Hafta SonuManşet

Bilimsel yayıncılık dolandırıcılıktır: Araştırmaları finanse edenlere bedava olmalıdır

0

The Guardian’da George Monbiot imzası ile yayınlanan makaleyi yazarımız Sezai Ozan Zeybek‘in aracılığı ile yazıyı dilimize kazandıran Nesin Matematik Köyü sosyoloji öğrencileri Karya Ayyıldız ve Özge Kiraz Aslan‘ın çevirisi ile paylaşıyoruz.

***

Bilgiye fiyat biçen küresel ağlara karşı çıkanlar hırsız değil, kahramanlardır.

Azimli birinin gücünü asla hafife almayın. Kazakistanlı genç bilim insanı Alexandra Elbakyan, Carole Cadwalladr’ın Facebook’a ve büyük veriye, Edward Snowden’ın Devlet Güvenlik Tesisi’ne yaptığını,, bilgiye ödeme duvarları ören milyar dolarlık sanayiye yapmıştır. Elbakyan’ın korsan ağ servisi Sci-Hub, devletlerden daha fazlasını yaparak modern zamanların en büyük dolandırıcılığıyla, yani kamuca finanse edilmiş araştırmaların kamuya açık olmaması ile mücadele etmiştir. Öğrenmek özgür olmalı, bilgi ise olabildiğince yaygınlaştırılmalıdır. Kimse bu düşünceye açıkça karşı çıkmaz. Buna rağmen devletler ve üniversiteler büyük akademik yayınevlerine bu düşünceye karşı çıkma hakkını tanımışlardır. Akademik yayın işi oldukça sıradan ve köhne bir mesele gibi gelebilir fakat diğer bütün sektörlerde olduğu gibi en acımasız ve kazançlı iş modellerinden birini kullanmaktadır.

Bu iş modelinin öncüsü dolandırıcılıkta ün yapmış Robert Maxwell. Bilim insanlarının kendi alanlarındaki tüm önemli gelişmelerden haberdar olmaları gerektiğini, akademik yayın yapan her derginin bir tekel kurabileceğini ve bilginin aktarımı için fahiş miktarda bir ücretlendirme yapabileceğini fark etti. Söz konusu olan keşfine, “daimi finans makinesi” ismini verdi. Başkalarının emeğini ve kaynaklarını, karşılıksız ele geçirebileceğini fark etti. Devletler, şirketi Pergamon’ın bastığı bilimsel makaleleri finanse ederken, bilim insanları bu makaleleri yazıyor, gözden geçiriyor ve bu dergiler için ücretsiz hakemlik yapıyorlardı. İş modeli, ortak ve kamuya açık kaynakların tekelleşmesine dayanıyordu. Bunun teknik tabiri güpegündüz soygun!

Diğer girişimleri sıkıntıya girdiğinde, şirketini Hollanda menşeili yayın devi Elsevier’e sattı. Elsevier bu modeli günümüze kadar getirmiş, diğer büyük rakipleri gibi halen daha inanılmaz kârlar elde etmeye devam ediyor. Dünyada yürütülen araştırmaların yarısı bu beş şirketten yayınlanıyor: Reed Elsevier, Springer, Taylor & Francis, Wiley-Blackwell ve American Chemical Society. Üniversite mensubu olmayanların tek bir makale okumaları için 20, 30 hattâ bazen 50 dolar ödemeleri beklenirken, kütüphaneler birkaç derginin yer aldığı paketlere servet ödemek zorundalar.

Erişime açık dergilerin sayısı hızla artarken, araştırmacılar hâlâ ticarî dergilerdeki ücretli makaleleri okumak zorundalar. Çalışmaları, yayınladıkları dergilerin etkisine göre onları finanse edebilecek, ödüllendirecek veya tanıtabilecek kişiler tarafından değerlendirildiği için, çoğu kişi araştırmalarını bu şirketlere teslim etmekten başka bir seçenek düşünemiyor. Bilimden sorumlu kişiler ise bu soygun hakkında tek bir söz söylemiyorlar.

Bu sene kanser olduğumu öğrendim. Önüme birkaç tedavi seçeneği sunuldu. Bilerek karar vermek istedim. Bunun için bilimsel makaleler okumam gerekliydi. Sci-Hub tarafından sağlanan çalıntı materyalleri kullanmamış olsaydım bu bana binlerce sterline mal olacaktı. Bundan dolayı, tıpkı birçok insan gibi, böyle bir parayı karşılayamayacağım için, tam anlamıyla bilgi sahibi olamadan vazgeçebilirdim. Elbakyan’la hiç tanışmadım,  o makaleleri okumasaydım kararım nasıl değişirdi diye ancak tahminde bulunabilirim. Ama Elbakyan’ın, hayatımı kurtarmış olması mümkün.

Bursların yeterince finanse edilmediği birçok ülkedeki insan gibi, Elbakyan da nörolojik bilim araştırmasını korsan makaleler olmadan tamamlayamayacağını fark etti. Dergilerin bilgiye kilit vurmalarına öfkelenerek, hackleme becerilerini makalelerin paylaşımını yaygınlaştırmak için kullandı. Sci-Hub, para ödememiz beklenen 70 milyon makaleye erişim sağlamakta.

