Dış Köşe

Bir isyanın hiç de romantik olmayan anatomisi 1 – Ece Temelkuran

0

Çeteler, polis ve uyuşturucu çemberinde Londra’nın arka sokakları – 1

“TANRI-KENT filmini izlemiş miydin? İşte hikâye de o filmdeki gibi.”

Ne adını ne de fotoğrafını görebileceğiniz dev siyah adam böyle başladı konuşmaya. Arka sokakların en dip köşesindeki bir binanın içinde başlayan konuşma referanslarım sağlam olduğu için hiç dolandırılmadan sadede geldi. “Politik isyan”, “gençliğin öfkesi”, “yoksulların ayaklanması”… Londra’da olup bitenlerin nedeni sadece bunlar olamazdı. Eğer arka sokaklarda şehrin geri kalanı için görünmez olan, bayraklarını, silahlarını ve kodlarını sadece “içeride” olanların bildiği bir savaş sürüyorsa bu isyanın o sürmekte olan savaşla bir ilgisi olmalıydı. “Ne oldu?” dedim, “Çeteler arasında ne oldu?”

Dev adam soruyla karşılık verdi: “Sence niye Türk ve Kürt dükkânlarının hiçbiri zarar görmedi?” “Korumuşlar, öyle diyorlar.” “Hadi canım sen de!”

Gerçek hikâyelerin başladığı anlar vardır, dev adam öyle bir başlangıç için biraz susup bekledi. “24 saat açık Türk-Kürt bakkallarını biliyorsun değil mi? Onlar niye 24 saat açık? Mesela … Bakkalı. Çünkü her ay bir perşembe gecesi o bakkalın önüne dev bir kamyon park eder. Sonra telefonlar çalışmaya başlar. Arabalar gelir, her arabaya kamyondan bir kutu verilir. Kutuların üzerinde elbise kutuları vardır, ama niyeyse o elbiseler hiçbir yere gitmez. O caddede o gece hiç polis olmaz. … Çetesi bu işlere bakar. Baybaşin’i duydun mu? Bu Türkler-Kürtler bölümü. Siyahlar için başka bir dağıtım ağı vardır.”

Dev adam uyuşturucu trafiğini her bir dükkânın adını, yerini vererek anlatıyor. Siyahların hangi berberden uyuşturucuyu dağıttıklarını, Türklerin, Kürtlerin hangi dükkânları merkez yaptıklarını… Ve sonra İngiliz basınında hiç kimsenin yazmadığı esas hikâyeyi anlatmaya başlıyor: “Bu olaylarda niye hiç polis yoktu? O gün Tottenham (olayların merkezi) takımının maçı vardı. Normalde maç günü polis olur. Bir tane polis yoktu. Böyle olmasını istediler. Niye istediler? Çünkü Smiley Culture (asıl adı David Victor Emmanuel) olayında yeterince protesto çıkmadı.” Hepinize çok tanıdık gelecek olan Smiley Culture olayı şu:

Polis, uyuşturucu gerekçesiyle bir arama yapıyor ve Smiley Culture’ın evine giriyor. Sonra ne oluyorsa adam ölüyor. Polisin açıklaması: Kendisini ekmek bıçağıyla öldürdü! Dev adam devam ediyor:

“Takip edebiliyor musun? Smiley Culture olayında bir isyan beklediler. Çünkü isyan hep aynı şekilde çıkar. Manchester, Liverpool, diğer Londra isyanları… Hepsi bir adamın polis tarafından öldürülmesiyle başlar. Bunda da öyle olunacağı hesaplandı. Ama olmadı. Onlar da Mark Duggan’ı öldürdüler Tottenham’da ve olaylar başladı. Polis olaylar başladıktan çok sonra geldi ve hiç müdahale etmedi.

Peki arkada ne oluyordu? Çünkü polis uyuşturucu işi yapan bir çeteye izin verdi, İstediğinizi yapın’ dedi. Sonra zaten insanlar yapabildikleri için yağma yaptılar. Saçları örgülü radikal Yahudiler marketlere dalıyordu. Ayrıca bu nasıl bir basın? Mark Duggan’ın ölümünde bir taksi şoförü var. Adamı takside öldürdüler? O şoför nerede?”

Bir önceki gün Kürt bir şoförün bana verdiği bilgiye göre Mark Duggan’ın şüpheli ölüm olayındaki taksi şoförü saklanıyor, çünkü korkuyor. Dev adam da aynısını söylüyor. Dev adam her şey birbirine karışmasın diye basitleştiriyor hikâyeyi:

“Polis, devlet bir isyan çıkmasını istediler. Çıktı. Sonra da 1500 kadar tutuklama oldu. Niye? Çünkü burada temizlik yapmak istiyorlar. Niye sence?” Dev adam durup başka bir yerden devam ediyor:

“Nottinghill Karnavalı’nı duydun mu. Rio Festivali kadar büyük bir karnaval. Eskiden o karnavalın alanı olayların çıktığı yerleri de kapsardı. Şimdi küçülttüler. Bu sene yine yapılacak. Ağustosun son haftası. Bütün buradaki gençler orada olacak. Orada insanlar dar sokaklarda sıkışık halde olacak. Fareleri labirente sokuyorlar yani. Bana sorarsan orada da olay çıkacak ve bu sefer polis hazır olacak. Temizlik niye peki?” SORUNUN CEVABI YARINA…

Habertürk, 18 Ağustos 2011

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.