne olan üzüntüsünün ama aynı zamanda yeteneğine olan hayranlığının ifadesiydi.

Ancak albümde, Syd Barrett’dan esinlenerek yazılan tek şarkı “Shine On You Crazy Diamond” değildi.

‘Akvaryumdaki yalnız ruhların’ Antakya sokaklarındaki yankısı

David Gilmour ,“Shine”ın iskeletini oluşturan 4 sihirli notayı bulduğu gibi, bu sefer 12 telli akustik gitarında “Wish You Were Here” in teması olacak, basit ama bir o kadar da güçlü bir riff yakalamıştı.

Albümdeki “Have a Cigar “adlı parçanın sonunda, bir radyodan “Tchaikovsky’nin 4.Senfonisi” duyuluyordu. Hemen arkasından Gilmour’un 12 gitarlı telinin, sanki farklı bir boyuttan gelmişçesine hayalet sessizliğindeki akor progresyonu ile “Wish you Were Here” başlıyordu. Gilmour’un arabasının teybinden kaydedilen ses çatırdarken, peşinden gelen ikinci gitarın sesi ise çok daha kusursuz ve keskindi.

 

David Gilmour ve Roger Waters’ın beraber tamamladıkları ender şarkılardan biri olan “Wish You Were Here”, birçoğumuzun  deneyimlediği “Hayattan kopuş duygusu” ile ilgiliydi ve ilham kaynağı da şizofreni ile mücadele eden Syd Barrett idi.

Waters, “Wish You Were Here” dokümanterinde, şarkının yoruma açık olduğunu kabul etse de, bir saat içinde yazdığı şarkı sözlerini “daha çok kişisel” olarak tanımlamış; “Bir kafeste bana biçilen lider rolünü kabul etmektense, savaşta figüran olmak için kendimi zorlamalıydım, çünkü olmak istediğim yer buydu” demişti.

“Ve kafesteki başrol için,
Savaştaki sıradan rolü değiştin mi?”

David Gilmour ise, “Shine On You Crazy Diamond”ın Syd’i daha iyi anlattığını ama “Wish You Were Here”i her söylediğinde Syd’i düşünmeden edemediğini söylemişti. Biz ise artık her dinlediğimizde, Antakya’nın hüzünlü boş sokaklarını ve mahsun ama gururlu insanlarını hatırlayacağız.

 “Burada olmanı ne kadar çok isterdim.
Biz sadece yıllar yılı bir akvaryumda yüzen iki kayıp ruhuz
Aynı yerlerden geçerek ne bulduk ?
Hep o bildik korkuları
Keşke burada olsaydın…”

Kaynakça

 

 

 

 

 

 

 

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.