2015’te Elsevier Elbakyan’a dava açmış, telif hakkı ihlalinden 15 milyon dolar kazanmıştı, aynı şekilde 2017’de American Chemical Society’nin açtığı davada Sci-Hub’a 4,8 milyon dolar ceza verilmişti. ABD mahkemeleri, Sci-Hub’ın yaptığını telif hakkı ihlali ve bilgi hırsızlığı olarak nitelendirmiş olsa da bana kalırsa bu site bize ait olan ve parasını ödediğimiz kamu mülküne yeniden erişim sağlıyor. Çoğu zaman yayınlanan makaleler, vergi ödeyenler tarafından finanse edilmiş oluyor. Makalelerin yazılması, gözden geçirilmesi ve yapılan hakemlik üniversitede çalışanlar tarafından, yani kamu harcaması ile yürütülmekte. Buna rağmen kamuya ait olan zaptediliyor, paketleniyor ve olağanüstü ücretlerle bize geri satılıyor. Dolayısıyla vergisini verenler bu hizmete iki kere para ödemek durumunda kalıyor. İlk seferde çalışmaları [vergileriyle] destekleyerek, ikinci seferde ise finanse ettikleri makaleyi indirebilmek için. Bu yapılanın yasal gerekçeleri olabilir; fakat yapılan iş etik değil.

Alexandra Elbakyan, ABD mahkemelerinin uzanamayacağı bir yerde gizlenerek yaşıyor ve Sci-Hub kapatıldıkça alan adlarını değiştiriyor. Kendisi büyük yayıncılar ile mücadele etmiş ilk insan değil elbette. Public Library of Science isimli site, yalnızca bilgiye erişimin kısıtlanmasına değil; aynı zamanda bilimsel araştırmaları geri bırakan yavaş, çağdışı ve beceriksiz yayıncılık modeline de itiraz etmiş araştırmacılar tarafından kurulmuş. Seçkin dergiler hazırlamak için para ödemeye gerek olmadığını ispat etmiştir. Stevan Harnad, Björn Brembs, Peter Suber ve Michael Eisen gibi avukatlar kamuoyunda hakim olan havayı değiştirmişlerdir. Online âlemin parlak yenilikçilerinden Aaron Swartz, 5 milyon bilimsel makaleyi kamuya açmak için çabalamış; fakat Bu özverili hareketi nedeniyle ABD federal hapishanesinde on yılları bulacak bir ceza alabileceğini öğrenince intihar etmiştir.

Şimdilerde kütüphanelerin büyük yayıncılar karşısında elleri daha güçlü. Kullanıcılarının para bariyerini aşabilecekleri başka yollar olduğundan, şirketlerle sözleşmelerini yenilemeyi reddedebiliyorlar. Sistemin sarsılmaya başlamasıyla, devletin finanse ettiği bu kurumlar yıllar önce yapmaları gerekeni, yani bilginin demokratikleşmesini talep etme cesaretini en sonunda gösterebildiler.

Geçen hafta, içinde Birleşik Krallık, Fransa, Hollanda ve İtalya’dan araştırma kurumlarının da dahil olduğu bir Avrupalı yatırımcılar konsorsiyumu, “S” ismini verdikleri bir plan yayınladı. 2020 itibariyle, vergilerimiz aracılığıyla ödemesini hâlihazırda yapmış olduğumuz araştırmaların bundan böyle “her hakkının mahfuz” olmayacağı iddia ediliyor. Bu konsorsiyumdan para alan her araştırmacı, çalışmasını yalnızca açık erişimli dergilerde paylaşmak zorunda.

Yayıncılar çıldırmış durumda. Springer Nature bu planın “tüm akademik yayın sistemini sarsabilme potansiyeline sahip” olduğunu ileri sürdü. Evet, amaç da bu zaten. Science serisinin yayıncıları, böyle bir kararın “bilimsel iletişimi aksatacağını, araştırmacılara zarar vereceğini ve akademik özgürlüğe zarar vereceğini” söyledi. Elsevier ise, “bilginin ücretinin olmaması gerektiğini düşünüyorsanız, Vikipedi’ye gidin” dedi. İstemeden ticari ansiklopedilere neler olduğunu biz hatırlatmış oldu.

“S” planı mükemmel değil elbet; ama Maxwell’in rezil mirasını bitirecek bir başlangıç olmalıdır. Siz bu plan yürürlüğe girene kadar, prensip olarak, akademik bir makaleyi okumak için bir kuruş dahi ödemeyin. Yapabileceğiniz etik seçim, Sci-Hub’ın yayınladığı çalıntı materyalleri okumak.

 

Makalenin İngilizce orijinali

Yazar: George Monbiot

Yeşil Gazete için çeviren Nesin Matematik Köyü sosyoloji öğrencileri:  Karya Ayyıldız ve Özge Kiraz Aslan

 

(Yeşil Gazete, The Guardian)

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.